32. Bölüm

31- En Uzun Gece

Zei
thvrely

Üzerimdeki siyah pantolonun ve ispanyol kol kazağın bedenimi sarmalayışına boy aynasında şahit olduğum saniyelerde, aldığım derin bir nefesin asla bana yetmediğinin farkına varmıştım.

Bugün bazı şeyleri bitiriyordum. Gerçekten de bitiriyordum.

Şişme siyah montumu giydikten sonra converselerimi de giyip Gökyüzü'nü kucağıma aldım. Pamuk'un anne olacağı kesinleştirildikten sonra Gökyüzü'nü Atlas'a vermek bi' hayli zor olacaktı ama bu kedi zaten başından beri Atlas'ındı, ona da annesinden kalan bir kediydi.

Bir anda gözüm makyaj masama takıldı. Oraya veda etmeye gidecektim ama yine de içimden bir ses, makyaj yapmamı söylüyordu.

Az da olsa bir makyaj yapabilirdim.

Gökyüzü'nü kucağımdan indirip Pamuk'un yanına koydum ve onların da vedalaşmasına bir şans tanıdım.

Annemin en sevdiği o gül kırmızısı ruju alıp dudaklarıma sürdüm. Abartı olmayacak derecede sürmeye çalışmıştım, yani sadece ruju dudaklarıma dokundurup çekmiştim ama yine de dudaklarıma büyük ölçüde renk vermişti.

Derin bir nefes alarak tekrardan Gökyüzü'nü kucağıma aldım. Pamuk ile Gökyüzü'nü ayırdığım o saniyelerde kalbim burkulmuştu.

Çantamı da aldıktan sonra evden hızlıca çıktım, bugün yağmur yağmasa bile hava sabahtan beri kasvetliydi. Bu sefer de gökyüzü tamamen simsiyahtı.

Dışarıdaki kasvet, içimdeki savaşları yansıtıyor gibiydi sanki.

Aldığım nefes bir bir bana zehir olurken, zehrin kanıma karışmasını öylece bekledim. Kısa süre içinde o veda korkusu her bir hücreme dolmuştu.

Apartmandan çıktığım gibi hızlı adımlarla parka doğru ilerledim.

Canım acıyordu ama bu psikolojik bir acıydı, biliyordum. Ayrıca bir revası da yoktu.

Parka ulaştığımda, hızlı adımlarla birlikte parkın içine girdim. Oradaydı, siyaj kapüşonlusu ile birlikte başını yere eğmiş bekliyordu.

Deja vu.

Haklıydım. Derin bir nefes ciğerlerime yeterli gelmiyordu.

"Atlas," diye mırıldandım güçlükle. Kalbim deli gibi atıyordu. Onun da aynı duygular içinde olup olmadığı konusunda büyük bir kararsızlık yaşıyordum.

Atlas kafasını kaldırıp benimle göz göze geldi. "Okyanus," dedi sadece.

Konuşmadı.

Konuşmadım.

Konuşmadık.

Tek yaptığımız birbirimize bakmak oldu. Belli bir süre sonra gözleri Gökyüzü'ne kaydı. "Neden..." diye mırıldandı ama devamını getirememişti.

Kucağımdaki Gökyüzü'nü her ne kadar kalbim sızlasa da Atlas'ın kolları arasına bıraktım. Artık ait olduğu yerdeydi ve ait olduğu yer bizim yanımız değildi.

Atlas, kucağındaki Gökyüzü'nü severken sadece Atlas'a baktım.

"Sana veda etmeye geldim," diye mırıldandım sadece. Başını kaldırıp bana baktı.

"Gidiyor musun yani?"

"Evet," diye mırıldandım sadece. Diyecek bir cevabım da yoktu zaten.

"Bütün bu olanlar yüzünden mi gidiyorsun?" diye fısıldadı. Başımla onu reddettim. "Hayır, hayır. Ailevi meseleler sonucunda taşınma kararı alındı, o kadar."

Burukça gülümsedi.

"Gidiyor olmana inanmak zor. Ama yine de... sana karışamam, karışmam. Bir şey söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum."

Daha fazla açıklamadı, ben de daha fazla bir açıklama beklemedim zaten.

"Gökyüzü umarım beni unutmaz," dedim söylediklerini geçiştirerek. Ağlamak istemiyordum, ağlayacaksam giderken ağlamalıydım.

Gülümsedi. "Unutacağını sanmıyorum. Bu arada... ruj yakışmış."

İkimiz de birlikte olduğumuz süreyi uzatıyorduk ama artık veda vaktiydi.

"Şey, sana sarılabilir miyim?" diye mırıldandım utangaç bir şekilde. Başıyla onayladı beni.

İlk defa sarıldım ona. Elleri belime gittiğinde kalbim titredi. Nefes alamıyor gibiydim ama sanki asıl nefesim ondaymış gibiydi.

Geri çekilirken çaresizce ona baktım, ellerim belindeydi. Göz göze geldik.

"İnsanları dudakların rujluyken öptüğünde bir iz kalır, değil mi? İzi kalır. Her ne kadar zamanla o iz silinse de, hissettirdikleri kalır."

Hiçbir şey söylemesine izin vermeden, annem gibi bıraktım orada izimi. Yanaklarına kondurduğum o ufak buse, benim sonumu getirdi.

Kollarımız ayrıldı, son kez baktık birbirimize. Gözlerimiz çok şey anlatıyordu o saniyelerde ama birimiz de ağzımızı açıp konuşamıyorduk işte.

O bana baktı, ben ona. Dudaklarımız açılıp da tek kelime dökülmedi belki ama, vedamızı ettik biz o gece.

Bilim adamları, insanlar, herkes...

Herkes yanlış biliyordu.

En uzun gece 21 Aralık değildi.

Bölüm : 07.02.2025 17:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...