3. Bölüm

3. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

Nenemin evini görünce heyecanlanmış hemen toparlanmıştım. Yanımda oturan Safir de anlamış olacak ki o da toparlanmıştı.
“Anlaşılan bir an önce dışarı çıkmak isteyen birisi var.” Beni bu denli okumamalıydı.

“Evet, nenemi gerçekten çok özledim. Burnumda tütüyor. “

 

“Seni anlıyorum, insanın nenesinin olması güzel bir şey. “ kafamı gülümseyerek salladım. Araba durunca hemen ayaklandım. Tabi o da mecbur kalktı.

Herkesten önce indim ve koşmaya başladım. Şansıma nenem dışarıda çiçeklerini suluyordu.

“NENEEEM!” ona seslenmemle bana döndü. Beni görmesi ile elindeki hortumu bırakması bir oldu. Gözlerinin dolduğunu bile görebiliyordum.

“Delim!” O da bana doğru yürümeye başlayınca ortada buluştuk. Ona sıkı sıkı sarılıp kokusunu içime çektim.

 

O; benim ölen annem, beni terk eden babam, şu hayatta olmayan kardeşimdi.

“Seni çok özledim pamuğum. Burnumda tüttün.” Bir eliyle belime sarılıp diğer eliyle de saçlarımı okşuyordu. Burnunu boynuma gömüp kokumu içime çektiğini hissettim. Bu hissi bile özlemişim. “Delim, hoş celdun güzel kizum. Çok şaşirdum seni görunce. Hangi ruzgar attu seni ha buraya?” Bense hala sarılmakla meşguldüm oysaki.

 

Beni uzaklaştırınca cevap beklediğini anladım.

“İçeriye geçelim nene, anlatacağım. Bak sana kimleri getirdim. “ arkama bakınca önce kaşlarını çattı daha sonra da tebessümle ilerledi.

“Meliha neneeem! Biz geldik! Nasılsın?” Açelya ve Özgür de hemen gelip nenemin elini öpüp sarıldılar.

 

 

“Ula boh yiyenun uşaklari ne diye haber vermaysinuz?” Yine geldi heyheyleri.

“Sürpriz yapalım dedik pamuğum. Hadi geçelim içeriye, diğerleri de gelsinler. “ biz içeriye geçince arkada kalan Hançer üyeleri de yavaş yavaş kapıdan görünmeye başladılar.

İlk önce Aylin göründü. Daha sonra Aykan, Atilla, Barlas, Kuzey ve son olarak Safir girdi eve. Hepsi evi görünce şaşkınlık içerisine girmişti.Evin içini iki sene önce nenemle yeniden düzenlemiştik. İki odası olan bahçeli bir ev olduğu için pek yer olmuyordu evde.

 

Ben de ortayı boş bırakacak şekilde duvarların önüne tamamen sedir koydurmuş üstlerine de tahtadan raflar yaptırmıştım. Odaya girince tam karşıda görünen duvarı da nenemin annesinin kendi elleriyle yaptığı duvar halısı süslüyordu. Biz de tam onun altındaki sedire kurulmuştuk. Nenemin yanına Açelya, benim yanıma da Özgür oturmuştu.

 

“Eee nene bak bu arkadaşlar da Mardin’de görev yapıyorlar. “ kafasını aşağı yukarı sallayıp hepsini teker teker incelemeye başladı.

“Askerdür değil mi hepsu? “ nereden anladı diye sormayın, anlardı.

“Evet neneciğim. Bak şu köşede oturan Aylin, timin tek kadın askeri. Aynı zamanda keskin nişancı. Seversin. “ bu noktada dudağının kenarını ve tek kaşını havaya kaldırıp kafasını salladı. Bu, severim demekti onun dilinde.

 

Anlatmaya devam ettim. “Onun yanındaki Aykan, timin ikinci komutanı; ortadaki Atilla en baştaki de Barlas. “ daha sonra sol tarafıma döndüm.

“Açi’nin yanında oturan Kuzey.” Bu noktada sesimi kısarak kulağına eğildim “Açi ve Kuzey yavukludur pamuğum. “ hemen parlayacağını bildiğimden atak yaptım “Onları böyle yan yana görürsen sorun etme diye dedim bu bilgiyi haberin olsun. “

Açelya ne dediğimi anlamış olacak ki dudaklarıyla ‘Seni öldüreceğim!’ dedi.

 

“ Son olarak da …” Tam Safir’e dönmüştüm ki o ayağa kalkıp nenemin önüne geldi ve elini öptü.

“Ben de Safir. Bu gördüğünüz timin komutanıyım. Aynı zamanda da Kuzey’in abisiyim. Memnun oldum, efendim. “ nenem de bir hayli şok olmuş hatta etkilenmişti.

Sen etkilenmedin mi sanki Delfin, dedi soldaki melek.

 

Evet. Kabul edelim etkilendim. Bekliyordum böyle yapmasını ama aynı zaman da ihtimal vermemiştim. Neneme döndüm, bu sefer o benim kulağıma eğilmişti.

“He ben bu uşağı çok sevdum. Çok efendi çocukmuş maşallah..” bunu demesiyle Safir’e dönüp üç defa tükürmesiyle elimi alnıma atıp başımı eğdim. Bir gün bu kadın yüzünden yerin dibine girecektim.

 

“Sefir’du değul mi senin adın uşağum?” Sefir mi he babaanne? Garibim ne yapsın melül melül cevap verdi.

“Sefir değil efendim, Safir. “ Nenem hala anlamıyordu ama. “E tamam işte uşağum Sefir.” Kendimi keseceğim artık cidden. En sonunda dayanamadım ve olaya ben el attım. “YAHU BABANNE SEFİR DEĞİL SAFİR. ELÇİ OLAN DEĞİL TAŞ OLAN TAŞ.” Sonunda rahatlamıştım.

 

“Hee tamam tamam anladum. Kusura kalmayasun uşağum benim isumlerle pek ilgim yoktur. “ tebessüm ederek başını salladı aşağı yukarı.

Konuyu değiştirmek için hazırlanıyordum ki Özgür el attı bu duruma “Eee nene yemeğin yok mu bize? Yoldan geldik o kadar. “

“Boşan da semerini ye. “ dedi Barlas.

“Ne var ya yoldan geldik şurada! Hem ben buraya gelmişken nenemin yemeklerini yemeden mi gideceğim?” Diye kendini savundu Özgür.

Bu noktada Özgür’ün ensesine şaplak attım. “Lan gerizekalı. Zaten on beş gün buradayız ya, gören de geldik hemen gideceğiz sanacak. “ Özgür attığım şaplak sonucunda iki büklüm olmuştu. Ayıptır söylemesi elim ağırdır. Aslında beni askeriyeye çağırdılar da işte dedim ben doktor olacağım.

 

Oha bu kızın yalanlarını yazmaya yetişemiyorum, dedi soldaki melek.

Ben de işte bu yaz nereye gitsem diye düşünüyorum komşum, diye ekledi sağdaki melek.
ABARTIN YANİ.

 

“Şimdu deyin hele bakam, siz birden bire ne diye geldinuz. Delfun seni ben iki gun once aradiğumda hiç boşluğunun olmadiğinu dediydin. “ şimdi boku yedik arkadaşlar.

O an gözümü Safir’e diktim ve gözlerimle yalvardım ‘Ne olur bir şey yap!’

Anlamış olacak ki boğazını temizledi ve söze girdi.

 

“Efendim, şöyle izah edeyim ben size. Normalde hiçbirimizin boşluğu yoktu. Ama iki gün önceki olaydan sonra olmak zorunda oldu diyelim. “ Nenem tek kaşını kaldırıp bana döndü. Bismillah diyip anlatmaya başladım.

“Nenem şimdi şöyle oldu. Biz hani her görev dönüşü toplanıyorduk ya…” dik dik bakmaya devam edince sözlerimi sürdürdüm “İşte o gün bu gerizekalılar ,Safir hariç tabi, çok içtiler. Aynı zamanda mekanda bizden başka bir grup daha olunca onlar da sarhoş olunca olanlar oldu.” Kesecek vallahi yaaa.

 

“Ne oldi?” Sesi çok tehditkar çıkmıştı.

“Kavga çıktı ve bizi gözaltına aldılar efendim. Sonra da on beş gün uzaklaştırma verdiler hepimize. “ Aykan söze girince ona ters ters baktım. Ona idolüm diyen dilime eşşekler sıçsın. Teşekkürler.

“Ne oldi ne oldi?” Allah geliyor. Sabahtır konuşmayan Kuzey harika bir yerde konuştu! “Efendim işte dedi ya Aykan abi uzaklaştır-“

“ULA SİZ BENLEN MAYTAP MU GEÇEYSİNIZ. NE FIŞKI YEMİŞSİNİZ OLE. UY NENEM YARABBİ. ALLAHUM SABUR İHSAN EYLE BANA!” herkes hep bir ağızdan ‘AMİN!’ Diyince işler kızıştı tabi nenem bana döndü.

 

“Ne diye haber vermeysun kizum beki? “ bu tepkisini anlayamamıştım. Kaçtır bunu dile getiriyordu. “Nene hep evdesin. Bir de sürpriz yapalım dedik. Biraz kötü zamanlaması oldu ama-“

Kapı çalınca birden dikkat dağıldı tabi.

“Ben bakarım!” Diyip kapıyı açmaya gittim.

Kapıda bir kadın iki de benden muhtemel büyük iki erkek duruyordu. “Buyurun?”

“Merhabalar canım. “ diyip hızlıca ne olduğu sormama bile izin vermeden içeriye daldılar. Ben de arkalarından girdim tabi ki.

“Misafirlerin varmış. “ Nenemin gerildiğini tam buradan bile hissedebiliyordum.

“E o zaman hepsini bekliyoruz düğüne. “ bu kadından nedense hiç haz almamıştım.

“Siz tam olarak kim oluyorsunuz? Yani kimlerdensiniz? Çıkaramadım da.” Yüzünde samimiyetten uzak bir gülümseme ile bana döndü “Ah tanıtayım kendimi! Ben Ayla, Sütçü Ayhan’ın kızıyım. “ bir yerden ısırıyordu zihnimi bu isim.

 

İki köy aşağıda çiftliği olan adamdı Sütçü Ayhan. Altı ay önce tek kızının eşi ,damadını , kaybetmişti. Demek ki kızı hemen ölen eşini unutup yeni birini bulmuştu.

“Bu yakışıklılar da oğullarım, Ulu ve Kaya. “

“Neyse daha çok gezeceğimiz yer var. Malum düğüne iki gün kaldı. Sen de yabancı değilsin. İlk sana geldik bu yüzden anne. “

“Anne mi? “ hiç halamın olmadığını bilen Açelya, Özgür ve pek ala ben aynı tepkiyi vermiştik.

“A ben kendimi eksik tanıttım. Çok pardon çocuklar. Ben Ayla, Meliha hanımın geliniyim. Yeni gelini.”

 

Başımdan aşağı soğuk sular inmişti. “Ayla!” Nenemin uyarı ses tonu ile seslenmesiyle ona döndü. “Ay ne oldu anne, yanlış bir şey demedim. Senin gelinin değil miyim aşk olsun!?”

“Babanne, ne diyor bu kadın? Benim başka amcam var da ben mi bilmiyorum?” Bu noktada Ayla denilen kadın kahkaha atmaya başladı.

“Ayyy ilahi! Benim Tekinim tek çocuk. Yıllar önce olan tek kardeşi de hakkın rahmetine kavuştu. Maalesef. “ duyduğum tek bir söz ile ayaklarım titremişti. Tekinim dedi kadın babama.

 

Sendeleyince, ilk yanıma Safir koşmuştu. Hemen bana en yakın sedire oturtturdu. “Tekinim derken. Bu kadın babama nasıl böyle hitap eder babanne?!”

“Delim!” Babannem eziliyordu resmen konuşurken.

“Bi dakika bi dakika. Sen Delfin misin? Ne kadar da değişmişsin. Tanıyamadım kusura bakma. “ teker teker üçüne de göz gezdirdim.

Ulu ve Kaya annelerinin aksine bana çok sıcak bakıyorlardı. Bir o kadar da ben onlara öldürecek gibi. “Neyse dediğim gibi düğünümüze bekleriz hepinizi. Delfinciğim sen onur konuğumuzsun mutlaka gel. Hadi bize müsade.”

 

Herkes sus pus olmuştu bu sözlerinden sonra. Benim babam evleniyor muydu? Üçü de evden çıkınca baş başa kalmıştık. Gözümü yerden yavaşça kaldırıp babaanneme baktım. “Babaanne! Bir şey demeyecek misin?”

“Ne diyeyum Delim. Bir gun geldu baban, ben evleneceğum dedi. Hiçbir şey diyemedum.” Gözleri dolmaya başlamıştı. Ama ben de sinirlenmiştim.

“Nene çok basit bir şey soracağım. Bu yüzden mi haber vermedim diye beni darlıyorsun? “ gözlerini kocaman açıp gözlerime dikti. Anlamıştım. Bu yüzden olduğunu anlamıştım.

 

 

“Sağol be pamuğum. Babamın evleneceğini gelmeseydim öğrenmeyecekmişim. Bir sen vardın beni yaralamayan, sen. Canın sağ olsun!” Son sözümü söyleyip koşarak dışarı çıktım.

Arkamdan Safir’in ‘Ben giderim siz burada durun.’ demesini kesik kesik duymuştum. Çarşıya inip kafa dağıtmam lazımdı. O yüzden koşuyordum. Daha çabuk varırım ümidiyle. “Delfin!” Safir sesleniyordu ama benim de durasım yoktu. Bana yaklaştığını duyabiliyordum. Açıkçası şaşırmamıştım ne de olsa bir bordo bereliydi.

 

Çokta zaman geçmeden kolumdan yakalayıp beni kendine çekti. Kafam göğsüne çarpmıştı. Acımıştı da. Elimle kafamı tutunca acıdığını anlamış olacak ki baş parmağıyla ovalamaya başladı.

“Özür dilerim. Çok sert çektim. Nereye gidiyorsun Delfin koşa koşa? “ Derince bir of çektikten sonra cevap verdim. Bu noktada gözüne bakmaya çalıştım ama beyfendi kaç santimse göz temesı kurmak zulümdü.

“Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı o yüzden çarşıya inmeliyim. Koşuyorum evet, sen sormadan cevaplayayım, çünkü bir an önce oradan uzaklaşmalıydım. “ anladım dercesine kafasını salladı.

 

“Geçti mi?” İlk defa onu böyle melül melül bakarken görüyordum. Çok komik görünüyordu. Ama gülemezdim, sinirliydim.

“Geçti şimdi izin verirsen biraz çarşıya gidip dolaşacağım. “ kafasını iki, yana salladı “Cık izin vermiyorum. Beraber gezelim hem ben de bunalmıştım orada iyi olur.”

“Emin misin bak? Sonra bana ana bacı sövme ayağıma kara sular indi diye.” Kesik bir kahkaha attı “Ben bordo bereliyim. Yorulmam sen merak etme.” Sen bilirsin der gibi tek omzumu kaldırıp indirdim. Pişman olacaktı.

 

🗡️🩺🗡️

 

O sohbetimizin üzerinden iki saat geçmişti. Şansımıza yoldan geçen bir taksiyi durdurmuş çarşıya inmiştik.

 

Daha sonrasında ne mi oldu ? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

 

“Allahım ne günahım vardı da şu anda bunu yaşıyorum? “ Safir’in serzenişine karşılık kıkırdadım. Haklıydı ama onu uyarmıştım. Kendi kaşınmıştı. Bir yandan ıslık çalıyordum hafif hafif bir yandan da kıyafet reyonlarının arasında geziyordum.

“Ya Delfin anlıyorum böyle atıyorsun stresini ama insanım ya ben de. Ayrıca niye hiçbir şey almadan geziyorsun ki? Hayır, bari bir şey al o zaman bu kadar söylenmem yemin ederim. “

   

 

Derince nefes alarak arkamı döndüm. Hemen dibimde olduğu için burnum göğsüne çarpacakken o, bu ani hareketimle geriye çekildi. “Ben seni uyardım Yüzbaşım. Sen kendin geldin benimle. Hem hani sen yorulmazdın. Noldu? Bakıyorum da söyleniyorsun. “ yüzümdeki sırıtışa baktı birkaç saniye ardından gözüme bakıp konuşmaya başladı.

 

“Ben yorulmadım Delfin lafı çarpıtma. Sadece o kadar mağaza gezip bir şey almamana bu kadar lafım. Bi dakika ya! Sen sırf bana inat olsun diye mi yapıyorsun bunu?”

Dudağımı ısırıp kafamı sallayarak güldüm “Ne diyon Safir? Ben niye sana inat olsun diye böyle delirmiş gibi gezeyim? Yaklaşık iki saat önce ne yaşadığımın farkındasın değil mi? Babamın evleneceği öğrendim ben. Hem de kimden? Evleneceği kadından. O yüzden bu sinirimi atmam lazımdı anlıyor musun?”

 

Derince bir nefes verip bana bir adım attı. Ardından iki elini de omuzuma koydu. Kafasını da yüzümle aynı hizaya getirdi. Malum adam sırık olunca.

“Anlıyorum Delfin. Acını da sinirini de tahmin edebiliyorum. Ama bu ne sana bir şey kazandıracak ne de onlara bir şey kaybettirecek. Sen sadece kendine ve sana değer veren sevdiklerine zarar veriyorsun. “

 

Haklıydı. Ne onlar üzülüyordu benim için ne de bir başkası. Kafamı salladım. “Tamam haklısın, en iyisi gidelim eve geri hem babaannemden almam gereken bir hesap var. “

 

Hava kararmaya yüz tutmuştu saat altıydı ama Trabzon doğuda olduğu için güneş erken doğup erken batıyordu. Ama canım memleketimin her hali ayrı güzeldi.

 

“Gerçekten buranın havası bile ayrı güzel. Küçükken annem de hayattayken gelirdik. O zamanları düşününce çok mutluymuşuz diyorum hep. Gerçi babam kursağımızda bırakırdı bir şekilde ama. Annem yanımda olunca her sıkıntı giderdi. “ Safir’e dönünce onun zaten beni dinlediğini gördüm.

”18 yaşıma kadar yetimhanede kaldığım için babaannemi de neredeyse hiç görmüyordum. Ben de kendi kendime bir karar verdim. Üniversiteyi Trabzon’da okuyacaktım. Yaptım da. Geldim buraya hem okudum hem de babaannemle vakit geçirdim. O sekiz yıl, o kadar güzeldi ki anlatamam. Buruk ama güzel. “ sona doğru sesim kısılmıştı ama duyduğuna emindim.

 

Eliyle çenemi tutup yere eğilen başımı kaldırdı ve benimle göz taması kurdu.

“Sen gördüğüm en güçlü kızlardan birisin Delfin eminim annen seninle gurur duyuyordur. “ bu sözüyle gözüm dolmuştu ama ağlamayacaktım. Tebessüm ettim o da benimle birlikte tabi.

 

Tam bir şey diyecektim ki yükselen iki el silah sesiyle ikimiz de aynı anda o tarafa döndük. Safir’e baktığımda kaşlarını çatmış eski sert haline dönmüştü. Bi eli de tabancasındaydı.

“Bi bakayım. Sen burada bekle. “ diyip sesin geldiği yere doğru yürüdü. Ama ben ne yaptım? Doğru bildiniz, peşinden koşarak ona yetiştim.

Sorgular gibi baktı ben de tek kaşımı kaldırıp ‘Ne?’ Der gibi salladım.
“Sabır!” diyerek kafasını eğdi.

 

Kalabalığın oraya geldiğimizde yıllardır yüzünü görmediğim ama asla da unutamadığım o simayı gördüm. “Baba?” Dediğim şeyle Safir’in bana döndüğünü hissettim ama hiçbir şey yapamadım.

 

Yanında evleneceği kadın, onun bi yanında Ulu diğer yanında Kaya vardı. Karşılarında da muhtemelen silahı ateşleyen 17-18 yaşlarında erkek bir çocuk vardı.

“ASLA OLMAZ ASLA ANLIYOR MUSUN BENİ ANNE? ÖLÜRÜM DE O ADAMLA EVLENMENE İZİN VERMEM!” bu çocuk, o kadının diğer oğluydu anladığım kadarıyla.

 

Ama şaşırmıştım açıkçası. Çocuğun tepkisi de yeni öğrendiğini gösteriyordu evleneceklerini. “YA BENİM BABAM ÖLELİ ALTI AY OLUYOR ALTI. NE ÇABUK UNUTTUN BABAMI?!” onun bu sözlerine karşılık Kaya cevap verdi “Aslanım bilmediğin şeyler var abicim bak bırak elindeki silahı bir kaza çıkacak şimdi.” Çocuğun aksine o sakindi.

 

Acı bir şekilde güldü çocuk “Amacım o zaten abi. Kaza çıkması. Ya bu adamla annemin evleneceğini niye düğünlerine bir hafta kala öğreniyorum?” Babam olacak adamın sesi hiç çıkmıyordu suçluluğunu kabul ediyordu vesselam.

Bu noktada babama döndü “Ya sen, sana ne demeli? Senin de eşin vefat etmiş. Hadi benim annem sevmedi babamı diyelim. Sen nasıl eşini unutup annemle evleneceksin?” Bu seferki acı gülüş benim dudaklarıma yayıldı.

 

“Ben onu asla sevmedim ki oğlum. Onunla istemeyerek evlendim ben. Ben bu hayatta sadece annene aşık oldum. “ duyduklarımla sendeledim.

Koluma sarılan iki el olmasaydı yere düşecektim. Annemi asla sevmemiş asla. Peki ben benim ne suçum vardı?

“O kadına da kızına na yazık o zaman ne diyeyim?” Bence de kardeşim yazık bize.

 

“Madem siz ikiniz birbirinize aşıksınız o zaman benim aranıza girmemem en iyisi olur.” Yavaş yavaş silahını indirirken herkes derin bir nefes aldı “Benim aradan çekilmem gerekiyor madem. “ der demez indirdiği silahı kafasına dayayınca babam o kadın ve iki abisi aynı anda bağırdılar.

“ADAR!” ben de kendimi daha fazla tutamayıp ona doğru koştum. Ne kadar o kadının çocuğu olsa da o da benim gibi yaralıydı. Üstelik çok küçüktü. İki kendini bilmez insan için hem bu dünyayı hem de öbür dünyasını hiç etmesine izin veremezdim.

Safir de arkamdan bağırarak benim peşimden geldi. Onlara yaklaşınca hepsinin gözü benim üzerime gelmişti. Babamın yüzündeki şaşkınlıkta cabası tabi.

 

“Yapma! Yalvarırım hayatını mahvetme.” sözlerimle Adar bana döndü ben de devam ettim. Her zamanki taktiği uygulayacaktım. Kafasını dağıtma.

 

”Ben Delfin, doktorum biliyor musun? Senin adın ne ?” Çocuk şaşırmıştı belliydi. Bu ne deli deli gelip bana kendini tanıtıyor diye düşünüyordu belliki. Amacım da oydu zaten şaşırması için yapmıştım.

“Adar benim adım. “ tebessüm ettim.

“Memnun oldum Adar. Konuşmalarınıza kulak misafiri oldum. Birkaç şey diyeceğim sana. Sonra bunu yapıp yapmamak sana kalmış. “ kaşımı kaldırıp silahı gösterdim. Gözlerime dikkatle bakıyordu. O da bunu yapmak istemiyordu. Anlamıştım.

 

“Seni şu anda o kadar iyi anlıyorum ki Adar. Emin ol ben de yıllar önce senin gibi yapmak istemiştim. Nenemin tüfeğiyle kendimi vurmak, bu acıdan kurtulmak istemiştim.” Yavaş yavaş gözlerim doluyordu.

“Kızım!” Babamın seslenmesiyle onu tınlamadan konuşmama devam ettim ama Adar’ın sorusuyla kesildi konuşmam “Neden?”

 

“Babam annem vefat ettikten sonra beni yetimhaneye bırakmıştı. Ben de nenemin yanına geldiğim ilk fırsatta kendimi öldürmek istedim. Ama nedeni bu değildi. Beni babamın sevmediğini düşündüm. “ bu noktada babama döndüm “ Ama maalesef düşüncem gerçekmiş. Ne annemi ne de beni sevmemiş.“

 

Adar’a döndüğümde yüzündeki şaşkınlık artmıştı “Bu adam senin baban mı?” Kafamı salladım “Evet bu adam, beni sevmemiş olan babam. “ Safir’in mırıldanışı doldu kulağıma. Muhtemelen küretmişti.

“Neyse ben devam edeyim. Sonra dedim ki kendi kendime beni sevmeyen var ama beni canından çok sevenler de var. Babannem ve iki yakın arkadaşım. Arkadaş dediğime bakma onlar kardeşim gibidir. Sonra onlar aklıma geldi onlarla geçirdiğim güzel anılar aklıma geldi. Dedim ki kendi kendime ‘Delfin ,mutlu olması gereken kişi sensin sen bunu yaparsan kim mutlu olacak? Sadece o. ‘ işte ondan sonra vazgeçtim. Okudum, doktor oldum, atandım. Yepyeni ve birbirinden güzel bir sürü kardeşim oldu. Şimdi sen söyle değer mi onlar için gençliğini, hayallerini yakmaya? Arkamda duran iki abinin canını acıtmaya değer mi? Bırak onlar ne istiyorlarsa yapsın. Sen senin isteklerine odaklan. Onlarla aynı yerde olmak mı istemiyorsun? Git başka şehirde üniversiteni kazan ve hayallerini yaşa. Emin ol en çok sen hak ediyorsun. Hadi ver şimdi elindeki silahı bana, yok etme geleceğini.”

 

Beklentiyle elimi ona uzatıp gözlerine baktım. Hemen arka çaprazına Safir geçmişti her ihtimale karşı. Adar neyseki elindekini sakince bana uzattı ben ise arkasındaki Safir’e. Silahın elimden ayrılmasıyla birinin bana sarılması bir olmuştu. Bu sarılan Adar’dı. Koskocaman çocuk hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

 

Ben de ağlamak istiyordum ama arkamdaki o adamın mutlu olmaması için dayanacaktım. Gözlerimi havaya kaldırıp dolmalarını engellemeye çalıştım.

“Teşekkür ederim. Teşekkür ederim Delfin abla. Gözümü açtın hayatımı kurtardın.” Kollarımı daha çok sarıp sırtını sıvazladım.

“Rica ederim canım benim. Asıl ben sana teşekkür ederim, senin sayende kafamdaki soruların cevaplarını öğrendim. “

“Abicim?” Ulu’nun seslenmesiyle ayrıldık. Ben de arkamı döndüm. Ulu ile Adar sarılınca istemsizce hüzünlenmiştim. İnsanın abisinin olması nasıl bir şeydi bilemiyordum.

 

Onlar sarılırken ben de Safir’in yanına doğru giderken birinin kolumu tutmasıyla durdum. Beni durduran babamdı. Yüzünde hiçbir pişmanlık yoktu. Tam tersine alaycı bir tavır sergiliyordu.

“Şimdi ne böbürlenirsin sen Adar’ın hayatını kurtardın diye.” Sorgularcasına kafamı eğdim.

 

“Buraya geldiğini ben Ayla’dan mı öğrenecektim? İnsan bir babama uğrayayım elini öpeyim demez mi? Yazık.” Kahkaha attım bu sözlerine.

“Baba mı? Ne babasından bahsediyorsun sen be? Sen bana babalık mı yaptın da ben senin elini öpmeye geleceğim. Gerçi hoş! Sen gelmememe de pek içerlememiş görünüyorsun. Ayrıca madem sen kimse aracılığıyla bir şey öğrenmek istemiyorsun o zaman BEN NİYE EVLENECEĞİNİ BU KADINDAN ÖĞRENİYORUM? HA BABA!” bu noktada artık patlamıştım o ise çok korkunç bir şekilde sakindi.

“Birincisi ona bu kadın değil anne diyeceksin. İkincisi böyle saçma davranacağını bildiğim için düğünümüzü rezil edersin diye haber vermedim sana.”

 

İnanamıyorum ya gerçekten bunu bana söylediğine inanamıyorum. Gözü hemen yanımda duran Safir’e takıldı sonra gülerek kafasını salladı.

“Gerçi çağırsam da sen erkekleri bırakıp gelemezdin ya neyse. Senin adına utanıyorum Delfin “

Saldıralım, dedi soldaki melek.
Nasıl saldırabilirdim ki?

“Ne demeye çalışıyorsun sen ya? Ne erkeğinden bahsediyorsun? Etrafımda gördüğün herkes benim arkadaşım.”

 

“Ya ya tabi kesin arkadaşındır? Nasıl arkadaşın, tek gecelik falan mı?” Bu noktada artık Safir devreye girdi “Beyfendi sabahtan beri babasısınız diye bir şey demiyorum ama bu yaptığınız çok ağır bir itham. Delfin görev yaptığı yerde namusuyla çalışan bir doktor ona böyle konuşamazsınız.”

Ben dediklerinin şokundayken baba demeye artık utandığım adam devam ediyordu konuşmaya Ayla hanım da artık müdahale ediyordu yavaştan “Hayatım daha fazla abartmasanız mı artık? Herkes bize bakıyor.”

 

“Yok Ayla yok! Madem Delfin hanım döktü içini sıra bende.” Bana döndü yeniden. O sırada Kaya da gelmişti yanımıza. İlginç bir şekilde Ulu da Kaya da çok sıcak bakıyorlardı bana.

“Sen de o anan gibisin her gün işe gidiyorum diye çıkar hep başka erkeklere gidermiş. Aynısınız ikiniz de. Orospu olup çıktınız başıma.”

 

Bu dediğiyle kafamın dönmesi ve Safir’e yaslanmam bir oldu “Delfin!” Safir de Kaya da aynı anda seslenmişlerdi. Kaya sonra o adama döndü. Artık ‘baba’ kelimesi çıkmıyordu ağzımdan.

“Baba sen nasıl böyle şeyler dersin herkesin içinde? Annesini bilemem ölmüş gitmiş-“

“Şehit oldu benim annem! Ölmedi, şehit…” Artık ağlıyordum. Kafasını salladı “Tamam şehit olmuş. Ama biz araştırdık ya Delfin’i nerede ne yapıyor diye. Ben eminim bu beyfendinin dediği şekilde mesleğini icra ettiğine. “ Kaya’nın beni niye araştırmış olduğu veya niye bana bu kadar iyi davrandığını sorgulamayı bırakıp o adama döndüm.

 

Yüzümde acı bir tebessüm oldu. “Orospu ha orospu? Ne desem sen yine burnunun dikine gideceksin o yüzden artık bir şey diyemiyorum. “ Kaya’ya döndüm.

”Sen hala bu adamın yaptıklarını görüp ona baba diyebiliyorsun ya sana inanamıyorum. Ama umarım mutlu olursunuz diyeceğim de bu adamın olduğu yerde mutlu olmanız için akıl sağlığınızı yitirmiş olmanız gerekir. Düşünüyorum da annem eğer dediğin gibi bir şey yaptıysa senin yüzünden. Sen anneme iyi bir koca olsaydın bunlar başımıza gel-“ sözümün kesilmesini sağlayan şey babamın bana tokat atmasıydı.

 

“BABA!” Kaya anlamış ama engelleyememişti. Safir ise sırtı o adama dönmüş bir biçimde benim önüme siper olmuştu. Canım çok yanmıştı ama bu tokat yüzünden değil içimde az da olsa ona olan sevgimden dolayı.

“NE DEDİĞİNİ SANIYORSUN SEN SAYGISIZ ŞEREFSİZ AĞZINI TOPLA YOKSA BEN TOPLAMASINI BİLİRİM!!”

Kaya, Ulu ve Adar da onu bırakıp yanıma gelmişti “İyi misin Delfin abla?” Adar’ın sorusuyla yere çöktüm. Yanımda Safir’i istiyordum ama o adamın yanına girmişti çoktan.

“NE YAPTIĞINI SANIYORSUN LAN SEN? SENSİN ASIL ŞEREFSİZ OROSPU ÇOCUĞU. BİR DAHA BU KIZIN YANINDA YÖRESİNDE GÖRMEYECEĞİM SENİ ANLADIN MI?! YOKSA YEMİN EDERİM, YEMİN MEMİN DİNLEMEM KESERİM NEFESİNİ!” Birinin benim için ona karşı geliyor olmasını görmem ile hıçkırarak ağlamaya başladım. Bu yaşadıklarım çok ağardı artık. Ulu ve Adar ayakta Kaya ise yanıma çökmüştü. Ellerini enseme koyup başımı da göğsüne yaslamıştı.

“Geçti abim merak etme bir daha sana el kaldıramayacak. “ iç çekmeye başlamıştım.

Tam o anda o geldi: Safir.

 

“Delfin!” Kafamı Kaya’nın göğsünden kaldırınca direkt yanımıza çöktü ve koltuk altlarımdan tutup kaldırdı beni yerden.

“Şşşttt sakin ol ben buradayım. Sakin!” Diyerek bu sefer o yasladı kafamı göğsüne.

“Delfin’i eve götür biz de gerekli konuşmayı babamla yapıp geliriz yanına.” Kaya’ya cevabı Safir verdi.

 

“Kimse gelmeyecek. Delfin’e destek olacak bir sürü kardeşi var zaten evde. Size gerek yok.” Diyerek benimle birlikte yürümeye başladı. “Az önce ne yaşadık biz Safir? Bu kadar niye nefret ediyor benden? Ben ne yaptım ona?”

 

“Sen bir şey yapmadın. O sadece kendi şerefsizliğini senin üzerine yıkmaya çalıştı. Senin hiçbir suçun yok.”

Taksi durağına kadar ne o konuştu ne de ben. Sadece yürüdük.

“Safir!” Ona seslenmemle durdu “Bu olanlardan evdekilerin haberi olmasın olur mu? Özellikle de Özgür’ün. Zaten her fırsatta onu öldüreceğim diye geziyor ortalıkta. Bu sefer onu sen bile tutamazsın.” Derince nefes verdi Safir.

 

“Peki, kimsenin haberi olmayacak. Ama sen de bana söz ver kendini kötü hissedersen hemen bana haber vereceksin anlaştık mı?” Beklentiyle bana bakıyordu. Tebessüm edip kafamı salladım. “Duymadım yalnız. Biz askerler sözle hitap edilmesinden hoşlanırız doktor hanım.”

 

“Anlaşıldı Yüzbaşı anlaşıldı. Ayrıca söz. Del sözü.” tebessümle kafasını salladı. Ardından yanımızdan geçen bir taksiyi durdurup ninemin evine doğru yol aldık.

……

❣️3. BÖLÜM SONU. YORUM YAPIP OY KULLANIRSANIZ ÇOK SEVİNİRİM. YORUMLARINIZI BEKLİYOR OLACAĞIM.

Bölüm : 18.12.2024 21:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...