
Nefes almadan geçen bir final döneminden sonra bugün son sınavımın sonucu da açıklanmıştı ve şükür ki hepsinden geçmiştim. Market poşetleriyle eve girdiğimde saat 6’yı geçiyordu. Işıkları açıp eşyaları mutfağa bıraktım ve üstümü değiştirdim, 2 haftadır o kadar stresliydim ki Zade ve ben sadece akşamdan akşama bazen o bile zor şekilde görüşüyorduk.
2 haftadır mutfağa bile girmediğimden Zade sürekli bana yemek yapıyor ve sınavlarıma çalışırken önüme bolca kahve yığıyordu. Onun bu kadar düşünceli ve tatlı olduğunu gördükçe daha çok aşık oluyordum, bağlanıyordum.
Bu yüzden ona akşam teşekkür etmek için en sevdiği şeyleri yapmak istemiştim, Cody ve Zade’in arasının da düzelmiş olduğunu bildiğimden son derece rahattım. Sevgilimle doyasıya zaman geçirmek istiyordum ve bugünden başlamaya kararlıydım.
Aldığım etleri baharatlayıp tavada tereyağ ve biberiyeyle pişirdikten sonra tabaklara aldım ve salata hazırladım. Çikolatalı muffinlerden yapmak için gereken her şeyi almıştım, bunun aramızda özel bir anlamı vardı.
Yemeği fırından çıkardıktan sonra salondaki masayı hazırlamaya koyuldum. Peynir tabağı da hazırladıktan sonra muffinleri de fırına atmıştım. Güzel görünüyordu, Zade birazdan gelirdi. Telefon çalmaya başladığında arayanın o olduğunu gördüm.
“Efendim canım” dedim neşeyle.
“Gelirken bir şeyler alayım mı diye aradım bebeğim, aç mısın?”
Kendi kendime gülümsedim, o kadar tatlıydı ki.
“Hayır değilim, direkt gel sen. Burada bakarız acıkırsak” diye uydurdum.
Kapattıktan sonra gidip patates püresini de hallettim, tabaklarımıza servis yaparken kapı çaldı. Masada yeni aldığım mumlar yanıyordu ve evimiz gözüme o kadar tatlı, sıcak göründü ki mutlulukla gülümsedim. Kapıyı açtığımda Zade yorgun bir şekilde bana gülümsedi. İçeri girerken loş ışığı ve masayı fark etti.
“Çok güzel kokular geliyor”
İçeri girerken gözlerini müthiş bir tatlılıkla kıstı “yoksa sen bana yemek mi hazırladın?”
“Evet, 2 haftadır yeterince seninkileri yediğimizi düşünüyorum”
Bir kahkaha atarak içeri girdi, ben de kapıyı kapattım. Birlikte masaya giderken beni kolumdan yakalayıp kendine çekti. Bedenim onunkine yaslanırken yakışıklı yüzünde bir gülümseme vardı.
“Ellerine sağlık” dedi. Ellerimi tutup dudaklarına götürdü ve ikisine de birer öpücük bıraktı. Midemde kelebekler havalandı, sırıttım.
“Daha tadına bakmadın”
“Olsun, yeterli”
Ona gülümsedikten sonra masaya oturduk ve gününü bana anlatırken yemeğimizi yedik. “Sen neler yaptın?” Dedi.
“Son sınavımı da geçtiğimi öğrendim, gayet güzeldi yani günüm” dedim.
Kolu hala alçıdaydı, bu yüzden tek eliyle üstteki iki düğmesini çözerken onu izledim.
“Tatilin başladı yani?” Diye sordu.
“Evet” salatadan yerken bana bir bakış attı.
“Tüh çünkü seni evde kalemle topladığın saçların ve tişörtlerimle görmeyi özleyeceğim”
Ona güldüm “ben özlemeyeceğim, bir ay o halimden eser olmayacağına emin olabilirsin. Tişörtlerin için söz veremem hayatım” dediğimde gülme sırası ondaydı.
“Yarın çalışacak mısın?” Diye sordum. Cumartesileri ne yaptığı pek belli olmuyordu ama genelde işte oluyordu.
“Hayır, bir şeyler yapalım mı?” Dediğinde başımı hızla salladım.
“Olur, hiçbir planım yoktu” dedim.
“O zaman yarın seni kaçırabilirim demek oluyor bu”
“Evet, lütfen” dedim uzata uzata.
Gülümsedi, birlikte bulaşıkları makineye dizerken sürekli birbirine değen bedenlerimiz her seferinde tüylerimi diken diken ediyordu.
Kapı çaldığında ellerimi kurulayıp açmak için salondan geçtim fakat daha ben varmadan Cpdy anahtarla içeri girdi.
“Madem anahtarın var neden çalıyorsun Cody” göz devirmeme aynı şekilde karşılık verdi.
“Özel hayatınıza saygım olduğu için olabilir belki Dina” dediğinde imalı bakışları yanaklarımı kıpkırmızı kesmeye yetti.
“Saçma sapan konuşma, üçümüz önceden nasılsak hala öyle yaşayabiliriz. İmalarda bulunma” dedim sinirle. Abimle en son konuşmak isteyeceğim konular cinsel hayatıma dair imalı laflarıydı.
“Tamam tamam neyse, çok açım. Victoria çalışıyordu, buraya geldim o yüzden” dedi.
Zade hala mutfakta bulaşık yıkıyordu, durduğum yerden onu görebiliyordum.
“Yemek yapmıştım, fırında” dedim mutfağa geri dönerken. O da peşimden geldi, uzun zamandır ilk defa üçümüzü bu evde kalacaktık, biraz gergin bir durumdaydım. Ama burası üçümüzün de eviydi, hatta benim burada sadece bir süre kalacak olan üçüncü şahıs olduğum doğruydu. En azından başlarda…
Cody mutfakta bir an ne yapacağını bilemez bir halde dikildi, Zade ona dönüp dolaptan bir tabak çıkardı.
“Kendi bulaşığını kendin yıkarsın, ben bitirdim ona göre” dedi. Normal konuşması Cody’nin omuzlarını gözle görülür şekilde rahatlattı.
“Dinaya şov yapma, bu evde bulaşıkları benim yıladığımı çok iyi biliyorsun”
“Zahmet oluyor, yemek yapmakta bok gibi olduğun için görev dağılımı o şekildeydi” dedi Zade tabakları kurularken. Gülmese de sesindeki oyuncu tını keyfimi yerine getirdi.
“Kes sesini de fırındaki yemekten bana birazcık koy, şirketinizi kurtarmak için tüm gün çalıştım” dedi imalı imalı. Sonra bir şey demesini beklemeden odaya gitti. Zade ile göz göze geldiğimizde onun da rahatladığını anladım.
“Ben odamdayım, siz biraz takılın. İyi olur” dedim. Başını salladı, ben de odama gidip kapıyı kapattım ve rahatça yatağıma oturdum. Nihayet her şey yoluna girmişti.
Küçük çantamı bagaja koyarken Zade de kendi çantasını koydu, işe 2 gün gitmeyeceği için birlikte çok tatlı bir yere gidiyorduk. En azından bana öyle söylemişti, nereye gittiğimize dair başka fikrim yoktu.
“Yol çok uzun mu?” Diye sordum.
“Birazcık” dedi.
“Niye söylemiyorsun ki, gidince göreceğim zaten” dedim kapıyı açarken.
“O zaman hiç sürpriz yapmayalım Dina, sonunda öğreneceksek”
“Bence yapmayalım, ben sabırsızım zaten” dedim sırıtarak. Bana gözlerini devirse de gülüyordu.
“Bilmediğin bir yer değil zaten sevgilim” dediğinde son kelimesine hülyalı hülyalı bakmamak için kendimi sıkmak zorunda kaldım. Zade Walkers’ın bana hitap edeceği isimler listesinin sonunda bile yer almıyordu sevgilim kelimesi. Ve işte buradaydık, gerçekten hiçbir şey imkansız değildi.
1 saatin sonunda Hamptonsa gittiğimizi anlamıştım.
“Yoksa?” Dedim gülerek.
“Fazla düşünmeme gerek kalmadı, 5 yıldır gelmiyoruz zaten” dedi. Zade’in babasının Hamptonsta mükemmel bir evi vardı, adam tam bir New York’luydu.
O eve bayılırdım, her yaz gittiğimiz bir dönem vardı ama ben henüz Zade ile didişmeyi öğrenmemiştim. Sonra onlara me kadar az yaklaşırsam benim için o kadar iyiydi, bu yüzden Cody ve o her yaz buraya gelse de ben annemlerle kalmaya devam ettim.
“Sen 5 yıldır gelmiyorsun, benim daha fazla oldu” dedim.
“Ev ne durumda?”
“Geçen hafta babam temizletmişti, ara ara gelip burada kalıyor. Kafasını dinlemek için yani” dedi.
“Haklı, biz de aynı şeyi yaparsak çok sevinirim” dedim.
“Kesinlikle, şirkette her şey o kadar yoğun ki Cody olmasa kafayı yerdim” dedi.
“Birlikte çalışmanız size iyi geldi yani?” Defim.
“Alışkınız zaten buna, Cody normal hayat dışında işinde inanılmaz ciddi. Görsen tanıyamazsın, babam ona bayılıyor”
Bu beni mutlu etti, aralarındaki buzlar tamamen erimişti demek ki.
Kısa süre sonra Zade kumsalın dibindeki beyaz ve kocaman verandası olan evin önüne park etti. Evin verandasındaki koltuk bile değişmemişti, kendimi yeniden çocuk gibi hissettim. Hazırladığımız çantaları alırken anahtarı bana verdi, kapıyı açtığımda evde de bir şeylerin değişmediğini gördüm.
“Bu evde hiçbir şeyin değişmemesine bayıldım”
“Babamın yeni dekorasyona vakti yok zaten” dedi gülerek.
“Üst kattaki ikinci kapı benim odam, oraya koyuyorum eşyaları” dedi. Ben de camları açıp evi havalandırdım, hava düzelmeye başlamıştı. Çok soğuk olmadığı için tüm camları açtım ve eve temiz hava girmesini sağladım. Pencerenin kenarına yaslanmış denizi izlerken iki el belime dolandı ve Zade bana arkadan sarılıp başını boynuma yasladı.
“Şu an dinlenmiş hissediyorum” dedi.
Ona dönüp kollarımı boynuna sardım. “Bunu daha sık yapmalıyız o zaman”
Burnuma minik bir öpücük kondurdu.
“Dönmemeye ne dersin?”
Kıkırdadım “keşke!”
“Okuldan bıktım bile!”
“Daha yeni başladın hayatım, yol uzun”
“Hatırlatıp durma, düşündükçe fena oluyorum” dedim abartılı biçimde. O da güldü, gözlerinde bakışlar yoğunlaşıp dudaklarıma kaydığında göğsüm heyecanla inip kalktı. Dolgun dudaklarını benimkilerin üstüne kapattığında kanım kaynadı, tenim heyecanla yandı.
Öpüşüne karşılık verirken beni nefes almadan öpüyordu, kolundaki alçı hala çıkmadığı için beni tek koluyla kaldırdığında bacaklarımı beline doladım.
Dudaklarımdan ayrılıp boynuma ıslak öpücükler bırakırken nefes nefese inledim. Belimdeki eli daha da sıkılaştı, yüzünü boynumdan ayırıp kendime çektim ve dudaklarını öpmeye devam ettim. Bizi yukarı çıkarırken kendimi tamamen ona bırakmıştım.
Mutfakta birlikte kahvaltı yaparken bilgisayardan açtığımız diziyi izliyorduk, dün gece geç saate kadar uyumamıştık. Bir barda eğlendikten sonra eve yürümüştük ve sabaha kadar film izlemiştik. Bu yüzden saat 2’yi geçerken hala kahvaltı masasında gözümüzden uyku akarak otursak da keyfim oldukça yerindeydi. Ekmeğime reçel sürerken telefonum çalmaya başladı. Arayanın annem olduğunu görünce lokmamı yutup Zade’e diziye devam etmesini işaret ederken kalkıp salona geçtim.
“Efendim anne”
“Dina Mayson, neredesin bakalım?”
Annemin soyadımızı tınlama şekli hiç hoşuma gitmedi, anında gerilirken sesimi normal tutmaya çalıştım. Bu kadının ses tonu bana ne bok yedim acaba dedirtiyordu.
“İyiyim anne, arkadaşımdayım. Ne oldu?”
“Bir şey olduğunu anlaman çok tatlı” derim bir nefes aldıktan sonra tekrar konuştu. “Baban feci sinirli Dina”
“Anne, drama yaratmayı bırakıp ne olduğunu söyler misin?”
“Zade ve senin bir resminizi görmüş, daha doğrusu Derek görmüş ve yanımızda şok geçirdiği için biz de görmek zorunda kaldık.” Yüreğim ağzıma geldi.
“N-ne resmi?”
“Sen ne resmi olduğunu çok iyi biliyorsun bence hayatım, Zade ve senin öpüştüğün bir tane resim vardır umarım?” Dediğinde öksürmeye başladım ama annem bundan hiç etkilenmemiş gibi nefes almadan devam etti.
“Zade Walkers ve senin aranda ne olduğunu öğrenebilir miyim?”
İşte şimdi sıçmıştım…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.9k Okunma |
2.77k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |