8. Bölüm

8. Bölüm : GİDENLER VE DÖNENLER

Sy_sena
sy_sena

∞ ∞ ∞

 

Alarmın sesine kalkmış abimi de kaldırmıştım. Sonrasındaysa beraber kahvaltı yapıp evden çıkmıştık. Bugün izinliymiş o, kalmasını söyledim ancak kendi evine gitmek istedi. Bende karargaha gelmiştim. Biraz antrenman yapıcaktım ancak komutan beni çağırtmış, hemen yanına gittim. Görev emri çıkmıştı, timin toparlanmasını söyleyerek önce giyinme odasına gidip üzerimi değiştirdim ardından hangara gidip tehçizatlarımı ve tüfeğimi aldım. Ben gelene kadar tim hazırlanmıştı. Alp'te gelmişti ama konuşmaya vaktimiz olmamıştı henüz. O da biliyordu karargah içinde yakın durmanın hoşuma gitmediğini. Timle küçük bir konuşma yapıp ön bilgilendirme yaptıktan sonra helikoptere bindik ve helikopter havalandı. Üç saatlik bir yolumuz vardı. Havalandıktan sonra time detaylı bilgileri anlattım. Sonrasındaysa herkes yapması gerekeni yaptı.

 

Arkama yaslanmış aşağıyı izliyordum. Pilotla iletişime geçebilmek için kulaklık vardı kulağımda ancak kulaklık bir anda kulağımdan çekildi. Kaşlarımı çatarak başımı çevirdiğimde Alp'i gördüm. Bi an duraksadım ve gülümsedim. Timden hiç kimse bize bakmıyordu. Sanki bunu özellikle söylemiş gibiydi. Kulağıma eğildi.

 

"Günaydın" dedi kısık ama duyabileceğim bir sesle. Alp'e baktım ve gülümsedim bende ona yaklaştım ve kulağına.

 

"Günaydın." Dedim kısık sesle. O da gülümsedi, sonrasında önüne döndü. Bende yeniden kulaklığı takıp önüme döndüm.

 

∞ ∞ ∞

 

Yaklaşık üç saatte görev yerine varmıştık. Sınırda sayılırdık. Kırmızı listede aranan bir terörist elebaşının orda olduğu bilgisi gelmişti iki hafta önce. İki haftadır istihbaratçılar ilgileniyordu bunla ancak bilgi kesinleşince bize devredildi. Biliyordum yakın zamanda göreve gideceğimizi ancak bu kadar çabuk beklemiyordum. Bende istihbaratçılarla sahaya inmek istemiştim, hatta böyle bir talepte bulunmuştum ancak kabul edilmemişti. Tim komutanı olduğumdan beri yakın sahaya tek başıma gönderilmiyordum, bunun da farkındayım. Hatta sadece iki kere gittim tim komutanı olduğumdan beri. Sahadaki istihbaratçıları bekliyorduk. Ateş ve Mert sahadaydı. Eski görev arkadaşlarım. Onlarla da göreve çıkmayı özlemiştim. Çok uzun zaman olmuştu.

 

"Komutanım, geliyorlar." Oğuz'un kelimeleriyle düşüncelerim dağılmıştı. Tüfeğini kaldırarak dürbünle etrafı kontrol ettim.

 

"Oğuz, Yağız, Ulaç etrafı kontrol etmeye devam edin. Aksi bir durumda hemen bildirin." Etrafı kontrol ettikten sonra ayağa kalktım ve tüfeği boynuna asarak sırtıma attım. Ateş ve Mert'e bakıyordum. Saç sakal birbirine girmişti resmen. Huyları hiç değişmemişti ama, hala birbirleriyle uğraşıyorlardı. Benim onlara baktığımı fark edene kadar. Beni fark ettiklerinde kendilerine çekidüzen verdiler. Yanlarına gittim.

 

"Keşke hiç gelmeseydiniz, biz biraz daha beklerdik güneşin altında, gerçekten!" Ateş dirseğiyle Mert'in koluna vurdu. Ama ikisi de hala bana bakıyordu.

 

"Oğlum biz bu kızı yumuşak çıtı pıtı bir kız olarak göndermemiş miydik en son?" Dedi Ateş. Yüzümü buruşturdum. Ben hiç bir zaman yumuşak biri değildim. En azından görevlerde.

 

"Sus lan." Dedi Mert bu sefer gülmüştüm.

 

"Gerçekten hiç değişmiyceksiniz değil mi?!" Yanlarına gittim ve ikisine de tek tek sarıldım. Sonra yine ikisine baktım.

 

"Çok ciddiyim. Askerlerin sizin yüzünüzden sıcaktan baygınlık geçirecek."

 

"Tamam ya abartma. Biz iki haftadır bu sıcaktayız ölmedik daha." Dedi Ateş. Gözlerimi devirdim.

 

"Gelin şuraya." Arkamı döndüm demin olduğum yere gitmek için ancak Alp'le göz göze gelmiştik. Bir kaç saniye bana baktıktan sonra önüne dönmüştü. Demin oturduğum yere geçtim ve yeniden yere oturdum. Bölge haritasını alarak ortaya açtım. Ateş, Mert ve Alp'te gelip oturdular. Ateş önce bölgeyi tanıttı sonra adamların iki haftadır yaptığı şeyleri. Ardından kendi topladıkları bilgiyi ve sonrasında bize asıl gereken bilgileri. Onların görevleri burda bitmişti. Göreve benim emrimde devam edeceklerdi. Onlar için getirdiğimiz tehçizat ve silahları onlara verdikten sonra toparlandık. Bir kaç gün burdaydık. Bir kenara çekilip gece olmasını bekliycektik önce. Ardından bölgeyi tanıycaktık.

 

∞ ∞ ∞

 

Dördüncü günün şafak vaktindeydik. Adamların kaldığı evin etrafını sarmıştık. Ancak onlar henüz bunun farkında değillerdi. Herkes tek tek yerini alırken Ali ve Mete yakın temas için eve daha yakın bir yerde yerlerini almışlardı. Önce dışarıdaki adamları temizliycektik. Sonuçta bizden sadece iki kişi canlı istenmişti.

 

Benim başlattığım ateşle evin çevresi hareketlenmiş ve evin içinde ışıklar yanmaya başlamıştı. Dışarıya daha fazla adam çıkmış ve karşılık veriyorlardı. Yer değiştirmem gerekiyordu. Buradan yeteri kadar net göremiyordum çoğu şeyi.

 

"Yer değiştiricem. Koruyun beni, daha yükseğe çıkmam gerekiyor!" Kulaklıktan konuşuyorduk. Tüfeğimi sırtıma attım. Onay geldikten sonra dikkatli bir şekilde kalkarak daha yükseğe koştum. Eğileceğim sırada sol omuzumda hissettiğim acıyla bağırmış ve dengemi kaybederek yere düşmüştüm.

 

"Ömrüm! Yüzbaşı!" Alp'in sesiydi bu. "Ömrüm iyi misin cevap ver! Yüzbaşı!" Sesleniyor bağırıyordu. Gözlerimi kapattım ve dişimi sıktım. Sağ elimle tüfeğimi önüme alarak yavaşça doğruldum ve dırtımı kayaya yasladım. Kulaklığı açtım.

 

"İyiyim, sorun yok. Herkes olduğu yerde kalsın kimse kalkmıycak!" Hepsinin bu sözlerime sinirleneceğini biliyordum ancak hiç birini riske atamazdım, yanıma gelerek kendilerini tehlikeye atarlardı çünkü benim yerim şu anda belliydi.

 

Bileğimdeki bandanayı çıkararak omuzuma bağladım. Kolum uyuşmaya başlamıştı. Kurşun büyük ihtimalle girmiş ve çıkmıştı. Ancak acısı kolumu uyuşturuyordu. Dişlerimi sıkarak seslice nefes verdim ve tüfeğimi alarak yeniden atış pozisyonuna geçtim. Çok kısa bir zaman geçmişti ki ateş kesilmişti. Karşı tarafta bir kısmı teslim olmuş bir kısmı da ölmüştü. Dört kişi yakın temasa geçerek önce teslim olanları alırlarken Ateş ve Mert'te evi kontrol ediyordu. Silahla etrafı gözetliyordum. Beş dakika kadar sonra Ateş ve Mert bize gereken adamları yakalamış şekilde dışarıya çıktılar. Etrafı iyice kontrol ettikten sonra dikkatle ayağa kalktım. Silahımı boynuma asıp silahı sırtıma attım ve çantamı sağ omuzuma asarak aşağıya indim. Alp beni bekliyordu ama şu anda da onla konuşmıycağımı biliyordu.

 

∞ ∞ ∞

 

Alp ve Oğuz'un zoruyla önce omuzuma pansuman yapılmıştı sonra da adamlarla ilgilenmiştim. Şu anda helikopterin bizi alacağı yere doğru yürüyorduk. Burası çok dağlıktı, iniş yapabileceği hiç bir yer yoktu.

 

∞ ∞ ∞

 

Karargaha iniş yaptıktan sonra mahkumları hücrelere götürmüşlerdi. Gün ağrıyordu. Hakan komutanla konuştuktan sonra Alp'le beraber karargahtan çıkıp hastaneye gittik. Omuzuma pansuman yapıldıktan sonra yeniden hastaneden çıktık.

 

"Neden dikkat etmiyorsun, oldu mu bu şimdi?!" Alpe baktım seslice nefes verdim.

 

"Alp."

 

"Acımıyor mu şimdi canın, niye dikkat etmiyorsun gerçekten Ömrüm!"

 

"Alp! Acıyor evet oldu mu?!"

 

"Senin iyiliğin için söylüyorum hemen herşeye sinirleniyorsun!"

 

"Beklemiyorsun çünkü!" Seslice nefes verdim. Alpe baktım.

 

"Eve mi gidiceksin?"

 

"Evet. Mihra ne durumda bilmiyorum Mert ayrı bir kafada hala ulaşamıyorum."

 

"Açmıyor mu hala telefonlarını?"

 

"Hayır. Gel hadi seni eve bırakayım."

 

"Yolunu değiştirmeseydin? Çok uzun olur öyle."

 

"Ya saçmalama gel." Alp'e baktım hafif gülümsedim. Arabayı park ettiği yere gittik ve arabaya bindik. Önce beni eve bıraktı vedalaştıktan sonra arabadan indim ben apartmana girdikten sonra o da gitti. Eve çıkıp duş aldım daha sonrasındayasa üzerimi giyinip yatağa uzandım. Gerçekten çok yorgundum. Biraz uyumak istiyordum ancak biliyorum ki uyuduktan çok kısa bir süre sonra yine birisi beni uyandırırdı. Ona da razıydım ama biraz da olsa uyumam gerekiyordu. Seslice nefes vererek ayağa kalktım önce saçlarımı kuruttum sonra mutfağa giderek birkaç şey atıştırıp yeniden yatağıma döndüm ve kendimi yatağa bırakıp yorganıma sarıldım. Ne kadar geçmişti bilmiyordum ama ben artık uykudaydım.

 

~ ~ ~

 

Eve geldiğimde sabah saatlerindeydi. Evde ses yoktu büyük ihtimalle Mihra hala uyuyordu yalnız olduğu için. Ses çıkartmadan odama gidip duş aldım üzerimi giyindikten sonra birşeyler yemek için mutfağa inecektim ki mutfaktan sesler geliyordu. Güldüm. Uyanmıştı bile ben duş alana kadar. Mutfağa gidip kapıyı tıklattığımda irkildi kendi kendine şarkı söylüyordu bana baktı koşarak yanıma geldi boynuma sarıldı.

 

"Hoşgeldiin." Yavaşça ona sarıldım.

 

"Kız şimdi banyo yaptım, ne kirli ellerinle sarılıyorsun sen bana." Bana baktı yüzünü buruşturarak. Ve yağ içinde olan elini yanağıma bastırdı.

 

"Al kirlenmedim deme! Gözlerini devirdi ve yeniden tezgaha gidip kahvaltı hazırlamaya devam etti. Bence konuşmamalıydım bu sefer gerçekten kirletti üzerimi. Kenardan ıslak mendil alıp yüzümü temizledikten sonra ellerimi yıkayıp Mihra'ya yardım ettim. Yardım... Evet... Sadece çay demledim. Masayı bile o hazırlamıştı. Ben masada oturmuş yemeğe başlamıştım o da bana söyleniyordu. Bense yemeğe devam ediyordum. En son yumurtayı da hazırlayıp oturduğunda Mihra'ya baktım.

 

"Mihra."

 

"Hı."

 

"Mert'ten haber almadın mı hala?"

beri on kez aradım ama telefonu kapalı. Kapıyı açmadan önce de Ömrüm abla ile konuşuyordum. Onun yanına gitmemiş. O da bilmiyor nerde olduğunu." Gözlerimi silerek başımı kaldırdım Mert'e baktım. "İçeri gel."

 

Çantasını aldı ve içeri geçti. Kapıyı kapattım. İkimizde salona gidip oturmuştuk.

 

∞ ∞ ∞

 

"Abi noldu söylesene artık! On dakikadır kapımda dikilmiş suratıma bakıyorsun birşey söylemeden. Cevap ver en azından. Yada içeri gir yada çık kapımı kapatim. Bir tepki ver!" Yutkunduğunu gördüm. Birine mi birşey olmuştu? Abilerime.. yada yengeme, Umay'a. Neden konuşmuyor neden söylemiyordu hiç birşey.

 

"Ömrüm." Dedi. Hala yüzüme bakıyordu.

 

"Evet?... Abi ne oldu söylesene!"

 

"Ömrüm Alp kaçırılmış... Altı saat kadar önce evinden çıktığı sırada kaçırılmış. Esir tutuluyor şu anda . Bir saat kadar önce karargahla iletişime girilmiş. Komutan az önce haber verdi." Kaşlarımı çattım. Dalga geçiyordu di mi gerçek değildi!

 

"Ne saçmalıyorsun! Yalan söyleme!" Kolumdan tuttu.

 

"Ömrüm, yalan söylemiyorum."

 

"Yalan söylüyorsun! Yok öyle birşey! Neden yalan söylüyorsun! Doğruları söyle. Sen bana hiç bir zaman yalan söylemezsin neden şimdi yalan söylüyorsun!" Bana sarılmıştı. Anında susmuştum ve ağlamaya başlamıştım. Bana daha sıkı sarılmış. Başım dönüyordu yada etraf. İkisi de olabilirdi şu anda ayırt edemiyordum. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Sonrasında ise neler yaşadığımı hatırlamıyordum.

Bölüm : 28.06.2025 01:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...