26. Bölüm

25. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

25. BÖLÜM İLE GELDİM CANLARIMMM!!!

ÇOK TATLIŞ BİR BÖLÜMLE GELDİMMMM🥰

UMARIM BEĞENİRSİNİZZZZ🤍🤍

İYİ OKUMALARRR❣️❣️❣️

 

……

 

Düğün alanına gelmiş on metreden uzun halayı izliyorduk. Daha ortada gelin ve damat yoktu fakat Mardinliler hiçte umursamıyordu bu durumu sanırım. Ama kabul etmeliyim ki çok eğlenceli görünüyordu.

 

Tek eğlenen ben de değildim bu sefer. Bütün Hançer timi hayran hayran bakıyordu oynayanlara. Yani Barlas ve Özgür ikilisi utanmasa çıkıp halay çekeceklerdi. Yanımda elleri yanaklarında halaya bakan Özgür’ü dürttüm omuzumla.

 

Hiç istifini bozmadan yan gözle bana bakıp geri döndü halaya. Gözlerimi kısıp yeniden aynı şekilde dürttüm fakat o da yine aynı şekilde karşılık verdi.

 

En son patlama noktasına gelmiştim “Öf Özgür be! Dürtüyorum dürtüyorum gram istifini bozmuyorsun vallaha helal!” Omuzunu kaldırıp indirdi “Şurada izlediğim halay daha çok dikkatimi çekiyor şu anda Delfin.” dedi.

 

Gözümü sakince kapatıp dudağımı yaladım. Sinirle gülümseyip yumruğumu gözünün önüne getirdim “Şu ilgini çekti mi peki? Kendisi birine patlamak için çok hazır da o yüzden. Eğer hoşuna gittiyse onun da sende gönlü var.”

 

Korkuyla geri çekti kendini.

 

Ellerini önünde yalvarırcasına birleştirdi “Yalvarırım efendimiz bana yar olma. Şayet sizler daha iyilerine layıksınız!” Göz devirdim bu repliğine. Ciddileşip bana döndürdü bedenini.

 

“Söyle bakalım güzelim. Derdin ney?” Kaşlarımı çattım “Ben sana hep dert mi anlatıyorum? Alçak adam seni!”

 

“Olur mu hiç öyle Del? Takılıyorum sadece. Haydi söyle bakalım.” Sıkıntıyla nefes verdim “Ben de halay çekmek istiyorum.” Kıkırdadı bu dediğime.

 

Eline telefonu alıp kamerayı açtı. Ardından elime verdi. Anlamaz gözlerle bakıyordum suratına.

 

“Ne? Ne yapacağım bununla ben?” Kafasını eğdi “E halay çekmek istemiyor muydun güzelim?”

 

“Evet halay çekmek istiyordum. Fotoğraf değil.” Ciddiyetle cevap verdi “Ha sen video çekeceksin. Öyle desene kız. “

 

“ÖZGÜR SEN BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUN?” masadakiler dediğime güldüler topluca. Özgür ise sahte bir şaşkınlıkla ilk onlara ardından eli ağzında bana döndü “Hayda! Çok mu belli ettik? Tüh! Yazık oldu.”

 

Adama bak! Bizimle maytap geçiyor, dedi sağdaki melek.

Gerçekten ya! Kardeş dedik bağrımıza bastık. Meğer koynumuzda yılan beslemişiz, dedi soldaki de.

Ne yılanı be? Hey Allahım!

Ne, yalan mı Delfin? Sakın intikamını almadan bırakma. Görsün köteği, dedi bu sefer de.

Bırakmam çekeceği var zaten.

 

“Özgür, bu sefer sana uyku yok kardeşim.” Barlas’ın gülerek söylediği şeyle ona döndü Özgür “Yok ya! Delfin alışkın benim şakalarıma.” Omuzumdan itti eliyle “Değil mi Del?”

 

Psikopatça sırıtmaya başladım. Kaşlarımı kaldırarak konuştum “Evet evet. Ben alışkınım eşşek şakasına. Değil mi Açi?” Kıkırdayarak cevap verdi “He! Aynen. Kesinlikle alışkındır. “

 

“Heh bakın. “ gerim gerim gerinerek söylediği şeyle sinsice yüzüne baktım. Görürsün sen Özgür efendi. Gece uyuyama da sen göreyim.

 

“Delfin sen halay çekebiliyor musun ki?” Anlamaz gözlerle baktım Güney’e “Niye çekemeyecekmişim?” Dudağını büktü “Yani sen Trabzonlusun ya. O yüzden dedim.”

 

“Birkaç kere denemiştim. Annem göstermişti.” Açelya heyecanla ayağa kalktı “E hadi o zaman ne duruyoruz? Kalkıp girelim halaya. Kalk Kuzey sen de.” Kuzey ise hiç istekli görünmüyordu. Yalvaran gözlerle bana baktı.

 

Ah garibim! Sen daha çok zorda kalırsın.

 

“Açelya bırak bunları biz ikimiz girelim haydi!” Ayağa kalkmış halaya giderken tutulan kolum ile kalakaldık yolun ortasında “Pardon da nereye kızlar?” Kolumu kurtardım Uraz’ın elinden “Halaya.”

 

“Hadi ya! Hiç belli olmuyordu. Kızım siz ciddi misiniz? Düğünlerde en tehlikeli yer neresidir?”

 

Çekingence cevap verdi Açelya “Takı töreni?” Gözünü kapatıp eli ile alnına vurdu Uraz. Ben de şu anda anlam verememiştim bu cevaba.

 

“Takı töreni ne alaka kızım?”

 

“E altın takmazlarsa kan çıkar.” Ben kahkaha atarken Uraz ciddiyetle bakmaya devam ediyordu “Açelya vallahi alemsin ya!”

 

“Ay ne var Del? Takı töreninde altın takmamak olur muymuş hiç? “ sabır çektim içimden “Niye olmasın Açim? Millet ha deyince altın alabiliyor mu?”

 

“E düğün sahipleri ha deyince haber vermiyor zaten.”

 

“Ay Allahım aklımı yitireceğim. Aycan da sizinle girecek halaya. Başka türlü izin yok.”

 

“E gelsin canım. Gelmesin mi dedik? Bu muydu sorun?”

 

“AÇELYA!”

 

“AÇELYA!” İkimiz de aynı tepkiyi verince koşarak halaya girdi. Aycan da Uraz’ın çağırmasıyla benimle beraber halaya geldi. Ben Açelya’nın, Açelya da Aycan’ın elinden tutuyordu.

 

Herkes çok mutluydu burada. Gelin ve damadın mutluluğunu düşünemiyordum bile. Sol tarafıma birinin geçmesiyle bir anlığına durakladım. Kimin geldiğine bakmadan halayıma keyifle devam ediyordum.

 

“Buralarda yenisin galiba?” Ta ki bu ana dek. Keyif mi? O ney? Yeniliyor mu?

 

Neyse tanışır gider, dedi endişeye mahal vermeden sağdaki melek.

İnşallah öyle olur meleğim.

Olmazsa da Aycan var yanımızda o halleder, dedi soldaki de.

Niye ben halledemiyor muyum? Eskiden Aycan yoktu.

 

Duymamazlıktan geldim ama ısrarla sormaya devam ediyordu. En sonunda sinirle nefes verip duyguma ters bir şekilde gülümsedim “Çok yeni sayılmam. Bir yılım dolacak neredeyse. “

 

Kafasını sallayıp halayına devam etti. Tabi çok sürmedi bu sefam.

 

“Öğretmen misin?”

 

“Cık. Doktorum. “ görünüşüne göre o buralıydı. Ama konuşması hiç şiveli değildi.

 

“Beni sormayacak mısın?” Yüzüne bakmadan cevap verdim “Genellikle merak ettiğim ve ilgi duyduğum şeyler hakkında soru sormayı tercih ederim beyfendi. Size de tavsiye ederim. “ kısaca güldü.

 

“Tavsiyene uyarak daha çok soru soracağım o zaman. “ ya rabbim bana sabır ver. Adam yanıma gelerek zaten sahalara oynuyordu. Şimdi de ben kısa kestikçe daha çok konuşuyor.

 

Aycan ve Açelya baya kaptırmışlardı kendilerini halaya. İnsan bana da bir bakar göz ucuyla kızlar.

 

En iyisi çıkmak Del. Çık sen halaydan, diye tavsiyede bulundu sağdaki melek.

Haklısın en iyisi çıkmak.

 

Samimiyetten uzak bir şekilde tebessüm edip elimi ayırmaya kalktım. Evet sadece kalktım çünkü adam parmağımı nasıl sardıysa bırakmıyordu.

 

“Ben yoruldum. İzninizle yerime geçmek istiyorum. “ yüzündeki bilmişlik bir anlığına kayboldu “Ama ben geçmenizi istemiyorum. “ kaşlarım çatık bir şekilde baktım “Anlamadım?”

 

Eski haline döndü hemen “Yani tanışmamız bitmedi. Daha adınızı bahşetmediniz bana. “

 

“Söylemek isteseydim söylerdim. “ elimi bir kez daha çekmeye çalıştım “Beyfendi bırakır mısınız? Sizin için hiç iyi şeyler olmayacak aksi taktirde. “

 

“Uu ne kadar da korktum. Bir doktor tehdit mi ediyor beni? İnanılmaz!” Halay hala devam ettiği için bir yandan da istemeye istemeye halay çekmeye devam ediyordum. Açelya ve Aycan şimdi de derin bir sohbet içindeydiler.

 

Bu Aycan sana ne diye bakmıyor ya? Hayır yani yanındaki bir terörist olsa ruhu duymayacak, dedi soldaki melek.

Haklısın meleğim. O baya dalmış. En iyisi bizim seslenmemiz. Bu herif bırakmayacak beni yoksa.

 

“Ayc-“ ben seslenmeden birisi adam ile kollarımızı ayırmıştı. Ayıran kişiye baktığımda Safir’i görmem ile derin bir nefes almıştım.

 

“Ne yapıyorsun lan!” Yanımdaki adam sinirle Safir’in üzerine yürüyünce şükür Aycan ile Açelya durumu fark etmişti. Halaydan çıkıp yanımıza adımladılar. Şimdi beş kişi halayın ortasındaydık.

 

“Ne oluyor komutanım?” Safir adamı umursamadan Aycan’a döndü “Ne mi oluyor? Sen kaç saattir bu kızı ne diye görmüyorsun Üsteğmen!? Sabahtan beri bu yavşaktan kurtulmaya çalışıyor.”

 

“NE!” şaşkınca bakıyordu ikisi de bana. “Niye seslenmedin Delfin?”

 

“Seslenecekken Safir geldi. “

 

“O seslenmeyecek sen bakacaksın Aycan!” Mahcupça önüne eğdi başını. Ah benim Antepli güzelim! İlk defa eğleniyordu uzun zaman sonra belli ki.

 

Uraz da gelmişti yanımıza. Diğerleri muhtemelen olay büyümesin diye gelmiyorlardı.

 

“Hayırdır komutan? Ne bu yaptığın terbiyesizlik?” Bir adım attı adama Safir. Yüzünde çok korkunç bir ifade vardı.

 

Dua edelim de adamı öldürmesin, dedi sağdaki melek.

İnşallah öldürmez. Amin.

Öldürse de sorun değil. Cezaevine don atlet götürüveririz Delfin, dedi soldaki.

Hay ben senin mizah anlayışına…

 

“Asıl sana hayırdır Araz Bey? Kız bırak diyor sana değil mi? Bırak dediğinde bırakacaksın. “ sinsice kahkaha attı adının Araz olduğunu öğrendiğim adam.

 

“Sana ne komutan? Ben birini gördüm, beğendim ve tanışmak istedim. Sana ne oluyor?” Uraz elini yumruk yapmış ağzına götürmüştü.

 

Ya sinirlerine hakim olmaya çalışıyor ya da olacaklardan korkuyordu.

 

İlkini tercih ederdim. Bu kalabalıkta, milletin düğününde olay çıksın istemezdim çünkü.

 

Eliyle Araz beyin yakasını toz varmışçasına sildi. Sonra da omuzlarına koydu ellerini. Dişlerini sıkarak konuşmaya başladı “Bana ne oluyor biliyor musun? Kan yavaş adımlarla beynime gidiyor. Eğer sıçrarsa senin için hiç iyi şeyler olmayacak.”

 

“Öyle miymiş?” Kafa salladı Safir “Öyleymiş.” Ellerini tuttuğu omuzlardan ayırdı ve bir adımda önümde durdu. Elini benim elime uzatınca benim de zamanım durdu. Gerçi herkes şok olmuştu bu harekete.

 

Hiç beklemeden tuttum elini. Niyesini sormayın içimden bir ses tut dedi.

 

O ses biz olmayalım Delfin? Dedi soldaki melek.

Olabilirsiniz meleğim.

Ay ilk istekli temas. Kalbim yerinde misin? Dedi sağdaki de.

Abartma çarkları devrede yine anlaşılan. Sarıldık ya birkaç kez.

O sayılmaz. Onda Safir sarılmıştı. Bunda sen tuttun, dedi sağdaki bu sefer.

Komşum haklı. İyiye gidiyor her şey Allahım sana şükürler olsun, dedi soldaki de.

 

Ben elini tuttuktan sonra belli belirsiz güldü Safir. Ama çok kısa bir andı. Hemen Araz’a döndü “Ha bu arada!” Elimizi kaldırıp gösterdi “Bu kızı beğenemezsin ve bu kızla tanışamazsın. Şimdi git kendine yeni kurbanlar ara. “ sesini hafifçe kıstı ama arkadaki müzikten bile duyuluyordu hala.

 

“Ama bu kurbanlar masum olmasın olur mu? O işbirliği yaptığın teröristlere bulaş. Masum kızlara dokunursan bu sefer bu kadar sakin davranmam. Yanımda kim var kim yok umrumda olmaz. Haberin olsun. “

 

Cevap almadan beni çekiştirmeye başladı. Onun bir adımı benim iki adımım olduğu için dışarıdan bakan birisi benim koştuğumu sanabilirdi. Zorlanmadığım için ses etmedim bu durumda Safir’e.

 

Tam arabasının yanında durunca bana baktı. O gayet rahat ben ise maratondan koşmuş gibi soluk alınca kaşlarını çattı. Yüzü çok komik olsa da nefesimi düzenlemeye çalıştığım için gülemiyordum tabi.

 

“Niye böyle nefes nefese kaldın? Bir şeyden mi korktun? Tehdit mi etti seni yoksa o şerefsiz?” Tam düğün alanına yönelecekken kolunu tuttum. Nefesim az biraz kendine gelmişti.

 

“Ne tehditi Safir ya?! Koştum resmen buraya kadar. “ biraz düşündükten sonra olayı çakmış olacak ki gülmeye başladı “Çok özür delerim Delfin! Tahmin edemedim bacak boyunu. “ ben de gülüp kafa salladım “ Önemli değil Yüzbaşı. İyiyim şu anda. “

 

Arabasının kaputuna yaslandım. Ellerimi de üzerine koydum. Safir de birkaç, saniye sonra yanıma geldi. Ama o kollarını önünde bağlamıştı. Yandan bakıyordum ama o hiç istifini bozmadan düğün alanına bakıyordu.

 

Boğazımı temizler gibi yapınca benimle göz teması kurdu.

 

“Beni ikinci kurtarışın yüzbaşı. “ dudaklarını birbirine bastırarak cevap verdi “Umarım son olur doktor. Bir daha böyle bir şey olsun istemeyiz. “ kaşlarımı kaldırıp gözüne bakmaya devam etti.

 

Bir şey demek istiyor ama diyemiyor gibiydi.

 

Arabadaki aşk ilanını devam ettirecektir, dedi soldaki melek.

Aynen. Şu anda yeriydi çünkü.

Ne var Delfin? Aşkın yeri ve zamanı olmaz, dedi sağdaki de.

Ya ya tabi.

 

“Kimdi o adam Safir? Tanıyormuş gibiydin sanki. “ sıkıntıyla nefes verdi. Kafasını salladı “Evet tanıyorum. Kendisi Maho’nun belalı oğludur. “

 

“Belalı mı? Nasıl belalı? Kaçakçılık mı yapmış?”

 

“Cık. Namussuzluk etmiş. “ kaşlarımı çattım “Nasıl yani?” Bana döndürdü bedenini “Şimdilik bilmesen olur mu? Gerek yok onunla ilgili bu kadar bilgiyi bilmene. “ üstelemedim daha fazla. Anlatması gereken bir şey olsaydı zaten anlatırdı.

 

“Peki. Sen öyle diyorsan…” tebessüm etti derince. Normalde çok gülmezdi.

 

“Gamzen varmış. “

 

“Evet, var. “ normalde gülmediği için fark etmemiştim.

 

“Senin de var. “ mahcupça güldüm dediğine “Evet. “

 

Bugün arabada dediği şey aklıma geldiği için sormanın tam vakti diyerekten konuya girdim.

 

“Bugün arabada dediğin şey…” gözleri dolu dolu bana baktığı için devam ettim konuşmama “Ne demek istedin?” Açıkçası vereceği cevaptan çok korkuyordum.

 

Niye korkuyorsan acaba? Adam seni sevdiğini söyledi, dedi sağdaki melek.

Ya; sevmiyorum, arkadaş olarak dedim derse? O zaman ne yapacağım?

Bak sen! Sevsin mi istiyorsun yoksa ben mi yanlış anladım? Dedi soldaki melek.

Yani, sanırım sevsin istiyorum.

Allah vallahi kabul etti. Bizim miladımız komşum, dedi soldaki melek bu sefer.

Ay cidden çok sevindim şu anda, dedi sağdaki de.

 

Gözlerini kapatıp başını yukarıya çevirdi. Kendiyle savaşıyor gibi bir hali vardı. Sanki evet dese kaçacakmışım gibi korkuyordu. Ama bir evet dese ondan başka birini görmeyeceğimi bilmiyordu.

 

“Safir? İyi misin?” Elimi koluna koydum. Ateşe değmiş gibi çekip iki adım uzaklaştı benden.

 

“Bilmiyorum Delfin. İyi miyim kötü müyüm bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey var o da…” beklentiyle bakıyordum yüzüne. O da gözlerimden bir umut ışığı görmek için bakıyordu bana. Ama korkusuzca baksa anlayacaktı benim içimdekini de.

 

Acı bir şekilde tebessüm etti “O da seni çok sevdiğim. “ ben olduğum yerde mıhlanmış dururken o bir adım attı bana.

 

“Ben senin her şeyini çok sevdim, Delfin. Rüzgarda uçuşan kumral saçlarını; sevindiğinde, üzüldüğünde, kızdığında koyulaşan yeşil gözlerini; kendinden çok sevdiklerin için atan o kalbini… Ben senin, sana ait olan her zerreni çok sevdim doktor. Senden hiçbir karşılık beklemeden, uzaktan ve acıtmadan sevdim. “

 

Gözlerim dolu dolu yüzümde tebessümle dinledim her bir kelimesini. Yüreği naif olsa da dışarıya göstermeyen o adam şimdi benim için yüreğini önüme sermişti. Belki de bu; hayatımda aldığım en güzel itiraf olarak kalacaktı benimle.

 

“Safir-“

 

“Sakın bir şey söyleme Delfin. Ben bunu bugün şu ağzımdan çıkan, engellemeyemediğim o cümlenin ardını açıklamak için anlattım. Senden bir beklentim olduğu için ya da aşkıma karşılık vermen için anlatmadım. Sadece kendimi açıklamam gerektiğini düşündüm o kadar. “ bir adım geriye gitti “Lütfen kendini kötü hissetme olur mu? Bir şeyler için de zorlama. “

 

Allahım oluyor mu bunlar ya rabbim? Dedi soldaki melek.

Rüyadaysak uyandırma bizi Allahım, dedi sağdaki de.

Bunun da kafa gitti sizin yüzünüzden Delfin, dedi soldaki bu sefer.

Biz ne yaptık acaba?

Ne yapmadınız ki? İnsan biraz erkenden açılırdı yani, dedi tekrardan.

Sanki ben kendime açıldım, Safir kaldı.

 

Cevap vermeme bir tülü izin vermiyordu. Oysaki bir bıraksa benim bile kendime yeni itiraf edebildiğim şeyi ona itiraf edecektim.

 

Tam düğün alanına yönelecekken arkasını döndü “Senden uzak durmamı istersen dururum. Tek bir sözüne bakar doktor. “ vallahi şimdi imdat diye bağıracaktım.

 

Tekrardan düğün alanına yönelecekken kolunu tutup kendime çevirdim.

 

“Bir dur ben adam! Ömrümü yedin iki dakikada!” Sinirle nefes verdim “Hayır bir dursan ben de itiraf edecem şurada. Durmuyorsun ki. Ayrıca gururlusun anladık da aşkta fazla gurur kaybettirir ha!”şaşkınca bakıyordu bana. Normalde kafası zehir olan adam salaklaşmıştı.

 

“N-Ne neyi itiraf edeceksin?”

 

Adam kekeledi lan, dedi soldaki melek.

Vallahi de kekeledi billahi de kekeledi, dedi sağdaki de.

 

“Sevdiğimi…” kaşlarını çattı burnunu çekti. Hasta mı oluyor acaba?

 

Aynen kardeş şu anda da iyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş felsefesi oluyor, dedi soldaki melek.

Çok haklı, dedi sağdaki sadece.

 

“Sevdiğini?”

 

“Ay Safir zaten ben şu anda anlıyorum. Üstelemesin mi acaba? He de, geç!” Kahkaha atmaya başladı. Sanırım en sonunda delirttim adamı.

 

Korkulu bir surat ifadesiyle bekliyordum kahkahasının bitmesini. İnşallah bugün biterdi.

 

“Sen ciddi mi söylüyorsun bunu Delfin?” Anlamaz gözlerle bakıyordum. En başından itiraf etmem hataydı.

 

“Yok! Dedim Safir’e bir eşşek şakası yapayım!” Yüzü düşer gibi olunca sinirle adımlayarak konuştum “Yani alem adamsın Yüzbaşı. Gelmiş burada sevdiğimizi söylüyoruz sana karşı senin yaptığına bak!” Yanından geçerken kolumu tutup durdurdu.

 

“Şişth şişth! Delfin! Ben sadece şok oldum. Beklemiyordum böyle bir karşılık. Özür dilerim seni incittiysem. “ mahcupça bakan yüzene karşılık tebessüm ettim “Önemli değil. Ben açıklayamadım kendimi sanırım. “

 

Kafasını salladı gamzelerini göstererek “Benim anlamam önemliydi ve ben çok iyi anladım. O yüzden kendine yüklenme. Ayrıca, şu dediğini tekrar söyle bakayım. “

 

“Neyi?”

 

“Neden yanlış anlaşıldığını sandıysan onu. “ çenemi yukarıya kaldırdım “Ha onu.”

 

“Ha onu. Söyle bakayım bir daha. “

 

“Eşşek şakası dedim.” ‘Ciddi misin?’ Der gibi baktı suratıma “Ne?”

 

“Ne demek ne Delfin ya? İlk söylediğini diyorum. “ kafa sallayıp konuştum “ Bir dur be adam?” Ellerini beline bağlayıp dudaklarını birbirine bastırdı.

 

Sinsice sırıttım bıyık altından. Biraz sürün bakalım Safir efendi.

 

Adamı niye süründürüyoruz şu anda, dedi sağdaki melek.

E çünkü bir türlü söyletmedi bana.

Ay vallahi kafamı keseceğim. Kızım sen salak mısın? Adamakıllı söyle gitsin ne diye uğraştırıyorsun adamı? Zaten kıvranıyor önünde, dedi soldaki melek.

 

 

Bir adım atıp kollarını tuttum “Tamam tamam. Takılıyorum. Seni sevdiğimi söylemiştim. “ gözleri ışıldadı anında. Şimdiye kadar görmediğim büyüklükte gülümsedi.

 

Aramızdaki mesafeyi sıfırlayıp sıkıca sardı bedenimi. Elini her saman yaptığı gibi enseme, burnunu da saçlarıma bastırdı.

 

“Şükürler olsun Allahım!” Kendi kendine mırıldansa da duymuştum dediğini. Yüzümdeki tebessümü genişletti bu sözü. Ben de içimden söyledim tabi.

 

‘Şükürler olsun Allahım. Bu adam olduğu için şükürler olsun. ‘

 

“Çok mutlu ettin beni Delfin. Teşekkür ederim bana kalbini açtığın, bana güvendiğin için. “

 

Ayrıldıktan sonra yüzüne baktım.

 

“Asıl ben teşekkür ederim. Bana aşkı tattırdığın için. “ tekrardan sarıldık. Ama bu sefer hiçbiri eski sarılışlarımız gibi değildi. Sıkı sıkı birbirimizi bırakmayacakmışçasına sardık.

 

“Biliyor musun benim bugün doğum günüm.”

 

Biliyordum doğum günü olduğunu. Açelya sağ olsun haftalar önce demişti. Hatta yarın kutlayacaktık. Fakat şimdi sürpriz olması için bilmiyormuş gibi yapacaktım.

 

Kafamı iki yana salladım “Bilmiyordum. “ sahte bir üzüntüyle kafamı önüme eğdim “Bilseydim hediye falan alırdım.” Elini çeneme atıp eğdiğim başımı kaldırdı.

 

Başını hafifçe eğerek göz temasımızı sağladı “Benim için en büyük hediye sensin Delfin. Hatta şimdiye kadarki hayatımda sahip olduğum en güzel hediyesin. O yüzden düşürme o güzel yüzünü. Sen bana bir Hamsiköy sütlaçı yaparsın olur biter.”

 

Şaşkınlıkla bakakaldım yüzüne “Sen Hamsiköy sütlacını yaptığımı nasıl hatırlıyorsun ya? Kaç ay önceki sohbetti o. “ gülümsedi “Seninle ilgili her şeyi hatırlıyorum ben Delfin. Ben annem ile babam şehit olduktan sonra ilk defa böyle gülümsüyorum. Sen yapıyorsun bana bunu. “

 

Gözlerim dolmuştu son dediği şeyle. Annemi hatırlamıştım. Trabzon’dayken ona ‘Acaba ben nasıl birine aşık olacağım?’ diye sormuştum. Şimdi görüyorum ki çok iyi yürekli, mükemmel bir adama aşık oluyordum.

 

Bu sefer ben sardım onun koca bedenini. Onunla acılarımız aynıydı fakat aynı olan tek acılarımız değildi. Biz birbirimizin ilacını birbirimizde bulmuştuk. “Beni hiç bırakma olur mu Safir? Annelerimiz ve baban gibi gitme sen de. Seni de kaybedersem bu sefer Özgür bile toparlayamaz beni.”

 

Başımı bir öpücük kondurdu “Söz veremem Delfin. Ama çabalarım. Seninle bir ömür geçirmek için elimden gelenin fazlasını yapacağıma emin olabilirsin.” Gülümseyip ellerimi daha çok birleştirdim.

 

O zaman inşallah birbirimizin acılarını yaşamayıp musmutlu olurduk.

 

……

 

VE İŞTE BÖLÜM SONUUUU💥💥

NASILDI BÖLÜMÜMÜZZ??

DELFİN İLE SAFİR ARTIK BİRBİRİNE AÇILMIŞ TATLIŞ BİR ÇİFTİMİZZZZ🥺🥺

ARAZ SİZCE NASIL BİR KARAKTER?

BELA OLUR MU BİZİMKİLERE?

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREEE❣️❣️❣️

SİZİ SEVİYORUMM🫶🫶🫶

Bölüm : 14.02.2025 19:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...