
2.Sezon - 3.Bölüm -Karanlığın Fısıltısı
(Flashback Sahnesi)
Savaşın son yankıları gökyüzünde hâlâ hissediliyordu. Kanatlar parçalanmış, kılıçlar kırılmıştı. Melekler ve şeytanlar arasındaki mücadele sona ermişti… en azından görünen oydu.
Cenk, savaş meydanının en karanlık köşesinde, yere diz çökmüş, başını ellerinin arasına almıştı. Vücudu yara bere içindeydi, ama fiziksel acısı zihninin içinde yankılanan fısıltılar kadar güçlü değildi.
“Zayıfsın… Sen hep böyleydin.”
Cenk başını hızla kaldırdı, etrafına baktı. Kimse yoktu. Ama bu ses… doğrudan zihninin içindeydi.
“Işık seni zincirledi, seni köleleştirdi. Ama biz seni özgür bırakabiliriz.”
Cenk’in nefesi hızlandı. Elleri istemsizce titremeye başladı. İçindeki o alev, her zamankinden daha soğuktu.
“Kabul et, Cenk… Sen bir şeytansın.”
Gözleri kısıldı. O hep sınırdaydı. Hep arada kalmıştı. Ama şimdi…
Karanlık büyüdü. Zihninin derinliklerinde yankılanan fısıltılar, artık net birer sese dönüşmüştü. Üç kadının silüeti belirdi: Umbra’khaz, Az’zaroth ve Vorlok’tha.
“Bizi içeri al,” diye mırıldandı Umbra’khaz. “Biz seni asla terk etmeyiz.”
Az’zaroth’un sesi tıpkı eriyen bir metal gibi içini yakıyordu. “Bütün zaaflarını bizden alabilirsin. Acını, pişmanlığını, hepsini bize ver.”
Son olarak Vorlok’tha konuştu. Diğerlerinden çok daha yavaş, ama korkutucu bir netlikle. “Ve seni sonsuza kadar bir gölgeye dönüştürelim.”
Cenk bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Gözleri bir anlığına kapandı. İçindeki ışık sönmeye başladı. Bedeninin çevresinde ince bir sis gibi karanlık dolaştı. Ellerini kalbine götürdü. Kalbinin attığını hissediyordu, ama sıcaklığı kayboluyordu.
Son düşüncesi… Melda oldu.
Onun adını zihninde son kez fısıldadı. Ama bu sefer Melda’yı hissetmiyordu.
Gözlerini açtığında, eski Cenk yoktu. Yerine… saf kötülüğün içinde doğmuş, geçmişini unutan, tek bir amacı olan bir varlık vardı: Yok etmek.
———————————————————
Kızların Odasında Gece (Şu Anki Zaman Dilimi)
Melda yatağında oturuyordu. Ay ışığı camdan içeri süzülerek odadaki eşyaların üzerine dökülüyordu. Lale, Defne ve Sude kendi yataklarına geçmişlerdi, ama odada tuhaf bir sessizlik vardı.
Sonunda Sude, kollarını başının altına koyarak usulca sordu:
“Melda… Sen ve Cenk hakkında konuşmayacak mısın?”
Melda başını kaldırdı. Gözlerinde derin bir hüzün vardı. Birkaç saniye boyunca konuşamadı. Derin bir nefes aldıktan sonra kısık bir sesle konuşmaya başladı.
“Bilmiyorum… O artık eskisi gibi değil. Tatilden beri hiç görüşmedik. O hep bir şeyler yapıyordu, meşguldü. Ama… artık bana farklı bakıyor. Sanki gözlerindeki ışık tamamen silinmiş gibi.”
Defne kaşlarını çatıp, yatağına yaslandı. “O çocuk her zaman sorunluydu ama… Melda, bu tamamen farklı. Cenk sanki bambaşka biri oldu.”
Lale derin bir iç çekerek yatakta gerindi. “Tatilden döndüğümüzden beri o çocukta bir tuhaflık vardı. Dikkat ettiniz mi? Gülmüyor, bizimle konuşmuyor… özellikle de seninle, Melda.”
Melda başını öne eğdi. Kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Cenk, onun için bir savaş arkadaşıydı. Onun için… çok daha fazlasıydı. Ama şimdi, karşısında bambaşka biri vardı.
“Onu… özlüyorum.” Sesinde titrek bir hüzün vardı.
Odada birkaç saniye boyunca kimse konuşmadı. Sude sonunda içini çekip ayağa kalktı. “Bak, biz buradayız, tamam mı? Ne olursa olsun. O çocuk şeytan olabilir ama sen bizimle birliktesin.”
Lale ise aniden kollarını açarak Melda’nın üstüne atladı. “Ağır bir konuydu, yeter! Haydi biraz dedikodu yapalım. Ben tatilde bir moda defilesine gittim, Defne sen n’apıyordun?”
Defne Lale’ye sinirli bir bakış attı. “Dalgınlık kraliçesi, şu an ciddi bir konudayız.”
Lale gözlerini devirdi. “Ama biraz da eğlenelim! Melda’nın keyfi yerine gelsin.”
Melda gülümsedi. Kızlar ona sımsıkı sarıldılar. O anda fark etti ki, her ne olursa olsun, yalnız değildi.
Ama içinin bir köşesinde, bir soru yankılanıyordu:
“Cenk’e ne oldu?”
Ve en kötüsü… Bunu asla öğrenemeyecek miydi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.43k Okunma |
304 Oy |
0 Takip |
73 Bölümlü Kitap |