
Oy ve yorum yapmayı unutmayın.
Bu bölümün de güzel olacağına eminim.
İyi okumalar dilerim.
____________________
Anonim: Şerefsizsin.
Otistik lider: Sabah sabah çok güzel bir başlangıç.
Otistik lider: Nereden geliyor bu senin bana sövme isteği?
Anonim: İçimden geliyor.
Otistik lider: İçinden çok güzel şeyler geliyor diyemeyeceğim.
Anonim: Bir şey de diye de söylemedim zaten.
Otizimli lider: Dilinde zehir gibiymiş maşşallah.
Anonim: Teveccühünüz.
Otistik lider: Ne yapıyorsun?
Anonim: Senle konuşuyorum.
Otistik lider: Sen akıllanmazsın.
Anonim: Ben akıllanmazsam sen hiç akıllanmazsın.
Telefonu cebime koyduğumda yanımda benle birlikte yürüyen ikizime çevirdim bakışlarımı. Benle dünden beri pek konuşmuyordu. Ve buda gözümden kaçmamıştı.
İki elimi cebime yerleştirdiği de gözümü kısarak omzumu Ozan'ın omzuna değdirdim. " Küs müsün?" Dedim yüzümü ona çevirip geri geri yürürken.
Başını kaldırdığında boş bakışlarıyla karşılaştım. Elini saçına geçirip düzelttiğinde tekrar çantasının tek koluyla tuttu. " Küsmedim."
Kaşlarını çattım. "Küsmediysen bu halin ne dünden beri, Ozan?"
Derin nefes alıp verdiğinde gözlerini kaçırdı. " İkizim ağzımdan çıkacak har hangi bir şey canını sıkar. Konuşacak bir şey yok. Küs de değilim." Bu dediğine göz devirdiğim.
" Ozan." Dedim bıkkın bir şekilde.
" Abla sen gerçekten o herifle nasıl bizim evden birlikte çıkarsınız ya!? Bizim evin yerinde nereden biliyor hem?" Güldüm. Ciddi ciddi güldüm. Sinirli olduğunu biliyordum, içinde bir şey tuttuğunu biliyordum. Ozan kaşlarını çattığında gülüşüm tebessüme döndü.
" Neye gülüyorsun? Ben ciddi bir şey söylüyorum burada, komik mi? Komik ise ben neden gülmüyorum ikizim?" Ardı ardına o kadar soru cümleleri kurmuştu ki bunu kendi de fark ettiğinde gözlerini büyüttü.
" Komik ama bana, sana değil. Fabrika ayarlarına oynanmıştı bir anda ona dönünce gülesim geldi Allah Allah. İlk sorduklarına gelirsek nereden bulduğunuz bilmiyorum ama aklımda biri var." Kaşları çatıldığında.
"Kim?" Dedi.
"Emin değilim ama Çağla dan şüpheleniyorum." Kısa bir süre düşündüğünde.
"Tabii ya. Müdür toplatmıştı." Dediğinde okulun girişinden içeri giriyorduk. Eğer o söylediyse onun saçını başını yollayacaktım.
Okul girişinden girdiğimizde beri üstümde hissettiğim gözler kaşlarımın çatmama sebep olurken ses çıkarmıyordum. Ki ben ses çıkarmasam da ikizim bunu çoktan fark etmişti. Anlam vermeye çalışır gibi kaşlarını çatmıştı kafasını bana çevirdiği gibi aynı hızla kafamı önüme çevirdim. Düşündüğüm şey olmasın ya.
"İkizim." Melül melül başımı ona taraf çevirdiğim de gülümsüyordum.
" Efendim benim canım ikizim." Canım kelimesini bilerek uzatmıştım.
Bize bakanları kaş göz ile işaret ettiğinde.
" Ne yaptın yine." Kaşlarımı çattım.
" Tessüüf ederim. Her şey de sanki benim başımdan çıkıyor." Dedim yürümeye devam ederken kollarımı göğsümde birleştirerek. O ise hiç düşünmeden.
" Evet." Kaşlarımı çatarak ona baktım.
Sınıfa doğru ilerlediğimizde bakışlarda devam ediyor hatta arada ağzı açık bir şekilde bana bakan kişileri gördüğümde yüzümü buruşturdum. Kesinlikle herkes bu saçma yalanı öğrenmişti.
Ozan " Ben kantindeyim." Deyip yanımdan ayrılmıştı. Ne güzel.
Sınıfa sessiz sakin bir şekilde vardığımızda kapıdan içeri girmemizle birlikte uğultular başlamıştı. Şaşkınlıkla baktığımda herkes bize odaklanmıştı. Umursamadan sıçrama ilerlediğim. Bu hiç olmamıştı.
Çantamı sıraya fırlatırcasına attığımda bana bakan herkese ters bakışlar yolladım.
" Bana öyle bakmayı devam ederseniz katil olacağım." Dedim.
Herkes önüne dönerken sinirle çantamı sırama fırlattım. Ardından da ben oturdum. Sinirimi birinden çıkarmak istiyordum şu anda. Ama bu siniri hak edecek birine. Oturduğum yerden bir hışımla kalkıp sınıftan çıktım. Arkamdan ise konuşma ve geldiklerine dair sesler duya biliyordum. Hızlı adımlarla ilerliyordum koşarcasına. 12-E sınıfının önüne geldiğimle aynı hız ve sinirle kapıyı açtım. Gözümü sınıfın içinde gezdirdim. Herkesin bakışları bana dönmüştü ama bu benim ilgilenmem gereken son şey bile değildi. Aradığım kişiyle göz göze geldiğimde neden buraya geldiğimi anlamaya çalışır gibi bir hali vardı. Kapı kolunu bırakıp pencere tarafına hızlı adımlarla ilerledim. Emir'in karşısına dikildiğimde ani bir şekilde yakasından kaldırıp duvara yasladım. O ise bu yaptığım şeye karşılık bile vermiyordu. Arkamdan birini koluma saliselik değmesi ile Emir elini yandan kaldırıp durdurmuştu. Arkadaşını durdurmuştu kendi aklınca. Yüzümüzün arasında bir karış kadar mesafe kalırken sınıftan çıt çıkmıyordu. Yakasını daha sıkı kavradım.
" Sen kendini ne sanıyorsun!?" Bağırıyordum ama bir yandan da bağırmıyordum. İkisinin arasında bir çizgideydim.
" Yenge burada b-" sinirli bakışlarımı Cem'e çevirdiğimde yutkunarak susmuştu.
Elimi yakasından çektim. Yarım adım geriledim. Ellerinin yakasına götürüp düzelttiğinde bakışlarını bana çevirdi ben ise sanki daha fazlası mümkünmüş gibi kaşlarımı daha çok çattım. Başını yana yatırarak.
" Ne yapmışım yine?" İşaret parmağımı tehditkar bir şekilde salladım.
" Bana bak! Benim sinirlerimle oynama. Yol açtığın şeyleri açtığın gibi kapatacaksın! Anladın mı beni!?" Ne ara olduğunu fark etmemiştim ama herkes dışarı çıkmıştı. Arkadaşları olacak kişiler hariç. Gökay Emir'in yanına geldiğinde.
" Yenge o konu birazcık karış-"
" Sen karışma!" İkimizin aynanda Gökay'a dönüp söylediğimiz şeyi gözlerimi kısarak ona dönmüştüm. O da benim yaptığımı yapıp gözlerini kıstı. Diğerleri ise gülüyordu.
" Bana bak sen kendini ne sanıyorsun ya! Beni kullanamazsın! Seni burada öyle bir hırpalarım ki feleğin şaşar!" Yandan kıkırdamalar gelirken.
" Asıl sen bana bak." Bana doğru yüzünü yaklaştırdığında boyumun kısa olmasıyla yüzleştim. Aman ne diyordum ben böyle!? "Sana karşı gelmeyip bir şey demiyorum diye asıl sem benim sinirlerimle oynamaya başlıyor hatta tepemin tasını attırıyorsun." Dediğinde arka taraftakilerin bir tek çekirdekleri eksikti. Ellerimi iki yanıma koyduğumda başımı kaldırdım.
" Ne yaparsın seni sinirlendirdim diye? Döver misin? Beni tekrar tehdit mi edersin? Ne yaparsın!? Ne yapa bilirsin sen bana en fazla!?Sen ve siz kendinizi üstün göre ama aslında hiç olan birisiniz! Anladın mı beni? Bir hiç." Yüzüme bir süre boş boş baktı. Bir süre boş boş baktığında zaman algımı yitirmiştim sanırım. Sözlerim ağır mı gitmişti? Yoo ağır değildi.
" Şimdi sıçtığımızın resmidir arkadaşlar." Arkadan bir fısıltı şeklinde söylenen ses ortamın sessizliği yüzünden her kesin duymasına yol açmıştı. Ve bunu söyleye Yağız dı. Ben boş boş siyah gözlerine baktığımda o da benimkilere bakıyordu. Ama bir boşluğa bakar gibi. Nasıl olduğunu anlamadan bir sırayı devirircesine itip yanımdan geçip çekip gitti. Ne olmuştu şimdi?
" Çok yanlış şeyi söyledin be, sahte yenge." Dedi, Utku. Bana sahte yenge hatta sırf yenge dediği için söve bilirdim ama sustum.
" Doğrular acıdır. Ve ben maalesef ki doğruları söyledim." Arkadaşlarından hiç birinin yüzüne bile bakmadan kapıya ilerledim.
Üçüncü ders edebiyattı ve hiçbir şey değişmemişti. Hatta bu sefer daha çok konuşulmuştu. Edebiyat kitap ve defterlerimi çantama yerleştirmeye başladım. Bir yandan da Ozan ve Ela dan fırça yiyordum. Tabi ki Ela'nın Ozan'ın kadar değildi sadece ona bu konuyu söylemediğim için biraz kızgın olabilirdi.
" Neden ya. Neden böyle şeyler hep ikizimin başına geliyor ve bana hiç söylemiyor Allah'ım." Bunu sinirle mi söylemişti yoksa alayla mı anlayamamıştım. Kalemlerimi kalamliğe yerleştirmeye başladım ve hiçbirine cevap vermiyordum. Çantamı koluma taktığımda sıramdan kalktım. Ara olduğu için herkes bir yerlere gitmeye başlamıştı ve ben kütüphane veya eve gidip uyumak istiyordum. Ama ilerleyememiştim maalesef. Ozan omuzlarımdan ittiğinde geri sırama oturmak zorunda kaldım.
" Neden neden peki? Neden böyle bir şey söyledi o kızın yanında? Siz gerçekten sevgili değilsiniz değil mi? O çocuk seni zorla kullanıyor." ikizim diye demiyorum ama ultra zeka bir şeydi kendisi. Sesimi çıkarmadım. Geçekleri söylemeyi hiç düşünmüyordum. Belki sonra çünkü bu konu hakkında konuşa bileceğim son kışı bile değildi kendisi. Malum olayın uzamasının sebebinde kendisinin de etkisi vardı. Derin bir of çektiğimde ayağa kalktım.
" Bu konuyu bugünlük konuşmak istemiyorum." cevap vermelerini beklemeden ikisini orda bırakıp hızlıca sınıftan çıktım. Sınıftan uzaklaşırken derin bir nefes verdim. En azından bugünlük kurtulmuştum.
Merdivenlerden inmeye başladığımda aklımda ilk derse girmeden önce Emir'e söylediklerim geldi. Üç derstir ses seda yoktu. Ve cidden ağır konuştuğumu düşünmeye başlamıştım. Ama ne olursa olsun pişman değildim. Merdivenlerin korkulukların yukarısından gelen sesle bir diğer adımı atmadan başımı arkaya çevirdim. Ama gördüğüm şey gözlerimin şaşkınlıkla açılmasına neden oldu. Yağız demirlere oturmuş hızlıca aşağı kayıyordu.
" Çakma yenge! Bekle." diye bir yandan da bağırıyordu. O sırada diğerleri de arkadan hızlı bir şekilde gelmiyordular. Ne oluyordu şimdi be? Yanıma yaklaştığında iki elinden destek alıp demirlerden yanıma atladı. Diğer ekipte yanıma varmıştılar.
" Geri zekalı. Demirlerden niye kayıyorsun mal?" dedi Gökay önümde nefeslerini düzene sokmaya çalışırken bir tandan da Yağız'a fırça atıyordu.
" Ne var lan! Kıskanmayın. Sizin gibi mal gibi koşmadım ben en azından." Diye kendini savundu. Başımı iki yana salladım. Cem bunların tartışmalarına yüzünü buruşturup bakarken araya girdi.
" Emir senin yanına uğradı mı hiç?" kaşlarımı çattım.
" Hayır. Neden?"
" Kavga ettiğinizden beri ortalarda yok. Kendisine de ulaşamıyoruz. Devamsızlığı da var kesinlikle bu sene mezun olamayacak." diye atıldı lafa bu sefer Gökay. Son cümleyi ağzında gevelemişti. Az önceki komik hallerinden eser yoktu. Herkesin asıl bildikleri hallerine bürünmüştüler. Korkunç, bakınca yönünü değiştirme hissini barındıran halleri. Tabi ki de bunu sadece tam olarak yüzlerini görmeyenler bu hallerine kanardı. Oysa ben kimse olmadığındaki hallerini az çok biliyordum.
" Sizin arkadaşınız değil mi ya? Siz iyi tanırsınız nereye gidebilip gidemeyeceğini." çantamın kolunu kavradığım da merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. " Yani umurumda değil." diye tamamladım cümlemi. Gidemez miydi bir yerlere? Benim böyle arkadaşlarım olacak iki dakika dayanamazdım. Ya gerçekten de alınmışsa? Ya bir şey olmuşsa kendisine? Başımı iki yana salladım. Olmamıştır. Ya olmuşsa? Durup çantamdan telefonumu çıkardım.
Anonim: Neredesin?
Anonim: İlk dersten gitmişsin.
Anonim olarak yassam hiç bir şeyi fark etmeyecekti. En azından nerede olduğunu öğrenirdim ve müdür yardımcısından fırçamı yememiş olurdum. Birkaç gündür baya gözüne batıyordum.
Otistik lider: Seni ilgilendirmez.
Doğruyu söylemek gerekirse verdiği cevaba hiç şaşırmamıştım.
Anonim: Arkadaşların seni merak etmiş.
Anonim: Yoksa beni ilgilendirmez nereye gittiğin.
Otistik lider: Onların beni aradığını nereden biliyorsun sen?
Anonim: Duydum bir yerden işte.
Otistik lider: Nerde olduğumu söylersem gelecek misin?
Durdum. Gider miydim? Hayır tabi ki de.
Anonim: Hayır.
Anonim: Ama sizinkilere söylerim. Merak etmemiş olurlar. Gelip alırlar seni.
Görüldü...
Çevrim içi...
Yazıyor...
Çevrim içi...
Yazıyor...
Otistik lider: Yorgunum. Gelmeyeceğimi bugün. Maçta iptal ben gelmiyorum bilsinler yeter .
Çevrimdışı...
Nedense içimden bir ses bu dediğine inanmamam gerektiğini söylüyordu. Derin bir nefes alıp arkama döndüm. Merdivenin ucuna oturmuş bana baktıklarını planlamıyordum.
" Tamı tamına 58 dakikam var." Telefonumu çantamın ön cebine attım. Onların yanına ilerlediğimde. " Nerede bula bilirim?" birbirlerine baktılar.
" Kimsenin gitmediği bir yazlıkları var. Poraz köyün oralarda. Oraya bakmadık." dedi Yiğit. Tamam dercesine kafamı salladığımda arkamı dönüp ineceğim sırada bir el kolumu tutup engel olmuştu. Başımı yana çevirdiğimde Cem di.
" Tek gitme bizde geleceğiz." komu bıraktı.
" Ben giderim." Diğerleri de ayağa kalktı.
" Eğer sinirliyse. Ki büyük ihtimale öyle, kimseyi gözü görmez." diye küçük bir açıklama yaptı Gökay. Ama kendisi bunu yaşamış gibi bir hal vardı.
" Umarım gözleri görür o zaman. Ben tek gidiyorum."
" Hay şansımızı sikeyim. İnatçılık konusunda aynısınız." Diye sitem etti, Cem. Omuz silktim. Onun inatçılığını bilmem ama ben cidden inatçı biriydim.
" Tamam. Konumu sana yollarız. Ama bir şey olursa kesinlikle ara." Başımı olumluca salladığımda okuldan hızlıca uzaklaştım.
Yağızın attığı konuma 25 dakikalık bir sürede gelmiştim. Ard arda dizili yazlıklar ve hemen önlerinde düz bir şekilde gözüken deniz vardı. Telefonumdaki konuma birde önümdeki yazlığa baktım. Konum burayı gösteriyordu. Eve doğru ilerlediğimde ön tarafta park edilmiş bir araba vardı. Buradaydı. İlerlediğime yukarı çıkan beş basamak ancak olan merdivenleri çıktım ve beni geniş bir veranda karşıladı. Buranın eski bir havası vardı ama bir yandanda modern. Verandada ilerlediğimde büyük camlardan içeri bakmaya çalıştım.Hiçbirşey gözükmüyordu. Kapıyı çektiğimde zorlanmadan açılmıştı.
Birkaç adımla salonun tam ortasına geldiğimde içerinin tamamen eski tarz olduğunu fark ettim. Eve ise çok hoş bir hava katmıştı. Salondan mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerlediğim. Kapısından içeri kısa bir göz attığım. Burada da yoktu. Aşağı katta olmadığını kanaat getirdiğimde yukarıya çıkan ahşap merdivenlerden yukarıya çıktım. Önümde kapısı açık olan bir oda gördüğümde kapısını yavaşça açtım. Burası bir çocuk odasıydı. Önümde araba şeklindeki yatağa baktığımda yüzümde bir tebessüm oluştu. Bu kimin yatağıysa arabalardan hoşlandığı çok belliydi. İlerleyip eğilip yatak örtüsüne dokunduğumda çarşafları bile küçük araba desenleri ile kaplıydı. Eğildiğim yerden toparlanıp asıl amacıma odaklandım. Odadan çıkıp yanındaki diğer odaya girdim. Bir ebeveyn yatak odasıydı. Sade bir şekilde döşenmişti. Komodinin üzerinde dikkatimi çeken bir şey oluğunda ilerleyip elime aldım. Küllüktü ve daha yanıyordu. Demek ki buradaydı. Ama sigara mı içiyordu? Üst kat da olmadığını anladığımda merdivenlerden aşağı indim.
Holde ilerlediğimde dışardan gelen top sesi ile hızlıca dışarı çıktım. Verandada ilerlediğimde binanın yanındaki Basketbol sağasını gördüm. Ve Emir de oradaydı. Topu yerde sektirip potaya doğru ilerlediğinde topu kavrayıp potaya yolladı çenberin etrafında dönmeye başladığında bir iki dönüş derken top potadan içeri girdi. Yerde duran topu alıp geri gitmeye başladığında tekrar sektirmeye başladı. İzlemeyi bırakıp verandadan aşağı inen medivenlerden aşağı indim. Potaya doğru tekrardan ilerlemeye başladığında sessiz ama hızlı adımlarla arkasından bir adım gerisinden ilerlemeye başladım. Topu tutup kavradığı gibi arkasına çıkıp topu alıp ben potadan içeri yolladım. Top tek atışta çemberin içinden girmişti. Arkama dönüp onla karşı karşıya geldiğimde gözleri büyümüş şaşkınlıkla bana bakıyordu. Hep sen mi beni şaşırtacaktın? Konuşacak gibi oldu ama sustu. Gözlerini kısıp gözerime baktığında
" Ne işin var senin burada?" omuz silktim.
" Bu seferde ben seni şaşırtayım dedim."
" Bir hiç olan kişilere karşı böyle olamamalısın." Gözlerimi kocaman açılırken cidden buna sinirlene bileceğini hiç düşünmediğimi fark ettim.
" Ben onu aslında... Şey aslında," Ne oluyordu ya bana? Gözlerimi kısıp yüzümü ovuşturduğumda Emir başını iki yana salladı.
" Söylenen söylendi ve hayır alınmadım. Lafının arkasında durmalısın."
" Ben onu ciddi bir şekilde söylemedim!" diye çıkıştım en sonunda. Öylemi dersin dercesine tek kaşını havalandırdığında.
" Ne şekilde söyledin peki?"
" Bana bak antipatik şerefsiz. Benim sinirlerimi bozma!" Yüzünde bir sırıtış yer alırken kendisine yeniden sövdüğümü fark ettim.
" Sende beni hep sinirlendirmeyi başarıyorsun ne yapa bilirim? O zamanda ağzımdan kaçan birkaç şeyden biriydi." diye kendimi savunmaya aldım.
Arkasına dönüp ilerlediğinde bende arkasından ilerledim. Deniz kenarına geldin de kendini denizin önüne konulmuş olan banka attı. Bu haline kaşlarım çatık bir şekilde baktığımda
" Bana bak ağzı bozuk kız."
" Benim ağzım bozuk değil bir kere." dediğimde önüne dikildim. Öyle olsun dercesine kafasını salladığında.
" Yarım saatin kadar kaldı gitsen iyi olur."
" Hayır. Sende geliyorsun." Elindeki taşı denize attığında yüzünü kaldırıp bana baktı.
" Çocuk sinirlerimi bozmaya başlıyorsun. Sabrımın sınırını çoktan aştım." Ellerimi belime yerleştirdiğimde.
" Sensin çocuk lan." çocuk muş muş. " Senin sinirlenmediğin zaman yok."
" Olsun o zaman. Lütfen nasıl geldiysen öyle geri git." Her yaptığım şeyden, her dediğim şeyden pişman olan ben şimdi diyeceğim şeyden de pişman olacaktım. Cebinden sigara çıkartıp yaktığında şaşkınlıkla ona bakıyordum.
" Sen sigara mı içiyorsun?" Omuz silkti.
" Nadiren." durup ona baktığımda kaşlarını çatıp bana baktı "Cevabını aldığına göre gide bilirsin." arkamı dönüp bir kaç adım attığımda duya bileceği bir şekilde
" Okulun popüler çocuğu sevgilisini kura çekimine başkasıyla katılmasına göz yumuyor." Diye yürümeye devam ettim. Ağzımı çamaşır suyuyla yıkayacaktım eve gidince kesinlikle. Bir cızırtı sesi geldiğinde göz ucuyla arkama baktım. Yaktığı sigara denize düşmüş ve sönmüştü. Tamam. En azından iyilik etmiş olurdum.
Arkasına dönüp bakmadı. Ben giderken oturmaya devam ediyordu. Ama içimden bir ses geleceğini söylüyordu. Oyununu kabul etmiş oluyordum. Ama bu başımıza neler açacağını bilmiyordum
YEN BÖLÜM SOONUUU.
Bu bölüm bir kısmı silinmişti tekrar düzelttim. Eğer sonradan okuyanlar yorum yapmayı unutmasıııın
Seviliyorsunuz...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 226.87k Okunma |
14.8k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |