

Selaaaaaaaaaaaaaaaaaaam bir özel bölüm ile karşınızdayıııım. Bunu attığıma göre geriye 3 tane özel bölüm kaldı 🤧
Ben bunu yazarken cidden ağlamıştım. Size neler olur bilemem.
Bu özel bölümde Emir'in, Gece'ye yazdığı mektupları okuyacaksınız bilginize. Tabii Gece okuyacak. Sizde ağlıyacaksınızz 😭
Umarım seveceğiniz bir özel bölüm olur. Şimdiden iyi okumalar.
Oy sınırı 60 Yorum sınırı 110 (İstisnaya gidebilir. Öylesine koydum. Kendime zaman tanıyorum çünkü ağlıyorummm) Hatta oylar umrumda bile değil yorum yapın yeteeeer
İYİ OKUMALAR BOL BOL YORUM YAPIN HER SATIRAAA
GİDENİN ARDINDAN KALAN KELİMELER
Odaya adım attığım an içim ürperdim. Burası onun odasıydı. Onun kokusu ile doluydu. Onun olan her şey burasıydı. Odanın içerisine tamamen girdiğimde masanın üzerinde duranları gördüğümde kaşlarım çatıldı. Bu...
Masanın üzerinde duran mektupları elime aldığımda gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Bu Emir'in mektuplarıydı.
Emirin çocukluk yatağının üzerine oturduğumda gözlerimden daha fazla yaş süzülmeye başladı. Emir intihar etmişti ve ardından bana bu mektupları mı bırakmıştı. Emir intihar etmişti ve bana bu mektupları bırakmıştı ardından. Emir intihar etmişti ve okumam için bu mektupları bana vermişti.
Derin bir nefes alıp boğazımda oluşan yumrulara rağmen üzerinde benim isimlerim yazan bir deste mektupların arasında bir tanesini elime aldım ve diğerlerini kucağıma koydum. Mektup zarfını yırtılmaması için dikkatlice atçığımda içindeki kağıdı gördüğümde gözlerimdeki yaşların hızı arttı. Burnumu çekip mektubun içindeki kağıdı elime alıp açtım.
Gökay sinirlerimi bozmaya başladı. Neden bilmiyorum sana söylemek istedim. Kafamı karıştırıyorlar. Bana duygularımın olmadığını söyleyip duruyorlar. Yalan diyemeyeceğim senin bile karşılaşmadığın belki de birden fazla ters yüzüm var. Ama sonrada karşıma geçmiş sen aşıksın diyorlar... Saçmaladıklarının farkında mıydılar bilemiyorum. Gaddarlık kelimesini sevgiye yeğlerdim. En azından gaddarlığın bir sınırı yoktu benim için.
Bunları derken bile sana yazdığıma inanamıyorum. Neyse aldırma. Mektup yazmaktan da anlamam zaten.
-Hiç kimse...
Haykıra haykıra ağlamaya başladığımda gözlerimi silmedim. Özür dilerim Emir. Her şey benim suçum. Gitmemeliydim. Sana söylemeliydim. Bencillik yapmamalıydım...
Gözlerimdeki yaşlar süzülmeye devam ederken bir anda gözüm karardı. Etraf bulanıklaşmaya kararmaya başladığında derin bir nefes aldım bir kez daha. "LANET OLSUN! HER ŞEY BENİM HATAM." Haykırışlarım odada yayılıp yankı yaptığında bir kez daha ağlayışım şiddetlendi. Kağıdı ellerim titrerken özenerek katlayıp zarfın içine geri koydum. Şimdi ondan bana kalan sadece bu ev ve bu zarflar mıydı?
Kucağımdaki zarfları yanıma koyduğumda önümdeki Emir'in yastığını elime aldım. Yüzüme yaklaştırdığımda kokusu bunuma gelmeyeceğini bile bile içime derin bir nefes çektim. Burnuma dolan deterjan kokusu ile yastığı hayel kırıklığı ile yüzümden çektim. Emir'in kokusunu alamıyordum. Ben Emir'in kokusunu hatırlayamıyordum.
Yastığa sımsıkı bir kez daha sarıldığımda önüme bıraktım. Elime bir başka adım yazan zarflardan birini aldığımda zarfı açıp içindeki kağıdı çıkardım. Buğulaşan gözlerim yüzünden yazıları zar zor seçerken okumaya koyuldum.
Sevgilim olmayan ama kalbimde sonsuza dek yer etmiş insan,
Bugün seni yine izledim. Uzak bir köşeden, kimseye çaktırmadan… Sen gülüyordun, elini saçlarına atıp bir şeyler anlatıyordun. Belki onunla konuşuyordun. Onun yanında kendini iyi hissediyor musun? Gözlerindeki ışık onun sevgisinden mi geliyor? Onun kim olduğunu bilmiyorum ama sevgilin olma ihtimali beni delirtiyor. Sevdiğin, aşık olduğun kişi olduğu düşüncesi her aklımı kurcalayışında o çocuğu öldüresim geliyor.
Keşke sorabilseydim. Ama sormak bile bana yasak.
Beni fark etme ihtimalin olmadığını bile bile seni özlüyorum. Geceleri, adını anmadan uyuyamıyorum. Gündüzleri, sesini duymadan huzur bulamıyorum. Sen benim için ne olduğunu bilmiyorsun ama ben senin her şeyinim.
Bu mektupları sana yollayamam, biliyorum. Ama her biri, kalbimin senden vazgeçemediğinin bir kanıtı. Sen bilmiyorsun ama ben seni her gün biraz daha seviyorum. Ve her gün biraz daha kaybediyorum. Seni ne zamandan beri sevdiğimi bilmiyorum. İtiraf bile edemiyorum kendime. Gerçi bunu yazarken ne kafayla yazdığına bile emin değilim. Yağız'ı öldüreceğim.
Yine de… Varsın ya, bu bile yeter.
— Sensiz ama hep seninle
Yüzümde ağlamaklı bir tebessüm oluştu. "Bende seni seviyorum sevgilim. Benim kalbimde sen var yada yokken senden vazgeçemiyor. Bende se- senin sesini duymadan huzur bula- bulamıyorum."
Hıçkırıklarım arterken tekrar ağlamaya başladım. Senden başka kimseyi sevemedim diyemedim ona. Belki de kalbinde duran halen ufacık bile olsa o şüpheyle beni bıraktı yalnız?
Elimdeki kağıdı tekrar katlayıp zarfın içine koydum. Ayağa kalkıp kendi etrafımda döndüm. Ölüm saati 10.43. Kulaklarımda Emir kollarımdayken doktorun ölüm saatini söylediği an şimşek gibi ardı ardına zihnimde çaktı. "Hayır." diye mırıldandım. Başımı iki yana sallayarak. "O ölmedi ki? O beni bırakmaz." Başımı ardı ardına iki yana salladığımda aklımı yitirmek üzereydim. "O beni affetmedi ki hem? O beni daha affedecekti." nefes alış verişlerim düzensizleştiğinde ciğerlerime bir baskı hissettim. Nefes alamıyordum. Ben nefes alamıyorum. Gözlerimden ardı ardına süzülen yaşlar ve zihnimde o anda söylenen sözler... Nefes alamıyordum.
Yatağın üzerine yavaşça oturup üstüne uzandım. Çocukluğu burada geçmişti. Bu evde çocukluğu geçmişti. Ailesi ile bu evde yaşamıştı. İyi kötü zamanları olmuştu. Ve bu evde ölmüştü. Her iki elimi yüzüme götürdüm ve delicesine sıktım. Başım ağrıyordu. Gözerim ağrıyordu. Başımı tekrardan iki yana salladım. Ama Emir'inde ağrıyordur şimdi.
Yataktan hızla doğrulup tekrar oturur bir pozisyonda durdum. Elime okumadığım ama benim ismimin yazdığı bir başka zarfı aldım. Zarftaki kağıdı aynı dikkatle çıkartıp okumaya koyuldum.
Sevgilim,
Bu satırlara ne kadar zor başlıyorum, bir yerden bir şekilde başlamak gerekiyordu. Ne kadar korktuğumu, ne kadar içimden gelmediğini bilmeni isterdim. Ama buna rağmen, sana her kelimesini yazmak zorundayım. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyorum. İstersem direkmen senle yüz yüze konuşa bilirdim ama cesaretim yok. Sadece sana yok. Tuhaf bir şekilde seni her gördüğümde tuhaf davranıyorum ve o tuhaf davranışlarım yetmiyormuş gibi birde böyle bir huy edindim. Her gün sana bir şey yazmak..
Belki de sana olan hislerim, her geçen gün biraz daha karmaşıklaştı. Bunu kabul ediyorum. Seninle olmak, seninle her anı paylaşmak, seninle bir gelecek hayal etmek, hepsi beni korkutuyor. Korkuyorum, çünkü seni ne kadar sevsem de, bu sevdanın bana getireceği yüklerden korkuyorum. Bazen seni sevmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini düşünüyorum.
Belki de sana zarar vermekten korkuyorum. Sadece ben değil, senin de kaybolman... Sadece seni düşünerek bile, bu ilişkinin getireceği sorumluluğu gözlerimde daha net görüyorum. Bu yüzden sana bir mektup yazmak, sana bir şeyler anlatmak… Bunu yaparken bile içim parçalanıyor. Çünkü sana yazmak, seni daha çok sevmenin bana getireceği yalnızlık hissini kabul etmek gibi. Her şeyin ötesinde, seni kaybetme ihtimali... Bu düşünce beni yiyip bitiriyor.
Bunu sana söylemek istiyorum, ama belki de sana hiçbir zaman söylemeye cesaret edemeyeceğim. Çünkü seni sevmenin acısı, bir şekilde seni kaybetmeyi kabullenmek gibi geliyor bana. Ve ben buna hazır değilim.
Belki bir gün bu mektubu okursun, belki okumazsın. Ama içimdeki bu karmaşayı, bu korkuyu bir tek sana anlatabiliyorum.
Beni anlamanı istiyorum. Ama bu, seni sevmenin benim için zor olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
--Her zaman seninle, Bir gün belki seni kaybetmekten korkmadan.
Hıçkırıklarım ardı ardına hızlanırken gözümdeki yaşlar kuruma reddine yaklaşmıştı. Okuyorum sevgilim. Okuyorum hiçbir zaman birlikte olamayacağım sevgilim. Bana sevdiğini hiçbir söyleyememişti taki bir kaç güne kadar bana olan sevgisini dile getirdiğinde benden tamamen uzaklaşacağını düşünmüş. Ben Emir'e her an söverken o beni sevmiş. Ben, o bana bunu yaptı derken meğer aklında hep ben varmışım.
Burnumu çekerek bir diğer mektubu açtım. Her açışımda kalbimin param parça olduğunu bile bile bir tanesini daha açtım.
Sevgilim olmayan ama her nefesimde adını taşıyan,
Gözlerini her gördüğümde içimde fırtınalar kopuyor. Sen farkında bile olmadan -veya gereğinden fazlası ile farkında olarak- yanımdan geçip gittiğinde bile dünya duruyor sanki. Ama benim için duran bu dünya, senin için dönmeye devam ediyor. İşte bu en acıtan şey.
Biliyor musun, seni özlüyorum. Bunu söylemeye hakkım var mı bilmiyorum ama özlüyorum işte. Hatta seni özlemek, seni sevmekten bile daha zor. Çünkü seni sevdiğimi kimse bilmek zorunda değil ama seni özlediğimde, gözlerimdeki dalgınlıktan anlıyorlar. "Neyin var?" diye soruyorlar ama cevap veremiyorum. Çünkü ne söylesem yalan olacak.
Ben sana anlatamadığım, içimde büyüttüğüm bir aşkın içinde boğuluyorum. Ve en kötüsü, seni onun yanında gördüğüm an içimde bir şeylerin değiştiğini hissettim, senin mutlu olmanı dilemek zorundayım. Senin yanında olmak isterken, sadece uzaktan izleyerek yetinmek zorundayım. Seni bıraktım, belki de terk ettim ama bu kalp sadece senin için atacak. Yemin ederim sana.
Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum ama seni sevdiğimi kimse bilmeden sevmeye devam edeceğim. Her gün biraz daha…
--Adını bile bilmek istemeyeceğin belki de bir gölge
"AAĞ!" Haykırışlarım evi doldururken kalbime bir ağrı saplandı. Benim için atacağını söyediği kalbi durmuştu. Benim için atacağına yemin ettiği kalbi durmuştu. Emir'in benim için atacağına yemin ettiği kalbi benim için durmuştu. O kalbi artık atmıyordu. Bende bu yükün içinde boğuluyorum Emir. Bende bu yükün içinde nefes alamıyorum Emir. Ağlamaya devam ederken beni yanında gördüğünü iddia ettiği kişi dikkatimi çekti. Aras. Tanımadığım bir kişi yüzünden , uğruna neredeyse öleceğim, şuan ise arkadaşım olan o kişi. Emir. Her şeyi yanlış anlamıştı. O yüzden nezarethanede bana böyle davranmıştı. O yüzden hastanede beni terk etmişti. Her şeyi yanlış anlamıştı ama artık her şey için bir o kadarda geçti.
Artık ağlayamadığımı fark ettiğimde. Duygularımı elimden almışlar gibi hissetim. Bir anlık boşluğun içinde süzülüyormuşum gibi hissetim. Ve o boşluğun içerisinde tek bir duygu yerini belli ediyordu. Acı.
Elimdeki mektubu özenle tekrar zarfın içine koydum. O bunları yaşarken bu mektupları bırakmıştı. Mektubu okuduklarım arasına bıraktım ve bir tane daha mektup aldım. Emir'in el yazılarını ilk defa bu mektuplarda görüyordum. Çok güzel yazıyordu...
Sevgilim olmayan ama her şeye rağmen tek gerçeğim.
Bu mektubu, mektupları asla okumayacaksın. Ama yine de yazıyorum. Çünkü içimde tuttukça, bu aşk beni yakıyor. O yüzden, en azından kağıda dökerek biraz olsun hafiflemeye çalışıyorum.
Seni her gün görüyorum ama sen farkında bile değilsin. Bazen göz göze geliyoruz ama sen sadece gözlerini kaçırıyorsun. Belki de tesadüfen… Belki de beni görmeye tenezzül bile etmediğin için. Dayanamadığın için. Sanırım ikinci ihtimal daha cazip edici. Ama ben o anlarda bile kalbimin yerinden fırlayacağını sanıyorum.
Sana hiçbir şey diyemem, hiçbir şey anlatamam. Çünkü kelimeler, zaten imkansız olan bir şeyi değiştirmeye yetmez. Ama bil ki, bir yerlerde, hiç farkında bile olmadığın biri seni tüm kalbiyle seviyor. Ve bu kişi, senin mutlu olman için, kendi kalbini sessizce feda etmeye razı.
Bir gün, belki bir gün, bu satırları okursun ve kimin yazdığını merak edersin. Belki asla öğrenmezsin. Ama bil ki, bu mektupları yazan kişi seni gerçekten sevdi. Ve hâlâ seviyor.
--Asla bilemeyeceğin bir kalp
Biliyorum. Lanet olsun ki geç öğrendim ama biliyorum Emir. Özür dilerim. Yemin ederim ki özür dilerim. Mektubu katlayıp zarfın içine koyduğumda diğer okuduğum zarfların arasına yerleştirdim. Elime bir zarf daha alıp içindeki kağıdı çıkarıp okumaya başladım
Deliren bir ruhumun olduğunu hissetsem bile,
Kalbim, aklım her şey! Benim kontrolüm dışında hareket ediyordu. Bir gün seni isteyip arzularken, bir anda ota boka batırıp seni kendimden uzaklaştırıyorum. Biliyorum mantıksız ama eğer bir gün bu mektubu okursan diye söylüyorum. Kızma çünkü kalbim ve aklımın bir olduğu noktalar da hep sen oluyorsun. Ve emin ol aşk nedir derselerdi eğer bana; aklın ve mantığın bir olduğu -ortak olduğu- aynı şeyi düşünüp hareket etmeme neden olan o lanet duygu derdim. Ben bu lanet duygunun esiriyim. Benim kalbim sana esir bir vaziyette Gece. Sana, senden nefret ediyormuş gibi davranıyorum. Seni kendimden uzaklaştırmaya çalışsam bile bugün duyduğun lanet olası Gökay ile olan konuşmamızı duymamanı isterdim. En azından yanlış bir anda gelmemeni. Gökay'a sinirli olduğum bir anda geldin ve ona dediğim, zihnimde olan ve ona tam tersi olarak döktüğüm cümleler... Umarım bir gün beni anlarsın
-- Aklı ve mantığı arasında kalan aptal
Her şeyi yanlış anlamıştım. Hem de her şeyi. Beni uzaklaştırmaya çalışıyordu kendinden. Bu olaydan sonra bana kendisi anlatmaya çalışmıştı ama dinlememiştim. Sinirliydim ve ani davranmıştım şimdi ise asla dönüşü olmayan bir yoldaydık. Yolun sonu. Gökay anlatmaya çalışmıştı. Yağız anlatmaya çalışmıştı. Cem anlatmaya çalışmıştı. Utku anlatmaya çalışmıştı. Her biri anlatmaya çalışmıştı. Ela bile... Ama dinlememiştim. Ben onu dinlememiştim. Ben ona güvenmek yerine güvenmemeyi seçmiştim.
"Bu mektupları neden daha önce görmedim? Neden daha önce göstermedin? Neden saklamayı seçtin Emir?" Neden yapmıştın bunu Emir?
Zarfı gözlerimde son bir damla yaş ile tekrar içine yerleştirdiğimde bir diğer zarfı aldım. Açtım.
Ne Olduğumuzu Bilmediğim Kişi
Canım yanıyor. Canım öyle bir yanıyor ki buraya kelimeler ile ne dökebilirim ne de anlatabilirim. Ama şunu biliyorum ki senin canın benimkinden katbe kat daha acıyor. Hem fiziksel, hem ruhen.
Bugün kendimi öldürmek istedim. Senin canını yakan kişiyi o an öldüremediğim için kendimi öldürmek istedim. Senin yanına gelemediğim için kendimi öldürmek istedim. Senin yanında o an olamadığım için kendimi öldürmek istedim. Senin yanına bir daha yaklaşmayacağıma yemin ettiğim için kendimi öldürmek istedim. Toprak piçi gözümün önünde senin canını yaktığı için onu da öldürmek istedim. Gerçi öldürmesem bile ölmek için yalvaracağı kıvama getirdim. Ama öldüremedim. Öldüresiye dövdüm ama okuldan uzaklaştırma aldım o ise okuldan atıldı. Uzaklaştırma almam umurumda değil. Umurumda olan tek şey sensin.
Ben yokken canına her an zarar gelecekmiş gibi o andan sonra sen görmesen bile hep yanında oldum. Belki varlığımı hissetmişsindir.
Ben yanında bir süre daha olmayacağım ama ben yokken bile yanında olacak sana dört kişiyi bıraktım. Seni her zaman kollayacak dört kişi. Bu dört maldan şüphen olmasın. Seni kardeşleri belleyecek her zaman yanında olacaklar. Çünkü onlarda benim kadar seni seviyor. Seni kırdığım için özür dilerim.
Seni bundan sonra belki senin için bir hiç olacağım ama sen benim için her an daha fazlasısın.
Biriciğime...
Gözlerim doldu. Bana verdiği söz yüzünden gelmemişti. Önümdeki yastığı alıp sıkı sıkı sarıldım. Ayaklarımı kendime çektim. Söz verdiği için gelmemişti. Yastığa başımı koyup bir ileri bir geri gittim. Bana verdiği söz yüzünden gelmemişti o gün. Emir beni bıraktığını düşünürken bile beni bırakmamıştı. Beni izledi, bana yardım etmedi diye ben ağlarken onun canından can gitmişti. Emir benim Emir'imdi. Aslında o bana ait değilken bile bana aitti. Ben ise hep ona tam tersi davranmıştım. Onu bir kez bile olsun anlamaya çalışmamıştım.
Zihnimde bu yazlıktayken Emir'i bulmaya geldiğimde sigara içmesine izin vermeyişim geldi. Hemen evin dışında olan iskeleden düştüğüm an zihnimde canlandı. Annemi deniz benden aldı demişti bende o denize atlamıştım. Sen benim için bir hiçsin diyişim geldi. Göktaşı yağmurunda kahkaha atışları kulaklarımda canlandı. Beni Pırıl'ın gözünün önünde öpüşü sonra. Anıların her biri gözümün önünden bir film şeridi gibi geçerken yanağıma doğru usul usul bir göz yaşı süzüldü. Neden sevdiklerimiz kişileri bırakırken onlar geri dönerdi? Neden biz onlardan vaz geçerken onlar hiç olmadık bir zaman tekrar karşımıza çıkardı? Neden biz sevdiğimiz zaman yanımızda olmayanlar biz sevmeyi bıraktığımızda en açı şekilde karşımıza çıkardı?
Derin bir nefes verdiğimde elime son mektubu aldım. En üste olan ama benim en son açmayı tercih ettiğim mektup...
Sevgilim,
Bu mektubu okuduğunda, ben artık olmayacağım. Bunu bilerek yazıyorum ve belki de bu yüzden ilk kez gerçekten özgürüm. Kelimelerim artık bir çığlık değil, bir fısıltı. Öyle sessiz ve derinden ki, belki sen bile duyamayacaksın. Ama yine de yazıyorum, çünkü geride seni bırakırken hiçbir şey söylemeden gitmek bana daha ağır geliyor.
Öncelikle şunu bilmeni istiyorum: Seni hep sevdim. Öyle sıradan bir sevgiyle değil, damarlarıma işleyen, varlığımı saran, bazen nefesimi kesecek kadar güçlü bir sevgiyle. Seninle geçirdiğim her an, içimdeki karanlığın üzerine düşen bir ışık gibiydi. Ama o ışık ne kadar güçlü olursa olsun, bazı gölgeler çok derindir.
Beni suçlamanı istemem, ama anlamanı dilerim. İnsanlar bazen, bir savaşı kaybettiklerini fark ettiklerinde, onu devam ettirmenin bir anlamı kalmadığını düşünürler. Benim savaşım dışarıdan görünmüyordu. Neşeyle güldüğümde bile içimde bir şeyler kırılıyordu. Ellerini tuttuğumda bile o boşluk derinleşiyordu. Ben hep bir uçurumun kenarında yaşadım, ama sen bana her zaman geri çekilmem için bir sebep verdin.
Ama sevgilim… Bazı uçurumlar yalnızca içine çekmek için vardır.
Beni uçurumun ucundan çeken sendin ama beni o uçurumdan iten beni sevdiğini sandığım insanlardı. Belki bizimkiler sana sonra anlatır veya sen bizzat öğrenirsin olanları.
Bu bir vazgeçiş değil. Bu, var olamayışın kabulü. Kendimi bu dünyada asla tam anlamıyla hissedemedim. Hep eksik, hep yanlış, hep yabancı. Ve insan kendini bir yere ait hissetmediğinde, sonsuza kadar orada kalamaz, değil mi? Ben kendimi buraya ait hissetmedim dünyayı senin sayende yuvama çevirmeye kalktım ve emin ol bugün senin gidişini izlemek benim için bir cezadan ibaretti. Üzgünüm...
Benim gidişim senin hatan değil. Senin sevginin eksikliğiyle ilgili değil. Aslında, tam tersine… Sen olmasaydın belki de çok daha önce pes ederdim. Dışardan set, başına buyruk görünüşüm benim içine sığındığım kabuğumdu. Sen, beni hayata tutundurabilen tek şeydin. Ama insanlar bazen en sevdikleri şeyi bile tutacak gücü bulamazlar. Ben artık taşıyamıyorum, sevgilim.
Gideceğimi bilerek, içimde kalan birkaç şeyi daha bırakmak istiyorum:
Sana iyi bak. Hayatına devam et. Beni bir yara olarak değil, bir anı olarak taşı. Gittiğim yerde sana kavuşabilmeyi umut ederek gidiyorum, ama senin oraya aceleyle gelmeni istemem. Uzun yaşa. Güzel yaşa. Benim yapamadığım her şeyi sen yap.
Ve son olarak… Seni hep seveceğim. Sende beni sev.
Hoşça kal.
-Seni çok seven Otistiğin
Gözlerimi mektuptan çektiğimde boşluğa dalıp gitti. Beni cidden bırakmıştı. O gitmişti. Elimdeki mektubu katlamadan yatağın üzerine koydum. Ayağa kalkarak odanın çıkışına ilerledim. Bana veda mektubu yazmıştı. O bana veda mektubu yazmıştı. O bana mesaj atarken belki de son bir umut ışığı aramıştı. Ama ben o umut ışığını çürütmüştüm. Ben onun hiç iç dünyasını sorgulamamıştım. Odadan çıktığımda adımlarım bir ölü ruhunkinden farksızdı. Bende öyle. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Beni o tarafta bekliyormuş. Merdivenlerden inerken aşağıya baktım. Uzun yaşa sevgilim. Boğazıma bir yumru otururken ardı ardına gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı tekrardan. Ben her şeyi mahfetmiştim. Hem de her şeyi. Bakışlarımı tekrar önüme boşluğa çevirdim. Gözümdeki yaşlar ardı ardına birbirini takip ederken içimde fırtınalar kopuyordu ama dışımda yaprak kıpırdamıyordu.
Evin çıkış kapısını açtığımda etrafıma baktım. Bu kapıyı açtığımda en son Emir'i görmüştüm. Şimdi yoktu. O şimdi yoktu ve bende yoktum. Onun varlığı benim varlığımdı. Şimdi ise onunla birlikte bende yoktum.
ÖZEL BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUUZ
Kesin sevmediniz ama sormayacağım. Sevmedik derseniz daha fazla ağlayacağım bugün ağladığım yetmiyormuş gibi 🤧😭
Düşünceleriniz neler? Burada olanlar hakkında neler düşünüyorsunuz?
Siz sorun ben cevaplıyayım aklıma bir şey gelmiyor sdfghnm
SEVİLİYORSUNUZZZ 🫂
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 226.87k Okunma |
14.8k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |