
BEN GELDİMMM!
ÖNCELİKLE 18 MART ÇANAKKELE ZAFERİNİ KUTLUYOR VE TÜM ŞEHİTLERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM. YILLAR GEÇSE BİLE HALA DÜN GİBİ AKLIMIZDA OLAN O NİCE YİĞİT SAYESİNDE BURADAYIZ VE BÖYLE ÖZGÜR BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ.
MEKANLARI NUR KABİRLERi CENNET OLSUN İNŞALLAH 🙏 🇹🇷
BİZ BİR ÖLÜR BİN DİRİLİRİZ! ♥️🤍♥️
GELELİM ESAS MESELEYEEE….
SON BİR OY KALMIŞTI AMA AÇIKÇASI BU BÖLÜM İÇİN ÇOK HEYECANLIYDIM 🥹 O YÜZDEN DAYANAMADAN ATMAK İSTEDİM 🤗
BEN EMİNİM Kİ BU BÖLÜMÜ BİR ÇOĞUNUZ DÖRT GÖZLE BEKLİYORDU 😁
BİR SONRAKİ BÖLÜM SEZON FİNALİ OLACAK VE ORTALAMA İKİ AY SONRA KURULU DÜZENİMİZE GERİ DÖNÜŞ YAPACAĞIZ. SINAV ÖĞRENCİSİ OLMAK ZOR MAALESEF. ALLAH HEPİMİZİN YARDIMCISI OLSUN 🫶
SEZON FİNALİ İÇİN;
OKUNMA SINIRI:100
OY SINIRI:30
YORUM SINIRI:50 (BOL YORUM GELECEĞİNE İNANIYORUM BU SEFER 🤗)
SONUNDA YORUMLARINIZI BEKLİYOR OLACAĞIM 👇👇👇
……
37.BÖLÜM
Küçükken anneme ‘Ölüm nedir anne?’ diye sorduğumu hatırlıyorum. Başta biraz beklemişti. Uzunca düşünmüş, kafasında tartmıştı belki de. Uzaklara dalan gözleri bana dönerken gülümseyip saçımı okşamıştı.
‘Ölüm, bu dünyadaki varlığımızın silinmesidir kızım.’ demişti. Kaşlarımı çatmış, anlamaz gözlerle bakmıştım. Kafamın üstünü öpüp her zaman yaptığı gibi yine dizlerine yatırmış, saçlarımla oynamaya başlamıştı.
‘Öldüğümüz zaman insanlar bizi unutur mu o zaman anne?’ diye devam ettirmiştim sohbeti. Kesikçe güldüğünü hissetmiştim. Derince bir nefes verip yanıtlamıştı beni.
‘Seven, sevdiğini unutmaz güzel kızım. İnsan severse, ne pahasına olursa olsun unutmaz. Sen de unutmayacaksın. Ben öldüğümde sen de unutmayacaksın, emin ol.’ sadece tebessüm etmekle yetinmiştim o zamanlar.
Benim gözümde annem ölmezdi çünkü. Şu yaşıma kadar yanımdaydı bu yaşımdan sonra da yanımda olur, diye düşünmüştüm. Ama üç yıl sonra kaybetmiştim annemi. Dediği gibi de olmuştu, unutmamıştım onu. Gideli on iki yıl olmuştu ama ben hala gülen yüzünü, sesini, yemyeşil gözlerinin bakışını unutmamıştım.
Bir gün ölürsem beni de böyle hatırlayacak birisi olur muydu acaba bu hayatta?
🗡️🩺🗡️
İki saat geçmişti. Tankut Devil’in bizimkilere dediği yere gelmiştik. Uzun zaman sonra ilk defa korkuyordum. Çünkü Hançer timi için tuzak kuruyorlardı ve ben nasıl engelleyeceğimi bilmiyordum.
Ellerim bağlı, bir ağacın dibinde oturuyordum. Araz dibimden bir milim de olsa ayrılmıyordu. Yanına gelen adamlara tuzakların yerini ve yapılacakları söylüyordu sadece. Gözlerime gökyüzüne dikip yeniden önüme indirdim. Sabahki enerjim yoktu artık.
Tankut Devil, en son bir adamına da planı anlattıktan sonra yanımıza gelmiş tam karşıma çökmüştü. Ama yere oturmuyordu. Kolları dizlerinde yüzümü incelemeye başladı.
“Ne var? Niye öyle bakıyorsun?” Burnunu kaşıyıp Araz’a ‘Git.’ anlamında bir baş hareketi yaptı. Araz gittikten sonra ayağa kalkıp beni, oturduğum yerden kaldırdı.
“Şu anda haber veremediğin için; için, içini yiyor değil mi Delfin? “ baygın baygın bakıyordum suratına. Dudağının kenarı kıvrıldı.
“Eğer zekilerse tuzakları kolaylıkla fark edebilirler merak etme.” Kaşlarımı çatıp ona baktım. Hançer timinin ne kadar nitelikli bir tim olduğunu biliyordu. Bu tuzakları da fark edebileceklerini de pek ala tahmin edebilirdi.
Başka tuzak olabilir mi Delfin, dedi sağdaki melek.
Ben de öyle düşünüyorum Delfin, dedi soldaki de.
“Niye? Sen salak mısın da fark edebilecekleri bir tuzak kuruyorsun?” Kaşlarını kaldırdı “Belki de salağımdır. Sonuçta senin gibi bir kadını kendime düşman etme aşamasına getirdim.”
“Aşama falan yok! Sen direkt benim düşmanımsın. Anladın mı beni? Benim vatanıma düşman olan herkes, benim düşmanım.” Kafa salladı “Doğrudur.” Derin bir nefes verip ellerimi çözdü.
Benimle asla ellerim bağlı konuşmuyordu. Ya kendine çok güveniyordu ya da Araz’ın sözlerine inanmıyordu. Benim yapabileceklerimi bilmiyordu doğal olarak, inanmadığı için de.
Elini öne uzatarak kafasını yana eğdi “Biraz yürümeye ne dersin?” Gözlerimi kısıp yüzünü incelemeye başladım. Çok ilginç bir insandı. Hiç düşman gibi de durmuyordu. Ama düşmandı işte.Çenemle kendisini işaret ettim “Senin derdin ney ya? Hançer’in fark edebileceği tuzaklar kurmalar, benimle iyi geçinmeye çalışmalar…” bir adım attım ona doğru “Araz’dan da koruyorsun beni.” Gözümü kırptım “Ne iş?”
Biraz gözlerime baktıktan sonra burnunu çekip uzaklara döndürdü gözlerini. Boynunda da fular gibi bir şey takılıydı. Buraya gelmeden önce yoktu.
Biraz daha etrafı inceledikten sonra yürümeye başladı yavaş adımlarla.
Yok gerçekten ruh hastası bu herif! Kaçmaya kalkmandan korkmuyor mu bu adam, dedi soldaki melek.
Etrafta o kadar adam varken kaçamayacağımıza emindir belki, dedi sağdaki de.
Uzaklaştığı için koşarak yanına gittim. Ani hareketle iki kolunu arkaya kırıp dizimi de dizinin arkasına vurmam ile inleyerek yere düşmesi bir oldu. Bunu görünce, tüm adamlar silahını bana doğrultmuş bir şekilde etrafımıza doluşmuştu.
“Ben soru sorduğumda cevaplanmasını isterim Devil! Beynimle oynayıp oynayıp kaçamazsın!”
“BIRAK HEMEN ONU DELFİN! VURURUM SENİ!” histerik bir gülüş döküldü dudaklarımdan “Vursana Araz bey! Seni tutan ney?” Tankut Devil anında kafasını kaldırdı “Sakın! Tek bir kurşun sıkanı yaşatmam!”
“Sizi öldürecek efendim!” Ne, ben mi? Hiç sanmıyorum!
“Öldüremez!” Dedi anında “O bir doktor!” Baş parmaklarımı bilek birleşim noktalarına bastırdığımda acıdan gözlerini kapattı “Doğru, öldürmem! Ama sakat bırakabilirim! Sonuçta nefsi müdafaa değil mi?”
“İyi o zaman biz de nefsi müdafaa olarak seni öldüreceğiz!” Dedi anında Araz.
“ARAZ! EMRİMİ ÇİĞNEME!” Araz resmen silahı ateşlemek için yer arıyordu. Patronu da bir o kadar ateşlememesi için…
Araz gözleri kızarmış bana bakıyordu. Çok korkuyordum fakat onlara koz verirsem işte o zaman öleceğimi biliyordum.
Hançer, ailem, gelecekti ve beni kurtaracaktı bu bataklıktan. Bu yılki doğum günümde mutlu olacaktım. Ama hava kararmak üzereydi. Saati de bilmiyordum üstelik.
Nolur Allahım, bari bu sene mutlu gireyim yeni yaşıma!
Aniden gelen silah sesleri ile yerimden hopladım. Ne çok yakın ne de çok uzaktan geliyordu sesler. Gelmişlerdi! Ailem gelmişti!
“Dağılın hemen bu kız bende!” Araz adamlara dağılmalarını söyledikten sonra ağır ağır yaklaşmaya başladı.
“Bırak Delfin, engelleyemem. Bırak!” Tankut Devil’in kısık sesle söylediği şeye anlam veremiyordum. Neyi engellemeye çalışıyordu ki?
Sol tarafımda gördüğüm bir bedenle tüm odağım şaştı. Safir elinde tüfeği ile adamları bir bir indirerek geliyordu.
“Safir!” kısık sesle adını söylediğim bir anda boğazıma dayanan kolla gerçek dünyaya döndüm. Safir’e dalıp Araz’ı unutmuştum. Aniden beni geriye çekmesi ile ellerim Tankut Devil’den ayrıldı.
“Şimdi kim alacak seni elimden?!”
“Bırak Araz, tamam!” kolunu boynuma daha çok dayayıp silahın namlusunu da şakağıma dayamıştı. Derin nefesler alıp veriyordu. Nefesi enseme vurdukça titriyordum.
“DELFİN!” sağ taraftan Özgür, Güney, Barlas ve Atilla; Safir’in arkasından Kaya abim, Uraz, Aykan ve Kuzey gelmişti. Aylin keskin nişancı olduğu için bir yere pısmış olmalıydı.
“BIRAK LAN KARDEŞİMİ!” arkamda güldüğünü hissettim Araz’ın. Bırakmaya hiç niyeti yoktu.
“Ah Hançer timi ah! Siz bu kızı vezir yapmayacaktınız!” Kaşlarımı çattım bu benzetme ile. Araz sağ olsun bana hitaben anlatmaya devam etti.
“Satranç bilir misin Delfin? Gerçi benimki de soru. Senin gibi zeki bir doktor, satranç nasıl bilmez?” Safir’e bakıyordum ama o sıkı sıkıya tuttuğu silahını Araz’a doğrultmuş asla gözüme bakmıyordu. Tek bir firesinde vuracaktı onu.
“Satrançta şah, mat olduğunda oyun düşer. Buradaki şah, Safir; piyonlar ise Hançer timinin diğer üyeleri. Peki sen neden vezirsin biliyor musun?” Gözüm bir anlığına Tankut Devil’e değdi. Araz’a temkinli adımlarla yaklaşıyordu.
Bizi öldürecek bu herif göz göre göre Delfin, dedi soldaki melek.
Ne var işte, şehit oluruz alt tarafı.
“Çünkü vezir düşerse şah da düşer!” Burnundan güldü “Şah düşerse piyonların da hiçbir hükmü kalmaz. Yani oyun kaybedilir!” Boynumu bir kez daha sıkınca elim istemsizce koluna gitmişti.
Nefesim kesiliyordu ve bu benim açımdan iyi değildi. Güç toplamam gerekiyordu herhangi bir boşluk durumunda arkamdan açığa çıkartmak için. Özgür ile çalışmalarımın bu denli işe yarayabilecek olmasını ummazdım hiç.
“Anlayacağın Delfin, sen ölürsen hepsi kaybeder!” Abim bir adım attı öne doğru “Yanılıyorsun Araz! Delfin ölürse şimdiye kadar gösterdiğimiz suistimalin binde birini bile alamazsın. Karşındaki tim, adını sana daha iyi gösterir boğazıma dayanınca. Ölmek için yalvarırsın!“
Kahkaha attı abimin bu dediğine “Hayal dünyasında yaşıyorsunuz yüzbaşı! Gözlerinizdeki korkuyu görmüyor muyum sanıyorsunuz? Bu kız ölünce hepiniz mahvolacaksınız.”
Yenilgiyle gözümü kapattım. Araz’ın elindeki silahın emniyeti açıktı ve ateşlemeye hazır konumdaydı. Tetiğe hafifçe dokunması yetecekti ölmeme.
“Araz! Bırak kızı! Anlaşmamız böyleydi! Vermek için çağırdık ya!” Silahın namlusunu daha da kafama bastırdı. O an Özgür ile göz göze geldim. Gözündeki korku, Araz’ın da dediği gibi bariz belli oluyordu.
“İşte ben bunu anlamıyorum, patron! Hem kaçırıp hem bırakmak?” Bir adım attı Araz’a Tankut Devil “Benim keyfim öyle istedi! Ayrıca onu, ne için aldığımızı biliyorsun! Onunla işimiz bitti!” bana dediğine göre adamı Ejder’i iyileştirmek için kaçırtmıştı beni.
“Ben hiç öyle sanmıyorum. TAD’ın dediklerini unuttun mu? Bu kızın aslında kimin kızı olduğunu…” Safir işte bu sözden sonra benimle göz göze gelmişti. Çok belli olmayacak bir şekilde kafasını iki yana salladı.
Onlar geldiğinden beri ilk defa konuştum.
“Kimin kızıymışım ben? Anlat da biz de bilelim!”
“Del!” Özgür’ün bana seslenmesiyle gözlerim onu buldu. Bana ‘yapma’ der gibi bakıyordu. Ama neden?
“Gün 8 Mart, yıl 2012, yer Hakkari… “ Araz’ın fısıldar gibi söylediği şeyle yutkundum “Ankara’ya giden bir sivil araç. Çok basit bir emir ile, BAM!” gözlerimi yumdum anın etkisiyle “Bir pusuya düşme ve içindeki herkes ölü. Annen de dahil olmak üzere. Ne acı bir senaryo değil mi ama Delfin?”
“Ulan piç herif seni elime bir geçireyim neler yapacağım!” Safir’in dişlerinin arasında söylediği cümleyle kahkaha attı yeniden. Şakağımdaki silahı hareket ettirdi çekmeden “Şu anda bunu konuşmanın sırası mı Safir yüzbaşım sence?” Biraz durup bana geri döndü.
“Ama en acısı da ney biliyor musun Delfin? “ biraz durup canımı acıtacak o cümleyi kurdu “En acısı, senin; onları tuzağa düşürüp kurşun sıkan elebaşı üyeyi kurtarman!”
Sinir bedenimi ele geçirmişti. Dediği şey beynimde yankılanıp duruyordu.
Elebaşı üyeyi kurtarman…
Gözlerim kararınca yerimde sendeledim. Anında bütün tim üyeleri adım attılar bize doğru “KALIN OLDUĞUNUZ YERDE LAN! Biz Delfinciğimle sohbet ediyoruz.”
Gözlerim dolmuştu. Ben annemin katilini yaşatmıştım. Bu vicdan azabıyla nasıl yaşardım? Nasıl annemin mezarına gidip su dökerdim?
“Delfin yalan söylüyor güzelim! Onların katilleri geberip leş oldular bile. Duyuyor musun?” Safir’in sesi derinden geliyordu artık. Odaklandığım tek cümle vardı çünkü şu anda.
“Cık cık cık! Yüzbaşım, ben yalan söylemem! Hatta daha da ilginci var hazır mısınız?”
“ARAZ YETER KES!” Tankut Devil’in bağırmasıyla bir anlığına kendime gelmiştim “ÇETENİN BİLDİĞİ BİLGİLERİ VERMEYİ KES! OLDU OLACAK TÜM HERKESİN YERİNİ SÖYLE TOPTAN BİLSİNLER!”
“Patron-“
“Kes artık şu tantanayı! Bırak kızı gitsin, işim bitti onunla! “ derin bir nefes çektim içime. Onlaradan annemin intikamını almak istiyordum ama şimdilik dikkatlerini dağıtmam gerekiyordu.
“Çok güzel konuştun Araz ama yanıldığın bir şey var!” Abime baktım diğerleri gibi tetikte bekliyordu.
“Aylin görüş açında bir şey var mı?” Kulaklığından Aylin’e seslendiğinde düşüncelerimi doğrulamıştım. Boşluk arıyordu Aylin. Sözüme davam ettim.
“Satrançta vezir düşerse oyun düşmez. Çünkü piyonlar ayaktadırlar. “ kolunu boğazımdan çekemediğim için ara sıra nefesimi kontrol etmem gerekiyordu.
“Bir piyonla da olsa o maç kazanılabilir. Yani anlayacağın beni öldürsen bile…” hepsine gözlerimi gezdirip en son Safir’de durdurdum “Şah düşmez, piyonları onu hayatta tutabilir. “
Safir anında yutkundu. Bunu görmüştüm. İstemiyordu ölmemi, ben de istemiyordum ölmek. Ama kafama dayanmış bir silah vardı sonuçta. Bir yerden de vedalaşmaya başlamalıydım.
“Size söylüyorum Hançer! Beni biraz sevdiyseniz gittiğimde birbirinizi hiç bırakmayacak, hep destek olacaksınız!” Acı bir tebessüm oluştu dudağımda “Eğer dağıldığınızı görürsem asla affetmem sizi! Anladınız mı?”
“HAYIR DELFİN! SEN HİÇBİR YERE GİTMEYECEKSİN İZİN VERMEM!” Özgür’e değdi bakışlarım. Sağ gözünden düşen bir damlayı gördüm. Ciğerim paramparça oldu.
“Öleceğini bilmen güzel Delfin?” Gözümü gökyüzüne diktim. Bir boşluk bekliyordum ama Araz’ın dikkati hiç dağılmıyordu.
“Annemi öldürdünüz! Benim annemi, ailemi, öldürdünüz!” Kahkahası geldi kulaklarıma “Vallahi Ejder anlatırken çok eğlendim Delfin. Biraz daha erken doğmuş, o anı görmüş olmayı dilerdim. “
Safir sinirle bir adım attığında bizi bir adım geriye çekti “YAKLAŞMA DEDİM YÜZBAŞI!”
“Tamam, yaklaşmıyoruz ama bırak artık kardeşimi Araz! Onun bir suçu yok!”
“Yanılıyorsun Kaya bey! Onun bir suçu var. Abisi, kardeşlerim dediği kişiler ve… Safir. Sevdiği adam, onu seven adam. Delfin’in suçu sizin yanınızda olması.”
Tankut Devil’in bize yaklaştığını duydum. Elini Araz’ın boynumdaki koluna koydu “İki kişiyiz Araz! Sağ çıkartmazlar bizi! Bırak sonra alırız yine!” kısık sesle söylemişti ama ben duymuştum yanımda olduğu için. Şaşkınlıkla aralandı gözlerim. Ne kadar kolay söylüyorlardı. Alırlarmış!
“Emin misin iki kişi olduğumuza?” Kaşlarını çattı Devil. “Nasıl yani?” Tam o sırada arkadan gelen bağırışlarla oraya dikti gözünü. Adamları gelmiş olmalıydı. Tuzak buydu!
“İŞTE YOLUN SONU HANÇER TİMİ!” beni öne fırlatırcasına attı. Dengemi sağlamıştım ama Araz yüzünde sırıtışla geri geri yürüyordu.
“DELFİN YANIMIZA KOŞ!” Safir ve abimin aynı anda söylediği şeyi duymuştum ama annemin intikamı hırsıyla dolan nefretim daha fazlaydı. Onları duymamış gibi arkası dönük yürüyen Araz’a doğru koşmaya başladım.
“DELFİN HAYIR!” Özgür’ün sesi hayatımda duymadığım kadar çok çıkmıştı. Araz ve Tankut Devil, sesi duyar duymaz arkalarını dönmüşlerdi. Beni görüp silahını doğrulttu Araz ama ben çoktan yanına gelmiş karnına tekmemi basmıştım.
İyiydi, dedi soldaki melek; etkilendim, diye de ekledi.
Araz yere düştüğü an üzerine çıkmış yumruklarımı geçirmeye başlamıştım suratına. Düşüşün etkisiyle elindeki silah hemen yanımıza düşmüştü. Patronu bizimkiler ateş açtığı için bir ağacın arkasına geçmek zorunda kalmıştı. O silah kullanmıyordu.
“HAYATIMI MAHVETTİNİZ! BENİM HAYATIMI MAHVETTİNİZ! BENDEN EN KIYMETLİMİ ALDINIZ! HEPİNİZ GEBERİP GİDECEKSİNİZ!” Araz bir yandan ellerimi tutmaya bir yandan da yanındaki silaha ulaşmaya çalışıyordu.
“DELFİN! “ Safir sürekli sesleniyordu bana, ama ben kitlenmiş gibi sürekli yumruklarımı indiriyordum. Sert değildi o kadar ama yine de yaralıyordu. En son ellerimi boynuna sardım, son gücümle nefesini kesecektim!
“DELFİN DİKKAT ET!” Barlas’ın sesini işittiğim anda dikkatim bir anlık dağılınca Araz hemen yandan yumruk atmıştı bana. Yumruğun etkisiyle ellerim boynundan sıyrıldığı anda yanındaki silahı almıştı.
Namluyu bana çevirmesini engellemeye çalışıyordum ama iki dakikadır yumrukladığım ve boğazını sıktığım için gücüm kalmamıştı.
“Gebereceksin Delfin! Annenin yanına gideceksin! Sen de onun gibi gebereceksin!”
Birden ne olduğunu anlayamadan elindeki silah patladı. Göğsümün tam ortasında hissettiğim sızıyla şok olmuş bir vaziyette kaldım.
“DELFİN!”
“ABİM!”
“HAYIR!”
Araz yüzündeki galibiyet sırıtışıyla beni üzerinden yana attı. Ayağa sersem bir şekilde kalktıktan sonra elindeki silahı bana doğrulttu yeniden. Fakat yanından geçen bir mermi ile kafasını eğdi. Kendi adamlarına döndü “BENİ VURACAKSINIZ LAN PİÇ HERİFLER!”
“DELFİN!” Atilla’nın bize yaklaştığını gördüğü için adamlarına doğru koşmaya başladı. Göğsümdeki sızı çok fazlaydı. Bu acının bir tarifi yoktu. Nefesim kesiliyor, gözüm kararıyordu. Zar zor elimi sızlayan yerime attığımda elime bulaşan kan ilk defa midemi bulandırmıştı.
Ben vurulmuştum! Annem gibi vurulmuştum!
“Delfin! Geldim kardeşim!” Atilla anında yanıma çöküp nabzımı kontrol etmişti. Yüzündeki korku hiçbir şeye benzemiyordu “Sakın kapatma gözlerini! İyi olacaksın!”
Aldığım nefes bile ciğerime batıyordu. Nefes alamıyordum ben.
“A- At-“
“Konuşma, konuşma Delfin! Dayan yeter!”
Beni hızlıca yan tarafımızda duran ağacın oraya çekti. Mermiler havada uçuşuyordu fakat ilk anki gibi çok değillerdi. Hançer, bir bir indiriyordu hepsini.
“DELFİN!” Çok geçmeden Özgür de geldi yanımıza. Diğer yanıma da Safir ve abim gelmişti telaşla.
“Dayan Delfin! Kurban olayım dayan!” Yüzümü buruşturup yutkundum “Özgür…” elini saçıma geçirip baktı bana “Söyle, söyle Delfin!” zar zor bir nefes aldım “Ölüyorum galiba!” Kafasını salladı hızlıca “Ölmeyeceksin duydun mu beni? Ben ne yaparım kızım sensiz? Sakın!” Bir yandan da yarama tampon yapmaya başlamıştı.
Alnıma değen dudaklarla Safir’e döndüm, gözleri dolmuştu “Sakın sakın sakın… Yalvarırım! Sakın gitme, dayan güzelim dayan!” Sadece aynı şeyleri tekrar edip duruyordu.
“Abim, iyi olacaksın abim! Seninle yeni kavuştuk gitmek olur mu? Hem ben, Ulu ve Adar’a ne derim? Ablasının onu bıraktığını duyarsa mahvolur Adar.”
‘ Yalnızca Adar mı abi?’ Diyemedim.
“Delfin!” Uraz da koşarak gelmiş Atilla’nın kalktığı yere çökmüştü. Tüm Hançer timi başımdaydı. Acıyla gülümsedim “Son nefesimi sevdiklerimle vermek istiyordum. Kalbim temizmiş.”
“Hayır Delfin ölmeyeceksin! Çıkar şunu aklından!” Öksürdüm, artık nefesim yetmemeye başlıyordu bana “Anneannem, dedem…” yutkundum. İlk defa bu kelimeyi kullanıyordum onlara karşı “Onlara, onları sevdiğimi söyle-“ bir daha öksürmüştüm ama ağzımdan kan gelmişti bu sefer.
“DELFİN, HAYIR!” Safir de dahil olmak üzere herkes ağlıyordu. Benim de gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı.
“Abim!” Safir kafamı dizine koyup alnıma bastırdı dudaklarını “Dayan sana yalvarırım, helikopter yolda.”
Kuzey’e döndürdüm gözlerimi “Aç-, Açelya’ya iyi bak Üsteğmenim! Çok ağlayacak o. Yemek de yemez...” Artık acı hissetmiyordum. Üşümeye de başlamıştım. Bu sona yaklaşıyorum demekti.
“Ölmeyeceksin Del! O yüzden ağlamayacak!” Son bir kez kendimi sıktım “Bana masal anlatmayın! Bal gibi de ölüyorum!” Elimi Safir’in yüzüne uzattım titreyerek anında tuttu “Sakın üzülmeyin tamam mı? Anneme kavuşacağım ben! Onun gibi ş- şehit olacağım!” Safir elimi dudaklarına götürüp avucumu öptü. Gülümsedim bu hareketine.
“Olmayacak öyle bir şey! Yetiştireceğiz seni, duydun mu? Bırakmayacaksın beni! Delfin, sana yalvarırım nefesimi kesme benim! Yaşamamı sağla, yalvarıyorum Delfin!”
“Anka kuşu bile bu sefer beni yeniden doğduramadı Safir. Bizim sonumuz böyle olma-, malıydı.” Gözlerini sımsıkı yumdu acı çekiyordu, ben de acı çekiyordum. Onları böyle bırakmak istemiyordum.
Gözlerim artık kapanmak için direniyordu. Tutamıyordum açık. Bilincimin gideceğinin farkındaydım. Son kez hepsinde gezindi gözlerim yan yana duran Aykan ve Aylin çiftine baktım. Onlara en son dediğim şey ikisi için belki de bir dönüm noktası olacaktı.
“Birbirinizi asla bırakmayın!”
……
VE BÖLÜM SONUUU!!
AĞLADINIZ MI DOĞRUYU SÖYLEYİN 😁
TANKUT DEVİL NİYE ÖYLE DAVRANIYOR OLABİLİR?
‘TAD’ DİYE BAHSETTİKLERİ KİM SİZCE?
DELFİN ANNESİNİN ESAS KATİLLERİNİ ÖĞRENDİ ARTIK.
GERÇEKTEN DE VEZİR Mİ SİZCE DELFİN?
DELFİN VURULDU 😳
YAŞAYACAK MI SİZCE?
BİR SONRAKİ BÖLÜM OYLAR DOLUNCA GELECEK CANLAR! SEZON FİNALİNDE GÖRÜŞMEK ÜZERE 😘
SİZİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM ❣️❣️❣️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |