
HERKESE SELAM CANIMLARRR❣️❣️❣️
28.BÖLÜM İLE GELDİM. BİR SONRAKİ BÖLÜMÜMÜZDE YEPYENİ KARAKTERLER EKLENECEK HİKAYEMİZE.
KÖTÜ KARAKTERLER DEĞİL MERAK ETMEYİN😅😅
BÖLÜM SINIRLARINA YENİDEN GİRİŞ YAPIYORUZZZZ
29.BÖLÜM İÇİN;
OKUNMA SINIRI:80
OY SINIRI: 25
YORUM SINIRI:60
KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUMMM❣️❣️❣️
……
Delfin’in verdiği cevap ile bazı şeyler soru olarak dönmüştü Uraz’a. Delfin’in annesinin şehit olduğu yıl ile ablasının şehit olduğu yıl aynı yıldı. Ablasından bir yeğeni olduğunu biliyordu fakat adını sanını bilmiyordu. O kadar uzaklardı ablasıyla çünkü.
İçinden bir ses dürtüyordu acaba mı diye? Acaba Delfin onun yeğeni olabilir miydi? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. O da DNA testiydi. Fakat ablası yaşamıyordu ya da elinde ablasına ait DNA örneği de yoktu. Nasıl bu işin içinden çıkacağını bilmiyordu.
Delfin, mutfağı toparladıktan sonra geldi. Yanına oturdu yeniden Uraz’ın. Geç olduğu için uykusu gelmeye de başlamıştı. Yandan Uraz’a baktığında onun düşünceli olduğunu gördü. Uykusu gelmedi mi acaba, diye düşündü kendi kendine.
Ablasını anlatmış, biraz duygusallaşmıştı o yüzden üstüne de gitmek istemiyordu. Ölüm kolay kolay alışılan bir durum değildi. Üzerinden yıllar geçse de dün gibiydi o acı. Uraz bir de babasının ablasını evlatlıktan reddettiğini de söylemişti. Onun da uzun bir hikayesi olmalıydı mutlaka.
Daha fazla uykuya direnemiyordu. “Uraz ben yatsam sorun olur mu?” Uraz tebessüm ederek yanıtladı “Tabi ki yatabilirsin Delfin. Sorun değil. Ben de birazdan yatarım zaten. “ Delfin kafa sallayıp ayaklandı anında. Tam salondan çıkacakken geriye döndü “İyi geceler Uraz. “
“İyi geceler!” Biraz durduktan sonra tekrar seslendi “Delfin!”
“Hıh efendim?” Sorsam mı sormasam mı arada kaldı fakat sormasa da işin içinden nasıl çıkacağını da bilmiyordu.
“Delfin DNA testi için illa anne veya babanın DNA’sı gerekir mi?” Başta anlamlandıramadı bu sorusunu Uraz’ın fakat sonra çok bekletmeden cevap verdi.
“Yani birinci dereceden olması daha sağlıklı olur fakat farklı bir durum olursa da hala, amca, dayı ve teyzeden de örnek alınabilir. Onlar da yoksa son çare anne ve babanın anne babası olur. Kimin için soruyorsun sen?” Bu soru tedirgin etse de ifadesini korudu Uraz.
“Bir arkadaşım için ya! Önemli değil. Hadi sen yat. “ tebessüm edip odasına geçti Delfin. Anne ve babasına hiçbir şey kesinleşmeden bir şey demek istemiyordu. İlk önce DNA testini yaptırıp daha sonra anlatacaktı. Eğer eşleşmezse boş yere ortalığı velveleye vermeye gerek yoktu sonuçta.
Biraz boş boş oturup balkona çıktı. Hava serinlemişti fakat montunu almayı bile aklına getiremedi. Düşünceliydi. Cebindeki sigarayı çıkarıp yaktı. Çok sigara da sevmezdi. Ablası aklına geldikçe içerdi yalnızca. Şu anda da aklında ablası vardı. Ablası ve çocuğu…
Cinsiyetini bile bilmiyorum, diye geçirdi içinden. O kadar uzaktaydı ablası onlara. Fakat onun çocuğunu bulmak istiyordu artık. Bulup, ablasına olan özlemini geçirmek istiyordu.
Şu anda Delfin baş şüpheliydi onun için. Annesinin adını söylememişti. Uraz da ablasının… Yani hala bir umut vardı. Delfin’in yeğeni olmasını isterdi. Bunu öğrenmenin tek yolu ise DNA örneğiydi. Ne yapıp ne edip almalıydı o örneği, ama nasıl?
Elindeki sigara bitince içeriye girdi, koca bir bardak suyu içtikten sonra koridora geçti. Bir an önce şüphesini gidermek istediği için hemen yaptırmalıydı bu testi. Delfin’in odası koridorun sonundaydı. Sessiz adımlarla ilerledi oraya.
İçeriyi dinledi biraz. Derinden gelen nefes seslerini duyunca tebessüm etti, uyumuştu Delfin. Elini kapının koluna koyup tam açacakken durdu. Delfin uyurken odasına girmeye emin olamadı. Ne kadar koruması olduğu için girebiliyor olsa da bu sadece tehlike anlarında geçerliydi.
Şu anda bunu düşünecek zamanım yok, diyerek sakince indirdi kolu. Başta kafasını ve sol ayağını attı yavaşça içeriye. Sonra bir tüy misali geçirdi kapının arasından kalan kısımlarını.
Bu tarz şeylerde iyiydi. Kimsenin ruhu duymazdı kolay kolay. Yavaş adımlarla Delfin’in baş ucuna geldi. Huzurlu bir şekilde uyuyordu ama her an uyanması da muhtemeldi o yüzden elini çabuk tutup cebindeki çakısını çıkarttı.
Mutfaktan aldığı bir peçeteyi yatağın yanındaki komodine serip yaklaştı Delfin’in yüzüne. Saçının arka kısımından fark edilmeyecek uzunlukta bir tutam kesti. Hızlıca peçetenin içine koyup sardı. Çakısını tekrardan cebine atıp Delfin’in üzerini boynuna kadar örttü.
Seri adımlarla elindeki peçeteyle kapıya yöneldi. Yavaş biçimde yüzü odanın içine dönük çıktı dışarıya. Sessizce kapıyı kapatıp dudağını yaladı.
“Ne yapıyorsun burada?” gelen ses ile korkup arkasını döndü Uraz. Hiç ses yapmamıştı fakat bu evde şu anda iki bordo bereli olduğunu unutmuştu. Kaşları kalkık sorgularcasına bakan kişiye baktı Uraz.
Aycan üst katta Açelya ile yatıyordu ama Özgür’ün bu katta olduğunu hesaba katmamıştı. Sonuçta kendisi nasıl gölge gibi gezebiliyorsa pek ala Özgür de aynı olduğu için fark etmişti Uraz’ı.
“Sana soruyorum. Ne işin var Del’in odasında?” düşüncelerinden sıyrılıp cevap verdi Uraz.
“Kontrol ediyordum. Siz yattıktan sonra biraz rengi attı gibi geldi de. Ateşlenmişse diye yatmadan önce bakmak istedim. Havale geçirebilir sonuçta. “ gözleri kısık bakıyordu hala.
Ya inanmamıştı ya da bir şeyleri tartıp biçiyordu kafasında. Yüz ifadesini sabit tuttuğu için bir şey de anlamıyordu Uraz. İnanmış mıydı, inanmamış mıydı?
Kafa salladı sakince Özgür “Anlıyorum tamam. “ biraz durup devam etti “Var mıymış peki ateşi?” Uraz tam cevap verecekken durdurdu onu “Ya da neyse ben bakayım en iyisi.” Yanından geçip içeriye girdi Özgür.
Uraz da kapının önünde dikilmiş onu izliyordu. Özgür başta eliyle baktı fakat anlamayıp dudağını bastırdı alnına. Bahaneye de öpüyordu. Çok seviyordu Delfin’i. Gülümseyerek kalktı üzerinden.
Kafasını Uraz’a çevirince eski haline döndü “Yokmuş ateşi. “ kafa salladı Uraz “Diyecektim ama kendin bakmak istedin. “
Delfin’e son kez bakıp dışarı çıktı ardından kapısını yavaşça örttü. Derin bir nefes verdi.
“Delfin hiç havale geçirmedi. Daha doğrusu geçirmeye fırsatı bile olmadı. Çünkü her burnunu çekmeye başladığında hasta olmasa bile ne yapar ne eder nane limon yapar, yaptırır, içirirdim. Yetimhanedeyken mutfağı kullanamıyorduk. Bir tane teyze vardı temizlikle ilgilenen ondan rica ederdim. Karşılığında verecek param olmadığı için o gece tüm temizliği ben hallederdim. “
“Para mı isterdi ki?” Kafa salladı Özgür “Çok tatlı bir teyzeydi asla yaptıklarından karşılık beklemezdi ama ben vermek isterdim karşılığını. Belinde fıtık vardı ayakta duramıyordu, paraya da ihtiyacı olduğu için bırakamıyordu da. Ben de nane limon yapmak, onun için daha kolay olduğundan Deflin’in hastalanması bir yana dursun hasta olmasak bile ister, temizliğini yapardım. “
Tebessüm etti bu anlattıklarına Uraz. Özgür’ün kalbini Delfin’e olan davranışından görebiliyordu. O hem çok iyi bir dost hem de çok iyi bir kardeşti. Delfin çok şanslıydı.
“Neyse işte yetimhaneden çıktıktan sonra ben devraldım nane limonu. Her şüphemde yapar içirim hala. “ o günleri hatırlayıp acı bir şekilde güldü. Hem çok güzel hem çok zorlu geçen zamanlardı.
Uraz, biraz bekledikten sonra aklına gelen bir şey ile kaşlarını çattı “Yetimhane derken?” Özgür bildiğini düşünüyordu Uraz’ın. Delfin, hayatının ne kadarını anlattı ya da anlattı mı kestiremedi bir an.
“Yetimhane işte. Biz nereden tanıştık sanıyorsun?”
“Delfin yetimhanede kaldığını söylememişti. Annesinin şehit olduğunu biliyorum küçükken ama babasının yaşadığını söylemişti. Nasıl yetimhaneye geldi ki?” Sinirle güldü Özgür. Nasıl gelecekti? O şerefsiz babası sokmuştu kızını o cehenneme.
“Babasının piçliği. Annesi şehit olunca Delfin’i o getirdi yetimhaneye. “ içten içe nefret etti babasından. Böyle bir caniliği neden bir baba evladına yapardı ki?
“Peki akrabası falan yok muydu?” Özgür başta cevaplayacaktı fakat Delfin’in odasından gelen sesle duraksadı.
“Delfin’in uykusu hafifledi. Bizim konuştuklarımızı duyabilir. Eğer çok merak ettiysen sonra anlatırım. “ telaşlı bir şekilde ama fark ettirmeden reddetti Uraz.
“Uyumayacaksan dinlemek isterim. “ boş bir istek olduğu için altını doldurmaya karar verdi “Yani şimdi ailesi hakkında bir şey sorar, üzerim. Vicdan azabı çekerim, o yüzden. “ kafa salladı anlayışla Özgür.
“O zaman salona geçelim. Orada anlatayım sana esas hikayesini. “
Seri adımlarla geçtiler salona. Özgür tekli koltuğa Uraz da yanındaki üçlü koltuğa oturdu.
“Annesinin tarafını tanımıyor Delfin. Annesinin ailesi görüşmüyormuş annesiyle çünkü. Öldükten sonra da aramamışlar onu. Ya da aradılarsa da Delfin bilmiyor.” hikayeler çok tutuyordu ablasınınkiyle. Ablası da görüşmüyordu onlarla çünkü.
Bir an acaba şüphesini Özgür’e desem mi diye düşünse de vazgeçti. Çünkü Özgür, Delfin’e söyleyebilirdi. Eğer söylerse asla gitmezdi ailesinin yanına. Sonuçta anne ve babası; ablası şehit olduktan sonra hemen aramamış, daha sonra da arayıp bulamamıştı.
Şüphe çekmemek için soru yöneltti “Peki baba tarafı?” Gülümsedi Özgür.
“Bir tane nenesi var. Görsen bir tatlı bir tatlı. Çok sever hepimizi. O baktı biz yetimhaneden çıktıktan sonra. Çok almak istedi Delfin’i yanına ama emekli maaşıyla geçindiği için vermedi sosyal hizmetler. On sekizimize gelince de zaten biz gittik yanına. Beni de torunuymuşum gibi hiç ayırmadı ondan. Meliha neneye ne kadar teşekkür etsem az gelir. “
İçten içe merak etmişti Delfin’in nenesini. Gözleri Işıl Işıl olmuştu çünkü Özgür’ün anlatırken. “Amcası da sizlere ömür zaten. Başka da bir akrabası yok. Abileri çıktı işte. Hançer var. Böyle aile olduk. “
Gülümsedi Uraz “Çok güzel olmuşsunuz. “
“Eyvallah!”
Bir an önce anne veya babasından da örnek almalıydı fakat bunun için Mersin’e gitmeliydi. Delfin’in korumasıyken nasıl gidebilirdi ki?
Aniden telefonuna gelen bir mesaj ile irkildi. Sitelerden gelen reklam mesajıydı. Fakat gelen bu mesaj aklına bir fikir getirdi. Bu mesajı kullanabilirdi. Aklındaki planı devreye soktu hemen. Bir hışımla ayağa kalktı.
“Ne? Nasıl olur?” Tepkisine bakıyordu Özgür.
“Bir sorun mu var Uraz?” Kafa salladı Uraz telaşla “Annem rahatsızlanmış. Benim hemen Mersin’e gitmem gerekiyor. “
Özgür duyar duymaz ayağa kalktı “Ciddi miymiş durumu?”
“Bilmiyorum ama görmezsem rahat edemem. E Delfin de var.” Özgür atıldı hemen “Delfin bizde. Sen hemen git annenin yanına. Ben Gökhan albayı bilgilendiririm.” Gülümsedi hemen Uraz “Sağ ol Özgür. “
“Rica ederim ne demek. Anneler önemli.”
Başarmanın vermiş olduğu mutlulukla antreye ilerledi. Montunu ve ayakkabılarını giyip son kez baktı Özgür’e.
“Delfin size emanet. Ben hemen dönerim. “ kafa salladı Özgür. Elini kapıya doğru salladı “Hadi git git!”
Kapıyı açınca karşısında Ulu ve Kaya’yı gördü. Arkadaki asansörün kapısı kapanıyordu. Bir şey demeden telaşlı görünerek koştu kapanmadan. Zemin kata basıp arkasını döndü.
Kapı kapandıktan sonra gururla gülümsedi. Şimdi tek kalan şey annesinden veya babasından da saç örneği almaktı. Sonrası kadere bağlıydı. Delfin eğer ablası Tülin’in kızıysa o zaman tüm dengeler değişecekti.
Telaşla yanından geçen Uraz’a bakakaldı Kaya ve Ulu. Sorgular bir şekilde tek kaşı havadaydı Kaya’nın.
“Girin içeriye abi hadi! Buz oldu ev. “ şaşkın şekilde ayakkabılarını çıkartıp girdiler. “Nereye gidiyor bu bir hışım?”
“Annesi rahatsızlanmış. Mersin’e gidiyor. “ kafa salladı Kaya.
“E Delfin ne olacak?” Ulu’ya döndü Özgür “Biz varız ya. Birimiz gideriz yanına. Hem Aycan da var. “ dudaklarını birbirine bastırarak kafa salladı Ulu.
Montunu çıkarıp astı Kaya. Çok yorgundu. Hastanedeki sorgu da Çetin geçmişti zaten. Yarın da Araz sorgulanacaktı. Çok iş vardı. Ulu ve Özgür’e selam verip geçti odasına.
🗡️🩺🗡️
Sert adımlarla Latif’in odasına gidiyordu Safir. Kuzey’e yanından ayrılmamalarını emretmiş daha sonra da gelinin vefat haberi ile gidememişti. Şimdi sorgu zamanıydı ve elleri kaşınıyordu.
Odasının önüne gelince Kaya, Ulu ve Kuzey başlarını kaldırıp baktılar ona. Burnundan soluyordu. Delfin’in ‘Safir! Silah!’ diye bağırışını hatırladıkça içinden bir şeyler kopuyordu.
“Böyle girersen adamın olmayan dalağını sökecek gibi duruyorsun. Biraz sakinleşsen mi acaba?” Göz teması kurmadan yalnızca kapıya bakıyordu Safir. Birazdan olacakları tahmin etmek zordu.
“Sakinleşmem Kaya! Gencecik bir kızı harcadılar bir hiç uğruna. Kim bilir ne hayalleri vardı sevdiği adamla. Ama şimdi hayal kurabilecek ruhu bedeninde değil. Üstelik bu en mutlu gününde oldu. “
Hak veriyordu hepsi Safir’e ama hastanedeydik ve ileri derecede sert bir sorgu tüm hasta ve yakınlarını tedirgin edebilirdi. Yoksa böyle bir şerefsizi o da liğme liğme doğramak istiyordu.
Sakin ama bir o kadar da alev topu edasıyla açtı kapıyı. Latif uyuyordu. Uykusunda bile sırıtıyordu yavşak herif. Ulu ve Kuzey yatağın bir yanına; Safir ve Kaya da diğer yanına geçmişti.
“Bir de keyifli keyifli yatıyor hücrelerini siktiğimin pezevengi!” Hepsi çok öfkeliydi. Fazla öfke hastane açısından zararlıydı.
“Kalk lan şerefsiz! Gevşek gevşek yatış yok sana!” Bir yandan sallıyor bir yandan sayıyordu Kuzey. Ama Latif’in uyanacağı yoktu.
Safir sabrının son demlerinde olduğu için yarasına bastırdı parmağıyla. O an inleyerek gözünü açtı.
“Ne oluyor be? Siz kimsiniz?” Yüzünü buruşturdu Kaya. Tanımıyor muydu pek sanmıyordu?
“Ecelin bebeğim kalk! Sabah oldu!” Kuzey’in dediğiyle telaşla kalkmaya çalıştı ama yarası acıyınca el mecbur geri yattı.
“Siz… siz?” Ofladı Kuzey “He biz?”
Safir dayanamayarak tek eliyle kavradı hastane önlüğünün yakasını “Şimdi Latif efendi, sen konuşacaksın biz dinleyeceğiz. Söyle bakalım, sana Elmas’ı vurma emrini kim verdi?”
Gözlerini sonuna kadar açıp elini yarasına koydu Latif. Safir hafif de olsa havaya kaldırmıştı üst bedenini o yüzden yarası acıyordu. Kafasını iki yana salladı telaşla “Bana bilinmeyen numaradan bir mesaj yoluyla geldi emir, bilmiyorum kim söyledi.”
Ulu savcı olarak duruma el attı “Numara nerede?”
“Te- telefonumda!” Kafa salladı “Telefonun nerede?” Yutkunup cevap verdi “Yaktım!” Tek kaşı havalandı “Yaktın?” Hızlıca kafa salladı Latif.
Ulu inanmamıştı bu dediğine. Bu adamı görmüştü suikasttan önce. Araz’ın yanında telefonla konuştuğuna emindi. O konuşmadan ortalama beş dakika sonra vurmuştu gelini. Hangi ara yakacaktı ki. Ateşe dair hiçbir bulgu yoktu yakınlarda.
Kaya girdi söze bu sefer “Peki Araz? O biliyor muydu suikastı?”
“Ha- hayır bilmiyordu. “
“Sen onun sağ kolu değil miydin? Nasıl patronundan gizli iş yaptın?” Nefes nefese kalmıştı. Yarasından kan sızıyordu, dikişi patlamış olmalıydı.
“Para vereceklerini söylediler. Para için yaptım. Haberi yoktu. “ bu kadar kolay itiraf etmemeliydi. Bir iş vardı bu işin içinde. Birini koruyor olmalıydı. Bu kişiyi az da olsa tahmin ediyordu hepsi ama onun ağzından duymak gerekiyordu.
Ulu ile göz göze geldi Kaya. Hafifçe başını salladı. Ulu da mesajı almış olacak ki telefonunu çıkarttı. Birisini arıyormuş gibi yaparak kulağına götürdü telefonu.
“Gökhan komutanım, Latif konuştu.” Konuşmamıştı. Yalnızca kendi yaptığını ve bir numaradan emir aldığını söylemişti. Bu ikisini zaten biliyorlardı.
“Araz’ın yaptırdiğını itiraf etti. Ne yapmamızı emrediyorsunuz?” Latif korkuyla açtı gözlerini. Safir’in yakasını tutan eline sarıldı.
“Öldürür beni. Onu ifşa ettiğim için öldürür. Yalvarırım yalvarırım koruyun beni!” Zafer kazanmışçasına sırıttı dördü de. Latif Araz’ın yaptırdığını dememişti. Onlar sadece oyun kurmuş, söylediğini ima etmişlerdi.
Fakat az önce Latif, onu ifşa ettiği için öldüreceğini söyleyerek itiraf etmiş oluyordu. İşte şimdi öleceği yoksa da ölecekti.
“Hani haberi yoktu patronunun Latif bey!” Safir’in alaycıl şekilde sorduğu şeyle pot kırdığını anladı fakat artık çok geçti. Yenilgiyle kolları iki yanına düştü.
“Beni kandırdınız! BENİ KANDIRDINIZ!” kahkaha attı Kuzey “Bak şimdi ya! Kandırmışız Latifciği! Şimdi uf yapacak bize. “ ciddi bir ifadeyle eğildi yüzüne “Sen akıllıysan biz dahiyiz koçum. “ eliyle omzuna vurdu birkaç kez sertçe “Sen Türk askerini kandırabileceğini mi düşündün? Bizde o göz var mı ha?”
Geriye çekildi yavaşça. Safir de geriye savurarak bırakmıştı artık yakasını. Böyle adamların yaşayıp güzel ülkesinin havasını solumaması gerekiyordu ama yine ülkeleri için sabrediyor, sıkmıyordu kafalarına.
“Pişman olacaksınız. Bulaşmayın Araz Ağa’ma. Sizi hiç istemediğiniz yerlerden vurur. Bırakın onu.” Sert ifadesini korudu hepsi. Alttan alta tehdit ediyordu onları. Fakat onların allahtan başka bir şeyden korkuları yoktu.
“Hiçbir şey yapamaz o şerefsiz. Yarın tekli hücreye atılınca fos çıkacak bu laflarınız. “ güldü kesikçe “Dışarıdakiler bırakmaz onu size. Boş hayallere kapılmayın. Bırakın onu.”
Kuzey yandan bir yumruk savurarak bayılttı Latif’i. Sesini bile duymak midesini bulandırıyordu. Abisine, ardından da Kaya’ya baktı. Onların da yüzlerinden anlaşılıyordu Latif’i ne kadar sevdikleri.
“Kuzey sen burada kal. İçeriye doktor bile girmeyecek. Dışarıyla iletişimini kes! Yanına Atilla’yı göndereceğim. Yarım saate gelir. “
“Anlaşıldı, merak etme abi. Yanına bir toz tanesi bile giremeyecek. “ onaylarcasına kafa sallayıp çıktı odadan Safir. Delfin’i özlemişti şimdiden. Fakat yarına kadar beklemek zorundaydı.
“Eve gidelim artık. Yarın da Araz’ın sorgusu var.” Dudağını ısırıp yanıtladı Kaya “Haklısın. Zaten çok yorulduk hepimiz. Gidip dinlenelim. Haydi Ulu. “ üçü birden Kuzey ile vedalaşıp arabanın yolunu tuttular.
Şu anda tek istedikleri Araz’ı, başlarına bela olmadan cezaevine sevk edip kurtulmaktı.
……
EVETT! BÖLÜM SONUUU EFENİM
NASILDI BÖLÜMÜMÜZ?
URAZ SİZCE ŞÜPHELERİNDE HAKLI MI?
ÖZGÜR’ÜN ANLATTIĞI YETİMHANE ANISI PEKİ?
LATİF’İN BAHSETTİĞİ DIŞARIDAKİLER KİM ACABA?
SİZCE ARAZ’IN SORGUSUNDA NELER OLACAK?
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇAKALINNN❣️❣️❣️
SİZİ SEVİYORUM❣️❣️❣️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.6k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |