59. Bölüm

45. BÖLÜMDEN KESİT

Sultan Çakır
sultanakr

 

Helüüüü, malum işe başladım ve hâlâ bölümü bitiremedim. 45. Bölüm uzun bir bölüm ve bazı olayların ayrıntısıyla işlenmesi gerekli. Bundan dolayı size küçük bir kesit fırlatmaya karar verdim. Ağlamayın veya korkmayın, tamam?

Gece, ilmek ilmek işlenen karanlıkla örülürken, şafak her bir ipliği koparıp yeni bir günün umudunu sunuyordu.

Karşımda, dizlerinin üzerine çöktürülmüş geçmişim, ayaklarımın ucundaki her adımda yankılarını duyduğum bir yük gibi duruyordu. Her biri, zamanı ve anıları sararak bana bakıyor, derinlerden yükselen bir acıyla sesleniyordu. Geçmiş, karanlıkta gizlenmiş, her hatıra bir zincir gibi bacaklarımı sarmıştı. Bu sabah, o zincirlerin her bir halkası biraz daha gevşemiş gibi hissediyordum.

Şafak, tıpkı eski bir yara gibi, yavaşça iyileşmeye başlıyordu.

“Alın, götürün bu şerefsizi!” diye bağıran Alparslan Çakır’ın sesiyle bir adım sola kaydım. Bakışlarımı, Elias Farouq’tan çekip Mete’ye baktığımda onun da bana baktığını fark ettim. Sinirden büyümüş göz bebeklerinin küçüldüğünü gördüğümde gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım. Kollarını tutan Çilingir ve Ahmet’in ellerinden sertçe kurtuldu. İçeriye götürülen kişilerin arasından geçti, kışlanın kapısına doğru ilerledi.

“Mete!” diye seslenip peşinden koşar adımlarla yetişmeye çalıştım. Savaş, hayatımda izler bırakırken, bazen savaşan kişi olmak, her zaman bir kayıp gibi hissettiriyordu. Adımlarımı hızlandırıp Mete’nin koluna dokunduğumda anında kolunu kendine doğru çekti ve yürümeye devam etti.

Kaşlarımı çatıp “Mete, ne oluyor?” diye sorguladığım an, adımlarını durdurdu ve bana sol omzunun arkasından baktı.

“Daha ne kadar beni uyutup arkamdan plan yapacaksın, Eyşan?”

Sözleri, içimi derin bir sızıyla doldurdu. Gözlerim bir an boşluğa kaydı. O kadar fazlaydı ki, içinde ne kadar zaman kaybolmuş olduğumu fark ettim. Onunla her şeyin hep bir adım gerisinde kalmak zorunda olduğum hissi, bir yara gibi açıldı. Yüzündeki ifade, hissettiğim her şeyin ta kendisiydi. Artık savaşmak değil, yıkılmak istediğimi düşündüm. Her adımda daha da yaklaşıyordu.

Mete, bedenini bana döndürdü ve bir adım yaklaştı. Kaşlarını büzerek yukarıya kaldırdı.

“Daha ne kadar beni yok sayacaksın?”

Ellerimi havaya kaldırdım, “Bak benim de sonradan haberim old-”

Mete, sağ elini göğsüne doğru kaldırdı.

“Bana söyleyebilirdin!” diye bağırdı. Sözlerinin yankısı, hava kadar yoğun ve kesikti. Gözlerinde, yıllarca taşıdığı bir kırılganlık vardı. Her kelime, her bağırış, biriken öfkenin patlaması gibiydi. Alt dudağımı acıyla dişlerimin arasına sıkıştırdığımda Mete, kafasını iki yana salladı.

“O puşt seni kaçırdı. Psikolojimizin ağzına sıçtı. Bizi, bebeklerimizle tehdit etti,” bir adım daha atıp yüzüme doğru eğildi, “Neden sağ bir şekilde ayaklarının dibinde diz çöktürdün ona!”

Sözleri, içimde bir yerleri paramparça etti. Mete’nin gözlerinde gördüğüm öfke, sadece Elias Farouq’a değildi. Bana, benim kararlarıma, benim suskunluklarıma da öfkeliydi. Alt dudağımı dişlerimin arasından kurtarırken nefesim düzensizleşti. “Mete…” diye fısıldadım ama cümlem yarım kaldı.

Mete, kaşlarını çatıp başını iki yana salladı. “Bize neler yaptığını unutmadın, değil mi?” Sesindeki çatlak, öfkesinden bile daha ağırdı. “O herifi sağ bıraktın, Eyşan! Neden?”

Yutkundum. Nedenini biliyordum. Ama söylemek, tüm savunmalarımı yerle bir etmek gibiydi. Ellerim yumruk oldu, bakışlarımı onunkilerle buluşturdum. “Çünkü ölmek, onun için bir kurtuluş olurdu.”

Mete, bir an duraksadı. Yüzüme, sanki benden başka bir şey görüyormuş gibi baktı. “Ve sen, onu buraya getirerek, acı çektirerek intikam alacağını mı sanıyorsun?”

Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım. “Hayır. Sadece ölmesinin yetmeyeceğini biliyordum.”

Mete, gözlerini kapattı ve yüzünü gökyüzüne doğru kaldırdı. Derin bir nefes çekip yüzünü yeniden bana eğdi ve gözlerini açtı. Kızarmış ve dolmuş gözlerinden yanağına akan yaşı izledim. Beni, yılların yüküyle, derin bir boşlukla süzüyordu.

“Ben senin sadece kocan değilim, anla artık. Bana emanet ettiğin o Güvercin Timinin komutanıyım. Bana haber vermek zorundaydın. Bana, geç öğrensen bile söylemek zorundaydın,” dedikten sonra bir adım geriye çekildi.

“Bana hiç mi güvenmiyorsun be Eyşan?”

“Bu, güven meselesi değil,” dedim, sesimin olabildiğince sağlam çıkmasına çabalayarak. “Bunu tek başıma taşımam gerekiyordu.”

Mete’nin çenesi kilitlendi, gözleri sertleşti. “Sen hâlâ anlamıyorsun, değil mi?” dedi, sesi soğuk ve kısık bir fısıltıydı. “Tek başına değilsin.” Birkaç adım geriye gidip ellerini iki yana açtı. “Bunu görmek bu kadar mı zor? Biz buradayız. Ben buradayım. Ama sen, her seferinde bizi dışında bırakıyorsun!”

Yutkundum. Mete, o derin, öfke ve hayal kırıklığı dolu bakışlarıyla üzerime yürüdü.

“Biz kim, Mete?” diye sordum, farkında olmadan fısıldar gibi.

O, sert bir şekilde güldü. Ama içinde hiç neşe yoktu. “Bunu gerçekten mi soruyorsun?” Başını iki yana salladı. “Senin için biz diye bir şey var mı, Eyşan?”

Mete, gözlerimin içine bakarak fısıldadı.

 

“Eğer yoksa… söyle, bileyim.”

-

 

Dum, dum, dum...

 

Bölümü ne zaman bitirebilirim bilmiyorum ama çok sürmeyecek merak etmeyin. Elimden gelebildiğince yazmaya çalışıyorum, koyduğum son noktada görüşmek dileğiyle...

 

Sultan Çakır.

 

Bölüm : 16.03.2025 17:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sultan Çakır / GÜVERCİN / 45. BÖLÜMDEN KESİT
Sultan Çakır
GÜVERCİN

29.29k Okunma

1.47k Oy

0 Takip
88
Bölümlü Kitap
-AURORA-I - YEMİNII - İLK KURŞUNIII - MAVİIV - SORGUV - KANLI TÜYVI - SINIR7. BÖLÜM'DEN KESİTVII - GERÇEKDUYURU VE SOHBETKİTAP ADI VE KESİTVIII - TEKERRÜRIX - 25 SAAT 38 DAKİKA10. BÖLÜMDEN KESİTX - İSYANIN ARKASINDAKİ GÖLGEXI - YALANLAR VE İZLERİXII - SAVAŞIN SINIRINDAXIII - GECEYE SÜRGÜN AŞKXIV - KIRIK GÜVEN KOZASIXV - KIRILMA NOKTASIXVI - DUVARXVII - KANATLARI ISLAK GÜVERCİNXVIII PART I - SIRR-I MÜPHEMXVIII PART II - SÖNMÜŞ OCAK KÖZÜXIX - YÜKLÜ HATIRAXX - BÜLBÜLÜM ALTIN KAFESTEXXI - AL BAYRAĞIN GÖLGESİXXII - SONA BİR KALAA.E.BM.M.ÇXXIII - KORUN BIRAKTIĞI İZXXIV - BOZKURT VE TARUMARXXV - TEK KURŞUN SÖZÜXXVI - KARA KARIŞAN KANXXVII - ÖFKENİN KRİZ UYKUSUXXVIII - OMUZDA TAŞINAN YÜKXXIV - RUHU YUTAN BOŞLUKXXX - GERİ SAYIM SONUXXXI - YAKLAŞAN KASIRGAXXXII - HASSAS VE ZARİFXXXIII - DÖNENCE DÖNGÜSÜII PART - XXXIII - DÖNENCE DÖNGÜSÜXXXIV - AKREP VE YELKOVANXXXV - ŞEYTAN KILIKLI AZRAİLXXXVI - YOLUN SONUNDAKİ SAKİNLİKXXXVII - ECELİN GÖLGESİXXXVIII - OLASILIK VE KURAMXXXIX - KİMLİK KAYBIXL - BAHT VE TEKERRÜRXLI - KAYBOLAN ZAMANLAR- DUYURU -XLII - YANAN KÜLLERİN ARASINDAK.S.AA.O.ÖG.U.DGÜVERCİN HKK.XLIII - SERZENİŞİN KIYISINDAXLIV - DÜNE İÇİLEN ANT45. BÖLÜMDEN KESİTXLV - LEKE BIRAKAN İZLERMETE'DEN SİZE BİR MESAJ VAR!46. BÖLÜM'DEN KESİTBir İşçinin Günlüğü - DuyuruXLVI - KALPTEN GELEN YOL47. BÖLÜMDEN KESİTXLVII - KIRILAN SADAKAT-DUYURU-XLVIII - DİLDEKİ SÜKÛT-Duyuru-XLIX - SONUN DOĞURDUĞU İLK BAŞLANGIÇDUYURUDuyuruL - FİDES RUPTALI - ALARUM VINCULUMLII - SINAVLAR VE GEÇİŞLER-DUYURU-LIII - TANRILARIN UNUTTUĞU DÜŞÜŞ54. BÖLÜMDEN KESİTLIV - ÖLÜME GÖMÜLÜ BİR SEVDALV - EMANET VE YEMİNNeden bölüm yok - AçıklamaLVI - MÜHÜRLENMİŞ HAKİKAT57. BÖLÜMDEN KESİTLVII - SİS BÖLÜĞÜLVIII - OKYANUSTAN DOĞAN IRMAKLAR, ŞANSLI ÇÖL GEZGİNİLVIX - ŞAFAK SÖKMEDENLX - DİP KUYUSU- DUYURU -
Hikayeyi Paylaş
Loading...