21. Bölüm

20.Bölüm(Çırılçıplak)

Teddiursa
teddiursa

Hiç düşünmeden bir anda adını bağırıp kapıyı açmıştım ama tam olarak ne diyecektim ki? 'Bana bunu neden yaptın?' mı ya da 'Sen bu kadar kötü olmayı nasıl başardın?' mı? Ne desem boştu aslında. Ben ne desem onda bir karşılık bulmayacak, o ne dese bende karşılık bulmayacaktı.

"Esma? İyi misin? Bir şey mi oldu? Neden bağırdın?" diyerek koşar adımlarla oturma odasından koridora çıkmıştı. Neden bağırmıştım gerçekten? İçim yanıyordu çünkü içim... Onun da içini yakmak istiyordum. Ama nasıl? Biraz önce izlediklerimden anladığım kadarıyla, yaptıklarını yüzüne vurulmasıyla yüzü kızaracak bir insan değildi Mehmet. Onun canını nasıl yakabilirdim? Ahh işte yine düşünmeden hareket etmiştim. Bir plan belirleyip sakince o yönde hareket edebilirdim ama hayır yine Esmalık yapıp önce hareket edip sonra düşünmeye başlamıştım.

Mehmet şaşkın ve endişeli gözlerle beni izliyordu. Yanıma yaklaştı ve yüzümü, kollarımı, ellerimi incelemeye başladı. Neden bağırdığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Ellerimi ellerimden hızla çektim. Biraz önce izlediğim, İpek'in ellerini ellerinin arasına alışı gelmişti aklıma. Bu ani hareketimle meraklanması iyice artmıştı.

"Esma endişelendirme beni. Neler oluyor söyle?"

Hiçbir şey söylemedim. İçimden konuşmak gelmiyordu. Direkt olarak bana söylediği sözler ile ilgili onunla yüzleşmek istiyordum. Sessizce üzerimdeki uzun kollu bluzu çıkarmaya başladım. Ben bunu yaparken hala gözleri üzerimde beni izliyordu. Sıra altımdaki pantolona gelmişti, sakince onu da çıkardım. Elimi sırtıma, sütyenimin kopçasına götürdüğümde durdurdu beni.

"N'apıyorsun. Dur. Konuş artık, ağzından bir kelime çıksın."

Onun tüm ısrarlarına rağmen konuşmuyordum ama gözlerimi gözlerinden hiç ayırmıyordum. Bakışlarımdan hiç de normal bir an yaşamadığımızı anlamış olmalıydı. Onu gözlerimle şu an öldüremiyor olmam bir mucize gibiydi.

Sütyenim de ayaklarımın dibinde yerini almıştı. Elim külotuma gittiğinde bu sefer elini elimin üzerine koyarak durdurdu beni. Onu umursamayarak külotumu da çıkardım. Karşısında çırılçıplak duruyordum. Bu çıplaklık sadece fiziksel de değildi, şu an ruhen de çırılçıplaktım. Ama o bunu fark edemeyecek kadar duygusuz bir insandı.

"Kavgamızın üzerine öfke seksi mi yapmak istiyorsun?" dedi suratındaki endişe az da olsa gitmiş, şimdi o eskiden hayran olduğum ama şu an tek bir yumrukla silmek istediğim o ukala gülümsemesi ile bana bakıyordu.

Cevap vermedim onun yerine kendi etrafımda yavaşça tam tur döndüm. Tiksindiği her şeyi tam olarak, iyice görmesini istiyordum.

"Gördüklerim hoşuma gidiyor, seni durdurmak istemiyorum ama bir yandan da tüm bunlar ne demek merak ediyorum. Konuş artık benimle Esma," dedi sonlara doğru sesi yalvarır gibi çıkmıştı, devam etti " Senden özür dilemem için yapıyorsan tamam. Pes ettim. Özür dilerim. Şimdi yatağa geçelim olur mu?"

Her şeyden bir haber olanın bu sefer o olması çok hoşuma gitmişti. Bu hoşnutlukla yavaşça gülümsedim. O da bu gülümsememden cesaret almış olacak ki sanki ona gülümsemişim gibi muzip bir gülümseme ile karşılık vermişti.

Yine ellerimi tutmak için bir hamle yapmıştı ama tek elimde dur işareti yaparak onu durdurdum.

"Artık istemediğin o şeyi yapmak zorunda değilsin," dedim ruhsuz bir sesle. Sesimin tonunu duyar duymaz suratındaki gülümseme soldu.

"Ne gibi?" dedi sesinde merak ve ciddiyet vardı.

"Benimle birlikte olmak gibi."

"O nereden çıktı Esma? Neden seninle birlikte olmak istemeyeyim."

"Ne bileyim? Bir inekle birlikte olmak bazı insanlar için -daha doğrusu normal insanlar için- istenmeyecek bir şey."

Bu dediğimin üzerine buz kesti. Bir şeylerin farkına varıyor ama anlamlandıramıyor gibi bana bakıyordu.

"İnek mi? Ne demek istiyorsun?"

"Evet, inek. Hani beni benzettiğin hayvan. Neyse onu geçelim, sorunun başka cevabına gelelim. Belki de benimle kamera kadrajına sığmayan kıçımdan rahatsız olduğun için birlikte olmak istemiyorsundur."

"Esma, kendine neden durduk yere hakaret ettiğini ve bu yüzden beni neden suçladığını anlamıyorum. Gel içeriye geçelim, oturup konuşalım."

"Burada konuşuyoruz ya."

"Lütfen giyin gel oturarak konuşalım."

"Giyinik olmam, ayakta olmam, oturuyor olmam yaşananları değiştirecekse tamam ama bunlar neyi değiştirecek. Senin şerefsiz olduğun gerçeği değişecek mi mesela?"

"Ne diyorsun sen?! Hakaret etme bana durduk yere!" Sesi yine içinden çıkamadığı her zaman yaptığı gibi yükselmişti.

"Hala daha hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi davranıyorsun ya sana gerçekten yazık!"

"Gerçekten neler olduğunu anlamıyorum Esma. Lütfen aydınlat beni."

"Tamam o zaman seni güzel ve özenle çekilmiş bir film izleterek aydınlatayım."

Yatak odasına laptopu almak için geri yürüdüm. Bu sırada arkamdan gelip odaya girmeye kalkmıştı. Kapının tam girişinde durdurdum.

"Artık burası benim odam ve girmeni istemiyorum," dedim.

"Kafanda neler yaşıyorsun şu an bilmiyorum ama burası senin olduğu gibi benim de odam."

"Artık değil. Oturma odasına geç bekle, geliyorum." Bu sefer emir tonu ile konuşan, istediğini yaptıran bendim.

Tam bir şeyler söyleyecek gibi ağzını açtı açtı kapattı ama en son susmaya karar vererek lafımı ikiletmeden içeriye doğru geçti.

Laptopu kucaklayıp oturma odasına geçtim. İçimden laptopu kafasına fırlatmak geliyordu ama nedense hareketlerimde bir sakinlik vardı. Onu sakinliğimle de yıpratmak istiyordum. Laptopu televizyon konsoluna koyup televizyona bağladım ve oynat tuşuna bastım.

Hala çıplak ve özgüvenliydim. O özgüvenle Mehmet'in gözlerine bakarak tam yanındaki boşluğa oturdum. Mehmet zar zor benden ayırdığı gözlerini bu sefer televizyona dikti. Ekranda gördüğü görüntü ile şokla derin bir nefes aldı ve o nefesi bir türlü veremedi. Konuşmalar başlar başlamaz ne olduğunu tam olarak anlayan Mehmet, başını önüne eğdi ve kafasını ellerinin arasına aldı. Konuşmalar ilerledikçe yumruk yaptığı elleri ile kafasına vurmaya başladı. Eski Esma olsa onu bu halde görmeye dayanamaz önünde diz çöker vurmaktan incittiği kafasını ve ellerini öpmeye başlardı. Ama içimden bunların hiçbirini yapmak gelmiyordu aksine kendine zarar verdiği için mutluydum.

Bacak bacak üstüne atmış bir şekilde sakince ekranda oynayan video kaydını izlemeye devam ediyordum. Mehmet eğmiş olduğu başını, hiç kaldırmada olduğum tarafa döndürdü ve duyulmayacak kadar kısık bir sesle "Lütfen durdur şunu," dedi. Onu duymamış gibi yaptım.

Şimdi daha yüksek ama hala fısıltı gibi gelen bir sesle "Lütfen,"dedi.

"Anlamıyorum seni Mehmet. Çekerken çok eğlendiğiniz bir film olmuş izlemek neden sana bu kadar acı veriyor?"

"Lütfen Esma yalvarırım kapat!" Şimdi bana bağırıyordu. Sanki buna hakkı varmış gibi bir de bağırıyordu.

"Olmaz daha oyuncuların tümünü görmedik. Konuk oyuncular birazdan gelecek, yani bana olan hakaretlerin bitsin onlar da teşrif edecekler."

Bunu dememle yerinden bir hışımla kalkıp televizyon sehpasının üstünde duran laptopu yere fırlattı. Kabloyla televizyona bağlı olan laptop yerde ikiye ayrılırken yanında televizyonun bir kısmını da götürmüştü. Onun tüm bu öfkesine karşın bacak bacak üzerine atmış bir şekilde oturmaya devam ediyordum.

"Nereden buldun bu kaydı?" dedi. Sanki söylemesi, sorması gereken ilk şey buymuş gibi.

"Odamda buldum. Sanırım hayranlarından biri düğün hediyesi olarak bunu uygun görmüş."

"Kim o kim?"

"Ne bileyim ben. Sence burada takılman gereken nokta, konuşmamız gereken kısım bu mu? Mesela biraz boşanmamızdan konuşalım."

Sanki hiç tahmin edilemez bir şey söylemişim gibi şaşkınca suratıma baktı. Gerçi buna tam şaşırmak denemezdi suratındaki ifade ancak dehşet kelimesi ile anlatılabilirdi.

"Ne boşanması Esma? Daha yeni evlendik."

"Ve beni ALDATTIN." Sesim son kısımda tüm evi titretecek kadar yüksek çıkmıştı. Öfkemi zaten güç bela dizginleyebilmişken beni fazlasıyla zorluyordu.

"Seni aldatmadım. Evliliğimizden önce olan bir olaydı bu." Benim öfkemi bastırmaya çalışırcasına o da sesini yükseltmişti.

"Sus artık ya! Daha neyi savunmaya çalışıyorsun sen?! Şu videoda olanların bir izahı olabileceğini mi düşünüyorsun? Bana ettiğin hakaretleri de sineye çekip evliliğimizi devam ettireceğimize gerçekten inanıyor musun?"

Dudaklarını birbirine bastırıp derin nefesler almaya başladı. Söylediklerimde haklı oluğumu o da biliyordu. Bunun üzerine ne söyleyebilirdi ki? Ama Mehmet'ti bu tabi ki söylerdi.

"Sadece karşımdakini etkilemek için söylenmiş birkaç saçma söz. İçimden gelerek bile söylemedim. Seni asla orada söylediğim gibi görmüyorum. Bunu içten içe sen de biliyorsun Esma. Ben seni seviyorum." Son cümlesinde sesi titremiş gözleri dolmuştu.

Ama onun bu durumda olması umurumda değildi.

"Sevgiyi bu kadar ayaklar altına alma. O senin sandığından çok daha güçlü bir duygu ve senin bu duyguyu hayatın boyunca tattığını düşünüyorum." Sesimdeki aşağılamayı doğru olarak algılamasını umarak bunları söylerken suratımı buruşturmuştum.

Sözlerimin üzerine hızlı adımlarla yanıma gelip önümde diz çöktü. Ellerimi ne kadar vermek istemesem de zorla ellerimi ellerinin arasına aldı. Ve asla inanmadığım ve inanmayacağım sözlerine başladı.

"Tattım Esma. Yemin ederim tattım. Bu duyguyu sen tattırdın bana. Tamam başta mantığımla yaklaşmıştım ama seni tanıdıkça, seninle konuştukça eski zamanlarımız geldi aklıma. O güzel zamanlarımızı unutmam mümkün mü zaten? Lütfen Esma inan bana, ben seni seviyorum. Bu video da ilişkimizin ilk zamanlarında duygusal boşluktayken olmuş bir şey."

"Duygusal boşluk? Benimleyken ne duygusal boşluğu Mehmet. Özrün kabahatinden beter. Ayrıca beni sevdiğine zerre inanmıyorum."

"Daha kaç kere yemin etmem gerekirse ederim bana inanman için."

"Bir yalancının yeminine inanacak kadar saf ve salak biri miyim senin gözünde.? Gerçi artık gözünde nasıl bir insan olduğum da önemli değil benim için. Sen beni hiç tanımamışsın ki bir de sevgiden bahsediyorsun. "

"Sen benim gözümde hiçbir zaman salak olmadın hatta tanıdığım en zeki kadınlardan birisin."

"Neyse bunları konuşmanın artık hiçbir anlamı yok. Yarın öğlen 12 gibi evden çıkarım. Sen de gelir eşyalarını toplarsın. Boşanma işlemleri hariç senin yüzünü görmek istemiyorum."

Önümde diz çöktüğü yerden kalktı ve ciddi bir surat ifadesi ile yüzüme bakmaya başladı. Bana üstten bakması hoşuma gitmemişti, ben de ayağa kalktım. Dimdik bir şekilde karşısındaydım.

"Senden boşanmayacağımı söyledim Esma."

"Ben de boşanacağımı söyledim. Çok uzatmadan anlaşmalı bir şekilde bitirelim şu işi."


"Evlilikte bir yıl dolmadan anlaşmalı boşanmak mümkün değil," dedi suratında yarı aşağılar yarı acır bir ifade ile. Aslında acınacak ve aşağılanacak olan o olmasına rağmen hala daha nasıl karşımda böyle durabiliyor şaşırıyordum.

"O zaman çekişmeli boşanma davası açarım. Elimde delilim de var ne de olsa," dedim sesimdeki kendine güvenle karşımda hiçbir şey olmamış gibi durabilen Mehmet'in güvenini kırmayı umuyordum. Şimdilik bir delilimin var olduğunu düşünerek bu kadar kendimden emin konuşuyordum ama bir yandan da Mehmet laptopu fırlattığında umarım flash belleğe bir zarar gelmemiştir diye dua ediyordum. Çünkü yine düşünmeden hareket ettiğim için flash belleği yedeklemeden direkt Mehmet'in karşısına çıkmıştım.

Delilden bahsedince yine kaskatı kesildi.

"Yapma Esma. Sen o delille mahkemeye başvurduğunda tüm adliye her şeyi öğrenir. Babamın kulağına gitmeyeceğini mi sanıyorsun? Mahvolurum." Sesinde bugüne kadar hiç şahit olmadığım bir korku vardı.

"Sen zaten mahvolmuşsun Mehmet videoda bunu anbean gördük."

"Gerçekten mahvolurum Esma. Tüm avukatlık kariyerim biter, müvekkillerim azleder, yeni dava alamam."1

"Sence bu benim ne kadar umurumda." Gerçekten de umurumda değildi. Ben yanmıştım, beni yakanı neden umursayacaktım ki?

"Sen kötü bir insan değilsin Esma. Böyle bir şey yapmazsın. Yapmazsın, değil mi?

Yapmaz mıydım? Bilmiyordum. Şu an hiçbir şey bilmiyordum. Bu videoyu davaya delil olarak sunmam boşanma konusunda istediğim sonucu almamı sağlardı ama Mehmet'in kariyeri biterdi. Tüm bunların yanında olayı kendi açımdan da düşünmem gerekiyordu. Adliyede çalışan bir sürü tanıdığımız vardı ve Mehmet de tıpkı babası gibi Manisa'da tanınan bir avukat olduğu için onun boşanma davası ve böylesine bir delil hemen dikkatleri üzerine çeker, sözlü olarak yayılırdı. Videoda benden bahsedilen kısımlar hiç hoş değildi ve bunların da Manisa'da dilden dile dolaşmasını istemezdim. Ne yapacaktım ben şimdi? Bir an önce bu durumdan kurtulmak için dava açıp tüm riskleri almalı mıydım yoksa bir senenin dolmasını bekleyip bu işi sessiz sedasız mı halletmeliydim?

Bölüm : 19.02.2025 01:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...