33. Bölüm

29.Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

EVET SEVGİLİ OKURLARIMMM YENİ BÖLÜMLE GELDİMMM!!! OY SINIRI DOLMADI AMA BEKLEYENLER İÇİN ATIYORUM BÖLÜMÜ.

SÖZ VERDİĞİM GİBİ İKİ BÖLÜM ATIYORUM.

YENİ BÖLÜM İÇİN SINIRIMIZ;

OKUNMA SINIRI:80

OY SINIRI:20

YORUM SINIRI:40

LÜTFEN OY VERMEYİ UNUTMAYINNN🥹

SİZİN OYLARINIZ BENİ MOTİVE EDİYOR O YÜZDEN BİR SANİYENİZİ ALMAYACAK O YILDIZA TIKLAYIN OLUR MUUU🥺🥺🥺 OKUYAN OKURLARIM FAZLA VE EMİNİM Kİ YARINIZ BİLE BEĞENSE DAHA DA MUTLU OLACAĞIM VE DAHA ÇABUK YENİ BÖLÜMLER GELECEK BU SAYEDE

BENİ KIRMAYIN OLUR MUUU🥹🥹 OY ATMADAN GEÇMEYİN CANIMLARIM🤍🤍

HEMEN BÖLÜMÜMÜZE GEÇELİMM O ZAMANN❣️❣️❣️

 

……

 

 

Saat sabah sekize geliyordu. Ailesine haber vermeden gelmişti Uraz. Olsun bitsin bir an önce demişti kendi kendine. Şimdi de ailesine Delfin’den bahsetse dönüşte onunla gelmek, görmek isterlerdi. Fakat o buna hazır mıydı bilmiyordu.

 

Hem daha hiçbir şey de kesinleşmemişti. Gelip ne yapacaklardı ki? Merhaba biz senin ailen olabiliriz mi, diyeceklerdi. Çok saçma olurdu bu.

Mersin ile Mardin arası altı buçuk yedi saat falandı. Bu zamana kadar araba sürmüş, yaklaşık yirmi dört saattir de ayaktaydı. Fakat asker olduğu için uykusuzluğa alışkındı. O yüzden zorlanmıyordu şu anda.

 

Gündoğdu konağının önünde durunca derin bir nefes verdi. Kapıdaki adamlar da şaşırmıştı Uraz’ı burada gördüklerine. Kendini hazır hissedince kontağı kapatıp bağlı olan kemerini çözdü. Arabadan inince havasını soludu aylar sonra Mersin’in. Çok özlemişti.

 

Hem burayı hem de içeridekileri. Yeğeni Çiçek’i de çok özlemişti. En son doğum gününde görmüştü onu. Burnunda tütüyordu. Kapıdaki korumalara kafasıyla selam verip konağın dış kapısından içeriye girdi. Hiç değişmemişti konağın avlusu. Girişin hemen karşısında kocaman bir oturma gurubu vardı. Sol taraftaki merdiven konağın üst katına çıkıyordu.

 

Kocaman yemek masası vardı üst katın avlusunda da. Kışın etrafı kapanıyor kış bahçesine dönüşüyordu. Şu anda da kapalıydı. Gözünü bulunduğu yerde gezdirdi fakat kimseyi bulamamıştı. Bugün pazar olduğu için Çiçek gitmemiş oluyordu okula. Normalde şu anda kalkmış, bahçedeki çiçekleri suluyor olurdu.

 

Sağ taraftan bir kapı açılma sesi gelince oraya döndü. Hem esneyip hem de gözünü ovarak odasından çıkıyordu Çiçek. Uyuyakalmış olmalıydı. Uraz’ı girişte dikilirken gördü. Başta emin olamayıp birkaç kez kırptı gözünü fakat hayal değildi.

 

“AMCA!” diye bağırıp üzerine koşarak atladı Çiçek. Uraz ise sadece gülerek karşıladı bu atlayışı.

 

“Çok özlemişim be! Çiçeğim benim.” Çiçek tebessüm edip indi amcasının kucağından. On beş yaşında genç kızdı sonuçta. Eskisi gibi kucağında gezemezdi.

 

“Nereden çıktın sen ya? Bir ay sonra geleceksin sanıyordum. “ ciddileşti birden “Yoksa kötü bir şey mi oldu?” Hemen kafa salladı Uraz “Hayır, gayet de yolunda her şey. Sadece sizi özledim, seni özledim bücür!”

 

Çiçek kesikçe gülümseyip sımsıkı sarıldı amcasına. “Oğlum?” Annesinin seslenmesiyle üst kata baktı. Üzerinde sabahlık ile bakıyordu balkondan.

 

“Günaydın Nurdan sultan. Sabah namazından sonra uyumazsın sanıyordum.” Nurdan da torunu Çiçek gibi şaşırmıştı oğlunu görünce. Hemen içeriye gidip şirkete gitmek için hazırlanmakta olan kocasına söyledi Uraz’ın geldiğini.

 

“Vay vay vay! Kimleri görüyor bu gözler?” Savaş, eşi Seren ile kol kola girmiş arkalarında Göktuğ ile geliyordu.

 

Dibinde durunca Uraz sımsıkı sarıldı abisine “Günaydın Savaş beyciğim. Erkencisiniz. “ ensesine aldığı darbe ile iki büklüm olurken inledi.

 

“Gerizekalı kardeşim benim. Şirkete gidiyoruz ya. “

 

“Göktuğ, ne diye vurdun çocuğa şimdi? Canı acıdı!” Seren’in yarı kızgınlıkla söylediği şeyle omuz silkti Göktuğ.

 

“Aman bir şey olmaz buna. Zaten askeriyede mislini yaşıyordur. “ alaycıl bir ifadeyle baktı küçük abisine.

 

“Yalnız ben Yüzbaşıyım. Orada benden üst bir binbaşı bir de albay var sadece. Onun haricinde herkes benim emir komutamda. “

 

“Bak bak havalara bak! Süzül bir de. “ Çiçek hemen Uraz’ın koluna girdi “Havalanır da süzülür de amca! Koskoca Yüzbaşı olmak kolay mı?”

 

Kaşlarını çatarak baktı yeğenine Göktuğ. Uraz gelince satıyordu kendisini çünkü. Küçükken kim daha çok oynarsa ona giderdi. Şimdi de kim daha çok destek çıkarsa onun yanına gidiyordu.

 

Bir insan yedisinde neyse on beşinde de o oluyordu. “Şu kızına bir şey söyle abi. Gıdıklama manyağı yaparım yoksa. Çok gülmekten bayılır. “

 

Seren gözlerini pörtletip omuzuna vurdu Göktuğ’nun “Sakın kızıma dokunayım deme kayın. Külahları değişiriz. “

 

“Aman yemedik kızını!” Merdivenden gelen adım sesleriyle hepsinin bakışı oraya döndü.

 

Nurdan ve Fazıl tüm ihtişamıyla iniyordu merdivenden. Göktuğ hemen annesinin yanına gidip elini tuttu. Ardından kendi etrafında döndürdü.

 

“Validem! Bugün de ışıklar saçıyorsunuz!” Aslında Nurdan, kızı Tülin öldüğünden beri ışıklarını yitirmişti ama kalan üç evladı ve torunu için dik duruyordu.

 

“Yalaka!” Diyerek tepkisini belli etti Savaş. Daha sonra gidip babasının elini öptüler karı koca.

 

“Günaydın baba. Bugün şirkette çok iş yok. Dilersen sen kal bugün, biz Göktuğ ile halledelim. “ gülümseyip Savaş’ın omzuna vurdu üç kez “Yaşlandık diye işe gitmeyelim mi kerata? Ben de geleceğim. “

 

Savaş cevap veremeden Göktuğ girdi söze “Olur mu hiç pederim? Hala dipçik gibisin maşallah!” Koşarak oturma grubunun önüne gitti elini önce kulağına götürüp ardından ortadaki tahta sehpaya vurdu. Daha sonra eski yerine geldi yine koşarak.

 

“Nazar değmesin babama.” Hepsi güldü Göktuğ’nun bu hareketine.

 

“Serseri!”

 

Uraz da gelip babasının elini öptü. Babası, ablasını affetmediği için çok kızmıştı fakat ablasının çocuğunu bulmak için verdiği emekleri biliyordu. Bu onu affetmesini sağlamıştı.

 

“Hangi rüzgar attı seni buraya evlat? Annen deyince şaşırdım. Bir ay sonra iznin vardı. “ kafasını salladı Uraz “Albay iki gün izin verince geleyim dedim babam. Özledim hepinizi hem. “

 

Tebessüm edip eşi Nurdan’a döndü. Gözleri dolu bakıyordu oğluna. Ana yüreği gurbete dayanamıyordu. Bir gün kızı gibi şehitlik haberi gelecek diye yüreği ağzında geziyordu.

 

“Annem.” Gidip sımsıkı sarıldı annesine “Yavrum benim. Hoş geldin. “

 

“Hoş buldum. “

 

Mutfaktan elinde tepsi ile çıkan Petek teyzeyi gördü. O bile burnunda tütüyordu.

 

“Aaa Uraz oğlum. Ne güzel sürpriz! Hoş geldin!” Heyecanla konuştuktan sonra yüzü düştü “E haber edeydin de sevdiğin yemekleri yapaydım.”

 

Gülümseyip iki yana salladı başını “Ne gerek vardı haber vermeye Petek teyzem. Senin yemeklerinin hepsi çok güzel. Ben bunları da yerim. “

 

“E haydi o zaman sofraya buyrun. “

 

Gündoğdu ailesi Uraz’ın de sürpriz bir şekilde gelmesiyle çok mutlu bir kahvaltı geçirmişlerdi. Göktuğ’nun takılmalarına diğer aile üyeleri; hem kızıp hem de dayanamayıp gülerek karşılık veriyorlardı. Artık kahvaltılarının son demlerindelerdi.

 

“Siz normalde pazar günleri gitmiyordunuz şirkete. Bir sorun yok değil mi?” Kafa salladı Savaş “Sorun yok. Aksine işler güzel gidiyor. Bugün gitmemizin nedeni de çalışanlara yapılacak olan zam. Artık maaşlarını yükseltmemiz gereken çalışanlarımız var. Ciddi manada ter döküyorlar şirketimiz için. “

 

“Ter döküp sonra da yıkanmıyorlar ama!” Göktuğ’nun serzenişiyle uyarı içeren bir ifadeyle kaşlarını kaldırıp gözlerini büyüttü Savaş.

 

“Ne diyorsun Göktuğ adamlara? Çok ayıp!”

 

“Biliyoruz abi herhalde adamlara ayıp olduğunu. Şaka yaptırmıyorsun şurada iki dakika!” Şaka yaptığını anlayınca rahatlamıştı hepsi.

 

Bazen öyle bir konuşuyordu ki sonrasında şaka yaptığını dile getirmese kanlı bıçaklı olurdu insanlarla. Pamuk ipliğine bağlıydı resmen hayatı.

 

“Aman neyse düzelt şu huyunu artık sen de oğlum. İnsanlar yanlış anlamaya meyilli zaten. Bir de seninle uğraşmasınlar.” Göktuğ’yu uyardıktan sonra Uraz’a döndü Fazıl.

 

“Şimdi sana gelelim Yüzbaşım. Bir şey var sende. Neşelisin ama ara sıra düşüncelerin ele geçiriyor seni. Bize demek istediğin bir şey mi var?”

 

Babasının gözlem yeteneği çok iyiydi. O yüzden kolay kolay bir şey saklayamazdı babasından. Bağıra bağıra torununuzu buldum demek istiyordu fakat annesinin hayal kırıklığı yaşamasını istemiyordu. Eğer Delfin’in DNA’sı eşleşmeşmezse o zamanki yaşadığı üzüntü fazla olurdu.

 

O yüzden bu ihtimali yalnızca babasına ve abilerine anlatmaya karar vermişti. Onları özel alana çekmesi için de tek sebep şirket konuları olmalıydı. Yüzündeki gülümsemeyi büyüttü.

 

“Sürpriz olsun istedim fakat size bir haberim var. “ elini göğsüne koydu Nurdan.

 

“Hayrolsun oğlum. “ annesine döndü Uraz “Hayır validem hayır! Mardin’de bir adamla karşılaştım. Benim Gündoğdu şirketinin sahibinin oğlu olduğumu biliyormuş sanırım. Yanıma geldi iş için konuşmak istediğini söyledi. Çokta büyük bir meblağdan söz edince bizzat gelip kendim haber vermek istedim. “

 

Savaş ve Göktuğ birbirlerine baktılar, Uraz’ın sözlerinden sonra. Ardından babalarına bakıp tepkisini incelemeye başladılar.

 

“Tamam. Çalışma odasında konuşalım. “ dedi anında Fazıl. Çelişkide kalan şeyler vardı. Birincisi Uraz asla şirket işlerine karışmaz, müşteri olduğunda yalnızca babasına arayıp haber verirdi.

 

Çünkü zaten eğer güçlü bir müşteriyse oğullarıyla değil direkt kendisiyle görüşme yapmak isterdi. Bu yıllarca hiç şaşmaz bir gerçekti.

 

Üç kardeş kafalarını sallayıp ayaklandılar. Ardından alt katta olan çalışma odasına gittiler. Fazıl, Savaş ve Göktuğ esas olayı merak ediyorlardı. O yüzden beklenti ile bakmaya başladılar Uraz’da.

 

Fazıl her zamanki gibi koltuğuna; Savaş ve Göktuğ masasının önündeki karşılıklı tekli koltuklara; Uraz ise tam masanın karşısındaki deri, iki kişilik koltuğa oturmuştu. Derince bir nefes alıp verdi. Birazdan anlatacağı şeyler çok ağır bir haberdi.

 

Başta söylemeyecekti fakat babası onu iyi tanıdığı için bir şeyler sakladığını kolayca anlayacaktı. Anlamıştı da.

 

“Seni dinliyoruz dört numara. Anlat bakalım. “ Uraz kardeşler arasında dört numaraydı. Savaş bir, Tülin iki, Göktuğ üç ve Uraz dört…

 

“Şirketle ilgili bir mesele değil. Bunu buradaki herkes anlayabiliyor.” Savaş haklıydı. Babası nasıl oğlunu tanıyorsa abileri de kardeşlerini tanıyordu.

 

“Ablamın çocuğuyla ilgili…” Uraz’ın dediği şey hepsinin yerinde dikleşmesine sebep olmuştu.

 

“Bir şey mi buldun?” Kafa salladı yavaşça Uraz.

 

“Mardin’de. DNA testi yaptıracağım ama annemin ya da senin saç örneğin gerek baba. Sanırım bu sefer bulduk yeğenimi. “ Savaş ve Göktuğ bu habere çok sevinmişlerdi.

 

Tülin’in emanetini her yerde aramış, bulamamışlardı.Uraz’ın söylediği şey şimdiye kadar bekledikleri iyi haberlerden biriydi.

 

“Nasıl eminsin peki abiciğim? Nereden çıkarttın o olduğuna?”

 

“Annesi 2012 yılında teröristlerin bir saldırısı sonucu şehit oluyor. Ablam da o yılda şehit olmamış mıydı?”

 

“Oldu da oğlum bir yılda on iki ay var. O zamanlar çoktu saldırılar. Tam tarih, yer… Bunlar da önemli. “ kafa salladı Uraz.

 

“Biliyorum baba. Ama ben eminim. Bu sefer bulduk ablamın emanetini.” heyecanla öne atıldı Göktuğ “Peki cinsiyeti ne? Ne yapmış bu zamana kadar? Neden Mardin’de?”

 

Sıralı sorular güldürmüştü Uraz’ı. Çok bekletmeden yanıtladı abisini “Cinsiyeti kız. Adı Delfin. On sekiz yaşına kadar yetimhanede, daha sonrasında da Trabzon’da babaannesiyle kalmış. Mardin’de çünkü kendisi bir doktor. Hatta arttırıyorum beyin ve sinir cerrahı. “

 

Üçü de tebessümle dinliyordu Uraz’ı. Kız olduğunu duydukları andan beri içlerindeki his geçmiyordu. Küçükken Tülin hep kızı olacağını dile getirir dururdu. Hissetmişti vesselam.

 

“Neden yetimhanedeymiş. O babası denen herif neredeymiş? Kimmiş o adam öğrendin mi?” Kafa salladı Uraz.

 

“Babası hakkında bir bilgim pek yok. Ablamı aldatmış çok kez. Hatta iki abisi bir de kardeşi var. Fakat ablamdan değil onlar başka bir kadından. “

 

“Daha belli değil Delfin’in bir Gündoğdu olduğu. Hele bir DNA sonucu çıksın o zaman anlayacağız. O yüzden bilemeyiz ablamın aldatılıp aldatılmadığını. “ dedi Göktuğ.

 

“Peki fotoğrafı falan var mı Uraz?” Babasının çekingence sorduğu soruyla tebessüm etti. Yıllarca aradığı torununu bulmuş olma ihtimali bile içini sıcacık yapmıştı.

 

Ayağa kalkıp Delfin’in telefondaki fotoğrafını uzattı babasına. Savaş ve Göktuğ da babalarının arkasına geçmiş bakıyordu fotoğrafa. Fazıl anında ağlamaya başlamıştı. Delfin tam kızı Tülin’di çünkü. Uraz’a baktı gururla. O bulmuştu torununu.

 

“DNA’ya bile gerek yok bu aynı Tülin ya! Değil mi baba? Tıpkı Tülin.” Kafa salladı yavaşça Fazıl. Haklıydı Savaş. Fazıl hemen eliyle Savaş ve Göktuğ’ya açılmalarını söyledi. İkisi de anında geriye çıktılar.

 

Yan tarafındaki çekmeceden bir makas aldı. Ceketinin iç cebinden çıkarttığı mendilini masanın üzerine serip hiç düşünmeden saçından bir parça kesip içine koydu. Uraz yaptığı şeyi anlamış, hızlıca masaya yaklaşıp mendili toparlamış, cebine atmıştı bile.

 

“Ne zamana çıkar bu sonuçlar? Bir an önce torunumla tanışmak istiyorum çünkü.”

 

“Askeriyede Gökhan albaya söyleyeceğim. Aksi halde diğer timin haberi olur. Şimdilik kimse bilsin istemiyorum. Bir tek Gökhan albaya haber verirsem gizlilik içerisinde halledebilirim. “

 

Kaşlarını çattı Göktuğ “Diğer tim ne alaka ki?”

 

“İki abisi de o timde. Birisi yüzbaşı diğeri de savcı olarak geçici bir süreliğine geldi. Özgür diye bir teğmen var o da yetimhaneden tanıdığı.” Başta Safir’den bahsetse mi acaba diye düşündü. Daha sonra söylemeye karar verdi.

 

“Bir de erkek arkadaşı var. Siz de tanıyorsunuz hatta.” Savaş kaşları kalkık bir şekilde bilmişçesine konuştu “Orada bizim tanıdığımız tek kişi senin eski ahbabın Safir var. O mu yoksa?”

 

Kafasını salladı “Evet. O.” Dudaklarını birbirine bastırıp nefes verdi Savaş. Kardeşine çok haksızlık etse de iyi adamdı. O yüzden bir şey diyemiyordu.

 

“Hadi o zaman evlat! Geç olmadan gidip hallet şu işi. Hallet de ailemize yıllar sonra bahar gelsin. “ biraz durup işaret parmağını Uraz’a uzattı “Unutmadan… Şu yetimhane olayını da anlatacaksın. Canımı çok sıktı ona göre. “

 

“Anlaşıldı baba. İzninle. “ hemen odadan çıkıp koşar adım üst kata gitti. Annesi, yengesi ve yeğeni oturma grubunda oturmuş kahve içiyorlardı. Yanlarına gitti hemen.

 

Sırayla annesi ve yeğenine sarılıp yengesinin de elini öptü. Yengesiyle arasındaki yaş farkı çok yoktu fakat saygısından öpüyordu elini.

 

“Ya kayın bak öpme diyorum elimi. Kendimi yaşlı hissediyorum. “ omuz silkti Uraz.

 

“Ben öyle yapmak istiyorum yenge karışma sen. Ayrıca yaşlı da değilsin aramızda on yaş var zaten. “ bir şey demeyip gülmekle yetindi Seren.

 

“Gidecek misin hemen amca?” Gidip kafasını öptü Çiçek’in “Askerim ben çiçeğim. Emir geldi mi gitmek zorunda kalırım. Hem yine geleceğim merak etme olur mu?” Kafa salladı üzgünce Çiçek. Amcası söz verdiyse tutardı, o yüzden üstelemedi.

 

“Oğlum kaç saat araba kullandın. Biraz dinlenseydin de öyle gitseydin geri. Uykusuzsun. “ gülümsedi annesine.

 

“Alışkınım ben anneciğim merak etme. Görevlerde mışıl mışıl uyuyor muyuz sanıyorsun sen?” Dudak büktü Nurdan “Ne bileyim oğlum. Ana yüreği işte yorulmanı istemiyorum. “ uzanıp annesinin başını öptü.

 

“Haydi Allah’a ısmarladık. Dikkat edin kendinize. “

 

“Sen de oğlum!”

 

Hızlıca arabasına bindi. Saatine baktı. Delfin çoktan uyanmış olmalıydı. Hemen aradı. Birkaç çalışta açıldı telefonu Delfin’in.

 

“Efendim kuyruk korumam!” Neşeli bir şekilde açtığı telefon ile gülümsedi Uraz. Hastanedeydi. Arkadan sesler geliyordu. Nöbetçiydi muhtemelen.Yanında kim gitti acaba, diye düşündü bir an. Daha sonra illaki birini vermiştir Gölhan albay, diyerek kafasından attı bu düşüncesini.

 

“Yalnız kuyruk falan ayıp oluyor doktor hanım! Alınıyorum yavaş yavaş. “

 

“Hi! Kim alıyor seni Uraz. Söyle hemen kurtarmaya gelelim.” Göz devirdi bu esprisine “Üşüdüm şu anda sayende Delfin. Sağ ol. “

 

“Ne demek canım estağfurullah.” Bir şey demeyeceğini anlayınca söze girdi “Kusura bakma, sana haber vermeden çıktım. “ birkaç kez cıkladığını duydu Delfin’in.

 

“Duymamış olayım böyle söz. Annen hastalanmış, bir de bana haber vermekle mi uğraşacaktın? “ iki saniye durup devam etti “Hem annen nasıl? Kötü değildir inşallah?”

 

Görmediğini bile bile kafa salladı iki yana “Değil kötü. Hatta iyi olduğu için geliyorum yoldayım. “

 

“Totalde iki saat görüp gelmek için mi gittin onca yolu Uraz? Kalsaydın ailenle iki gün. “

 

“Cık. Zaten izin günüm yaklaşıyor. Şu anda seni korumak gibi bir görevim var biliyorsun. “ bıkkınlık barındıran ses tonuyla cevap verdi Delfin “ Maalesef öyle bir görevin var evet!”

 

“Memnun değiliz galiba benden biraz?”

 

“Evet.” Biraz durup telaşla devam etti “Yani senden değil de koruma işi bana göre değil be Uraz!” Anlıyordu Delfin’i fakat tüm bunlar onların iyiliği içindi.

 

Arkadan gelen anons sesiyle konuştu Delfin “Beni çağırıyorlar. Gitmem lazım en sevdiğim korumam. Haydi görüşürüz!”

 

Güldü bu haline “Tamam gör-“ cümlesini tamamlamadan kapatmıştı Delfin telefonu. Kahkaha attı bu haline.

 

“Kesinlikle Göktuğ abim!” Dedi hala yüzünde olan gülümsemeyle.

 

Delfin’i çok sevmişti ve eğer gerçekten yeğeni de çıkarsa tadından yenmezdi. Bir müzik açtı söyleye söyleye tuttu Mardin’in yolunu.

……

 

29.BÖLÜM SONUUU!!!

YEPYENİ KARAKTERLER GELDİ EFENDİMMM🤭🤭

EN ÇOK HANGİ KARAKTERİ SEVDİNİZ?

URAZ’IN YEĞENİNE OLAN YAKLAŞIMI?

SİZCE DE ÇOK SICAK BİR AİLE DEĞİLLER Mİİİ?

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZZZ SİZİ SEVİYORUMM❣️❣️❣️

OY VERMEYİ UNUTMAYINN🥹🥺

 

Bölüm : 01.03.2025 15:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...