17. Bölüm
TinyMiny / Asi | Gerçek Ailem / 11|BİRLİKTE SAVAŞMAK

11|BİRLİKTE SAVAŞMAK

TinyMiny
tinyminybook

​​Evett baya geç gelen bir bölümle selamlar. Hikayeyi düzenlemeye almıştım birkaç yeri düzelteceğim için daha sonra hayatımda birazcık olaylar oldu pek güzel olmayan. Bu nedenle uygulamaya maalesef giremedim.

​​​​​Şuanlık yaklaşık 2000 kelimelik bir bölüm yazdım çünkü elimde sadece bu vardı maalesef. Kusura bakmayın cidden. Bundan sonra elimden geldiğince yazmaya çalışacağım.

​​​Şimdi bölüme geçelim.

 

Bölüm tarihi: 04/12/2025

 

☄. *. ⋆

"Artık zihinsel sığınağım hazırdı."

☄. *. ⋆

11. Bölüm - Birlikte Savaşmak

Umut dolu gözyaşlarım, Demir dayımın "erken yakaladığımız bir şey olabilir" sözünün yarattığı o derin rahatlamayla karışıyordu. Odanın içinde sanki havaya sıkışmış olan o ağır cam, kırılmış ve yerine sıcak bir esinti gelmişti.

Abim, yatağın kenarına daha da yaklaşıp beni sıkıca kucakladı. Arkamızda, Asil ve Asir birbirlerine yaslanmış, tıpkı benim gibi, gözyaşları içinde gülümsüyorlardı. Diğer abi takımının, Duru Hanım'ın ve Ayhan Bey'in yüzlerinde ise, bir savaşın ilk muharebesini kazanmış olmanın yorgun ama kararlı ifadesi vardı.

Ayhan Bey, derin bir nefes alıp odayı dolduran sessizliği bozdu. Sesi, her zamanki babacan tonundan daha kalın, daha kararlıydı.

"Demir," dedi, "Bundan sonra ne yapılması gerekiyorsa, bekleme. En iyi tedavi, en iyi imkanlar... Hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz. Asi bu savaşı tek başına vermeyecek. Hepimiz arkasındayız."

Duru Hanım, Ayhan Bey'in kolunu sıktı ve başıyla onayladı. "Kesinlikle. Hatta gerekirse yurt dışındaki en iyi uzmanlara danışalım. Zaman kaybetmeyelim."

Demir dayı, ailesinin bu kararlılığı karşısında hafifçe tebessüm etti. "Zaten öyle olacak enişte. Şu an yapılması gereken şey, tedavi protokolünü yeniden gözden geçirmek ve Asi'nin bağışıklığını güçlendirmek. Kemik iliği uyumu arayışımız devam edecek ama acil bir eylem planı oluşturmamız gerekiyor. Gözlem altında kalacak, bugünden itibaren yeni bir döneme giriyoruz."

Bütün bunlar bana ağır geliyordu. Gözlerimi kaçırıp tırnaklarımla oynamaya başladım. Abim, beni kucaklarken başımı kaldırıp fısıldadı.

"Korkuyor musun meleğim?"

Gözlerim doluydu ama bu sefer başımı salladım. "Hayır. Sadece... yoruldum abi. Sürekli bir şey çıkıyor. Sanki iyileşmek için çabaladıkça, o beni daha sıkı yakalıyor."

Adal, kapının kenarından ayrılıp yatağa yaklaştı. Ellerini saçlarıma daldırdı ve geriye doğru taradı. "Biz de yorulacağız Asi. Ama her yorulduğumuzda birbirimize dayanacağız. Sen artık yalnız değilsin. Anladın mı? Benim küçük kardeşim, bu ailenin prensesi. Senin canın yanarsa, bizim de yanar. Bu bizim savaşımız."

O an, Adal'ın dışarıya karşı sert maskesinin tamamen indiğini hissettim. Gözlerindeki samimi acı, beni daha da duygulandırdı.

˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚

Demir dayı, hastane odasına kurulan küçük bir toplantı masasında bilgisayarını açtı. Odada sadece abim, Ayhan Bey, Duru Hanım ve ben vardık. Diğerleri, Demir dayının talimatıyla aşağıda bekliyorlardı.

"Asi'nin ilk tedavisinin ardından çıkan bu şüpheli bulgular," diye başladı Demir dayı, bilgisayar ekranındaki karmaşık grafikleri göstererek, "bizi agresif bir tedaviye yönlendiriyor. Yeni kemoterapi protokolleri deneyeceğiz. Ancak bu, vücudunu daha fazla yoracak. Bu yüzden, Asil ve Asir'den bir kez daha, daha kapsamlı bir genetik test için örnek alacağız. Biliyorum, ilk testlerde uyum çıkmadı ama bu, ilik dışında başka genetik yollarla uyum bulamayacağımız anlamına gelmez."

"Peki Yekta?" diye sordu Duru Hanım, endişeyle abime bakarak.

"Yekta'nın uyumu, maalesef, ne kadar az ihtimal olsa da neredeyse imkansız. Ama yine de tüm testleri yeniden gözden geçireceğiz. Asi'nin biyolojik abisi olmadığı gerçeği, onun DNA'sının Asi'ninkiyle çok farklı olduğu anlamına geliyor."

Abim, sessizce omuzlarını silkti. "Fark etmez. Eğer bir test daha gerekiyorsa, tekrar veririm. Asi için her şeyi yaparım."

Abimin biyolojik ailemle bu anlık dayanışması, o karmaşık duygusal ortamda bile içimi ısıttı.

˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚

O gece, hastane odasında nöbet sistemi kuruldu. Demir dayının kesin talimatıydı. Benim her an yanımda biri olmalıydı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, abim uykuya dalmışken, kapı yavaşça açıldı. İçeri Ayaz girdi. Üzerinde kalın bir sweatshirt vardı, elinde ise iki tane karton bardakta kahve ve birkaç paket karam çikolatası.

Yanımda duran sandalyeye oturdu. "Yekta abi uyumuş," diye fısıldadı. "Sana taze kahve getirdim, biraz uyan diye. Tabii, doktorun görmediği varsayımıyla içebilirsin."

Gülümsemeye çalıştım. "Teşekkür ederim."

Kahveden bir yudum aldım. Sıcaklık, boğazımdan aşağı inerek içimi ısıttı. Ayaz, paketi açılmış karam çikolatalarından birini bana uzattı.

"Nasıl hissediyorsun Asi? Dürüst ol."

"Bugün daha iyi. O ağrı geçti," dedim, gözlerimi kaçırarak. "Sadece... korkuyorum. Ya bu yeni tedavi de işe yaramazsa?"

Ayaz, elindeki kahveyi sehpaya bıraktı ve yatağın kenarına, abimi rahatsız etmeyecek sessizlikte oturdu. Gözlerime baktı. Ayaz'ı sürekli hareket ederken gördüğüm için, yani enerjik olduğunu bildiğim için, bu kadar ciddi bir ifade takınması garibime gitti.

"Bak güzelim," dedi, sesinde hukuk okuyan birinin o ikna edici tonu vardı. "Biz, Korhan'lar olarak, kolay kolay pes etmeyiz. Sen, 17 yaşında, kanserle savaşan bir kızsın. Bu, bizim şimdiye kadar gördüğümüz en zorlu şey olabilir. Ama biz de beş abi, hatta Yekta abi ile altı, üçüzlerin ve annemiz-babamız ile hep beraberiz. Sen düşersen, biz kaldırırız. Tedavi işe yaramazsa, yenisini deneriz. Sen yeter ki vazgeçme. Biz, senin için dünyayı yakmaya hazırız. Ne gerekiyorsa..."

Sözleri, beni rahatlattığı kadar şaşırttı da. Yüzündeki ciddiyet, şaka yapmadığını gösteriyordu.

"Peki, Asir nasıl? O kâbuslar..."

Ayaz iç çekti. "Asir... o çok hassas. O kızın bıraktıkları, onun için kolay atlatılacak şeyler değil. Ama Asil'in yanında olması, ona iyi geliyor. Ve sen... senin varlığın, Asir için bir mucize gibi. Sanki sen, o kâbusları susturan tek şeymişsin gibi."

Asir'in kâbuslarına neden olan o eski kızın (Deren'in) bıraktığı hasarın ne kadar derin olduğunu bir kez daha anladım.

"İyileşir iyileşmez, Asir ile istediğimiz her şeyi yapacağım." dedim. "Ona söz verdim. O huzuru bulması gerekiyor."

Ayaz gülümsedi. "Sözünü tutacaksın. Hepimiz yapacağız. Ama önce bu savaşı kazanıyoruz. Söz mü? Sen savaşı kazanırsan zaten bizim en çok mutlu olacağımız şeyi gerçekleştirmiş olursun."

Kocaman gülümsedim. "Söz."

˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚

Ertesi sabah kalktığımda ise yanımda Aral vardı. Yanında bir defter ve birkaç renkli kalem vardı. Psikoloji öğrencisi kimliğiyle, yaklaşımları diğerlerinden biraz farklıydı.

Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu.

"Sana biraz kafa dağıtıcı bir şeyler getirdim," dedi defteri uzatırken. "Ama bu sadece oyalanmak için değil, Asi. Tedavinin yan etkileri moralini düşürebilir. O yüzden, bu deftere her gün ne hissettiğini, ne düşündüğünü yazmanı istiyorum. Kaygılarını, öfkelerini, hatta en saçma hayallerini bile. Bunlar, Demir dayının seni duygusal olarak da takip etmesi için önemli."

"Günlük mü tutacağım?" diye sordum, biraz utangaç. Aral gülümsedi. "Hayır, bu bir günlük değil. Bu, senin zihinsel sığınağın. Psikologlar buna duygusal dışavurum der. Kâğıt, en iyi sırdaştır. Kimseye göstermek zorunda değilsin, ama istersen ben okuyabilirim. Unutma, ben de senin abinim ve aynı zamanda dertlerini anlatacağın kişiyim."

Defteri aldım. Kapakta, motosikletin olduğu basit bir karakalem çizimi vardı. Aral'ın çizdiğini biliyordum.

"Çok güzel," diye fısıldadım. "Senin için çizdim. O motor, senin özgürlüğün. Her şeyi yazdığında, o motoru hayal et. Ve bana, o tepeye ne zaman gitmek istediğini söyle. İyileşme sadece ilaçla olmaz, Asi. Zihinle başlar."

Aral, defteri yatağın kenarına bıraktıktan sonra, telefonunu çıkarıp bir video açtı. Videoda, Abim ve Ayhan Bey yan yana durmuş, yan evi hızla düzenlemek için bir marangozla konuşuyorlardı. Abim, bir yandan gülümsüyor, bir yandan da ölçü alıyordu.

"Babam ve Yekta abi, seninde mutlu olman için hemen hazırlıklara başladılar bile. Yan komşumuz belli artık. Yekta abi de artık ailemizin bir parçası." dedi Aral.

Gülümsedim. O an, hem fiziksel hem de duygusal olarak ait olduğum iki dünyanın birleştiğini hissettim. Bu ailenin sevgisi, kemoterapi kadar güçlüydü. Artık savaşmaya hazırdım. Başımın içindeki o ince ses, artık korku değil, umut ve kararlılık fısıldıyordu.

"Hadi Aral," dedim, defteri elimle okşayarak. "Biraz da motor videoları açalım. Burada olan makinelerin sesi beni yoruyor."

Aral gülümsedi ve telefonunun sesini fulledi. Sandalyeden kalkıp yatakta yanıma oturdu ve kolunu omzuma atıp kendine çekti, göğsüne yatmamı sağladı.

Aral'ın göğsüne yaslanmış, onun açtığı motosiklet videolarının hırıltılı sesini dinlerken, hastane odasının o soğuk, antiseptik havası yavaşça dağılıyordu.

Aral, bir yandan parmaklarını saçlarımın arasında gezdiriyor, bir yandan da ekrandaki hız rekorları kıran motorları gösteriyordu.

"Bak, bu Kawasaki ZX-10R," diye fısıldadı, sesi videonun gürültüsüne karışırken. "Bir gün, o motorun rüzgarını yüzünde hissedeceksin Asi. Hem de eskisinden daha güçlü bir şekilde."

Onun kararlı sesi, içimdeki umudu somutlaştırıyordu. Gözlerimi kapattım. "O tepeye gitmek istiyorum Aral... İyileşir iyileşmez."

"Gideceğiz," dedi, başımın üzerine bir öpücük kondurarak. "Söz. Ama önce bu deftere yazmaya başlayacaksın. Söz mü?"

"Söz," diye onayladım. Deftere baktım. Motor çizimi, sanki bana özgürlüğün anahtarını sunuyordu.

˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚

Aral'ın nöbeti biterken, kapı açıldı ve içeri Asil ve Asir ile birlikte Atlas girdi. Atlas, elinde büyük bir paketle gelmişti; paketin içinde rengarenk boya kutuları, fırçalar ve maskeleme bantları vardı.

"Ne o, sanat galerisi mi açıyorsunuz?" diye sordu Aral, gülerek.

Asir, sırıttı ve elindeki termos bardağı bana uzattı. "Demir dayı izin verdi, bitki çayı. Moralini yüksek tutacakmışız. Atlas da bombayı patlattı."

Atlas, utangaç bir gülümsemeyle bana yaklaştı. "Abla... Hani o gün konuşmuştuk ya senin odanın kapısını hepimiz boyayacağız diye. O yüzden malzemeleri aldım. Eve gidene kadar burada, buraya bir şeyler çizebiliriz. Senin motivasyonun için."

Gözlerim doldu. O kadar düşünceliydiler ki... Basit bir kapı boyama fikri, şimdi hastaneye, iyileşme sürecime kadar getirilmişti.

"Çok güzel düşünmüşsün." dedim, sesim titreyerek. Asil, yatağın yanına oturdu ve bana sarıldı. "Bizim güzelliğimiz sensin, üçüz. Ne de olsa artık bizimle aynı kandan akıyorsun." Sözleriyle espri yapmaya çalışsa da, gözlerinde hala o sabahki korkunun izleri vardı.

O sırada Aral bize derince gülümseyip odadan çıktı ve yalnız bıraktı.

Atlas, paketi açıp en sevdiğim renkleri (mavi ve turkuaz tonlarını) çıkardı. "Motor çizelim mi?" Onun masum hevesi, beni gülümsetmeye yetti. O an, kendimi tedavi gören bir hasta değil, sadece kardeşleri tarafından şımartılan bir kız çocuğu gibi hissettim.

˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚

Akşam saatlerinde nöbeti tekrar abim devraldı. Yanında Ayhan Bey ve Duru Hanım da vardı. Duru Hanım, hastanede kalmama rağmen, evden getirdiği yemeği yedirmekte kararlıydı.

"Bana bak Asi," dedi, kaşığı uzatarak. "Bu hastalık bağışıklık tanımaz. Yiyeceksin, güçleneceksin. Gerekirse zorla yediririm."

Gülerek kaşığı aldım. "Tamam Duru Hanım, söz."

Yemekten sonra Ayhan Bey, yatağımın kenarına oturdu. Yüzünde, sabahki endişe yerini daha sağlam bir kararlılığa bırakmıştı.

"Dayın ile konuştuk," dedi. "Seni eve götüreceğiz. Ama evde kalmak istemezsen diye, buraya da yakın, deniz kenarında bir yazlık ev daha var. Orayı da hazırlatıyoruz. Canın nerede dinlenmek isterse, orada kalacaksın. Söz."

Abim, elini uzatıp omzumu tuttu ve fısıltıyla konuştu. "Artık dinlenmek istediğimiz yerde dinleneceğiz, meleğim. O eski ev, sadece bir hatıra olarak kalacak."

Bu kadar kısa sürede iki ev ayarlanması... Bu, sadece Korhan ailesinin maddi gücünü değil, bana verdikleri değeri ve gösterdikleri şefkati kanıtlıyordu. Benim için bir sığınak değil, bir hayat kuruyorlardı.

"Teşekkür ederim... Hepinize," dedim, içtenlikle.

Ayhan Bey, gülümsedi. "Teşekkür etmeyi bırak artık güzel kızım. Sen sadece iyi ol. O deftere özgürlüğünü yaz. Biz, senin yanındaki tüm sayfaları doldururuz."

˚⋆𐙚。 𖦹.ᡣ𐭩˚

Gecenin bir yarısı, abim uyuklarken, hafif bir tıkırtı duydum. Kapı aralandı ve içeri Asir girdi. Yavaşça yatağın yanına geldi. Gözleri, her zamanki gibi hüzünlü ve derin görünüyordu. Sandalyeye oturdu ama konuşmadı.

"Uyuyamadın mı? Kabus mu gördün?" diye fısıldadım. Başını iki yana salladı. "Kâbus görmedim. Sadece... seni görmek istedim. İyi misin?"

"İyiyim Asir. Yanımdasın ya, iyiyim." Gülümseyip saçımı okşadı. Yatağın yanındaki defteri gösterdi. "Aral abim sana bunu mu verdi?"

"Evet. İçine yazmam gerekiyormuş."

Asir, defteri aldı ve kapağındaki motor çizimine dokundu. "Motor... özgürlük demek."

"Öyle."

"Ben de bir şey çizmek istedim," dedi aniden. Defterin ilk sayfasını açtı ve titreyen elleriyle bir karakalem çizmeye başladı. Hızla, ama dikkatle çiziyordu.

Çizimi bittiğinde defteri bana uzattı. Sayfada, bir motorun üzerinde iki kişi vardı. Kaskları vardı ama kasklarının hemen üstünde, tıpkı bizim gibi, üç tane yıldız parlıyordu. Üçüzleri temsil ediyordu.

"Bu ne?" diye sordum, gözlerim dolu dolu.

"Bu, benim de iyileşeceğimi simgeliyor. Sen iyileşirsen, ben de o kâbuslardan kurtulacağım. Ve o tepeye gittiğimizde... ben de seninle motorun arkasına bineceğim. Aral abime gerek yok. Biz de gideriz. Sen, ben ve Asil."

Son cümlelerini alaylı şekilde gülerek söylemişti. Asir'in sözleri, sadece bir çizim değil, iyileşmeye dair birbirimize verdiğimiz yemin gibiydi. O da tıpkı benim gibi, bu yeni başlangıcı dört gözle bekliyordu.

Gülümseyerek defteri kapattım. "O zaman bu da, bu savaşın ilk zaferidir. Üçüzler olarak, biz de bu savaşı kazanacağız."

Asir, yatağa yaklaştı ve başımı nazikçe okşadı. Ardından, yanağıma öpücük kondurdu ve fısıltıyla konuştu.

"İyi geceler. Rüyanda beni gör." Gülerek usulca odadan çıktı.

Defteri yastığımın altına koydum ve yatağa tam olarak girip pikeyi üzerime çektim. Artık zihinsel sığınağım hazırdı. Yarın, yeni bir kemoterapi protokolü başlayacaktı ama ben, yanımda altı abi, iki ebeveyn, üçüzlerim ve bir defter dolusu umutla hazırdım.

☄. *. ⋆

Herhangi bir yazım yanlışı görürseniz lütfen söyleyin düzenleme yapayım. Belirli bir mantık hatası görürseniz de yazabilirsiniz. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Yıldızı parlatmayı unutmayın 🫶🏻

@tinyminybook

Bölüm : 04.12.2025 00:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...