
"Olmaz anne."
"O zaman beraber iniyoruz."
Bir şey dememişti. Annesiyle beraber aşağıya indiler. O büyük misafirler bekliyordu ama kendisinden birkaç yaş büyük. Bir çocuk vardı sadece. Abileriyle ve babasıyla beraber bahçedeydi.
Annesiyle beraber bahçeye çıktılar. Gülsüm Ömrüm'ü yere indirdi. Ardından üzerini düzeltti.
İlk Teomanın dikkatini çekmişti Ömrüm'ün gözlerinin şişliği. Oturduğu yerden kalkıp kardeşinin yanına gitti. Elini tuttu.
"Sen neden ağladın."
"Ağlamadıım!"
"Gözlerin kızarmış."
"Toz kaçtı gözüme. Ağlamadım."
Yanağından öptü abisi kardeşinin.
"Ağlama sakın tamam mı? Gel bana anlat."
"Ağlamadım yaa!"
Ömrüm koltuğa çıkıp oturdu. Abisi de yanına oturmuştu. Gelen misafir Timur'la konuşuyorlardı. Zaten yaşıt gibi de duruyorlardı.
İlk kez gördüğü bu yabancının kim olduğunu merak etti.
"Ömrüm? Neden ağlıyorsun sen?"
Dalmıştım. Farkında değildim. Abimin seslenmesiyle kendime geldiğimde anca ağladığımın farkına varmıştım. Gözlerimi silip abime baktım.
"Ağlamıyorum."
"Ağrın mı var?"
"Hayır."
Yanıma geldi. Canımı acıtmaktan korktuğu için koltuğa oturmamış yere dizinin üstüne çökmüştü. Saçlarımı okşadı.
"Noldu anlat hadi. İki dakika üstümü değiştir eye çıktım sadece. Ne olmuş olabilir güzelim?"
"Bir şey olmuyor ya... Sorun orada..."
"Siz abimle bu evde nasıl yaşıyorsunuz?"
"Burası bizim evimizdi Ömrüm."
"Evet işte nasıl yaşıyorsunuz?"
"Alıştık sadece... Sen katlanamıyorsun bu eve. Asker oldun... Her şeyi kaldırabiliyorsun... Vücudundaki yaraları bile kaldırabiliyorsun. Ama bu evdeki anılarını kaldıramıyorsun hala."
"Alp eskiden de vardı. Bir kaç ay hayatımızdaydı. Sürekli bu eve geliyordu. Sonra bi daha gelmedi. Babam gittiğini söylemişti. Ama gitmemişti... Büyüdüğümde anladım. Burda olsaydı eğer... sorardım. Neden bir daha gelmediğini."
"Kimseye kin tutmayacaksan söylerim."
"Biliyorsun... Üçünüz de biliyorsunuz."
Başını salladı.
"Gittiği günden beri özel eğitim gördüler. Teomanla birlikte. Ben ve Timur bir kaç kez görüşmüştük ama Teoman her gün görüyordu. Çünkü aynı eğitimi kendisi de alıyordu. Babam bize de sordu. Ancak ikimiz de kabul etmemiştik. Asker olmayı hiç düşünmemiştim. Şimdi olsa yine hayır derdim. Sevmediğimden değil. Doktorluğu daha çok sevdiğimden. Tunçta zaten Tunç işte. İstememişti."
"Gelmedi bir daha hiç. En son doğum günüme gelmişti."
"Gelmedi."
"O gün annemin çektiği fotoğrafı Alp öldükten sonra çekmecemde buldum. Ama bende hiç Alp'le ilgili fotoğraf yoktu. Hiç bir albümünde. Sadece sizle fotoğraflarım vardı. Onu kim kattı bilmiyorum."
"Sizin tüm fotoğraflarınız hatta bizde olmayan bizim fotoğraflarımız bile annemgilin odasında sandıkta var. Annem her şeyi saklardı. Ama Alp'in olduğu fotoğrafları ona da vermişti. Belki de fotoğrafı kendi bırakmıştı önceden. Sen fark etmemişsindir."
"Abi!"
Aklıma gelen şeyle gerilmiştim.
"Abi yüzük. Yüzük vardı elimde. Nerde bilmiyorum abi... Abi o bana son kalan şeydi."
Gözlerimin dolacağını anladığımda dişlerimi sıktım.
"Ben yüzüğü görmedim ama Teomana sorarım."
"Abi..."
Yutkundum yavaşça nefes aldım.
"Abi, Mavi? Ona noldu?"
"Mavi kim Ömrüm?"
"Köpeğim. Evdeki küçük köpek. Adı Mavi onun."
"Hee o mu? Veterinere götürdük, iyi. Sadece uyutmuşlar onu."
"Ee şimdi nerde abi?"
"Teoman time vermiş onu."
"Anlamadım? Nasıl?"
"Time vermiş baksınlar diye. Bir şey olursa hepiniz ceza alırsınız demiş. Gece nöbetleşe uyuyorlarmış. Nöbet tutuyorlarmış başında."
Gülmeye çalıştığmda tüm vücuduma acı bir sızı yayılmıştı. Dişlerimi sıktım. Tüm duyguları aynı anda yaşayamazsın Ömrüm.
"Sakin ol. Hala açık yaran var. Dikişlerin de var ayrıca."
Geriye yaslanıp yeniden rahatça uzandım. Timur'a baktım.
"O günkü... Pastayı hala hatırlıyorum. Kıvırcık saçlı bir prenses vardı üstünde."
"Eve gelene kadar çok korkmuştuk pasta bozulacak diye. Babam pastayı analatana kadar çok uğraşmıştı."
Gülümsedim.
"İşte evin tek kızı olmak böyle bir şey. Bak bize üç erkek. Izdırap çektiler resmen."
"Annem de sizi seviyordu. Ama ben babamın prensesiydim."
"Hıı gelir birazdan senin ki. Sanki sadece babanın prensesiydin. Döverek büyüttü bizi."
"Siz de hiç kavga etmezdiniz ya zaten dışarıda. Dövmedi ayrıca. Ben hiç görmedim."
"Tabii senin önünde yapmıyordu çünkü."
"Ciddi misin?" Hafifçe gülümsedim. Gülecektim ancak yaralarım buna izin vermemişti.
Saçımı okşadı.
"Zorlama kendini ömrüm. Bilerek mi yapıyorsun."
"Tamam farkında değilim."
"Sen durup dururken nasıl küçüklüğünüzü hatırladın? Bu zamana kadar hatırlamıyordun? Çocuk ilk keldiğinde kanlı bıçaklıydınız kızım!"
Burukça gülümsedim. Doğru söylüyordu. Ama onu ilk başta sevmememin sebebi görevde saçma bir şekilde tanışmamızdı. Sevmemin sebebi ise küçüklüğümüzü hatırlamam değildi. Sevmiştim işte bilmiyotum. Küçüklüğümüzü bile yeni yeni hatırlıyordum.
"Artık birşeyler yemelisin Ömrüm."
"Canım istemiyor abi. Ayrıca bir şey dediğin zaten çorba."
"Olabilir?"
Hayır anlamında başımı salladım.
"Çok inatçısın. Birazdan zorla içireceğim haberin yok."
Omuzlarımı silktim. Hafif gülümsedim.
"Teoman gelecek birazdan."
"Bak ya!"
Kapı çaldığında daha çok gülümsedim.
"Geldi."
Hiç birşey demeden kalkıp kapıyı açtı.
Sinirleniyordu. Teoman'ı onlardan çok seviyorum sanıyordu. Halbuki hepsini eşit seviyordum. Sadece Teoman'la daha fazla vakit geçiriyorduk işimiz gereği.
Teoman salona girdiğinde elinde ağzına kadar dolu bir poşet vardı. Gülümsedim hafifçe.
"Ooo bakıyorum da iyileşmişiz."
"Şıı bağırma bağırma. Yengemle Umay uyuyor."
"Tamam tamam."
Yanıma geldi. Eğilip saçlarımdan öptü. Yanağımı okşadı.
"Ağlamışsın? Gözlerin kızarmış hemen. Noldu?"
"Yok bir şey ya."
"Ömrüm noldu."
"Abi yok bi' şey. Sende çıksana yukarı. Yorgunsundur. Kızınla eşinle dinlen biraz. Bakma yüzüme. Hadi çık yukarı."
Timura baktı.
"Noldu buna? Hayırdır?"
"Bu sensin! Git başımdan be!"
"Sohbet ediyorduk, bir şey olmadı. Doğru söylüyor. Çık yukarı. Zaten yengemi zorla gönderdik dinlenmesi için. Sende dinlen. Ben burdayım, Tunç'ta geliyor zaten."
"İyi o zaman."
Elindeki poşeti koltuğun yanına kattı. Bana bakıp gülümsedi. Saçlarımdan ööpüp göz kırptı.
"Yorma kendini."
"Tamam."
Gideceği sırada aklıma gelen şeyle Teoman'a baktım.
"Abi dur. Benim yüzüğüm vardı. Elimde yüzük vardı. Alp'in bıraktığı yüzük. Marco'nun yanındayken de yüzük vardı. Sonra yok oldu. Sende mi nerde biliyor musun?"
"Bende merak etme. Ameliyata girerken verdiler her şeyi. Bizim evde. Gittiğimde getiririm sana."
Hafifçe başımı salladım. Rahatlamıştım. Yukarıya, odasına çıktı. Timur abime baktım.
"Tunç ne zaman gelecek?"
"Ben yetmiyor muyum sana anlamadım ya! Sürekli diğerlerini soruyorsun? Alınıyorum artık Ömrüm!"
Çok hafifçe gülümsedim.
"Onun için sormadım ya. Dışarıda ya, aklım kalıyor."
"Merak etme. Hepimizin bir metre arkasında koruma geziyor. Abin sağolsun..."
"Konuştun mu peki?"
"Konuştum Ömrüm konuştum. Geliyor yolda."
Gülümsedim.
"Sen gelmişsin kendine belli. Artık çorbanı içebilirsin hanfendi."
Mutfağa gittiğinde yüzümü buruşturdum. Ne alakası vardı şimdi? Üstelik aç olmadığımdan değil ki, yutkunurken bile her yerimin ağırmasından dolayı birşey yemiyordum.
"Ömrüm çorba ılık. Isıtmadım rahatsız etmesin diye."
Abime baktım. Elinde tepsiyle gelmişti. Hafifçe başımı salladım. Geldi yanıma oturdu. Kaşıkla çorbayı biraz karıştırdıktan sonra kaşığa biraz çorba alıp bana içirdi. Evet yengemin çorbasını özlemiştim. Galiba ben bir çok şeyi özlemiştim. Ancak hayatımı yoluna sokamıyordum.
Bir kaç kaşık çorbadan daha fazlasını içememiştim. Timur'a baktım.
"Abii."
"Hayır."
Kaşlarımı çattım.
"Ne hayır? Daha birşey söylemedim."
"Seni götürmem hayır. Yürüyemiyorsun bile Ömrüm! Artık biraz kendini düşün! Diğerlerinden istemiyorsun çünkü götürmeyecekler. Bir tek bana söyleyebiliyorsun. Ama hayır. Bende götürmeyeceğim seni."
Gözlerimi devirdim seslice nefes verdim.
"İstediğin kadar üzül istediğin kadar kız. İstersen küs. İyileştiğin zaman gidersin."
Bir şey söylemedim. Ayağa kalkıp tabağı mutfağa götürdü. O sırada kapı çalmıştı ki buraya gelmemişti. Seslerden anladığım kadarıyla Tunç gelmişti. Bir kaç dakika sonra Tunç salona geldi.
"Güzelim."
Çok hafifçe gülümsedim.
"Senin niye yüzün asık?"
Yanıma kadar gelip koltuğun yanına diz çöktü.
"Bi' şey yok."
"Ömrüm söylesene."
"Mezara gitmek istiyor, hayır dedim diye yüzü asık."
Gözucuyla Timur'a bakıp yeniden Tunca baktım.
"Sanki biraz haklı? Dinlenme gerekiyor Ömrüm. Dinlenmezsen iyileşemezsin."
"Tamam ya, of!"
Önüme döndüm. Elimi tuttu. Bana birşey uzattığı sırada ona baktım. Yüzük. Yüzüğü getirmişti. Burukça gülümsedim. Yüzüğü elinden aldım. Yeniden parmağıma taktım.
"Teoman abimdeydi yüzük."
"Evet. Gelirken beni aradı, gittim getirdim."
"Teşekkür ederim."
Ayağa kalktı saçlarımdan öptü. Gidip koltuklardan birine oturdu.
"Ömrüm küçüklüğünü hatırlıyor."
"Nasıl yani?"
"Alp'in bu eve geldiği zamanları hatırlıyor."
"Siz Alp'i her zaman tanıyordunuz. Bu yüzden bu kadar süre görüşme izin verdiniz."
"Yanii. O pek öyle değilde boşver."
"Ne bu her şeyi boşver boşver."
İkisi de güldü. Gözlerimi devirdim.
"Alp'in buraya ilk geldiği gün ağlamıştı da odadan inmemişti. Sonra geldiğinde de Teoman'ın yanından hiç ayrılmamıştı. Hatırlıyor musun?"
"Evet evet. Sonra Alp gidince yine ağlamaya devam etmişti."
Yüzünü buruşturdum. İkisine baktım.
"Yani gerçekten ikiz olduğunuzu daha fazla belli edemezdiniz! Çok komiksiniz!"
"N'oldu az önce gülüyordun küçük hanım?"
"Ortada gülecek birşey göremiyorum ben."
"Hala oyunbozansın, hiç değişmedi gerçekten."
Timur abim ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Uyu hadi biraz. Götürim odana."
"Gitmiycem odama ya! Niye başınızdan kovuyorsunuz beni!?"
"Başımızdan kovmuyoruz Ömrüm. Dinlen istiyorum. Burda da yatmıyorsun."
"Yatmıycam."
"O zaman kalk yürüyelim."
"Kalkarım. Ne var?"
Örtüyü üstümden açtığımda elimi tuttu.
"Tamam dur kalkma. Çok birşey yemedim zaten. Güçsüz düşersin."
Üzerimi yeniden örttü.
"Ben bu kadar mı güçsüzüm ya? Beni böyle mi görüyorsunuz?"
"Hayır ömrüm, güçsüz değilsin. Seni öyle de görmüyoruz. Sadece bir kaç gün kafana birşey takmadan rahat rahat zaman geçirmeni ve dinlenmeni istiyoruz. Yaşadığın şeyler kolay değil. Ve hepimiz bunun farkındayız. O yüzden sadece dinlen güzelim tamam mı? Kafana birşey takmadan, aklında tonlarca senaryo kurmadan sadece dinlen."
Timur'a bakıyordum. Yavaşça nefes verip başımı salladım. Uzanmama yardımcı olup yastığımı düzeltti. Saçlarımdan öpüp karşı koltuğa oturdu. Gözlerimi kapattım ancak uyumuyordum. İkisi kısık sesle birşey konuşuyorlardı. Daha sonrasını ise hatırlamıyorum. Ya onlar susmuşlardı yada ben uyumuştum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.87k Okunma |
280 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |