Başar'ın sözlerinin ardından ne diyeceğimi bilemez şekilde balkonda öylece bekliyordum. Başar da bir şeyler söylemem için beni bekliyordu. Şaşkınlığımı bir an önce üzerimden atıp konuşmalıydım. Ama beynim benimle konuşmayı bırakmışken dilimin bir şeyler söylemesini nasıl bekleyebilirdim?
Başar hala daha sessiz bir şekilde söylediklerini sindirmemi bekliyordu. Aslında ona bu tutumu için teşekkür etmeliydim. Beni konuşmak için zorlamıyor, Mehmet'in beni düşürdüğü konumu iyice sindirmemi istiyordu. Ama daha fazla, rüzgarın ve serinliğin artmaya başladığı havada bu balkonda öylece hiçbir şey yapmadan kalmaya devam edemezdim.
"İlişkileri ne zaman bitti?" diyebildim en sonunda kendimi bir nebze de olsa toparlayabildiğimde.
"Yaklaşık 8 ay oluyor sanırım, ben de tam emin değilim" Başar'ın sesinde bir sakinleştiricilik vardı. Sanki bu konuyu bana açtığı için üzülüyor ama yapması gerekeni yaptığı için de kendinden memnundu. Bu memnuniyet sesine sakinlik ve sakinleştiricilik olarak yansımıştı.
"8 ay... Ciddi bir ilişkiyi unutup yenisine başlamak için çok kısa bir süre." Şimdi karşımda durmuş gözümün içine bakan adamı unutmuş kendi kendime konuşuyordum. Mehmet, bana bu durumdan hiç söz etmemişti. Acaba özel bir sebebi var mıydı ya da söz etmeye değer mi görmemişti? Aklında çoktan bir ilişkiyi bitirdiyse yeni başlangıçlara bunu taşımak istememiş olabilirdi. Yine çok mu masum düşünüyordum?
Başar, kafamdaki soru işaretlerini gözlerimden anlamış olacak ki, "Aklından neler geçiyor Esma, benimle paylaşabilirsin?" dedi.
Yine sessiz kaldım. Neredeyse hiç tanımadığım bir insana genelde içimi açmak istemezdim. Ama Başar'ın yanında onu hiç tanımıyormuş gibi hissetmiyor, sanki yıllardır tanıdığım bir dostumla konuşuyor gibi hissediyordum. Sorularımı onunla paylaşmaya karar verdim. Zaten şu anda dertleşebileceğim, kendimi açabileceğim kimse yoktu. Aklımdaki soruları ona da sordum. Bende cevapları yoktu belki o cevaplayabilirdi.
Bir sürelik sessizliğin ardından, "Mehmet'in aklından neler geçti de sana bunu söylememeyi tercih etti bilmiyorum " dedi ve tekrar derin nefeslerinden birini alarak devam etti, "Bunu söylemek kolay değil Esma ama bana kalırsa bunun iyi niyetle yapılmış bir şey olduğunu düşünmüyorum" bir solukta ağzından çıkan bu cümle ile bu sefer rahatlamış gibi nefesini geri verdi.
"Neden iyi niyetli olmadığını düşünüyorsun, bildiğin bir şeyler mi var?" Aklımdaki soru işaretleri gitmemiş aksine daha da artmıştı.
Sorum üzerine kafasını gökyüzüne kaldırarak gecenin karanlığında zar zor seçilebilen bulutları izlemeye başladı. Yine konuşmakta zorlanıyordu. Birkaç kere yutkundu, söylemek istediklerini yutuyordu.
"Bir şeyler biliyorsun Başar. Bunu anlayabiliyorum. Biraz saf olabilirim ama salak değilim. Lütfen bildiklerini anlat." Artık meraktan ölecektim. Konuşması için yakasından tutup silkelemek istedim ama buna gerek kalmadan konuşmaya başladı.
"O gün, yani tanıştığımız ilk gün, Mehmet seni bize tanıştırırken 'Evleneceğim kadın' dediğinde herkes çok şaşırmıştı hatırlıyor musun? İşte bu şaşkınlığımızın sebebi Mehmet'in Selin'e karşı olan duygularının hala sürüyor olduğunu düşündüğümüz içindi. İlişkilerinin detaylarını benim söylemem uygun olmaz ama toplumda kabul görmüş normal bir ilişkileri yoktu."1
"Nasıl yani?" Merakım artık doruk noktasındaydı. Normal olmayan ilişki ne demekti?
"Lütfen detayları bana sorma. Zaten bunları söylediğim için bile Mehmet ile arkadaşlığım bitme noktasına gelecek." Doğruydu. Bana bunları söylerken risk almıştı. Ama bu riski neden almış, arkadaşının sırrını bana neden söylemişti anlayabilmiş değildim.
"O zaman bana bunları neden söylüyorsun Başar?" dedim artık sesimin tonu merakın da verdiği heyecanla yükselmeye başlamıştı.
"Çünkü sana değer veriyorum ve daha fazla üzülmeni istemiyorum."
"Sen bunları söyleyene kadar ben hiçbir şey bilmiyordum ve mutluydum."
"Cehalet mutluluktur diyorsun yani. Ama olmaz Esma, sen tüm iyi niyetin ve masumiyetinle Mehmet'e yanaşırken onun seni enayi yerine koymasına müsaade edemem."
"Benim enayi yerine konduğum hangi durum var? Ne biliyorsun Başar, söyle artık!" Sesim iyiden iyiye yükselmişti.
"Keşke bunu daha önce öğrenseydim de sana daha önce söyleyebilseydim. Ama buraya gelirken öğrendim ben de. Esma... Mehmet seni aldatmış."2
Biraz önce duyduklarımı henüz hazmedememişken şimdi bu duyduklarımla başım dönmeye başlamıştı. Mehmet beni aldatmıştı. Nasıl, ne zaman, nerede, kimle? Aklımda 5N1K sorularıyla boğuşuyordum.
Biraz öncekinden daha uzun bir sessizliğim olmuş olacak ki Başar, "Esma iyi misin?" demişti. İyi miydim bilmiyorum. İyi nasıl olunuyordu hatırlamıyordum. Ama şimdi tekrar kendime gelmeli ve mantıklı sorularıma başlamalıydım.
"Sen bunu nereden biliyorsun?" demeyi başardım sesimi ve mantığımı geri kazandığım zaman.
Bu sefer sessizleşme sırası Başar'daydı. Gözlerime o sakin su yeşili gözleri ile bakıyor, adeta lütfen bu sorunun cevabını bana sorma diyordu.
"Cevap ver Başar. Böyle bir iddia öne sürüp susamazsın."
"İddia mı? Bu bir iddia değil Esma. Gerçek."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Onun bu kendinden emin konuşması sinirlerime dokunmaya başlamıştı. Belki aldatma gibi bir durum yoktu. Belki Başar, Mehmet'e iftira atıyordu. Ama durduk yere neden böyle bir şey söylesindi ki? Ne gibi bir çıkarı olabilirdi?
"Eminim çünkü Selin söyledi. Eminim çünkü bu Mehmet'in yapmayacağı bir şey değil. Sen hala daha Mehmet'in senin bildiğin eski Mehmet olduğunu düşünüyorsun ama değil."
"Arkadaşın hakkında nasıl böyle konuşabiliyorsun? Selin bunu nereden biliyor? "
"Mehmet benim arkadaşım olabilir ama... Ama sen de arkadaşımsın. Senin üzülmeni inan istemiyorum. Eninde sonunda bunu öğrenecektin. Geç olmadan öğrenmen en iyisiydi."
"Hala daha Selin'in bu konuyu nasıl bildiğini söylemedin." Sinirlerimin gerginliğinden patlamak üzereydim. Benim halimi anlıyor ama hala sessizce suratıma bakmaya devam ediyordu.
"N'apıyorsunuz burada?" diyen Mehmet'in meraklı sesi ile ensemde bir ürperti hissettim. Sessizce yanımıza gelmişti. Acaba konuştuklarımızın ne kadarını duymuştu?
"Sigara içmeye çıkmıştım. Esma da sizin aşırı hırslı oyununuzdan bıkmış olacak ki bana eşlik etmeye geldi." dedi Başar gülerek. Kendini fazla hızlı toparlamıştı.
Ona uyarak, kendimi zorlayarak gülümsemeyi başardım.
"Evet biraz sıkıldım açıkçası bir hava alayım dedim " diyerek boş boş Mehmet'in suratına bakmaya başladım.
"İyi yapmışsın ben de biraz sıkılmaya başladım" dedi ve paketinden bir sigara çıkarıp yaktı. O çektiği ilk nefesi dışarıya üflerken ben hiçbir şey söylemeden hala daha yüzüne bakmaya devam ediyordum.
Bakışlarımı fark etmiş olacak ki, "Bir şey mi oldu? Ben gelince bir durgunlaştınız" dedi.
"Hayır, sadece misafir ağırlamaktan yoruldum sanırım" diyerek yalan söyledim.
"Vay demek seni yorduk ha Esma. Öyle olsun" dedi Başar sahte bir sitemle. Nasıl kendini bu kadar çabuk toparlayabilmişti anlayamıyordum.
Ne dediğimin anca farkına varabiliyordum ama şu an birilerinin incinmiş duygularını düşünmek yapacağım en son şeydi.
"Yok onu kastetmedim biliyorsun" demekle yetindim.
"Olur mu öyle şey? Esma öyle demek istemedi" diyerek bana arka çıkmıştı Mehmet.
"Neyse gençler ben biraz üşüdüm. İçeriye geçiyorum." diyerek arkadaşlarının yanına dönmüştü Başar. Adeta sorularımdan kaçmış, bizi Mehmet ile baş başa bırakmıştı.
"Bir şey olmadığına emin misin Esma? Bembeyaz olmuşsun."
"Bir şey olmadı. Sadece dediğim gibi çok yoruldum."
"İyi o zaman. Oyun birazdan biter herhalde. Sonra biraz daha oturu giderler, sen de dinlenirsin"
Nasıl benimle hiçbir şey yapmamış gibi böyle sakin sakin konuşabiliyorsun diye Mehmet'in üzerine yürümek istiyordum ama içimde bir yer belki yapmamıştır diyerek beni engelliyordu. Gerçekten de belki hiç böyle bir durum yoktu, yani ben öyle olmasını umuyordum. Daha ilişkimiz başlayalı ne kadar olmuştu da aldatacak vakit bulmuştu?
"Gitmeleri önemli değil ben şimdi kendime bir çay koyarım, dinlenirim" dedim. Misafirlerin gitmelerini istemiyordum. Mehmet'le yalnız kalmaktan, çenemi tutamayıp hiçbir bilgim ve delilim yokken hesap sormaktan korkuyordum.
"Çay önemli diyorsun" diyerek güldü ve beni kendine çekerek kolunun altına aldı, saçlarıma bir öpücük kondurdu. Çay meselesini başta anlayamasam da ilk buluştuğumuzdaki bir ana atıf yaptığını sonradan anladım.
"Sigaram bitti. İçeri geçelim mi? Ayıp olmasın"
Birbirimize sarılmış bir halde içeri girdik.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
5.27k Okunma |
349 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |