devam ediyor 16s önce güncellendi
Kuzeyden Güneye
@betulaybln
Okuma
23
Oy
8
Takip
7
Yorum
2
Bölüm
2
Karadeniz’in hırçın dalgaları, on dokuz yaşındaki Marin için bir sığınak değildi artık, acımasız bir hapishaneydi.Karnında sır gibi sakladığı bir mucize, sırtında ise güvendiği adamın ihanetinin sapladığı hançeri vardı. ‘Elâlem ne der’ utancıyla suçlandığı, babasının çaresiz gözyaşları ve annesinin öfkesiyle dolu bir evde kapana kısılmıştı. Marin’in tek kurtuluşu, o sonu belli olmayan İstanbul uçağıydı. Belki de Karadeniz’in bu hırçın denizinden daha karanlık bir belirsizlikdi bu.Marin, Karadeniz’in inadından kaçarken; yüzlerce kilometre ötede, Mardin’in kadim topraklarında, Alaz da kendi kanlı kaderinden ve aşiretinin ateşinden kaçıyordu.Biri ATEŞ, diğeri SU.Biri GÜNEY, diğeri KUZEY.İstanbul, bu iki yaralı ruhu bir araya getirdiğinde, Marin’in hırçın dalgaları Alaz’ın ateşini söndürebilecek miydi?Yoksa Alaz’ın ateşi, Karadeniz’in inadını ilk defa küle mi çevirecekti?“Kader, bu ülkenin iki ucundan alıp bir araya getirmişti bizi.Ben Karadeniz’in hırçın, dalgası dinmeyen deniziydim;o ise ,Mardin’in taş duvarlarıydı.Benim dalgalarım onun duvarlarında kırılacaktı;onun duvarlarıysa, bu fırtınalı denizime inat, dimdik duracaktı.‘Döneceğim Karadeniz. Beni boğduğun denizinde tekrardan dirileceğim. Ha bu da sana Laz kizi sözü olsun!’