

Selamlarr. Uzun bir süre bölüm gelmediği için çok özür dilerim. Hem sınav haftası hemde bayram falan derken gram bölüm yazamadım.
Tekrardan gerçekten özür dilerim telafi etmeye çalışacağım inşallah.
Herhangi bir yazım veya mantık hatası görürseniz lütfen yazın.
Bölüm tarihi: 16/06/25
☄. *. ⋆
"Yanımda olanlar, bu savaşı benimle birlikte verecek olanlardı."
☄. *. ⋆
10. Bölüm - Hastane
Sabah başımın içinde sanki çivi çakıyorlarmış gibi bir ağrıyla uyandım. Aşırı fazla ağrıyordu ve ağrıdan gözlerim dolmuştu bile hissediyordum.
Başımı yastıktan kaldırıp yattığım yerden doğruldum, çıplak ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Şuana kadar hiç böyle bir baş ağrısı çekmemiştim. Niye bu kadar fazla ağrıyordu?
Ayağa kalktığım gibi başım dönmeye başladı. Elimi yüzümü yıkamak için adım atacağım sırada yer sanki ayağımın altından kalıyormuş gibi oldu ve birden dengemi sağlayamayıp dizlerimin üstüne yere düştüm. Ellerimi şakaklarıma koyup vurmaya başladım. Neden geçmiyordu bu ağrı?
Kapının açılma sesini duymamla kafamı dikleştirip kapıya baktım. Asil ve Asir gelmişti. İkiside hızlıca yanıma gelip benim gibi dizlerinin üstüne çöktüler. Asir "Ses geldi, ne oldu?" dedi. Asil ise ellerini başımdaki ellerimin üstüne koydu ve vurmamı engelledi. Kendi eliyle beraber kucağına doğru indirdi, elimi bırakmadı aksine sıkıca tutmaya devam etti.
Sesim titreyerek Asir'in sorusuna cevap vermeye çalıştım. "Başım çok ağrıyor ve dönüyor. Ama bu sefer çok kötü, ilk defa böyle oldu." Asir yerinden doğrularak belimden kavradı ve beni yerden kaldırdı. Şaşkınlıkla ona bakarken o hiç pas vermeden beni yatağımın üstüne oturtdu ve önüme çöktü.
"Dayımızı çağıralım mı? İster misin?" Dudaklarımı bükerek 'bilmem' gibi bir ifade yaptım. Asir kafasını çevirerek arkasında endişeyle duran Asil'e baktı. Asil anlamış gibi hemen elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve bir şeyler yaptı ardından kulağına koydu. Biraz bekledikten sonra konuşmaya başladı.
"Dayı Asi iyi değil. Hemen bize gelebilir misin?" Bir süre karşı tarafı dinledi. "Tamam bekliyoruz, çabuk ol lütfen." Telefonu kapattığında geri cebine koyup hızlıca Asir'in yanına, benim önüme çöktü. Dizlerimin üstünde olan ellerimi avuçlarının içine aldı ve dudaklarına götürüp öptü.
Ellerimi öptüğünde gözlerime bir şeyler oturmuş gibiydi, ama daha fazla gözyaşı dökmek istemiyordum. Bu sefer farklıydı çünkü. Bu sefer içimde “bu ağrı başka bir şeyin habercisi” diye bağıran bir his vardı.
İkiside yüzüme dikkatle baktı. Normalde gülerken parlayan gözler, şimdi korkudan donuktu.
“İyiyim diyemem ama korkmayın… Demir dayı geliyor zaten…” dedim kısık bir sesle, ama gözlerimi kaçırdım. Çünkü o an Asir’in gözlerinde gördüğüm şey, 'Sen öyle diyorsan sanki daha çok korkmalıyız' bakışıydı.
Dakikalar geçmiyor gibiydi ama sonra evin kapısı tekrar açıldı. Ayak seslerinden belliydi, gelen Demir dayıydı. Hızla kapı açıldı, üzerinde pijamalarıyla, elinde küçük çantasıyla odaya girdi. Gözleri beni görünce aniden durdu.
“Asi…” dedi nefesini verirken. Sesi hem yumuşak hem de çaresizdi. Asil ve Asir hemen kenara çekildi, Demir dayı dizlerinin üstüne çökerek nabzımı ölçmeye başladı. Bir yandan alnıma dokundu, bir yandan gözlerime baktı.
“Baş ağrın nerede başladı? Ne zaman bu kadar şiddetlendi? Bulantı, kusma?”
“Kalktığımda başladı, sanki kafamın içinde çivi çakıyorlardı. Denge kaybım da oldu…” dedim zorlanarak. Demir dayı başını hafifçe eğdi. O doktor tavrının altında sevgiyle örülmüş bir panik vardı.
“Tamam, tamam… Şimdi bir hastaneye geçiyoruz hemen, birkaç test yapmam gerek… Asi, belki de ¹metastaz başlamış olabilir, MR çekmemiz gerek… Ama korkma, yanında olacağım.”
¹(Metastaz, kanserli hücrelerin ilk ortaya çıktığı yerden ayrılıp, kan veya lenf yoluyla başka organlara gidip yeni tümörler oluşturmasıdır.)
O an, kalbimle beynim sanki aynı anda buz tuttu. 'Metastaz' kelimesi kafama çarpmış gibi oldu. Gözlerim istemsiz doldu, ama yine de güçlü durmaya çalıştım.
O sırada kapıdan biri daha girdi. Aral’dı. Ardından Alaz, Ayaz, Adal ve en arkada Atlas… Hepsi peş peşe geldiler. Gözleri beni aradı. Sonra gördüklerinde durdular. Adal direkt yanıma yürüdü. “Asi ne oldu? N’oluyor böyle birden?” dedi.
Demir dayı ayağa kalktı, yüzü herkese dönüktü. “Asi’nin baş ağrısı ciddi. Hastaneye götürüyorum hemen. Şüpheli bir durum var, detayları sonra konuşuruz ama şimdi hızlı olmamız gerek.”
O anda Asir hemen hareketlendi. “Ben de geliyorum,” dedi. Asil de arkasından: “Ben de… Biz yalnız bırakmayız onu.”
Demir başını salladı. “Tamam ama sakin olacaksınız. Asi’nin stresini arttırmayacağız.”
Yatağımdan doğrulmak istediğimde Asir belimden destek oldu. “Ben taşıyayım,” dedi ciddi bir sesle. O kadar netti ki ses tonu, kimse bir şey diyemedi. Kucağına alıp beni iyice sarmaladı. Başımı göğsüne yasladım. Kalbi hızlı atıyordu, benimkinden bile hızlıydı sanki.
Asir beni kucağında taşırken evdekiler kenara çekildi. Sessizdi herkes. O kadar sessizdi ki, sadece Asir’in kalp atışları ve benim nefesim duyuluyordu.
Demir dayı kapıyı açtı, ayakkabılarını bile giymemişti. Büyük ihtimal Asil'in aramasıyla sadece terlikleriyle dışarı fırlamıştı.
Bahçeyi geçerken güneş ışığı yüzüme vurdu. Ilık bir esinti değdi tenime. Asil arabanın arka kapısını açtı, Asir ise beni dikkatlice koltuğa oturttu, kendiside yanıma oturdu.
Asil'de hemen diğer yanıma oturdu. Demir dayı direksiyona geçti. Sessizdi ama gözleri sürekli dikiz aynasında bana dönüktü. Arada bir elini direksiyondan çekip alnını ovalıyordu.
“Demir dayı… bir şey söylemeyecek misin?” dedim kısık bir sesle. “Şu an değil Asi. Şu an sadece seni hastaneye yetiştirmem gerek. Şu MR’a bakalım, sonra konuşuruz. Önce net veriler elimde olsun." dedi. Doktor kimliğiyle konuşuyordu ama sesi... sesi titriyordu.
Hastanenin acil girişine ulaştığımızda içeride birkaç hemşire bizi karşıladı. Demir dayı onları yönlendirirken, Asir ve Asil hemen yanımda belirdi. Sedye istemediğimi söyledim, ayakta durabiliyordum. Asir koluma girdi, yavaş yavaş yürüdük.
Koridorlar ne kadar sessizse, kafam o kadar gürültülüydü.
Beni bir odaya aldılar. Demir dayım hemen hazırlıklara başladı, damar yolu açıldı, tansiyonum ölçüldü, göz takibi yapıldı. Yüzüne tekrar tekrar baktım. Her defasında gözlerinde 'Lütfen bu düşündüğüm şey olmasın.' cümlesi vardı.
Bir saat sonra MR sırası geldi. Gözlerimi kapattım. MR makinesinin o ürpertici sesleri kafamda dönerken, zihnimde tek bir cümle yankılandı: Metastaz mı?
Yarım saat sonra beni tekrar odaya aldılar. Bu sefer Duru Hanım, Ayhan Bey, Atlas derken kısacası tüm aile üyeleri gelmişti. Ayhan Beyin gözleri dolu doluydu ama dik durmaya çalışıyordu. Sarılmadı hemen. Sadece ellerimi tuttu.
“Yanındayım. Her ne olursa olsun,” dedi fısıltıyla. Duru Hanımda başımı okşadı. “ Bebeğim, güçlü kalacaksın tamam mı?”
Diğerleri ise endişeli bir şekilde gözlerini kırpmadan bana bakıyorlardı. Rahatsız etmeyecek kadar uzak ama bana herhangi bir şey olursa yardım edebilecek kadar yakınlardı.
˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚
Yaklaşık iki saat sonra Demir dayı odanın kapısını açtı. Yüzünde ne tamamen kötü, ne tamamen iyi bir ifade vardı. Herkes birden ayağa kalktı. Asil ve Asir hemen yanıma yanaştı.
Demir dayı derin bir nefes aldı. “MR’da tümörün olduğu bölgede bazı hareketlenmeler var… Net bir metastaz diyemem ama şüpheli bulgular var. Hemen detaylı bir tarama ve birkaç günlük gözlem gerekiyor.” Herkes sessizleşti.
Hiçbir onay belirtisi çıkarmadım ama bu sessizliğimde bir onaydı, biliyordum.
Odadaki hava öyle yoğundu ki, biri konuşsa sanki kırılacak bir camın ortasındaydık. O sırada kapı yavaşça tekrar açıldı. Bu defa içeri giren biri daha oldu. Abimdi bu.
Tek kelime etmeden geldi yanıma. Asil ve Asir, sanki içgüdüyle kenara çekildiler. Abim yanıma gelerek yatağın kenarında ki sandalyeye oturdu. Birkaç saniye sadece bana baktı. Sonra titrek sesiyle konuşmaya başladı. “Asi’m… meleğim... ben geldim.”
Dayanamadım. Gözlerim doldu, bu sefer tutamadım. Gözyaşlarım süzüldü. Abim bir kolunu omzumdan geçirip başımı göğsüne yasladı.
“Sen gelince nedense korkum biraz azaldı." dedim, sesim boğuk bir şekilde.
“Çünkü ben geldim bebeğim. Ben buradayken hiçbir şey seni korkutamaz.” dedi, bilmişlikle. Göz yaşları içinde gülerek koluna vurdum.
Diğerleri bu halimizi tebessüm ederek izliyorlardı.
˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚
Geceye doğru hastane daha da sessizleşmişti. Demir dayının "Odada fazla kişi durmasın ara ara bazılarınız çıksın bazılarınız girsin" sözü üzerine şuan odada sadece abim, Asil ve Asir vardı.
Abim pencere kenarındaki koltuğa oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı. Ne düşündüğünü tam bilmiyordum ama benim ile ilgili olduğunu biliyordum.
Asir ve Asil ise başucumda duruyorlardı. İkisininde gözleri hâlâ korkuyla doluydu.
Kapının açılmasıyla hepimizin bakışları kapıyı buldu. Demir dayıydı. "Asi,” dedi. “Yarın sabah detaylı ²PET çekimi yapacağız. Şu an için seni gözlem altında tutacağım, bir refakatçi kalabilir. Diğerleri zaten dışarıda ara sıra nöbet değişimi yaparlar ama senin dinlenmen lazım.”
²(PET (Pozitron Emisyon Tomografisi), vücuttaki hücrelerin nasıl çalıştığını ve nerede anormal bir durum olduğunu gösteren ileri düzey bir görüntüleme yöntemidir. Yani bu cihaz sadece organları göstermez, organların içindeki hücrelerin enerji tüketimini, aktifliğini de ortaya çıkarır.)
Abim gözlerini bile kırpmadan “Ben kalmak istiyorum,” dedi. Demir dayı başını salladı. “Tamam. Asi’nin stres yaşamaması gerek. Dikkatli ol lütfen." dedi ardından Asil ve Asir'e küçük bir baş hareketi yaptı. Onlarda pek çıkmak istemez gibide olsalar zorunluluktan ayaklanıp Demir dayının peşinden ilerlediler.
Abim ayağa kalkıp yatağın yanındaki sandalyeye oturdu, saçlarımı okşamaya başladı. “Sakın korkma meleğim burdayım. Hadi kapat gözlerini.” Gülümseyerek gözlerimi kapattım.
˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚
Sabah, hastane camından sızan gün ışığıyla geldi. Gözlerimi araladığımda başucumda Alaz vardı. Kolunu sandalye kolçağına yaslamış, başını da yana yatırmıştı.
Başımı hafifçe kıpırdattım, Alaz anında uyandı ve başını kaldırdı. “Uyandın mı?” dedi, sesi sabahın ilk ışıkları gibi sakindi.
Başımı hafifçe salladım. Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken kapı yavaşça açıldı. İçeri giren hemşire hafif tebessümle, “Asi, PET taraman için hazırlık yapmamız gerekiyor,” dedi. Yanında getirdiği sedyeyi gösterdi.
“Yardım edebilir miyim?” diye sordu Alaz, ayağa kalkarak. Hemşire gülümsedi. “Tabii ki. Ama lütfen çok dikkatli olun."
Alaz beni kollarımdan nazikçe kaldırdı. Üzerime ince bir pike çekildi. Sedyeye geçtiğimde Alaz elimden tuttu. Sanki 'yanındayım' der gibi.
Birden gözleri doldu, ama hemen toparladı. Hemşirenin sedyeyi ilerletmesiyle odadan çıktık. Çıkar çıkmaz tüm aile üyeleri ve abim ayağa kalktı. Hemşire onlara kısa bir özet geçip beni ilerletmeye devam etti.
Koridorlar sabahın sessizliğini barındırıyordu. Soğuk ışıklar altında ilerlerken kalbim biraz daha hızlı atıyordu. PET taramasına girecek olmak, Demir dayının 'şüpheli bölge' dediği yerin gerçek olup olmadığını öğrenecek olmak... Korkutucuydu.
Hazırlık odasında damar yolum tekrar kontrol edildi, birkaç serum verildi, sonra sıram geldi. Makineye doğru ilerlerken içimde garip bir sessizlik vardı.
Korku değil bu.
Sanki teslimiyet.
Sanki “hazırım, ne çıkarsa çıksın artık bilmek istiyorum” hali.
PET cihazına girerken gözlerimi kapattım. O ışınların vücudumu taradığı dakikalarda, içimden dua ediyordum. 'Allah'ım… bana sadece gerçeği ver. Yalan umutla değil, doğru savaşla iyileşmek istiyorum.'
Süre dolduğunda makineden çıkarıldım. Hemşireler yine tatlı dille konuştular ama gözlerinden anlıyordum. Henüz bir şey belli değildi ama gerginlik onlara da sinmişti.
Hemşirelerin yardımıyla odaya döndüğümde herkes ayağa fırladı. “İyisin değil mi? Bir şey olmadı değil mi?” gibisinden sorular duyuyordum.
Gülümsedim. “Makineyle boğuşmadım merak etmeyin. Her şey yolundaydı." diyerek yatağa uzandım. Hepsi rahatlamış gibi derin nefes aldılar.
˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚
Kapı açıldı, gelen Demir dayıydı. “Sonuçlar çıkmaya başladı,” dedi. Odada bir sessizlik oldu. Sanki herkes nefesini tuttu.
Demir dayı, başını hafifçe eğerek devam etti. “Bazı bölgelerde şüpheli sinyaller var ama yinede kesinlikle metastaz diyebileceğimiz bir şey değil..." Duraksadı. "Bu erken yakaladığımız bir şey olabilir. O yüzden umut var.”
Gözlerim doldu yine. Ama bu defa Korkudan değildi, umut gözyaşıydı bu.
Abim elimi daha sıkı tuttu. “İşte bu be." dedi usulca. “Daha yolun başıysa, biz o yolu beraber yürürüz Asi’m.”
Herkesten sevinç göz yaşları dökülmeye başlamıştı bile. İçimden bir ses sanki kulaklarıma fısıldadı: 'Yanımda olanlar, bu savaşı benimle birlikte verecek olanlardı.'
☄. *. ⋆
Dediğim gibi tekrardan özür dilerim. Lütfen yıldızı parlatmayı ve satır arası yorumlarınızı yapmayı unutmayın ⭐️
Sizleri seviyorum 🤍
@tinyminybook
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |