
HEPİNİZE SELAMLAR CANLARRR!!!
YENİ BÖLÜMÜMÜZLE BURADAYIM EFENİM 🤗
BU BÖLÜM ÇOK ŞEKER BİR BÖLÜM OLDUUU🥹🥹
33.BÖLÜM İÇİN;
OKUNMA SINIRI: 90
OY SINIRI: 25
YORUM SINIRI:30
BOL BOL YORUM YAPMAYI VE OY VERMEYİ UNUTMAYINNN!!!
İYİ OKUMALARRR❣️❣️❣️
……
3 HAFTA SONRA
Yine bir iş gününden çıkıyorduk. Uraz bir haftadır hiperaktif gibi bir o yana bir bu yana dolanıyordu. Üzerinde değişik bir hava vardı. Çok mutlu ama bir o kadar da stresli görünüyordu.
“Delfin biraz daha hızlı yürü ya!” şaşkınca baktım yandan suratına. Yeterince hızlı yürüyordum zaten. Maraton koşucusu gibi hissediyordum kendimi şu bordo berelilerin yanlarında. Bir gün cidden maratona katılsam derece yapardım kesin!
Sen de ne kadar meraklıymışsın koşuya, dedi soldaki melek.
Hemen de maratona katıldın bir de derece yaptın, diye de ekledi.
Meraklıyım belki ne biliyorsun?
“Zaten yürümüyor, koşuyorum Uraz! Hayır ne acelen var anlamadım ki?” Birden durdu önümde. Sırtına çarpmamak için ellerim iki yanda durdum. Düşmek de istemezdim sonuçta.
Sakince arkasını döndü “Gökhan albay çağırdı Delfin o yüzden aceleci davranıyorum. “ göz devirdim bu dediğine.
“Çıkış saatim ve ortalama gitme saatimiz belli zaten Uraz. Adam sana hemen gel dedi mi?” Biraz düşündü sonra sakince kafa salladı.
Bilmişçesine güldüm “O zaman sorun yok. Yavaş yürü kurbanın olayım. Zaten o ameliyat bu ameliyat koşturup durdum bugün. Topuklarımı hissetmiyorum. “ kafa sallayıp önüne döndü.
Yaklaşık yarım saat sonra karargahdaydık. Birlikte arabadan inmiş o Gökhan albayın yanına gitmiş ben de Hançer’in yanına gelmiştim. Yine bir içtima sonuna denk gelmiştim. Safir’e doğum günü kutlaması yaptığımız gün Araz’ın kaçtığını öğrenmiş, stresli günler geçirmişlerdi.
“Rahat asker! “ Safir’in komutuyla rahat konuma geçti hepsi “Dağılabilirsiniz!”
“Emredersiniz komutanım!” Ben bina tarafından geldiğim için anında görmüştü hepsi beni. Gülümseyerek gittim yanlarına “Kolay gelsin arkadaşlar.”
“Hoş geldin Delfin. Hayırdır hangi rüzgar attı seni buraya.” Atilla’nın sorusunu cevapladım hemen “Uraz rüzgarı attı, Ati. Bir işi varmış da Gölhan albay ile. “
“Ne işi varmış ki?” Omuz silktim “Bilmem. Üzerinde ayrı bir heyecanı vardı son zamanlarda. Onunla bir ilgisi olabilir. “
“Sen bekle biz duş alıp gelelim hızlıca. “
“Tamam abim gidin siz. Beklerim ben. “ abimler topluca içeriye geçmişti. Tek Safir vardı şu anda. Gülümseyerek yaklaştım ve kollarımı beline doladım. O da hemen aynı şekilde sarıldı bana.
“Özlemişim be!” Saçımı koklarken dediği şeyle kıkırdadım “Daha sabah görüştük yüzbaşı. Hangi ara?” Ayrıldı fakat bu sefer bir elini belimde tutarken diğeriyle saçımı okşamaya başladı.
“Ben seni kendi yanımdayken bile özlüyorum. Başka bir yerdeydin üstelik. “
“Saplantılı mıyız biraz?” Gülümsedi “Cık. Aşığız. “
Vicdansız mısın be adam? Kalbe zarar, dedi soldaki melek.
Seviyor işte. Sen de ne istiyorsan? Dedi sağdaki de.
“Biz de aşığız ama böyle konuşmuyoruz. “ tek kaşını kaldırıp başını eğdi “Emin misin o zaman?”
“Neyden?”
“Aşık olduğundan.”
“Sence?” Dudak büktü “Bilmem. “ gözlerim, açtım sonuna kadar.
“Bilmem mi? Bana bak Safir!” İşaret parmağımı burnuna kadar götürdüm “Benim aşkımı mı sorguluyorsun sen?”
Dudağının kenarı kalkar gibi oldu fakat toparladı hemen “Sanırım.” Sinirle etrafıma bakmaya başladım “Taş yok mu taş? Tam on ikiden vurayım kafasına. “
Kahkaha atarak kollarımı tuttu “Takılıyorum Delfin. Sence ben senin sevgini sorgulayabilecek bir pozisyonda mıyım?” Gözlerimi kıstım sinirlendirmişti iki saniyede.
“Değilsin. Hayır madem sorgulamıyorsun o zaman ne diye sinirlendiriyorsun beni. Ben zaten akşama kadar canım burnumda gezdim. “ dudaklarını birbirine bastırıp nefes verdi.
“Çok mu yoğundu?” Kafa salladım “Ameliyat fazlaydı bugün.”
Beraber biraz ilerideki banka oturduk. Yaklaşık beş dakika sonra Uraz’ın da içerisinde olduğu Hançer timi yanımıza geldi. İmayla Uraz’a baktım. Elinde bir zarf vardı.
“Hayırdır canım korumam konuştun mu Gökhan albay ile?” Yüzü düşmüştü. Halbuki gelirken çok mutluydu.
“Konuştum. “ kaşlarımı çattım “Bir sorun mu var?”
“Yok. “ kaşlarımı kaldırdım. Kesinlikle bir şey olmuştu. Bunu öğrenmem gerekiyordu. Yoksa çatlardım. Çekingen bir şekilde bana döndü “Seninle konuşabilir miyiz Delfin?”
Aha kesin artık senin koruman olmayacak. O yüzden böyle duruyor, dedi soldaki melek.
Aman aman öyle bir şey olmaz inşallah, dedi sağdaki de.
Olmaz ya bence. Hem çok alıştım ben de Uraz’a.
Tam o sırada bir asker koşarak yanımıza geldi.
“Astsubay başçavuş Ali Toy, Erzurum! Emredin komutanım!”
“Söyle asker!” Safir’in izniyle konuştu “Gökhan albayım; Kaya ve Özgür komutanım, Ulu savcım ve sizi odasına çağırıyor komutanım!” İlk önce bana, ardından Uraz’a baktı.
“Uraz ile konuşacağım zaten ben de. Evde görüşürüz. “ bir şey demeden, kafasını sallayıp yanımızdan ayrıldı. Peşinden de abimler gittiler.
Ayağa kalktım hemen. Gözlerim bizimkilerin üzerinde gezindi. Daha sonra yanlarından geçip arabaya doğru yürümeye başladım. Arabanın yanına gelince arkamdan gelen Uraz’a döndüm.
“Umarım kötü bir şey yoktur Uraz. Yüzünü görünce bir korktum. “ bana doğru bir adım attı.
“Seni bir yere götürebilir miyim? Orada her şeyi anlatacağım. “ kafamı salladım.
“Tabi ki. “
🗡️🩺🗡️
Delfin’i kapının önünde bırakıp hızlıca Gökhan albayın odasının olduğu kata çıktı Uraz. Bugün DNA testinin sonuçları çıkmıştı ve birazdan gerçeği öğrenecekti. Ya mutlu çıkacaktı bu kapıdan ya da mutsuz. Babası ve abileri gün içerisinde aramıştı birkaç kez.
Tek heyecan içerisinde olan kendisi değildi. Diğer Gündoğdu erkekleri de merakla bekliyordu gelecek olan sonucu. Gökhan albayın odasının kapısının önüne geldi. Derince bir nefes verip tıkladı kapıya birkaç kez.
“Gel!” İçeriden onay gelince son kez kendini sakinleştirip kapıyı açtı. Kafasını aradan soktu.
“Komutanım?” Gülümsedi Gökhan albay “Gel Uraz. “ sertçe kafasını eğip içeriye girdi.
“Yüzbaşı Uraz Gündoğdu emredin komutanım!” Eli de alnındaydı aynı zamanda.
“Otur Uraz. Emrediyorum. “ sert bir şekilde kafasını eğip koltuğa oturdu. “Komutanım DNA testi bugün çıkmış olmalıydı. Çıktı değil mi?”
Kafasını salladı Gökhan albay “Çıktı evlat.” Yanındaki çekmeceyi açıp içindeki zarfı aldı. Ardından Uraz’a uzattı.
“Bakmadım ama eminim senin için en hayırlısı bu zarfın içindedir. “ hemen aldı zarfı Uraz. Normalde eli titremeyen adamın eli titriyordu şu anda. Hemen vakit kaybetmeden açmaya başladı zarfı.
İçerisindeki ikiye katlı kağıdı çıkartıp açtı. Gözleri yazıları hızla geçti. Ama okuduğu tek bir cümle sol gözünden bir yaş akmasına neden oldu.
“Delfin Aydoğan’dan alınan saç örneği; Fazıl Gündoğdu’dan alınan saç örneği ile %99,9 eşleşmiştir. “
Delfin Uraz’ın yeğeni, ablası Tülin’in de kızıydı. Delfin bir Gündoğdu’ydu. Burnunu çekerek dolu gözlerle kahkaha attı. Şu anda bulunduğu yer umurunda değildi. Delfin onun yeğeniydi. Yıllardı aradığı yeğeni aylardır dizinin dibindeydi.
Kafasını yana eğdi Gökhan albay “Sanırım pozitif sonuç. Öyle değil mi yüzbaşı?”
“Delfin benim yeğenimmiş komutanım. Delfin’in annesi benim ablammış. Ablamın emanetini buldum komutanım. “ gülmeye devam etti “Annem ve babam çok sevinecek. İkisi de torunlarını bulamadıkları için vicdan azabından uyuyamıyorlardı. Şimdi çok sevinecekler. “
Gülümsemesi büyüdü Gökhan albayın “O zaman ne bekliyorsun evlat? Git ve torunlarını anne ve babana götür. “ hızlıca ayağa kalkıp selam durdu. Tam kapıdan çıkacaktı ki arkasını dönüp komutanına baktı. Yüzü düşmüştü.
“Ben Delfin’e ne diyeceğim? Nasıl götürmeye ikna edeceğim?” Bu ihtimali düşünmemişti. Delfin ya istemezse, diye düşündü.
“Eğer gitmek istemezse zorlama fakat bana kalırsa Mersin yolunda anlatabilirsin gerçekleri. Delfin çok anlayışlı bir kızdır. Anlayışla karşılayacaktır seni merak etme. “
İçi az da olsa rahatlamıştı fakat hala emin olamıyordu. Delfin hiç bahsetmemişti anne tarafından. Ablası nasıl bahsetmişti bilmiyordu ama umuyordu ki kötü anlatmamış olsundu.
“Peki Kaya ve Ulu? Onlara diyecek miyim? Delfin’i onlara haber vermeden götürürsem ne olacak?” Gökhan albay koltuğundan kalkıp yanına geldi. Elini omzuna koydu “Merak etme evlat! Orasını ben hallederim. Sen Delfin’i götürürken ben onlara her şeyi anlatacağım. “
Gülümseyip kafa selamı verdi. Ardından açık olan kapıdan dışarıya çıktı. Gökhan albay da o sırada arkadan bir ere seslenmiş, Safir, Ulu, Özgür ve Kaya’yı çağırmasını emretmişti.
Başta Safir’e neden söylediğini düşünmüştü fakat sevgili olduklarını ve merak edeceğini hatırladı. Dışarı çıkacağı esnada Hançer timi ile karşılaşmış, beraber Delfin ve Safir’in yanına gitmişlerdi.
Şimdi de Delfin ile yoldalardı.
“Ee anlatmayacak mısın?” Dedi Delfin. Nasıl konuya gireceğini bilmiyordu fakat Allah ne verdiyse konuşacaktı.
“Anne tarafın hakkında bir bilgin var mı Delfin?” Kaşlarını çattı bu soruyla Delfin. Uraz durduk yere hiçbir sohbet açılmamışken bunu ne diye sormuş olabilirdi ki?
“Nereden çıktı bu?”
“Soruyorum öylesine. “ gözlerini kısarak inceledi yüzünü Delfin. Pür dikkat yola bakıyordu. Hiçbir duygu anlaşılmıyordu yüzünden. “Emin misin? Sanki başka bir şey var bu sorunun temelinde.”
“Sanırım bu sefer direkt söyleyeceğim. “ beklentiyle baktım yüzüne. Hemen arabayı sağa çekip dörtlüleri yaktı. Emniyet kemerini çıkartıp bir eli direksiyonda bana döndü.
“Sana birazdan söyleyeceğim şeyleri duyduktan sonra sakin kal olur mu Delfin?” Anlamıyordum hiçbir şey.
Bir de sana aşığım dermiş hepimiz şok, dedi soldaki melek.
Yok daha neler!
Öyle bir şey olmaz ya! Biz Aycan’a aşık sanıyorduk, dedi sağdaki de.
Durun bakalım ne diyecek.
“Tamam Uraz. De hadi!” Gözlerini kapatıp alt dudağını ısırdı “Ben senin dayınım!” Duyduklarım karşısında şok olmuş bir şekilde kalakaldım. Uraz az önce bana dayınım mı dedi ben mi yanlış anladım?
“Nasıl yani? Nasıl dayımsın?” Gözlerimden ayırmıyordu gözlerini “Basbayağı. Annen Tülin, benim ablam. “ gerçekten inanamıyordum. Şokun etkisi ile kahkaha atmaya başladım. Yaklaşık iki dakika sonra durmuştu kahkaham. Gözümden yaşlar akıyordu çok gülmekten.
“Dalga geçmenin sırası değil Uraz.” Kafa salladı” Dalga geçmiyorum Delfin.”Geldiğinde elinde olan zarfı uzattı camın önünden alıp “Al kendin bak!” diyerek bana uzattı. Emin olamayarak baktım yüzüne. Daha sonra da aldım elinden zarfı.
Bu bir DNA testiydi. Aklıma bir hafta önceki konuşmamız geldi hemen.
“Delfin DNA testi için illa anne veya babanın DNA’sı gerekir mi?”
“Yani birinci dereceden olması daha sağlıklı olur fakat farklı bir durum olursa da hala, amca, dayı ve teyzeden de örnek alınabilir. Onlar da yoksa son çare anne ve babanın anne babası olur. Kimin için soruyorsun sen?”
“Bir arkadaşım için ya! Önemli değil. Hadi sen yat.”
Şimdi neden sorduğunu daha iyi anlıyordum. Annemi anlatınca ablasıyla karşılaştırmış, ihtimal vermiş olmalıydı. Ama Uraz ile kan bağımızın olmasını ummuyordum. Gözüm sonuç bölümüne kaydı. Okudum, bir daha okudum.
“Delfin Aydoğan’dan alınan saç örneği; Fazıl Gündoğdu’dan alınan saç örneği ile %99,9 eşleşmiştir. “
Diye yazıyordu altta. Hemen Uraz’a baktım. Fazıl yazıyordu ama Uraz dayım olduğunu söylemişti. Uraz düşüncemi anlamış olacak ki açıkladı yazanı.
“Fazıl benim babam. Onunla yaptırdık DNA testini. Aynı zamanda senin de deden.”
Annemi evlatlıktan reddeden dedem doğru…
“Bunu bana orada da söyleyebilirdin. “ kafa salladı önüne dönerken.
“Cık. Söyleyemezdim. “ bir yandan da kemerini takmıştı.
“Niyeymiş o? Abimlerden mi çekindin ?” Arabayı gazlarken yanıtladı “Yoo. “
“E o zaman neden?” Bana kısaca bakıp yola geri döndü “Çünkü o zaman Mersin yolunda olamazdık da ondan.” Duyduğum şeyi idrak etmek için bir süre bekledim. Mersin mi?
“Ney! Bir dakika bir dakika! Ne diyorsun Uraz? Mersin yolu da ne demek oluyor?” Pişkin pişkin yanıtladı “Şu demek oluyor: Mersin’e, Gündoğdu ailesinin evine gidiyoruz. “
“Dediğin şeyi kulağın duyuyor mu senin? Sordun mu bana? Annemi evlatlıktan reddeden, beni bir kerecik de olsun arayıp sormayanların yanına gideceğimi nasıl düşünürsün?” elim direksiyona uzandı.
“Hemen durdur şu arabayı. Seninle hiçbir yere gelmiyorum. ÇEK SAĞA!” en son bağırmıştım.
“Delfin kes şunu. Öldürmek mi bizi niyetin? “ sinirle kafa salladım “Evet. Eğer hemen geri dönmezsek olacak böyle bir şey!”
“Olmaz. Benim kitabımda geri dönmek yok. “ yüzümü sıvazladım iki elimle ardından kafamı tuttum “Allahım aklıma mukayyet ol benim. Sabır ver bana yarabbim!” Uraz’a döndüm yeniden.
“Ya sen anlamıyor musun? İstemiyorum diyorum is- te- mi- yo-rum İSTEMİYORUM YA! ZORLA MI?” kafa salladı. Çok sakindi “Evet zorla. Gerekirse zorla. “
Önüme dönüp yolu izlemeye başladım. Bir şey yapmalıydım ama ne? Abim. Abimi ararsam beni alabilirlerdi. Hemen çantamı açıp telefondan abimi aramaya başladım.
“Ne yapıyorsun sen?” Ona dönmeden cevapladım “Abimi arıyorum. Beni senden o kurtarır ancak. “ güldüğünü duydum “Tabi ki de arayabilirsin. O kadar zorba bir insan değilim. “
“Ya nereden geliyor senin bu rahatlığın ya-“
“Alo?” abim telefonu açınca sorgulamam yarım kaldı.
“Abi?”
“Delfin bir sorun mu var? “ kafa salladım görmese de “Abi beni kurtarmanız gerekiyor!” Telaşlı bir hale büründü sesi “Neredesin? İyi misin? Uraz yok mu yanında? Yaralandı mı yoksa?”
“Abi bir durursan anlatacağım. “ nefes verme sesi duyunca anlatmaya başladım “Beni Uraz’dan kurtarmanız gerekiyor. “
“Neden bir şey mi yaptı?”
“Beni kaçırıyor Mersin’e.” Gülmeye başladı abim.
“Anneannen ve dedene mi götürüyor yoksa?” Ne?
Bunlar örgüt olmuşlar Delfin, dedi soldaki melek.
Toplu katliam yapma zamanımız gelmiş, dedi sağdaki de.
Hayret! Sen ve katliam yapmak? Kıyamet yakın sanırım, dedi bu sefer soldaki.
Biz de yavaş yavaş bir şeyler öğreniyoruz, diye yanıtladı sağdaki.
“Nasıl ya? Senin de mi haberin vardı?”
“Evet. Gökhan albay anlattı. Birkaç gün onlarla kalacaksın Delfin. Zaten burası tehlikeliydi senin için. Orada güvenli olacaksın. “ yutkundum büyükçe. Abimler de biliyor ve engellemiyorlardı.
“Onları tanımıyorum ben abi. Annemden nefret edip beni bir kere arayıp sormamış insanlardan bahsediyoruz. Yalvarırım götürmesin beni. Bir şey yapın ya!“
“Abim. Onlar annenin ailesi ama. “
“Ama beni aramamış-“ Uraz kesti sözümü “Aramadığımıza emin miyiz?” Ona döndüm “Aradınız mı?” Kafasını salladı gözü yoldayken “Elbette aradık Delfin. “
“Bak aramışlar abim. Sen bizi merak etme ve annenin ailesi ile kaynaş olur mu? Varınca ara ama bak. “ durgun bir sesle cevapladım “Tamam abi. Ona da tamam!” o kapattıktan sonra bir süre Uraz’a baktım.
Bu kız neden her şeyi kabul ediyor? İllallah ettim bu huyundan artık, dedi soldaki melek.
“Cidden aradınız mı beni?”
“Aradık dedim ya Delfin. Eğer babam seni gurur yapıp aramasaydı ona olan nefretim geçmeyecekti. “ kaşlarımı çattım “Neden nefret ediyordun babandan?”
“Ablamı evlatlıktan reddetti çünkü. O yüzden. “ anlayışla kafa salladım. Bir düşününce beni arasalar da bulamamış olmaları ve benim de onların aradığından haberimin olmaması çok büyük ihtimaldi.
Yetimhanede olduğumu tahmin etmemiş olabilirlerdi. Babamı da bilmediklerini biliyordum. Soramazlardı da kimseye.
“Biraz uyu istersen Delfin. Zaten akşama kadar hastanedeydin. Yorulmuşsundur. Dinlen. Yolumuz uzun. “ kafa salladım. Başımı koltuğa yasladım. Titreşen telefonum ile kaldırdım tekrardan başımı. Safir mesaj atmıştı.
Yüzbaşı: Sensiz nasıl geçecek bu birkaç gün?
Siz: Koyun saymaya ne dersin?
Yüzbaşı: Cık. Ben leş saymayı tercih ederim.
Güldüm bu dediğine. Uraz bana bakınca sorgularcasına. Kafa sallayıp telefonu gösterdim.
Yüzbaşı: Etkilendin galiba? Yazmadığına göre.
Siz: Sorma. Karşımda bir an hayal ettim ölü adamla poz verdiğini.
Yüzbaşı: Poz mu? Hiç benlik bir şey değil. Ben genellikle ölü adamı parçalara ayırıp atmacalara yem yapıyorum.
Siz: Vahşi miyiz biraz? O nasıl bir fantezi?
Yüzbaşı: Biz buna fantezi değil, ihtiyaç diyoruz. Tatmin ediyor bi kere.
Kaşlarımı çattım. Cidden böyle şeyler yapıyorlar mıydı?
Siz: Umarım bu dediklerinde ciddi değilsindir. Gerçekten yapıyor musunuz böyle şeyler?
Yüzbaşı: Yoo yapmıyoruz.
Siz: O zaman niye böyle deyip midemi ağzıma getiriyorsun?
Yüzbaşı: Etkilendim mi? Özür dilerim. Uraz’a de bir yerden kahve alsın sana. Kaçırmayı biliyor madem sağ sağlim geri getirecek seni bana!!!
Siz: Etkilenmedim. Sadece inanamadım. Sorun yok.
Yüzbaşı: Midemi ağzıma getirdin deyince sen, etkilendin sandım.
Siz: İroni yaptım Safir, ironi.
Yüzbaşı: Kendinle ilgili ironi yapma bana Delfin kurban olayım. İnanıyorum hemen.
Siz: Bu kadar çabuk inanmak senin için tehlikeli değil mi? Çabuk kandırırlar seni.
Yüzbaşı: Yalnızca senin hakkındaki şeylere inanıyorum ben doktor hanım! Diğerleri beni ağızlarıyla kuş tutsalar inandıramazlar.
Siz: Hımhım umarım öyledir!!
Yüzbaşı: İnanmıyor musun sen bana?
Siz: İnanıyorum.
Yüzbaşı: Peki. Öyle olsun bakalım.
Yüzbaşı: Delfin?
Siz: Efendim?
Yüzbaşı: Sana bir şarkı armağan etsem? Dinler misin?
Siz: Tabi ki dinlerim:))
Yüzbaşı: O zaman aç bakalım ‘Depresyon Güzelim- İkiye On Kala’
Siz: Hemen açıyorum.
Yüzbaşı: Depresyon güzelim…
Uraz’a döndüm hemen “Uraz, bir şarkı açabilir miyim?”
Gülümsedi “Açabilirsin tabi. Bağla telefonunu. “ hemen onun da yardımıyla telefonumu bağlayıp açtım şarkıyı.
“Sevgilim (sevgilim)
‘İyiyim’ dedin, hep yordun kendini, kim bilir (kim bilir)
Seni nasıl üzdüler, hiç bahsetmedi, gözlerin (gözlerin)
Çok ağlamış, çaktırmıyo' belli, servetim (servetim)
Canımı yolda buldum, sana verdim, dert değil (dert değil)
Bilmediğin şeyler var, inan hiç dert değil (dert değil)
Ama gözünün önündeydim, beni gör diye bekledim (bekledim)”
Siz: Neyi bilmiyorum acaba ben?
Yüzbaşı: :)) Bir zamanlar… Seni sevdiğimi bilmiyordun. O zamanlarda seni düşünürken dinliyordum bu şarkıyı. Benim için anlamı büyük yani..
Siz: Anladım tamam :)
“Hadi gel döndür beni
Bi' gülüşüne bakar hepsi
Ah, deli sevgilim
Ah, benim dеpresyon güzelim
Hadi gel döndür beni
Bi' gülüşüne bakar hepsi
Ah, deli sevgilim
Ah, benim dеpresyon güzelim”
Şarkı bitince yeniden yazdım Safir’e.
Siz: Çok güzeldi… Teşekkür ederim, sevgilim…
Yüzbaşı: Sen bir de şu kelimeyi yüz yüzeyken kullansana.
Siz: Özel istek mi?
Yüzbaşı: Cık. Özel ihtiyaç.
Siz: Rüya görüyor musun sen Safir hiç?
Yüzbaşı: Evet, neden?
Siz: Bunu da o zaman rüyanda görürsün :D
Yüzbaşı: Çok kırıcıydı bu Delfin. Şimdi uyuyamayacağım :((
Siz: Uyursun uyur… Ben de şimdi uyuyacağım zaten. Dayıcığım uyu dedi…
Yüzbaşı: O herifin cidden senin dayın olduğuna inanamıyorum. Hatırladıkça sinir katsayılarım artıyor.
Siz: Ee artık Uraz ile iyi geçinmeye çalış.
Yüzbaşı: Niyeymiş o?
Siz: İleride evlenirsek beni sana vermeyebilir. Öyle bir potansiyel var onda.
Yüzbaşı: Evlenirsek???
Siz: Evet! Yoksa sen benimle eğleniyor musun yüzbaşı?
Yüzbaşı: Ne haddime?!
Siz: O zaman ne diye öyle tepki verdin?
Yüzbaşı: Hayallere daldım bir an. Ayrıca. O göt herif hele bir vermemezlik yapsın. Atilla’yı ayartıp götünde C4 patlatmayan en adi şerefsizdir…
Okuduğum mesajla şok içerisinde Uraz’a döndüm. O zaman dua edelim de o gün gelince sıkıntı çıkartmasın.
Siz: Dikkat et de şerefsiz olma ha! Sen bence artık konuşmaya başla Uraz ile. Benim için değil. Geçmişiniz, eski dostluğunuz için konuş.
Yüzbaşı: Anlatmıştım olanları Delfin.
Siz: Evet anlatmıştın. Fakat bence Uraz’a inanmalısın. Tanıdığım kadarıyla öyle bir şey yapacak birisi değil o.
Yüzbaşı: Bakıyorum da dayıcığını korumaya başlamışız.
Siz: Dayım olmasaydı da aynı şeyleri derdim Safir. Çarpıtma olayı.
Yüzbaşı: Kavga mı edelim güzelim???
Siz: Yoo normal konuşuyoruz. Sen tartışma yaratıyorsun.
Yüzbaşı: Peki. Buna da peki.
Yüzbaşı: Gökhan albay çağırıyor. Gitmem gerek. Yine yazarım tamam mı? Kendine dikkat et. Allah’a emanetsin.
Siz: Tamam. Sen de dikkat et.
Safir sohbetten çıktıktan sonra bu sefer cidden uyumak için kafamı koltuğa yasladım. Hiç istemesem de abimin ve Uraz’ın hatırına gidip tanışacaktım annemin ailesiyle.
“Radyoyu kapatmamı ister misin?” Uraz’ın sorusunu kafamı sallayarak cevapladım “Gerek yok. İstediğin gibi takıl, dayıcığım! “ dayıcığım kelimesini vurgulayarak söylemiştim.
O da güldü uzunca “Peki. İyi uykular yeğenim!”
……
BÖLÜM SONUUUU!!!
NASILDI BÖLÜMÜMÜZZZ??
URAZ’IN DELFİN’İN DAYISI ÇIKMASI?
MERSİN YOLU?
DELFİN İLE SAFİR’İN KARARGAHTAKİ SAHNESİ?
SAFİR’İN DELFİN’E ŞARKI GÖNDERMESİ?
BİR SONRAKİ BÖLÜMÜMÜZ OY SINIRI DOLDUKTAN SONRA GELECEKTİRRR📣
SONRAKİ BÖLÜM İÇİN BEN ŞAHSEN ÇOK HEYECANLIYIM. AKSİYON DOLU SAHNEDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ 🤭🤭
SİZİ SEVİYORUM 🫶 ESENLE KALINNN❣️❣️❣️
YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM🤗🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.53k Okunma |
5.77k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |