
HELOO NABERSİNİZ?
15.BÖLÜM İLE GELDİM.
OY VE YORUMLARINIZI BEKLERİM TABİ BİRAZ.
ÇOK BEKLETMEDEN BÖLÜME ALALIM EFENİM SİZİ.❣️❣️
……
Yağan kar ile oldukça zorlu koşullardaydı Hançer timi. Karşılarındaki toplanma alanında olacak olası bir hareketlenmeye karşı tetiktelerdi.
Aylin, alanın karşı tarafında kalan gizli bir kayalığın arasına mevzilenmişken.Safir ile Atilla;evin kuzey cephesinde, Aykan ile Kuzey de güney cephesindeydi. Barlas ve Özgür kılık değiştirip adamların arasına sızmışlardı. Güney ve Kaya da her ihtimale karşı evin arka kısmını gören çok uzak olmayan bir yerde duruyorlardı olası bir deşifre olma durumuna karşı.
Hepsi de avına kitlenen birer kurt misali kırpmıyordu gözlerini. Komutanlarından gelecek tek bir ‘Vur!’ emrine karşı tetikteydiler.
“Komutanım! Biz Özgür ile dediğiniz yerlere yerleştirdik bombaları. Emrinizle patlamaya hazırlar. “ Safir hafifçe dudağını kaldırdı yandan. Her şey plana uygun gidiyordu.
Başta içeriye giremezler diye tedirgin olmuştu ama onlar Türk askeri olarak yine kendilerini göstermişlerdi.
“Bana bak Barlas! Dediğim gibi yerleştirdin değil mi bombaları? Vur emrinden sonra patlamazlarsa biz patlarız koçum!”
“Merak etmeyin komutanım! Her şey dediğiniz gibi oldu.”
“İyi bari.”
“Özgür, Barlas! Siz şimdi ön tarafa doğru gidin! Çok dikkat çekmeden oraya çekin birkaç kişiyi. “ Kaya’nın sözüyle birkaç kişiyi almaya başladılar ön tarafa.
Aylin’in görüş alanında olması iyiydi. Olası bir tehlikede atak yapabilecekti.
“Aylin kaç kişi oldu görüş alanında?”
“On beş yirmi kişi oldular komutanım. Emriniz ile bombaya ateş edeceğim. “
“Bekle! Sadece bekle. “
“Bir palanınız mı var komutanım?” Dedi Atilla.
“Bir B planı hep vardır, Kurt. Ama benim beklediğim bir kişi var diyelim. “ kaşlarını çattı Aykan.
“La devre! Kimi bekliyoruz. İndirelim gitsin hepsini. Aradığımız şey evraklar değil miydi zaten?” Bu sefer Kaya konuştu.
“O sizin nam-ı diğer Ejder’i bekliyor sanırım. Buraya geleceğinden ne kadar eminiz, Safir?” Gözlerini iyice kıstı Safir.
“Otuz beş kırk civarı. “
“Lan o zaman ne diye bekliyoruz herifi? Alacağımızı alıp gidelim şuradan. “
Aykan’ın kısık sesine karşı kaşlarını çattı bu sefer, Safir.
“Hiç yok demedik ya! Gelecek o herif buraya. “
“Komutanım iyi hoş da ya gelmezse? O zaman ne yapacağız?”
“Planımızı uygulayacağız Güney. Bombardıman olacak ortalık. “
“Ne kadar bekleyeceğiz peki, komutanım. Yani tabi siz bilirsiniz de. Benim olduğum yer fazla taş. Her yerime battı. “
“Altına bir şey sermedin mi teğmenim?”
“Sermedim, Aykan komutanım!” Dişlerini sıkarak cevap verdi Aylin.
“İyi yaptın Güner. Çek ceremesini şimdi. “
“Sizi korumak için çekelim bakalım!”
“Üstüne gitme Kuzey, kızın. Acele ettirdik. Haliyle unutmuştur. “
“Sağ olun vallahi, Kaya komutanım. Siz olmasaydınız bunlarla ne yapardım. Centilmenlik akıyor vallahi. “
Kısıkça güldü Barlas. Puşinin altından görünmüyordu sonuçta.
“Lan devrem gülmesene. Şurada ciddi iş yapıyoruz. “
“Nasıl gülmeyeyim ben ya! Safir komutanım centilmenlikte çağ atlamışken Aylin komutanım timde centilmen yok diye bağırdı resmen. “
“En azından Safir komutanım centilmen olduğu için mütevazı bir şekilde yorum yapmadı. Yine huyunu gösterdin. Ha Barlas?” Kıkırtısı anında durdu.
“Bir şey deme sen devrem. Batırıyon. “
“Haklı vallaha Özgür. Sen bir müddet konuşma Barlas. “
“Siz de mi Kaya komutanım ya!”
Yarım saat geçmişti ama hiçbir istediği hareket yoktu Safir’in.
“Lan götüm dondu hareketsizlikten. Safir! Emir ver artık alalım gidelim. Hipotermi geçirmeme ramak kaldı. “
“Bi susmadın, Aykan. Normalde herkes seni susan biri sanar. Seni bir de burada görseler neler olurdu acaba. “
“Beni nasıl görürlerse görsünler. Ben şu anda canımı düşünüyorum kardeşim.”
“Gelen giden yok. Atış serb-“ Safir’in sözünü Aylin kesti hışımla.
“Komutanım!”
“Söyle Aylin.”
“Gelenler var. Sanırım, net göremiyorum ama Ejder bu. “ Safir istediğini almışçasına sırıtıyordu. “İçeriye girer girmez atış serbest, Hançer!”
Ejder’in içeri girmesi ile Aylin’in bombaları patlatması bir olmuştu. Tüm herkes açlığını yitirircesine leş avlıyordu.
Özgür ile Barlas silahlarına davranmadan önlerindeki iki adamı halletmişlerdi.
“Gel bakalım sen bebeğim!” Elindeki hançeri ile boynuna yapıştığı adamı tek bir hamlede indirdi Özgür.
Barlas da aynı hamleyi diğerine yapmıştı. “Benim Mercan’ımın yanına gitmem gerekiyor!”
Kulaklıktan Kaya’nın sesi geldi. “Mercan kim, oğlum?”
Çapkınca gülümsedi, Özgür “Benim ilk aşkım, komutanım!”
Aylin’in gülen sesi geldi bu sefer kulaklıktan “Kendisinin tüfeği olur, komutanım. Ben bile bu aslancığa isim koymamışken o koydu. “
“Ayni şey mi Aylin komutanım? Sizinki keskin nişancı benimki taramalı tüfek!”
“Doğru! Aynı değil tabi. “
“Eee bu Ejder içeride ne yapıyor ki? Çıkmak bilmedi. “
“Ecelini bekliyor olabilir Kuzey!”
“Aykan! Yavaşça aşağıya iniyoruz. Tek tük kaldılar. “
Kafasını salladı hızlıca Aykan, görmeyeceğini bile bile. “Emredersiniz komutanım!”
Temkinli adımlarla yaklaşıyordu ikisi de. Kim vurduya gitmek istemezlerdi sonuçta.
Eve yaklaştıkça içlerindeki heyecan artıyordu. Kaç aydır istedikleri kişiyi alacaklardı sonunda.
“Komutanım taramalı çıkartıyorlar!” Aylin’in ikazı ile en yakın kayanın arkasına geçtiler. “Kim görüş açısındaysa indirsin şu herifi! “
“Bizim açımızda değil.” Dedi Kaya.
“Biz de göremiyoruz komutanım!”
“Atilla, Kuzey! Sizde var mı görüş?”
“Bende var komutanım. İndireceğim şimdi. “
“Acele et Atilla!”
Atilla’nın leşi indirmesi ile tekrardan eve adımlamaya başladılar.
“Safir! Ejder kaçıyor!”
Kaya’nın seslenmesi ile koşmaya başladı ikisi de. Safir elindeki tüfekle odağını kurup ateş etti. Karnından saplanan kurşun ile sendelese de durmayarak önündeki araça bindi, Ejder.
Hızlıca çalıştırıp gazı köklerken pisçe sırıttı Safir’e bakarak. Tekerine sıkmışlardı ama araba aniden hareket edince ıskalamıştı. “Aylin vur şu iti!”
“Görüş açımdan çıktı komutanım. Üzgünüm. “
Sinirle kafasındaki kaskı çıkartıp ellerini saçına daldırdı, Safir. Yine çok yaklaşmıştı. Ama kaçmıştı şerefsiz herif.
Herkes yavaş yavaş geldi yanlarına. Aylin hala bekliyordu bulunduğu yerde. Olası bir temas durumunda haber verecekti.
Kaya elini Safir’in omuzuna koyup sıktı. “Neyse, olan oldu. Esas görevimize odaklanalım. İçeride belge var mı bakmalıyız.” Kafasını salladı dudaklarını birbirine bastırarak Safir. “Gidelim!”
İçeriye girdiklerinde ağır bir rutubet kokusu sarmıştı burunlarını. “Bu ne lan! Leşlerini mi saklıyorlar burada. Ne biçim koku bu?”
İçerideki odalara temkinli bir şekilde dağıldılar. Ama hiçbir belge ya da delil yoktu.
“Bir şey bulan var mı?”
“Burası temiz komutanım!” Dedi Barlas.
“Burası da!”
“Bura da!”
“Ya buraya hiçbir belge gelmedi ya da o herif giderken götürdü yanında. “
Kafasını salladı iki yana Safir. “Eli boştu. Burada yok belge falan. “
“E neden geldi o zaman bu herif?”
“Başka biri mi gelecekti acaba komutanım?”
“Olabilir, Barlas.”
Tam dışarıya çıkacakken Kuzey’in sesi geldi. “Allahım kusacağım galiba!”
“Ne oluyor lan!” Diyerek ilk önce Atilla geldi yanına “Hay ben sizin yapacağınız işin ta içine!”
Diğer üyeler de gelince gördükleri manzara ile şok geçirmişlerdi.
“Ne gördünüz komutanım? Vallahi meraktan çatlayacağım o olacak. “
“Emin ol orada olmak senin için daha iyi, Aylin.”
“Ne oluyor ya?”
“Lan Özgür! Senin bu çıkarımların bir gün başımıza bela olacak, ha! Leş mi saklıyorlar dedin aha bak! Al sana leş!”
“Bu adamlar niye burada acaba?”
“Yiyorlardır belki?”
Şok içerisinde Güney’e baktı hepsi. “Saçmalama, oğlum. Yamyam mı bunlar? Niye leş yesinler?”
“Ne! İçeride leş mi var?”
“Aylin, Allah aşkına bir dur!”
“Ama Kaya komutanım…”
İçeride dağ gibi leş yığınını görünce şaşırmışlardı tabi ister istemez.
“Ben çıkıyorum. Daha fazla bu koku ve görüntüye maruz kalamayacağım!”
Aykan’ın sözü ile hepsi aydınlanmış gibi sırayla çıkmışlardı içeriden.
“Bunlar harbi hastalar ya! Leş biriktirmek nedir?”
Safir, Kaya ve Aykan; timin yanından uzaklaşıp Gökhan albaya haber vermek için bağlandılar.
“Hançer 1 konuşuyor. Yuva, duyuyor musun?”
“Yuva dinlemede. Dinliyorum Hançer 1” sıkıntıyla nefes verdi.
“Buradaki toplanma alanı temiz komutanım! Ejder baskın vereceğimiz sırada buradaydı. Tam yakalayacakken kaçtı yine. Ama attığım bir kurşun isabet etti. “
Çenesini sıvazladı Gökhan albay “Yani yaralı öyle mi?”
“Evet komutanım! Yaralı.”
“Hasar derecesi ne Yüzbaşım?”
“Hayati organına gelmedi. Karın boşluğunda bir yerde.”
“Anlaşıldı, Hançer 1! Yuvaya dönebilirsiniz. En yakın koordinata helikopteri gönderiyorum. “
“Emredersiniz komutanım!”
Hançer timi bir görevi daha bitirmişlerdi. Elleri boş dönmüşlerdi bu sefer de. Kimsenin sabrı kalmamıştı. Ejder ve çetesi ölmediği sürece onlara rahat yoktu.
🗡️🩺🗡️
“Ya abi Allah aşkına neden askeriyeye gidiyoruz?”
Pars’ın tutturması ile askeriye yolu görünmüştü bize. Ne kadar göreve gittiklerini söylesek de askeriyede işi olduğunu söyleyip bizi de peşi sıra sürüklüyordu.
“Söylenmeyin! Sizi tek bırakacak değildim herhalde. Ulu ve ben buraya gelecektik de siz evde mi oturacaktınız?”
Bu salak sanki Delfin? Dedi soldaki melek.
Bu sefer ne buldun acaba? Dedi sağdaki melek de.
Sanki normalde Delfin ve Açelya, Hançer timi görevdeyken tek kalmıyorlar. Diye cevapladı soldaki melek.
Doğru. Tek kalıyorduk.
“Pars! Acaba evde mi kalsaydık? Neden bizi getirdiğinizi soracaklar. Sıkıntı çıkmasın?” Dikiz aynasından göz göze geldik.
“Çıkmaz. Merak etmeyin. O adamın birilerine haber verip evi basmayacağını nereden biliyoruz? Sizi tehlikeye atamam. “ oflayıp gözlerimi devirdim.
“Adamı öttürdünüz ya bugün! Acısını yaşayamadan bize yaptıklarının vicdan azabını çekiyor garibim!”
En son konuşmaya gittiğimizde Ulu abim ve Pars, Selahattin amcanın oğlu ile uzunca konuşmuş daha sonra da bize yaptıkları için özür diletmişti. Buraya kadar sorun yoktu zaten. Sorun, bundan sonrasıydı.
Çocuk özür diledikten sonra ‘Baban şimdi: Oğlum saygılıdır, kimseye yüklenmeyecektir; diye seviniyordur. Garibim, oğlunun doktorlara saldırdığını görse ne kadar üzülür.’ diye vicdan azabı çekmesine vesile olmuştu.
“O vicdan azabı çekmiyor Delfin. Yaptıkları için kendine kızıyor. Ben kendini bulması için konuştum onunla. Böyle devam etseydi kimseyi görmeyecekti yüzü, acısından. O yüzden kendine getirdim onu ben. Yani size üzülmüyor, kendi yaptıklarını kendine yediremiyor. “
“Pars haklı abim. Kendini bulması sizi üzmesin. O yanlış yaptığının farkına vardı sadece. “
Sinirle nefes verip cama döndüm kafamı. Akşam olmasına çok az vardı. Ve biz askeriyeye gelmiş bulunmaktaydık.
Yine aynı çocuk vardır umarım Delfin, dedi sağdaki melek.
Yoksa bile sokamayacakları yere getirmezlerdi herhalde. İnşallah yani.
“Hayırlı görevler, kardeşim!”
“Sağ olun. Kime bakmıştınız?” Abim elindeki kimliği uzattı askere.
“Ankara’dan geliyoruz biz. Gökhan albay çağırtmış sanırım. “
Kimliğe bakıp birilerine sorduktan sonra içeriye aldı bizi. İçerisi her zamanki gibi asker kaynıyordu.
Sınırdaki tugaylar böyle oluyor herhalde Delfin, dedi sağdaki melek.
Mecburen meleğim. En önemli nokta, sınır hattıdır çünkü.
“Eee biz nereden bulacağız ki, Gökhan albayı?” Bize döndü ikisi de.
“Bilmiyoruz, Açelya. Ama içeride bize yol gösterecek biri illaki vardır. “
Yanımızdan geçen bir eri durdurdu abim. Kimliğini gösterdi. “Kardeş! Gökhan albay nerede biliyor musun acaba? Bizi çağırmıştı. “ hızlı bir kafa hareketi yaptı, asker.
“Evet savcım! Hançer timi görevden dönüş yapacaklardı. Onları karşılamak için arkadaki helikopter pistine gidiyordu. “
“İyiler değil mi ama?” Açelya’nın sorusu ile ona döndü, asker.
“Evet, hepsi dipçik gibi. “
Gelmişlerdi. Hem de sapasağlam. Allahım sağ sağlim döndüler ya. Sana şükürler olsun.
“Peki oraya gidebilir miyiz?”
“Yan taraftan dolanabilirsiniz. Ahmet!” Arka taraftaki bir askere seslendi.
“Savcılarımıza helikopter pistine giderken eşlik et koçum. “
“Emredersiniz komutanım!”
Piste doğru yol alıyorduk. Yaklaştıkça helikopterin sesi daha net geliyordu. Tam arkaya geçtiğimizde Gökhan albayı yanında iki asker ile iniş yapan helikoptere bakarken gördük.
Helikopter indiğinde aramızda beş altı metre var, yoktu. İlk Safir indi helikopterden. Sonra Aykan, Kaya abim, Atilla,Kuzey, Aylin, Barlas ile Özgür ikilisi, en sonra da Güney…
“Hançer timi; üç yüzbaşı, bir kıdemli üsteğmen, bir üsteğmen, bir teğmen, iki asteğmen ve bir astsubay başçavuş ile emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!”
Gururla kafa salladı Gökhan albay. “Aferin çocuklar! Vatanınıza hoş geldiniz!”
“Sağ ol!”
“Bu günlük izinlisiniz. Evlere dağılabilirsiniz!”
“Sağ ol!”
“Rahat asker!”
Rahat, emriyle hepsi dik duruşlarını bozmuştu. Bizi ilk fark eden Kuzey oldu.
“Açi, Del!” Hızlı hareketlerle yanımıza geldiler. Ve Kuzey hızını alamayıp sarıldı sıkıca Açelya’ya. Tabi bir şeyi atlamıştı. Pars faktörü.
Ensesinden tuttuğu gibi geriye çekti, Kuzey’i. Gözlerini kıstı “Anlaşılan sen meşhur Kuzeyimizsin. “
Garibim Kuzey Pars’ın yüzünü hiç görmediği için tanıyamamıştı. “Siz kimdiniz?” Açelya yandan kolunu dürttü. “Ne yapıyon, Açi?”
Boğazımı temizleyerek olaya müdahele ettim. “Kendisi Açelya’nın abisi olur Virancığım. “ tanıtışımla gözlerinin Pars’a dönmesi bir oldu.
“Ben bilmiyordum. Kusura bakma Pars abi!”
Süt dökmüş kediye döndü. Kıyamam, dedi soldaki melek.
Umarım daha fazla böyle kalmaz, dedi sağdaki melek de.
Elini uzattı, Kuzey. Pars da karşılık verdi sağ olsun. “Önemli değil Kuzeyciğim!”
Son kelimeyi üstüne basa basa söylemişti. Gergin havayı dağıtmak için ben atladım ortaya.
“Abicim hoş geldiniz!” Kaya abime sıkıca sarıldım. O da bana sarıldı tabi. “Hoş buldum abiciğim. Kardeşinin karşılamaya gelmesi çok iyi oluyormuş gerçekten. “ gülmekle yetindim sadece.
“Bana sarılmak yok mu bücür?”
“Seni nasıl atlarım, Özgür?” Özgür’e de sıkıca sarıldım. O sırada abilerim hasret gideriyordu. Sırayla herkese sarılıp en son Safir’e gelmiştim.
Sarıl Delfin, dedi soldaki.
Evet ya! Sarıl gitsin, diye de destek çıktı sağdaki.
E sarılalım bari. O kadar şey yaşadık.
Kollarımı açıp sarıldım. Kafam göğsüne denk geldiği için kulağımı kalbine yaslamak zorunda kalmıştım. Çok hızlı atıyordu kalbi. Yerinden çıkacakmış gibi.
Telaşla yüzüne baktım. “Çok mu zorluydu operasyon?” Kaşlarını çattı. “Neden sordun?”
Elimi kalbine koydum bakmak için. “Çok hızlanmış kalbin. O yüzden. “ güldü yarım ağız. “Yok ondan değil!”
“Neyden peki?” Ayrıldı iyice benden.
“Boşver, doktor. İyi olduğumu bil yeterli. “ kafamı salladım yavaşça. Üstelemeyecektim.
Üsteleseydik, dedi soldaki melek.
Ay ne diyecektim daha acaba?
Gel yaralarını ben sarayım? Diye makul bir cevap verdi sağdaki.
Arkadan yumruk tokuşturdular. Üzüm üzüme baka baka işte! Kendine benzettin sağdaki meleğimi de. Omuz silkti.
Biz aynıydık hep Delfin. Görevlerimiz farklı. Yoksa ikimiz de meleğiz sonuçta, dedi soldaki melek.
Hep de cevabın var yani!
Aklıma gelen şey ile Pars’ın yanına gidip koluna girdim. “Evet millet! Tanışmadığınız tek bir kişi kalmıştı. O da: Pars. Kendisi Açelya’nın abisi. Ve benim de abim gibi oldu hep.” Pars’a döndüm bu sefer. Elimi sırayla hepsinin üzerinde gezdirdim.
“Bu gördüğün yakışıklılar da Hançer timini oluşturan elemanlar. “ omuzundan ittim Pars’ı ortalarına. “Hadi tanışıp kaynaşın bakalım!”
Sanırsın yavrusunu anaokuluna bırakıyor, dedi soldaki melek.
Bir sussana sen! Karışma!
Sırayla hepsi ile tokalaştı Pars. En son Safir’e geldi. “Memnun oldum, kardeşim. Pars ben. “ Safir de elini tutup tokalaştı. “Ben de Safir. Memnun oldum. “
İkisi de ayrılınca Kaya abim konuştu.
“Siz burada ne iş? Bizim gelme zamanımız belli değildi. O yüzden bizi beklemediğiniz kesin. “
Kafa salladı Ulu abim. “Gökhan albay ile konuşmaya geldik biz. “ kaşlarını çattı Safir. “Ne konuşacaksınız ki komutanımızla?”
“Gizli bir bilgi, Safir. Bilmenizi isterse açıklar zaten. “
“Onun bildiği bizim bilmediğimiz pek bir şey olmaz. O yüzden şaşırdık biz, Pars. “
“Sorun değil Aykan. Normal şaşırmanız. Neyse, Ulu hadi biz gidelim Albay’ın yanına.” kafasını sallayıp arkasından gitti Ulu abim.
“Bu işten bir bokluk çıkmaz umarım arkadaşlar. “
“Çıkmaz herhalde devrem ya. Pars kayınçomun vardır bir bildiği. “ ensesine vurdu Kuzey’in, Atilla.
“Bak sen bir de kayınço oldu. Haberi var mı bu sözünden bari?”
“Olur bir gün be devre.”
Ah Kuzey ah! Sen bir adım at bakalım. O işler sonra.
Abim yanıma gelip kolunu omzuma attı “Çok yorgunum ben abim. Haydi eve geçelim biz. Onlar gelirler. “ kafa sallayıp elimi önden buyur der gibi açtım.
“Gidelim o zaman. İleri marş!” Kısıkça güldük ikimizde.
“Marş bakalım marş.”
……
YENİ BİR BÖLÜMÜMÜZÜN SONUNA GELDİKKK.
NASILDI BÖLÜMÜMÜZ?
UZUN ZAMAN SONRA OPERASYONA ÇIKTI TİMİMİZ.
ARTIK SON OLMAZ DİYE UMUYORUM.
PARS DA GÜZEL HANÇER TİMİMİZLE TANIŞTI.
SİZCE GÖKHAN ALBAY, SAVCILARIMIZI NEDEN ÇAĞIRMIŞ OLABİLİR?
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREEE.
SEVİLİYORSUNUZ❣️❣️❣️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.6k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |