43. Bölüm

39. Bölüm

Gamze ÇELLİK
tanvakti108

Merhaba!

Elimde olmayan sebeplerden dolayı yoktum burada kusura bakmayın lütfen :(. Geri geldim umarım bölümü seversiniz iyi kötü yorum yaparsanız sevinirim 🙏🏻

Keyifli okumalar.

 

39.Bölüm

 

"Açmayacak mısın?" Ağabeyimin sorusuyla birkaç dakikadır elimde tuttuğum zarfa baktım. Onca şeyin ardından tekrar ortaya çıkmasını elbette bekliyordum çünkü o Yusuf Agir Bozbey'di. Her yerde olması artık şaşıracağım bir durum değildi. Yine kim bilir nasıl sinirimi bozacaktı.

 

Okumak ve okumamak arasında gidip geldiğim anlarda ağabeyime baktım. "Bana birazcık müsade etmeni istesem?"

 

Adım gibi biliyordum ki o da ne yazdığını merak ediyordu ancak söylemeye dili varmadığı için küçük bir baş hareketiyle odadan çıktı. Üzerimdeki gelinliğe dikkat ederek yatağımın ön kısmına oturdum.

 

Titreyen ellerimle zarfı açtım. İçinde ikiye katlanmış kağıdı alıp açtığımda ilk karşılaştığım güzel yazısı olmuştu. Evet bunu kabul etmeliyim ki çok güzel bir yazısı vardı.

 

Mektuplardan korkum vardı son olanlardan sonra ancak bu mektup nedense içimde bir yerlerde bana iyi geleceğini fısıldıyordu. Umarım öyleydi çünkü daha fazla bir acıyı sırtlanacak gücüm mecalim yoktu.

 

• Güzeller güzeli Karadağ kızına... •

 

Mektup yazmayı pek beceremem ben Karadağ kızı genellikle o tarz işler senden sorulur bilirsin; ki o konulara girmeyeceğim.

 

"İyi ki girmeden Yusuf hiç hatırlamadım zaten o günleri" gözlerimi devirip tekrar kağıda odaklandım.

 

Çok zor şeyler yaşandı, çoğu benim yüzümden görünse de öyle değildi aslında bunu kabul edelim. Bu yaşananlarda herkesin parmağı vardı bundandır ki kendimi çok suçlamıyorum.

 

"Ne kadar yüce gönüllüsün sen ya!"

 

Eğer bunlar yaşanmamış olsaydı belki de hiçbir zaman Cihnagir ile birlikte olma olasılığınız olmayacaktı bu yönden bakılınca inan daha yarasız atlatılıyor herşey yada benim için öyle. Lafı dolandırmayacağım Roya, ben senden özür diliyorum her nekadar hiçbir şey ifade etmese de yada hiçbir boka yaramasa da özür diliyorum. Sen çok güçlü bir kadınsın. Ama ne kadar güçlü olursan ol bir yerlerde düşüp kalmışsındır ve ben seni o düştüğün yerden kaldırmak istiyorum Roya, kabul eder misin bilmem ama bu benim sana borcum.

 

Kaşlarım çatıldı, neyden bahsediyordu?

 

Amerika'da çok yakın bir arkadaşım aracılığıyla bir doktor buldum.

 

Sertçe kapattım kağıdı ikiye. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Kendimi yine bir delhizde bulmak istemiyordum ama merakım beni o delhize sürükledi. Tekrar açtım kağıdı.

 

 

İmkansızı başaran birçok başarısı var. Senin için, istediğin bir vakit için randevu talebinde bulundum. Ne zaman kabul edersen aşağıda yazdığım numara ile iletişime geçmen yeterli olacak. Tamam tamam, haklısın. Bunu sende Cihnagir; ki Cihangir bir görüşme ayarlamaya çalıştığını ama alamadığını duydum bundandır ki sizin için o izni almam.

 

Düğün gününde bu konuları konuşmak ne kadar doğru olmasa da sana söylemek istedim, pişman olduğumu bil istedim Roya. Gerçekten tüm samimiyetimle söylüyorum bunu sana yaşattıklarım için üzgünüm. Umarım çok mutlu olursun ve ben güzel gülüşünü uzaktan da olsa görürüm.

 

Güzel gülüşlü Karadağ kızı, iyi bak kendine.

 

(0546 ... .. .. Vera KUZGUN)

 

Yusuf Agir BOZBEY

 

 

 

Gözümden firar eden göz yaşım beyaz kağıdın üzerinde yerini aldığında usulca başımı kaldırdım. Ağlamak yoktu artık. İkiye kutladığım mektubu yanımda gidecek çantanın içerisine yerleştirdim. Pişmanlığın hiçbir faydası yoktu. Hele ki benim yaşadıklarımdan sonra... Ben bir insanım kırıldım ve bu ha deyince onarılacak bir şey değil. Neden kimse anlamıyordu? Neden kimse kırmadan önce iyice düşünüp hareket etmiyordu?

 

Sonradan pişman olacaksanız neden başta kırıyorsunuz? Neden son söylenecek sözü başta söylüyorsunuz? Neden?

 

Açılan kapıyla ıslak kirpiklerimle bakışlarımı kaldırdım ve onu gördüm. Hep görmek istediğim adamı gördüm. Jilet gibi giymiş olduğu siyah takımın içerisinde bana hayranlıkla bakan Cihnagir Atabeyoğlu'nu gördüm. Gözleri birkaç saniye ıslak gözlerimde oyalandı. Alt dudağını dişleyip serbest bıraktı. Ah nasıl da yakışıklıydı. Benim kocam. Benim müstakbel kocam.

 

"Yine bir yerlerden çıktı değil mi?"

 

"Birdaha çıkmamak üzere, sonkez." Dedim gülümsemeye zorlayarak kendimi.

 

Bana doğru yaklaşırken kravatını çekiştirdi boğuluyormuş gibi hafifçe. "Gel beni düğün gününde öldür diyor." Ah sinirini sevdiğim canım müstakbel kocam.

 

"Cihnagir, lütfen..." Ona yaklaşıp çekiştirdiği kravatını düzelttim. "Bugün bizim günümüz!" Otuz iki diş güldüm. "Kimseyi düşünmek yok. Şuan biz varız bize odaklanır mısın müstakbel kocacım."

 

"Kocacım mı?"

 

"Müstakbel olanından." Nazlı bir edayla yanağını öptüm. "Daha imza atmadım." Geri çekildiğim aklıma gelenle. "Bir dakika ya! Ben böyle hayal etmemiştim ama! İçeriye girerken güzelliğimden donup kalman falan gerekiyordu hatta belki birkaç göz yaşı dökmen? Bu işte bir terslik yok mu?"

 

Dediklerimden sonra beklediğim elbette güzel sesinden dökülen bir kahkahaydı. Onun kahkahasıyla güldüm bende. "Gülmesene ya! Ciddiyim ben burada."

 

Geriye doğru çekilip baştan aşağı beni süzdü. Gözleri tekrar ışıl ışıl bakmaya başladığı an 'ah' dedim içimden. 'istediğim şey tam da bu.'

 

"Güzelliğine biraz daha güzellik katmış olan gelinliğini zevkle indireceğim müstakbel güzel eşim."

 

Ha?

 

"Terbiyesiz misin ya sen!" Diye çemkirip koluna vurdum. "Ben ne diyorum sen ne diyorsun Cihangir." Beklediğim birkaç iltifatı. "Deme bana müstakbel eşim falan!"

 

Elini belime atıp bedenimi bedeniyle bir bütün haline getirince yutkundum heyecanla. "Çok bekledim seni Roya. Çok sevdim. Canımız çok yandı ama bugün bu acıların izlerini tek tek söküp alacağım senden." Dudaklarını yanağıma bastırdı, nefeslenir gibi öptü. "Her izini öpeceğim." Dudaklarının adresi usul usul açık gerdanım olunca gözlerim kapandı hissettiğim sarhoşlukla. "Her izde çiçekler açtıracağım." Sol eli usulca karnıma, ameliyat izime gidip durunca ikimizde aynı anda iç çektik. "Kötü ne varsa silip atacağız. Herşey baştan yazılacak, yazacağız."

 

"Cihnagir..."

 

"Söyle Cihangir'in canı. Söyle güzel Roya'm."

 

"Seni çok seviyorum."

 

"Sana aşığım. Sana çok aşığım Roya." Dudakları gerdanıma bir kez daha kondu. " Sen benim içimsin. Sen benimsin Roya Atabeyoğlu."

 

Geri çekildik ikimiz aynı anda. Kapı bu anı bekliyormuş gibi açılınca içeriye ağabeyimin bedeni girdi. Kaşları çatık bir halde. "Bu işte bir tuhaflık var." İkimize baktı. "Benim Roya'yı sana getirmem gerekiyor Cihangir, senin değil."

 

"Doğru ya orasını unutmuşum söylediğin iyi oldu," iyice geriye çekilip ağabeyime baktı. "Kendi ellerinle teslim et bakalım bana benim güzel karımı."

 

"Höst lan! Kızı daha almadan ne bu havalar Cihnagir bey?"

 

Omuzlarını hafifçe silkeyerek ağabeyimin bedenini aşıp dışarı çıktı. "Roya gibi bir kadın arkanda olunca insan kendisini salı veriyor Rizgar."

 

Her zaman beni öncelik göstermesi... Kadın olmamla gurur duyması. Ahh benim kalbimi nasıl güzel de söküp alıyordu zalimin oğlu.

 

"Cihannnn," diyerek nazlandım. "Hadi git de çabuk geleyim."

 

Güldü otuz iki diş. "Tamam, gideyim de çabuk gel."

 

"E Allahta benim belamı versin!" Ağabeyimin bağırmasıyla yüzümü buruşturdum.

 

"Ne bağırıyorsun ağabey?"

 

"Gözlerim kör oldu," elleriyle gözlerini işaret etti. "Sizin bu cilveli tuhaf halinize."

 

Gelinliğimi düzelttim usulca. "Hiç kusura bakma ağabey ama seninde Heja'ya yaptığın cilveleri iyi biliyorum." Bize aslan Heja'ya kediydi ve bunu tabii ki de kabul edecek değildi.

 

"Yok öyle bir şey Roya, ulu orta yerde," başını iki yana salladı. "Tövbe estağfurullah."

 

Bana dönüp yüzümü kısa bir an seyre daldı. "Ne oldu?"

 

"Çok güzel olmuşsun küçük Roya." Gülümsemeye çalıştım yoksa onun bu bakışları yüzünden ağlayacaktım.

 

"Ağabey..."

 

 

"Agabeyinim ben değil mi Roya? Sana ağabeylik yapmayan ağabeyin."

 

"Deme öyle lütfen."

 

"Gerçekler böyle delalamın. Ben sana hiç ağabeyliğimi açık açık göstermedim. Şerwan benden daha çok ağabeylik, babalık yaptı sana. Beni affetin belki ama ben kendimi hiç affetmeyeceğim Roya."

 

İleriye atılıp beline sıkıca sarıldım. "Benim için affet kendini ağabey. Sen öyle olmak istemedin ki... Seni zorlayan nedenler vardı."

 

Saç diplerimi öptü. "Seni çok seviyorum. Sen her zaman bizden daha güçlü oldun. Cihangir iyi bir adam seni de ömrün boyunca hep mutlu edeceğine eminim." Beni geriye doğru nazikçe çekti. Yanağımı okşadı. "İkiniz de önce Allah'a sonra birbirinize emanetsiniz, çok mutlu olun."

 

 

"Seni seviyorum ağabey. Kendini affet ben seni affettim bunu unutma olur mu?" Yanağımı okşayan elini tuttup öptüm. Girdiğimiz hüzün ablukasından sıyrılıp gülümsedik ikimizde.

 

Giydiği takım elbisesini düzeltip Kolunu hafif içe kırdı. Zamanı gelmişti işte. Elimi uzatıp benim için yarattığı küçük boşluğu doldurduğum an başını bana çevirip alnımı öptü daha sonra unuttuğumuz kırmızı duvağımı alarak başıma örttü. "Hadi bakalım gelin hanım."

 

Attığım her adımda heyecanlanan kalbim yerinden çıkacak misali göğsümü dövmeye başladı. Gerçekten bu anı yaşıyor muyduk? En son kendi başıma bir evde pencere kenarına tünemiş Cihnagir'i düşlerken şuan ona doğru gittiğim gerçek miydi? Merdivenlerin başına geldiğim an aşağıda merdivenin sonunda yıkılmaz duruşuyla, aşkla bakan gözleriyle beni bekleyen Cihnagirle birkaç saniye duraksadım. Duvağımın altından görünmeyeceğini bilmenin rahatlığıyla kocaman gülümsedim. "Canımın canı," diye fısıldadım.

Yavaşça, dikkat ederek inmeye başladığımızda çalan zılgıtlar, davul zurna sesiyle ona ulaştım. Heyecandan titreyen kolunu tutmam için kıvırdı. Ağabeyim gülerek beni teslim ettiğinde bayılmamak için zor tuttum kendimi. Allah'ım çok mutluyum.

Sonunda!

 

Sonunda!

 

"Çabuk kaçır beni yiğidim," diye fısıldadım ve bunu duydu. Kimseyi umursamadan eğildi kulağıma doğru, "sen yeter ki iste."

 

İkimiz için hazırlanan arabaya ulaşıp bindiğimizde ikimizde rahat nefes alabilmiştik.

 

"Ayy valla şiştim bu gelinlik içinde!" Bir yerlerden fırlayan uçları aşağı indirmeye çalışmaktan gına gelmişti. Gerçekten arabaya binmek çok zor bir şeydi gelinlik ile.

 

"İstersen hemen eve geçebiliriz biliyorsun benim için hiç sıkıntı değil."

 

İyice arsızlaşan Cihnagir'e ters ters baktım. "Oldu olacak misafirlere bizim azıcık işimiz var düğünü erteleyelim de diyelim Cihnagir? Ha, nasıl fikir?"

 

Uzanıp alnımı öptü, "çok iyi düşünmüşsün bebeğim, ben hemen söyleyip geliyorum." Der demez kapıyı açtığında şokla baktım.

 

"Ya Cihangir saçmalamaz mısın Allah aşkına! Bin şuna da gidelim herkes buraya bakıyor! Hem benim sağdıçlarım nerde ya birinin yanımızda olması gerekmiyor muydu?" Bu işte bir terslik vardı; aslında bizim düğünde bir terslik vardı da çözecektim inşallah bitmeden.

 

"Şerwan, Dilberay'sız yapmam deyince ikisini önden yolladım."

 

Alaylı sesine kıkırdadım dayanmayarak. "Deli misin be adam."

 

"Biraz öyle olduğum doğrudur."

 

"E hadi o zaman hemen gidelim de bitsin bir an önce." Bezgince ileriye baktım. "Dünden beri uyuyamadım." Arabayı çalıştırıp güldü kısıkça. "Sonra arsız olan ben oluyorum kurban olduğum." Dediğinde bende güldüm.

 

Bugün hep gülmek istiyordum.

 

Arabalar ardı sıra olup bir konvoy oluşturduğunda içimdeki heyecan büyüyor bir bütün haline gelip bedenimin ansızın titremesine yol açıyordu. Bugünü ikimizde çok beklemiştik. Biz bugün için çok şey kaybetmiştik ve artık bunlar son buluyor biz ikimiz zaferin tadını çıkarmak için yol alıyorduk.

 

Araba kornalarla giderken yandaki arazide arabaya eşlik eden kızımı görünce dudaklarım aralandı. "Cihangir! Ak kızım değil mi bu!" Güzel boynuna geçirilmiş renk renk süsler, örülmüş saçlarıyla rüzgâra meydan okuyacak şekilde bize eşlik ediyordu. Öyle güzel görünüyordu ki... Bir an araziden çıkıp arabanın önüne geçmesiyle Cihnagir ani fren yapmak zorunda kaldı. Bir eliyle öne çarpmamam için beni tuttuğunda nefessiz bir şekilde önümüzde şaha kalkan Ak kızıma hayranlıkla baktım.

 

"Ak kızla böyle anlamamıştık sadece eşlik edecekti," dediğinde gülümsedim. İnmek için kapı koluna uzandığımda başka bir atın kişneme sesiyle durdum. Yandaki arazide kahverenginin en güzel tonuna sahip parlak kıllarıyla asilce duran atla gözlerim büyüdü. "İnanamıyorum!" Ak kız bir kez daha koca cüssesiyle şaha kalkıp araziye indiğinde kahverengi atın yamacına geçti. Başlarını bir birine sürtüp boyunlarıyla sarıldıklarında daha ne kadar şaşırıp kalacağımı bilmiyordum.

 

"Bu kimin atı?" O kadar güzeldi ki başı boş bir at olmadığı aşikârdı. Oldukça bakımlı duruyordu.

 

"Adı Bahoz." Cihangir'in sesiyle ona döndüm.

 

"Bahoz mu?" İlk defa görüyordum bu atı ve ilk defa böyle bir isim duyuyordum. Hafızamı zorlasamda hatırlamıyordum oysa tüm nam salmış atları bilirdim.

 

"Yusuf Agir Bozbey'in bana düğün hediyesi."

 

Çözemediğim adamın hediyesi.

 

Umarım onu çözecek biriyle karşılaşırdı.

 

Bizden uzak, Allah'a yakın olsundu.

 

Araba hareket haline tekrar geçince Bahoz ve Ak kızın da beraber koşmaya başlamasına gülümsedim.

 

 

*

 

Düğün yerinde öyle bir cümbüş vardı ki adım atacak yer yoktu. Halaya girmek istesen bir saat sonra anca tekrar başladığın yere gelebilirdin o derece kalabalıktı. Sonlara doğru yaklaştığımız için sevinmeye başlamıştım çünkü takılan altınlar yüzünden kolumu kaldıracak mecalim yoktu. Ne gerek vardı bu kadar altına. Her gelen bir şey takıyordu öyle ki artık üzerimde yer olmadığından küçük bir sandığın içine giriyordu altınlar.

 

Şerwan ağabeyim elinde mendil ile yanımıza geldi ve Cihangir'in yanında durdu. "Ee, bir düşman çatlatma seansı daha yapmıyor muyuz Atabeyoğlu?"

 

"Öyle mi yapıyoruz?"

 

"He ya öyle yapıyoruz."

 

Bana baktığında başımı her ne kadar iki yana doğru sallasamda elimden tuttuğu gibi kaldırdı. "Sensiz olmaz gülüm."

 

Ben diğerlerini çağırayım diyerek giden ağabeyimle Cihnagir'e baktım huzursuzca. "Altınlar yüzünden oynayamam ben Cihnagir lütfen oturayım."

 

"Sensiz olmaz dedim gülüm. Gel buraya," dedikten sonra altınlardan birkaçını çıkarıp yandaki sandığa koydu. Eh böyle daha iyi olmuştu. Bir hafiflik gelmişti yahu!

 

Başı çeken sofi Ömer'e doğru ilerlemeye başladığımızda tabiki sofi Ömer'in hemen yanında bizi bekleyen ilk kişi Serhat'tı. Omuzlarını yaşlı adama göre sallıyor değişik bir ritimle uyumlu olacak derecede öne gidip geliyorlardı. Başı çeken adamın enerjisini ilk gördüğümden beri hissediyordum öyle bir oynuyordu ki oturan herkesi teşvik ediyordu resmen.

 

Cihangir, Serhat'tın eline girdiğinde hemen bende boştaki elini tuttum sımsıkı. Ağabeyim Rizgar, Şerwan, Dilberay, Gülistan, Uraz, Mehmet, Arif ağabey kısaca tüm Atabeyoğulları ile Karadağ gençleri aynı halayda bir olmuşlardı.

 

Halaya başlamakla ayak uydurmamız bir oldu ne kadar gelinlikle zor olsa da yapabildiğim kadarını yapıyor geri kalanını Cihangir'in Serhat ile uğraşına kahkaha atıyordum. Birde şey yok muydu hepsi aynı anda "ax yeman" diye bağırdıklarında arkadan kızların zılgıt sesleri yükseliyor herkesin coşkuyla halay çekmesine sebep oluyordu. Birbirimize bağlı olan ellerimiz sofi Ömer ile ayrılıp iki yana alkış şeklinde ilerlemeye başladığımızda Cihnagir, bana doğru dönmüş ve üzerime alkış yaparak gerj geri gitmeye başladı tabii bu çekilen silahlara, atılan paralara ve yaşlıların bize yaklaşıp zılgıt çalmasına neden olmuştu. Güler yüzle bende Cihnagir'e yaklaşıp omuzlarımı salladığımda gözlerindeki pırıltılar çoğaldı.

 

Halay bitmek bilmeyince biraz daha oynayıp yerimize geçtik uzatılan bardakla suyu tek dikişte bitirdim. Çok yorulmuştum. Nihayat nikah memurun gelişiyle halay kısa bir süre durmuş ve herkes yerine geçmişti.

 

Şahitlerimiz Dilberay ile ağabeyim Şerwan yerlerine geçtiklerinde gülümseyerek Cihnagir'e baktım. Abimin şahit olmak için yaptıkları aklıma gelmişti.

 

 

•••

"Beni eğer şahidin yapmazsan şerefsizim atlarım burdan Cihnagir!"

 

Şerwan, benim şahidimin Dilberay olduğunu duyar duymaz Cihnagir'e kendisini şahidi yapması için baskı kurmaya başlamıştı tabii Cihangir en yakın arkadaşını şahit yapacağını söylediği için ağabeyim avlunun duvarına çıkmış bizi daha doğrusu Cihangir'i kendisini aşağı atmakla tehdit ediyordu.

 

"Atla lan. Atlamazsan adam değilsin!" İki elini göğsünde birleştirmiş umursamaz bir şekilde Şerwana baktığında gözlerimi devirdim.

 

Şerwan ağabeyim yüzünü buruşturup bana döndü. "Görüyorsun değil mi? İşte bunun gibi vicdansız bir adamla evleniyorsun Roya. Gör gör."

 

"Oğlum bak şimdi gerçekten düşeceksin ordan in lan aşağı!" Rizgar ağabeyimin bağırmasıyla omuzlarını silken Şerwanla annemlere baktım. Daha fazla dayanamadıkları için Cihangir'i ikna etmeye girişmişlerdi.

 

"Oğlum yap işte bu deliyi şahidin! Bak valla kayacak bir şey olacak şimdi Allah korusun."

 

"Şerwana bir şey olursa düğünde iptal olur." Diyen halamla kıkırdadım. Resmen Cihangir'im bam teline basmışlardı. Önce bir bana baktı daha sonra kolları çözüldü ve kaşları çatık bir şekilde Şerwan'a döndü. "İn lan aşağı senin yüzünden düğün ertlenirse belanı severim senin!"

 

"Aşk olsun hala! Bana bir şey olacak diye değil düğün ertlenecek diye mi endişe ediyorsun?"

 

"Ayy deli oğlan! Olur mu öyle şey oğlum tabii ki seni düşünüyorum."

 

Şerwan burun kıvırdı. "Gözümden düştün halâ."

 

"Offf," olduğum yerden bedenimi sürükleyip Cihnagir'e yaklaştım. "Kabul et Cihnagir. İki saate yakın buradayız daha yapılacak bir sürü işimiz var." Elimi koluna koyup göz kırptım. "Tabii sen burda durmak istiyorsan bilm-"

 

"Tamam! Tamam ulan in aşağı!"

 

•••

 

"Bende Hakkari Belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri eş ilan ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun." Önündeki aile cüzdanını alarak bana uzattı. Elinden alıp koskocaman gülümsedim. Kulağıma hissettiğim sıcak nefesle durdum kısa bir an.

 

"Hatırlat, evde öpeceğim seni."

 

Gözlerimi küçük bir açıyla yüzüne kaldırdım. "Hatırlatmaktan büyük bir onur duyarım kocacım."

 

"Vur dedik, öldürdün kurban olduğum." Omuz silkip önüme döndüm. İşte şimdi herşey başlıyordu.

 

Biz evlendik.

 

Cebinden çıkardığı kadife kutuyu açıp içinden çıkardığı nergis desenli zarif bilekliği bileğime taktı. Avuç ayama dudaklarını bastırdığında utançla kızardım. Herkesin gözü üzerimizdeydi. Duvağımı açtıktan sonra titreyen gözlerle baktım yüzüne. "Evine hoşgeldin Roya Atabeyoğlu." Dudaklarını alnıma bastırdı. "Seni iki cihanda seveceğim. Varlığına elhamdülillah iki gözümün çiçeği."

 

"Varlığına elhamdülillah Cihnagir. Seni senden daha çok seveceğim."

 

 

Bölüm sonu.

 

 

 

Dilberay ve Şerwana özel bölüm yazacağım için nasıl bir araya geldiklerini burada değinmedim.

 

Gelecek bölümde kısa kısa hepsinin hayatına yer vereceğim.

 

Aslında ben bölümü yazmıştım ama silindiği için aklımda olanları geçirmeye çalıştım umarım beğenirsiniz. Roya finalinde bir süre sonra derin bir düzenleme yapacağım insllah.

 

Gelecek bölümde görüşmek üzere 🙏🏻♥️

 

 

 

Bölüm : 25.02.2025 16:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...