14. Bölüm

14. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

HELOOO BEN GELDİMMM!

OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM EFENİM.

ŞİMDİ DE SİZİ BÖLÜME UĞURLUYORUM GÜZEL OKUMALARRR❣️❣️❣️

 

……

 

“ ‘Kalp kalbe karşı’ derler

Sen de üzüldün mü?

Ay bile, çeker gider

Geceyi düşündün mü?

Yalnızlık bende saklı

Çıkmaz bir an dışarı

Elimde bir fotoğraf

O şimdi bur’da olmalı “

 

Bir yandan temizlik yapıp bir yandan da şarkı söylüyordum. Evde sadece ben vardım.

Özgür, geçen bir haftanın sonunda göreve dönmüştü. Evde bize çok çektirmişti. Yok şunu getir, yok bunu getir… Bizi kölesi yapma seviyesine getirmişti yani.

 

Allahtan abim akşam geliyordu da rahat ediyorduk azıcık.

 

 

Tüm Hançer üyeleri sabaha karşı karargaha çağırılmıştı. Resmen bir aydır sahaya çıkmıyorlardı. Ve sanırım artık çıkacaklardı.

 

Abimi ilk defa gönderdiğim için buruktu bir yanım. O yüzden kendimi temizliğe vermiştim. Dün nöbetten çıkmış olsam da üzüntüden yorgunluğumu hissetmiyordum.

 

Her göreve gittiklerinde böyle oluyordu zaten. Açelya kendini işe, ben de temizliğe veriyordum. Böylece biraz rahatlıyorduk.

 

Her odayı bitirmiştim. Bir tek abimin odası kalmıştı.

 

“Haydi son kez bismillah Delfin.” Diye kendi kendimi telkin ettikten sonra başlamıştım tam gaz temizliğe. Yarım saat içerisinde odanın her yeri bal dök yala olmuştu.

 

Dinlenmek için yatağına oturduğumda komodininin üzerindeki Adar ve Ulu ile çekindikleri fotoğrafa baktım. Yüzümde istemsizce tebessüm oluştu. Uzun zamandır konuşmamıştım da.

 

Ulu abim biz geldikten iki hafta sonra Ankara’ya gitmişti. Adar da derslerine asılmıştı. Zaten yapabileceği başka hiçbir şey yoktu da. Ayla hanım ve babam hakkında bir bilgim de yoktu. Sorma gereği duymamıştım hiç.

 

Çalan telefonum ile kendime geldim. Baktığımda Adar’ın aradığını görmüştüm. Yüzümdeki tebessüm daha da büyüdü tabi.

 

“Alo?” Karşıdan hemen ses verdi Adar.

“Ablaların gülü, nasılsın?”

“Sağol canım benim. İyiyim, sen nasılsın? Nasıl gidiyor?”

“Nasıl olsun be abla. Etraftakileri düşünmemek için derse veriyorum her zamanki gibi kendimi. “ çok tanıdık geliyordu bu sözü.

 

“Boşver ablacım iyi yapıyorsun sen.”

“Ee şey abla…”

“Heh ney ablam?” Güldü kesikçe.

“Abimi aradım da kapalıydı telefonu. Haberin var mı?” Derince nefes alıp verdim.

“Sabah çağırmışlardı ablacım. Göreve gittiler muhtemelen. “

“Anladım. Senin işlerin nasıl peki?”

“Aynı Adar be! Nöbetlerle hastalarla yaş geçiriyoruz anca. “ arkadan Açelya’nın aramasıyla kaşlarımı çattım. Öğle arasına daha vardı. O yüzden merak etmiştim.

 

“İyi iyi. Yok mu enişte falan?” Görmese bile gözlerimi açtım sonuna kadar.

“O nasıl laf be? Ne eniştesi? Yok enişte falan.” Açelya hala ısrarla arıyordu.

 

“Tüh ya. Ne güzel olurdu olsaydı!”

“Lan velet, olunca ağlarken arkamdan görürsün güzel olmayı. “

“Orası ayrı. Olsun da süründürelim azıcık. “ kıkırdadım.

“Gerçi olursa bana kalmadan Kaya ve Ulu abim halleder de. “

“Hımhım o konuda şüphem yok. Geçen Özgür beni evlendirmek istediğini söyledi. Koca adamı dayak manyağı yapacaktı az daha abim. “ bu sefer büyük bir kahkaha attı Adar.

“O da hak etmiş canım biraz. Abimin yanında biricik kız kardeşini evlendirmek istediğini söylediyse dövülmek ödül olurdu ona. “ Artık aklım Adar’ın sohbetinden çıkmıştı. Çünkü Açelya en az yirmi kere çaldırmıştı.

 

“Eee Adar, benim kapatmam lazım. Sabahtan beri Açelya ablan arıyor arkadan. Önemli olmasa ısrar etmezdi. “

“Tamam tamam sen dön ona abla. Ben de derslerime bakayım. “

“Hadi ablacım kendine dikkat et! Öpüyorum yanaklarından bol bol. “

“Sende dikkat et ablam. “

 

Adar’ı kapatıp hemen Açelya’ya döndüm. İlk çalışta açtı.

 

“Delfin!” Sesi ağlamaklı ve telaşlı geliyordu.

“Açelya? Ne oldu? Neden sesin böyle?”

“Delfin, Sadettin amca…” Allahım, lütfen düşündüğüm şey olmasın.

“Ne oldu Sadettin amcaya?” Çekingen bir şekilde sormuştum. Ama tahminim vardı.

 

“Delfin, çok iyi gidiyordu tedavisi.” Hıçkırdı bir kere “Birden kötüleşmişti ya? Sen de biliyorsun. “

“Evet Açim. İyileşecekti inanıyorduk. “

 

“Delfin! Başaramadı Delfin. Bu savaşı kaybetti. “ dediği şeyle beynimden vurulmuşa döndüm. Tahminim doğru çıkmıştı. Ama hiçte böyle olsun istemiyordum.

 

Gözlerim doluyordu. Baba yerine koymuştuk onu biz. “Hemen geliyorum Açim.”

“Tamam!”

Hemen telefonu kapatıp hazırlanmaya başladım. Bir yandan da olur da abim telefonu açar diye ona mesaj atmayı ihmal etmedim.

 

Siz:Abi, ben hastaneye gidiyorum. Selahattin amcayı kaybettik.

 

Hazırlanır hazırlanmaz arabaya atlayıp yola koyuldum. Yarım saatlik yolu on beş dakikada nasıl gittiğimi bilmiyordum.

 

Morgda olduğunu düşünerek en alt katına indim hastanenin.

“Selvi hanım! Açelya morgda mı?” Kafasını salladı “Evet, Delfin hocam.”

 

Hızlıca yanına gittim Açelya’nın. Morgun kapısının önünde ağlıyordu. “Açim!”

 

Ayağa kalkıp koşarak geldi ve sarıldı bana. Artık yol boyu tuttuğum göz yaşlarım akıyordu.

“Biliyorum bağ kurmamam gerekiyordu hastamla. Ama o bambaşkaydı Delfin!” Burnumu çekerek kafamı salladım. Bir yandan da saçlarını okşuyordum.

 

“Evet doğru olan oydu. Ama dediğin gibi başkaydı Selahattin amca. Ailesine haber verdin mi?”

 

Ayrıldı benden. Arkadaki oturağa geçtik beraber. “Evet. Oğlunu aradım. Adam telefonda sinir krizi geçirdi resmen. Buraya gelince kim bilir neler olacak?”

 

“Merak etme. Ben yanındayım. Hiçbir şey olmayacak. Sen güçlü ol bu yeter bana.”

 

Daha sonra ailesi gelmeden son kez Selahattin amcayı görmeye girdik. Nur gibi bembeyazdı yüzü. Zaten başka nasıl olabilirdi ki?

 

Onu görünce aklıma istemsizce bizimkiler düşmüştü. Acaba şu anda iyiler miydi?

 

 

🗡️ 🩺🗡️

 

Sert adımlarla ayağında postalları başlarında bordo bereleriyle toplantı odasına gidiyordu Hançer timi. Önde Safir arkasında Aykan ve Kaya, onların arkasında da timin diğer üyeleri yürüyorlardı.

 

Uzaktan görenler hepsinin can almaya giden birer cellat olduklarını fark ederdi. Haftalar sonra görev emri gelecekti. O yüzden içlerinde heyecan ve hırs vardı. Bu sefer de gidip en fazla sayıda leş çıkartmaktı hedefleri.

 

Toplantı odasına geldiklerinde kapıyı çalıp içeri ilk giren Safir oldu.

“Yüzbaşı Safir Viran, İzmir, emredin komutanım!” Gökhan albay gel işareti yaptı eliyle. “Oturun gençler. Bu bir emirdir!”

 

“Emredersiniz komutanım!” Hepsi yerlerine geçtiğinde meraklı ve arzulu gözlerle bakıyorlardı komutanlarına. Gökhan albay da çok bekletmeden söze girdi.

 

İlk önce iki resim belirdi ekranda. Birisi çok tanıdıktı. Az peşine düşmemişti Hançer timi. Her defasında bir yolunu bulup kaçmıştı onlardan. Diğeri, takım elbiseli gayet düzgün biri gibi duran bir adamdı. Onu ilk defa görüyorlardı.

 

“Resimde gördüğünüz iki kişi bizim ele başlarımız, Hançer. Sol taraftaki adamı zaten adınız gibi biliyorsunuz. Ejder kod adına sahip; Alaz Pişkin. En bilindik aktiviteleri kadın, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı. En sonki operasyonda yine kılpayı kaçırmıştık elimizden. Ama bu sefer çok yakınız arkadaşlar. “

 

Atilla rahatsızca kıpırdadı “Komutanım. Hep bir adım ileriden gidiyor gibiydi. Destekçisi olduğunu hep düşünüyorduk. O destekçi diğer adam mı yoksa?”

Kafasını salladı Gökhan albay “Tam üstüne bastın, Asteğmenim. Bu adam da güya Suriye’de görev yapan bir iş adamı. Adı, Tankut Alexander Devil. Henüz bir kod adı var mı, elimizde bir bilgi yok. Tek bildiğimiz annesinin Türk babasının Amerikan aksanlı olduğu. Bir de Suriye’de çok ünlü bir şirketin yönetim kurulu üyesi.”

 

“Babası sayesinde bu kadar zengin yani, komutanım?”

“Öyle de diyebiliriz , Aylin.”

“İyi de bu adamların arasındaki bağ neye dayanıyor, komutanım?” Ellerini masanın iki köşesine koyup eğildi Gökhan albay.

“İşte bizim bunu bulmamız lazım,Hançer! Aralarında bir bağlantı var. Orası kesin. Ama bu bağlantının temeli neye dayanıyor, bunu bulmamız gerek.”

 

Safir çenesini okşadı sıkıntıyla.

“Biz nasıl öğreneceğiz peki? Herhangi bir buluşma noktası ya da kamp alanı gibi bir istihbarat var mı elimizde?”

 

“Evet, sizi bu yüzden çağırdım zaten. Toplanma alanı olarak kullanılan, küçük ama oldukça canlı bir nokta tespit edildi. ”

“ Emriniz nedir komutanım?”

“Gidip orayı yıkmanız ve içeriden toplayabildiğiniz kadar bilgi toplamanız, Kaya. “

“Emir verin yakıp yıkalım komutanım. “

“Emir verildi, Hançer! Gidin ve derin bir hançer kesiği bırakın kansızlara. “

“Emredersiniz komutanım!”

 

Verilen emir ile hazırlanmak için harekat merkezine geçtiler. En az beş dakika içerisinde operasyon için hazır konumdalardı hepsi.

 

“Yalnız özlemişiz ha! Yemin ederim şerefsiz piçlerin yüzlerini özlemişim. “

Yüzünü buruşturdu Aylin. “Ben yine yüzlerini görüp kusmazsam iyi. Onların yüzünden mide ilacı kullanmaya başladım. “

 

“Ben de özlemişim de en çok mercanım ile operasyona çıkmayı özlemişim yaa!”

Derinden bir sabır çekti, Barlas “Bari erkek ismi koysaydın. Niye kadın ismi koydun oğlum?”

 

“Benim sevdam vatanım, evladım da tüfeğim olsun dedim komutanım. Hep bir kız babası olmak istemişimdir. O yüzden kız ismi koydum tüfeğime. “ O sırada arka taraftan Kaya ve Safir giriş yapmışlardı.

 

“Hadi hadi, helikopter kalkacak birazdan hızlan, Hançer!”

“Sen de dur bi devrem. Haftalar sonra şuradaki sohbete nail oluyoruz. Hemen bozuyorsun. Ne huysuz adamsın sen. “

“Çok konuşma Aykan. Çenen değil elin çalışsın. “

“Te Allahım ya. Ahanda hazırız. Beş dakika sürdü sürmedi. Evham yapma bize. Anladık sevdiğinin yüzüne hasret kalacaksın da biraz. Bize çatma bari. “

 

Timdekiler şaşırmıştı “Sevdiğiniz mi var komutanım?” Safir bir an gerildiğini hissetti. Ama belli etmedi tabi.

 

“Ne sevdiği Barlas? Salak salak konuşup asabımı bozmayın benim. “ Aykan imalı bakışlarını sürdürüyordu. Kaya da baktığında gözündeki duyguyu net görmüştü: Özlem ve aşk.

 

Birkaç gündür Delfin’e olan bakışlarını yakalıyordu. Ve kardeşinden etkilendiğini fark etmişti. Delfin’de aynı hisler var mıydı emin olamıyordu ama Safir’in duygularından emin olmaya başlamıştı. Belli ki Aykan da fark etmişti ondaki değişimi.

 

Görev dönüşü onunla konuşmayı aklının bir kenarına yazdı.

 

“Komutanım, helikopter hazırmış. Sizi bekliyorlar.” Kafa salladı sertçe Safir.

“Anlaşıldı asker, sağol.”

“Emredersiniz komutanım!” Diyerek gerisin geri çıktı er. Peşinden de Hançer timi.

 

Hançer ile ilk operasyonu olduğu için heyecanlıydı Kaya. Geldiğinden beri bugünün gelmesini bekliyordu. Sonunda da o gün gelip çatmıştı. Helikoptere binmeden önce dualarını okuyup öyle binmişti. Her göreve gitmeden önce bunu yapardı.

 

Hepsinin aklında sevdikleri vardı. Kaya’nın kardeşleri, Özgür’ün Delfin ve Açelya, Kuzey’in anne babası ve Açelya, Aykan’ın belli etmese de Aylin, Aylin’in Delfin, Barlas’ın ailesi, Güney’in ailesi, son olarak da Safir’in aklında da Delfin vardı.

 

Ne kadar kaçmaya çalışsa da içindeki sevda ateşi yanmaya yüz tutmuştu. Ya yakıp kül edecekti kendini, ya da yanacaklardı beraber.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Hastanenin bahçesinde oturmuş, ailesinin Selahattin amca ile vedalaşmasını bekliyorduk. Geldiklerinde çok fazla sinirlilerdi. Acılarına vermiştik bu öfkelerini. Ama ne olur ne olmaz diye güvenlik yanımızda duruyordu.

 

“Biz elimizden geleni yaptık, sen elinden geleni yaptın Açim. Artık harap etme kendini. “

“Elimde değil Delfin. İki gün ya… İki gün önce çok mutluydu. Çorba içirdim ellerimle hatta. Bugün onu bu halde görünce… Canım çok yanıyor Delfin. Kendi babamı kaybetmişim gibi. “ göğsüme çektim Açelya’yı.

 

“Geçecek kardeşim. Alışacağız bu acıya da. Eminim ki o çok güzel yerlerdedir. “

 

“Güzel yerdedir değil mi gerçekten?” Kafamı salladım.

“Evet. Çok güzel yerdedir. “

 

Aradan ne kadar geçti bilmiyordum ama gelen bağırışmalar ile toparladık kendimizi.

“Nerede o doktor? Babamın ölümüne sebep olan o doktor bozuntusu nerede?”

Büyük oğlu bağırıyordu. Hasta yakını, cenaze sahibi diye alttan alıyorduk. Ama burası bir hastaneydi ve diğer hastaları rahatsız etmesine daha fazla müsade edemezdik.

 

“Oğlum, durasın ne olur? Hastanedeyiz. “ annesi durdurmaya çalışsa da oğlu freni patlamış gibi bize doğru bağırarak geliyordu.

“Çekecekler anne! Cezalarını çekecekler. “ ne sanıyordu kendini acaba. Ceza kesmek sana mı kaldı aslan?

 

Adamı acısıyla bıraksana Delfin, dedi sağdaki melek.

Eğer Açelya hakkında böyle konuşmaya devam ederse hastanenin bir odasını da ona açarım.

Doktor olduğunu unutma da Delfin. Uyarmak istedim bir, dedi soldaki de.

Sağ ol aydınlandım şu anda!

Ne demek vazifemiz, dedi yeniden.

Ya rabbim sabır.

 

“Sensin değil mi babamın doktoru?” Tam karşımızda duruyordu. Arkasında da küçük kardeşi ve annesi vardı.

 

Açelya mahcupça kafa salladı kafası yere bakarken. “Neredeydin babam o hale gelirken, nerede?”

 

Adam gelirken terminatör gibiydi şu anda çok sakin. Bir şey çıkmazsa iyi.

Açelya daha fazla kötü olmasın diye ben girdim devreye.

 

“Babanızın durumu gayet iyiydi beyfendi. Hatta iki gün önceye kadar yemeğini de çok güzel bir şekilde yiyordu. “

 

Sertçe bana baktı “Ee ne değişti şu iki günde peki?” Sakinleşmek için derin nefes aldım. Şu anda çok ihtiyacım vardı.

 

“Babanızın kalbi zaten buraya geldiğinde çok sağlıklı değildi. By-pass ile kendine gelmişti. Siz de iyi biliyorsunuz, konuştunuz hatta. Fakat dün gece oluşan bir komplikasyon ile tekrardan yoğun bakıma almıştık. “

 

Adamın gözü çok hızlı hareket ediyordu. Sinir krizi loading. Devam ettim tabi.

 

“Beklemediğimiz için ani olmuştu. Fakat o sorunu da ortadan kaldırdık. Tek beklentimiz babanızın uyanmasıydı.” Burayı yedire yedire mi söyleseydim acaba diye bir düşünmedim değil.

 

“Ama maalesef umduğumuz gibi olmadı ve babanızın kalbi durdu. “ bu noktada Açelya’ya döndüm. Çünkü ne kadar müdahale edildi bilmiyordum.

 

Anladı sağ olsun ve devam etti benim yerime.

“Yaklaşık kırk beş dakika boyunca döndürmeyi denedik. Ama babanız dönmedi. Çok üzgünüm. Yeniden başınız sağ olsun!”

 

Oğlundan sinirle bir kahkaha çıktı. Arkadan küçük kardeşi gelip koluna yapıştı. “Abi sakın bir delilik yapayım deme. Babam bize ‘Çok yaşayacak gibi hissetmiyorum.’ dememiş miydi en sonki görüşmemizde. Eceli gelmiş işte. Hem doktor da çabalamış o kadar. Sakın, sakın bir delilik yapma!”

 

Elini sertçe kardeşinden çekti. “Doktorların görevi yaşatmak, Onur. Ölmesine müsade etmek değil. “

 

“Beyfendi acınız var diye susuyoruz. Ama artık sakinleşmeniz gerekiyor. Bu yaptığınız babanızı geri getirmeyecek.” Dediğim şeyle kolumdan sertçe tutması bir olmuştu.

 

“Evet, sizin yüzünüzden geri gelmeyecek! Şimdi ne yapayım ben ha! Sizi de mi öldüreyim!”

 

“Hayır! Bırakın onu. Selahattin amcanın doktoru değil o. Onun bir suçu yok. Tüm suç benim. Ben yaşatamadım onu!” Açelya’ya mal mısın bakışı attım. Adam kolumu bırakıp direkt Açelya’nın boğazına yapışınca bende şalter attı tabi.

 

“Hey hey hey! Ne yaptığını sanıyorsun? Bırak hemen onu. Güvenlik!”

“Abi yapma!”

“Oğlum! Sen bu değilsin, yavrum. Etme!” Annesini ve kardeşini duymuyordu. Muhtemelen kriz geçiriyordu. Ama bu Açelya’yı boğazlamasına neden değildi.

 

Hızlıca güvenlik de gelmiş ayırmaya çalışıyorduk ellerini Açelya’dan. Ama kitlenmiş gibi hareket etmiyordu. En son çare dayanamayıp yandan yumruk geçirdim suratına.

 

Hafif kendine gelir gibi olup bir kolunu bıraktı. Ama hesaba katmadığım bir şekilde ittirdi göğsümden. Ben de hazırlıklı olmadığım için ve orantısız güç uyguladığı için yere serildim öylece.

 

Ayağa kalkmaya çalışmıştım ama sırtımı taşa çarptığım için acıdan kalkamamıştım. Açelya’ya baktığımda artık kıpkırmızı olduğunu gördüm. Elimin altındaki taşı tam atacakken üç el silah sesi duyuldu.

 

“AYRILIN HEMEN! KENDİNİZE GELİN!” bu ses…

“ALIN HEMEN BURADAKİLERİ KARAKOLA!” bu ses de…

 

Kafamı o yana çevirdiğimde Pars’ı elinde silahı Ulu abimi de etrafı gözleriyle kolaçan ederken gördüm.

 

Açelya’ya baktığımda öksürük krizine girdiğini hissedince son gücümle ayağa kalkıp yanına gittim.

“Açelya! Açelya nefes al güzelim. Ne olur. “

Orada duran hemşirelere seslendim. “Hemen hava makinesi getirin buraya. “

İçeri geçtiklerinde cebindeki stetoskobu aldım ve ciğerlerini kontrol ettim. Sönme yoktu. Allahım çok şükür.

 

Pars ve Ulu abim de bizi fark edip yanımıza koştular.

“Açelya, abim?” Açelya Pars’ın sesini duyunca sakinleşti ve gelen rahatlama ile ağlamaya başladı.

 

“Abi! “ Pars hemen çekti göğsüne kardeşini. “Geçti abim. Geçti, merak etme hiçbir şey yapamaz sana bir daha!”

 

“Abi benim bir suçum yok. Çok iyiydi. Birden kötüleşti. “ Pars bir şey demeyerek saçlarını okşadı kardeşinin sadece.

 

“Delfin!” Ulu’nun bana seslenmesiyle ona döndüm. Çok özlemiştim onu. Hemen sarıldım ben de kendi abime.

 

“Hoş geldiniz abi! İyi ki geldiniz. Tam zamanında. “

“Biz zaten hep tam zamanında geliriz bücür. Abiyiz biz kızım. “ küçük bir şekilde güldüm.

 

“Açelya’yı içeriye alalım da hava verelim biraz. Çok bir şeyi yok ama tedbir almakta fayda var. “ Pars yalnızca kafa sallayarak kucağına aldı Açelya’yı.

 

Acil bölümüne geçip hava ve sakinleştirici verdim. Bugün onun için çok yorucu başlamıştı ve gidiyordu. Onu yalnız bırakıp arkadaki hastanenin kafesine geçtik. Abim hemen bizim için çay alıp gelmişti.

 

“Ee anlatın bakalım. Sizi hangi rüzgar attı buraya?” Ulu şakaya vurdu hemen.

“Hasret rüzgarları be Delfin!” Kaşlarımı çattım.

 

“Hasret rüzgarları? Peki. Siz Pars bey?” Omuzunu silkti. “Aynı.”

 

“Sizde başka bir şey var da neyse. “

“Aman ne olacak bizde? Dediğimiz gibi özledik sizi. O yüzden gelelim dedik. “

Bana gelen aydınlanma ile ikisine baktım hızlıca.

“Siz nereden tanıştınız? Bildiğim kadarıyla tanıştık değildiniz.”

 

Bu sefer Pars cevapladı. “Değildik zaten. Ulu bizim adliyeye atanınca konuşma esnasında fark ettim ben de senin sonradan ortaya çıkan abin olduğunu.”

 

“Lan Pars! Sonradan ortaya çıkma falan… Ayıp oluyor ha!” Pars omzunu sıktı abimin. “Yalan mı kardeşim. Sonradan çıkmadın mı?” Abim tam bir şey diyecekken ben atladım sohbete.

 

“İyi tanışmanız iyi olmuş. Bir de sizi tanıştırmakla uğraşmak zorunda olmayacağız.”

 

“Abimlere ulaşamadık Delfin. Bir haberin var mı?” Kafamı salladım onaylarcasına.

“Sabah, albay çağırdı. Muhtemelen göreve gittiler. Haberi var mıydı abimin geldiğinizden?”

 

“Yok onlara da sürpriz olacak. “

“Delfin, o adamlar kimdi?” Sıkıntıyla nefes verdim Pars’ın sorusu ile.

“Bir hastamızın ailesiydi. Çok seviyorduk o amcayı. Kalp krizi ile yatırmışlardı. Ameliyatını Açelya yaptı. Çokta başarılı bir ameliyat oldu. Sonra çıkarttık yoğun bakımdan. Yemekleri iyi yiyordu. Sağlığı iyiye gidiyordu. Hiçbir sorun yoktu anlayacağınız. Ama dün sabah birden fenalaştı. Ne olduğunu anlamadık. Bugün de işte… Kalbi durunca dönmedi bir daha. “

 

“O adam da Açelya’yı suçladı?” Dudaklarımı bastırdım.

“Evet, öyle oldu. “

 

Yanımıza Sevgi hemşirenin gelmesiyle sustuk. “Hocam Selahaddin beyin oğlu uyandı. Psikiyatri de onayladı dediğinizi. Ağır bir sinir krizi geçirmiş. İlaçların etkisi ile uyutulmuştu. “ ayağa kalktım hemen.

 

“Tamam Sevgi hemşire sen işine dönebilirsin.” Tam giderken abim tuttu kolumdan.

“Nereye bücür?”

 

Abicim bücür demezsek? Neyse.

 

“Oğlu ile konuşacağım. “

“Hayır efendim olmayacak öyle bir şey. Ya yine kriz geçirirse. Uyuyup uyanınca acılarını unutmuyor. “ göz devirdim.

 

“Biliyorum herhalde abi. Ayrıca kolları bağlı şu anda. Olası bir kriz ihtimaline karşı.”

“O zaman biz de geliyoruz. “ tam itiraz edecekken Pars girdi araya.

“Hiç itiraz etme Delfin. Açelya’nın hesabını soracağım. “

 

“Ben de Delfin’in. “ abime baktım sorgularcasına.

“Kolunun hali ortada. Belini de düşünce taşa çarptın. Fark etmedim sanma. Yani anlayacağın alınacak nur topu gibi iki hesap var. “

 

“Yakışıyor mu size iki savcı böyle davranmak. “ kaşlarını çattı abim.

 

“Evet! Asıl savcılara yakışır hesap sormak. Değil mi savcım?” Kafasını salladı hiddetle Kaya. Ardından içeriye doğru yürümeye başladı hızlıca. Hemen kolunu tuttum.

 

“Saçmalamayın. Kriz geçiren birisi etrafında kim var kim yok bilemez. Bize de bilerek zarar vermedi. Şimdi ben doktor olarak bunu bildiğim halde size böyle bir şey için izin veremem. Anlayın beni.” Dolu dolu bakıyordu bana Pars. Elimi sakince çekti kolumdan ve tuttu.

 

“Söz Delfin. Sadece konuşacağız. “

 

Nedense ben inanmadım,dedi sağdaki melek.

Ben inandım. Hadi bırakalım da gitsin Pars, dedi soldaki de.

Yalnızca kaos arıyorsun sen. Pars’ı düşündüğünden değil.

Ben senin meleğinim. Tabi ki kaosçuyum, diye cevapladı beni soldaki melek.

Göz devirdim içimden. Kaos tamam da bu kaos o kaos değil.

 

Abim de gelip koluma dokundu. Bir yandan da Pars’ın elinden elimi çekti.

 

Kıskandı mı o bizi? Dedi sağdaki melek.

Kıskandı kıskandı, diye de ekledi soldaki.

 

“Pars savcım haklı. Sadece konuşacağız, Delfin. Hadi izin ver bize. “

 

“Peki. O zaman ben de sizinle giriyorum içeriye. “ bu sefer onlar itiraz edecekken ben susturdum onları.

 

“İtiraz yok savcı beyler. Yürüyün bakalım. Sorgunuzu görelim. “

 

Önden ben arkadan savcı beyler, Selahattin amcanın oğlunun yanına doğru yol aldık.

 

                                                                         

……

 

14.BÖLÜM SONUUU!

SELAHATTİN AMCAMIZ DA YOK ARTIK😔

AİLESİNİN TEPKİSİ NASILDI?

PARS VE ULU GELDİ. BAKALIM NELER YAŞAYACAKLAR.

OPERASYON VAR SIKI DURUN💥

 

BU ARADA HANGİ ŞEHİRDEN OKUYORSUNUZ HİKAYEYİ? İNANILMAZ MERAK EDİYORUM. CEVAPLARSANIZ ÇOK SEVİNİRİMMM.🥰🥰

 

O ZAMAN SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE DİYELİM Mİ?

SEVİLİYORSUNUZ CANLARRR❣️❣️❣️❣️

Bölüm : 10.01.2025 19:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...