10. Bölüm

10. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

HERKESE YENİDEN SELAM CANLARR!

NASILSINIZ, NASIL GİDİYOR HAYAT?

10. BÖLÜM İLE SİZLERLEYİM. BOL KEYİFLİ OKUMALARRR!❣️❣️

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİNNN! SEVİLİYORSUNUZ❣️❣️

 

……

 

10.BÖLÜM

Hayatta iyi kiler vardır. Keşkeler vardır. Bazen çok mutlu olursun bazen de canını koparıp atmak istercesine acılı. Ama hepsi senin daha da sağlamlaşmanı, acılara karşı dirayetli olmanı sağlar.

 

Yıllarca yaşadıklarım bana birçok şey öğretti. Acımasızlığı, zorluğu, kardeşliği en önemlisi de hayatta kalmayı… Ama bir şeyi öğretmedi: Baba sevgisini. Çok görürdüm parklarda küçük çocuklarını sallayan babalar. İmrenirdim onlara.

 

Babam yaşıyordu ama ölü gibi yoktu hayatımda. Yurdun her telefonunun çalışında bir ümit babam aramıştır diye koşarak gittiğimi hatırlıyorum. Sonra da her defasında hayal kırıklığı yaşadığımı. İnsan yara aldıkça büyür, derler ya. Gerçekten doğruymuş. İnsan, yaralarıyla insan oluyormuş.

 

Her yara aslında ruhuma atılan temelmiş. Ruhumu sağlamlaştıran bir temel.

 

Her yeni darbede daha çok bağlanan bir temel.

 

 

“Cidden hepinizin aynı binada olduğuna inanamıyorum!” abim şaşırmakta haklıydı. Biz Açelya ile Özgür’de kalıyorduk. E Özgür de asker olunca her asker gibi o da lojmanda kalıyordu. Pek tabi biz de.

 

“Şans işte abi. Etrafımızdaki adamlar asker olunca biz de lojmanda kalıyoruz. “

 

“Etrafınızdaki o adamlardan kastın Özgür sanırım. “ ‘e yani’ der gibi baktım yüzüne.

 

“Hadi hadi söylenme söylenme. Sen de bugünlük bizde kal yarın iş başı zaten. Gidersin lojman istersin. Verirler diye düşünüyorum. Eğer vermezlerse sen de bizimle yaşarsın artık. “

 

“Sağ ol abicim evinizi bana açtığınız için. Lütfettin yani!”

“Ne bekliyorsun abi anlamadım ben. Benim evim yok, tek evim Özgür ve Açelya’nın yanı biliyorsun. Hep birlikte güzel güzel yaşıyoruz. Gerçi bazen Özgür bizden bıkıyor da olsun. “ kahkaha atmıştı evet yüzüme baka baka kahkaha atmıştı.

 

Yalnız Delfin abinin de maşallahı var. O nasıl gülmektir eridik burada,dedi sağdaki melek.

Yoo hiçte erimedim ben. Bizim abimizin çirkin olma lüksü olamazdı zaten, diyerek kendini övmeyi de ihmal etmedi soldaki melek.

Aynen, ondan büyük olan da biziz zaten. Adamla aramda altı yaş var.

 

“Ne gülüyorsun abi yalan mı? Yüzümüze baka baka bıktığını belli ediyor!” sitemle söylediğim şeye abim gayet rahatça bir tepki verdi.

 

“Delfin siz iki deli Özgür’e kim bilir neler yapıyorsunuzdur?” afedersiniz ama mala bakar gibi baktım.

 

“Pardon? Abi adam kadın yüzü görmüyor farkındaysan. Eve gelip bizim gibi iki meleğe şükredeceğine kaçıyor. “

 

“Çok mütevazısınız hanımefendi. “ saçımı kulağımın arkasına attım.

“Öyleyimdir. “ kafasını iki yana salladı.

 

“O silah arkadaşlarına alıştığı için gidiyordur Delfin. Üstünüze alınmayın. Hem ben gördüm size ne kadar değer verdiğini. Senin için mesleğinden olup hapis bile yatmayı göze alacak kadar hem de. “ dedikleriyle gözlerim yeniden dolmuştu.

 

Daha neler yaptı bir bilsen abi demek istedim ama dilim varmadı.

 

“Biliyorum. “ dedim onun yerine “Ben de onun için her şeyi yaparım. Yeter ki ona bir şey olmasın ve mutlu olsun hep. “ samimiyetle gülümsedi.

 

“E hadi o zaman! Gidelim de aç, evinizin kapılarını bana!” Ellerimi birbirine çarptım. “O zaman ileri marş Yüzbaşım!” Sabır çekercesine güldü.

 

“Marş bakalım marş!”

 

Biz otomobilli olduğumuz için erkenden varmıştık. Diğerlerinin gelmesine de muhtemelen on beş yirmi dakika vardı. O yüzden hiç arabada bekleyip donamazdık.

 

“En üst kat mı cidden?”

“Evet.” Bir sorun mu var dercesine çıktı sesim.

“Ben genellikle merdiven kullanırım da burası bir tık fazla katlıymış. “

 

Bizim kaldığımız lojmanlar yeni yapılmıştı. Diğerlerine göre de yapıları farklıydı. Ve evet biraz yüksekti lojmana göre kabul.

 

“Ne var abi? Askersin sen, o kasları boşuna mı yaptın? Sana vız gelir tırıs gider on beş kat. “

 

“Abim merdiven çıkmak için de yapmadık sonuçta. “Sıkılıyordum.

 

“Abi o zaman sen de yarısına kadar merdivenle çık diğer yarısında da asansörü kullanırsın. “

 

“Delfin on beşin yarısı kaç?”

“Ciddi misin sen? Bak kafa buluyorsan şimdiden boz bu düşünceni. Yol yorgunu bir balığım ben. Pişman olursun. “

 

“Nesin ney?” Abi birazdan pençelerimi çıkartırsam öğreneceksin de ilk günden seni kaçırmak gibi bir derdim yok.

 

“Ne anladıysan o!” Gerçekten artık tüm askerlerin kafasal sorunu olduğunu düşünmeye başlıyorum. Hayır, ya onlar fazla mal ya da biz fazla zeki. Ben demiyorum tıp diyor vallaha.

 

Çarpılacaksın Delfin çarpılacaksın, dedi sağdaki melek.

Harbiden he! Bir de tıpı katıyor araya. Hipokrat’ın haberi var mı acaba? Diye ekledi sağ olsun soldaki melek.

 

Yani ufak bir yalandan kim ölmüş ki? Hem bence tıpta olmasa da askerlikte öyle.

 

Tabi tabi öyledir umarım, dedi soldaki melek.

 

“Kızdın mı sen bana?” gülerek sorduğu soru daha çok sinirlenmemi sağlıyordu.

 

“Çok mu belli ettim tüh! Ben direkt kafanı ezecektim. Fark ettin son anda. Bravo bir gün daha yaşayacaksın!”

 

“Ooo büyük kızmış Kaya abi.”

“Lan Özgür sen nereden çıktın?”

“E alt katta Barlas ile Atilla kalıyor ya o yüzden. Onların bavullarını taşıdık. Bir katı da asansör ile çıkmayayım dedim. “

 

Elimdeki anahtarı Özgür’e attım çünkü sinirden açamamış, gururumdan abime dememiştim.

 

“Zevzek; abim nereden bilsin kim nerede, hangi katta oturuyor. Adam müneccim mi? Çok konuşma da kapıyı aç ağaç olduk. Açelya nerede hem?”

 

Kalakaldı garibim, dedi sağdaki melek.

Az bile oldu şu anda. Şayet Delfin bu sinirle bizi uzaya gönderebilir,dedi soldaki de.

 

“İstediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?”

Derin bir nefes verdim “Evet.”

 

“Açelya, Kuzey ve Safir komutanımla markete gitti akşam yemelik bir şeyler almak için. Ayrıca bu adam müneccim olmasa bile demiştik aynı binadayız diye. “

 

“Ya tamam artık uzatmasanız da eve girsek mi? Ben ömrü hayatımda bu kadar kapı önünde beklediğimi hatırlamıyorum!” abim bizim durulmayacağımızı anladığı için uyarma gereği duymuştu.

 

“Hemennn açıyorum Kaya abiciğim!” Bu ne neşesi anlamıyorum ki ben.

 

“Ve işte aşk yuvamıza hoş geldiniz!” Yüzümü buruşturdum “Aşk yuvası ne be Özgür?”

 

“Ay ne bileyim. Filmlerde oluyor ya. Onlara özendim bir an. “

 

“Aferin, çok iyi!”

 

Evimizi gelmeden önce temizleyip paklamıştık. O yüzden mis gibi kokuyor, pırıl pırıl görünüyordu. Evimi özlemiştim.

 

“Vay vay vay! Evde kadının olduğu ne kadar da belli. Eminim ki diğerlerinin evi böyle değildir?”

 

“Çok şanslıyım o konuda zaten abi. Yanımda iki tane birbirinden güzel,birbirinden yetenekli kardeşim var. Ama bir konuda haksızsın. Aykan ve Safir abimin evi de bal dök yaladır. Doğal olarak Kuzey’in de tabi abisiyle kaldığı için. “

 

“Doğrudur o ikisinde öyle bir görünüş var. “

“Gel abi sana odanı göstereyim. “ abime kullanılmayan ama içinde yatak, dolap ve çalışma masası olan kısacası herkesin deyimiyle misafir odası yaptığımız boş odayı gösterdim.

 

O sırada Özgür de odasına geçip valizini boşaltmaya başlamıştı. Benim de sıcak bir duş alıp yorgunluğumu atmam gerekiyordu. O yüzden ikisine de haber verip duşa kendimi hemen atmıştım. Ben duştayken Açelya da gelmiş yemek hazırlamaya başlamıştı.

 

Hızlıca çıkıp kıyafetlerimi giyindim. Evde olduğumuz için eşofmanla takılacaktım. Açelya’nın yanına geçtim hemen.

 

“Açim yapılacak bir şey var mı?”

“Yok Delim! Kaya abiler üstteki odadalar. Geç onların yanına dinlen. Ben iyiyim burayı çekip çeviririm sen merak etme. “

 

Yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum. “İyi ki varsın be Açim. Sağ ol.”

 

Yukarı katta Açelya’nın odası ve evin küçük oturma odası vardı. Abim ve Özgür oraya geçmiş sohbet ediyorlardı. “Bir ara atalım şu oyunu Özgür. Severim ben de konsol oyunu. “

 

“Atarız abim sen meraklanma. En kısa zamanda söz. “ Abimin yanına oturmuş her zamanki oyun muhabbetini dinliyordum. Bir yandan da çenem ayrılırcasına esniyordum tabi. Yola çıkmak güzel de sonra olan yorgunluğu çekilmiyordu.

 

“Uykun mu geldi abim?”

“Evet abi yorulmuşum bayağı bi.”

Arkaya doğru iyice yaslanıp dizine iki kere vurdu.

“Gel bakalım uzan dizime. Bakalım rahat mıymış dizlerim. “

“Yok abi yatarsam uyurum. Sonra uyuşur kalır dizlerin. Hem birazdan gelir bizimkiler ayıp olur. “

 

“Delfin bir şey olmaz biliyorlar seni zaten. Yat sen ben de Açi’ye bakayım.”

“Heh Özgür ne güzel dedi. Ayıp falan olmazmış. Haydi gel tutturma Karadeniz damarımı. “ gülerek dizine yattım. Sıcacıktı.

 

Elleri saçlarımı usulca okşarken kapanmaya direnen gözlerim artık direnmiyordu. Umarım sadece birkaç dakika sürerdi bu uyku.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Ormanda yürüyordum. Hava hem çok soğuk hem de sisliydi. Korkuyor muydum? Belki. Ama korkutan şey havanın durumu değildi.

 

Etraf çok ıssızdı ve ben ormandaydım. Düşünmem gereken şey buydu. Ben niye ormandaydım?

 

 

Sadece yürüyordum. Yaptığım başka bir şey yoktu. Yapabileceğim de. Etrafımda kısa dikenli çalılıklar ve ağaçlar vardı. Ama sanki çalılıklar bana yol açmıştı. Ya da birisi onları benim için söküp atmıştı kenara.

 

Böyle böyle ne kadar yürüdüm bilmiyordum. Derinden gelen kurt sesleri vardı. Sadece uluyorlardı ve bu beni daha da tedirgin etmek yerine rahatlatıyordu. Niyeydi bu rahatlamam? Yakalanırsam her türlü ölecek olmam mı yoksa yalnızca tek başına olan kurdun uluyabilecek olması mı?

 

Bunu bilmiyordum.

 

O bilinmezlikte ne kadar yürüdüm onu da bilmiyordum. Yürü yürü yorulmuştum. Bu yüzden oturmaya karar verdim. Ta ki o sesi duyma kadar.

 

“Delfin, kızım!” annem bana sesleniyordu. Ama sesi çok telaşlıydı. Annem neden bu kadar telaşlıydı?

 

“Anne! Neredesin?” sesi çok geriden geliyordu. Ama anladığım kadarıyla çokta uzak değildi bana.

 

“Sakın gelme kızım! Burası senin için çok tehlikeli! Sakın. Sakın gelme!”

 

“Olmaz annem tehlikeliyse sen de tehlikedesin demektir. Seni kurtarmam lazım!” Bİr yandan yürüyüp bir yandan da annemin sesini takip ediyordum. Anneme yaklaştıkça güçlü bir su sesi geliyordu.

 

“Anne! Geldim anne! Buradayım. Kurtaracağım seni!”

 

“Delfin, anneni değil önce beni kurtar! O bir ölü. O yaşamıyor artık. Beni yaşat kızım.” babam, babamın burada ne işi vardı?

 

Şu anda karşımda şırıl şırıl akan güçlü bir nehir vardı. Üstünde de iki tane sallanan köprü. Birinde babam birinde annem… Havanın ve nehirin rüzgarıyla koptu kopacak halatlarıyla sallanıyordu.

 

“Hayır, bu olamaz. İkinizi de kurtarmalıyım. Ama nasıl?”

 

“İkimizi kurtaramazsın Delfin! İlk önce beni kurtar anneni değil! O bir ölü.”

“KES SESİNİ TEKİN! HER TÜRLÜ ÖLECEKSİN. BIRAK O YAŞASIN. DELFİN! BANA BAK KIZIM!” annemin gür sesiyle ona döndüm. Kalbim çok hızlı atıyordu.

 

“Bu iki köprü de kopacak zaten annecim. Evet, ben bir ölüyüm. Ama sakın sen de ölme kızım. Onu kurtaramayacaksın o kadar zamanın yok. Sakın. Sakın kızım. Sakın onun için canını ortaya koyma sakın. Haketmiyor o hiçbir şeyi. “

 

“Asıl sen sus Tülin! Kızım, bir tanem haydi kurtar beni. Göz göre göre babanı ölüme mi göndereceksin?” içimde verdiğim savaşla birlikte babama adımladım. Her adımımda halat biraz daha inceliyordu. “Aferin bebeğime. Haydi kurtar babanı!”

 

Artık köprünün ucundaydım. Çok yüksekti. Derin dalgalar o yükseltiye rağmen çarpıyordu köprüye. “DELFİN HAYIR!” annemin sesiyle bile duramıyordum artık. Tam adımımı köprüye atarken bir şey tuttu bacağımı.

 

Arkamı döndüğümde bir kurdun pantolonumdan yakaladığını gördüm. O da beni engellemeye çalışıyordu. Ne kadar çekersem çekeyim bırakmıyordu. Arkasına baktığımda on bir tane kurdun yan yana dizildiğini görmüştüm. Biri liderleri gibi en önde durmuş ne yapacağıma bakıyordu.

 

Gözleriyle yapma diyordu sanki. “Git o kurtlarla Delfin. Onlar senin ailen olacaklar. Onları asla bırakma. Onlar seni canından çok seviyorlar ve canları pahasına koruyacaklar. Git annem. SON kez anne sözü dinle ve git. GİT DELFİN, GİT!” annemin bağırmasıyla kendime gelmiştim.

 

“Hayır Delfin sakın. Beni burada bırakıp gidemezsin sakın.”

 

Ben ne yapıyordum. Bize, bana hayatı dar eden bir adam uğruna ölmeyi seçiyordum. Hangi ara kendimi geriye attım hangi ara büyük bir dalga gelip hem annemi hem babamı kendine katıp götürdü anlamadım.

 

“ANNE! ANNE NE OLUR GİTME NE OLUR! BENİM SANA İHİTİYACIM VAR. ONA DEĞİL ANNE!”

 

“Delfin! Abicim uyan Delfin!”

“Anne!”

 

Birden bire sıçradım yattığım yerden. O nasıl bir şeydi. Annem aylar sonra rüyama gelmişti. Ama ilk defa böyle yakmıştı canımı. Annemin yine öldüğünü görmek nefesimi kesmeye yetmişti resmen.

 

“Abi!”

“Abim! Kabus mu gördün?” sadece kafamı sallamakla yetindim. Çok uzun bir süre etkisinden çıkamayacaktım sanırım. Konuyu değiştirmek bana daha iyi gelecekti.

 

“Ben ne kadardır uyuyorum?” düşündü bir süre.

“Sanırım bir saat falan oldu. Niye sordun ki?”

“Sakın bana o bir saatte yerimden kalkmadım deme abi!” bir suçlu gibi kafasını yere eğip nefes verdi. “İlk defa kardeşim dizlerimde yattı. Ne yapsaydım? Rahatını bozamazdım.”

 

“He yani kendi rahatını bozardın öyle mi abi? İnanamıyorum sana ya! Hiç mi uyuşmadı bacağın? İnsaf azıcık. “ avucuyla yanağımı okşadı. “Senden bana gelen hiçbir şey beni rahatsız etmez güzelliğim. Aksine ben çok rahattım. Hayatımda bu kadar rahat bir şekilde oturduğumu hatırlamıyorum. “

 

Kınar gibi baktım yüzüne “İlginçsin gerçekten Kaya Bey. “

 

“Teveccühünüz efendim!” Bu sefer gerçek bir gülümseme sundum ona.

 

“Geldi mi herkes?”

“Hımhım aşağıda hepsi. Çok olmadı geleli on beş yirmi dakika falan oldu. Merak etme beklemediler fazla yani. “

“İyi iyi sevindim. O zaman sen şimdi git onların yanına. Ben de bir elimi yüzümü yıkayayım geleyim. Olur mu yakışıklı?” kendiyle beraber ayağa kaldırdı beni. Ardından alnıma bir buse bıraktı.

 

“Olur. Haydi o zaman sen banyoya ben de salona. Marş marş!” Sert bir ifadeyle kafa salladım ardından tebessüm ettim.

 

“Marş bakalım marş!” Onun gibi karşılık vermiştim.

 

Banyoya geldim. Ardından soğuk bir suyla yıkadım yüzümü birçok kez. Rüyanın etkisiyle hala cebelleşiyordum. Yüzümü kurulayıp aynada kendime baktım. Durdukça gözümün önüne dalgaya kapılma anları geliyordu. Ve kalbim çırpınırcasına atıyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı iki yana salladım kendime gelmek için. Ardından gülümseme maskemi takıp kendime som kez baktım aynadan.

 

Banyodan çıkıp alt kata inmek için merdivene yöneldim. Her indiğim basamakta Özgür ve Barlas’ın kahkaha seslerini ve onunla beraber Atilla’nın söylenmelerini daha rahat duyuyordum. Bir gün bu sesleri duymazsam neler hissederim bilmiyordum.

 

“Son zamanlarda siz ikiniz gözüme çok batıyorsunuz ha! Bir gün götünüzde el bombası patlarsa şaşırmayın!”

 

“Şaşıracak halleri kalmaz diye düşünüyorum Ati. Bu ne bomba merakıymış ya. Önceleri de duyuyordum senden ama artık meraktan çatlayacağım noktadayız. “

 

“Günaydın Delfin! Yol yordu seni herhalde. “

Bana gerek kalmadan sağ olsun Özgür, Barlas’a yandan bir tane geçirmişti. Eline sağlık kardeşim.

 

İçimde tutmadım tabi ki bu tepkimi “Ellerin dert görmesin. Bir de diğer tarafından vur. Yamuk kalacak çocuk. “

“Kız kıyamam sen beni mi düşündün?” sözündeki alay belliydi. Ben de sahte bir üzüntüyle cevap verdim “Tabi ki seni düşündüm Barlas. Başka kimi düşüneceğim?”

 

“Gerçekten sen bizi düşünmesen neler olurdu Delfin. Lütfen düşünme. “

“Kes be. Sen benim uykuma laf edeceksin ben sessiz kalacağım. Yok öyle yağma. Hem benim sorum arada kaynadı. Atilla?”

 

Atilla’ya baktığımda yüzündeki ifadeyi çözememiştim. Doğrudan Safir’e bakıyordu. Safir de ona usulca kafasını eğince bana döndü.

 

“Ben bomba imhacıyım Delfin o yüzden bu ilgi. “ şaşkındım. Cidden şaşırmıştım. Kaç aydır tanıyorum onları ama sadece Özgür ve Aylin’in görevini öğrenmiştim.

 

Özgür timin sağlıkçısıydı, sıhhiyeci diyorlardı onlar kendi aralarında. Aylin de keskin nişancıydı. Ama diğerlerini bilmiyordum.

 

“Bilmiyordum bak bunu. Gerçekten tam senlikmiş bu görev. “ tebessüm etmekle yetindi sadece.

 

“Anladığım kadarıyla timdekilerin görevleri hakkında bilgin yok çok Delfin. Eğer merak ettiklerin varsa sorabilirsin. Görevler haricinde söyleriz. Tabi her yerde konuşmayacağını bildiğimiz için. Yoksa bunları da söylememeliyiz. “

 

“Tanışalı çokta olmadı Safir. O yüzden sormayı da akıl etmedim açıkçası. “

 

O sırada Kuzey’in elinde salata tabağı ve elinde çorba tenceresiyle Açelya giriş yaptı salona. Onların gelmesiyle ve karınlarının acıkmasıyla sohbet de yarıda kalmıştı.

 

Bir süre herkes sessizce yemeğini yedi. Daha sonra ana yemeğe geçince yavaş yavaş açıldılar. “Ee Kaya abi. Senin tim belli olmadı mı daha?” Kuzey’in sorusuyla kafasını kaldırdı yemeğinden abim.

 

“Dur daha abicim, yeni geldik. Önce bir gideyim tabura sonra öğreniriz elbet. “

“Umarım diğer time gitmezsin. Bizim timi gördün. Yeterince sana göre bir neşemiz var. “ Barlas’ın sözüyle kaşlarını çatıp ya ne demezsin der gibi baktı ona.

 

O sırada Aykan ve Safir’in birbirine bakıp gülmemek için direttiklerini fark ettim. O kadar mı kötüydü durumları.

“Hayırlısı diyelim değil mi? Hem Kaya abi de eminim böyle düşünüyordur. “

“Aynen Açelya. Doğru dedin. İlk önce hayırlısını dilemek gerekir. Sonra zaten gelir sırayla olacak olan. “

 

Bir süre durup devam etti “Hem farklı timlerde de olsak yine bu binada aynı yerde olmayacak mıyız? Ayrıca aynı taburdayız.”

 

“Yok aynı taburda olmayız Kaya.”

“Neden? Aynı taburda değil mi tüm timler Aykan?”

 

“Cık biz aynı Tugaydayız. Her timin taburu farklı burada. Zaten iki tim var biraz da o yüzden. Biri biziz diğeri de Ayyıldız timi. Yani farklı yerde oluruz. Ha dışarıda karşılaşırız orası ayrı. “

 

Abim belli etmese de gözünden anlamıştım. Bizimkilere ısınmıştı ve muhtemelen diğer time gitmek istemiyordu.

 

“Ama bence sen bizim time gelirsin gibi geliyor Kaya.” Gözlerindeki hüzün bir anlığına Safir’in sözüyle umuda döndü.

 

“Neden öyle söyledin?”

“Çünkü diğer timde bir tane binbaşı iki tane yüzbaşı var. Bir binbaşı olduğu için belki de üçüncü yüzbaşıyı istemezler.” dostça omuzunu sıktı “Hem biz de sana alıştık. İsteriz seni de yanımızda görmeyi.”

 

Abim de bu sözle elini Safir’in omuzuna koyup dostça sıktı “Eyvallah kardeşim.”

 

Delfin , bu laf ne çabuk kardeş oldular. Biz bile daha yeni olduk, dedi soldaki melek.

Onların birbirlerini tanımasına gerek yok. Aynı bayrak altında aynı vatana hizmet ediyorlarsa zaten kardeş olmuşlardır çoktan. Yani onlar bizden daha önce bu kardeşliğin temelini attılar.

Siz de diğer doktorlarla kardeşsiniz o zaman? Öyle mi Delfin, dedi sağdaki de.

Hımhım sayılır meleğim. Öyle de diyebiliriz. Ama eminim ki onların kardeşliği daha sıkıdır.

 

Gerçi bu vatan içinde yaşayan herkes kardeş değil midir?

 

……

10.BÖLÜM SONUUU!

NASILDI SİZCE BÖLÜM?

ARTIK MARDİN’DEYİZ. ÇOK HEYECANLI. BAKALIM NELER YAŞANACAK.

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREE. ESENLE KALIN EFENİM🙋‍♀️❣️❣️

Bölüm : 03.01.2025 17:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...