34. Bölüm

•34•

Zei
thvrely

 

 

thvrely: gune bir baslangic.

 

 

987.695 beğeni, 45.030 yorum.

 

 

turkcesikitkiz: BU KİZİN GUZELLİGİ SAKA MİDUR

 

 

tsumm: ben yine geldim selam

 

 

>>vic__: artik o kadar iconiklestik ki her bolumde variz

 

 

>>pamuksekerserra: ne sandiniz kizim, tabii olacagiz bu kitap bizsiz mi olurmus

 

 

>>thvrely: burayi da ele gecirmissiniz AGLİCAM

 

 

aksayigit: kombin güzel olmuş

 

 

>>thvrely: seni ingilizce klavye kullanmaya davet ediyorum

 

 

>>aksayigit: tamamdır

 

 

barlasalcm: hesap adimin anlamini biliyo musunuz

 

 

>>goncaozdmr: Barlas'ı alcam değil miydi hesap adın

 

 

>>barlasalcm: dogru kiz

 

 

>>oykulys: sohbetin sacmaligi

 

 

 

 

cagatayozdmr: @kubrasakays

 

 

978 beğeni, 0 yorum.

 

 

Yorumlar kısıtlandırıldı.

 

 

 

 

kubrasakays: @cagatayozdmr

 

 

987.695 beğeni, 0 yorum.

 

 

Yorumlar kısıtlandırıldı.

 

 

 

 

cerenlendiniizz: bir daha usumedim.

 

 

999.999 beğeni, 0 yorum.

 

 

Yorumlar kısıtlandırıldı.

 

 

Arda'nın normal odaya alınmasının üzerine eve gelmemizin üstünden yalnızca birkaç saat geçmişti. Şimdi, yine hastanedeydik. Fakat bu sefer uykusuz değildik. Üzerimizdeki kıyafetler temizdi, karnımız da toktu. Arda'yı ziyarete gidecektik.

 

 

Arda, her ne kadar derin bir uykuda olsa da bu, onu ziyaret etmeyeceğimiz anlamına gelmezdi. Hem, annemler içlerini rahat tutmak istiyorlardı çünkü evde olduğumuz son beş saattir dört dönüyorlardı.

 

 

Saat, sabahın beşiydi. Bu saatte, hastanede olmamız garip kaçabilirdi ama hızlıca hazırlanmıştık. Birazdan da evden çıkacaktık.

 

 

Elvan, üzerine pantolon ve kazak giymişti. Yılbaşı yakındı. Bir ay falan kalmıştı. Bundandı bu kalın giyinmesi.

 

 

Abimin üzerinde de pantolonla sweat vardı, Elvan'dan tek farkı erkek olmasıydı.

 

 

Benim de üzerimde paraşüt pantolon ve çizgili, İspanyol yaka bir kazak vardı. Kazağın çizgileri ve paraşüt pantolonum ise, tamamen siyahtı.

 

 

Arya da siyahlar içerisindeydi. Onun tek farkı, eşofmanla sweat giymesiydi. Çok rahat bir kombini vardı, bunu dışarıdan bakan bir göz bile fark edebiliyordu.

 

 

Annemle babam zaten bizim gibilerdi. Hiçbir farkımız yoktu birbirimizden.

 

 

Sadece, Mert'le aynı ortamda olmak canımı sıkıyordu. Elvan ile sevgili olmuşlardı. Aslında, sevgililerdi. Arda kaza yapmadan sevgili olmuşlar, ruhumuz duymamış.

 

 

Yine de, Mert iyi birisi gibi duruyordu. Pek emin olamasam da, abisi gibi olmadığını az çok belli etmiş gibiydi.

 

 

Zaten, normal bir çocuk olduğunu Instagram kullanıcı adından anlayabilirdiniz: mertinaskbahcesi.

 

 

"Çıkalım mı?"

 

 

Babamın sesiyle birlikte birden ayaklandık. Herkes ayağa kalkıp arabalara doğru ilerlerken, abimle Arya'ya kaydı gözlerim. İkisinin de ehliyeti vardı fakat abim sürecekti arabayı.

 

 

Ne garip, diye düşündüm. Ben en başında Gonca'ya abim sevgili diye biliyordum fakat Arya'yla abim sevgiliydi.

 

 

Yine de, ilişkilerine ben karışamazdım. Sonuçta abim benimkine karışmıyordu.

 

 

Yani, Arda'yı dövme seviyesine gelmişti ama abiydi o. Klasik bir Türk abisi.

 

 

Bu yüzden umursamıyordum.

 

 

Annem, Elvan, ben ve Mert bir arabadaydık. Babam, Arya ve abim de ayrı arabadalardı.

 

 

Diğer arabada gerilim dolu saniyelerin yaşanacağını biliyordum ama zaten hastaneye gidecektik, herkes ölü gibiydi. Babam da, abimle Arya'nın ilişkisini onaylıyordu. Sıkıntı çıkacağını sanmıyordum.

 

 

Nihayet, herkes arabalara bindi. Annem direksiyon başına geçip arabayı çalıştırırken, ben ise telefonumu çıkartıp öylesine internette gezinmeye başladım. Canım sıkılmıştı. Biraz telefon bakmaktan zarar gelmezdi.

 

 

Ayrıca, uykuluydum biraz. Telefon bakmak uykumu az buz geçirirdi diye düşünüyordum.

 

 

Hastane kafeteryasında kahve de alırdık. Şimdi hiçbir yer açık değildi ama kafeterya 7/24 açık oluyordu.

 

 

Belirli dakikalar, tamamen bunlarla geçti. Elvan'la Mert'i arka koltukta yalnız bırakmak beni endişeye düşürse de, annemle en önde oturmak da oldukça hoştu.

 

 

Reşit değildim, ama bir ayım vardı. En önde oturmam pek sıkıntı olmazdı, sanırım.

 

 

2 Ocak doğumlu olmanın faydaları.

 

 

Derince bir nefes aldım ve arabanın durmasıyla birlikte arabadan indim. Herkes arabadan inip de annem arabayı park ederken, bizse hastaneden içeri geçmiştik.

 

 

Hızlıca kafeteryaya girdim. Normalde Elvan'la Mert, Arda'nın odasına çıkacaklardı fakat yalnızca birkaç saniye önce Mert'i etrafta görmüştüm.

 

 

Siparişleri aldığım ve parasını ödediğim gibi, cebimde bir el hissettim. Tam sıçrayacaktım ki, cebime eline sokanın Mert olduğunu fark ettim.

 

 

Gülümsedi. "Para koydum, merak etme." Kaşlarım çatıldı. Para koyduğunu ben de idrak edebilmiştim fakat neden koyduğunu anlayamamıştım.

 

 

"Bu seferlik benden olsun istedim, Öykü abla. Bu arada," diye konuştu ve bardakları elimden aldı. "Ben taşırım, yorma kendini. Yorgunsun zaten."

 

 

Benim kahvem benim elimdeydi fakat kendi kahvelerini kendisi almıştı. Bir şey söylemedim, o da konuşmadı. Kısa sürede üst kata çıktık. Arda'nın bulunduğu koridordaydık.

 

 

Burada normal odalar vardı. Arda'nın annesi, Arda'nın babası da buradalardı. Annem ve babam yanlarındalardı, aynı zamanda.

 

 

"Arda uyandı mı?" diye sordum. Hal hatır soracak değildim. Bu yüzden, garipsemediler.

 

 

"Uyuyor. Gidip bakabilirsin, izin veriyorlar. Sadece bir saat aralıklarla, yalnızca beş dakika."

 

 

Arda'nın annesinin sözlerine başımı sallayıp gidip ne olur ne olmaz diye ellerimi yıkadım. O kadar para tutmuştum sonuçta.

 

 

Birkaç dakika içerisinde, Arda'nın bulunduğu odaya girdim. Arda orada, öylece yatıyordu. Gülümsedim.

 

 

Arda'ya yakın olmadan, onun yattığı yatağa oturdum ve elini tuttum. Sevgili olmayabilirdik ama o aile dostumuzun çocuğuydu. Ayrıca, bir geçmişimiz vardı. Ayıp olurdu, hem.

 

 

"Neden kaza yapıyorsun?" diye fısıldadım, suratımda sahte bir kızgınlığın izlerini taşıyordum. "Bak, kardeşin dışarıda bekliyor. Annen ağladı, çok ağladı. Neden yaptın bunu onlara?"

 

 

Parmaklarıyla oynamaya başladım.

 

 

"Ben de üzüldüm, hem. Her ne kadar kötü şeyler yapmış olsan da, yakınınım ben senin. Sırf bir şeyi benden sakladın diye senden uzak duramam. Seninle konuşmadık, senin gözünden bir açıklama dinlemedim."

 

 

Kaşlarım çatıldı. "Hem, bana bir açıklama borçlusun. Açıklama yapmadan hiçbir yere gidemezsin, haberin olsun."

 

 

Kendi söylediklerime kendi kendime güldüm. Gözlerim saate kaydı. Şimdiden iki dakika dolmuştu bile.

 

 

"Sen uyanacaksın, hep beraber pikniğe ve sinemaya gideceğiz. Bana çocukken söz verdin, bisiklet sürmeyi öğreteceksin bana. Korku filmi izleyeceğiz, never ever oynayacağız. Senin bana bir sabahlama sözün var, unutma."

 

 

Bana olan sözlerini kendimce ona hatırlatıyordum. Ben kendi kendime konuşurken, bir dakikam kaldığını gördüm. Kalkmak için bir hamle yaptığımda, elimi bir el tuttu.

 

 

Kalbim ağzımda attı. Şok içerisinde Arda'ya doğru döndüğümde, yorgun bakışlarını gördüm. Aynı zamanda da patlamış kaşının üzerine örtülen yara bandını.

 

 

"Bunları yapacağız, söz verdik. Değil mi?"

 

 

Zar zor konuştuğunda, ellerim arasındayken bir gülümseme yeşerdi dudaklarımda. "Söz verdik. Yapacağız."

 

 

-*-

 

 

Kestiikk! Bölümü nasıl buldunuz?

 

 

Mertiskoma kızmayın, o iyi birisi.

 

 

Sonraki bölümde zaman atlaması olacak. Final yakın, ama yazmak istediğim bölümleri yazmadan salmam sizi 👉👈

 

 

Öyleyse,

 

 

İyi günler dilerim, meleklerim.

Bölüm : 19.03.2025 22:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...