35. Bölüm

27. Bölüm

The_Older
the_older

Selamlar. Merakla beklediğiniz bölümü sonunda yayınlamış bulunuyorum. Umarım severek okursunuz.

Sevmezseniz söyleyin lütfen bölüm sonuna. Yorum yapmayıda unutmayın

Sizi fazla tutmadan bölüme geçiyorum.

Oy sınırı 90. Yorum sınırı herzamanki gibi koymuyorum. İyi okumalar dilerim.

Seviliyorsunuz <3

-----------------------------------------------------------------------------------

Amele Yanığı

 

Arızalı: EeEeEeEeyyyy ahaliiiiii dileyin benden ne dilerseniz.

Aras: Oğlum sen arızalı mısın??! Burada 4 kişiyiz zaten hangi evrenin halkına sesleniyorsun??

Suç Ortağım: Biz kendisini okulca ne olduğunu çözemedik Arascığım takma

Arızalı: Lan şimdi böylemi olduk?

Suç Ortağım: Ben bir şey demedim sen alınıyorsun

Arızalı: Tabi canım tabiii. Aras gelince unutulduk

Aras: Gece mesajlara bakıp cevap vermemeye devam mı edeceksin? Bu artık nereye kadar sürecek?

Suç Otağım: Geceeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee cidden artık sıkmaya başladı. Dön gerçek hayata

Arızalı: İkizimin ismini duyarken bile tırsmam normal gelemiyor artık bana abi ya. Akşamleyin odasından farem'i alayım derken fareyi kafama fırlattı aq. Kendi canımdan çok fareye acıdım bin lira vermiştim😭

Arızalı: Zaten bir haftaya yakın vampir gibi. Sabahleyin odasında çıkmaz; geceleyin olup olmadık yerlerden çıkar

Arızalı adlı kişiye cevap veriyorsunuz Ben: Ben mi dedim sana ona o kadar para ver diye sinirlendirme beni yemin ederim gelir oyuncu konsolunu kırarım gözünün önünde

Arızalı: Böyle bir şey yapamazsın

Ben: Görmek ister misin

Arızalı: Sağol, kalsın canım tatlım minnoş tombik ikizim

Ben: Böyle yola gel.

Arızalı: He bide şey vardı... Mal, beyinsiz ikizim benim (19.05)

Arızalı: Cevap vermedi. Kendimi korumam lazım mı? Aynı evin içinde kendimi hiç güvende hissetmiyorum.

Arkadaşlar başıma bir şey gelirse sorumlusu ikizimdir.

Aras: Sanırım birazcık sıçmış olabilirsin Ozan. Üzgünüz(kesinlikle üzgün değiliz)

Suç Ortağım: Ozan bilgisayar oyunların, oyun konsolosun, krampon ve formaların şuanda açık alanda mı?

Arızalı: Evet. Neden sordun?

Suç Ortağım: Sen neredesin?

Arızalı: Dışarıda

Suç Ortağım: Ben olsam içeri girerdim.

Aras: Ohaaaa krampon ve formalara dokunmaz de!

Suç Ortağım: 😐

Aras: Ela, Ozan aktiflikten çıktı (19.30)

Aras: Ela, Ozan cevap vermiyor. Gece yapmaz böyle bir şey değil mi lan. İkisi de ortalıktan kayboldu. (19.36)

Suç Ortağım: Hiç bilmiyorum. Gece'nin bu saatten sonra ne yapacağını ben bile bilemem. Ozan ne bok yiyorsa yesin artık bir zahmet

Arızalı adlı kişiyi çıkardınız...

Suç Ortağım: Aha geldi.

Ne yaptın? Bir şey yapmadım de

Aras: Lan! Çocuğu niye çıkardın

Ben: Dedikleriine saysın hiç bir şeyde yapmadım.

Sadece imzalı formasını çöpe attım.

Aras: Ne dedin? ne dedin?

Suç Ortağım: Neeeeeeeeeeeeeeee!? Şakaaa.

Aras: Tek bir şey diyeceğim. Canını vere vere imzalattığı formayı mı attın?

Ben: Sanırım evet. İçim acısa da umurumda olmadı gözümü kırpmadan attım pişmanda değilim.

Aras: Ama sanki bunu sana karıştığı için değil de bir bakıma benim soruma cevap vermemek için yaptığın.

Ben: Ne alaka? Yok tabi ki de öyle bir şey. Sorunu yanıtlamamak için yapmadım.

Aras: Ne için yaptın peki?

Ben: Canımı sıktığı için

Aras: Gecee.

Suç Ortağım: Offf tartışmayıın yeter artık.

Aras: Sadece doğruları söylemesini istiyorum. Tartıştığımız falan yok yani.

Ben: Doğrular bu. Konuyu falan da değiştirmiyorum

Aras: Peki neden o günden beri mesajlara bakmıyorsun Gece? Neden kendini kapattın? Değer mi böyle biri için?

Suç Ortağım: Aras yeter artık konuyu kapatın. Bence fazla uzadı

Ben: Sen hiç sinirle zorba bir pisliğe yazdın mı Aras?

Dur ben tahmin edeyim yazmadın.

Peki o zorbanın teki ansızın sana çarpıp üstüne kahve döktü mü? dur bunu da tahmin edeyim dökmedi.

Peki biri gelip evine seni sorarken hastaneye götürmek isteyip sonra bir tartışmanın ortasında senin sinirle ağzından çıkan şeyi sorgulamadan kanıtlamak için dudağına yapıştı mı? Dur bunu da tahmin edeyim. Hayır!

Aras sen bir gün gelip o çocuğun kalbini kırdın diye onun peşinden vicdan azabı çekerek gittin mi? Ben gittim ve onu zorla kışkırtarak balo kura seçimine getirdim. Ve geldi. Aynı günün sonrasında seni ansızın çağırıyor aynı yere ve sana ailesinden bahsediyor ve sonra ağzında bir şey kaçıyor ve bir bakıyorsun ki anonimin sen olduğunu biliyor.

Aras: Gece ben

Ben: Acı veren şeyler unutulmuyor Aras. Her insan, aşık olduğunda, kendine bir kiralık katil tutmuş olur. Ve o kiralık katil az kalsın beni öldürüyordu

Aras: Tamam birazcık saçmaladım.

Aras: ama unutamıyorsun Gece. Her geçen gün bitiyorsun.

Ben: Unutmak kolay olmuyor. Her şey de olduğu gibi

 

Gözlerimi açtığımda uykuya ne ara daldığımı anlamaya çalıştım. Uymuş muydum? Gözlerimi kısarak etrafıma baktım odamın perdeleri çekilmişti. Büyük ihtimalle annem sabahleyin odama gelip açmış olmalıydı. Bir kaç haftadır huy edindiği bir şeydi. Odamın perdelerini erkenden çeker odaya güneşin girmesini sağlardı. Sorduğumda ise. Güneş her zaman her şeye iyi gelir deyip geçiştiriyordu. Ama bir yandan benim için üzüldüğünden yaptığını anlamam zor olmuyordu. Yaşadıklarım ve yaşadıklarımın tekrar olmasında korkuyordu. Ben ise okuldan geldiğim gibi odamdaki perdeleri çeker kapatırdım. Nedense hep biri beni izliyor gibi gelirdi. Halende öyleyim. Buda benim birkaç haftadır edindiğim huylardandı. Annemde açmayacağımı bildiği için sabahleyin erkenden açıyordu. Belimdeki yara halen tam olarak geçmemişti ve arada varlığını belli ediyordu. Onun dışında hiçbir şey de yoktu. Aras. Aras ilk günden beri yanımda olan kişilerden biriydi yanımda olmuştu ve iyi biriydi.

Yataktan atlayıp hemen karşımda olan pencereye doğru ilerledim. Son bir adımı da atıp pencerenin önüne geldim. İki elimi cam çerçevesine yaslayıp etrafıma baktım. Güneşi kapatan küçük bir bulut vardı. Onun dışında hava oldukça açıktı ama soğuk olduğunu buradan bile anlaşılıyordu. Güneş ışığı birden yüzüme vurduğunda gözümü kısmak zorunda kaldım. Tenime vuran sıcaklık içimi ısıtırken ışığın etkisi azalmaya başladığında aşağıda gözüme küçücük bir şey takıldı. Gözümü kısarak daha dikkatli baktığımda bunun geçenleyin ki küçük kedi olduğunu anladığım an bulunduğum yeri terk etmemde bir oldu. Saçımı hızlıca tarayıp üstümü değiştirmeden üzerime bir mont alıp odamdan çıktım. Aşağı merdivenlerden sessizce inip uzun koridorda yürüdüğümde parmak uçumla kalkıp oturma odasına baktım. Annem üzerine bir örtü alıp uzandığını gördüğümde onu uyandırmadan çıkış kapısını ilerleyip dolaptan ayakkabımı alıp hızlıca giydiğimde bağcıklarımı bağlama zahmetine bile girmeden kenarlarına sıkıştırdım. Apartmandan çıktığım an soğuk hava kendini belli etmişti bile.

Kendi odamın dışardan önüne geldiğimde pencereden baktığım kısma baktım kedi aynı şekilde duruyordu ama benim geldiğimi anladığı an başını bana çevirmiş kuyruğunu sallamaya başlamıştı. Bu yaptığı şey yüzümü güldürürken kediye doğru adımlarımı hızlandırdım. Aramızda bir metre kadar kaldığında başını yana eğmiş bana bakmaya başlamıştı. Tek dizimi yere koyup elimi kediye doğru uzattım. Kendi etrafında döndüğünde yüzüm düştü. Tam gelmeyecek diye ayağa kalkacağım sırada önünü bana dönüp üstüme atlamıştı. Patileri beni sıkıca tutarken yüzünü yüzüme sürtüp mırıldanmaya başlamıştı. Yüzümdeki tebessüm büyümüştü. Elimle kedinin kafasını okşadığımda geri yere inmişti kucağımdan.

" Senin beni sevip sevmediğini bir türlü anlamıyorum şapşik şey." Diz çöktüğüm yerden kalkıp kediye baktım. Uzun kuyruğu kendi etrafında dönmesi sonucunda burnuna değmiş ve hapşurmuştu. " Hem şapşik, hem şirin, hem de kaba nasıl ola biliyorsun acaba?" Rüzgar aniden sert bir şekilde estiğinde gözlerimi kapamama ve titrememe neden olmuştu. Hava fazlasıyla soğuktu. Rüzgar hafiflediğinde kediye baktım. Yüzünü fazlasıyla kabarık olan kuyruğuyla kapamıştı. " Hava soğu. Sen buraya nasıl geldin acaba bu soğukta? Seni evime götüreyim mi ne dersin?" Sanki dediğim şeyi anlamış gibi kuyruğunu sallamış ve kendini bana sürtmeye başlamıştı. " Bunu evet olarak mı kabul etmeliyim?" bu sefer sadece bir mırıldama gelirken eğilip kediyi montumun içine ne boğulmasına nede üşümesine sebep olmadan güzelce yerleştirmiştim. Kendisi de memnun değil diyemem. Kafasını göğsüme koymuş gözlerini kapamış sadece mırıltıları duyuluyordu. Bu sefer huysuzlanmamış, mızmızlanmamıştı.

Apartmandan içeri girip merdivenlerden yavaşça çıkmaya başladım. Dairemize geldiğimde ayakkabımı çıkartıp hafif aralıklı bıraktığım kapıdan sessizce içeri girdiğim. Kapıyı tek ayağımla arkamdan kapattığımda salona göz uzuyla bakmıştım. Annem halen yatıyordu. Yukarı çıkan merdivenlerden sessizce odama çıktım. Arkamdan kapıyı aynı şekilde sessizce kapatıp yatağıma ilerledim. Yatağımın üzerine oturduğumda montumun içerisinden ilk önce başını çıkarıp etrafı süzdü. Gözleri kocaman olurken montumdan çıkamaya çalıştığını anlayıp fermuarı sonuna kadar çekip çıkmasını sağladım. Kendini gerdiğinde yatağımdaki pelüş ayıyı görüp kulaklarından tutup çekmeye başladığında bir kere daha tatlılığıyla yüzleştim. Bu kedi kesinlikle çok tatlıydı. Bir bakıma getirdiğime sevinsem de bir bakıma da ailesinden ayırdığım aklıma geliyordu. Bir kaç hafta diye geçirdim içimden. Birkaç haftadan bir şey olmaz. Üstümdeki montu çıkartıp yatağın kenarına atıp komodinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım.

7.26

Mutfağa hızlıca inip bir kaba süt ve bir ara kedi diye tutturup illaki alırım diye aldığım mamaları ayrı bir kaba koyup tekrar odama ilerledim. Odamın kapısını arkamdan kapatıp çalışma masamın yanına köşeye mama ve sütü koydum. Geri ayağa kalktığımda kedi kulaklarını kemirdiği ayıda olan dikkati dağılıp çalışma masamın yanına koyduğum kaplara pıtı pıtı yürümeye başladı.

" Ben okuldan gelene kadar umarım yeter sana. Fazla yaramazlık yapayım deme?" Etrafıma baktım. Sonra ise sütünden kafasını kaldırmış azarlandığını anlıyormuş gibi bana baktığında devam ettim. " Kıyafetlerimden, makyaj malzemelerimden ve kapıdan uzak dursan yeter. Annemlere ben seni göstereceğim. Sürpriz yumurta gibi ortaya çıkmanı istemiyorum." Daha ismini koymadığım kedi benim dediklerimi takmayarak geri mamasını yemeye koyuldu.

Derin bir nefes alıp kediyi kendi halinde bıraktım. Yatağımın üzerine oturup yatağa fırlattığım telefonumu elime aldım. 7.40 geçiyordu. Telefonumu geri bırakıp okul üstümü giyinmeye koyuldum. Son olarak gömleğimi üzerime giyerken duraksadım. Korkma. Gömlek yanık kremi. Tabi birde çantan. Dediğinde şaşkınlıkla ona bakmıştım. Cidden bana mı almıştı? diye düşünmüştüm. Gerek yoktu. Deyip çantamı elinden almıştım İtiraz etme, lütfen. Deyip tekrar uzattığında bu olayın daha fazla uzaması için gömlekle ilacı aldım. Teşekkürler. Dedim tebessüm etmeye çalışarak. Lafı olmaz. dediğinde tebessüm etmişti. İçtenlikle. Gülümseyerek. Aklıma saçma sapan gelen anıyı kapımın çalması ile bölünmüştü.

" Kızım, Ozan seni aşağıda bekliyor hadi." Annemdi. En son koltukta uyumuyor muydu? Gömleği hızlıca kollarımdan geçirip düğmelerini kapadım.

" Tamam anne!"

Saçımı toplayıp dağınık bir topuz yaptığımda çantamı koluma takıp odadan çıkmadan önce yere bıraktığım yastıklardan birinin üzerine kıvrılan kedinin kafasını okşayıp odamdan aynı aceleyle çıktım.

Ayakkabılarımı giydiğimde arkamdan dairenin kapısını kapatıp apartmanın merdivenlerinden aşağıya inmeye koyuldum. Apartmanın kapısını ittiğimde karşımda beklemediğim iki kişi daha vardı. Aras ve Ela.

" Siz. Sizin ne işiniz var burada?" Kapı arkamdan kapanırken Ela'nın omzuna tek kolumu attım her ikisine de bakarak.

Aras omuz silkti. " Ozan senden korkuyor mu ondan bizi çağırdı." Kaşlarım isteksizce havalanırken Arasın yanındaki Ozan'a baktım.

Ozan gözleri kocaman bir şekilde Aras'a baktı. " Ne yalan atıyon lan şerefsiz!?" deyip ensesine şamarı yapıştıracağı sırada Aras geleni fark ederek kendini ileri atarak son anda kurtulmuştu yiyeceği şamardan.

Ela yanımda derin bir nefes alıp verdiğinde başını iki yana salladı. " Şaka yapıyor geçe yaa. Senin için geldik tabi ki de." Ozan'a gözlerini kısarak baktı. " Yoksa bu hıyarın canı cehenneme."

" Kızım senin bana garezin mi var? Bir kere ya bir kere korusan ne olur?" dedi Ozan isyan ederek. Kolumu Ela'nın omzundan çektiğimde saçlarını geri atıp önden beni de sürükleyerek yürüdü.

Ara " Boş ver koçum. Kızlar insanın ömrünü kısaltır." dedi biz yürümeye devam ederken.

Son olarak Ozan'ın " Abi harbi ben ne yaptım şimdi ya!? İkizim bir yandan bu bir yandan." dediğini duydum. Arkamızda kalışlardı büyük ihtimalle. Erkek erkeğe birbirlerini destekliyordular şimdi.

" Ela." Dedim bir anda. Hıhı diye dinlediğini belirttiğinde önümdeki küçük taşı ayağımla vurduğumda devam ettim konuşmaya. " Ozan'la aranızda bir şey mi oldu?" Birden durup bana baktı.

" Bu nerden çıktı şimdi?" Dedi.

Omuz silktim. " Ne bileyim bu günlerde sanki aranızda bir şey olmuşta kavga etmiş gibisiniz."

Başını iki yana salladı. " Hayır. Hiçbir şey olmadı. Sadece..." Durdu. Yanaklarını şişirip başka bir şeylerle ilgileniyormuş gibi gözlerini etrafta gezdirdi.

" Sadece? Sadece ne Ela?" dedim. Gözleri yerden yüzüme doğru çıktığında Eee dercesine baktım.

" Bilmiyorum. Sadece seni bilmiyorum. Birkaç haftadır fazlasıyla soğuk davranmaya başladı. Ben onla yine de konuştum ama her zaman tersledi. En sonunda bende konuşmayı kestim. Sonra," durdu. Kaşları çatıldı. Sanki o anı tekrar yaşıyormuş gibi. " Donra birden konuşmaya başladı özür diledi. Neden yaptığını o da bilmiyormuş falan." Durdu ve yürümeye başladı birden.

" Eeee sonra? Falan filanı ne? Sonra ne oldu?" Diye bende ona ayak uydurmaya çalıştım.

" Sonrasını biliyorsun işte. Böyleyiz." Dedi.

Sonra ise yol boyunca konuşmadık. Aras bizim yanımızdan ayrılıp kendi okuluna giderken izim tarafta ise sessizlik hakim bir şekilde okula ilerledik.

Okula vardığımız da zil daha çalmamış ve herkes kendi aralarında konuşup, oyunlar oynuyordular.

Ozan önümüze geçip " Ben bizimkilerin yanındayım. Siz gidin." demiş ve ileride sahada olan arkadaşlarının yanına koşmaya başlamıştı.

Ozan giderken Ela ile birlikte okulun merdivenlerinde çıkıp içeri girdik. Dördüncü kata çıkmak üzere merdivenlere ilerleyeceğim sırada Ela kolumdan tuttu.

" Kantine inelim. Sınıfa sonra çıkarız. Hem," durdu derin yanaklarını şişirip geri indirdiğinde dikkatle onu dinliyordum. " hem biraz konuşmuş oluruz." Kaşlarım çatıldı.

" Ozan hakkında ise ona sorarım ben. Neden böy-" Başını iki yana sallamış başını yana yatırarak bana bakmıştı.

" Seninle ilgili." Başımı hızlıca iki yana salladım. Kesinlikle bu konuya girmek istemiyordum.

" Hayır Ela. Kendim hakkımda hiçbir şekilde konuşmak istemiyorum." dedim Elimi Eladan kurtarmaya çalıştığımda kendinin arkasından kantine sürükledi beni.

Kantinin kapısını ileri iterek açtığında ilk içeri giren o oldu arkasında ise derin nefes alıp vererek ilk adımı attım. Kantinin içinde bakışlarım dolaşırken bugünde her zamanki gibi kalabalık olduğunu söyleye bilirdim. Ela içeride cam kenarında bir masa tutarken ilerleyin karşısına sandalyemi çekip oturdum. Kollarımı karnımın hizasında bağlayıp sadece karşımdaki Elaya bakmaya çalıştım.

" Gece bir haftadır hiç bir şey anlatmıyorsun. Yani o olaydan beri." Yutkundum. Aklıma o gün olanlar gelip geçerken tekrar konuşmaya başladı. " Noldu Gece o gün? Neden o gün sinirle çıkıp karakoldan çıktın hızla?" Durdu konuşmamı bekledi. Ama bir an sanki aklına bir şey gelmiş gibiydi. Her ne düşündüyse yutkunmasına sebep olmuştu.

" Konuşmama hakkımı kullanmak istiyorum." Dedim sadece ama anında başını iki yana sallamıştı.

" O hakkını fazlasıyla kullandığını düşünüyorum." haklıydı. Kullanmıştım. Hem de fazlasıyla.

Gözlerim kantinde her bir masanın üzerinde gezdi. Her masa, her köşede. Ama sol çaprazımızda göz göze geldiğim kişi yutkunmama neden olmuştu. Emir. Yağız, Cem ve Gökay ile oturuyor bir şeyler konuşuyordular sinirle. Daha doğrusu onlar Emire bir şey anlatıyor Emir'in ise gözleri buraya dalmış gibiydi. Göz göze geldiğimiz an başımı hızla Ela'ya çevirdim.

" Eee Gece." dedi tekrardan. Yutkundum. Konuşsam da duyamayacak mesafedeydiler. İçimde tuttukça canım yanıyordu. Ve artık bunu tek kaldıracağıma da inanmıyordum.

" O gün... Nezarethaneye gitmeden önce sana aşk sandığım bir itirafı yapmıştım hatırlıyor musun?" Başını onaylarcasına salladı. " Her şey yalandan ibaretmiş bana dediği şeyler, hastanede duyduklarım. Hepsi yalandan ibaretmiş ve benim aşk sandığım şeyse. Ogün nezarethanede bir kez daha acıyla boğuştum. Benim umurunda olmadığını, benim yüzümden daha fazla günaha batmak istemediğini zaten fazlasıyla günaha battığını söyledi." Kaşları çatılırken ağzı açık kalmıştı. Benim ise boğazıma kocaman bir yumru oturmuştu. Hayır canımı yakması artık hiçbir şekilde artık umurumda değildi. Sadece bu dediklerini bu kadar böyle bir çırpıda söylemesiydi canımı sıkan.

" Bu söylediklerini. Bu söylediklerini o mu söyledi?" sadece başımı onaylarcasına sağladım. " Gece ben gerçekten ne diy-" Sözünü kestim.

" Sorun değil. Bir bakıma da iyi oldu zaten ondan biran önce kurtulmak istiyordum ilk baştan beri. İstediğimde oldu. " diye açıklama yaptım. Başını ağrı ağır iki yana salladı. Sen öyle san dercesine.

" Peki duyguların? Duygularından nasıl kurtulmayı düşünüyorsun?" yanağımın içini ısırdım ama cevap vermedim. Bende bilmiyordum. " Gece duyguların bir yana sen onu şuan bile görüyorsun." gözlerim anında kocaman açıldığında yüzünü buruşturdu. " bakma öyle evet şuanda sol çaprazımızda ve gördün onu ama konumu bu değil. Sen onu okulda, bahçede, etkinliklerde, turnuvada..." duraksadı. " Daha önemlisi baloda Gece. Katılmama gibi bir şansınızda yok. O zaman ne yapacaksınız? Nasıl görmezden geleceksiniz birbirinizi?" Haklıydı balo vardı. Ve bu benim aklımdan tamamen çıkmıştı.

" Bilmiyorum onu da o zaman düşünürüz." dediğimde ayağa kalktım. " Ben bir şeyler alacağım. İstediğin bir şey var mı?"

" Hayır teşekkürler." Dediğinde masadan ayrılıp kantine doğru ilerledim.

Kantinin önüne geldim ve birkaç tane çikolata alıp içeceklerin bulunduğu dolabın kapağını açıp son kalan muzlu sütü almak için uzandığım sırada ir başka elde muzlu sütü almak için uzanmıştı. Ve uzanması sonucu ellerimiz temas etmişti. Aynı anda elimizi çektiğimizde kim olduğunu görmek için başımı arkaya çevirdiğimde bir adım geriledim.

" Sen al." Donup kaldığımı yeni fark ediyordum. Başımı iki yana salladım.

" Sen al." Emir başını aynı şekilde iki yana salladığında dolaptan Iced Coffee Black alıp uzaklaşmıştı. Ela haklıydı kesinlikle ne olursa olsun ne söz verirse versin illaki her türlü görecektim.

 

Öğlen arasına bir ders kalmıştı ve biz bu teneffüste kızlarla birlikte toplanmış iki bankı birleştirmiş bir şekilde oturuyorduk. Okulla ilgili ve yapmayı düşündükleri gelecekleri hakkında konuşuyorlardı bense sadece onları dinlemeye koyulmuştum.

" Okul balosuna az kaldı ve daha ne giyeceğimi seçemeyen ben miyim?" diye bir konu daha açmış bulunuyordu Rabia. Kolları banka uzatmış başını ise kolarının üzerine yaslamıştı umutsuzca.

" Seçersin ya. Şöyle baloya bir gün kala falan." Dedi Afra gülerek. Rabia gözlerini kısarak başını kaldırmadan Ayra'ya baktığında ortamı gülme sesleri doldurdu. Ama bu gülmeyi Çağla cadısı bozmuştu.

" Şaka maka bir yana cidden hiç bir şeye doğru düzgün bakamadık ve balo zamanı geliyor." dedi köşede bize doğru biraz yanaşarak. Tamam haklılık payı olabilirdi. Cidden artık bir şeyler bakmamız gerekiyordu ne kadar istemesem de.

" Evet öyle cidden. Zaman gereğinden fazla mı hızlı ilerledi sanki ne." Dedi Öznur ilk defa konuşmaya katılarak.

Bankta oturduğum yerden kalktım. " Ben bir gidip geliyorum siz devam edin kaldığınız yerden." Beni onayladıklarında arkamı dönüp okulun içinde ilerledim. Zil balo hakkında konuştukları sırada çalmıştı ve neredeyse herkes sınıfına girmişti tabiii bizim sınıf ve birkaç kişi halen dışarıdaydı. Bizim ders bedendi. Diğerleri ise zil yeni çaldığı için sınıfa girmekte acele etmiyorlardı.

Neredeyse boş okul koridorunda ilerlemeye devam ettim. Canım hem sıkılıyor hem de yaranın tamamen iyileşmediği için arada sızlamasına neden olduğu için yorulmama neden oluyordu. Kalıcı izin kalmayacağı söylenmişti. Gerçi kalsa da benim için bir şey ifade etmeyecekti. Sadece bir hatam yüzünden başıma gelen saçma bir olay olarak kalacaktı. Aras'ı kurtarmaktan pişman değildim sadece kurtarmamın getirdiği olaylardan pişman ve nefret edecektim.

Tam bir adım daha atacağım sırada vücudumu komple saran bir ıslaktı ve aynı anda gelen sıcak durup yere acıyla diz çökmeme neden olmuştu. Baştan aşağı üzerime dökülen suyun sıcaklığı bıçaklandığım yeri keskin bir şekilde acıtırken bağırmamak için kendimi zor tuttum ilk başta inlememe neden olan sıcaklık acıyla bağırmama neden olmuştu. O an, üzerime dökülen sıcak suyun yan etkileriyle, acıyla boğuşurken, arkamdan gelen ses tanıdıktı. "Ah, üzgünüm, yanlışlıkla oldu!" dedi alaycı bir tonla. Gözlerim onun siluetini gördüğünde, içimde bir öfke kabardı.

Etrafımda sesler duymaya başlamıştım. Hatta biri kolumdan tuttuğunda kolumu bilinçsizce setçe geri çektim. Ama acım sesleri tam duymama ne izin veriyordu, ne de karşımdakileri algılamama. Sadece bir bağırma sesi duydum ama tam olarak ne olduğunu anlayamadım. Başımı kaldırdım etrafımda toplananlar vardı yanıma çöküp benle konuşmaya çalşanlar ama o an karşımda onca kalabalığın içinde gözüm birine değdi. İleri onca kalabalığın arkasında birine. Emir. Gözlerim acıdan bulanıklaşmaya başlamıştı. O gözlerini üzerimden çekmezken gözlerimi onun üzerinden çekmiştim. Midem bulanıyordu. Ellerim titrerken diz çöktüğüm yerden başımı kaldıramadım. Canım acıyordu. Hem fiziksel hem ruhen canım acıyordu, kalbim ağrıyordu. Ve boğazıma öyle bir yumru oturmuştu ki konuşmaya kalktığım an ağlayabilirdim. Etrafımda sesler uğultulara fısıldamalara dönüşürken gülüş sesleri de geliyordu bir yandan o uğultuların arasında. Gülüş sesleri beni bu hale getiren kişiden, kişilerden geliyordu. Dizimin üzerindeki elimi yumruk haline getirdim, gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Ama asıl canımı yakan bu değildi. Asıl canımı yakan; ileride bana bunlar yapılırken, ben bunları yaşarken gözümün içine baka baka bir şey yapmayışıydı.

 

Eveeet. Bölüm sonu nasıl buldunuz? Umarım sevmişsinizdir? Çünkü benim içime sinmedi.

Arasta sizce birşey var mı?

Toprak neden yaptı sizce?

Gece'nin 'gülüş sesleri geliyordu beni bu hale getiren, getirenlerden' derken neyden kastediyordu? Sizce başka birileri mi var?

Emir neden durdu peki?

Diğer bölümde görüşmek üzere

Seviliyorsunuz <3

Bölüm : 30.11.2024 20:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...