Büyük Melek’in yüzü daha önce hiç olmadığı kadar ciddiydi. Omuzlarını gererek kanatlarını kapadı ve karşısındaki beş kıza sert bir bakış attı.
“Ne yaptığınızın farkında mısınız?”
Kızlar sessizce birbirlerine baktılar. Şeytan diyarına gitmenin kötü bir fikir olduğunu biliyorlardı ama bu tepkiyi beklemiyorlardı.
Sude bir adım öne çıktı. “Annemi kurtarmak için gittik.”
Büyük Melek kaşlarını çattı. “Annenizin hastalanması imkânsız.”
Kızlar bir an sessiz kaldı. Melda kaşlarını çattı. “Ama… onu hasta gördük. Gücü emilmiş gibiydi. Babam da aynı şeyi söyledi.”
Büyük Melek iç çekti. “Sude, annenin ve babanın farklı türlerden olması, enerjilerinin dengesiz olmasına sebep olmuş olabilir ama bu ölümcül bir durum yaratmaz. Onlar uzun yıllardır birlikte, öyle değil mi? Peki neden şimdi?”
Lale gözlerini kocaman açtı. “Dünyada yanlış giden bir şeyler var…”
Büyük Melek başını salladı. “Ve bunun nedenini öğrenmek zorundasınız.”
Defne yumruğunu sıktı. “Peki biz ne yapacağız?”
Büyük Melek asasını kaldırdı ve havada beş parıltılı bileklik belirdi. “Bu görev için sizi hazırlamak zorundayım. Bu bileklikler sizin kişisel enerjinize uyumlu olacak şekilde özel olarak tasarlandı. Onlar sadece aksesuar değil, aynı zamanda güçlerinizi stabilize eden ve dünyada daha rahat uyum sağlamanıza yardımcı olan tılsımlar.”
Kızlar bileklikleri ellerine aldığında her biri hafifçe ışıldadı.
• Melda’nın bilekliği: Altın sarısıydı ve ince ışık çizgileriyle süslenmişti. Bilekliği taktığında içinden sıcak bir enerji yayıldı. Işığını saklama ve yoğunlaştırma gücünü artırıyordu. Ayrıca, bileklik ona karanlık enerjiyi algılama yeteneği de veriyordu.
• Sude’nin bilekliği: Alev kırmızısıydı ve yüzeyi gölge alevleriyle dalgalanıyormuş gibi görünüyordu. Sude’nin bilekliği, gölge ile daha kolay kaynaşmasını sağlıyor ve ateş gücünü katbekat artırıyordu. Ayrıca, bileklik ona kısa süreliğine gölgeler arasında görünmez olma yeteneği kazandırıyordu.
• Lale’nin bilekliği: Buz mavisiydi ve üzerinde kristalimsi desenler vardı. Lale’nin gücünü stabilize ediyor, suyu daha ince detaylarıyla kontrol etmesine olanak tanıyordu. Ayrıca, bileklik Lale’ye çevresindeki sıcaklık değişimlerini hissetme yeteneği kazandırıyordu.
• Defne’nin bilekliği: Lila rengindeydi ve üzerindeki yıldırım desenleri belli belirsiz hareket ediyordu. Defne’nin fırtına gücünü daha hassas bir şekilde kullanmasını sağlıyordu. Ayrıca, bileklik ona havadaki elektrik dalgalarını algılama yeteneği kazandırıyordu.
• Selin’in bilekliği: Toz pembe tonlarındaydı ve yüzeyinde titreşen ses dalgaları vardı. Selin’in sesi ve zaman üzerindeki kontrolünü keskinleştiriyor, onun titreşimleri daha hassas algılamasını sağlıyordu. Ayrıca, bileklik Selin’e kısa süreliğine ses yankılarını manipüle ederek illüzyonlar yaratma yeteneği veriyordu.
Bileklikleri taktıklarında, içlerinden akan güçleri hissettiler.
Büyük Melek asasını kaldırdı ve havada dönen bir ışık kapısı belirdi.
“Hazırsanız, dünyaya iniyorsunuz.”
Kızlar birbirlerine son bir kez baktılar. Sonra ışığa doğru adım attılar.
———————————————————-
Kızlar, sert bir inişle İstanbul’un büyük bir parkının ortasında belirdiler.
Selin, düşerken topuklarını yere vurdu ve iç çekti. “Her seferinde bu kadar sarsıcı olmak zorunda mı?”
Lale etrafına bakındı. “Burası kesinlikle İstanbul.”
Melda bileğini sıktı. “Tamam. İlk iş olarak aileme gidelim.”
Sude merakla sordu. “Sence bizi garip karşılarlar mı?”
Melda hafifçe gülümsedi. “Yok. Onlar benim yatılı okula gittiğimi düşünüyorlar. Sadece sürpriz yapmış gibi olacağım.”
———————————————————-
Melda’nın evi, şehrin biraz daha sakin bir bölgesindeydi. Apartmanın önüne geldiklerinde, Melda heyecan ve tedirginlik arasında gidip geliyordu. Sonunda derin bir nefes alarak zile bastı.
Kapıyı açan annesi, bir an duraksadı. Sonra gözleri kocaman açıldı.
Melda’nın annesi, onu sımsıkı sarıldı. Babası kapıya gelip Melda’yı görünce o da gülümseyerek kızını kucakladı.
“Bize haber bile vermedin! Tatilde olduğunu bilmiyorduk!”
Melda gülümsedi. “Sürpriz yapmak istedim.”
Melda’nın annesi, kapının önünde duran kızları fark etti. “Ah, arkadaşların mı? Gelin, gelin içeri!”
Kızlar içeri girdiklerinde, sıcak bir atmosferle karşılandılar. Melda’nın evi sıcaktı, mutfaktan taze pişmiş yemek kokuları geliyordu.
Sude içeri girerken fısıldadı. “Burası çok güzel.”
Lale, büyük bir aynanın önünden geçerken saçlarını düzeltti. “Ve çok şık döşenmiş.”
Melda’nın ailesi, kızlarla tanıştıktan sonra masaya oturdular. Çaylar dolduruldu, sohbet başladı. Melda’nın annesi sürekli kızına yemek yedirmeye çalışıyordu.
“Çok zayıflamışsın! Okulda düzgün besleniyor musun?”
Defne bir lokma aldıktan sonra iç çekti. “Keşke bizim okuldaki yemekler de böyle olsaydı.”
Selin, babasıyla Melda’nın okulundan konuşuyordu. “Peki Melda nasıl bir öğrenciydi?”
Babası gülerek başını salladı. “Hep çok çalışkandı. Çocukken de hep büyük işler başaracağını söylerdi.”
Melda’nın içi sıcacıktı. Onları özlemişti. Ama aklının bir köşesinde görevleri vardı.
Tam o sırada, oturma odasındaki televizyondan bir haber sesi yükseldi.
“İstanbul’da son dönemde birçok gizemli soygun gerçekleşti. Polis, büyük bir çetenin peşinde. Ve az önce güvenlik kameralarından çetenin lideri olduğu düşünülen kişinin görüntüsü ortaya çıktı.”
Gözleri hâlâ aynı keskinlikteydi. Ama artık bir insan bedeni içindeydi.
Selin, yavaşça fısıldadı. “Bu… Luci mi?”
Sude’nin gözleri kısıldı. “Demek dünyaya düşüşünden sonra kaybolmadı. Kendine yeni bir hayat kurdu.”
Defne dişlerini sıktı. “Ama neyin peşinde olduğunu bilmiyoruz.”
Melda bileğine dokundu. Görevleri yeni başlıyordu.
Ve Luci’nin bir suç çetesinin başında olması… işleri hiç de kolaylaştırmayacaktı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.61k Okunma |
206 Oy |
0 Takip |
73 Bölümlü Kitap |