BÖLÜM 9: KARA ORMAN’IN YENİ EFENDİSİ
Melda, gökyüzüne bakarken içine garip bir sıkıntı oturdu.
Luci artık dünyadaydı, ama Kara Orman’daki karanlık hâlâ oradaydı.
Bir an bile tereddüt etmedi. Kanatlarını açtı, altın rengi ışık huzmeleriyle süzüldü ve tüm hızıyla Kara Orman’a doğru uçtu.
Melda ormanın üzerine vardığında her şey değişmişti.
Burası eskiden de korkutucuydu ama şimdi… şimdi başka bir seviyedeydi.
Gökyüzü tamamen griydi. Hava ağır, bunaltıcıydı.
Ağaçlar ölmüş gibiydi ama aynı zamanda kıpırdıyordu. Dallar birbirine dolanıyor, kökler zeminin altında hareket ediyordu.
Melda havada süzülerek aşağı indi. Ayakları yere değer değmez tüyleri diken diken oldu.
Orman… ona saldırmak istiyor gibiydi.
“Bu nasıl olabilir?” diye fısıldadı.
İlerledi. Her adım attığında yerin kendisi bile inliyormuş gibi bir ses çıkardı.
Derin, boğuk, tanıdık bir ses.
Melda dondu. Bütün vücudu buz kesti.
Ama… bu sesin sahibi eskisi gibi değildi.
Gölge bulutlarının arasından biri çıktı.
Ama artık eskisi gibi değildi.
—————————————————-
Cenk’in siyah saçları daha uzun olmuş, uçları koyu kırmızıya dönmüştü.
Gözleri artık yalnızca siyah değildi—karanlık büyüler kitabının lanetli gücüyle kızıl damarlar, göz bebeklerinin içinde kıvranıyordu.
Vücudu daha kaslı, daha güçlü görünüyordu. Ama en büyük değişiklik, sırtındaki kanatlardaydı.
Eskiden simsiyah olan kanatları şimdi gölgelerden oluşuyor gibiydi. Sürekli şekil değiştiriyor, dalgalanıyor, adeta yaşayan bir varlık gibi hareket ediyordu.
Ve en korkuncu… aura yayıyordu.
Bildiği Cenk, sevdiği Cenk, artık tamamen değişmişti.
—————————————————————-
Melda, gözlerini kıstı. “Bu… bu nasıl oldu? Sen…”
Cenk gülümsedi, ama bu gülümseme artık tanıdığı gülümseme değildi.
“Luci gitti, Melda. Artık buranın efendisi benim.”
Melda bir adım geriledi. “Sen… ne yaptın?”
Cenk gözlerini devirdi. “Sadece olması gerekeni yaptım. Kara Büyüler Kitabı’nı açtım. Onun gücünü özümsedim. Artık Kara Orman benim krallığım.”
“Burası bir krallık değil! Burası lanetli bir yer! Cenk, bunu yapamazsın!” diye bağırdı Melda.
Cenk ona yaklaştı. Her adımında gölgeler etrafında kıvrılıyor, yere basmak yerine süzülüyor gibiydi.
“Beni durduracak mısın?” diye fısıldadı.
Melda, içindeki acıyı bastırdı. “Sen… değişmişsin.”
Cenk’in gülümsemesi genişledi. “Değişmek zorundaydım.”
Bir anda yerden devasa gölge dikenleri fırladı.
Cenk kaşlarını kaldırdı. “Hâlâ burada duruyorsun?”
Melda, düşüncelerinin karmaşasına kapılmamak için kendini zorladı.
Bu Cenk miydi? Yoksa artık tamamen başka bir şey mi olmuştu?
Cenk gözlerini kıstı. “Git buradan, Melda.”
Melda yumruklarını sıktı. “Cenk, lütfen…”
Cenk’in yüzü karardı. Ses tonu ilk defa tamamen soğuk çıktı.
Melda gözleri dolu dolu arkasını döndü ve havalanarak Kara Orman’dan uzaklaştı.
Uçarken, arkasında kalan karanlık daha da yoğunlaştı.
Ve içindeki acı… artık dayanılmazdı.
Melda, odasında sessizce oturuyordu.
Kafasını ellerinin arasına almıştı.
Lale, Selin, Defne ve Sude içeri girdiler.
Lale hızla yanına çömeldi. “Ne oldu?! Neden bu kadar solgunsun?”
Melda gözlerini kaldırdı. Titriyordu.
Ve sadece tek bir cümle fısıldadı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.46k Okunma |
150 Oy |
0 Takip |
73 Bölümlü Kitap |