
Selam. Finali buraya sıkıştırmaya kalkacaktım ama sonra çok olduğu için 31. Bölüm aralığında finali yollamayı düşündüm. Sizce?
Bölüme oy sınırı falan koymuyacağım ama oylarınızı esirgemeyin ve bolca yorum yapmayı unutmaayın. Yorumlar olmadıkca yazma hevesim gelmiyor. MOTİVASYON lazıııııım.
Bu arada bu gölüm sondu diğer bölüm final ;))
Diğer bölümdeki aksiyonları olayları düşünemiyorum. Diğer bölüm sanırım 6bin kelime. Bu bölüm ise 4bin kelime
Sizleri oyalamadan bölüme geçiyorum
İyi okumalar
(Düzenlendi)Oy sınırı yok. Yorum sınırı 150
Kapıyı sessizce açtım ve içeri girdim. Annem ve babam yatıyorsa uyandırmak istemezdim kendi yüzümden. Ayakkabılarımı aynı sessizlikte çıkartıp kapının yanındaki ayakkabılığa yerleştirdim. O an ayakkabılıkta ikizimin ayakkabısının olmadığını fark ettim. Demek ki daha gelmemişti. İkizimin haykırarak Ela'yı sevdiğini söylemesini beklemiyordum doğruyu söylemek gerekirse. Tabi sevdiğini de bana hiçbir zaman her ikisi de söylememişti ama kendimce şüphelerim vardı ve o şüphelerimde haklı çıkmıştım. Uzun koridorda ilerlediğimde sessizce salona göz gezdirdim. Annem koltuğun üzerinde yatıyordu. Telefonu her iki eliyle tutmuş göğsüne dayamıştı. İlerleyip uyanmaması için fazlasıyla çaba sarf ederek yavaşça telefonu çektim. Telefonu hemen koltuğun önündeki geniş sehpanın üzerine koyduğumda geri arkamı dönüp hemen annemin uyuduğu koltuğun yanındaki tekli koltuğun üzerinde bulunan örtüyü alıp annemin üzerine yavaşça örttüm. Örttüğümde bir adım geri çekilerek oturma odasına göz gezdirdim. Babam yoktu ve nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Oturma odasından dışarı çıktığımda açlığımı bastırarak mutfağı es geçerek odama doğru çıkan merdivenlere ilerledim. Bugün uyandığım andan itibaren üzerimde derin bir yorgunluk vardı. Gerçi sanki öncesinde yokmuş gibi... Ama bugün daha farklıydı. Merdivenlerin sonuna geldiğimde odamın kapısını açıp içeri girdim. Arkamdan kapı kapanırken etrafa tok bir ses yankılanmıştı. İçimden kendime sövdüm. Ses o kadar yüksek çıkmamıştı. Yani annemin bir bakıma uyanması imkansızdı ama benim yüzümden uyanmasını istemiyordum. Üzerimdeki yorgunluk ve kirden kurtulma umuduyla dolabıma ilerleyip birkaç parça giysi aldım ve banyoya yöneldim. Banyoda işim bittiğinde çıkmadan önce üstümü giyip de elimde kalan bornozu kirli üstlerin bulunduğu sepete fırlattım. Banyo kapısını açtığımda odamın içerisi sıcak olması hoşuma gitmişti. Kapı arkamdan kapandığında başımda sabitlediğim havlunun düşmeyeceğine emin olduğumda omuzlarımda bir yük kalkmış gibi rahatlamıştım. Kendimi arkamdaki duvara yasladığımda yavaşça yere kaymama izin verdim. Başımı arkamdaki duvara yasladım. Gözlerimi kapadım. Yakın zamanda taşınıyoruz kızım. Sence rahatlamak için iyi bir an mı? Yoksa kabullendik mi? Gözümü kapadığım gibi içimde yankılanan bir anlığına unuttuğum, unutmak için çabaladığım ve neredeyse başardığım şeyi gün yüzüne çıkarmak gerilmeme neden olmuştu. Kabullenmekten başka çarem yoktu. Direnmek boşunaydı. Hem burada kalmam için bir nedenim var mıydı?
Bir anda camdan gelen büyük bir takırdama ile yerimden sıçradım. Ses nedeniyle pencerenin camının bile düşünmüştüm ama hayır kırılmamıştı. Cam sapa sağlam duruyordu. Peki bu neyin nesiydi böyle? Bir ses daha geldiğinde bu sefer açık aralıktan içeri bir şey ayağımın ucuna kadar geldi. Elimi uzatıp ayağımın ucundaki şeyi elime aldığında bu şeyin taş olduğunu fark ettim. Kim taşlıyordu böyle burayı??
Ayağa kalktım. Yavaş ve temkinli adımlarla yerimden yavaşça ilerledim. O sırada bir taş daha içeri girmişti ama giren taştan kıl payı kurtulmuşum. Taş başımın üzerinden geçtiğini hissettim. Kalp atışlarım hızlandı. Camın önüne geldiğimde pencereyi tamamen açıp dışarı baktım ve gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Karşımdaki dörtlüye sinirle baktım. Kafayı yemişlerdi!
" Selam yenge." Yağız'a ters bakışlar attığımda yutkunduğunu karanlığa rağmen fark edebiliyordum.
Ellerimi pencerenin her iki tarafına koyup ileri doğru eğildim. Annem uyanmasın lütfen. Annem uyanmasın lütfeen. " Siz kafayı mı yediniz! Ne işiniz var burada? Hem az önce son taşı kim attığını sorabilir miyim acaba? Kafamı yarıyordu da neredeyse." Yağız, Cem ve Gökay aralarında olan Utku'ya gözleri kocaman açık bir şekilde baktıklarında atan kişiyi öğrenmiş olmuştum.
Yağız, Utku'yu geriye doğru güç uygulamadan itti. " Oğlum ben demedim mi insan gibi kapı çalalım diye!? Kızın kafa gidiyordu mal!"
Kendi aralarında tartışmaya başladıklarında keşke söylemeseydim diye düşünmedim değil yani. " Niye geldiniz?"
Tartışmaları sesimi duydukları gibi dururken Cem konuşmaya atıldı. Dikkatimi çeken tek şey ise Gökay'ın konuşmamasıydı. "Seninle konuşmamız gerek. Önemli." Cem'in sesini ilk defa bu kadar sert görüyordum. Başını yanındaki gözlerinde neden olduğunu bilmediğim bir pişmanlık seziyordum. " Yani aslında Gökay'ın senle konuşacakları var."
Başımı hızla iki yana salladım. " Benim sizlerle konuşacak bir şeyim yok."
" Gece." Yutkunarak dikkatimi Gökay'a verdim. Yani en azından vermeye çalıştım diyelim. Gözleri gözlerime değdiğinde göğsüme bir ağrı oturdu. "Lütfen. Lütfen aşağıya in ve konuşalım." Dedi. Başımı eğdiğimde tekrar konuşmaya başladı. " En azından son kez." Başımı şaşkınlıkla kaldırdım. En azından son kez. Bir cümle insanın canını ne kadar yakardı bilmiyorum ama ne kadar yakıyorsa o kadar yakmıştı.
İstediğin bu değil miydi zaten? Bir daha konuşmaları görmemeleri? Evet. İstediğim...
Apartmanın kapısını ittirdiğimde açık olan montumun fermuarını sonuna kadar çektim. Hava kesinlikle çok soğuktu. İlerleyip apartmanın arkasına geldim. Biraz daha ilerlediğimde bir ağacın altında daire biçiminde başlarını yere eğmiş oturduklarını gördüğümde yanlarına ilerledim. Yanlarına yaklaştığımda durdum ve dikkat çekmek adına öksürdüm. Bakışları bana döndüğünde yerlerinde kıpırdandılar. Biraz daha ilerleyip bir kaç adım mesafelik bir aralık bırakarak önlerinde durdum. Kollarımı göğüs hizamda birleştirerek önümdeki dörtlüye odaklandım.
" Geldiğin için teşekkürler."
Cem'e samimi bir gülümsemeden uzak bir gülümseme yolladığımda omuz silktim. " Son kez dediğiniz için geldim." İlerleyip kendilerince oluşturdukları dairenin boş bir kısmına oturdum. "Her ne diyecekseniz az bir vaktim var."
Birbirlerine baktıklarında umursamaz gözüken tavrımın ardından merakıma yenik düşen bir tarafım vardı. Bu saatte bu kadar önemli ne olabilirdi??
Etrafımdaki dörtlüye baktığımda her biri stresle birbirlerine bakıyorlardı. Sanki bu söyleyecekleri şey bir şeyi değiştirecekti. Ve o değişen şey sonları olacaklarından korkuyorlardı.
Utku'nun bakışları diğerlerinden ayrılıp bana kaydığında konuşmaya başladı. " Çakma yenge. Şimdi... Şöyle ki bilmen gereken bir şey var." Nedir? Dercesine kaşlarımı çattım. " Emir ile ilgili."
Derin bir of çektim " Emir ile ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum." Yerimden ayaklanmak üzereyken her iki yanımda duran Yağız ve Cem buna engel olmuş kalkmama izin vermemişlerdi. Şaşkınlıkla her ikisine baktım. Ama her ikisinden aldığım yanıt ise dinlemem için bana attıkları yalvarırcasına bakışlardı. Yerime sinip ayaklarımla bağdaş kurdum.
" Emir birkaç gün önce ona aptal birinin anonim olarak yazdığını söylemişti. Onunla uğraştığını sövdüğünü falan işte. O gün ona yazan kişinin kız olduğuna dair iddiaya bile girmiştim kendi kendime. " Sinirle yerimden kıpırdandım. Aptal mı demişti? Piç herif!
" Peki o ilk günü hatırlıyor musun?" Dikkatimi tekrar Gökay'a verdiğimde kendi kendine konuşuyor gibiydi. Yerde olan başını kaldırdığında göz göze geldik. " Emir ve Toprakların gurubu olarak bahçede yumruk yumruğa birbirimizi yediğimiz gün." dedi. " O gün kalabalığın arasında göz ucuyla seni gördüm." Şaşkınlıktan ağzım açık kalırken o gün beni her iki guruptan kimsenin gördüğünü düşünmemiştim bile. Onca karabalığın arasında beni tanımadıkları için dikkat çekeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti doğrusu. " Emir'e korkuyla nasıl baktığını da gördüm. Sanki o kavgada başına dert açacak, canı yanacak diye korkuyor gibiydin. O gün sende bir şey olduğunu anlamıştım ama... Ama nasıl olduysa... " başını iki yana salladı. " Hiçbir şekilde dikkate almamıştım. Sonra aynı gün birkaç ders sonra Emir biri ile telefondan mesajlaşırken yakalandığını gördüğümüzde dördümüzde gülerek dalga geçmiştik." Dedi. " Çünkü Emir bu konularda hep dikkatlidir. Birkaç dakika sonra müdür yardımcısının odasından hızla çıktığını gördüğümde duraksayıp hayatı sorguladım inanır mısın?" kendi kendine güldü. Sanki o anki kendine şaşırıyormuş gibi. " Sonra ardından sen çıktın. Beni görmedin bile. Kapıyı arkandan kapatırken Emir'in tam tersi yöne ilerleyecekken durdun. O an ne düşündün bilmiyorum ama gideceğin yere gitmek yerine sanki o gün Emir'in nereye gideceğini biliyormuş gibi bir halin vardı." Omuz silkti. Bu kadarını bildiğine şüphelendim. Evet o gün Emir'in sinirlendiğinde nereye gideceğini bilecek kadar basketbol delisi olduğunu biliyordum. Her sinirlendiğinde her bir şey yaşadığında kendisini basketbol oynarken yakalıyordum. Ve o günde aynısı olmuştu. Sinirli olduğuna emindim. " Sen Emir'in arkasından giderken bende seni takip ettim." Kaşlarım çatılırken Gökay yüz ifademi fark ederek konuşmaya devam etti. " Olayı çözmeye çalışıyordum. Öyle bakma lütfen. Ardından seni spor salonunun oraya kadar takip ettim işte klasik her insanın birinden şüphelendiği vakit yaptığı şeyi yapmıştım. Spor salonunun kapısını açıp içeri girdiğinde neyin peşinde olduğunu çok merak ediyordum. Sen içeri girerken kapı arkandan kapanmadan kapıyı tutup aralıktan sizi izledim. Tribünlerde durdun. Aşağıya inmedin. Emir'in seni fark etmesinden korktun belki bilemiyorum," Gökay'ın beni takip ettiğini hiçbir şekilde farkına varmamıştım. Ama evet. Tribünlerden inmemiştim. Çünkü beni görmesinden anonim olduğumu anlamasından korkuyordum. " Ama Emir senin tribünlere ayak bastığın andan itibaren orda olduğunu biliyordu. Bende bunu senin spor salonunun dışına çıkarken arkandan bağırmasıyla anlamış olmuştum."
Ağzım açık kalmıştı. Önümdeki Gökay'a doğru eğildim. " Nasıl? Nasıl biliyordu? Bunu söyledi mi?"
Başını iki yana salladı " Hayır. Ama aynı anda oraya düşmeniz anonimin sen olduğuna dair kafasında şüpheler oluşturmuş olmalıydı. Arkandan geleceğini de az çok tabi ki. Ve onun arkandan gitmen kısacası kafasındaki şüpheleri yok etmiş olmuştu. Kısacası kendini sen ne kadar ifşalamadığını o an düşünmüş olsan da ifşalamış olmuştun istemeden. Ama ben bunların hiçbirini o an akıl sır erdiremiyor bir türlü kafamda çözemiyordum. Sonra o spor salonundan çıktığın an seni tutup akıllıca davranmayıp sinirle seni bir duvarın kenarına sıkıştırmışım. Hatırlıyorsundur?" Başımı aşağı yukarı salladım. O anı hatırlamamak mümkün değildi. O anki tavırlarını hatırladıkça sinirlerim bozuluyordu. " O an senden bir şeyler öğrenme umuduyla davranmıştım,"
" Peki neden ben? Arkadaşına sormak yerine neden ben??"
" Çünkü Emir'in sorularımın cevaplarını hiçbir şekilde tam vermeyeceğini biliyordum. Ama olmadı. Sende karşı çıkıp vermeyeceğini anladığımda canını yakmak istedim. Kısmen birazcık vermiş bile olabilirim. O an ben bile ne yaptığımı bilmiyorum. Aniden Emir spor salonunun kapısını açıp çıktığında birden elimden kurtulmuş oldun." O anı çok iyi hatırlıyordum ama bunları bana neden söylüyordu hiçbir şekilde anlamıyordum.
" Bildiğimiz şeyleri bana neden söylüyorsunuz." dedim içimden düşündüğüm şeyi dışa vurarak.
Kimseden ses çıkmamıştı. Gözlerini etrafta gezdirdiğinde sorumu görmezden geldi. " Sen arkana bile bakmadan koşarak gittiğinde Emir otistiği ile baş başa kalmış aramızda saçma sapan bir bakışma geçmişti. Bir başka gün beşimiz kantine geçip oturmuştuk. Maçımıza az kalmış ve takım hakkında konuşuyorduk. Ne olduğunu anlamadığımız bir an Toprak piçiyle bağırarak bir şeyler konuştuğunuzu duyduk. O an Emir'in eli yumruk olmuş bir şekilde sanki her an kalkıp Toprak'ın yüzüne yumruğu çakacakmış gibi bir hali vardı. Ama ondan önce davranıp sen Toprak'ın yüzüne bir tokat attığında ağzım açık kalmış bir şekilde dördümüz sana bakıyorduk. Emir dışında. Emir'in yüzünde bir gülümseme vardı." dedi.
Bunu biliyordum. Kimin nasıl bu davranışıma tepki verdiğini bilmiyordum belki ama onun gülümsediğini biliyordum. Ancak bu bildiğim şeyleri bana itirazla neden anlattıklarını bir türlü anlamıyordum. Yerimden kalktım. " Eğer anlatacaklarınız bu eski konuları açmak ise boşuna nefesinizi tüketmeyin çünkü bu anlattıklarınız saçmalıkları bizzat yaşayıp sebep olan benim." Eve gitmek için adımladığımda hepsi ayağa kalkıp etrafımda çember oluşturduklarında etrafımda dönerek her birine şaşkınlıkla baktım. " Ne yapmaya çalışıyorsunuz??"
" Sen ne kadar bu durumdan kaçmaya çalışsan da kaçamadığını anlamak zorundasın Gece. Bu yaptığınız birbirinizin canını yakıyor. Ne kadar birbirinizden nefret ettiğinizi, sevmediğinizi söyleseniz de birbirinizden nefret etmeyip ölesiye birbirinizi sevdiğinizi biliyoruz. Birbirinizi sevmeseydiniz aranızdan biri bir diğerinin canını yaktığında peşinden gitmezdiniz." Şaşkınlıkla Cem'e baktım.
Bu seferde arkamdan gelen sesle arkama söndüm. Utku yutkunarak konuşmaya başladı. " Eğer sevmeseydin Emir'i o gün sınıfta Emir'i kıstırıp sevgili olmadığımızı, bir yanlış anlaşılma olduğunu niye söylemedin. Bağırıp çağırıp etrafı yıktıktan sonra bizim Emir'in okulda olmadığını telefonlarımıza cevap vermediğini söylediğimizde vicdan azabı çekmezdin. Ona mesaj atıp yerini öğrenmeye kalkmazdın. Onun yanına gitmezdin. Ama sen ne yaptın. Onun yerini öğrenip yanına gittin. Her birbirinizin kalbini bir türlü kırdıktan sonra birbirini sevmeseydiniz yan yana olmazdınız. Toprak'a baş kaldıran bir kızsın. Ama o gün ne yaptın Emir'in sahte sevgililik rolünü bir kez daha kabul edip onu balo seçmelerine katılmasını sağladın." Boğazıma bir yumru oturdu. Duygularım hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Her duygularıma kapılıp bir şey yapmaya kalktığım an canım yanıyordu.
" Emir seni seviyor Gece. Buna ister inan," başımı yana çevirdiğimde Yağız ile göz göze geldim " İster inanma."
" Sen bıçaklanmadan birkaç saat öncesi kadar şahit oldukların... Emir'in duygularıydı Gece." Gözümden bir damla yaş aktı ve ben buna engel olamadım. O an benim için yıkılıştı. Ve hatırladıkça.. Başımı iki yana salladım. Ben duygularıma karşı zayıf biriydim. Arkama yavaşça döndüğümde dikkatimi Gökay'a verdim. " Emir'in seni kullandığını, seni düşünmediği için canını yaktığını düşündüğümden Emir ile konuşmak istedim. Bunu sana yapmamasını söylemek istedim. Dedim de. Seni kullanmaması gerektiğini söyleyerek tartıştık Gece. Arkadaşımın bir başka kız için senin canının yakmasını istemiyordum. İstemezdik. Ama sonra sen gelmeden önce söyledikleri bu düşüncemi tam tersine çevirdi; Evet ilk başta kullanıyordum. Onu sırf Pırıl Toprak'tan ayrılması için kullanmıştım ilk zamanlar. Amacım Pırıl'ın bana geri dönmesi değildi amacım ders vermek acı çektirmekti. Çünkü benimle olan biri düşmanıma karşı beni aldatamaz. Ama Gece... Gece'ye karşı bir şeyler hissetmeye başladım ben Gökay. Anlıyor musun beni? Ben Gece'ye aşık oldum Gökay. Ve ben Gece'ye aşık olduğumu anladığım ilk andan itibaren Pırıl ve Toprak sikimde değildi. Evet." Başıyla kendi kendini onayladı bu dediklerini. " Tam olarak kelimesine kelimesine hatırladığım cümleleri evet." " dedi.
Ayaklarım kendini yere sabitlerken kıpırdayamıyordum. Bu saçmalıkları daha fazla dinlemek istemiyordum ama kalbimin bir tarafı bu dediklerini tamamen destekliyordu. Ama aklım bu desteğe karşı çıkıyordu. Madem bunları söyledi o zaman ya diğerleri? Benim duyduklarım yalan mıydı? İşte kalbin ile aklın arasında kalmak diye tam olarak buna derdim. Kalbimi dinlesem şuanda Emir'in yanında ondan bir açıklama bekliyor olurdum ama mantığım buradan siktir olup gitmem için çabalıyordu.
Tekrar konuşmaya başladığında gözümden bir damla yaş aktı. "Sonra... Sonrasını biliyorsun işte," Gözlerini etrafında gezdirdi. Sanki bu bildiğim şeyler onun canını yakıyormuş gibi. Evet sonrasını biliyordum. Sonrası ise bu söylediklerinin tam tersiydi. Ama kimsenin canı o an benim kadar yanamazdı. " Ona duygularının saçmalık olduğunu seni kullanmaması gerektiğini kısacası seni sırf intikam için kullanmasının yüzsüzlük olduğuna dair söylediğim her şeyi bir sinirle dudaklarından döküldü o an. Duygularının saçmalık olmadığını göstermek için dediğim her şeyi alaya, saçmalığa bağlamak için o an sinirle her şeyi söyledi. Ama... Hesaba katmadığı, katmadığımız bir şey oldu." Etrafta gezen gözleri zaten onun üzerinde olan gözlerimle buluştuğunda içimde bir şeyler koptu. Sesi öncekine göre daha yorgun çıktı." Bir anda ortaya çıktın Gece. Hiçbir şeyi dinlemez oldun. Etrafı yıkıp geçtin."
Yutkundum. O gün benim yerimde kim olsa aynısını yapardı. Benim o gün gözlerim kararmıştı. En iyi olan yıkıp geçmekti. Ve öylede yapmıştım zaten. Kimseyi dinlememiştim. Ela.. Ela bile dinlemem hakkında uyarmıştı beni. Etrafımda çember kurmuş olan dörtlüye baktım. " O... O gün Ela her şeyi biliyor muydu?" Kısa bir tereddütlü bakışlarla birbirlerine baktıkların da her biri başını aşağı yukarı salladı. Başımı aşağıya eğdiğimde iki elimi şakaklarıma götürüp ovuşturdum.
Yerdeki bakış açıma bir çift gölgelenme gördüğümde bunun utku olduğunu anladım." Gece, kızın bir suçu-"
Şakaklarımdaki elimi çekerek hızla konuştum. " Biliyorum. Kimsenin suçu yok. Hata bende." diyerek Utku'nun omzuna onu anladığımda dair bir gülüş sergileyip sıktım. Bulduğum küçük bir fırsat aralığında beni hapsettikleri çemberin içinden kurtularak binaya doğru ilerlemeye koyuldum.
" Bir şey demeyecek misin?" Arkama yavaşça dönüp Yağız'a baktım. Gözlerinde kızgınlık akıyordu. Bilmediği bir şey vardı ama bu saatten sonra hiçbir şey değişemezdi.
Derin bir nefes aldım. Omuzumu silktim. "Bu saatten sonra bu konu hakkında bir şey demem hiçbir şeyi değiştirmeyecek."
" Na- Nasıl?" Yağız'ın arkasından çıkıp tereddütle bu soruyu soran Cem'e baktım. Demeli miydim yoksa dememeli miydim? Demesem ne değişecekti? Demesem ne değişecekti? " Ne demek istiyorsun Gece?"
" Gidiyoruz." Aniden ağzımdan dökülen kelime beni de şaşırtmıştı. Birinin sürekli bana karşı beklentisi olması bir şey sorması canımı sıkmıştı. Hayır Gece canını sıkan o değildi canını sıkan şimdi hiç olmayacak vakitte öğrendiğin gerçeklerdi. Geri dönüşü olmayan hatalarının siniriydi. Derin bir nefes aldığımda gözlerimi kapadım. Boğazımda oluşan yumru ve etrafımdaki sessizlik can sıkıcı derecedeydi. Gözlerimi geri açmadan ellerimle yüzümü kapadım. " Balo gününden sonraki gün gidiyoruz." Ellerimi yüzümden tereddüt ile çektiğimde dördünü karşımda beklemiyordum. Gözlerimi kaçırdım. " Bir gün sonra yani."
Yanaklarıma doğru bir yaş süzüldüğünde etrafı bulanık görmeye başlamıştım. Gözlerimden aşağı akmak için yalvaran yaşları tuttuğumda ise vücudumda ardı ardına ağırlıklar hissetmeye başlamıştım. Şaşkınlıkla gözelerimi silmeye kalktığımda vücudumu sımsıkı saran bir beden olduğunu anladım. Gözlerimi kırpıştırdım. Etrafım daha net bir hal alırken bunun Yağız olduğunu anladım. Kollarını sımsıkı bana sarmıştı. Ellerimi tereddütle kaldırdığımda gözümden bir damla daha yaş aktı. Ne olacağı umurum da olmadan tereddüt ile kalkan ellerimi Yağız'a sımsıkı doladım. Karşımızda duran üçlüden bu sefer utku gelip kollarını bana doladı. Ardından diğerleri. Nefes alamayacağım redeye gelene kadar bu dediklerimi kimse dile getirmedi veya kimse bir kez bile bana sarılmayı bırakmadılar.
Yavaş yavaş nefes alamamaya başladığımda kıpırdanmaya çalıştım. Kıpırdanmamı fark ettiklerinde sırayla ayrıldılar. " Gece. Gitme. Sen gitmek zorunda değilsin. Reşitsin. " Başım iki yana sallayarak Cem'e baktım.
" Özür dilerim ama yapamam. Reşit olmam bir şeyi değiştirmiyor. Hem ailem bu evi de satacaklardır. Nerede kalmamı bekliyorsunuz?" dedim. " Hadi diyelim ki kalacak yeri de buldum bir şekilde ama aileme bunu yapamam." Dedim. Aileme bunu yapamazdım. Annem ve babama bunu yapamazdım. Yüzümü yakmaya başlayan göz yaşlarımı elimin tersi ile sildim. Başımı iki yana salladığımda sildiğim göz yaşlarımın yerinin tekrar dolduğunu fark ettiğim. Artık göz yaşlarımı silmek için uğraşmayı bıraktım. Yüzüme bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım ama berbat bir gülümseme olduğuna dair kalıbımı basardım. " Her şey için çok geç. Ben bunu kabullendim. Hem iyi yanından bakalım başa bela birinden kurtulmuş oluyorsunuz." Aklıma yaşadıklarımız geldiğinde istemsizce yüzüme hüzünlü bir tebessüm yerleşti. Aynı tebessüm onların yüzünde de yer alırken benim aklıma gelenlerin onlarında akıllarına geldiğini anlamama neden olmuşu.
Yağız " Emir ile konuşmalısınız." Başımı hızla iki yana salladım.
" Hayır. Emir'in bunlardan hiçbir şekilde haberi olmayacak. Siz bana hiçbir şey söylemediniz bende sizi görmedim. Böylesi en iyisi. Sessizce hayatından çıkmak en iyisi."
" Önceden sana anlatmamak gibi bir aptallık yaptığımız için özür dileriz. Ama Emir bu konuda sana söz verdiği için hiç bir şekilde sana söylememizi istemedi." Gökay, bu söylediği sözle Gökay'a baktım. Ona baktığımı gördüğünde yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti. "Ama bu sözü o verdi. Yani bizim tutmak gibi bir lüksümüz yok." Göz kırptığında gülümsedim. Benim kendi içimde bile dile getirmediği bir şeyi fark ettim. Bende kesinlikle bu dörtlünün bir ayrı yeri olacaktı.
" Peki," yutkundum. Söylemekte ve söylememek konusunda kararsız kaldım. Cümlemin devamını getirmemi bekleyen dörtlüye baktığımda bakışlarımı kaçırdım. Kollarımı göğsümde birleştirdiğim de yanaklarım alev alev yanıyordu. " o nerede?" Cümlemi bitirdiğimde etrafta sessizlik oldu. Nerede olduğu umurumda değildi zaten neden sorduysam? Offff Gece! Of!
" Yazlıkta." Kaşlarım çatılma isteği ile tutuşurken hiçbir tepki vermemeye çalıştım. " Hatta neredeyse bir kaç haftadır orada. Kendi evinde kalmıyor." diye devam etmişti Utku.
" Neredeyse her an yanındayız. Ama..." yüzünü buna inanamıyormuş gibi buruşturdu. " Tuhaf davranıyor, hiçbir şey yapmıyor. Konuşuyor ama... İşte davranışları tuhaf. En sevdiği, dokunanı anında öldürebileceği oyuncu konsoloğunu kullandım," hayretle yanındaki arkadaşlarına baktı. Halen inanamıyormuş gibi. " ama yine bir şey demedi."
Başımı aşağı yukarı salladım anladım dercesine. Nede oradaydı? Annesini orada kaybettiğini söylemesine rağmen? Bir insan acı çektiği yerde nasıl yaşardı?
Eğer acı çektiği yer aynı zamanda mutlu olduğu yerse orada yaşanır da ölünür de Gece? Acı çektiğin yerde aynı zamanda nasıl mutlu olunurdu peki her şeyi bilen iç sesim? İç sesimden cevap alamamıştım tabi ki de her zaman ki gibi. İnsan acı çektiği yerde mutlu olamazdı. İnsan ya acı çektiği yerde daha çok acı çekmek isteyerek kendine eziyet ederdi. Yada... Yada başka bir şey vardı.
" Emirle konuşmanız lazım. Birbirinizi yanlış anlaşılma yüzünden terk etmeniz çok saçma. Gitmemen için elimizden geleni yapacağız. Gerekirse..." Başımı iki yana salladım.
" Gerekirse gerekirse yok. Son kez söylüyorum hiçbir şey yapmayacaksınız. Emirle ne ben konuşacağım ne de o benle konuşacak. İşi zorlaştırmanın bir anlamı yok. Daha belli olmayan bir şeyi gideceğim son günde çıkartmak ikimizin de canını yakmaktan başka bir işe yaramayacak. " Şuan öğrendiklerin senin canını yakmıyor mu? Şuan öğrendiklerin seni bitirmiyor mu? Emir'in de her şeyi bilmesi hakkı. Başımı iki yana salladım. Son kez göreceğim ondan sonra görmeyeceğiz birbirimizi. Beni unutacak. Ama şimdi gittiğimi öğrendiği gün onun söylediği şeyleri öğrendiğimi bilse neler olacağını ben bile düşünemez tahmin bile edemezdim.
" Saçmalamayı kes Gece! Mantıklı düşünemiyorsun. İkinizde birbirinizi seviyorsunuz. Peki neden bunu yapıyorsun!?" Bir anlık irkildiğimde şaşkınlıkla Utku'ya baktım. Sinirle bana bakıyordu.
" Az önce gidiyorum dedim Utku! Sence mantıklı düşünemeyen ben miyim!? Gitmeden bir gün önce öğrense ne olur? Öğrenmese ne olur!? Birbirimize son gün acı çektirmekten başka ne yapmış olacağız!?"
Yağız eklini iki yanına açtı. " Sen öğrendin ve şimdi acı çekmiyor musun? Söylesene Gece? Senin duyguların ne durumda şuan? Dur, dur. Peki Emir'in duyguları ne halde peki söyler misin? Sen Emir'in şuanda acı çekmediğini mi sanıyorsun Gece? Sen şuan Emir'in sana o gün hapishane köşelerinde seni sevmediğini söylediğinde acı çekmediğini mi düşünüyorsun? Sana söz verip göktaşı yağmuru birlikte izleyemediği için canı yanmadı mı sanıyorsun!? Sır o gün sen yoksun diye izlememek için kırk takla attı biliyor musun!? Kız kuzeni zorla götürdü. Sırf sana verdiği izleme sözünü en azından tutup rahatlaması için!" Ağzım açık bir şekilde Yağız' baktım. Emir o gün bir kızlaydı. Gülüyordu. Kuzeni miydi? O gün gördüğüm kız kuzeniydi. Gözlerimden ardı ardına yaşlar aktığında hızla sildim. Şuan ağlamayacaktım salya sümük . Evet şuanda olmazdı.
" O gün kısmen Emir ile birlikte o gök taşı yağmurunu izlemiş kadar olduk aslında." Gülümsedim. Bana bakan dört çift şaşkın gözlerin olmasına rağmen gülümsedim. " Neyse arkamı dönmeden apartmana doğru geri geri yürürken son kez konuştum. " Neyse çok geç oldu." dedim. " Yarın baloda görüşmek üzere olsun o zaman." dediğimde son kez arkama dönmeden göz kırptım.
Apartmana girdiğimde dört kişiyi arkamda bırakarak apartmana girdim. Emir beni seviyordu. Apartman merdivenlerinden çıkıp kendi dairemizin önüne geldiğimde sessizce kapıyı açıp içeri girdim. Belki birbirimizi son kez görecektik o baloda. Birbirimizi hiç tanımıyor gibi dans edecektik belki de. Odama çıkan merdivenleri bitirdiğimde odamın kapısını yavaşça açıp içeri girdim ve arkamdan kapıyı kapadım. Yatağıma doğru ilerledim. Yorganı kaldırdığımda içine girdim. Yarı bir oturur pozisyonda oturduğumda başımı arkaya yasladım gözlerim ağırlaşmıştı ve o an omuzlarımda fark etmediğim bir ağırlık fark ettim. Yormuş muydum? Duyduklarım ve onda duygu değişikliği mi beni bu kadar yormuştu? Seher'in dediğini hatırlıyor musun Gece? Pişman olacağın hatalar yapma. Çünkü pişman olacağın hataların bir bedeli vardır. Geri dönüşü yoktur. Sen hatırlamadın belki ama aklında kelimesine kelimesine bu cümleler yankılandı. Ve evet bu aklında yankılanan her bir kelimenin yorgunluğu.
Haklıydı belki de içimde yankılanan iç sesim. Belki de Seher ablanın söyledikleri her kelime zihnime beni yiyip bitiriyordu. Odamın kapısı sessiz bir tıkırdamay la yerimden kıpırdandım. Ardından kapının ardından yorgun bir sesle derin bir nefes aldım.
Ozan " Abla. Müsait misin?" Ellerimin ile yüzümü ovaladım.
" Müsaitim Ozan. Girebilirsin."
Kapı yavaş yavaş açılırken görüş açıma ilk Ozan'ın saçları girerken sonra ise tüm bedeni ile karşımda kapıyı arkasından kapatıp içeri girmişti. Yüzü bitik bir şekildeydi. Berbat gözüküyordu. Sanki bir kaç saatte on yaş yaşlanmıştı. Omuzları dik duruyordu ama göz altları çökmüş, gözleri kızarmıştı. Şaşkınlığımı dışarı vurmamaya çalışarak Ozan'a baktığımda gözlerimin dolmaması için elimden geleninden fazlasını yapmaya çalıştım. Omuzları benle göz göze geldiği an çökerken ağzından üç kelime dökülmüştü.
" Abla... Ben... Çok yorgunum. "Battaniyeyi yanıma gelmesi için açıp yana kaydım. Bir saniye bile beklemeden yatağa girdi. Yarı oturur bir şekilde durduğumda Ozan tamamen yatağımın içine kendini gömmüş bir şekilde uzanır halde olmuş oldu. Girmesi için açtığım kısmı da örttüm. Bir kolumu Ozan'ın başının arkasına koydum ve tamamen uzanır halde olan ikizimin saçlarında ellerimi gezdirdim. Ve tam o an gözlerini sımsıkı kapadığını fark ettiğim. Ela ile konuşmaları pek iyi geçtiğini bu halinden pek sanmıyordum. Boğazıma bir yumru oturduğunda kardeşler olarak hiçbir zaman yüzümüzün gülmeyeceğini anlamış oldum.
Tereddüt ile elerim saçlarında gezindiğinde " İyi misin?" dedim. Ne olduğunu sormak istemiyordum şimdilik. Canı yandığı belliydi. Daha da sıkmak istemezdim.
Başını iki yana salladı. Bir kolunu belime sardı. " İkizim... Canım yanıyor." Bir tutam saçını parmağımda doladım. Onu öyle bir anlıyordum ki. Onu her zaman anlıyordum. Ama bugün her zamankinden daha çok anlıyordum. Kim bilir Ela ile aralarında ne oldu gittiklerinde. En azından önceden bana çektirdiklerini şimdi daha iyi anlıyordu.
Sesimdeki boğukluk belli olmasın diye bu sefer hiç çaba sarf etmedim. " Biliyorum. Benim de canım yanıyor." Derin bir nefes alıp verdim.
Bir tutam saçı bırakıp elimi tekrardan saçına daldırdım. Yüzünde varla yok arasında gördüğüm bir acı tebessüm vardı. " Demek ki ikimizin de kaderi aynıymış ha?"
Güldüm. " Ne güzel bir kader benzerliği değil mi ikizim?" dedim.
Kader... Ne kadar kolay bir şey ile bağdaştırılıyordu değil mi? Hatalarımızı kadere bağlıyorduk ama asıl hataları biz kendimiz sebep oluyorduk. Bir süre sonra Ozandan ses gelmediğinde uyuduğunu var sayarak konuşmadım. Bugün söylenenler aklımın içinde beni yiyip bitirirken yaptığım hataların cidden bazen geri dönüşü olmadığını insanlar çok geç anlıyordu. Ama anlıyorlardı yaptıkları hataları. Evet anlıyorlardı. Ama iş işten geçtikten sonra. İş işten geçtikten sonra anlamaları bir işe yarar mı? İç sesime içten içte güldüm. Sence bizim içinde geç midir? Hatanın geri dönüşü var mı? Başımı hayali anlamda iki yana salladım. Hatamın, hatamızın geri dönüşü yoktu.
Yeni bölüm nasıldı sizce?
Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Finalde neler olur? Finalde bizi neler bekliyor?
Yeni bölüm ile sizlerleydim. Çok kısa sürede FİNAL ile sizlerle olmak dileği ile. Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın.
Seviliyorsunuz...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 226.87k Okunma |
14.8k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |