
HELOO CANLAR!
YENİ BÖLÜMLE SİZLERLEYİM.
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM!❣️❣️
……
Stresli bir şekilde odasında volta atıyordu Gökhan albay. Hançer timinin gittiği yerde belgelerin bulunmaması iyice zora sokmuştu onları. Tankut Alexander Devil göründüğünden büyük bir tehlikeydi.
Onu bitirmek için ellerinden gelenin fazlasını yapmak zorundalardı. İleride sıkıntı çıkartabilirdi onlara. Çalan kapı ile düşüncelerinden sıyrıldı bir anlığına.
“Gel!” Ulu ile Pars savcı gelmişti. Ankara’daki üslerinden en güvenilir iki savcıyı göndermelerini istemişti. Alaz ve Tankut’u bitirmek için bu iki savcı çok destek olacaklardı Hançer timine.
“Hoş geldiniz çocuklar!” eliyle önündeki koltuğu işaret etti “Buyurun, oturun.” Kafa sallayıp oturdu ikili. Onlar de merak ediyordu neden Mardin’e çağırıldıklarını. Onlara denilen şey: Terör örgütü ile bağlantısı olan iki adet adamı yakalayacaklarıydı.
“Hoş bulduk, Gökhan albayım. Açıkçası merak ediyoruz, niye biz ikimiz çağırıldık?” Derince bir nefes verdi Gökhan albay.
“Normalde hemen söze girmezdim ama bulunduğumuz durum pekte iç açıcı değil beyler. Ejder kod adıyla bilinen Alaz Pişkin ve onun ardında olduğunu düşündüğümüz Tankut Alexander Devil… Bu ikiliyi ele geçirmemiz gerekiyor.” Kaşlarını çattı Ulu, “İyi de biz ne yapabiliriz ki albayım?”
“Bildiğim kadarıyla sahaya çıkma izniniz var. Yanlış mıyım?”
“Hayır, doğru biliyorsunuz albayım. Sahada olmamız size ne kazandırır ki?”
“Saha görevlerinde yalnızca bilek gücü gerekmez, Pars. Bazen delil toplama da bizi ileriye götürür. Sizi istediğim çünkü ikinizin zekası, stratejisi ve soğukkanlılığı ile bu amacımızı yerine getirebileceğiz. “ koltuğundan ayağa kalkıp tam karşılarına geçti Gökhan albay. Ellerini de arkasında bağlayarak devam etti konuşmasına.
“Size ihtiyacımız var. Yanlış anlaşılmasın ha! Timimiz gayet yol kat ettiler. Ama git gel yapmamaları için sizin gibi mesleği araştırma üzerine olan genç beyinler ile sonuca ulaşacağız. Şimdi, bizimle bu çeteyi çökertmeyi kabul edecek misiniz?”
Gözlerinden verecekleri kararı biliyordu Gökhan albay. Zaten kabul etmeyecek olsalardı sorgulamadan direkt dinlemezlerdi. Anlatsın ve gidelim diye beklerlerdi.
“Peki hangi timle çalışacağımız ve planın detayları? “ kaşlarını kaldırdı Gökhan albay.
“Vereceğiniz cevap ile öğreneceksiniz Kaya.” Ulu’ya döndü, Pars. Sonuçta ikisi çalışacaktı bu süreç zarfında. Onun da memnun olması en önemli etkendi.
Sakince gözlerini kapatıp açtı, Ulu. Kabul edelim demekti onun dilinde. Tekrardan Albaya döndürdüler yüzlerini.
“Kabul ediyoruz, Albayım. Sizinle beraber çökerteceğiz o çeteyi. “
Memnuniyetle gülümsedi, Gökhan albay. “O zaman detayları konuşmak için benden haber bekleyin, çocuklar. Kendinize de bu süre zarfında iyi bakın. “
Ayağa kalkıp kafa selamı verdi ikisi de. “Sağ olun, sizler de kendinize iyi bakın. “
Ulu’ya gülümsemekle yetindi, Gökhan albay. İkisi birden sırayla çıktılar odadan.
Şaşkın bir şekilde koridorda ilerliyordu ikili. Böyle önemli bir görevin onlara verilmesi gurur duymalarını sağlamıştı kendileriyle.
“Bu adamın adını bir yerden hatırlıyorum ama nereden?” Kaşlarını çatıp Pars’a döndü Ulu.
“Hangisinden bahsediyorsun?”
“Tankut denilen adamdan bahsediyorum. Adı çok tanıdık geliyor. “
“Yüzünü görsen çıkar belki. Peşine düştüklerine göre büyük bir sorun teşkil ediyor. Bir an önce halletmemiz gerek. “ kafasını salladı Pars.
“İllaki gösterirler yüzünü. Orası sorun değil de. Ya bu adam da bizi biliyorsa? O zaman yalnızca biz değil, kardeşlerimiz de tehlikeye girer. “
“Bunu engelleyebileceğimiz kadar engelleyeceğiz, Pars. Başka yolu yok. Onlara bir şey olmayacak, olmamalı. “
Dalgınca binanın dışına çıktı ikili. İkisi de düşünceliydi. Bu yolda ya batacaklardı ya da düze çıkacaklardı.
Etrafta tanıdık hiçbir yüz yoktu. “E gitti mi bunlar? Neredeler?”
“Bilmiyorum ki Pars. Gittiler sanırım.”
Önlerinden geçen bir askeri durdurdular. “Kardeş, burada iki kadın vardı neredeler gördün mü?”
“Hançer timi ile beraber çıktılar. “ kafasını salladı Pars.
“İnsan bir haber verir. Gördüler adamları unuttular bizi!”
“Niye bu kadar sertsin, Pars? Biz burada yokken onlar bir arada oluyorlar hep. Bizi burada bekleyip ne yapacaklardı? Nereden bileceklerdi bizim konuşmamızın bu kadar kısa olacağını?”
“Yine de haber verselerdi, Ulu. Biz haber vermeyince neler diyorlar. “ konuşmanın faydasının olmadığını düşünerek susmayı tercih etti, Ulu.
Elini omuzuna vurdu iki defa. “Haydi, gidelim eve artık. Zaten Özgür’ün evinde kalıyorlar. Kardeşlerimi özledim ben. Gidelim de hasret giderelim adam akıllı. “
Dudaklarını birbirine bastırıp nefes verdi, Pars. Sakin olmalıydı çünkü.
🗡️🩺🗡️
“Ya soldan geçecektin Barlas ya! “
“Ne yapayım devrem? Adamlar sıkıştırmış beni, nereden atacaktım sana?”
Dönüşte hep birlikte bizim eve toplanmıştık. Abim bırakmamıştı kimseyi. Özgür ile önceden sözleştiği gibi konsol oyununu oynamış, daha sonra da sırayla değiş tokuş yaparak diğer tim üyelerine vermişlerdi.
Şimdi de Barlas ve Özgür beraber atıyordu oyunu.
“Dikseydin havaya! En azından denedi derdik. “ yüzünü buruşturdu, Barlas.
“Oğlum niye dikeyim havaya? Ayrıca şu anda da çabaladım. Gören de gelin alın, dedim sanacak adamlara!”
Elinde çay tepsisiyle Açelya giriş yaptı salona. “Aman beyler! Takıldığınız şeye bak. Oyun sonuçta. “
“Öyle deme Açi. Oyun oyundur. Neticesinde kazanan oluyor sonunda.” Dediği şeye herkes gülmekle yetinmişti.
“Abimlerin işi bitmedi mi acaba ya? Gökhan albay çok mu tutacak daha onları?”
“Yok Açim. Çok tutmaz bence. Gelirler birazdan.” Kuzey’in sözüyle kapının çalması bir oldu. “Hah bak gördün mü? Geldiler işte. “
“Ben baktım!” Diyerek kapıya yöneldim. Açtığımda Ulu abim ve bir adet kafasında duman tüten Pars vardı. Kaşlarımı kaldırdım.
“Hayırdır, biriniz pürmüz gibi tepesinden ateş çıkartıyor; birinizin yüzünden düşen bin parça. “ göz kırptım.
“Gökhan albayın gazabına mı uğradınız yoksa?”
Bilmeden konuşmasa mıydık, Delfin? Dedi sağdaki melek.
Sordum zaten meleğim. Sormadan nasıl anlayacağım?
İçeri geçti ikisi de ayakkabılarını çıkartarak.
“Yok abim. İyiydi görüşme. Hatta bir süre daha buralardayız. “
“Ee süper. İyi de… Sizin bu haller neyin nesi o zaman?”
Sinirle nefes verdi, Pars “Sinirli olduğumuzu görüyorsun hala ne diye soruyorsun Delfin?”
“Pardon ya. Beyimize soru da sormayacağız!” Elimi sallayarak arkamı döndüm “Ne haliniz varsa görün.”
Ben salona girerken Açelya çıkıyordu. Arkamdan gelen Pars ve Ulu abimi görünce koşarak Pars’a gidip sarıldı. Ben de kapının yanında olan koltuğa çöktüm hemen.
“Hoş geldiniz abimm.” Pars soğukkanlılıkla kollarından tutup ayırdı Açelya’yı kendinden. Garibim Açelya da yüzündeki gülümsemeyi soldurdu yavaş yavaş.
“İyi misin sen abi? Bir şey mi oldu?”
Bir şeyler olmuş da Açim ne acaba?
Çıkacak kokusu az bekle sen.
“İçeriye girsek mi artık? Mağlum yorgunuz. “ elimle içeriyi işaret ettim.
“Tabi! Buyurun paşa hazretleri. Buyurun da dökün ağzınızdaki baklaları!” Gözümü kısarak bakıyordum. Beni tanıyan bu bakışın boş olmadığını anlardı.
Pars da benim gibi bana bakarak tam karşıma denk gelen koltuğa oturdu. Yanına da Ulu abim geçti. Diğer yanında da Aykan ile Aylin oturuyordu.
Özgür yandan koluma dokununca ona döndüm “Ne olmuş buna? Açi’ye bile adam akıllı sarılmadı. Kim tavuğuna kış demiş acaba?” Omzumu silktim “Bilmiyorum! Öğreneceğiz, söylerse inşallah. Yoksa ben onu kışlayacağım az kaldı. “
Kafasını sallayarak koltuğa sindi. Allahtan oyunları da bitmişti.
“Ee anlatın bakalım, ne konuştu bizim albay sizinle?”
Ulu abim sağ olsun cevap verdi “Çok detay vermedi bize de. Sadece iki kişi var ve biz sahada onlarla ilgili delil toplayacakmışız. İstediği tek şey bu. “
Dirseklerini dizine yaslayarak öne eğildi Safir “Kimmiş bu adamlar?” Gözleri avına kitlenmiş bir kurt gibiydi.
“Henüz isim veremeyiz. Sahada beraber çalışacağımız tim bilecek sadece!” Pars cevaplamıştı sert bir şekilde Safir’in sorusunu.
Bu çocukta bir şey var, dedi soldaki melek.
Evet evet kesin yani. Fazla agresif şu anda, diyerek katıldığını belli etti sağdaki meleğim de.
“Timi öğrenmediniz mi?”
“Hayır, Aykan. Henüz öğrenmedik. “
“Peki ne zaman öğrenecekmişsiniz?”
“Yarın sanırım abi. Tarih vermedi.” Kafasını salladı abim. “Peki.”
Ben ise konuyla bağımsız olarak Pars’a odaklıydım. O da benimle göz göze gelmişti sonunda. Benim baktığımı görünce ne var der gibi kafa salladı. Tepki vermeyince konuşma gereği duydu.
“Niye öyle bakıyorsun Delfin? Tiyatro mu oynuyor burada?”
“Bilmem. Onu sen diyeceksin. Timi öğrenmediniz diye bu kadar sinirlenmiş olamazsın herhalde değil mi?” Elini saçından geçirerek dudaklarını yaladı.
“Diyelim ki evet ne olacak?” Dudağımı büktüm “Bilmem. Bir garipsin. Açelya’ya da sarılmadın.” Açelya’ya baktığımda dalgınca halıya bakıyordu.
“Derdin ne bugün senin?”
“Ne derdim olacak Delfin? Geldim geleli yaşadıklarıma say sen.”
“Ne yaşamış olabilirsin şu beş saat içerisinde? “
Kollarını iki yana açtı. İlk Açelya’yı sonra da beni gösterdi eliyle. “Bugün biz gelmeseydik ne olacaktı, Delfin ha? Ne olacaktı? O adamın belinde ya tabanca olsaydı da direkt sıksaydı size? Hiç düşündün mü sonunu?”
Herkes sorgulayıcı bakışlarını üzerimize dikmişti. Ama dile getiren kişi Özgür oldu.
“Ne oldu ki bugün? Hangi adamdan bahsediyor, Pars. Delfin?”
Cevaplayacağın cevabı ben, Pars.
Yavaşça döndüm Özgür’e “Hani bizim Selahattin amca vardı ya.”
“Evet evet, başınız sağ olsun bu arada kızlar. Delfin bana mesaj atmıştı ama yoğunluktan yazamamıştım. “
“Bence de Kaya. Başları bundan sonra sağ olsun. “ kaşlarımı çatarak Pars’a baktım. Ateşle oynuyordu vesselam.
“Eee Selahattin amca dedin Delfin. Noldu?” Açelya’ya bakarak onay istedim. O da bana bırakmadan kendi aldı sözü.
“Oğlu biraz sıkıntı çıkarttı, Özgür. “ bu sefer söze atlayan Kuzey’di. Gözünü kısarak konuştu.
“Nasıl bir sıkıntı, Açelya?”
“İşte, bizim yüzümüzden öldüğünü falan söyledi. Öyle. “
“Bu mu olay yalnızca? O zaman boynundaki iz ney Açi?”
Boynundaki izi kapatmıştık biz fondötenle nasıl gördü ya?
Adamın bordo bereli olduğunu hatırlatmamız gerekiyor mu Delfin? Dedi soldaki melek.
Haklısın. Gerekmiyor.
“O şey…”
“Ney?”
Olaya el mi atsan Delfin? Dedi sağdaki melek.
Bence de söze gir. Yoksa Açelya iyice batıracak, dedi soldaki de.
“Ufak bir arbede yaşandı, Kuzey. İleri boyuta taşınmadan abimler geldi sağ olsunlar.” Ayağa kalktı bir hışımla “Dalga mı geçiyorsun Delfin? Ufak arbededen kastın boğaz sıkmaksa pekte ufağa benzemiyor haberin olsun.”
“Ufak değil zaten, Kuzeyciğim. Gayet de hırpalandılar. “
Sen sussan mı Pars? Sağlığın açısından dedim.
“Delfin, başka ne oldu peki?” Bıkkınlıkla gözümü kapattım. “Sen neredeydin, güzel kardeşim?”
“Yanındaydım, Özgür. Ayırmaya çalıştım ama adam, sinir krizi geçiriyordu ve gücü normalden de fazlaydı. Çabaladım ama olmadı. “
“Ya yalnız bende değil ki hasar. Siz Delfin’in belini görün bir de.” Açi hatırlat seni de elden geçireceğim.
Bu sefer Kuzey’in yanında ayağa kalkan Özgür’dü “Beli derken?”
Sinirle Açelya’ya baktım. Mahcupça bakıyordu bana.
“Hiç öyle bakma Delfin. Senin bir suçun yokken sırf beni korumak için zarar gördün.”
“Delfin?”
“Ne var, Özgür?”
“Doğru mu diyor, Açi?”
Ulu abim lafa girdi bu sefer de “Doğru, Özgür. Biz tam gittiğimizde adam Delfin’i kaldırıma itti ve sırtını çarpmasına sebep oldu. “ sen de mi abi ya?
“Peki adam? O şimdi nerede?”
“Hastenede tedavi altında, Safir. Sinir krizi geçirdiği için ilaç verdiler. “ kafasını salladı sakince. Yumruklarını sıkmaktan parmak boğumları bembeyaz olmuştu. “Peki konuştunuz mu?”
“Konuştuk Safir bey, merak etmeyin!”
Pars eceliyle oynuyor Delfin, dedi sağdaki melek.
O bugün ölmezse iyi, dedi soldaki de.
Adama dikleniyor sonu hayır değil söyleyeyim, diye de ekledi sağdaki.
Safir veya başkası değilse de benim elimden olacak ölümü.
Aykan yandan Pars’ın omzuna elini koydu “Hayırdır, Pars kardeş? Sen gerginsin bayağı ha. Tamam kardeşin için dedik de bize olmamalıydı sinirin. O herife olmalıydı.”
“Ona zaten!” Tek kaşını kaldırdı, Aykan “Emin misin?”
“Bence emin değil, Aykan. Şimdi dökülecek. Bizim konuyla araya kaynayacak sandın. Ama yemezler Pars savcı. Askeriyeye gidene kadar normaldin. Ne oldu da heyheylerin tepene çıktı?”
“Üsteleme, Delfin. Sonu iyi olmaz bak. “
“Nasıl iyi olmayacakmış? Utanmasan parçalayacakmış gibi bakıyorsun, Pars. Sen kolay kolay bize sert yapmazsın. Bir derdin var diyoruz anlatmıyorsun. “
“Sizin bizi beklememenize bozuldu biraz, Delfin. “ Ulu abim cevaplayınca bir hışımla ona döndü. Doğruydu demekki.
“Ne alakaymış?”
“Bizimle geldiyseniz, bizimle gitmeliydiniz Delfin. “
Kim demiş?
“Abim ve arkadaşlarım görevden döndüler ve biz de yemek hazırlamak için eve döndük. Bunda ne var anlamadım. “
“Bizimle gittiniz ya oraya Delfin?”
“Eee? Gittiysek? Sizinle gittik diye sizinle dönmek zorunda değiliz, Pars. Abim ve kardeşlerimle gittim gittiysem de. Hem ayrıca oraya bizi zorla götüren sizdiniz. “
“Konuyu saptırıyorsun, Delfin.”
“Sesinin tınısına dikkat et, savcı. Karşında bir mahkum yok. Adam akıllı konuşuyoruz. “
“Arkadaşlar bir sakin mi olsanız? “
“Bence de, Atilla komutanım haklı. “
“Karışmayalım biz arkadaşlar. Hatta gidelim.”
“Kimse bir yere gitmiyor. Daha çaylarımızı yeni koyduk. Bitecek.”
“Ama Delfin?”
“Sus Güney. Aylin sen de bir daha gidelim lafını kullanma, lütfen.”
Sertçe Pars’a döndüm “Evet, seni dinliyorum.”
Sinirle nefes alıp veriyordu sadece. Kaya abim olaya el atarak Pars’ın kolundan tuttu.
“Biz en iyisi biraz hava alalım. Haydi, Pars. “
İkisi beraber balkona çıkınca biz de salonda kaldık. “Sanırım sizin Hançer ile samimiyetinizi kıskandı Delfin. “
“Neyi kıskanıyor, Özgür? Biz hep bahsediyorduk tanıştık tanışalı Hançer’den. Kısa sürede oluşan bağlılığımızı da biliyor. Şimdi kalkıp böyle yapması… Aklım almıyor gerçekten. “
“Abimi ilk defa böyle gördüm ben. Kıskanmadıysa da fena oturmuş içine.”
“Araştıracağımız adamları görünce ister istemez sizin için endişelendi. “
“Neden ki abi? Adamlar ile bizim ne bağlantımız var?”
“Çok tehlikeli iki adam, Delfin. İllaki bizi öğrenirler. Ve araştırmaları sonucunda size ulaşırlar. Sizin güvenliğiniz hakkında şüpheleri var. “
Adamlar bize ulaşacaktı tamam. Ama sonrası? Biz her zaman buradaydık. Bu şimdiye özel bir şey değildi.
“Yani ne olacak şimdi? O adamları araştırmak zorundasınız. Aynı zamanda kızların da güvenliği söz konusu. “
“Daha olan bir şey yok, Barlas. İhtimali bile yetti, Pars’ı sıkıntıya sokmaya. “
“İkisi üst üste mi geldi diyorsunuz şimdi?”
“Sizinle geldiğini bilmiyordu başta kızların, Güney. Tam bu sorunu düşünürken ortada olmayınca kızlar. Sinirleri bozuldu tabi. “
En kısa zamanda baş başa bu konu hakkında konuşmalıydım, Pars ile. Endişesini anlıyordum ama bu bize karşı böyle davranabileceği anlamına gelmiyordu.
🗡️🩺🗡️
Ellerinde sigaralarıyla gergince oturuyordu Kaya ve Pars. İçeriden geldiklerinden beri üçüncü sigarasıydı Pars’ın. Kaya başka bir derdi olduğunu biliyordu o yüzden üstelemeden kendisinin anlatmasını bekliyordu.
Kardeşine çok sert çıkmıştı Pars. Ama Delfin ile geçmişini az biraz bildiği için engellememişti. Zarar verecek bir hamlesi olduğunda araya girebilirdi yalnızca. Aksi halde kardeşinin ona çatabileceğinin pek ala farkındaydı artık.
Biriyle tartışırken araya üçüncü bir kişinin girmesinden nefret ederdi Delfin. Bu özelliğini bildiği için tutmuştu kendini.
Pars üçüncü sigarasını da bitirince derin bir nefes verdi. Oturduğu koltuğa sinip kollarını göğsünde bağladı. Kaya da pür dikkat onu izliyordu bu süre zarfında.
“Delfin ile çok uzun zamandır bir aradayız. Annesini de tanırım. Tülin teyze çok farklı bir kadındı. Dobra ama iyi yönden bir dobraydı. Kendini ezdirmez, hep güçlü dururdu. O zamanlar tek tük üniversite muzunu var tabi. O da tek tüklerin içindeydi. Çok haset ederlerdi ona. “
“Tahmin edebiliyorum.”
“Delfin de Tülin teyzenin aynısı, Kaya. Sert, güçlü, dediğim dedik… Bunlar çok iyi özellikler. Çok da yakışıyor ona. “
Kaya gözlerini kısmış anlamaya çalışıyordu. Bu konuşma nereye gidecekti?
“Tülin teyze vefat edince babası yetimhaneye verdi. O dönem hepimiz için çok zordu. Açelya sürekli ağlıyor; Delfin’i alalım oradan, o orada yapamaz diye. Bir gün gittim görmeye, Delfin’i. Bahçede iki çocuk sıkıştırmış bunu. Bir o yana itiyorlar bir bu yana. Girmeye çok çabaladım içeriye ama görevli bir türlü izin vermedi. Engellemiyorlar da zorbaları. Beş dakika bana beş sene gibi geldi o an. “
Bir sigara daha yakıp içine çekti, Pars.
“Birden bir şey oldu. Özgür geldi yanına. O iki çocuğu da hırpalayıp güzelce benzetti. Çocuk haliyle ne kadar olursa olsun. 14-15 yaşlarında falan yani. Karşısındakiler de büyükler onlardan tabi. Ama ne yaptı ne etti kurtardı onu oradan. Ben ilk o zaman kıskandım Delfin’i. O da Özgür’den.”
Kısıkça güldü kendi kendine. Kaya da dikkatlice izliyordu hala.
“Zaman geçti çıktılar yetimhaneden. Kardeşim gibi oldu Özgür de. Sonra hiç kıskanmadım, Delfin’i. Üniversite zamanında bir çocuk vardı Berk. Anlatmışlardır sana?”
Sorgularcasına baktı Kaya’ya Pars. Kaya da sadece kafa sallamakla yetindi.
“O zamanlar de kıskanmıştım deli gibi o çocuğu. Sonra Delfin’e yaptıklarını duyunca edemeyip ağzını burnunu kırmıştım. Gerçi yanımda Özgür de vardı ama olsun. O bile yetmişti bana.”
Kaya bu sefer konuşma gereği duymuştu “Sanırım şimdi de kıskançlığa bağlayacaksın. Yanlış mıyım?” Kafasını salladı Pars.
“Doğru. Kıskandım. Ama tek bir kişiden. “
Tek kaşını kaldırdı Kaya. Kimden kıskanmıştı ki. Kendisinden kıskanamazdı Delfin onun kardeşiydi sonuçta.
“Safir. Safir’in ona bakışlarını gördüm, Kaya. Delfin’e olan bakışları beni mahvetti. Bir de üstüne Delfin ona sarılınca, kötü oldum.”
Dudakları kıvrıldı Kaya’nın. Biliyordu Safir’in kardeşini sevdiğini sonuçta. Görünen köy kılavuz da istemezdi. Sorun şuydu: Pars’a ne oluyordu. Kendisi bile kıskanmamışken. Dile getirmekten kaçınmadı, Kaya.
“Peki sen neden kıskanıyorsun. Elbet birileri sevecek, Delfin’i. Senin onunla büyüyen, onun çektiği acıları bilen biri olarak; onu sevecek ve onu mutlu edecek birini görmen mutlu olmanı sağlamaz mı?”
“Cık, sağlamaz.” Kaşlarını çattı Kaya. “Niye?”
Usulca Kaya’ya döndü, Pars “Çünkü ben seviyorum Delfin’i. Hem de öyle böyle sevmiyorum.”
Çok şaşırmıştı duyduklarına, Kaya. Altından çıkacak bir şey olduğunu biliyordu fakat sevdiğini düşünmemişti kardeşini.
“Peki Delfin? Sence o seviyor mu seni?” Dudağını büküp omuzunu silkti “Bilmem. Belki seviyordur belki sevmiyordur. Ama önemi yok. Ben seviyorum. “
Kaya’yı huzursuz etmişti Pars’ın Delfin’i sevmesi. Ya beklemediğindendi ya da başka bir sorun vardı.
“Bunu ona söylemeyi düşündün mü peki?”
“Söylediğim an benden uzaklaşır beni sevmiyorsa eğer. O yüzden hiç demedim. “
Bu dediğine kızmıştı Kaya. “Söylemediysen içinde yaşadığın duygular ile onu kıramazsın, Pars. Zaten yaşadığı şeyler ağır. Ben abisi olarak üstüne bir de senin çıkışlarınla uğraşmasına izin vermem. Söyleyeceksen söyle bilsin. Yoksa içinde yaşa duygularını. “
“Biliyordun değil mi?”
“Neyi?”
“Safir’in sevdiğini, kardeşini.”
Doğru biliyordu. Ama Safir Delfin’i kıracak bir davranışta bulunmadığı sürece zararsızdı. Ayrıca Pars gibi canını yakarak sevmiyordu.
“Dediğin gibi, görünen köy kılavuz istemiyor.”
“Konuştun mu peki onunla?”
“Ne önemi var ki. Seninle de konuştum şimdi. Ne değişti? Delfin’i sevmen mi yoksa davranışların mı? Ayrıca konuyu sen bana açtın.
“Ben açtıysam ne olmuş?”
“Karşıdaki kişi içini dökmeden ben yorum yapmam, Pars. O yüzden konuşmadım.”
Sigarasını küllüğe bastırarak ayaklandı Pars. Kapıdan çıkacakken Kaya durdurdu.
“İçindeki duygular kardeşime zarar verirse karşında bu kadar rahat ve sakin bir Kaya göremezsin Pars. Seni uyarıyorum. İçimdeki abiyi çıkartma olur mu?”
“Elimden geleni yaparım. Hem ben de abiyim. Seni anlayabiliyorum. “
“Güzel. Şimdi git biraz abiliğini yap. Kardeşinin duygularıyla ilgilen azıcık. “
Bir şey demeden çıktı balkondan, Pars. Kaya tek kalmıştı balkonda. Düşüneceği şeyleri düşünmek için iyi bir fırsattı sonuçta.
Kardeşinin güzel ve güçlü olduğunu biliyordu. Onu ilk karşılaşmalarında gözlerinde görmüştü o ışığı. Tabi ki bu özelliklerinin bir getirisi de olacaktı. Ona aşık iki adam…
……
VEE BÖLÜM SONU. NASILDI?
PARS’A UFAKTAN SİNİR OLMADIK DEĞİL.
DELFİN’İ SEVMESİ BAKALIM SIKINTI YARATACAK MI?
DELFİN SİZCE NE ZAMAN ÖĞRENİR? YA DA ÖĞRENİR Mİ?
BAKALIM NELER OLACAK.
ARTIK BÖLÜMLERİ HAFTADA BİR ATMAYA BAŞLAYACAĞIM. ARA SIRA ERKENDEN ATMA DURUMLARI OLABİLİR AMA ŞİMDİLİK BU BANTTA İLERLEYECEĞİZ.
SİZİ SEVİYORUMMM❣️❣️BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREE❣️❣️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |