4. Bölüm

Geçmiş

Susie Eee
susieeeeeeee

🖤

Anın şokuyla, öylece beni kollarında tutan Yiğit'e bakakalmıştım. Adımlarını atarken "Napıyorsun!" Bağırarak çırpındım. Kollarını bir gram çekip beni yere bırakmadı daha da hızlandı. "Dur!"çırpınmalarım kayıtsız kalırken eliyle arabayı açıp beni koltuğa oturttu. Kapıyı kapatmasına izin vermeyerek "Kendim gidebilirim!" Diye bağırdım. Beni dinlemiş miydi? Tabikide hayır!

Kapıyı üstüme kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Arabayı bir hamlede park ettiği yerden çıkartıp hızlıca gazladı. Ayaklarımdaki acı geçmemişti. Ayaklarımı kendime çekip koltuğa tam anlamıyla sindim. Arabadaki sessizliği ilk bozan kişi o oldu "Acıyor mu?" Diye sordu. Ona dönüp gülümseyerek "Sorun değil." Dedim. Belli etmesemde canım yanıyordu fakat şu anlık sorun olmayacağından ona çaktırmamıştım.

Köyden ayrılıp merkeze geçmeye başladığımızda evimin yerini tarif etmek için söze girdim "Aslında şu sapaktan sağa dönersek daha yakın olur." Dediğim şeye "Eve gitmiyorsun, şimdilik." Diyerek cevap verdi. Ne dediğini anlamayarak ona döndüm "Nasıl yani? Beni evime bırakmayacak mısın?" Soruma cevaben "Bırakacağım elbet fakat bir yer göstermek istiyorum sana." Dedi. Şaşkınlıkla tekrar önüme döndüm. Beni eve bırakacağını sanıyordum fakat cidden nereye gidiyorduk Allah aşkına!

En son merkezin dışında bir balıkçının önüne geldiğimizde arabayı durdurdu. Merkezin dışındaki ormanlık alanlardan birindeydik. Kontağı kapatıp arkadaki koltuğa uzandı. Eliyle bir şeyler ararken ona doğru döndüm tam yanımda olduğu için tekrar önüme dönmeyi seçtim. Doğrulduğunda elinde bir çift bot olduğunu fark ettim.

"Bunlar ne için? Neden buradayız?"

Arabadan hızlıca inip kapımı açtı. Elindeki botları ayaklarıma geçirdi. Ayaklarıma büyük gelsede sıcak tuttuğu kesindi. Gözleri beni bulduğunda "Şimdilik idare edersin?" Dedi. Gülümsememe engel olamadım. "Topuklularımdan iyidir." Dedim.

Onunda dudakları yukarı kıvrılırken eliyle inmeme yardım etti. Kapıyı kapatırken ben ise camdan yansıyan görüntüme bakıyordum. Üstümde onun ceketi ve ayaklarımda onun botlarıylaydım. Bu görüntüme gülümsemeden edemedim. Arkamdan gelip belimden tuttuğunda gözlerim tekrar onu buldu.

"Neden geldik buraya? Kimse de yok." Dedim. Heyecanlı bir şekilde "İçeri girelim görürsün." Dedi. İçeriye girdiğimizde kapıyı benim için o açtı. 50'lerinde bir adam sobanın başında kestane ayıklıyordu. Bizim geldiğimizi görür görmez elindekileri bırakıp "Ooo Yiğitim gelmiş!" Dedi. Yiğit adama doğru yaklaşıp sarıldı.

"Nasılsın abi?" Yiğit'in sorusuna adam "Seni gördüm daha iyi oldum evladım." Dedi. Sonra gözler bana döndü. "Bu güzel hanım kim?" Yiğit'inde gözleri bana dönerken ikisininde gülümsediğini fark etmiştim.

Adam Yiğit’e bakıp “Yoksa kız arkadaşın mı?” Dedi. Soruyla beraber Yiğit’e baktım. Tam ben cevap verecekken “Daha değil abim ama yakındır.” Dedi. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken nefesim bir anlığına kesilmiş olabilirdi. Adam bana “Hoşgeldin kızım.” Derken ben adama sadece gülümsemekle yetinmiştim.

Anın şokuyla diyeceğim şeyi unutmuş olabilirdim. Adam Yiğitle bana “Size güzel bir masa hazırlayım o zaman.” Dedi. Yiğit sinirli olduğumu anlamış olacak ki balkon kısmına çıktığımda arkamdan geldi. Manzara huzur vericiydi derin bir nefes alıp sadece manzaraya odaklandım. Tam arkamda olduğunu hissettiğimde. Arkamı döndüm. Tam karşımdaydı. “Yalan söyledin!” Sinirle söylediklerime Yiğit “Yanlışın var, ileride belkide gerçek olur diye dedim.” Dedi.

“Yalancısın! Kendini aklamaya çalışma.”

Lafımla aramızdaki bir adımlık mesafede tuzla buz olmuştu. Bir müddet sadece bakıştık. Gözlerindeki yoğunluğu o kadar derinlerimde hissediyordum ki bu beni korkutuyordu. Daha ilk günden adını bile koyamadığım bir şey oluşmuştu kalbimde. Hayatımda daha önce yaşamadığım duyguları yaşamak… Yiğit yine sessizliği bozdu “Arkanı dön.” Dedi. Dediğini yapıp manzaraya karşı döndüm. Akan derenin sesi huzur vericiydi. Yüzünü boynuma gömdü ve sıkıca sarıldı bana. Derin bir nefes alıp verdim.

“Duyuyor musun?” Kafamı salladım. “İşte bu yüzden seni buraya getirdim Eylül. Kendimi her yorgun, üzgün hissettiğimde buraya gelirim. Bu ses beni bu dünyanın kalabalığından, ağırlığından uzaklaştırır.” Dedi. Gülümsedim sonra ise gözlerim ellerine kaydı. Elini tutup “Nasıl hissediyorsun, iyi misin?” Dedim. Canı çok yanmış olmalıydı. Yanık çok derinde değildi fakat yinede acısını anlayabiliyordum. “Hiç acımadı.” Dedi. O anda yüzüne bakmak için hafifçe yüzümü ona çevirdim. “Sana robot derken haklıymışım galiba!” Dediğime kahkaha attı.

Gülüşmelerimiz etrafta yankılanırken arkadan gelen sese doğru döndük.

“Çocuklar balıklar hazır hadi gelin.” Yiğit adamın dediğine “Geliyoruz Mahmut abi.” Diye cevap verdi. Yiğit’in hemen ardından ilerleyerek içeri geçtim. Yanan sobanın hemen yanındaki masaya geçtiğimde Yiğit sandalyemi benden önce tutup oturmam için çekmişti. Ben yerleşince o da yerine geçti.

Önümüzdeki yemeklerden yerken bir yandan da aklımdan geçen o soruyu sordum.

“Sormayacak mısın?” Dediğim şeye şaşkınlıkla baktı sonra anlamış olmalı ki elindeki çatalı kenara koyup “Anlatmak istersen anlatırsın.” Dedi. Yemeğime geri döndüğümde cevap istememesi garibime gitmişti. Önümdeki balıkla ben cebelleşirken Yiğit tabağıma uzanıp “Çöp edeceksin bu gidişle güzelim balığı, ben senin için ayıklarım.” Dedi. Ağzımdaki balığı yutup onun benim için ayıklayışını izledim.

“Bir oyun oynayalım. Böylelikle birbirimizi daha çok tanımış oluruz.” Dedi.

Balığı ayıkladıktan sonra önüne koydu. Bir çatal alıp onun oyunu anlatmasını bekledim.

“İkimizde birbirimize sırayla merak ettiklerimizi soralım.” Dedi. Kafamla onu onaylayıp “İlk ben başlıyorum.”Dedim ve ilk sorumu sordum. İçimden onunla ilgili en merak ettiğim soruyu sordum “Neden asker oldun?” Sorumu sanki bekliyormuş gibiydi.

“Ben dedemlerle büyüdüm, annemle babamdan daha çok dedemle anneannemi görüyordum. Babam çok kuralcı bir adamdı. Dedemle pek anlaşamazdı. Hatırlarımda her zaman kavga ederlerdi.” Derin bir nefes alıp devam etti. “Babamın aklında büyüyünce şirketin başına geçen, iş adamı bir Yiğit vardı. Fakat ben hiç bir zaman bunu istemedim.” Parmağıyla kalbini gösterdi “Dedem de kalbimden ne geçiyorsa onu olmamı isterdi hep, ben de öyle yaptım.” Dedi.

Yiğit “Senin ailen, buralılar mı yoksa?” O anda kalbime bir ağırlık geldi. “Benim ailem hiç olmadı.” Dedim ve devam ettim. “Hayatım yurtta geçti benim. Daha doğra doğmaz bir otel odasında bırakılmışım. Polisler beni bulduklarında yatağın üstünde öylece durup ağlıyormuşum. Ailemi aramışlar ama kim bıraktı? Nasıl oldu? Bir bilgi yok.” Dediklerimi Yiğit dikkatle dinliyordu. “Yani kısacası kimsesizim ben,” Gülümseyerek devam ettim “İsmimi otel odasında beni bulan polisler koymuş. Eylül ayında doğduğum için Eylül, köksüz oluncada Köksüz soyadını koymuşlar.” Gülümseyerek devam ederken arkama yaslandım.

Yiğit “Senin için zor olmalı. Hiç merak etmedin mi? Anneni babanı.” Dedi. Derin bir nefes aldım. “Onları kendi kafamda istediğim gibi hayal edebilmek güzel.” Camdan dışarı bakmaya başladım. “Asıl zor olan, zaten hiç olmamış birileri değil, oradayken seni terk eden insanlar.” Yiğit’le tekrardan göz göze geldiğimizde gözlerinde oluşan duyguları anlamak karışıktı.

“Sıra bende,” Dedim. Duygusal atmosferin yıkılması için “Sevgilin var mı asker?”Dedim.

Sorumla beraber Yiğit masaya kollarını koyup net bir şekilde “Hayır.” dedi. Aynı soruyu o da bana sordu ve bende aynı şekilde “Hayır.” Dedim. O anda içi rahatlamış gibi arkasına yaslandı.

Bölüm sonu

Bir sonraki bölümde olaylar karışacak beklemede kalın;):)

Bölüm : 14.01.2025 23:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Susie Eee / Ölümle Yaşam Arasında / Geçmiş
Susie Eee
Ölümle Yaşam Arasında

257 Okunma

40 Oy

0 Takip
5
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...