
Merhaba sevgili okurlarım.
İyi misiniz m? İyi olun iyiiiii
Bir bölümle daha karşınızdayız. Umarım severseniz.
Bu bölüm birazcık geç geldi ama diğer bölümün telafisi olarak biraz uzun bir bölüm yazdım.
İyi okumalar dilerim. Yorumlarınızı bekliyorum. Oy vermeyide unutmayın lütfeeen
Hoca cidden canımızı okumuştu. Bence baya abartmıştı da neyse bir insan bu kadar abartamaz ya.
" Allahtan eve gitmişim son dakika. Yemin ederim boku yerdim." Ceketimi giyip koltukta uzanan Ozan'a baktım.
" Sen boku yemedin tabi ki." Belimi tuttum " Biz bokun alasını yedik." Güldü. Karnının üzerine yatıp bana baktı bende o sırada ayakkabımı giymeye başladım.
" Sen nereye?" Son bağcığı da bağladığımda ayağa kalktım.
" Markete gidip geleceğim." Annemler aramıştı yarın geleceklerini söylemişlerdi ve bende onlara bir şeyler hazırlamak istiyordum. Yanındaki telefona uzanıp bir şeye baktı.
" Bu saatte mi?"
" Saatin neyi var? 9 daha gidip gelirim." Koltukta oturur hale geldi.
" Tamaam Dikkatli ol." dediğinde kapıyı açıp dışarı çıktım.
Asansöre doğru ilerledim. Tuşa basacağım sırada yanına asılan bozuktur yazısını gördüğümde kendi kendime şansıma sövdüm. Bu günü şansımın olmadığı günlerden biri olarak tarihe geçmek istiyorum kesinlikle. Oflaya oflaya merdivenlere ilerledim. Yorgundum zaten. Benim şansızlık seviyesi son reddindeydi artık. Fazlası olursa kalp krizi geçirirdim kesinlikle. Merdivenin son basamağında nefes nefese kaldığımda elim kalbime gitti. Çok hızlı atıyordu. Nefesimi kontrol etmek için derin derin bir nefes alıp verdim. Kalp atışlarım normal ritmine dönerken apartmandan çıktım. Birkaç insanın ancak olduğu sokaklarda yürümeye başladığım. Cebimden telefonumu çıkartıp Emire yazmaya başladım anonim olarak.
Anonim: Tamam. Bulaşıklar cidden yorucuymuş.
Anonim: Sen neredesin kim bilir bu saatte? Veya ne yapıyorsundur?
Görüldü...
Yazıyor...
Otistik lider: Sen ilk defamı yıkıyorsun bulaşık?
Anonim: Hayır. Sadece bugün yorucu bir gündü. Bulaşık dan kolay ne var.
Otistik lider: O zaman oturuyorsundur şimdi.
Anonim: Hayır. Dışarıdayım.
Otistik lider: Yorulmamış mıydın sen? Cidden tuhaf birisin.
Anonim: Yarın annemler gelecek. Onlara bir şeyler yapmak istiyorum. Malzemelerde eksik olunca yapamadım.
Otistik lider: Sen yemek yapmayı biliyor muydun? Hiç öyle bir hava vermiyorsun da.
Anonim: Bunu bir hakaret olarak sayıyorum.
Anonim: Yemek yapmayı tabi ki de biliyorum.
Otistik lider: Ne bileeeeyim şimdi.
Diğerlerine cevap veremedim çünkü marketin önüne gelmiştim. Telefonumu ceketimin cemine koyup içeri girdim. Elimdeki poşetlerle marketten çıktım. Tamam az önce uzun olmayan yol şimdi uzun olacaktı. Marketi almış gibi hissediyordum. Sokaklar daha sakin hal alırken kaldırımda yürümeye koyulmuştum. Sağa döndüm. Şimdi şuracıkta yığıla bilirdim. Yürümeye devam ettiğimde de durmak zorunda kaldım. Adamı yakasından tutup duvara yapıştırdıklarında ard arda yumruk atmaya başladılar. Daha kötüsü olamaz dediğimde neden daha kötüsü benim başıma geliyordu? Tamam beni fark etmeden gidebilirdim. Geri dönüp bir adım attığım da geri durdum. Ben ne yapıyordum böyle? İzin mi verecektim buna? Adamlara doğru döndüm.
" Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!?" Tamam sıçıştım. Adamlar aynanda bana döndüklerinde ölümüne dövdükleri kişiyi de görmüş oldum. Ama görmeseydim daha iyiydi sanki. Genç birine benziyordu. Hatta yüzündeki yaralar olmazsa benimle yaşıt bile diye bilirdim. Ağzını yüzünü dağıtmışlardı. Yüzüm buruşsa da toplamak zorunda kaldım çünkü soruma karşılık kükrercesine adamlardan biri cevap vermişti.
" Sana ne lan! Sen bizimi izliyordun!!?" Ben bu soruya cevap veremezdim bayım üzgünüm. Dudağımı ısırdığımda.
" Böyle bir hakkınız yok. Çocuğu rahat bırakın." Dedim. Kaşınıyordum. Ben neden bırakıp gidemiyordum ki? Bana neydi? Çocuğu döven adam güldü ardından da diğerleri.
" Duydunuz mu? Çocuğu rahat bırakın dedi hakkımız yokmuş? Bırakmazsak ne olur kız çocuğu?" Ne mi olur? Adamlardan biri bana doğru yaklaşırken bir adım geriledim sonra ise tamamen arkamı dönüp koşamaya başladım.
" Nereye gidiyorsun lan sen! Kaçma."
Arkama bile bakmadan koştuğumda poşetler orada kalmışı ama bu düşüneceğim son şey bile değildi bu durumda. Sağa döndüğümde koşmaya devam ettim. Daha kötüsü olamaz dediğimde hep daha kötüsü oluyordu. Bu kelimeyi kesinlikle kendime yasaklamalıydım. Bir ara sokağa girdiğimde hızımı kesmeden koşmaya devam ettim. Arkama baktığımda 3 adamında peşimde olduğunu gördüm tamam çocuk kurtulmuştu ama ben sıçmıştım. İki katlı restorandın yangın merdivenlerine çıkmaya başladım.
" Kaçman bir işe yaramayacak." Adamın sözünü duymazdan gelip çıkmaya devam ettim onlar ise tam arkamdaydı. Şuan şu yaşadıklarımla 2 sezonluk bir dizi çıka bilirdi. Restorandın çatısına çıktığımda etrafıma baktım. Yolun sonu diye buna derdim. Ortaya doğru geldiğimde uzun adamlardan biri.
" Evet şimdi ne yapacağını çok merak ediyoruz" Dediğinde bir yandan da bana doğru geliyordu bense uca doğru geliyordu. Ayağım boşluğa dank geldiğinde durmak zorunda kaldım. Göz ucuyla arkama baktım. Bir buçuk kat bile olmadığını fark ettim ama yine de yüksekti. En azından bana göre.
" Yolun sonu. Uzatma. Çıkış yok. Kaçman imkansız.." Arkama baktım tekrardan. Tek şans bu gibi gözüküyordu. En fazla bir yerimi incitirdim. Adamlara baktım.
" İmkansız diye bir şey yoktur belki." Adamlar birbirine baktığında kendimi aşağı bıraktım.
Ağzımdan çığlık koparken kendime ağız dolusu sövdüğüm. Gözlerim birini far ettiğinde kucağına düşmüştüm bile.
"Siktir ya!" Düştüğüm kişinin üstüne bileğimi tuta tuta kalktım.
" Şey özür dilerim." Yüzüm buruşurken yukarıya baktım. Adamlar gözükmüyordu.
" Sen. Nasıl?" Tekrar aynı kişiye baktığımda gözlerim kocaman oldu.
" Emir?" Beni baştan aşağı süzdüğünde gözleri ayağımda takıldı.
" Sen salak mısın kızım!? Niye kendini oradan atıyorsun!? Ya bir şey olsaydı?" Sesi tonu yükselmişti.
" Olmadı ama." yürümeye meğillendiğim de ayağım sızladığı an kalmıştım öylece.
" Hadi ama be." Eğilip bileğimi tutum. Şans bize milyonda bir uğrardı zaten. Hem benim ayağım burkulurken Emir'e nasıl birşey olmuyordu? Fizik kuralı nerede burada!?
" Ayağını mı burktun?" Bu dediğine sinirle ya sabır çektim.
" Yok ayağımı burkmadım. Görmüyor mu? Hem sana niye bir şey olmadı?" Güldü.
" Gel buraya yer cücesi." Kaşlarımı çattım. Bana yaklaştığında kucağına almayı meylendiği an geri çekildim seke seke.
" Teşekkürler ama ben yürüye bilirim." Bana öylemi dercesine baktığında yana çekildi bekliyorum dercesine. Bir adım attığımda küçük bir sızıydı bir adım daha bir adım daha derken ayağıma giren büyük bir ağrıyla kala kaldım.
" Yani bir insan kendini oradan niye atar?" Diye kırkıncı kez sordu. Arabadaydık. Gerçekten de yürüyemediğimde Emir'i zorlamadan onun arabasına binmiştim.
" Şey. Aslında zorunda kaldım." Kaşlarını çatıp şaşkınlıkla beni dinledi ilk yardım çantasını arabadan çıkartırken. " Bir adamı öldürürcesine dövüyorlardı yardım edeyim derken olan oldu işte." dedim elimi başıma koyarken. Ben bela paratoneriydim sanırım.
" Sana mı düştü milleti kurtarmak? Sana ne. Sen niye bulaşıyorsun? Senin canın bu kadar kıymetsiz mi yer cücesi." Kaşlarım havaya kalktı şaşkınlıkla.
" Milleti kurtarmak bana falan düşmedi. Ben bir canı kurtardım. Hem bana bir daha yer cücesi dersen yemin ederim buradan şuanda kalkıp giderim!" sırıttı. Alay ve inatla
" Tamam yer cücesi." dediğinde arabanın kapısını açtığım gibi kapanması bir oldu. " Tamam demedim bir şey otur. Hem doktora gitmemekte emin misin?" Elindeki kremi çıkarttığında kapağını açtı. Elindeki kremi bir hışımla elime aldığımda melül melül bakıyordu.
" Kendim süre bilirim." Kremi işaret parmağıma birazcık sürdüm. Krem kutusunu geri uzattım. " Eminim. Gitmeyeceğim hastaneye falan." Kremi bileğime sürdüğümde krem sürdüğüm elimi tutup kendine çekti. Bir mendil çıkardığında elimi silmeye başladı. Sesimi çıkarmadan silmesini bitirmesini bekledim. Yüzünü incelemeye başladım. Gözleri siyahtı. Siyahın en koyusuydu ama saçlarının sarışın mi kumral mı olduğunu anlayamamıştım. Sarışın desem değil kumral desem değildi. Dur bir dakika ben ne yapıyordum. Başımı iki yana salladım. Emir mendili arkasındaki çok konteynıra fırlatırken tam isabet olmuştu. Lanet başketbol yetenekleri.
" Tamam o zaman. Seni eve bırakayım." Başımı olumluca salladım.
Eve gidene kadar konuşmamıştık ikimizde. Evin önüne geldiğimizde arabayı durdurdu.
" İyi geceler yer cücesi." Tamam cidden pes ediyorum artık o bana derse bende ona derdim.
" İyi geceler sırık." Güldü. Hem de en genişinden.
Ben onu arkama aldım ve apartmana yürümeye başladım.
Veeee bölüm sonu.
Bölümü nasıl buldunuz? Sizce nasıldı?
Bölüm duygularınızı alır mıyız?
Kafanıza taakılan soruları buraya alayım.
Diğer bölüm sizce nasıl olur? Beklentikeriniz neler?
Diğer bölümde görüşmek o zaman sevgili okurlarım.
Seviliyorsunuz...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 226.87k Okunma |
14.8k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |