
HELLO BEN GELDİM CANIMMM! HEM DE 31. BÖLÜM İLEEE!!
ÇOK EĞLENCELİ BİR BÖLÜM SİZİ BEKLİYOR
SONU SÜRPRİZLİ AMA OLSUN🫣🤭😅
SİZİ BÖLÜMLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM EFENİM
YENİ BÖLÜM İÇİN;
OKUNMA SINIRI:80
OY SINIRI: 20
KEYİFLİ OKUMALARR❣️❣️❣️
……
31.BÖLÜM
“Açiii koydun değil mi her şeyi?” Safir’in doğum gününü normalde bir kafede kutlayacaktık. Fakat düğündeki olaylar neticesinde kafeyi iptal edip evi hazırlamıştık.
“Ay Delfin illallah ettim iki dakikada! Limon ne alaka hem?” Ciddi bir ifadeyle baktım suratına “Mercimek köftesi limonsuz olur mu Açelya?” Omuz silkti “Niye olmasın? Limonlu tadını alamıyorum ben. Belki başkaları da vardır benim gibi düşünen.”
“He Açi he tamam.”
Cidden ya mercimek köftesinde limon mu olurmuş, dedi sağdaki melek.
Sus bakayım! Ağzının tadını bilmiyorsun kızım sen, dedi soldaki melekte.
Ay ağzımın yadı limonla gelecekse hiç gelmesin mümkünse, diye cevap verdi sağdaki melek.
Umarım birazdan turşu; limonla mı sirkeyle mi yapılır muhabbetine girmezsiniz.
Bak onu iyi dedin Delfin. Turşu limonla yapılır, dedi sağdaki melek.
Hayır sirkeyle yapılır, diye diretti soldaki de.
Ay Allahım fesuphanallah ya rabbim! Dilimi eşşek arısı soksaydı da demeseydim!
“Bu sütlaçları nereye koyayım?” Diye giriş yaptı salona Barlas. Kaşlarını çatıp önce elindeki tepsiye sonra bana baktı“Ayrıca Hamsiköy sütlacı ne alaka çözemedim ben.” Göz devirerek yanına ilerledim.
“Çok konuşma teğmen. Bu sütlaçları da bir tabağa dizip getir.” Yandan koluna çarpıp içeriye, mutfakta kalan son tuzlu şey olan börek ile giriş yaptı Özgür.
“Lan devrem, sütlaçlar gidiyordu az daha! Dikkatli olsana!” Gözlerini kısıp Barlas’a baktı Özgür “Tut devrem sen de. Asker adamsın bir tepsiyi mi taşıyamayacaksın?”
“Bu teps-“
“AY TAMAM! VALLAHİ BEZDİRDİNİZ ŞU İKİ SAATTE!” Ses tonumu fark edip boğazımı temizledim “Azıcık daha sakin olsanız ne olur beyler ? Sakatlık çıkmasın bakın giderayak. Şurada güzel bir gün için hazırlık yapıyoruz ne güzel!”
“Evet. Safir komutanımın doğduğu gün! Çok güzel gerçekten!” Atilla’nın dediğine Kuzey de dahil hepsi kıkırdarken ben somurtmuş kös kös bakıyordum “Çok mutlusun diye algılamak istiyorum?”
“Yani mutluyum tabi de… Azıcık daha pamuk olabilir mi dedim acaba ben?” Gözlerimi tavana dikip geri Atilla’ya çevirdim “Zaten pamuk gibi.”
“Neymiş?”
“Tabi tabi!”
“Tanıyamamış, yazık!” Gelen tepkiler, yavaş yavaş kanı beynime sıçratıyordu.
“Siz kurban olun Safir’e. O olmasa götünüzü kim toplayacak acaba?” Özgür kolunu omzuma atıp başını görmem için eğdi “Aykan komutanım?”
Aylin kahkaha attı. Hepimiz ona dönünce bir elini ağzına koyarken diğer elini bize kaldırdı “Pardon!” Özgür’e dikti gözünü “Kim toplayacakmış? Aykan komutanın mı?” Kısa bir kahkaha daha attı yine “O utanmasa donunu bile kaldırmaz. Bir de sizin peşinizi mi toplayacak?”
Kaşlarını kaldırdı sonra “Sanmam.” Güney Aylin’e destek çıkarcasına konuştu “Zaten toplamıyor ki komutanım. Biz topluyoruz onun da çamaşırlarını.”
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Aylin işaret parmağını bana çevirdi “Bak gördün mü? Ben malımı biliyorum çünkü.” Kuzey Aylin’in yanına oturup yanağından makas aldı. Gözünü kırpıp sırıttı.
“Nereden senin malın oluyor Kutlu hanım? Bildiğimiz kadarıyla bir ilişkiniz yok. Yanlış mıyım?” Elini hepimize uzatıp kendine çevirdi “Yanlışsam söyleyin.”
Aylin’in içinden sabır çektiğine eminim. Hatta kalıbımı bile basarım fakat ispatlayamam. Şu anda Kuzey’i boğmak ister gibi bakıyordu çünkü. Ama boğamazdı. Önceki olayda da Safir ikna etmeseydi dahi Kuzey’e dokunamazdı bile. Aradaki koskocaman engel ise Kuzey ile olan rütbe farkıydı.
Kuzey’in Aylin ile rütbeleri aynı olsa eminim ki Aylin onu pişman ederdi, imâlarından ötürü.
“Aynen. Doğrusun sen. Zaten tek doğru sensin! Doğrucu davud seni!”
“Atilla! Devrem ayıp oluyor ama.”
“Bana ne. Ayıpsa senin ayıbın.” Açelya Kuzey’in diğer yanına oturup elini koluna sardı. Başını omuzuna yasladı gülerek “Bulaşmayın benim aşkıma! Doğru söylüyor.”
Gülerek kafamı salladım. Bunlar iflah olmazdı.
Özgür ve Barlas sütlaçları tabaklara dizmek için mutfağa gidince ben de masadaki son kontrolleri yapıyordum. Her şey çok güzel görünüyordu. Sadece tek eksik sütlaçlarımdı. Onlar da gelince her şey muazzam olacaktı.
Gururla baktığım masamla göz temasımı mutfaktan gelen gürültü ile yerimden hoplayarak kesmek zorunda kaldım.
Muazzam olacaktı derken kastın buysa sen olayları yanlış anlamışsın Delfin, dedi soldaki melek.
Sanırım mutfağı yıktılar, dedi sağdaki de.
Umarım bu düşme sesi sütlaçlardan gelmemiştir, dedi bu sefer de soldaki melek.
Yok ya… değildir herhalde. Yani, inşallah, diye çekingence cevap verdi sağdaki de.
“Barlas senin babanın çarığına ne edem ben?!” Özgür’ün yakınışı ile korka korka mutfağa adımladım.
Diğerleri çoktan gelen gürültüyle gitmişti mutfağa.
“Nasıl becerdiniz lan bunu siz? Bence hemen balkondan aşağıya atlamalısınız. Aksi halde meftasınız haberiniz olsun. “
Atilla’nın cümlesi iyice germişti beni. Aylin, Açelya, Güney ve Ulu abim gülerek salona geldiklerinde ben anca çıkmaya cesaret etmiştim koridora.
“Komutanım, atlasak da ölürüz zaten. On beşinci kattayız ya malum!” Bir şaplak sesi geldi mutfaktan. Ben de bir adım attım aynı zamanda.
“Ulan gerizekalı onun için mi dedi komutanım?” Barlas’ın gergin sesi kulak tırmalıyordu “Delfin bizim ebemizi sikecek şurada. “
Kuzey ve Atilla, Barlas’ın sözüyle kahkahayı patlattılar. Ben de artık mutfağa gelmiştim.
“Barlas çok haklı bu arada. Ben olsam Delfin’in gazabından çok, temiz bir şekilde ölmeyi tercih ederdim. Tertemiz atlayın, kurtulun!”
“Vallahi Delfin onu, abim için yapmıştı. Özellikle Hamsiköy sütlacı istemiş abim. “
Mutfağın bir adım içindeydim şu anda. Özgür, dolapların önünde sandalyenin üzerinde dikilirken Barlas yerdeydi. Ama yerde olan tek şey maalesef ki Barlas değildi…
Özgür elini ağzına götürdü beni görünce “Delfin.” Sakince gözümü kapatıp açtım. İşaret parmağımı yere çevirdim. Yüzümü yan tarafta bana pür dikkat bakan ikiliye çevirdim.
“Şu yerde gördüklerim; benden Safir’in istediği sütlaçlar mı yoksa ben bir kabusun içinde miyim? Eğer onlar sütlaçsa Hipokrat, şu anda mezarından kalkıp cinayet işlememem için beni engellemeli. Aksi halde birazdan burada hiç iyi şeyler olmayacak. “
Atilla alt dudağını dişlemekle meşgulken, Kuzey çekingen bir şekilde kafa salladı “Evet Delfin. Maalesef o gördüklerin Hamsiköy sütlaçlarının ta kendisi.”
Şimdi kopacak kıyamet, dedi sağdaki melek.
Bırak kopsun. Hakettiler bu sefer, dedi soldaki de.
“ÖZGÜR VE BARLAS!” Özgür bağırmam ile telaşla sandalyeden inip yerdeki Barlas’ı kaldırdı. Barlas şoktan yerde kalakalmıştı çünkü. “Delfin!”
Bir adım attım onlara. Tabi onlar da bir adım geriye kaçtılar.
“Ben size demedim mi bir sakatlık çıkmasın diye?” İkisi de elleri birbirine kenetlenmiş bir şekilde kafa salladı hızlıca “Dedim mi demedim mi?” Yine kafa salladılar.
“CEVAP VERİN BANA! DEDİM Mİ DEMEDİM Mİ?”
“De- dedin dedin!” Tek kaşımı kaldırdım “Peki, şimdi sizin yaptığınız ne?”
Özgür ağlamaklı bir ses çıkartarak bir adım attı bana “Vallahi de billahi de tillahi de bu Barlas gerizekalısının bok yemesi. Tutamadı tabağı gitti masadaki tepsiye çarpıp tepsiyle beraber yere kapaklandı. “ ellerini teslim olurcasına kaldırdı havaya “Vallahi ben suçsuzum Del!”
Barlas yandan kolunu dürttü “Sen ne pislik bir satıcısın ya! Devrem diye diye bağrımıza bastık ilk hatada sattın beni. Adi herif!” Yandan Barlas’a bir bakış atıp bana geri döndü Özgür “Kardeşim benim daha yaşayacak yıllarım var! Ölmek için çok gencim henüz!”
Sitemle baktı Özgür’e Barlas “Sen gençsin de ben yüz yaşında mıyım? Ben de gencim. Ayrıca Delfin, bu amip beyinlinin suçu hepsi. Tabağı lap diye elime verince beni de itmiş bulundu, ben de bir an odak noktamı kaybedip yere kapaklandım. Can havliyle şey ettim masaya da zaten.”
Derince nefes alıp verdim. Ciddi yüz ifademi hafifçe gevşettim “Bu mutfak beş dakika içerisinde toplandı toplandı. Toplanmadı sizi topa çeviririm duydunuz mu beni?” Şaşkınca ilk önce birbirine ardından bana baktılar.
“Anlaşıldı!” Hızlıca yanımdan koşarak çıktılar. Muhtemelen banyoya gidip temizlik malzemelerini bulacaklardı.
“Eee sen hiç kızmadın ki? Ben şahsen kendi kanlarını temizlerler sanıyordum.” Atilla’ya döndü Kuzey “Öyle değil mi devrem?”
Kafa salladı Atilla “Öyle vallahi. Ben Delfin’den daha büyük bir tepki bekliyordum.” Dudağını büktü “Yakıştıramadım Delfin. “ gülümseyip buzdolabının kapağını açtım.
Kahvaltılık bölümüne koyduğum iki büyük güveç kase bana el sallıyordu. Gururla raftaki sütlaçları gösterdim.
“Önden iki tane koymuştum denemek için. Onlar var. Eğer olmasaydı elimden kurtulamazlardı. “ mahcupça baktım ikisine “Siz yiyemeyeceksiniz maalesef. Atilla, sen çok sevmiştin Trabzon’da. Ben sana yaparım demiştim ama-“
Kafa salladı gülümseyerek “Önemli değil Delfin. Yine yaparsın. Kaçmıyorsun ya bir yere sonuçta. “ gülümsedim ben de bu dediğine.
Yaklaşık on beş dakika sonra kapı çalmış; abim, Aykan ve doğum günü çocuğu Safir gelmişti.
Adama çocuk demese miydin acaba Delfin? Koskoca orduyu yönetiyor sonuçta, dedi soldaki melek.
Ordu mordu beni bağlamaz. Her bireyin içinde bir çocuk yatar.
Gene felsefeye başlamadan kaçalım biz, dedi sağdaki melek.
Aman hiçte sıkıya gelmeyin siz!
Şimdi de elimde pasta salona giriyordum. Safir, ortamı görünce kem küm etse de uzun uğraşlar sonucu pasta üflemeye ikna olmuştu. Biraz ben de çabalamıştım. Ne kadar benim de çabam olsa da bu duruma, çok kolay olmamıştı ikna etmek.
“İyi ki doğdun Safir!” Gerisini hepimiz hep bir ağızdan söylemeye başladık. Bıkınca ama tebessüm ederek bakıyordu hepimize “İYİ Kİ DOĞDUN SAFİR! İYİ Kİ DOĞDUN İYİ Kİ DOĞDUN MUTLU YILLAR SANA!” pastasını koyup yanına geçtim Safir’in.
Biraz da pastayı başta bir yerden önüne koyamadığım içindi yanına geçmem. Kulağıma eğildi “Seninle mutlu yıllar ama değil mi?”
Bu dediğiyle utansam da cevap verdim “ E herhalde. Bensiz olmaz!” Gülümseyip gözlerini kapattı. Dileğini tuttuktan sonra pastanın mumlarını üfleyince büyük bir alkış tufanı koptu.
“Sağ olun arkadaşlar. Bana aile, arkadaş, dost oldunuz. Hakkınız hiç ödenmez. Ailemi kaybettikten yıllar sonra ilk defa bir doğum günümde bu kadar mutlu olduğumu hissettim. İyi ki varsınız. Esas siz iyi ki doğmuşsunuz. Sizi çok seviyorum Hançer ailesi. “ herkes Safir’in konuşmasıyla duygulansa da bu ortamı kırmak için Safir’e sarıldım.
“İyi ki doğdun yüzbaşı! Seninle nice güzel yaşlara.” Belime sarılışını sıkılaştırdı “Teşekkür ederim Delfin. Şu anda yanımda, benimle olduğun için. “ cevabımı yanağını öperek vermiştim. Tam ayrıldığımızda kapı çalınca hızla göz teması kurmadan kapıya koştum.
Arkamdan güldüğünü duymuştum. Çok eğleniyordu ben utandıkça.
Kapıyı açmam ile karşımda kuyruk korumamı ve Antep güzelini bulmam bir oldu.
“Oo hoş geldiniz efendim! “ Uraz geldikten sonra Aycan’ı almış, beraber yazmaları gereken raporları halletmek için karargaha gitmişlerdi. Ellerindeki poşetlere bakılacak olursa eli boş da dönmemişlerdi.
“Hoş bulduk Delfin!” Aycan’ın neşeli sesiyle derince bir gülümseme oldu yüzümde. Ne kadar atışsalar da beraber olunca mutlu olduklarını görüyordum. Uraz da Aycan’a boş bakmıyordu. En kısa zamanda konuşacaktım ikisiyle de bu konuyu.
“Kestiniz mi pastayı, yetişemedik değil mi?” Dudak büktüm “Kesime yetiştiniz. Fakat üfledi mumları. Ben daha da gecikirsiniz sanıyordum. “
“Aycan bırakmadı ki. İki rapor yazdık; geç kaldık deyip durdu. Bir bırakmadı ki işimizi yapalım. “ güldüm Uraz’ın serzenişine.
“Ben kendim gelirdim Uraz. Sanki bekle beni diyen bendim. Hayır tek de bırakmıyorsun ki ben geleyim. “ bana döndü “Dedim benim işim bitti bırak gideyim. Yok! İlla onu da bekleyeceğim. “
Montunu asarken cevap verdi Uraz “Bekledin de ne oldu sanki? Sadece mumu kaçırmışız. “ melül melül baktı Aycan “Olay o ya zaten Uraz. Pastayı bir kafede de oturup yiyebiliriz ya hani. “ kulağıma eğildi “Ama bu erkekler bunu ne bilsin?”
Kıkırdadım bu dediğine. Uraz kaşları çatık bize döndü “Ne dedi de güldün acaba? Küfretmediyse ben Uraz değilim.”
“O zaman kendine yeni bir isim bul kuyruk korumam.”
“Ne-“ o üzerindeki şoku atlatamadan Aycan’ın koluna sarılıp salona çekiştirdim “Hadi gel de pasta ye bari!” Gülerek salona girdiğimizde Açelya ve Güney pastaları servis ediyorlardı.
“Cümleten selamın aleyküm Hançer timi!” Uraz’ın selamına herkes Aleykümselam diyerek cevap verdi. Safir’in yanına ilerleyip çekingence durdu Uraz. Gözlerimi kısmış sırıtarak pürdikkat izliyordum ne yapacaklarını.
“Doğum günün kutlu olsun eski dostum!” Nedensizce gözüm dolmuştu bu sözle. Safir de donuk donuk bakıyordu fakat onun da üzüldüğünü görebiliyordum. Kafa salladı “Eyvallah. Hoş geldin. “ gülümseyip boş bulduğu bir yere oturdu Uraz. Aycan da getirdikleri kandil simitlerini tabağa koymuş masaya yerleştirmişti.
“Kandil miymiş ya? “ Kaya abim yan gözle baktı Kuzey’e “Ayakta uyuyorsunuz yemin ederim. İnsan takip eder kandilleri. “
“Ya Kaya abi ben nereden bileyim ki? İki gündür doğru dürüst oturduk mu?” Haklıydı. O sorgu bu sorgu unutmuş veya görmemiş olabilirdi.
“Neyse ya! Şarkı falan mı açsak?” Güldüm Açelya’ya “Ne açacağız? Aç sen istediğini. “ sinsice gülerek hoparlöre ilerledi. Açacağı kişiyi az çok tahmin ediyordum.
Şarkı müziği girince tahminimin doğru olduğunu anladım. Sezen Aksu açmıştı yine.
“Sen bizim mahalleye geldin geleli, canım
Bizde ne akıl kaldı ne de fikir, bittik
O endam, eda nedir öyle, hey yavrum”
Bu sözleri bana bakarak söylemiş sonra Özgür’e dönmüştü “Kaç yıllık arkadaşlar birbirimizi sattık!” diye yüzüne karşı söylemişti.
Özgür “Ben ne yaptım ya? “ derken Açelya Aylin ile Aykan’a dönmüştü.
“Ben sokak kedisi gibi sürtünüp yerde
Komşunun kızı kampta, sporda, stepte
Terzi Mukadder satıp savdı malı mülkü
Gizlisi saklısı kalmadı, topumuz niyette”
Muhtemelen aralarındakileri ima ediyordu. Ben ayakta kaldığımı fark edince Safir’in yanına oturmuştum elimde pasta ile.
“Sen bizim mahalleye geldin geleli, canım
Bizde ne akıl kaldı ne de fikir, bittik
O endam, eda nedir öyle, hey yavrum
Kaç yıllık arkadaşlar birbirimizi sattık”
Herkes alttan alta söylüyordu şarkıyı.
“(Ye, ye, ye)
Çıtır çıtır
(Ye, ye, ye)
Kıtır kıtır
(Ye, ye, ye)
Çıtır çıtır
(Ye, ye, ye)” bu kısımda Safir’e pastayı işaret etmiştim. Gülüp bir çatal attı ağzına.
“Hey, seni yerler, yerler
Seni ham yapar bu zilliler
Yaylanmadan yürü
Yoksa günah bizden gider
Hey seni yerler, yerler
Seni ham yapar bu zilliler
Yaylanmadan yürü
Yoksa günah bizden gider
Seni yerler, yerler
Seni ham yapar bu zilliler
Yaylanmadan yürü
Yoksa günah bizden gider”
Özgür, Barlas, Güney; Açelya’nın yanına kalkıp oynamaya başladılar. Diğerleri de gülerek izliyordu onları. Açelya, Kuzey’in yanına gidip yanına oturdu.
“Bu kadar cilvelisi olur mu be erkeğin?
Delikanlı mısın, kız mısın?
Anlayalım artık, hop usta
Sen başımıza bela mısın?”
Ben Safir’e yaklaşmış kafamı omzuna koymuş söylerken Açelya Kuzey’e bakarak söylemişti.
“Kızım ne cilvemi gördün Allah aşkına ya!” Diye söyleniyordu Kuzey. Utanmıştı. Abimlere baktığımda yüzlerindeki tebessüm ile izlediklerini gördüm. Onları böyle huzurlu görmek çok mutlu ediyordu beni.
Safir, telefonu çalınca hoparlörün yanında olan Atilla’ya işaret etmiş; kısmasını söylemişti.
“Komutanım?” Herkes Gökhan albayın aradığını anlayınca ciddiyetle dikleşip beklemeye başladı. Safir’in ilk önce gözleri kısıldı. Ardından mavilikleri yavaş yavaş koyulaştı. Aniden ayağa kalkınca Safir, biz de şok etkisiyle ayaklanmıştık.
“Anlaşıldı komutanım! Emredersiniz!” Sinirle telefonu kapatıp derin nefes verdi.
“Ne oldu Safir?” Abimin sorusuyla ona döndü “Araz…”
Bir adım attı Aykan Safir’e “Ne olmuş Araz’a?”
“Kaçmış.”
“NE!” toplu halde verdiğimiz tepkiyle kafa salladı.
“Şırnak’a götüren birliğe saldırmışlar. Yaralılar varmış. Araz, kaçmış.” Duyduklarım ile kalktığım yere geri oturdum. Araz’ın kaçması iyi olmamıştı. Bu denli, onlar hakkında, bizim hakkımızda bilgiye sahip olan biri bizim için büyük bir tehditti.
“Peki ne olacak şimdi?” Sorduğum soruyla sakince bana döndü. Güven verircesine gözünü kapatıp açtı.
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Dişe diş, kana kan, ölüme ölüm!”
Sıkıntıyla nefes verip dudağımı yaladım. Artık bela ensemizdeydi. Ve cidden artık eskisi gibi olmayacaktı hiçbir şey.
……
VEE BÖLÜM SONUUU!!
NASILDI BÖLÜM?
BARLAS VE ÖZGÜR’ÜN SAKARLIĞI?
SAFİR İLE DELFİN?
AÇELYA’NIN CİLVELOYLARI?
SON SAHNE?
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. BOL BOL OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINN! BİLİYORSUNUZ ÇOK ÖNEMLİ BENİM İÇİN🤍🤍
SİZİ SEVİYORUM GÜZEL İNSANLARRR❣️❣️❣️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.6k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |