
17. BÖLÜM: TAKİPTEKİLER
İstanbul’un gece ışıkları sokakları aydınlatırken, kızlar büyük bir sırrı keşfetmişti. Luci, dünyaya sürgün edildikten sonra eski güçlerini kaybetmişti. Ama bu, onun tehlikeli olmadığı anlamına gelmiyordu. Çünkü şeytana tapan insanları bir araya getirerek onlara liderlik ediyordu.
Luci, insan dünyasında doğaüstü bir varlık olmasa da insanları manipüle etme, kaos yaratma ve korku salma konusundaki dehasını hâlâ kullanıyordu.
Kızlar, bir plan yaparak ikiye ayrıldı.
• Melda & Lale, Luci’nin çetesinin toplandığı mekanları araştırmak için İstanbul’un yeraltı dünyasına inecekti.
• Defne, Selin & Sude, polis kayıtlarını inceleyerek Luci’nin suç ağının ne kadar büyük olduğunu anlamaya çalışacaktı.
Ve böylece iki grup, farklı yönlere ayrıldı
—————————————————-
MELDA & LALE: SUÇ DÜNYASININ DERİNLİKLERİ
Melda ve Lale, İstanbul’un karanlık ve tehlikeli sokaklarında ilerlerken, hedefleri “Gölgeler Barı” adı verilen bir mekandı. Bu bar, Luci’nin çetesine bağlı olan tehlikeli adamların takıldığı bir yerdi.
Lale, giydiği buz mavisi işlemeli elbisesini düzeltti. “Mel, burada nasıl fark edilmeden dinleme yapacağız?” diye sordu.
Melda bileğindeki altın sarısı bilekliği sıktı. Bileklik, içindeki ışık enerjisini kontrol etmesine yardımcı oluyordu.
“Senin gibi biri için buraya girmek zor olmaz. Onlara göre sadece zengin ve güçlü insanlarız. Biraz dikkatli olursak hiçbir şey anlamazlar.”
İçeri girdiklerinde mekanın havası tamamen değişti. Duvarlara asılmış ağır metal posterleri, loş kırmızı ışık ve sigara dumanı her şeyi kaplıyordu. Ama en rahatsız edici olan şey, insanların yüzlerindeki tuhaf ifadelerdi. Onlar normal değildi.
Melda ve Lale, barın köşesindeki bir masaya oturdu. Lale, içkisini yudumlayan adamlardan birine göz attı.
Tam o sırada bir grup adam fısıldaşmaya başladı.
“Lider büyük bir hareket yapacakmış. Şeytanın yolunu açıyoruz.”
Melda, bu cümleyi duyduğunda kalbi hızlandı. “Şeytanın yolunu açıyoruz” mu?
Lale, eğilip alçak bir sesle fısıldadı. “Luci, insanları sadece bir çete olarak kullanmıyor. Onları bir tür tarikat gibi örgütlüyor.”
Melda, adamların konuşmalarına odaklanarak dinlemeye devam etti.
“Laboratuvar saldırısından sonra her şey değişecek. İnsanlar en büyük korkularını tatmaya hazır olmalı.”
Lale gözlerini kıstı. “Laboratuvar mı?”
Melda, o anda bileğindeki bilekliği sıktı. İçinde bir kıpırtı hissetti. Bileklikleri yalnızca bir aksesuar değildi. Her biri kızların öz gücüne bağlı olarak, ilahi bir mühür taşıyordu.
• Melda’nın bilekliği altın sarısıydı ve üzerine karmaşık ışık desenleri işlenmişti. Işığın özünü içinde barındırıyordu.
• Lale’nin bilekliği buz mavisiydi ve kristal şeklinde desenler içeriyordu. Soğuk ama kırılmaz bir güç taşıyordu.
O sırada Lale’nin bilekliği hafifçe parladı. Melda, Lale’nin eline bastırarak onu durdurdu. Enerjilerini kontrol etmeliydiler.
Tam o anda, barın kapısı açıldı ve içerisi bir anda sessizleşti.
Uzun boylu, geniş omuzlu, keskin bakışlı bir adam içeri girdi.
Kızların gözleri büyüdü.
Bu, Luci’nin sağ kolu olan “Siyah Cemal”di.
Herkes ona saygıyla selam verdi. Cemal gözlerini etrafta gezdirdi ve Melda ile Lale’ye doğru baktı.
İçinden “Bizi fark etti mi?” diye geçirdi Melda.
Cemal gülümsedi ve bara yaklaşıp bir içki sipariş etti. Ama belli ki iki yabancının burada olması dikkatini çekmişti.
“Burada yeni yüzler görüyorum,” dedi ağır sesiyle. “İkiniz kimsiniz?”
Lale hemen devreye girdi. “Sadece eğlenmeye geldik. İstanbul’un en iyi mekanlarını görmek istiyoruz.”
Cemal, kızlara doğru yaklaştı ve eğildi.
“Bu gece buraya gelerek yanlış yerde eğlenmeye karar vermiş olabilirsiniz.”
Melda ve Lale, kaçınılmaz bir şekilde büyük bir tehlikenin içine çekiliyordu.
——————————————————-
DEFNE, SELİN & SUDE: POLİS ARŞİVLERİNDEKİ GERÇEKLER
Şehrin diğer tarafında, Defne, Selin ve Sude, Luci’nin suç geçmişini araştırmak için bir polis merkezinin etrafında dolanıyordu.
Sude gözlerini kıstı. “İçeri girmenin bir yolunu bulmalıyız.”
Selin, toz pembe bilekliğini sıktı. Bu bileklik, ses frekanslarını manipüle etmesine yardımcı oluyordu.
“Ben dikkatlerini dağıtırım. Sude, gölgeler arasında hareket et ve arşive gir. Defne, girişte gözlem yap.”
Defne başını salladı ve bileğindeki lila renkteki bilekliği sıktı. Hava akımlarını hissedebiliyordu. Eğer biri yaklaşırsa rüzgar ona haber verecekti.
Sude, hızla gölgeler içinde kayboldu ve arşiv odasına yöneldi. Selin ise dışarıda birkaç polis memurunun dikkatini dağıtarak zaman kazandırdı.
Sude, bilgisayar ekranını açıp Luci’nin dosyasını taradı. “Buldum!” dedi sessizce.
Dosyada Luci’nin çetesinin asıl hedefinin bir laboratuvar olduğu yazıyordu.
Bu laboratuvar, insan beyninin karanlık tarafını inceleyen deneyler yapıyordu.
Defne hızla fısıldadı. “Luci, bu deneylerle ne yapmayı planlıyor olabilir?”
Selin, dişlerini sıkarak yanıt verdi. “Belki de şeytanlara tapınan insanları daha da karanlık bir hale getirmek istiyor.”
Tam çıkacakları sırada, bir alarm çaldı. Biri içeri sızdıklarını fark etmişti!
Sude, hızla gölgelerin içine çekildi. Selin, ses dalgası oluşturarak alarmı bir süreliğine bozdu. Defne, hava akımıyla kapıları açarak onlara kaçış yolu sağladı.
Son anda dışarı çıkmayı başardılar.
Ama artık büyük bir tehlike kapıdaydı. Luci’nin dünyada neler yapmaya çalıştığını çözmek için çok az zamanları vardı.
——————————————————
BİRLEŞME VE YENİ BİLGİLER
Melda ve Lale, büyük bir tehlike atlattıktan sonra eve döndü. Aynı anda Defne, Selin ve Sude de ellerindeki belgelerle geri döndü.
Tüm grup, büyük bir keşif yapmıştı:
• Luci, şeytana tapan insanları yönlendirerek onları bir tarikat gibi örgütlüyordu.
• Bu tarikat, insan beyninin karanlık yönlerini araştıran bir laboratuvara saldırı planlıyordu.
• Eğer bunu durduramazlarsa, insanlık Luci’nin kaos planının bir parçası haline gelebilirdi.
Melda, bilekliğini sıkarak fısıldadı:
“Onu durdurmalıyız. Başlamadan önce.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.43k Okunma |
304 Oy |
0 Takip |
73 Bölümlü Kitap |