6. Bölüm
Serhat / Stella Verse: Kısa Hikayeler / Liam'ın İlginç Günleri (Macera)

Liam'ın İlginç Günleri (Macera)

Serhat
thiswhoo

Tuhaf Hitaplar

Aetherion Prime’ın kalbinde, yapay gökyüzü kubbesi altında, çocuk kahkahalarıyla dolu bir park uzanıyordu. Metalik ağaçlar ve gerçek çimenlerin iç içe geçtiği bu parkta, salıncakların yanında küçük bir çocuk oturmuş, elindeki mini teleskopla çevresini inceliyordu: Liam. Henüz yedi yaşındaydı. Meraklı, zeki ve biraz da sessizdi. Bugün yalnız oynamayı tercih etmişti.


Parkın köşesindeki bankta ise genç bir çift oturuyordu. Liam’ın dikkatini çeken ilk şey, kadınla adamın birbirlerine seslenme şekliydi.


“Bal kabuğum,” dedi adam, elini kadının omzuna koyarak.


Kadın güldü, “Cipsim benim, yine ne saçmalıyorsun?”


Liam’ın kaşları çatıldı. Cipsim mi?


Adam başını eğdi, gözlerinin içine baktı kadının. “Yavru kekliğim... Sensiz bir an bile oksijen gibi eksik geliyor.”


Kadın kahkahayı bastı. “Ayy! Gofretim, kim öğretti sana bu lafları?”


Liam dayanamayıp yanlarına yürüdü. Usulca yaklaştı ve seslendi:


“Affedersiniz...”


Çift şaşkınlıkla çocuğa döndü. Kadın hemen gülümsedi. “Evet tatlım?”


Liam ciddi bir ifadeyle sordu: “Siz gerçekten birbirinize... keklik, cips, gofret gibi şeyler mi diyorsunuz?”


Adam gülümseyerek eğildi. “Evet delişmen pamuk helvam, bazen öyle şeyler söylüyoruz.”


Kadın göz kırptı. “Biliyor musun küçük bey, bazen sevgi böyle tuhaf yollarla kendini gösterir.”


Liam başını yana eğdi. “Ama neden normal şeyler demiyorsunuz? Mesela 'canım', ya da 'sevdiğim' falan?”


Adam bir an düşündü. “Çünkü bazen sıradan kelimeler yeterince eğlenceli olmuyor. Mesela, ‘ponçik dilim’ desem gülersin değil mi?”


Kadın hemen ekledi: “Ya da ‘misket limonum’!”


Liam, istemsizce güldü. “Birbirinize yiyecek mi diyorsunuz hep?”


“Bazen sebze de oluyor,” dedi adam. “Mesela geçen gün ‘kıtır havucum’ demiştim.”


Liam başını iki yana sallayıp gülmeye başladı. “Çok garipsiniz... Ama komiksiniz.”


Adam ona göz kırptı. “Hayat biraz garip olunca daha güzelleşiyor küçük dostum.”


Kadın cebinden bir lolipop çıkarıp Liam’a uzattı. “Al bakalım, bunu da 'şekerparem'den sana armağan.”


Liam gülerek aldı. “Teşekkür ederim... böcük hanım!”


Kadın gülme krizine girdi. Adam alkış tuttu. “Harikasın be delikanlı!”


Liam uzaklaşırken hâlâ gülümsüyordu. Parkta garip ama tatlı insanlar vardı. Ve belki de bu, Aetherion Prime’daki en güzel şeydi.

 

****************

Dans Eden Gençler

Aetherion Prime’daki park bir kez daha hayat doluydu. Güneş gibi parlayan yapay ışık gökyüzü kubbesinin ortasında gezinirken, Liam çimlere uzanmış bulutlara benzettiği ışık desenlerini izliyordu. Sessizdi, huzurluydu.


Ama birden, parkın batı köşesinden yükselen hızlı, ritmik bir müzik sesi tüm dikkati üzerine çekti. “BOOM! TAK! TAK! BAAM!”


Liam başını kaldırdı. Gözleri o yöne doğru kaydı. Bankların orada, üç genç yere bir şeyler sermişti. Kocaman bir hoparlör gibi duran, ama aslında sadece bir telefon olan, ince ve kavisli bir cihazın ekranı parlıyordu. Üzerinden holografik efektler sıçrıyor, dans müziği çevreye yayılıyordu.


Ve gençler...


Gençler dans ediyordu. Ama bu, Liam’ın gördüğü gibi bir dans değildi. Biri yerde taklalar atıyor, diğeri elleriyle sanki görünmez duvarları itiyormuş gibi hareket ediyordu. Üçüncüsü ise sanki robot gibi kaskatı hareketlerle kafasını yana çeviriyor, sonra aniden yumuşak bir dönüşle sıçrayarak dansına devam ediyordu.


Liam gözlerini kocaman açtı.


“Ne yapıyor bunlar böyle?” diye mırıldandı.


Sessizce yaklaştı, bir ağacın arkasına gizlenip onları izlemeye başladı.


“Çak bakalım enerjiyi, Yuki!” diye bağırdı gençlerden biri. “Biraz daha frekans yükselt!”


“Roger that!” dedi diğeri ve telefonu havada döndürüp yeni bir parça başlattı.


Yeni müzikle birlikte danslar daha da garipleşti. Birisi geriye doğru yürürken takla atıp dümdüz durdu, diğer ikisi de sanki ayakları yerden kesilmiş gibi zıplayarak ritme ayak uydurdu.


Liam başını eğdi. “Bu... çok saçma,” dedi ama sonra bir gülümseme belirdi yüzünde. Çünkü her şey komikti.


Birden içlerinden biri Liam’ı fark etti.


“Hey! Küçük adam! Gel sen de dene!”


Liam afalladı. “Ben mi? Hayır, ben dans edemem...”


Gençler güldü. En küçükleri, sarı saçlı ve eğlenceli görünen biri Liam’a yaklaştı. “Burada yanlış veya doğru hareket yok. Sadece ritmi hisset yeter!”


Liam istemeyerek yaklaştı. Ayaklarını kıpırdattı. Sonra bir adım sağa, bir adım sola... Birden dizlerini kırarak olduğu yerde zıpladı.


“Vay canına! Küçük ninja stili!” diye bağırdı biri.


Diğer genç alkışladı. “Adını koyalım: Liam Adımı!”


Hepsi kahkaha atarken, Liam da gülmeye başladı. Dans etmeyi hâlâ bilmiyordu belki ama ritmi hissedebiliyordu. Eğleniyordu. Ve Aetherion Prime’da bir gün daha onun için unutulmaz olmuştu.

 

****************

Temizlik Robotu Z33

Aetherion Prime’ın sabah serinliği parkın içinde dans ederken, küçük Liam yine erkenden gelmişti. Bugün elinde bir çizim defteri ve renkli kalemler vardı. Kendine uygun bir ağaç gölgesi buldu, oturdu ve etrafı çizmeye başladı. Kaydıraklar, salıncaklar, ağaçlar… Derken gözüne bir şey takıldı.


Gri gövdeli, parlak gözlü küçük bir temizlik robotu parkın içinden sessizce geçiyordu. Gövdesinin üzerinde Z33 yazıyordu. Tekerlekleri yumuşak bir vızıltıyla dönüyor, yere düşen yaprakları ve çöpleri titizlikle topluyordu. Arada “Temizlik tamamlandı. Geri çekiliyorum.” gibi nazikçe cümleler kuruyordu.


Liam gülümsedi. “Çok çalışkan biri…”


Ama sonra parkın köşesinden iki genç geldi. Biri uzun boylu, diğeri kısa saçlı ve sarkık tişörtlüydü. Ellerinde yedikleri atıştırmalık paketlerini gördükten sonra Liam’ın gülümsemesi söndü.


Gençlerden biri çöp kutusuna yaklaştı, boş bir içecek kutusunu aldı ve yere attı. Z33 hemen gelip kutuyu aldı, sessizce çöp kutusuna attı.


“Yuh be, refleksli ha,” dedi diğer genç. Tekrar yere kâğıt parçası attı. Yine Z33 geldi, aldı.


Bu birkaç kez daha tekrarlandı. Robot kibarca durdu. Bir ışığı yanıp söndü. “Lütfen yere çöp atmayınız. Parkın temizliği sizin elinizdedir.”


Gençlerden biri alaycı şekilde elini alnına koydu. “Uuuyyy! Uyarıldık! Bak hâlâ konuşuyor ya, şu tenekeye bak!”


Diğeri kutu cipsini yere boşalttı.


O an Liam dayanamayıp ayağa kalktı. Kalemini ve defterini yere bırakıp onlara doğru yürüdü.


“Yapmayın,” dedi ciddiyetle. “Robot sadece görevini yapıyor. Onu üzmeyin.”


Gençler bir an sustu. Sonra kısa saçlı olan eğildi, Liam’ın göz hizasına indi.


“Sen de robot gibi mi konuşuyorsun küçük adam? Hadi bakalım, bizi uyar bakalım.”


Liam korksa da geri çekilmedi. “Bunu yapmak... şey... doğru değil. Kural—”


“Kurallar!” diye güldü biri. “Küçük zekâlı müfettiş!”


Birkaç adım daha yaklaşıp Liam’ın şapkasını aldı. “Bu da bizim oldu!”


Liam’ın gözleri doldu ama ağlamadı.


Tam o sırada bir ses duyuldu.


“HEY!”


Gençler irkildi. Arkalarından gelen sesi duyar duymaz duraksadılar. Uzun boylu, koyu yeşil mont giymiş bir kadın yaklaşıyordu. Sesi sert ama kontrollüydü.


“Ne yapıyorsunuz burada?”


Gençlerden biri mırıldandı. “Biz... şaka yapıyorduk sadece.”


Kadın kaşlarını çattı. “Küçük bir çocuğu korkutmak, robotu aşağılamak... şaka mı bu?”


Liam bir adım geri çekildi, kadın göz ucuyla ona baktı ve hafifçe başını salladı: “Sorun yok, ben buradayım.”


Kadın, gençlerin elinden Liam’ın şapkasını aldı ve ona verdi. “Git çizimlerine devam et küçük dostum. Bu beyefendilerle biraz konuşmamız lazım.”


Gençler söylene söylene uzaklaştılar. Kadın Liam’a döndü.


“Cesaretinden etkilendim. Adın ne?”


“Liam.”


Kadın gülümsedi. “Ben de Aria. Z33 iyi bir robot. Ama sen... sen daha iyisin.”


Z33 bir bip sesiyle yaklaştı. “Teşekkür ederim Liam. Destek kaydedildi.”


Liam tekrar gülümsedi. Çizim defterini alıp yerine döndü. Bu sefer robotu da çizecekti. Ve defterin kenarına küçük bir yazı ekledi:


“Z33 ve Ben. Temiz kal, doğru kal.”

 

****************

Kıvılcım Adam

Güneş, Aetherion Prime'ın gökdelenlerinin arasında kaybolurken, gökyüzü turuncu-mor bir tabloya dönüşmüştü. Liam, parkta geçirdiği keyifli saatlerin ardından yavaş adımlarla evine dönüyordu. Ellerinde renkli kalem kutusu, aklında robot Z33’le yaşadıkları vardı. Her zamanki sokağa girdiğinde bir şey dikkatini çekti.


Köşedeki boş bankta biri oturuyordu.


Kırmızı bir blazer ceket. Koyu yeşil gömlek. Ceketin kesimi, duruşu bile farklıydı. Adamın saçı ise... parlak sarıdan alev kırmızısına geçiyordu! Sanki biri güneşin kendisinden saç yapmıştı.


Adamın bir elinde küçük bir çakmak var sandı Liam, ama dikkatlice bakınca fark etti: adam parmaklarını şıklatıyor, ve şıklattığında kıvılcımlar havaya sıçrıyordu. Küçük alev parçacıkları, geceye inat minik ışıklar gibi dans ediyordu.


Liam olduğu yerde durdu. Büyülenmiş gibiydi.


Adam başını hafifçe çevirip onu fark etti. Gülümsedi. Alaycı ama dostane bir şekilde konuştu:

“Ne o ufaklık? Hiç büyü yapıldığını görmemiş gibi bakıyorsun.”

 

Liam çekingen bir şekilde yaklaştı. “O... bu... gerçek mi? O şey… ateş mi?”


Adam, parmaklarını bir kez daha şıklattı. Avuç içinden ince bir alev çizgisi süzüldü ve sonra sönüp gitti.


“Yapay değil, kıvılcık doğumlu,” dedi göz kırparak. “Ama kimseye söyleme. Bu şehirde sıkıcı insanlar büyüye pek sıcak bakmaz.”

 

Liam’ın gözleri parladı. “Sen bir süper kahraman mısın?”


Adam kahkaha attı. “Süper kahraman mı? Hah! Hayır. Belki süper bir gömlek giymiş bir adamım sadece. Bak, yeşil parlıyor değil mi?”


Liam gülmeye başladı.


Adam biraz eğildi. Göz hizasına inmeden önce yere parmaklarını dokundurdu. Ağaç dallarından bir yaprak aldı. Elinde döndürdü.


“Peki küçük adam. Hazır izleyicin varken... sana özel bir ‘PyroShow’ ister misin?”

 

Liam heyecanla başını salladı.


Adam bir parmağını şıklattı. Yaprağın ucunda küçük bir alev parladı ama yanmadı. Sonra o alev spiral çizerek yukarı süzüldü. Havada dans eden küçük alev topları, bir anda minik kuşlara dönüştü. Alev kuşları birkaç saniye Liam’ın çevresinde döndü, sonra birer kıvılcım gibi yere düşerek kayboldular.


“Bu... sihirli!” dedi Liam. “Gerçekten sihirli!”

 

Adam bir kaşını kaldırdı. “Sadece biraz ateş, biraz stil... ve bolca havalı duruş.”


O anda uzaktan bir siren sesi duyuldu. Adam hafifçe doğruldu.


“Gitme vakti, küçük dostum. Aetherion Prime’da fazla dikkat çekmek iyi olmaz.”

 

Liam bir an duraksadı. “Adın ne?”


Adam yürümeye başlamıştı bile. Geriye bakmadan elini kaldırdı.


“Silas. Ama bazıları bana PyroShock der. Bunu hak edecek kadar havalı olursan tekrar görüşürüz.”

 

Ve sonra sokağın köşesinden dönerken parmaklarını bir kez daha şıklattı. Arkasında kalan iz, sanki kısa bir anlığına ateşten yapılmış bir imza gibiydi.


Liam uzun süre orada durdu. Sonra gülümsedi. Elindeki defteri açtı. Sayfanın başına büyük harflerle şunu yazdı:


“PyroShock’un Gösterisi”


Ve o sayfa, Liam’ın en renkli çizimlerinden biri oldu.

****************

Bölüm : 30.05.2025 03:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...