
Şehir suskundu. Neon ışıkların loş parıltısı, ıssız parkın taş yoluna vuruyordu. Sokak lambalarının altında bir adam yürüyordu; gölgesi, peşinden sürüklenir gibiydi.
Bir banka yaklaşınca, masanın başında oturan birini fark etti. Beyaz bir maske takıyordu, sade ama üzerine çizilmiş tuhaf figürler vardı. Önündeki deftere yoğunlaşmıştı. Gece yarısı bir parkta çizim yapan biri… garipti. Merakına yenik düşen adam usulca yaklaştı.
Ne çizdiğini göremedi. Eğildi, dikkatle bakmaya çalıştı.
Tam o anda adamın arkasından gelen soğukkanlı bir ses işitildi:
“Bazen karanlıkta çizmeyi severim.”
Adam irkildi. Yüzünü göremediği figüre, kısık bir sesle sordu:
“Ne çiziyorsunuz peki?”
Karikatürist maskesinin ardından hafifçe güldü.
“Seni.”
Bir saniyeden kısa sürede dönüp doğruldu. Sağ elindeki kalemi, bir hançer gibi adamın kalbine sapladı.
Adam sadece bir kez inleyebildi. Boğuk bir ses çıkardı… ve sonra sessizlik. Yüzü masaya düştü; kanı, çizimlerin köşesinden sızarak kâğıda yayıldı.
Karikatürist yerinden kalktı. Sırtını dönmeden uzaklaştı. Masada yalnızca iki şey kalmıştı:
Bir ceset.
Ve onun karikatürü.
Karikatürist’in kim olduğu bilinmez. Görevleri kimden aldığı da. Ama bir gün... belki sizin de resminizi çizebilir.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
