
MERHABA SAYIN ‘HANÇER’ OKUYUCULARIII!!!
SINIRLARIMIZ DOLDUĞU İÇİN BÖLÜMÜMÜZÜ BURAYA BIRAKIYORUM EFENİM.
UMARIM OKURKEN EĞLENİRSİNİZ. BEN AÇIKÇASI BAZI YERLERİ YAZARKEN KAHAKAHA FALAN ATTIM.
22. BÖLÜM İÇİN;
OKUNMA SINIRI: 50
OY SINIRI: 16
YORUM SINIRI: 25
SİZİ 21. BÖLÜMÜMÜZ İLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM EFENDİMMM!❣️❣️❣️
……
Gelen ‘Görev var!’ emri ile harekat merkezindeydi Hançer timi. Bir süredir ses seda yoktu. Elbet hazırlıklıydılar. O yüzden çok vakit geçmeden gitmek için harekete geçtiler.
“Alexander Devil şu anda Suriye sınırında bir iş görüşmesinde görünüyor. Ama iş görüşmesi altında başka planlarını mı devreye sokacaklar bilemiyoruz. O yüzden gidip tetikte beklemeniz gerekiyor. “
Gökhan albayın dedikleriyle hepsinin görev için kanı kaynamaya başlamıştı. Bu sefer elleri boş dönmek istemiyorlardı. O yüzden içlerindeki hırs ile gideceklerdi bu sefer.
“Peki Devil denen herifi alacak mıyız komutanım?”
“Hayır, Atilla. Elimizde teröre bağlı olduğunun kanıtı yok. Şimdilik toplayabildiğimiz kadar delil toplayacağız. “ komutanının dediği ile kaşlarını çattı Özgür.
“İyi de komutanım, Ejder ile bağlantısı olduğunu düşünüyoruz dediniz. Nasıl yok kanıt?”
“Birkaç kez aynı ortamda bulundukları istihbaratımızda var. Fakat bu durum uluslararası bir şey olduğu için delillerle hareket edebiliriz. Aksi taktirde savaş ilanıdır bu. “
Dedikleri doğruydu Gökhan albayın. Alexander Devil Amerikan vatandaşıydı. O yüzden ele geçirmek için Amerika’ya karşı ellerinde güçlü bir koz olmak zorundaydı.
“Bu adam Türk vatandaşlığı almamış mı albayım? Annesi Türk diye okudum dosyada. “
“Hayır Ulu. Annesi o daha bebekken vefat ettiği için alma gereği duymamışlar. O yüzden işimiz zor. Türk vatandaşlığı da olsaydı dış devletlerle ilgilenmeden icabına bakardık. “ ciddiyetle kafa salladı Ulu.
Çok geçmeden hepsi hazırlanmak için cephaneliğe geçti. Beş dakikanın ardından helikopterin önündeydiler. Gökhan albay gururla bakıyordu yiğitlerine.
“Ayağınıza taş değmesin aslanlarım! Sağ sağlim gidip sağ sağlim dönün! Bu bir emirdir!”
“Emredersiniz komutanım!”
Ulu ve Pars’ın yanına adımladı yavaş yavaş. İkisine de kamuflaj verilmişti. Arazi koşullarında fark edilmek istemezlerdi.
“Paraşütle inileceği için Ulu sen Atilla ile Pars sen de Kuzey ile ineceksin. Dikkatli olun!”
Kafa salladı ikisi de.
“Sağ olun albayım. “
“Merak etmeyin. Elimizden geleni yapacağız. “
Hepsi sırayla helikoptere bindikten sonra yavaş yavaş yükseldiler. Gökhan albaya da sadece arkalarından dua etmek kaldı.
“Komutanım size de kayınçonuzla paraşüt atlamak nasip oldu. Böyle şans herkeste bulunmaz. “ Güney’in dediği şeyle Kuzey ters ters bakmakla yetinirken Pars sessiz kalmadı.
“Nereden kayınçosu oluyorum ben bunun? “ dediği ile korkuyla Pars’a döndü Kuzey. Diğerleri bıyık altından gülerken tek gülmeyen ikisiydi.
“D- değil miyim? Öyleyim.” Kuzey’in çekinerek sorduğu soruyla kaşlarını kaldırdı Pars “Yooo! Değilsin. Ben öyle bir şey hatırlamıyorum. “ soğuk soğuk terlemeye başlamıştı Kuzey.
Bu zamanlara gelene kadar bu kadar zorlandığını hatırlamıyordu. “Ama-“
“Ney ama? Gelip istedin de benim mi haberim yok?” Bu sefer şaşkınlıkla açıldı gözleri Kuzey’in. Gerçi tüm tim şaşkındı bu çıkışa.
“İsteyelim mi?”
“Yoo! Öyle bir şey demedim.”
“Yok dedin dedin. ‘İstediniz mi ki? ‘ dedin. Bu isteyin demek. “
Bıkkınca baktı suratına “Oğlum senin Türkçen kaçtı? Anlamadın herhalde?”
Heyecanla tim arkadaşlarına baktı Kuzey. En son da abisine.
“Ben doğru anladım vallahi. Değil mi abi? Yani komutanım. ” Kardeşinin heyecanına tebessüm etti Safir. Kafa salladı “Doğru anladın abicim. “ bu soruyu askeriymiş gibi değil de abi kardeş olarak cevap verdi.
“Hala ne diye istemiyorsunuz, dedi.” Bu sefer şaşkınlıkla bakan taraf Pars’tı. Kendi sözleri başına bela olmuştu. İçinden bu sohbeti başlattığı için Güney’e saydırmayı ihmal etmedi de tabi.
Tim artık katıla katıla gülüyordu. Şu anki sohbet baya sarmıştı onları.
Ulu dostça sıktı meslektaşının omzunu “Artık istemeye geliriz Pars. Ama ben kız tarafı mı erkek tarafı mı olurum bilemiyorum. “ sen de mi be? Der gibi baktı Ulu’ya Pars.
“Bence erkek tarafı ol savcım. Malum artık Hançer’desin. “
“Hayır Atilla komutanım. Kız tarafı olsun. Hem Delfin ile ben de kız tarafıyız.”
Kaşlarını çattı Kuzey “Sen niye kız tarafısın oğlum. Sen Hançer timimde değil misin?”
“Yok komutanım. Ben Açi ve Delfin ile sizden çok vakit geçirdim. Delfin’i de isteseler Açi’yi de isteseler ben kız tarafıyım.”
Safir’in yüreği sıkıştı bu söze. Delfin’i başka biriyle düşünmek canını sıkmıştı. Tek yüreği sıkışan o değildi. Ulu ve Kaya da etkilenmişti. Kardeşlerini birinin istemesini istemezlerdi. Henüz değildi yani.
“Bu yönden haklı Özgür komutanım. Onlarla büyüdüyse mantıklı kız tarafı olması.”
“Siz böyle konuşuyorsunuz da kızların haberi var mı istemelerinden?” Aylin’e döndü Barlas.
“Bence Açelya’nın olabilir de Delfin’den emin değilim.” Kafa salladı Kaya.
“Onun kalbi henüz boş diye biliyorum. İlk önce dolması gerekiyor o kalbin. “
Safir ve Pars içlerinden aynı anda dua etti Delfin’in kendilerini sevmesi için.
“Komutanım! Bölgeye yaklaştık. Atlamaya hazır olun!” Pilotun sesiyle ayaklandı hepsi. “Aşağıda görüşürüz, Hançer!”
“Emredersiniz komutanım!” Dedikten sonra sırayla atlamaya başladılar. En son Pars ve Kuzey atladığında helikopterde kimse kalmamıştı.
“Babamlarla konuşmadan benden söz alamazsın Kuzey.” Bir yandan havada süzüldükleri için anlamamıştı Pars’ı.
“ANLAMADIM PARS ABİ! DAHA YÜKSEK SÖYLE!” bıkkınlıkla göz devirdi Pars “DİYORUM Kİ, BABAMA SÖYLEMEDEN İSTEMEYE GELEMEZSİN. İLK ÖNCE KARŞISINA GEÇİP KIZINIZI SEVİYORUM DERSEN İZİN VERİR BABAM. ONDAN SONRA GELİRSİN İSTERSİN AÇELYA’YI!”
Duydukları ile yönlendirme ipinin birini elinden kaçırdı. Biraz sallantıdan sonra farkına varıp geri tuttu.
“ULAN GERİZEKALI. ÖLDÜRMEK Mİ SENİN NİYETİN BİZİ? ADAM GİBİ TUT ŞUNU!”
Kuzey hala şokun etkisindeydi. Algılama yetisi gelmişti allahtan.
“KUSURA BAKMA PARS ABİ! HEYECANDAN ŞEY OLDU!” dudaklarını ısırarak güldü Pars.
“EĞER ÖLÜRSEK İSTEYECEK ADAM KALMAYACAK HEBERİN OLSUN!”
“YOK YOK. SENDEN İZİN ÇIKTI YA. BEN AÇELYA’MA KAVUŞMADAN ÖLMEM!”
Birkaç saniye sonra diğerlerinin yanına inip paraşütleri topladılar çabucak.
“Beş kilometre yürüme mesafemiz var Hançer. Geç olmadan başlayalım yürümeye. “ Ulu ve Pars durdukları mesafe ile kalakaldılar. Böyle bir şey beklemiyorlardı.
Aykan sırıtarak kollarını ikisinin omuzuna attı“Hayırdır savcı beyler. Saha görevlerinde hiç mi yürümediniz?” Şaşkınlıkla cevap verdi Ulu. “Yani yürüdük de bir iki kilometre falan. Bu fazla geldi.”
“Yapacak bir şey yok! Hadi erken kalkan yol alır.” Kaya son sözü söyleyip yürümeye başlayınca sırayla arkasına takıldılar. Tek sıra halinde yürüyorlardı.
“Etraf çok sessiz beyler. Tetikte kalın!”
“Emredersiniz komutanım!”
Bir saat sonra bitmişti beş kilometre. Buluşma alanına gelmişlerdi. Taşların arkasına dizilirken hepsi, Aylin altına bu sefer mat serip yerini almıştı.
“Ayaklarım koptu vallahi!” Pars’ın sızlanmasıyla herkesin ağzında bir sırıtış belirmişti. Tek kaşını kaldırıp kafasını eğip düzeltti Kaya “Eee zordur buralar. Adliyede sorguya girmeye benzemez. “
“Normalde sık sık çıkarız sahaya ama hiç bu kadar yürümemiştik. O yüzden Kaya.” Görmese bile kafasını salladı ciddiyetle Kaya.
“Aylin bir şey görünüyor musun?”
“Yalnızca dışarıdaki korumalar bir de Devil’i arkadan görüyorum.” Kaşlarını çattı Safir “O olduğuna emin misin?”
“Olumlu komutanım. Ensesindeki iguana dövmesini görüyorum. “
Safir sessiz kalmışken Aykan konuştu “Ensesindeki dövmeyi nereden biliyorsun sen Aylin?”
“Adını duyunca hakkında ben de araştırma yapmıştım komutanım.” Diyince kıskançlıkla kaşlarını çatıp ensesini ovaladı. Yanındaki Safir durumu anlayınca kısık sesle gülmekten çekinmedi.
Aykan ters ters ona bakıp Aylin ile konuşmasına devam etti “Bize verilen bilgiler zaten yetiyor teğmenim. Sen ne diye yordun kendini?” Güya onu düşünüyordu ama içten içe kıskançlığı baskındı.
Aylin’in yüzünde sırıtış oluştu. O da fark etmişti kıskandığını. Çenesini dikip yanıtladı Aykan’ı “Fena mı oldu komutanım? Bakın, tanıdık hemen. “ sabır çekip tüfekle etrafı incelemeye koyuldu Aykan.
“Yaw komutanım. Biz iki gün sonraki düğüne gidecek miyiz? Uzun zamandır gitmiyorduk. Hem kızlar da gidecekmiş.”
Sert bir şekilde çıkıştı Pars “Nereye gidiyorlarmış? Bir gitsinler ne yapıyorum ben onlara?” Çıkışıyla hepsi kaşlarını çattı. Tavrını sevmemişlerdi.
“Ne yapacakmışsın Pars savcım? Ben merak ettim şahsen.” Aylin de hiç çekmeden tavrını belli etmişti.
“O zaman görürsün Aylin. “
“Pars! Kendine gel! Yapamayacağın şeyleri dile getirme. Giderlerse biz de gideriz yanlarına. Kimse tutamaz.”
“Ben çok güzel tutarım, Delfin’i ve Açelya’yı. O zaman gidebiliyorlar mı bak?” Pars’a sabır gösteren Ulu bu sefer göstermemişti.
“Açelya’yı bilemem abisisin. Fakat Delfin’e karşı bir sertliğini hissedersem bu konu hakkında iyi olmaz Pars. Anlıyorum korumak istiyorsun. Ama bunu zorla yapamazsın!”
Ulu da tepki gösterince yaptığının farkına vararak sustu ama Hançer timinin ona karşı bakışını değiştirmişti. Safir’in kendini sıkmaktan boynundaki damarları çıksa da operasyonu tehlikeye atamayacakları için şimdilik dağıttı konuyu.
“Kaç kişi var Aylin girişte?”
“Beş altı kişi saydım komutanım. “ çenesini sıvazladı Safir. Aykan yanına geldi yavaşça.
“Ne düşünüyorsun? Girecek miyiz?”
“Cık. Alexander denen adam çıksın ondan sonra gireceğiz. Burada bir şeyler bulacağız hissediyorum. “ gözleriyle kulaklığı işaret etti Aykan. Safir de anlayıp kapattı kulaklığını.
“Bu Pars neyin nesi devrem?”
“Nasıl neyin nesi?”
“Delfinle beraber büyümüşler buraya kadar tamam. Ama… Sanki başka bir şey var gibi.” Evet başka bir şey vardı. Bunu Safir tahmin ediyordu fakat en son isteyeceği şeydi aynı zamanda.
“Sanki…”
“Aşık gibi.” Burukça söylediği şey ile ona döndü Aykan.
“Evet evet. Aşık gibi. Ben neden ondan kötü bir hissiyat alıyorum? Yani bilmiyorum ama takıntılı bir aşık gibi. Sevda gibi masum değil.”
Canını sıkan da buydu zaten Safir’in. Onun gibi sevmiyordu Delfin’i. Takıntı haline getirmişti. Dudaklarını ıslatıp Aykan’a döndü.
“Maalesef onun da farkındayım devrem. O yüzden ikisini tek bırakmak dahi istemiyorum ama-“
“Ama aynı evde kalıyorlar. “ kafa salladı sadece Safir.
Derin bir nefes alıp önlerindeki eve baktı Aykan. “Sence Kaya ve Ulu farkında mı?” Başını dikti Safir “Kaya’dan eminim ama Ulu’yu bilemiyorum. Hatta Kaya konuşmuş bile olabilir Pars ile. “
“Sence Delfin biliyor mu?”
“Yok. Bilse bu kadar yakın olmazdı bence. Onu tanıdıysam Pars’a yalnızca arkadaş gözüyle bakıyor. Aynı Özgür gibi. “
“Umarım öyledir. “ Safir emindi öyle olduğuna. Delfin bu kadar umursamaz bir kız değildi.
“Komutanım!” Aylin’in seslenmesi ile kulaklıkları açtılar.
“Söyle Kutlu!” Çekingence cevap verdi Aylin.
“Bu adam Alexander Devil değil!”
“Ne!”
“Nasıl?”
“Hay ben ya!”
“Nasıl değil Kutlu? O dedin!” Ses tonundan korkmuştu Aylin ama devam etti konuşmaya.
“Eminim komutanım ensesinde iguana dövmesi vardı. Bu adamda da olunca ben o sandım.”
“Sabahtan beri başka bir adamı mı bekliyoruz yani?”
“Pek sayılmaz Atilla!” Hepsi dikkat kesilmiş Ulu’nun sözüne devam etmesini bekliyordu.
“Aylin haklı. Ben de araştırdım adamı. Ve cidden ensesinde böyle bir dövme var. Bu adamda da varsa ve bu yerde toplantı yapıyorlarsa Devil ile bağlantılı demektir. “
“Dövmeden nasıl çıkarttın bunu?” Dudağını büktü Ulu. “Ya peşinde olduğumuz bizim tahminimizden daha büyük bir çeteyse? Ve içeridekiler de o çetenin üyesiyse?”
Doğru diyordu Ulu. Eğer gerçekten böyle bir çete varsa birbirlerini tanımak için böyle bir yöntem bulmuş olabilirlerdi.
Safir hemen emrini verdi “İçeridekilerin ensesine dikkatli bakın! Her bir ipucu bizi sona yaklaştırır!”
“Emredersiniz komutanım!”
Ulu’nun bu çıkarımı işine çok yaramıştı Hançer’in. Çete gerçekse hedef değişirdi. Daha doğrusu yakalayacakları soysuzların sayısı artardı.
Birkaç dakika sonra içerideki kalabalık dışarıya çıkmaya başladı. Toplantıları bitmiş olmalıydı.
“Dikkatli olun!” Safir’in ikazı ile ellerindeki tüfeklerle enselerini incelemeye başladı hepsi. Tam da Ulu’nun dediği gibi hepsinin ensesinde iguana dövmesi vardı.
Bir kişi hariç. Bir kişiyi göremiyorlardı. Çünkü gözleri hariç yüzünün her yeri kapalıydı. Ensesi de dahil olmak üzere. Bu Alexander Devil olmalıydı tahminlerine göre.
“Aferin Ulu. İyi iş çıkarttın!” Tebessüm etti Ulu.
“Sağ ol abi!”
Hepsi arabalara binip dağıldıktan sonra etrafta sadece on on beş kişi kalmıştı. Hepsi de evi koruyan adamlardı. Safir’in ‘Vur!’ emriyle teker teker indirmişlerdi hepsini.
“Ulu, Pars, Kaya ve Atilla siz benle eve giriyorsunuz. Diğerleri özellikle de sen Aylin tetikte durun. Ne kadar gitmiş olsalar da geri dönebilirler. “
“Emredersiniz komutanım!”
Beşi birden eve ilerliyordu yavaş yavaş. Yaşayan bir adam olup olmadığına emin olmak istiyorlardı.
Önündeki bir adamı sırt üstü çevirecekken Atilla’nın bağırışıyla durdu Pars. “Dur Pars!” Kaşlarını çatarak ona baktı Pars.
Ulu, Kaya ve Safir de onlara dönmüştü durup. “Ne oldu Atilla? Niye durdurdun?” Hızlıca yanına gidip kolundan çekti Pars’ı Atilla.
Alaycıl bir şekilde konuştu “Sen sahaya çıktığına emin misin?” Kaşlarını çattı “Ne alaka şimdi bu?” Bezgince nefes verip yerde yatan adamı inceledi. Bir yandan da Pars’a laf yetiştiriyordu.
“Bazı itler saldırı anında kendini tuzaklayabilir Pars. Hiçbir tedbirin ya da dayanağın olmadan dokunamazsın leşlere.” Teröristin elinde pimi çekilmiş el bombasını gördükten sonra dudağının kenarı yukarı kalktı. Ama yüzünde maske olduğu için görmedi bunu Pars.
Yavaşça elini alta sokup dikkatlice aldı bombayı. Baş parmağı el bombasının kolundaydı. Ayağa kalkıp gözleriyle işaret etti bombayı “Bak! Tuzaklı bir leş!” Gördüğüyle gözleri açıldı Pars’ın.
Hiç tuzaklı bir teröriste denk gelmemişti. “Özür dilerim. Hiç denk gelmemiştim böyle bir şeye. Düşüncesizlik ettim. “ Ulu yanına gelip omuzundan itti “Bir dahakine daha dikkatli olursun. Haydi içeriye bakalım geç olmadan. “
Dikkatli adımlarla geçtiler içeriye. Girdiklerinde karşılarında yalnızca koskocaman bir toplantı masası çıkmıştı. “İçeride başka oda yok. Tek bir tane koca alan…”
“Gizli bölme falan da mı yok?”
“Hayır Aykan temiz.”
“Biz yine de araştırmaya devam edelim!”
Ulu ve Pars masadaki belgelerle ilgileniyorken Atilla, Kaya ve Safir de gizli bölme var mı ona bakıyordu. Eline attığı bir dosyanın içindeki yazıları incelerken gözüne takılan şeyle duraksadı Pars.
“Buraya bakmanız gerekiyor!” Etrafına dizilip merakla baktılar elindekine.
TOPLANTI KONUSU:TÜRKİYE’DE BOMBALI EYLEM!!
VARILAN SONUCA GÖRE İGUANA ÇETESİ BAŞI T.A.D EMRİ İLE BOMBALI EYLEMİN YAPILACAĞI YER VE ELABAŞININ KİM OLACAĞI KARAR VERİLMİŞTİR.
ELEBAŞININ ALAZ PİŞKİN OLMASINA VE YAPILACAK EYLEMİN BÖLGESİNİN DE MARDİN KIZILTEPE DEVLET HASTANESİ OLMASINA KARAR VERİLMİŞTİR.
Okudukları toplantı tutanağı ile telaşla birbirlerine baktılar. Bahsettikleri hastane Delfin ve Açelya’nın çalıştığı hastaneydi çünkü.
“Siktir!”
“Allah kahretsin!”
Kaya ve Atilla’nın tepkisi ile dışarıda bekleyen Hançer timi meraklanmıştı. “Ne oldu devrem? Ne buldunuz? Bize de söyleyin artık!”
Kuzey’in sözüne cevap vermeden Safir’e döndü Atilla “Komutanım ne yapacağız? Bu bu çok kötü oldu. “ sıkıntıyla bir elini silahına diğer elini alnına götürdü Safir. Bir an önce zamanı öğrenmeliydiler. Aksi halde geç olabilirdi.
“Hemen araştırmaya devam edin! Bu eylemin tarihini bulmalıyız! Çabuk. Ben de Uraz’a haber veriyorum!”
“Uraz ne alaka Safir? Neler oluyor desenize! “
“Komutanım?”
“Bir susun!” Safir’in çıkışıyla yürekleri ağzında beklemeye başladılar. ‘Uraz’ı arayacaksa kızlar ile ilgili olmalıydı. ‘ diye düşündü Kuzey.
Atilla, Ulu, Pars ve Kaya zamanı hakkında bilgi olmasını umdukları belgeyi aramaya başladılar. Safir de stresle Uraz’ı arıyordu.
Uraz telefonu ikinci çalışta açtı “Uraz!” Safir’in aramasıyla şaşıran Uraz belli etmeden yanıtladı “Efendim Safir.”
“Neredesiniz?”
“Hastanedeyiz Safir. Saatin farkındasın herhalde.” İçinden söverek devam etti konuşmaya. Kısa kesti. “Hastaneye bombalı saldırı düzenleyecekler Uraz. Kızları çıkartmalısınız. “
Duydukları ile hışımla ayağa kalktı oturduğu yerden. Yanında olan Delfin de sorgulayan gözlerle bakıyordu.
“Ne diyorsun sen? Ne zaman, şimdi mi?”
“Bilmiyoruz. Ama tedbir amaçlı çıkarmalısınız kızları oradan. “ Uraz duyduklarıyla Delfin’e döndü.
“Delfin.”
“Efendim Uraz.” Delfin’in sesini duyması rahatlatmıştı Safir fakat şu anda dışarıya çıkması gerekiyordu. Hatta oradan uzaklaşması…
“Açelya’yı ara çıkmamız gerekiyor!” Kaşlarını çattı Delfin.
“Ne dediğinin farkında mısın Uraz? Çalışıyoruz ya biz. Her istediğimizde ayrılamayız buradan. “
Yanına gidip kolunu tuttu Delfin’in.
“Delfin yalvarırım inat etme de çıkalım şuradan. Açelya’yı da bulmalıyız. “ bir yandan kolunu tutup çekmesi ve bir yandan da talaşlı davranması şüphelendiriyordu Delfin’i.
“Kolumu bırak ve ne olduğunu söyle!” Safir Uraz’ın Delfin’in kolunu tuttuğunu duyunca yumruklarını sıktı. Fakat şu anda kızamazdı ona. Delfin için çabalıyordu.
Bıkkınca açıkladı kendini Uraz “Bombalı eylem olacakmış Delfin. Çıkmamız gerekiyor buradan. “
“Ne?!” Duydukları ile donakaldı Delfin. “Burada yüzlerce insan var şu anda. Olmaz! “
“Çıkartacaklar onları da. Bizim çıkmamız lazım haydi!” İstemeye istemeye kabul etti Delfin.
“Kapatıyorum Safir. Dışarıya çıkıyoruz. “ bir şey demeden kapatıp masaya döndü Safir.
“Var mı bir şey?” Sıkıntıyla ofladı Kaya “Yok! Hiçbir bilgi yok!”
Safir tam elini attığında masaya, Atilla’nın bağırmasıyla durdu “Susun!” Kaşlarını çatıp baktı hepsi Atilla’ya.
“Ne oldu lan gene?” Pars ikinci defa böyle bir tepki duyunca Atilla’dan, tepki vermişti.
“Komutanım! Şu sesi duyuyor musunuz?” Hepsi dikkat kesilip dinlemeye başladı ortamı.
Tik Tik Tik Tik
Duyduğu sesle gözleri pörtledi Kaya’nın “Bu ses?”
Atilla sesi takip ederek masanın en uç kısmına kadar geldi. Alta eğildiğinde gördüğü şeyle hızla doğruldu.
“Hemen dışarıya koşun! Bomba var! Son yirmi saniye diyor!” Hemen bir araya topladıkları belgeleri alıp dışarıya koştular. Binadan otuz metre ilerlediklerinde arkalarından büyük bir gürültü koptu.
Tam zamanında çıkmışlardı. Biraz daha geç duysalardı bombayı şehitlik kaçınılmazdı.
Nefes nefese kalan beşlinin etrafına dizildi Aylin hariç diğerleri. “Komutanım iyi misiniz?”
“İyiyiz Kutlu iyiyiz!”
“Tabi iyiler komutanım!” Safir’in omzuna boş bulunup vurunca Safir’in ters bakışlarıyla karşılaştı Özgür. Anında çekti ellerini.
“İyiler iyi! Koçlar.” Su da içtikten sonra ayaklanıp buluşma noktasına doğru yol almaya başladılar. Geldikleri beş kilometreyi tekrar yürüyorlardı bu sefer.
Safir uygun bir yerde durup Gökhan albayı arayarak karargah ile bağlantıya geçti. Bombalı eylemden de bahsedip hastaneye ekip yönlendirmesini istedi. Albay da hemen helikopter göndereceğini ekiplerin de yola çıktığını söyledikten sonra kapattı.
“Çıktı mı kızlar hastaneden?”
“Çıktılar Aykan. Ekipler didik didik arayacaklar hasteneyi. Canlı bomba mı yoksa sabit bomba mı olacağı belli değil. O yüzden bomba var mı yok mu bakıp ona göre yol alacağız. “
“Umarım üstesinden geleceğiz hepsinin. “ onayladı hepsi Kaya’yı. Şu anda hepsi bir an önce kızlara ulaşmak istiyordu. Tek temennileri sağ sağlim olmalarıydı.
🗡️🩺🗡️
Safir’in Uraz’ı aramasıyla apar topar hastaneden çıkmıştık. Ayyıldız timi ve bomba imhacılar gelmiş, hastaneyi didik didik aramışlardı. Daha sonrasında hastanenin temiz olduğunu söylemiş tedbir amaçlı da bir günlüğüne kapatılmıştı.
Biz de son çare olarak eve dönmüştük. Şimdi de koltukta oturmuş Hançer’in gelmesini bekliyorduk.
“Ya ben anlamadım şimdi. Bu eylemi biz oradayız diye mi yapmışlar?”
“Yok Açelya, bunun sizle bir alakası olduğunu sanmıyorum. Öyle bir şey olsa direkt lojmanı düşünürlerdi. “ durgunca salladı kafasını Açelya.
“Gelmişler midir ya? Burada bekliyoruz ama.” Aycan yanıtladı beni “Gelmişler. Az önce haber geldi. Yarım saate burada olurlar.”
Aycan cevap verdikten sonra ayağa kalktım. Hepsinin gözü bana döndü. “Çay koyayım bari dedim. Bir şey mi oldu?” Kafa salladı Aycan ve Uraz. İkisi o kadar aynılardı ki ikiz gibi davranıyorlardı.
Davranışları da çok benzerdi. Sadece sohbet ederken fazla zıtlaşıyorlardı.
Nefretten aşka dönüşür mü acaba Delfin? Dedi sağdaki melek.
Sanmam. Nefret etmiyorlar birbirlerinden.
Şimdi sen nefret etmemelerine mi sanmam dedin aşka dönüşmesine mi? Diye tekrar sordu sağdaki melek.
Nefret etmesine dedim.
O zaman aşık olurlar diyorsun? Dedi soldaki de.
Olurlarsa görürüz arkadaşlar. Karışmayın siz.
Mutfağa geçip çayın altına su koymuştum. Kendime de su doldurup tezgaha yasladım kalçamı. Bir yandan suyumu içip bir yandan de bugün olanları düşünüyordum.
Türkiye ile sorunları olabilirdi fakat bu düzenledikleri eylem savaş ahlakına aykırıydı. Siviller vardı o hastanede. Nasıl düşünebilirlerdi böyle acımasızca?
Gerçi bu yıllardır değişmeyen bir gerçekti. Yıllar önce de annem başta olmak üzere birkaç sivile kıymamışlar mıydı? Bunu düşünmenin saçmalığıyla yüzleştim bir anda. Onlar için kimin ölüp kimin yaşadığı önemli değildi. Öldürebildikleri kadar Türk’ü öldürmekti amaçları.
Çalan kapı ile elimdeki bardağı bırakıp kapıya koştum. Kapıyı açmam ile karşımda Hançer timini görmem bir olmuştu. En önde olan Pars bana sıkıca sarılınca kollarım havada kalakaldım.
Gözlerim arkada kalan abimleri ve ardından diğerlerini buldu. Abimler çatık kaşlarla bakarken Safir hariç diğerleri şaşkın gözlerle bakıyordu bize. Safir donuk gözlerle bakıyordu fakat başka bir duygu vardı gözlerinde.
Öfke gibi bir duygu sanki Delfin, dedi soldaki melek.
Bana da öyle geldi, diye destekledi sağdaki melek.
Yutkunup ayrıldım Pars’tan. “Şükür iyisin Delfin. “
“İyiyim. İyiyiz.”
Bir adım geriye çıktıktan sonra boğazımı temizledim. “Açelya da içeride Pars. Kardeşini gör!” kafa sallayıp ayakkabılarını çıkarttı ardından içeriye geçti.
Arkada kalanlar da sırayla ayakkabısını çıkartıp içeriye geçti. Özgür de gelip sarıldı bana “Kardeşim benim! Çok korktum size zarar gelecek diye. “ gözlerimi kapatıp kolumu sırtına doladım.
“Bir şey yok Özgür. Hem bomba da yokmuş bak. “ kafa sallayıp ayrıldı. Yanağımı da öpüp içeriye geçti.
Ulu ve Kaya abime de sarıldım. Onlar da içeriye geçince Safir ile yalnız kalmıştım. Gözlerinde bu sefer olan duygu bariz belliydi: korku.
Bir adım atıp tam önümde durdu. Boyu uzun olduğu için kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Tebessüm ettim “Hayırdır? Sen de mi korktun bir şey olacak diye?”
Konuşmayıp kafasını salladı yavaşça. Elini kafamın arkasına atıp kafamı göğsüne yasladı. Şaşkınlıkla açıldı gözlerim. Derin bir nefes çekti içine.
Ay vallahi kokunu içine çekiyor, dedi soldaki melek.
Oturdum ağlıyorum şu anda hiç sorma, dedi sağdaki de.
Kızım sarılsana adama sende. Yanlış anlayacak, dedi soldaki.
İlk defa onu dinleyip sarıldım Safir’e. Benim sarılmam ile daha sıkı sardı bedenimi. “Gerçekten çok korktum Delfin. Kalbim nasıl kasıldı bilemezsin. “ biraz daha kaldıktan sonra Pars’ın sesi ile ayrıldık.
“Delfin?!” Ayrıldıktan sonra salonun kapısında bize bakan Pars’a döndüm. Çatık kaşlarla bakıyordu. Saçımı kulağımın arkasına attım.
“Geliyoruz Pars.” Safir’e döndüm. Çekingence gülüp içeriyi gösterdim kafamla. “Geçelim de kudurmasınlar. “ kısıkça güldü dediğime. Ardından geçti o da salona.
Ben de mutfakta çayı demledikten sonra birkaç kurabiye koydum tabaklara. Ardından Açelya ile içeriye taşıdık hepsini. Safir’in yanı boş olduğu için oraya oturdum ben de.
“Şimdi hastane kapalı değil mi?” Kafamı salladım “Evet Güney. Kapalı bir gün. “
Aylin konuştu bu sefer “ Hastalar ne oldu peki? Nakil mi oldular?”
“Evet Aylin. Civar hastanelere nakledildiler.”
“Peki siz? Siz gidecek misiniz hastaneye?” Açelya girdi söze “Biz izinliyiz yarın. Evdeyiz yani.”
Çok geçmeden Güney konuştu “Cumartesi günü olan düğüne gidecek misiniz kızlar?”
Tebessüm ettim bu soruyla. “Muhtemelen gideceğiz Güney. Hayırdır partnerlik mi teklif ediyorsun?” Çapkınca gülümsedi “Bana kalana kadar size teklifleri başkaları yapar Delfin hanım. “
“Lan çömez! Sen de ne kadar meraklıymışsın düğüne yav! İkinci deyişin bugün.”
“Ne yapayım komutanım? Seviyorum doğu düğünlerini. Çok eğlenceli oluyorlar. “ kahkaha attık dediğine. Bana birini hatırlatıyordu şahsen.
“Ay ağzından bal damlıyor Güney. Bence de çok eğlenceli! “ kimi hatırlattığını anlamışsınızdır.
“Açelya, bir dur kızım da? Daha yeni bomba tehlikesi yaşadınız.” Omuz silkti Açelya.
“Aman ya Ulu abi. Nereye kadar korkacağız? Biraz eğlenmek hakkımız değil mi?”
Tek kaşını kaldırıp yanıtladı sorusunu Pars “Yoo hakkınız tabi ki. Ama burada değil. “
“Nerede peki abi? Çok merak ediyorum bak!”
“Fazla merak iyi değildir Açelya. Zamanı gelince eğlenirsiniz. “ çenesini dikerek başını büktü Açelya.
“O zaman gelince onu da görürüz. Ama şimdi o düğüne gideceğiz. “
“Gitmeyeceksiniz!”
“Gideceğiz!”
“Gitmeyeceksiniz!”
“Gideceğiz dediysem gideceğiz abi!”
“Gitmeyeceksiniz Açelya!”
Biri şunları sustursun yoksa imdat diye bağıracağım, dedi soldaki melek.
Al benden de o kadar, dedi sağdaki de.
“YETER! KESİN DİDİŞMEYİ!” sakince Pars’a döndüm.
“Yanımıza koruma dikmediniz mi? Size de gelmiş davetiye. Daha neyin tantanasını yapıyorsun Pars? İki iki daha dört. Gideceğiz işte. “ sinirle nefes verdi. Ağzının içinde bir şeyler gevelemişti fakat duyamamıştım.
“Bir abi olarak gitmenizi istemiyorum Delfin. Sizin için…” güldüm hırsla “Bazen abi olarak fazla tepki veriyorsun. Ayrıca önceden de söyledim şimdi de söylüyorum bize emir veremezsin. “
“Emir vermiyorum.” Aylin konuştu bu sefer “Emin misin savcım? Bana biraz emir kipi kullandın gibi geldi. İstemiyorum derken bile gidemezsiniz der gibiydin. “
“Sen karışma Aylin!”
“Niyeymiş? Şu anda arkadaşlarıma ters davranıyorsan ben de karışırım. “
Safir yanımda ayağını sallamaya başladı. Bizim gibi sinirlenmiş olmalıydı tepkisine. Yani sanırım.
Aniden ayağa kalkıp kapıya yöneldi.
“Safir nereye?” Bana dönüp tebessüm etti.
“Eve gidiyorum Delfin. Bugün fazla yorucuydu. Hançer, siz de dağılın hayde!”
Hepsi birden ayaklandı Safir’in emri ile. Safir bir adım daha attıktan sonra tekrardan arkasını döndü. Açelya ile kısa bir göz teması kurup bana baktı “Yarın askeriyeye gelin Kayalar ile. Eğitim yaptıracağım onlara. Eğlenirsiniz.” Son kısımda göz kırpıp dışarıya adımladı.
Açelya ile uğurladıktan sonra hiçbir şey demeden odama çıktım. Pars’ın son zamandaki sert davranışları canımı sıksa da çok fazla takılmama gereği duydum.
Bence de takılmayalım. Önemsiz zaten, dedi soldaki melek.
O kadar önemsiz değil ama görevden dolayı öyle muhtemelen.
Sen Safir’i düşün. O nasıl sarılmaktı öyle? Dedi sağdaki melek.
Bugün diğer günlerden farklı bakıyordu gözleri gerçekten de. Bir şeyler olmuştu ama ney? Yarın askeriyede sorma kararı alıp gözlerimi kapattım. Yarın çok eğlenceli bir gün olacaktı sonuçta.
……
VEE BÖLÜM SONUUU!
NASILDI BÖLÜM?
PARS VE KUZEY İLİŞKİSİ?
AYKAN’IN UFAKTA OLSA AYLİN’İ KISKANMASI?
SAFİR VE DELFİN SARILMASI?
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREE!
KENDİNİZE İYİ BAKIN SEVİLİYORSUNUZZZ ❣️❣️❣️❣️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.53k Okunma |
5.77k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |