You will forever be my always!
'Sonsuza kadar benim' daimam' olacaksın!'
^^
Son bölüm ile karşınızdayım. Bu hikaye başından beri mutlu son odaklıydı ve öyle de bitecek.
Bölüm şarkısı:A thousand years
Bu şarkı beni her zaman mahvetmiştir. İyi anlamda da kötü anlamda da. Mutlaka dinleyin!
^^^
-Sizin de acilen evlenmeniz lazım! Şimdi bırak beni koca kafa!
-Büyükanne. Bak sen iyileş biz on kere de evleniriz.
-Bana karşı mı geliyorsun sen kereviz. Bak az daha ölüyordum bir kısmetini göremedim. O düğün hemen olacak. Şimdi çıkar beni buradan!
Ben odanın köşesinde kızarıp bozarırken onlar kendi aralarında kavga ediyorlardı. Emine teyze Alp'in bir an önce evlenmesini istiyor. Bir dahakine kurtulamayacağından korkuyordu. Haklıydı da. Ama peki ben hazır mıydım buna? Hem daha beşinci randevumuza çıkamamıştık bile.
Alp ısrarla onun dediğinin tersini söylese de Emine teyze dinlemeyecek gibi duruyordu. Alp'in yüzünde oluşmaya başlayan kızgınlık da kalbime oturuyordu. Bir yönde haklıydı Emine teyze iyileşmeliydi. Ama o buna hazır değildi belkide. Ben bile hazır olup olmadığımı bilmiyordum ki.
Sonunda Emine teyzenin ısrarlarına dayanamayıp odadan çıktı. Emine teyze ile baş başa kaldığımızda bana yumuşakça baktı ve yanına çağırdı. Usul usul yanına gidip oturdum.
-Bak kızım. Neden bu ısrarın diyorsundur belki ama durumumu görüyorsun. Ben bundan sonra daha yaşayamam. Kalbim dayanmaz. Şu biricik yavrumun muradını görmek istiyorum. Seni de zor duruma düşürdüm belkide ama gözünden belli kalbinin saflığı ben sana kafiyim. Bunu düşün olur mu?
Onu kafamla onayladım. Gerçekten düşünmeye ihtiyacım vardı.
-Ben artık eve gideyim. Uzun süredir hastanedeyiz malum. Kafasıyla beni onayladı. Ona son kez sarılıp odadan çıktım.
Ne kadardır tuttuğumu bilmediğim nefesimi evimden içeriye girince verdim.
^^^
Tam iki gün olmuştu. Ne telefonumu açmıştım ne yataktan çıkmıştım. Sadece uyuyordum. Düşünmemek için uyuyordum. Aslında bir ara kısacık düşünmüş ve bunun sadece benim isteğim ile olmayacağını anlayıp düşünmeyi kesmiştim. Ben çok net bir insandım. Bu yaşıma kadar hayatımda çok enteresan bir şey olmamıştı. Çünkü her zaman net olmuştum. Asla ikinci bir düşüncem olmamıştı. Şuan da tam olarak öyleydim. Ben buna hazırdım. İyi bir işim vardı. Evleneceğim de bir yaştaydım. Peki Alp buna hazır mıydı?
İşte bunu düşünüp üzülmemek için sürekli uyuyordum. Uyumaya devam edecektim ki,kapı çalmıştı. Kim gelmişti ki? Annem mi gelmişti acaba?
Oflayarak yataktan kalktım. Kapı zili ısrarla çalışıyordu. Odamdan çıkıp uzun koridoru geçtim ve kapıya ulaştım. Kapıyı açmadan iplerini bağlayıp kafama örttüğüm kapşonlumun üzerine komidindeki gözlüğümü takıp kapıyı açtım.
-Anne yine babamla kavga ettiyseniz bu sefer hiç çekemem lütfen gidip ona saydırı-
-Annen olsaydım düşünebilirdim. Diyen ses ile gözlerimi faltaşı gibi açıp gözlüğümü çıkarttım. Hızla kapşonlumu çözüp saçlarımı açtım.
-Alp? Naber ya? Bende tam kapı açıyordum. Ne diyorum ben ya? Neden gelmiştin?
'En son benimle evlenme düşüncesine sinirlenip gitmiştin hani?'
-Seni görmeye geldim? İki gündür telefonlarına çıkmıyorsun. Merak ettim. Ettik.
-Geçsene. Diyerek kapıyı iyice açıp onu içeri aldım. Kapıyı kapattıp peşinden giderken gözlüğümü komidine geri fırlattım.
İkili koltukta oturduğunda yanına gidip oturudum ve bağdaş kurup ona döndüm.
-Aslı! Dalga mı geçiyorsun benimle? Senin için endişelendiğimi görmüyor musun?
-Olmuş bitmiş bir şey Alp. Üşendim takmadım. Bunu değiştiremem.
-Evlenince de mi böyle yapıcaksın? Üşendim şarja takmadım. Meraktan kudur mu diyeceksin?
-Evet? Bir dakika ne? Hah? Evlenmek mi? Seninle mi? Güldürme beni? Seninle evlenmem.
-Peki. Bir saate hazır olup Melan'a gel. Diyerek beni öylece bırakıp evden çıktı.1
Ne olmuştu az önce ya? Kesin benden ayrılıcak. Başladığı yerde bitsin diye oraya çağırdı kesin. Neden bu kadar üzülüyordum ki? Zaten beni istemiyordu.
^^^
Yaklaşık yarım saat boyunca ağlamıştım. Sonunda yorulup susmuştum. Ağlamak yoktu. O kaybederdi. Bende kaybederdim onu ama bugün güçsüz olamazdım.
Koşarak odama girdim. Bana mesaj attığı gün giyindiğim elbisemi giyindim.
Ağlamaktan şişmiş gözlerime kapatıcı sürüp şeftali rengi bir ruj sürdüm.
Bu sefer ağlamak yoktu. Onu seviyordum evet. Ama kimseyi beni sevmesi için zorlayamazdım. Önceki sevgilim de benden çok duygusal olduğum için ayrılmıştı. Ben ayrılmak istemeyince. Benden iyice uzaklaşmıştı. Yine birini kendimden uzaklaştırmıştım. Yine kaybedicektim ama bu sefer güçlü olmalıydım. Annemin tavsiyelerini dinleyecektim.
Şuan düşününce benimle dalga geçmişti. Ama haklıydı dedikleri. Bunları yaparsam başarırdım.
-Alp sen çok başkasın. Bitmesini asla istemiyorum ama seni zorlayamam. Seni hala seviyorum.
Aynada söyleyeceklerimi tekrar edip kendimi motive ettim. Dolan gözlerime yelpaze yapıp evden çıktım.
^^^
Kısa sürede Melan'a vardığımda kapalı olduğunu gördüm. Camları siyah perdelerle kapalıydı. Benimle dalga mı geçmişti?
Tam geri dönecek iken içeride gördüğüm hareketlilik ile kaşlarım çatıldı. İçeride biri vardı.
Kapıyı ittiğimde açılmıştı. İçeriye girdim. Koridoru geçtiğimde karşıma çıkan manzara ile şok olmuştum.
Arkamdan belime sarılan kollar ile irkildim.
-Beğendin mi? Kafamı olumlu anlamda salladım.
Arkamı dönüp suratına tokatı yapıştırmam tam beş saniye sürmüştü. Boş kafede tokat sesi yankılandı.
-Ne kadar korktum haberin var mı? Benden ayrılacağını düşündüm. Ağlamamak için o kadar prova yaptım.
O şaşkınca yanağını tutup bana bakıyordu. Yanağındaki kızarıklığı görünce gözlerim dolmuştu. Hemen elini çekip yanağına baktım.
-Özür dilerim. Özür dilerim. Çok acıdı mı?
Ben yanağına bakarken aklıma gelen çantamdaki krem ile hemen onu çıkarttım.
-Gel şuraya otur. Sandalyeyi çekip onu oturttum. Kucağına yan bir şekilde oturup kremi yanağına sürmeye başladım. Kremi sürmeyi bitirdiğimde gözlerine baktım.
Anlamlandıramdığım bir şekilde beni izliyordu.
-Şuan seninle evlenmenin ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anladım.
-Ne? Şaşkınca ona bakarken ayağa kalktı ve beni karşısına geçirip diz çöktü önümde.
-Leydim. Bence o şaşalı sözlere ihtiyacımız yok. Hayatımız yeterince heyecanlıydı zaten. Yeterince geç kaldık birbirimize. Söyle bana benimle evlenir misin?
^^^
-Baba bak birazdan gelicekler. Lütfen ters köşe yapmayı düşünme! Babamı son kez uyarıp elbisemi düzelttim. Çok heyecanlıydım.
Alp'ler birazdan beni istemeye geliceklerdi. Mutlulukla karışık bir heyecan vardı içimde. Korktuğum kısım ise babamın ters köşe yapmasıydı. Ablam ve bana çok düşkündü. Annemle bile paylaşmayı sevmezdi bizi. Garip bir evlilikleri vardı.
Bugün beni vermeyeceğinden adım gibi emindim. Bir ümit evet demesini bekliyordum hatta ablam ile bahse girmiştik. Annem ve ben hayır diyeceğini ablam ise evet diyeceğine yüz tlsine bahis yapmıştık. Evet şuan acınası durumdaydım ama babamı da tanıyordum. Önce Alp'in ne kadar istekli olduğunu görmesi lazımdı.
Çocukken bize de öyle yapardı. Bir şeyi ne kadar istediğimizi ölçer ona göre alırdı bize. Benim için çok büyük bir ders olmuştu bu. Hiç bir zman ihtiyacımdan fazlasını almamayı öğrenmiştim.
Kapı zilinin çalması ile annem hemen ayaklandı ve kapıya koştu. Ablam ve ben peşinden giderken babam da mırın kırın edip gelmişti. Annem son kez bize bakıp kapıyı açtı.
-Hoşgeldinizzzz. Emine teyzeyi görmem ile yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti.
-Hoşgeldiniz. Hoşgeldiniz çocuklar. Ben onunla selamlaşırken diğerleri içeri girmişti.
Babamlar içeri geçerken ben ve ablam, Alp ve arkadaşlarını karşılıyorduk ama Alp kısmı ortada yoktu.
-Hoşbulduk yenge. Bir kaç hafta önce tanışmıştım onlarla. Cemil, Hasancan ve Yakut. Hepsiyle selamlaştıktan sonra kapıya baktım.
-Alp nerede? Bana elindeki çikolatayı vererek konuştu Hasancan.
-Çiçek almayı unutmuş salak. Yolda aklımıza geldi. Gelir birazdan. Başımla onu onaylayıp hepsini içeri yolladım. Ben kimseye belli etmeden dışarı çıktım. Dış kapıdan çıkıp yolunu gözlemeye başladım sevdiğimin. Ne kadar romantik olmuştu şuan.
Sokağın başında görünen Alp ile ona doğru ilerledim. Elindeki kocaman çiçek ile yürümeye çalışıyordu. Karşısında durdum tam.
-Bence şuan kaçmalıyız. Hiç gerek yok böyle şeylere.
-Tabi sonra babam katil olsun.
O gece her şey güzel gitmişti. Tuzlu kahve içilmiş, güzel sohbetler edilmişti. İşte büyük sorun gelmişti isteme.
-Sebebi ziyaretimiz belli. Allahın emri peygamberin kavli ile kızını oğlumuza istiyoruz.
-Efendim siz istiyorsunuz da bana mı sordunuz istemeye gelirken. Ben belki vermiyicem hayır anlamıyorum bu neyin özgüveni. İki tanecik kızım var. Birini de size mi vericem? Hem ne belli bunların bir sene sonra ayrılmayacağı. Ya oğlun bıkarsa kızımdan. Ben öle önüme gelene kız verseydim ohoo. Kız mı kalırdı elimde?
Ve işte beklenen son. Ablama elimi uzattığımda avucuma konan yüzlük sevindiğim tek şeydi.
^^
-Damattt. Koşş koşş, hayır bu ne yavaşlık anlamıyorum ki. Zamane gençleri yokmu? Hanım ben böyle miydim? Tazı gibiydim tazı heytt bee.
^^^
-Hahayt yine kazandım. Kaldır bakim kolunu damat bey.
^^^
-Damattt! Neredesin ulan? Lan ne yapıyorsun sen kızımın yanında çabuk buraya gel!
^^^
-Bak yine kazandım. Yani damat demek de gelmiyor içimden artık ne yapsak ki?
-Aman babacım olur mu öyle şey?
-Sana mı sorucam lan hayırsız sus bakim?
^^^
^^^
-Ahahahaagga. Alp konuşman çok komik!
^^^
-Kızım gel şöyle konuşalım az.
-Senin bunda kalbin var mı yavrum? İstiyor musun sen bu hayırsızı söyle babana.
-O oyuncağı istediğim kadar istiyorum baba. Dediğimde gözleri dolmuştu. O zamanı hatırladım. Yedi yaşımda bir oyuncak istemiştim babamdan. Ama nasıl güzel görünüyordu gözüme. O oyuncağı alsın diye tam iki hafta onun bütün dediklerini yapmıştım. O kadar çok istemiştim ki benim olmasını başka hiç bir şeyi öyle istememiştim daha sonra.
-Ne diyelim efendim. Çocuklar kalplerini vermiş birbirine. Bize de tamam demek düşer.
Sevinç çığlıkları atan Alpi o gün kimse durduramamıştı. Tam bir sene boyunca sevdiğine kovuşmayı beklemişti. Sonunda başarmıştı.
^^^
-Ha. Alp. Evett.1
^^^
-Bende sizi karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz!
-Kızım ne ayağama basıyorsun ya!
-Öpme lan kızımı!1
-Geliyorum babaaa. Aslı kızının elinden tutmuş içi burkuk bir şekilde eşinin yanına gidiyordu.
-Prenses olmuşsun. Kızının yüzündeki gülümseme bütün üzüntüleri yok etmişti bir an için.
-Hazır mısınız bakalım. Hadi gidelim.
Hep birlikte arabaya bindiler. Bera yine bebek koltuğuna bindiği için mızmızlanmış, Alp yine kemerini takmamış ve Aslıdan azar işitmişti.
Uzun süren araba yolculuğunda bu sefer kimsenin sesi çıkmamıştı. Hedefine ulaşan arabayı park etti Alp. Hep birlikte arabadan indiler.
Kızlarının elinden tutup yürümeye başladılar. Her yıl yaptıkları gibi yine buradaydılar. Gül Mezarlığı.
Ezbere bilinen yollar yüründü yine. Küçük Bera heyecanla koştu mezarın başına. Her geldiğinde yaptığı gibi yine öptü mezar taşını.
-Ben geldim büyükanne. Elbisem naısl olmuş. Annem almış. Geçen babam yine bana çok çikolata yedim diye kızdı ama merak etme durum kontrolüm altında.
Yine hüzün dolu mezarlığa o güzel sesiyle şakıdı küçük kız. Anlattı bütün yaşadıklarını. Onu hiç görememişti ama babasının ona olan sevgisini görmüştü gözlerinde. O da babası gibi onu çok sevmişti sonra.
-Kızım bu kadar yeter hadi babanı biraz yalnız bırakalım hım? Her seferinde olduğu gibi yine kızının elini tuttu ve gidecekken bu sefer durdurdu onları Alp.
-Gitmeyin, bu sefer gitmeyin. Hep birlikte oturdular mezar taşına. Alp önce öptü toprağı sonra kokladı.
-Annem iyiki demişsin bana bu kızla evlen diye. İyi ki dinlemişim seni. Şimdi bak. Minik dünyalar güzeli bir kızım var. Oda seni çok seviyor aynı benim gibi. Merak etme iyiyiz biz. Çok iyi bakıyorum onlara. Sen de iyi ol olur mu?
Yine içini döktü yine mutluluklarını anlattılar büyükanneye. Yine dualar edildi. Yine şükürler edildi. Ve yine ayrılık vakti geldi. Küçük Bera elindeki son çiçeği de toprağa koyup geri çekildi. Artık gitme vaktiydi.
^^^
-Dedeeee. Biz geldikkkkk. Sessiz evde şakıyan Bera ile ev bir anda canlandı. Küçük Bera koşarak dedesine sarıldı. Alp ve Aslı gülümseyerek izledi onları. Ne güzel bir aile olmuşlardı. Ne güzel...
***
Sizleri çok seviyorum. Kitabı okuyan herkese çok teşekkür ediyorum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |