13. Bölüm

ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM

tuğçe sarıgül
tgceymn

Başımla sahneyi işaret ettim. "Orada çok harikaydın," dedim kendime engel olamadan. Benim ağzıma ne oluyordu? Neden beynimden geçen cümleler ağzımda tamamlanmadan dışarı çıkıyordu? Sanki dilimin hakimiyeti beynimden tamamen ayrılmıştı. Neden durmadan kendimi utandıracak şeyler söylüyordum sanki?

Cenk ise söylediğim kelimeler karşısında daha da parladı sanki. Dudaklarındaki gülümseme sanki sadece bana özeldi. Onun kimseye böyle gülümsediğini görmemiştim. Bu nedense kalbimin kocaman olmasına neden oluyordu. Gri-yeşil gözleri ilgiyle beni süzüyordu. Öyle tutkuyla bakıyordu ki bu bakışların toplum içinde yasak olması gerekirdi. Kerim dahil kimse içimi bu kadar titretmemişti.

Parmak ucuyla burnumun ucuna dokundu. Yüzündeki sırıtış sevimliydi. Gözlerim ben engel olamadan onun dudaklarına kayıyordu. "Teşekkür ederim ama sende harikasın. Sahnedeyken gözümü senden almakta zorlandım."

Kıkırdadım. Resmen kıkırdadım. Buna inanamıyordum ama beynimin ufak tarafı. Büyük bir kısmının ise tek isteği Cenk'e daha yakın olmaktı.

"Senden büyülendim," dedim yine kendime hakim olamadan. "Orada harikalar çıkardın keşke daha fazla vaktin olsaydı." Aman Tanrım bana ne oluyordu böyle. Biri acilen beni durdursun!!!

Barmen bardağı uzatınca hemen alıp pipetten içmeye başladım. Cenk bana bakarken birden kaşları çatıldı ve bardağa uzanıp burnuna yaklaştırdı ve kokladı. Sonrasında dudakları titremeye başladı. Gözlerinde hınzır pırıltılar vardı.

"Ne içtiğinin farkında mısın?" diye sorduğunda sesinden eğlendiğini anlayabiliyordum. Bende eğleniyordum ve sanki her şeyi pembe toz bulutunun ardından görüyordum. Hiç bu kadar rahatlamamıştım.

"Meyve suyu içiyorum," dedim masum bir şekilde. Hatta bardağımı almak için elimi uzattığımda uzanamayacağım bir yere kaldırdı. Sonra barmene dönüp benim için buzlu su istedi.

"Meyve suyumu içmek istiyorum," dedim mızmızlanarak. Uzanmak istiyordum ama başım dönüyordu. Bu adamı sahnede izlemek beni sarhoş etmiş olamazdı değil mi? Bir dakika bu baş dönmesi, hissizlik hali tek bir nedenden olabilirdi. Tanrım, meyve suyu bardağına baktım. Ben alkol mü almıştım? Endişelenmem gerekirdi ama onun yerine kendimi kahkaha atarken buldum.

"Sarhoş oldun değil mi? " Cenk uzanıp iki yanağıma avuçlarını bastırdı ve yüzümü kendininkine yaklaştırdı. "Seninle ne yapacağım ben? Konser bitene kadar beni burada oturup bekler misin?"

Ona o kadar yakındım ki bir an nefes almayı bile unuttum. Gri- yeşil gözleri insanı kendine çekiyordu. İnsan bir göze saatlerce bakmak ister miydi? Böyle duyguların yaşanabileceğini bilmezdim. Değer görmek, önemsenmek... Benim yıllarca aradığım şeylerin bu olduğunu nasıl bilemezdim. Kalbim sanki sıkışıyordu ve nefes almak benim için daha zor bir hal almıştı. Bakışlarının dudaklarıma kaydığını gördüğümde kalbim deli gibi atmaya başladı. Hayır, beni öpmesini istemiyordum. Sanki bunu yaparsa önlenemeyecek sorunlara neden olacakmış gibi hissediyordum.

Neyse ki o da vazgeçmişti. Keşke bu durum canımı sıkmasaydı. Gülümseyip başımın tepesini okşadı. Yanaklarım birden soğuk hava ile temas etti. Ellerinin gitmesine üzülmüştüm.

"Burada kal ufaklık gelip seni alacağım ve eve gitmeden ayılmanı sağlayacağım." Konuşmasından sonra sahneye doğru hızlı adımlarla ilerledi. Onu dinlemek harikaydı ve yerimde oturmamı bekleyemezdi. Zaten çok uzun bir süre yerimde oturup birilerini beklemiştim. Artık böyle bir şey olmayacaktı. Yerimden kalkıp sahnenin önüne ilerledim. Şarkıya başlamışken beni gördü ve gülümsemesine engel olamadı. Onu dinlemeyeceğimi biliyor olmalıydı.

O şarkıyı seslendirirken bende deli gibi dans ediyordum. Gerçekten ellerimi kollarımı çılgınca salladığım o danslardan biriydi. Danstan çok spazm geçiriyor gibi görünmem umurumda değildi. Diğer insanlarda bana katıldığında sesten duyulmasa da kahkahalarla gülmeye başladım. Yaşıyordum ve özgürdüm. Bu harika hissettiriyordu.

Ne kadar süre dans ettim bilmiyordum ya da Cenk ve grubu ne kadar şarkı söyledi. Sadece bildiğim inanılmaz eğlendiğimdi. Yorulmuştum belki ama bu gece inanılmaz eğlenmiştim. Cenk son şarkı olduğunu söylediği şarkıdan sonra yoğun istek üzerine iki tane daha söylemişti. Benim ise gitme saatim geliyordu ve kesinlikle sarhoştum. Savaş bundan hoşlanmayacaktı ama temelde kırk yaşındaydım. Eğer kendi zamanımda olsaydım içtiklerim işlemezdi bile.

Saatime yeniden baktım ve buluşma saatimize çok yakın olduğunu gördüm. Gitmem gerekiyordu. Cenk'e baktım ama insanların tezahüratları ile resmen kendinden geçmiş gibi görünüyordu. Ben onun arkadaşı bile değildim. Böyle güzel bir anı benim için bırakmasını istemiyordum. Bu yüzden Nalan'ı buldum ve o daha laf bombardımana başlamadan mekandan kendimi dışarı attım.

Gece havası harikaydı. Kafam harikaydı ve tüm sorunları bir an için kapının eşiğinde bırakmıştım. Biliyordum ki sabah uyandığımda başım ağrıdan çatlayacak bedenim kendime gelmeyecekti. Eh içki içmeyi bundan dolayı sevmiyordum. Artık hayatımı düzene sokacağım için bir daha bilemediğim şeyleri içmesem iyi olacaktı. On yedi yaşında alkol bağımlısı olma gibi bir niyetim yoktu.

Heykele daha olmasına rağmen sokağın karşısından hızlı adımlarla bana doğru gelen abimi gördüm. Tanrım, suratından anladığım kadarıyla hiçte hoş olmayacak bir muamele ile karşılaşacaktım. Çok geçmeden karşı karşıya geldik.

"Nerede kaldın? Sibel'i eve göndermek zorunda kaldım." Elini kaldırıp poşeti gösterdi. İçinde dondurma vardı. "Bizde markete gittik ona göre."

Abimin böyle yalanlara başvurması gülmeme neden oldu. "Sen biricik abim gerçekten harikasın," dedim ya da demeye çalıştım çünkü doğru konuşsaydım eminim abimin yüzü daha da kararmazdı.

"Sen içki içmişsin," dedi sanki tükürür gibi. Öfkeyle uzanıp dirseğimi tuttu. "Sana inanamıyorum alkol kokuyorsun. Bayan çok bilmiş şimdi başın belada," dedi ve beni yanında yürütmeye başladı. Bir yandan da dirseğimden sımsıkı tutuyordu.

"Dur, abi bilerek içmedim meyve suyu sanmıştım," dedim ama bir an olsun bile bana bakmadı. "Böyle eve gidemem annemler hemen anlar. Dur, dur diyorum sana," diye bağırdım ama o daha herhangi bir harekette bulunamadan arkadan hızla yaklaşan biri onu kendine doğru çevirip abimin çenesine sağlam bir yumruk attı.

Savaş hızla yere düşünce başımı ona saldıran kişiye çevirdim ve nefes nefese, öfkeli bir yüz ifadesi ile dikilen Cenk'i gördüm. Bir an şaşkınlıktan tek kelime edemedim. Sonra onun yeniden abime uzandığını gördüm.

"Cenk dur dur, ne yapıyorsun?" diye bağırdım dehşetle. Abimi yerden yakasından tutup kaldırmış sonrasında yeniden yumruk atmıştı. Savaş öfkeyle bakıyordu ve neden ona vurduğunu anlamıyordu bile.

"Kes şunu," dedim hemen abime vuracak olan yumruğuna asılırken. "O benim abim sakin ol."

Sonunda kelimelerim Cenk'e ulaşmıştı. Bir an abime sonra da bana gözlerini kırpıştırarak baktı. Sonrasında gözleri ardına kadar açıldı. "Siktir."

Savaş yakasını kurtarınca öfkeyle Cenk'e baktı. "Evet, siktir git," derken yumruğunu Cenk'in gözüne geçirdi.

"Savaş!"

Tanrım bu erkekler benim akıl sağlığım ile oynuyorlardı. Yerde gözünü tutup oturan Cenk'e uzandım. "İyi misin? Neden gece gece tuhaf davranıyorsun?"

Cenk bana bakarken diğer gözünün kenarını ovuşturuyordu. "Yabancı biri seni zorla götürüyor sandım. Abin olduğunu bile bilmiyordum."

"Evet, onun bir abisi var. Sana gıcık olan bir abisi," dedi Savaş tepemizde. Kollarını göğsünde bağlamış bir dağ gibi sağlam dikiliyordu. "Eğer kardeşimle ilgili romantik düşüncelerin yoktur umarım." İfadesi onda hiç görmediğim kadar tehditkardı.

Sinirle Savaş'a döndüm. "Saçmalama sadece benim yabancı biri tarafından zorla götürüldüğümü düşündü," dedim Cenk'i zor durumdan kurtarmaya çalışarak. Sonra Cenk elini indirip şimdiden kızarmaya başlayan gözünü abime dikti. "Ona karşı romantik hisler besliyorsam ne olmuş?" diye sorduğunda nefesim kesildi.

Savaş bir iki adımla ona yaklaştı ve eğildi. "O halde duygularını unutsan iyi olur," dedi. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.

 

Cenk'in saçmaladığını biliyordum. Savaş'a uzanıp onu geri çekmeyi planlarken Cenk'inde abime gülümsediğini gördüm. Sonra söylediği şey donup kalmama neden oldu.

 

"Ben o kadar emin olmazdım."

Başımla sahneyi işaret ettim. "Orada çok harikaydın," dedim kendime engel olamadan. Benim ağzıma ne oluyordu? Neden beynimden geçen cümleler ağzımda tamamlanmadan dışarı çıkıyordu? Sanki dilimin hakimiyeti beynimden tamamen ayrılmıştı. Neden durmadan kendimi utandıracak şeyler söylüyordum sanki?

Cenk ise söylediğim kelimeler karşısında daha da parladı sanki. Dudaklarındaki gülümseme sanki sadece bana özeldi. Onun kimseye böyle gülümsediğini görmemiştim. Bu nedense kalbimin kocaman olmasına neden oluyordu. Gri-yeşil gözleri ilgiyle beni süzüyordu. Öyle tutkuyla bakıyordu ki bu bakışların toplum içinde yasak olması gerekirdi. Kerim dahil kimse içimi bu kadar titretmemişti.

Parmak ucuyla burnumun ucuna dokundu. Yüzündeki sırıtış sevimliydi. Gözlerim ben engel olamadan onun dudaklarına kayıyordu. "Teşekkür ederim ama sende harikasın. Sahnedeyken gözümü senden almakta zorlandım."

Kıkırdadım. Resmen kıkırdadım. Buna inanamıyordum ama beynimin ufak tarafı. Büyük bir kısmının ise tek isteği Cenk'e daha yakın olmaktı.

"Senden büyülendim," dedim yine kendime hakim olamadan. "Orada harikalar çıkardın keşke daha fazla vaktin olsaydı." Aman Tanrım bana ne oluyordu böyle. Biri acilen beni durdursun!!!

Barmen bardağı uzatınca hemen alıp pipetten içmeye başladım. Cenk bana bakarken birden kaşları çatıldı ve bardağa uzanıp burnuna yaklaştırdı ve kokladı. Sonrasında dudakları titremeye başladı. Gözlerinde hınzır pırıltılar vardı.

"Ne içtiğinin farkında mısın?" diye sorduğunda sesinden eğlendiğini anlayabiliyordum. Bende eğleniyordum ve sanki her şeyi pembe toz bulutunun ardından görüyordum. Hiç bu kadar rahatlamamıştım.

"Meyve suyu içiyorum," dedim masum bir şekilde. Hatta bardağımı almak için elimi uzattığımda uzanamayacağım bir yere kaldırdı. Sonra barmene dönüp benim için buzlu su istedi.

"Meyve suyumu içmek istiyorum," dedim mızmızlanarak. Uzanmak istiyordum ama başım dönüyordu. Bu adamı sahnede izlemek beni sarhoş etmiş olamazdı değil mi? Bir dakika bu baş dönmesi, hissizlik hali tek bir nedenden olabilirdi. Tanrım, meyve suyu bardağına baktım. Ben alkol mü almıştım? Endişelenmem gerekirdi ama onun yerine kendimi kahkaha atarken buldum.

"Sarhoş oldun değil mi? " Cenk uzanıp iki yanağıma avuçlarını bastırdı ve yüzümü kendininkine yaklaştırdı. "Seninle ne yapacağım ben? Konser bitene kadar beni burada oturup bekler misin?"

Ona o kadar yakındım ki bir an nefes almayı bile unuttum. Gri- yeşil gözleri insanı kendine çekiyordu. İnsan bir göze saatlerce bakmak ister miydi? Böyle duyguların yaşanabileceğini bilmezdim. Değer görmek, önemsenmek... Benim yıllarca aradığım şeylerin bu olduğunu nasıl bilemezdim. Kalbim sanki sıkışıyordu ve nefes almak benim için daha zor bir hal almıştı. Bakışlarının dudaklarıma kaydığını gördüğümde kalbim deli gibi atmaya başladı. Hayır, beni öpmesini istemiyordum. Sanki bunu yaparsa önlenemeyecek sorunlara neden olacakmış gibi hissediyordum.

Neyse ki o da vazgeçmişti. Keşke bu durum canımı sıkmasaydı. Gülümseyip başımın tepesini okşadı. Yanaklarım birden soğuk hava ile temas etti. Ellerinin gitmesine üzülmüştüm.

"Burada kal ufaklık gelip seni alacağım ve eve gitmeden ayılmanı sağlayacağım." Konuşmasından sonra sahneye doğru hızlı adımlarla ilerledi. Onu dinlemek harikaydı ve yerimde oturmamı bekleyemezdi. Zaten çok uzun bir süre yerimde oturup birilerini beklemiştim. Artık böyle bir şey olmayacaktı. Yerimden kalkıp sahnenin önüne ilerledim. Şarkıya başlamışken beni gördü ve gülümsemesine engel olamadı. Onu dinlemeyeceğimi biliyor olmalıydı.

O şarkıyı seslendirirken bende deli gibi dans ediyordum. Gerçekten ellerimi kollarımı çılgınca salladığım o danslardan biriydi. Danstan çok spazm geçiriyor gibi görünmem umurumda değildi. Diğer insanlarda bana katıldığında sesten duyulmasa da kahkahalarla gülmeye başladım. Yaşıyordum ve özgürdüm. Bu harika hissettiriyordu.

Ne kadar süre dans ettim bilmiyordum ya da Cenk ve grubu ne kadar şarkı söyledi. Sadece bildiğim inanılmaz eğlendiğimdi. Yorulmuştum belki ama bu gece inanılmaz eğlenmiştim. Cenk son şarkı olduğunu söylediği şarkıdan sonra yoğun istek üzerine iki tane daha söylemişti. Benim ise gitme saatim geliyordu ve kesinlikle sarhoştum. Savaş bundan hoşlanmayacaktı ama temelde kırk yaşındaydım. Eğer kendi zamanımda olsaydım içtiklerim işlemezdi bile.

Saatime yeniden baktım ve buluşma saatimize çok yakın olduğunu gördüm. Gitmem gerekiyordu. Cenk'e baktım ama insanların tezahüratları ile resmen kendinden geçmiş gibi görünüyordu. Ben onun arkadaşı bile değildim. Böyle güzel bir anı benim için bırakmasını istemiyordum. Bu yüzden Nalan'ı buldum ve o daha laf bombardımana başlamadan mekandan kendimi dışarı attım.

Gece havası harikaydı. Kafam harikaydı ve tüm sorunları bir an için kapının eşiğinde bırakmıştım. Biliyordum ki sabah uyandığımda başım ağrıdan çatlayacak bedenim kendime gelmeyecekti. Eh içki içmeyi bundan dolayı sevmiyordum. Artık hayatımı düzene sokacağım için bir daha bilemediğim şeyleri içmesem iyi olacaktı. On yedi yaşında alkol bağımlısı olma gibi bir niyetim yoktu.

Heykele daha olmasına rağmen sokağın karşısından hızlı adımlarla bana doğru gelen abimi gördüm. Tanrım, suratından anladığım kadarıyla hiçte hoş olmayacak bir muamele ile karşılaşacaktım. Çok geçmeden karşı karşıya geldik.

"Nerede kaldın? Sibel'i eve göndermek zorunda kaldım." Elini kaldırıp poşeti gösterdi. İçinde dondurma vardı. "Bizde markete gittik ona göre."

Abimin böyle yalanlara başvurması gülmeme neden oldu. "Sen biricik abim gerçekten harikasın," dedim ya da demeye çalıştım çünkü doğru konuşsaydım eminim abimin yüzü daha da kararmazdı.

"Sen içki içmişsin," dedi sanki tükürür gibi. Öfkeyle uzanıp dirseğimi tuttu. "Sana inanamıyorum alkol kokuyorsun. Bayan çok bilmiş şimdi başın belada," dedi ve beni yanında yürütmeye başladı. Bir yandan da dirseğimden sımsıkı tutuyordu.

"Dur, abi bilerek içmedim meyve suyu sanmıştım," dedim ama bir an olsun bile bana bakmadı. "Böyle eve gidemem annemler hemen anlar. Dur, dur diyorum sana," diye bağırdım ama o daha herhangi bir harekette bulunamadan arkadan hızla yaklaşan biri onu kendine doğru çevirip abimin çenesine sağlam bir yumruk attı.

Savaş hızla yere düşünce başımı ona saldıran kişiye çevirdim ve nefes nefese, öfkeli bir yüz ifadesi ile dikilen Cenk'i gördüm. Bir an şaşkınlıktan tek kelime edemedim. Sonra onun yeniden abime uzandığını gördüm.

"Cenk dur dur, ne yapıyorsun?" diye bağırdım dehşetle. Abimi yerden yakasından tutup kaldırmış sonrasında yeniden yumruk atmıştı. Savaş öfkeyle bakıyordu ve neden ona vurduğunu anlamıyordu bile.

"Kes şunu," dedim hemen abime vuracak olan yumruğuna asılırken. "O benim abim sakin ol."

Sonunda kelimelerim Cenk'e ulaşmıştı. Bir an abime sonra da bana gözlerini kırpıştırarak baktı. Sonrasında gözleri ardına kadar açıldı. "Siktir."

Savaş yakasını kurtarınca öfkeyle Cenk'e baktı. "Evet, siktir git," derken yumruğunu Cenk'in gözüne geçirdi.

"Savaş!"

Tanrım bu erkekler benim akıl sağlığım ile oynuyorlardı. Yerde gözünü tutup oturan Cenk'e uzandım. "İyi misin? Neden gece gece tuhaf davranıyorsun?"

Cenk bana bakarken diğer gözünün kenarını ovuşturuyordu. "Yabancı biri seni zorla götürüyor sandım. Abin olduğunu bile bilmiyordum."

"Evet, onun bir abisi var. Sana gıcık olan bir abisi," dedi Savaş tepemizde. Kollarını göğsünde bağlamış bir dağ gibi sağlam dikiliyordu. "Eğer kardeşimle ilgili romantik düşüncelerin yoktur umarım." İfadesi onda hiç görmediğim kadar tehditkardı.

Sinirle Savaş'a döndüm. "Saçmalama sadece benim yabancı biri tarafından zorla götürüldüğümü düşündü," dedim Cenk'i zor durumdan kurtarmaya çalışarak. Sonra Cenk elini indirip şimdiden kızarmaya başlayan gözünü abime dikti. "Ona karşı romantik hisler besliyorsam ne olmuş?" diye sorduğunda nefesim kesildi.

Savaş bir iki adımla ona yaklaştı ve eğildi. "O halde duygularını unutsan iyi olur," dedi. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.

Cenk'in saçmaladığını biliyordum. Savaş'a uzanıp onu geri çekmeyi planlarken Cenk'inde abime gülümsediğini gördüm. Sonra söylediği şey donup kalmama neden oldu.

"Ben o kadar emin olmazdım."

Bölüm : 07.08.2025 11:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...