54. Bölüm

38. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

TEKNİK BİR HATADAN DOLAYI SİLMEK ZORUNDA KALDIM ARKADAŞLAR YA😣

 

HERKESE MERHABALARRRR!! UPUZUN BİR BÖLÜMLE GELDİMMM! SEZON FİNALİ, HARBİDEN FİNAL GİBİ OLDU YANİ🥹

BU BÖLÜMDEN SONRA BİR SÜRE YOKUM MAALESEF🥺 AMA BENİ UNUTMAYACAĞINIZA EMİNİM ( SANKİ ÖLÜYORUM YAA🥲 BU NASIL BİR CÜMLEYDİ)

NEYSEEE DEVAM EDELİMMM

ÖNCELİKLE DEMEK İSTEDİĞİM BİR ŞEY VAR. BU BÖLÜMÜMÜZDE BİRAZ ŞİDDET VAR(ARTIK KİME OLDUĞUNU TAHMİN EDİVERİN) O YÜZDEN ETKİLENME İHTİMALİ OLANLAR OKUMASIN OLUR MUU? BEN ZATEN BAŞINA 💥 (BU İŞARETİ) KOYACAĞIM MERAK ETMEYİN🤗🤗 NE KADAR AÇIK YAZDIĞIMI KESTİREMİYORUM BEN BU YÜZDEN UYARMA GEREĞİ DUYDUM.

💥💥💥👉BU BİRAZ AĞIR

💥👉BUNDA DA KURŞUN İLE VURULMA VAR ARKADAŞLAR

O ZAMAAAN BÖLÜMÜMÜZE GEÇELİM ARKADAŞLAR. SINIR YOK, OKURLARIMIN HAKKIMI VERECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM BEN GELENE KADAR 😊

KEYİFLİ OKUMALARINIZ OLSUN EFENİMMM( NASIL OLACAĞINI BİLMİYORUM AMA)❣️❣️❣️

YİNE DEEE OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM🤍

 

……

SEZON FİNALİ

 

Delfin’in bilincinin gitmesiyle şok içerisinde birbirlerine baktı Hançer timi. Ellerinden bir şeyin gelmemesi daha çok yakıyordu canlarını.

 

“Delfin, Delfin aç gözünü güzelim ne olur!” Safir bir yandan yüzünü okşuyor bir yandan da dudaklarını alnına bastırıyordu. Çok sevdiği yeşiller kapanmıştı birkaç saniye önce.

 

“ÖZGÜR BİR ŞEY YAP!” Özgür, Kaya’yı duymuyordu. Ailem dediği kız, bilinci kapalı bir şekilde yatıyordu. Titreyen elleriyle nabzını kontrol etti. Parmağına yavaş da olsa değen atım ile derin bir nefes verdi. Nabzı yavaştı Delfin’in ama yaşıyordu.

 

Göğsündeki kurşun kalbe yakın bir yerinden girmişti, görebiliyordu. Fakat ciddi bir yerde olduğu için müdahale edemiyordu. Uraz’ın onu sarsmasıyla kendine geldi “Kendine gel lan! Sıhhiyecisin sen bir şey yap!” Acıyla kafa salladı, göz yaşları durmuyordu “Yapamam, yapamam!”

 

Yakalarından tutup kaldırdı Uraz “Ne demek yapamam lan!? DALGA MI GEÇİYORSUN BİZİMLE? YAŞATACAKSIN ONU! BEN AİLEME ABLAM GİBİ ÖLDÜ DEMEYECEĞİM!” Safir ilk defa gözlerini Delfin’den ayırdı. Sert bakışları eski dostunu buldu “Ölmeyecek! Delfin, yaşayacak ölmeyecek!” Dişlerinin arasında söylediği şeye sırtını yaslamıştı Safir.

 

Canı, gitmeyecekti…

 

“Bari kanaması için bir şey yapalım. En azından helikopter gelene kadar Özgür! Metanetli ol şimdi değil, hadi!” Aylin omuzundan iterek Delfin’in yanına oturttu yeniden.

 

Cıvıl cıvıl, otoritesiyle herkesi dize getiren kadının bu halde olmasına inanamıyordu Aylin. Her şeyi beklerdi ama Delfin’in vurulmasını beklemiyordu. Hele hele Araz”ın üstüne atlamasını hiç…

 

“HELİKOPTER NEREDE KALDI?”

 

“Gelmek üzere komutanım!” Güney’e döndü Kaya “Gidip fişek at Güney! Tam yer bildir!” Anında Kaya’ya döndü Aykan “Olmaz, yerimizi anlarlar!”

 

“Şu anda hiçbir şey umurumda değil Aykan! Kardeşimin kollarımda ölmesine razı gelemem! Bunu yapamam anlıyor musun?” Sıkıntıyla nefes verdi Aykan. Anlıyordu fakat yaşaması için vakite de ihtiyaçları vardı.

 

Yerleri belli olursa buraya doluşurlardı ve helikopter hiç inemez, Delfin’i de kaybedebilirlerdi.

 

“Saçmalama Kaya! Mantıklı davran!” Aykan’ı duymuyordu ama Kaya. İlk defa belki de hayatında mantığını kenara atmıştı.

 

Gelen helikopter sesiyle Safir hemen kucağına aldı sevdiğini. Dudakları hep alnındaydı Delfin’in. Onu hissetmesini, kendisinden gitmesini engellemek için hiç kesmiyordu temasını “İyi olacaksın Delfin! Daha çok erken! Sakın… sakın beni bırakmak gibi bir hata yapma! Peşinden gelirim sana yemin olsun peşinden gelirim!”

 

Helikopter bir dakika içerisinde alana inmişti. Hemen Delfin’i koyup yerleştiler helikoptere “Açelya’ya haber verin hazırlıklı olsun!” Kuzey sıkıntıyla onayladı komutanını. Açelya, Delfin’in vurulduğunu öğrenmemeli diye geçirdi içinden ama illaki öğrenecekti.

 

“Hemen haber veriyorum komutanım!” Anında aradı Açelya’yı.

 

“Aşkım!” Neşeli çıkan sesiyle Burukça gülümsedi Kuzey. Birazdan duyacakları ile yıkılacaktı Açelya “Açelya!” Sesindeki hüznü yakaladı Açelya. Anında anladı bir şey olduğunu.

 

“Kuzey, bir sorun mu var ne oldu?” Sıkıntıyla nefes verip devam etti konuşmasına “Hastaneye geliyoruz, helikopter girişi olacak!”

 

“Kime bir şey oldu? Siz Mersin’de değil miydiniz?” Hiçbir şey söylememişti Kuzey. Delfin’in kaçırıldığını bile bilmiyorken şimdi vurulduğunu öğrenecekti.

 

“Göreve gittik Açelya, yaralımız var hazırlıklı olun işte!” Kaşlarını çattı Açelya “Kim?” Dudağını yaladı Kuzey ‘Allahım bana güç ver!’ Diyerek devam etti konuşmasına “Şimdi diyemem güzelim. Çatıya gelin siz! “

 

Aklına gelen şeyle konuşmasına devam etti “Ha bir de kan lazım!”

 

“Tamam, hangi grup?” Sorgulayıcı bakışını Kaya, Uraz ve Safir üçlüsüne dikti. Hiçbiri bilmiyordu Delfin’in kan grubunu.

 

“0 Rh(-) kan grubu!” Dedi anında Safir. Kuzey bilmediğini düşünüyordu fakat abisi yine şaşırtmamıştı onu.

 

“Açim 0 Rh(-)!” Duyduğu kan grubuyla kalakaldı Açelya. Sendeledi yerinde. Yanındaki Aycan tuttu anında “Açelya, iyi misin?”

 

“Açelya ne oluyor ses ver!” Aldığı nefes canını acıttı Açelya’nın. Timdeki herkesin kan grubunu biliyordu. Kimseninki 0 Rh(-) değildi. Delfin hariç…

 

“Terörist mi getiriyorsunuz Kuzey?” Kaşlarını çattı bu soruyla Kuzey. Neden böyle bir şey sorma tenezzülünde bulunuyordu ki “Neden?”

 

“Hiçbirinizin kan grubu 0 Rh(-) değil Kuzey! Ya teröristtir ya da…” Gözlerini kapatıp kafasını yukarıya çevirdi. Anlıyordu Açelya.

 

“Ne oluyor oğlum? Yok muymuş kan?” Devresine döndü. Aramanın sesini kapatıp silah arkadaşlarında gezdirdi gözünü en son Delfin’de durdu “Anladı bizden biri olmadığını.”

 

“Söyle Kuzey ona. Hastanede öğrenmesin.” Aykan’ı dinlemeye karar verdi. En azından üzerindeki şoku atar, müdahale edebilirdi.

 

“Evet Açim. Hiçbirimizin kan grubu o değil.”

 

“Delfin değil mi Kuzey? Mersin’deydiniz Kuzey!” Görmese bile kafa salladı “Evet, Delfin.” Gözündeki yaşlar bir bir akmaya başladı Açelya’nın “Nasıl oldu bu? Çok mu ağır durumu? BİR ŞEY DE!”

 

“Göğsünden vuruldu, çok kan kaybediyor. Özgür tampon yapıyor fakat nabzı durma derecesinde!” Açelya anında ayağa kalktı. Ameliyathaneyi ve kanı hazırlaması gerekiyordu bir an önce “Kapat Kuzey! Geldiğinizde terasta olacağım!”

 

Yüzüne kapattı daha sonra Açelya. İçi kan ağlasa da yaşatacaktı dostunu. Sakin kalmalıydı, o bir doktordu.

 

“Hazırlanıyor.” Kafa salladı hepsi. Başka yapabilecekleri bir şey yoktu.

 

“Delim! Beni duyuyorsan lütfen gitme olur mu? Sensiz bir hiçim ben!” Özgür’ün eli Delfin’in kanı olmuştu. Safir’in kucağındaydı. Bırakmamıştı Safir. Bir elini Kaya tutuyordu diğerini de Safir.

 

“Abim, duyuyor musun bizi? Hadi ufacık da olsa ses ver bize!”

 

Ama Delfin ses vermiyordu. Duymuyordu çünkü. Ne Özgür’ü ne Kaya’yı ne de Safir’in korkuyla deli gibi atan kalbini.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Hızlıca gelen helikopteri karşılamaya çıkmıştı Açelya ve ekibi. Aycan da olanları duyduktan sonra içindeki sıkıntıya engel olamamıştı. ‘Delfin; güçlü,bir şey olayacak!’ diye telkin ediyordu kendini.

 

Helikopter alana inince hemen sedyeyi götürdüler kapıya. Safir, kucağında Delfin ile çıktı ilk. Açelya gördükleriyle gözündeki yaşı tutamadı. Kardeşi, dostu şimdi bu haldeydi.

 

Safir hemen getirdikleri sedyeye yatırıp elini tuttu sıkıca Delfin’in. Bırakmayacaktı ne olursa olsun.

 

“Delfin!” Açelya hemen gidip ilk gözlemleri yaptı. Göğsünden girmişti kurşun. Stetoskobu ile ciğerlerini dinlemeye başladı. Sol ciğerinden ses gelmiyordu. Telaşla hemşireye döndü “Hemen gidiyoruz ameliyathaneye, çabuk!”

 

“Açi nasıl durumu?” Delfin’in yanında sedye ile ilerliyordu hepsi. İlk defa bu kadar çaresizlerdi “Kötü!” dedi sadece Açelya. Bu bile yetmişti kalplerinin sızlamasına.

 

“Nasıl kötü?” Ameliyathanenin kapısındalardı artık. Delfin’i içeriye gönderdikten sonra sesin sahibi Safir’e döndü. Delfin’i içeri aldıkları için elleri uzun zamandan sonra ayrılmıştı.

 

“Baya kötü Safir Abi. Sol ciğerinde ses yok. Kan gelmiş ağzından. Kalbinde bir sorun var mı bilmiyoruz! Kısacası çok kötü durumu. “ Açelya’nın yanına gelip kolunu tuttu Özgür “Bana bak Açelya! Ne yap ne et kurtar kardeşimi!”

 

Kuzey hemen gelip ayırdı Özgür’ü Açelya’dan. Ne kadar acılı da olsa böyle davranamazdı.

 

“Sakin ol teğmen! Almayayım ayağımın altına!” Açelya Kuzey’in koluna dokunarak Özgür’e döndürdü yüzünü “Elimden geleni yapacağım Özgür. Delfin benim de canım biliyorsun. Onu kaybedemem, kaybetmeyeceğim!”

 

Bu ameliyata girmeden önce söylediği son sözdü Açelya’nın. Hemen ameliyathaneye girip sterilize olmaya başladı.

 

Aylin, Aykan, Barlas ve Güney boş buldukları koltuklara sıkıntıyla çökerken; Safir, Kaya, Uraz ve Özgür ameliyathanenin kapısının önündelerdi.

 

“Dikkatsizliğimize sıçayım! O kızın o amcık beyinlinin üzerine atlayacağını tahmin etmeliydik!” Barlas’ın sinirle söylediği şeyle hepsi gözlerini yumdu. Haklıydı Barlas. Düşünmelilerdi böyle bir ihtimalin olacağını.

 

“Ölmeyecek değil mi lan!?” Atilla’nın sesli düşüncesini Kuzey yanıtladı “Ölmeyecek devrem! Bizim Delfinimiz kolay kolay pes eder mi? Hepimizi gömer o, yine de gitmez!”

 

Safir arkasındaki duvara yaslanıp kafasını sertçe vurdu. Bugün doğum günüydü onun. Ama o, şu anda yaşamak için direniyordu. Çalan telefon ile oflayarak eli cebine gitti Kaya’nın. Ulu arıyordu. Biliyordu kardeşinin kaçırıldığını fakat Gökhan albay vurulduğunu söylememişti.

 

“Efendim Ulu?”

 

“Abi, buldunuz mu Delfin’i? Allah aşkına müjdeli bir haber ver!” Pars ile beraberlerdi. Gökhan albay, birkaç operasyon daha kalması gerektiği kararına varmıştı. El mecbur kabul etmişlerdi hepsi. Şimdi de telefon hoparlörde dinliyorlardı.

 

“Hastanedeyiz!” Tek bir kelime ile anında ayaklandı Ulu “Nasıl hastanedesiniz?”

 

“Duymadın mı? Hastanedeyiz işte!” İkisi birden montlarını giymiş çoktan koridora çıkmışlardı “Geliyoruz!” Telefonu kapatıp Safir’in yanına adımladı. Aykan, elini omuzuna koymuş destek çıkmaya çalışıyordu.

 

Yalnızca çalışıyordu. Çünkü böyle bir durumda elden başka bir şey gelmiyordu.

 

“Elime geçirdiğim ilk an, o ilk an, yalvaracak bana. Öldürmem için yalvaracak.” Bir kez vurdu omzuna Aykan “Yalvartacağız devrem. Ama şu anda sakin kalmalısın.” Kafasını arkaya vurdu Safir “Nasıl kaçtı o şerefsiz? Nasıl izin verirsiniz böyle bir şeye?”

 

“Delfin vurulm-“

 

“DELFİN VURULMUŞTU DİYE BİR BAHANE Mİ VAR? ARAZ’I ALACAKTINIZ. O PİÇ HERİFİ BENİM ÖNÜME SERECEKTİNİZ! BENİM CANIM İÇERİDE ONUN YÜZÜNDEN, BELKİ DE- BELKİ DE KAYBEDECEĞİM…” gözünden bir damla yaş aktı Safir’in. Ayakta duracak hali yoktu. Yere çöktü. Ailesinin şehitlik haberi bile bu kadar yakmamıştı belki de canını?

 

“Kaybetmeyeceğiz kardeşim! Yapma böyle!” Yanına çöktü devresinin Aykan. Koskocaman adamın çaresizce duruşu canını yakıyordu.

 

“Benim abimlere haber vermem gerekiyor. Aşağıdayım.” Diğerlerine haber verip bahçeye gitmek üzere koridordan çıktı Uraz. Aycan da hiç düşünmeden gitmişti peşinden.

 

Bulduğu boş bir banka oturdu. Elindeki telefonunda aramaların olduğu bir sayfa açıktı fakat eli gitmiyordu isimlerin üzerine. Dalgın dalgın yere baktı. Yanına gelip oturan Aycan’ı bile fark etmemişti.

 

“Korkularımızın üzerine gitmeliyiz Yüzbaşım.” Aniden duyduğu sesle bariz bir şekilde irkildi. Yanında Aycan’ı görmesiyle derin bir nefes verip yıldızlara baktı. Akşam olmuştu artık.

 

“Korkuların üzerine gitmemiz için cesaret barındırmamız gerekiyor içimizde. Bende şu anda o cesaret yok Aycan. Ben şimdi babamı arayıp nasıl diyeceğim?” Hiç düşünmeden elini tuttu Uraz’ın. Uraz başta şaşırsa da elinin içerisindeki eli sıktı.

 

“Sen çok cesur bir insansın Uraz. Şu anda kendini çaresiz hissediyorsun, Delfin’e bir şey yapamadığın için. Çünkü elinden bir şey gelmiyor, gelemez de. Ama çaresiz hissetmen, senin cesaretsiz olduğunu göstermez. Arayıp söylemelisin babana gerçeği. Sonradan, Allah korusun, kötü bir şey olursa Delfin’e; işte o zaman bunun pişmanlığı olur üzerinde.” Dudaklarını birbirine bastırıp diğer eli ile sırtını sıvazladı Uraz’ın.

 

“Haydi ara. Ben yanındayım, komutanım!” Uraz bu desteğe tebessüm etti. Aycan ona çok farklı geliyordu. Onun gözünde ve yüreğinde bambaşka bir yerdeydi. Buna artık emindi. Gelen cesaret ile Savaş abisinin ismine tıkladı. Babası aniden duyduğu şeyle fenalaşabilirdi çünkü.

 

İlk çalışta açıldı telefon “Uraz!”

 

“Abi!” Bir hışırtı ardından da bir kapı sesi geldi. Dışarıya çıkmıştı abisi.

 

“Aldınız mı Delfin’i? Nasıl durumu? Annem sorup durdu, ameliyatı uzun sürmüş dedik ama dinlemiyor.” Sıkıntıyla alt dudağını ağzının içinde yuvarladı. Gözleri Aycan’ı buldu. Aycan anında gözünü kapatıp açtı. Aldığı destek ile devam etti konuşmasına.

 

“Buraya gelmeniz gerekiyor abi.” Savaş anlık bir şokla bir şey diyemedi. Neden oraya çağırdığını başta idrak etmese de sonradan olmaması için dua etti içinden.

 

“Buldunuz mu?”

 

“Hastanedeyiz, Delfin vuruldu. Durumu kritik!” Duyduğu şeyle yanındaki duvardan destek aldı Savaş. Vurulmuş muydu? Kulaklarının onu yanıltmasını istedi ilk defa.

 

“Çok mu kötü?” Bu soru bu kadar yakmamalıydı canını “Çok kötü!” anında çalışma odasına gitti Savaş. Telefonu çoktan kapatmıştı. Babası ve kardeşi orada gelecek olan bir haberi bekliyorlardı.

 

Kapıyı açıp içeriye girdi “Hazırlanın, Mardin’e gidiyoruz!”

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Dakikalardır başı Aycan’ın omzunda oturuyordu Uraz. Ne Aycan ne de Uraz hareket etmişti. İyi gelmişti omzunda yatmak. Karşıdan gelen Ulu ve Pars’ı görmesiyle sinirle ayaklandı.

 

“Senin burada ne işin var lan?!” Hastanedeydi, sinirine hakim olmalıydı fakat Pars’a ne derecede sabredebilirdi bilmiyordu.

“Delfin’e destek olmaya geldim.” Sinirle güldü bu dediğine Uraz. Aycan da kolunu tutmuş, hafifçe çekiştiriyordu “Değmez, Uraz. Haydi içeriye girelim, belki çıkmıştır ameliyattan Delfin. “

 

“Sen mi destek olacakmışsın? Defolup gideceksin buradan! Çıkmayacaksın demedi mi Delfin karşısına? Ne diye yüzsüz gibi geliyorsun daha?” Aycan’ı duymamıştı bile.

 

“Ne kadar görmek istemesen de bir geçmişim var Delfin ile. O yüzden geleceğim.” Alt dudağını dişleyip bir adım atacakken önüne Ulu’nun geçmesiyle durdu “Zamanı değil! Kesin! “ Aycan’a döndü “Neredeler?”

 

“Ameliyathanenin önündeler!” Aldığı cevapla Pars’ın kolundan çekiştirerek yürümeye başladı. Uraz ilk önce ters bir şekilde onlara ardından Aycan’a döndürdü gözlerini “Bu herifi Safir görürse yaşatmaz Aycan! Hastanedeyiz, acısının üstüne; bir de bu… Öldürür, tutamayız!”

 

Ona göre sorun öldürmesi değildi, sorun hastanede öldürmesiydi.

 

Omuz silkip dudağının kenarını havalandırdı “Bırak da orasını Pars’çık düşünsün. Sürekli yürek yiyor kahvaltıda herhalde. Dibimize kadar gelme cesaretinde bulunduğuna göre. Haydi gel.” Koluna girdi “Biz de gidelim de kaçmasın şenlik!” Göz devirip uydu adımlarına.

 

Ameliyathanenin önündeki kişiler hala aynıydı. Safir ve Özgür çökmüş beklerken, Kaya ve Aykan volta atıyordu. Diğerleri ise gergin bir şekilde dördüne bakıyordu. İçeriden kimse çıkmamış, bilgi vermemişti. Bu bile yeterince sıkıntı yaratıyordu üstlerinde.

 

“Abi!” Ulu’nun seslenişi ile koridorun başına çevirdi gözlerini Kaya fakat görmek isteyeceği son kişi buradaydı, Pars. Zaten Araz’ı eline geçirip parçalamak istiyordu şimdi de bu gelmişti ve iyice harlamıştı ateşini.

 

“Delfin nasıl?” Ters bir şekilde kardeşine bakıp Safir’e döndü “İyi, iyi olacak!” Safir de maviliklerini yerden çevirmiş sadece Pars’a dikmişti. Sinirle yutkunup güldü, sabrı sınanıyordu vesselam.

 

“Ne işi var bu herifin burada Ulu?”

 

“Gelmek istedi Safir.” Bir hışım ayağa kalktı. Aykan hemen geçmişti devresinin yanına “Hastanedeyiz kardeşim, sakin ol!” Lakin Safir’in sakin olacak ne metaneti ne de sabrı vardı.

 

“Gelmek istedi diye kardeşinin dibine bu tacizciyi mi soktun Ulu!?” Sakince söylemişti. Ama aslında onu tanıyanların çok iyi bildiği bir şey varsa, o da birazdan Pars’ın yaşamayacağıydı.

 

“Tacizci değilim ben düzgün konuş!” Kaya bir adım atıp omuzundan itti Pars’ı “Hepimiz bitik durumdayız. Git bir de seninle uğraşmayalım. “ elini saçından geçirip bir adım attı cesurca “Uğraşmayın siz de o zaman! Ben Delfin’i bekleyeceğim!”

 

Safir bu sözden sonra sabrının kalan son demini de harcamış, büyükçe iki adım atıp yumruğunu Pars’a indirmişti. Tüm Hançer timi tiksinerek bakıyordu Pars’a. Hak etmişti.

 

“Hala konuşuyor piç herif! Siktir git belanı benden bulma savcı! Zaten canım burnumda, nefes alamıyorum…” eğilip işaret parmağını; eli, kanayan burnunda olan Pars’a çevirdi “Yemin ederim nefesini keserim!”

 

Geriye çekilirken Pars da kalkmıştı. Eli hala burnundaydı “Bir savcıyı tehdit ettin az önce Yüzbaşı! Sonu iyi olmayacak!” Özgür de çöktüğü yerden gelmişti “Sen benim komutanımı mı tehdit ediyorsun lan?”

 

Burukça güldü “İlk tehditi yapan oydu.” Özgür yanına adımlayıp tam dibinde durdu “Ben de ediyorum…” işaret parmağını etrafındakilere çevirdi “Onlar da ediyorlar. Ne yapacaksın şimdi? Hepimizi de mi şikayet edeceksin?” Cıkladı bir kere “Sen hiçbir bok yapamazsın. Korkaksın sen Pars. Delfin’in anılarına sığınacak kadar korkak!”

 

Pars omuzlarından ittirip bir adım geriye çıktı sinirle “Sevmek suç mu lan?! Çok sevdim, ilk ben sevdim, hala seviyorum ve sevmeye devam edeceğim!”

 

“Lan-“ Safir üzerine gelecekken bu sefer Kaya durdurmuştu onu. Pars bozuk plak gibi takılı kalmış devam ediyordu “Onu kimse benden alamayacak! Elbet bir gün anlayacak hepinizin gerçek yüzünü.” Eliyle ameliyathaneyi işaret etti “Bakın, bakın oraya bakın! Kim var içeride? Delfin. Kimin yüzünden orada?” Safir’e dikti gözlerini “Sizin!”

 

Ulu artık sabretmeyecekti. Meslektaşı diye çok tahammül ediyordu fakat artık sınırı aşmıştı Pars. Yanına gidip ensesinden sertçe tuttu “Senin yüzünden mesleğimden, insanlığımdan utanıyorum lan! Sen savcısın oğlum, böyle boş beleş tehditlerle, sözlerle anca kendini küçük düşürüyorsun. Yaptığın başka bir şey yok!”

 

Geriye çekti tuttuğu ensesinden “Delfin çıkınca haber gelir zaten! Geri dön askeriyeye. Bir müddet gözüm görmesin seni. Çünkü artık kendimi tutamıyorum, bir meslektaşıma el kaldırmak zorunda bırakma beni!” Kahkaha attı duyduklarıyla Pars.

 

“Bir sen vardın bana vurmayan! Vur, sende vur! Şamar oğlana döndüm zaten!” Kaya’ya döndü “Tamam, Delfin’i sıkıştırmam büyük bir hataydı. Kabul de ediyorum ve bir şey de demiyorum. Ama bırakın Delfin karar versin konumumu!”

 

“Konuşmayayım konuşmayayım diyorum ama Pars, sen tam bir beyinsizsin! Kız demedi mi sana ‘Artık yüzünü bile görmek istemiyorum!’ diye? Ne yapmaya hala yüzsüz gibi buradasın?” Aylin’e doğru yürüdü. Gözlerindeki saf nefret hiçbir şeye benzemiyordu.

 

“Yüzsüzüm evet! Senin gibi, sizin gibi yüzsüzüm!” Kulağına yaklaştı Aylin’in “En azından senin gibi korkak davranmayıp, dibimdeki sevdiğime haykırıyorum sevdiğimi. Ya sen? Sen yapabilir misin Aylin?” Aylin siniri ile karnına dizini geçirecekken Aykan ondan önce davranıp yandan yumruğu indirdi suratına.

 

“GERİ BAS LAN! SİKTİRTME BELANI!” Aylin’e döndü “Ne diye dibine girmesine izin veriyorsun bu puştun? Beni mi sınıyorsun Aylin?”

 

Aylin’in hoşuna gitmişti bu tepki ama göstermedi “Sana mı kaldı bana hesap sormak?” Yaklaştı kulağına “Belki dedikleri hoşuma gitti. Ne mağlum?”

 

“Katil olurum Aylin! Salak salak konuşup benim canımı sıkma! Zaten zor duruyorum!” Gözlerini kısıp yerdeki Pars’a baktı. Aykan ne kadar sert vurmuşsa, bayılmıştı.

 

“Güney, Barlas! Alın şu herifi buradan!”

 

“Emredersiniz komutanım!” Hemen Pars’ı kaldırıp bir odaya koydular. Geldiklerinde ameliyathanenin kapısından Açelya’nın çıkmasıyla hepsi doluştu oraya.

 

“Delfin nasıl Açelya?” Kafasındaki bonesini çıkartırken Safir’e döndü “İyi olacak inşallah, abi!”

 

“Nasıl iyi olacak, iyi değil mi benim kardeşim? “ kafasını salladı Açelya. İki defa kalbi durmuştu Delfin’in. Çok zorlu geçmişti ameliyatı. Kuzey hemen yanına geldi “Ağlamışsın! Ne oldu içeride Açelya?” Sıkıntıyla nefes verip dilini dudaklarında gezdirdi “Kalbi durdu… İki kez.”

 

Duydukları şeyle vurgun yemiş misali kaldı Hançer timi.

 

“Ama şimdi iyi, değil mi Açi?” Burukça gülümseyerek Özgür’e baktı “İyi olacak!”

 

“İyi olacak derken? Şimdi değil mi iyi? Açelya konuş, bir şeyler söyle artık!”

 

“Kurşun kalp zarını yırtıp akciğere saplanmıştı. Çok kan kaybetti zaten. Kalbi iki kez durdu dediğim gibi. Akciğerleri zarar görmüş durumda. Şu anda kendi kendine nefes alamıyor, entübe halde. Yoğun bakımda kalacak…” bir müddet durup devam etti.

 

“Bunu söylemek zordu şimdi daha da zor olacak ama…” tek kaşını kaldırdı Kaya “Ama?” Safir başta olmak üzere kimse o amanın devamını duymak istemese de kulak kesildiler.

 

“Ama her türlü şeye hazırlıklı olmalıyız! İlk yirmi dört saat çok önemli. Ve ne kadar kabul etmek istemesem de şu anda komada.” Özgür’ün sol gözünden bir yaş düştü “Nasıl komada? Bildiğimiz koma mı? “

 

“Özgür! Onu kaybediyoruz!” Açelya da artık dik duramıyordu “Çok ağır durumu. Tutayım, söylemeyeyim diyorum ama kalbimdeki acı izin vermiyor! O.. ölüyor!” Kafa salladı kabullenmeyerek “Ölemez! Ölmemeli, onu kaybetmeyeceğiz Açelya! O çok güçlüdür! Gitmez gidemez! Tamam annesini çok özledi ama yapmaz bunu bize!”

 

Arkasındaki duvara zar zor yaslanıp akan gözyaşlarıyla gözlerini tavana dikti “Tülin teyze sana yalvarırım! Yalvarırım gelmesin yanına! Ben… Ben onsuz yaşayamam. O benim tek ailem! Yalvarırım alma onu benden, Allahım noğlur!”

 

Açelya Kuzey’e sarılmışken Safir’e, Aykan destek oluyordu. Kaya bir koltuğa oturmuş Ulu ile kalakalmışlardı. Kardeşleri ölüyordu.

 

“Yaşayacak! Gitmez Delfin kolay kolay ya!” Aylin gözünden akan yaşların tersine hepsine moral vermeye çalışıyordu “Komutanım! Kalkın, yapmayın böyle! Bilmiyor musunuz siz Delfin’i? Çok yoruldu o. Biraz uyuyup, dinlenecek sadece!”

 

Kendi de inanmıyordu bu dediğine. Askerdi o, yalan söylemezdi kolay kolay ama ilk defa yalana dayamıştı sırtını. Kendini kandırıyordu.

 

“URAZ!” gelen sesle başını kaldırdı Uraz. Tüm Gündoğdu ailesi buradaydı. Çiçek de dahil olmak üzere.

 

“Nasıl Delfin?” Fazıl ile Nurdan çökmüştü aldıkları haberle. Nurdan, ayakta bile durmakta zorlansa da torunu için dayanmaya çalışıyordu.

 

“Komada baba! Yoğun bakıma alacaklar.” Nurdan’ın dizlerinin bağı çözülünce Savaş ve Göktuğ hemen yandaki koltuğa oturttular annelerini “Güzel kızım, sana yeni kavuşmuşken ne bu gitme merakı annem?!” Ağlayarak söylediği cümleler hepsinin boğazına bir yumru gibi oturmuştu.

 

“İyi olacak anne, Delfin! O kızın gözünü gördüm ben! Bu kadar güçlü birini tanımadım da görmedim de… iyi olacak ben eminim!”

 

“Evet anneanne. Annem doğru diyor. Delfin ablam çıkacak bu hastaneden. Hem de yürüyerek.” Uraz yeğeninin yanına gelip sarıldı. Çiçek de ağlıyordu. Kuzeni, Delfin’i çok sevmişti ve ölme ihtimali bile canını yakıyordu.

 

“Doktoruyla görüşmek istiyorum oğlum!” Babasına döndü Uraz. Eliyle Açelya’yı gösterdi “Doktoru Açelya! Aynı zamanda en yakın arkadaşı Delfin’in. Şimdi iyi değil kendine gelince konuş baba!”

 

“İyi değilse ne diye o yaptı ameliyatını?! Ya bir şey olsaydı benim torunuma?” Sabır çekti içinden tüm Hançer timi. Sabahtan beri anca onlara işliyordu siniri.

 

“Baba!”

 

“Ne baba? Daha metanetli bile duramıyor!” Kuzey tam bir şey diyecekken Aykan’ın ona dönüp bakmasıyla sustu. Açelya’ya birisinin haksız yere yüklenmesine izin vermezdi.

 

“Ameliyatını çok soğukkanlı bir şekilde yaptı zaten. Ayrıca çok yetenekli bir cerrah Açelya. O yüzden hiçbir şekilde yüklenme ona.” Hiçbir şey demeden karısına döndü Fazıl. Doğru olabilirdi dedikleri fakat o, şu anda gördüğü şeyden bahsediyordu.

 

“Torunumu göremez miyiz?” Açelya burnunu çekip Kuzey’in desteği ile ayağa kalktı. Sarsak adımlarla durdu Nurdan’ın önünde “Şu anda maalesef kimseyi sokamayız. Komada zaten, duysa bile tepki veremez. İlk yirmi dört saat geçsin o zaman teker teker alabiliriz.”

 

Kafa sallamakla yetindi Nurdan. Ciğeri alev alevdi. Evladının evladı, canının canı ölümle cebelleşiyordu.

 

🗡️🩺🗡️

 

Hançer timi, Gökhan albay çağırdığı için karargaha gitmişti. Araz ve Tankut Devil ile ilgili konuşması gerekenler vardı çünkü. Emir geldiği için Hançer de gitmek zorunda kalmıştı ama akılları Delfin’deydi.

 

Geçen altı saati geride bırakmıştı, Delfin. Durumunda hiçbir değişiklik yoktu. Hala komada yatıyordu. Ulu, Açelya ve Gündoğdu ailesi oradaydı. Gelecek iyi kötü herhangi bir haberi bekliyorlardı. Beklemek, yapabildikleri tek ve en zor eylemdi.

 

“Çocuklar! Devil ile Araz Suriye sınırına üç kilometre uzaklıkta olan bir toplanma alanında saklanıyorlarmış. Sınırı geçmeden oraya baskın vermek zorundasınız. Biliyorum, hiçbiriniz iyi değilsiniz ama eminim ki Delfin’in intikamını almak istiyorsunuz aynı zamanda. O yüzden gözünüzdeki şu nefretle göndereceğim sizi. Yolunuz açık olsun evlatlarım!” Demişti ve Hançer’i operasyona göndermişti, Gökhan albay.

 

 

 

Hançer timi, Albayın bahsettiği yere gelmişti. Aylin yine gizli bir yere konumlanmış, diğerleri gibi etrafı gözetliyordu. Hepsinin kanı kaynıyordu şu anda ve ikisinin de nefesini almak için can atıyorlardı.

 

“Aylin, görüş var mı?” Telsizden gelen Safir’in sesi ile yanıtladı Aylin “Olumsuz, komutanım. Devil ve Araz’ın içeride olduğunu düşünüyorum.” Sıkıntıyla dudaklarını yaladı Safir. Az kalmıştı. Sevdiğinin intikamını bugün alacaktı.

 

“Güney! Atilla! Siz ikiniz alanın kuzey tarafına ilerlemeye başlayın!”

 

“Emredersiniz komutanım!” Daha sonra diğerlerine emirlerini dile getirdi Safir.

 

“Barlas! Özgür! Roketatarları hazırlayın. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak!”

 

“Emredersiniz komutanım!”

 

“Son olarak da; Kuzey ve Aykan! Siz de güney tarafından sızın içeriye! Emrimle atış serbest!”

 

“Emredersiniz komutanım!”

 

Elindeki dürbün ile evi incelemeye başladı Safir. Yanında da Kaya vardı. Elleri tetiğe ne kadar gitse de ateşleyemiyorlardı. Bu sefer yakalayacak, ellerinden kaçırmayacaklardı Araz’ı.

 

“Tahmini ne zaman atış serbest diyeceksin Safir. İçimde bir sıkıntı var. Bir an önce operasyonu bitirip gidelim. İçerde, biliyoruz. Alalım işte!” Kaya normalde her detayı düşünürdü ama şu anda aklı kardeşindeydi. Ne kadar profesyonelce davranmaları gerekse de ilk defa böyle bir acı yaşamışlardı.

 

“Gizli geçit olma ihtimali var Kaya. Dışarı çıkmak zorundalar. İsterlerse bir ay içeride kalsınlar. Yine de ayrılmayacak, hiçbir şey yapmayacağız. “ Derince bir nefes verip elini göğsüne koydu “Benim de içimdeki sıkıntı büyük ve iyice büyüyor fakat bu sefer olmaz. Bu sefer kaçırmayacağım. Alacağım canını!”

 

Daha bir şey demedi Kaya. Aklına koyduysa yapacağından emindi. O yüzden de üstelemedi daha fazla.

 

                                                                           ***

 

Yaklaşık üç saattir hareketsiz bekliyordu Hançer timi. Herkes Safir’in dediği konumlara geçmiş, gelecek ‘Atış serbest!’ emrini bekliyordu her zamanki gibi. İlginç bir şekilde ne kimse giriyordu ne de çıkıyordu. İçindeki şüphe daha çok canını yakıyordu Safir’in.

 

Zaman geçtikçe hem Delfin’e bir şey olmuş olma ihtimali hem de geçit olma ihtimali canını sıkıyordu. Elini sol cebine attı. Delfin’in fotoğrafını koymuştu oraya. Uzungöl’de çekindiği bir fotoğrafı çıkarttırmış, tam kalbinin üzerine koymuştu. Ona olan sevgisini dağlara taşlara anlatamazdı. O kadar büyüktü.

 

İşaret parmağı Delfin’in fotoğraftaki gamzesinde gezerken kulaklığına gelen Aylin’in sesi ile kaşlarını çattı “Komutanım! Çıktılar!” son kez elindeki fotoğrafı öptükten sonra geri sol yanına yerleştirdi. Boynundaki boyunluğu gözüne kadar çekip silahıyla alanı taradı.

 

Devil ortalıkta yoktu fakat Araz ;pişkin pişkin çıkmış, adamlara bir şeyler söylüyordu. Dişlerini sıktı, hedefine odaklandı. Onu öldürmeden bırakmayacaktı.

 

“Atış serbest!” bu saniyeden sonra kimsenin durmak gibi bir gayreti olmamıştı. Araz bir engelin arkasına geçmişti ama şansına hem arabalara hem de eve uzaktı. Beklemekten başka çaresi de yoktu.

 

Silah seslerini duyan Tankut Devil ise Safir’in de tahmini doğru çıkartacak bir hamleyle gizli geçitten kaçmıştı. Mecburdu kaçmaya. Kalırsa eğer Hançer, dinlemeden kafasına sıkabilirdi. Şu anki nefretleri fazlaydı çünkü.

 

Hançer timi hem adamları öldürüp hem de adım adım yaklaşıyordu alana. Çok az bir mesafeleri kalmıştı. Araz artık istese de kaçamazdı. Eceli, çağırmakla kalmıyor koşuyordu. Ama bilmediği bir şey vardı: Ölüm, onun için bir kurtuluş olurdu. O yüzden ona kolay ölüm yoktu.

 

“ARAZ BEY! EFENDİM NE DİYE SAKLANIYORSUNUZ ORADA!? ÇIKIN DA BOK CEMALİNİZİ GÖRELİM CANIM!” diye ilk korkuyu saldı Araz’ın üzerine Aykan. Delfin, kardeşi gibiydi hepsinin ama Aykan’ın ona düşkünlüğü farklıydı. Aynı zamanda dert ortağıydı onun.

 

“Def olun buradan! Ba- bana bir şey yapamazsınız!” Özgür’ün kahkahası ile içindeki korku büyüdü “Çık bakalım ininden de canlı bir şekilde test edelim orospu çocuğu seni! Benim kardeşime dokunacaksın, biz de sana bir şey yapmayacağız! UYAN RÜYADAN LAN!”

 

Araz’ın elindeki silahta mermi olmadığına eminlerdi fakat tedbir amaçlı açığa çıkmıyorlardı. Zaten her türlü etrafı sarılıydı. Kafasına sıkmadığı sürece de ellerindeydi Hançer’in.

 

“Kardeşime yaptıklarının bir bedeli olacaktı elbette! Çık lan dışarıya!”

 

“Komutanım! İzniniz olursa ben onu çıkartayım!” Aylin’in kulaklığa gelen sesiyle hepsi dikkat kesildi. Yüzlerindeki sırıtış her şeyi açıklıyordu. Aylin çıkartırsa tam çıkartırdı, biliyorlardı.

 

“İzin verildi, Kutlu! Sahne senin!” Aylin’in yanında eğitimlerde kullanılan saçma saçan silahtan da vardı. Bizzat bu anı hayal ettiği için almıştı yanına. Sorun şuydu ki o saçmanın acısı başka hiçbir acıya benzemiyordu.

 

Hemen yanında hazır olan silahı alıp atış konumuna getirdi. Tam Araz’ı göremiyordu ama arkasında saklandığı engelin yanında çelik levha bulunuyordu ve açısı tam da Aylin’in istediği cinstendi. Atış yaptığında çelik levhadan sekecek ve Araz’ın arka kısmından girecekti. Yüzündeki sırıtışı büyütüp atış yaptı.

 

“Bunu sen istedin piç kurusu!”

 

Araz levhadan seken saçmalar vücuduna saplandığı anda acıyla bağırdı. Poposuna ve sırtına saplanmıştı saçmalar. Araz’a yakın olan Barlas sert bir hareketle yerden kaldırdı Araz’ı.

 

Hareket ettikçe acısı büyüyordu Araz’ın fakat Barlas’ın gücüne de karşılık veremiyordu. Yerde sürükleyerek tam Safir ile Kaya’nın önüne fırlattı “Şerefsizler aynı senin gibi yerde sürünürler Araz efendi!”

💥💥💥

Safir, başıyla Özgür ve Barlas’a kaldırmalarını emretti. Hemen dediğini yapıp iki kolundan ayağa diktiler. Kaya, Safir’i beklemeden sert bir şekilde yumruğunu geçirdi suratına. Gelen çatlama sesiyle hepsinin yüzünde sahte bir tiksinç ifadesi belirdi. Daha kırılan ilk kemiğiydi bu.

 

“Benim kardeşimi vurdun! Benim daha yeni kavuştuğum kardeşime!” Yüzündeki sırıtışla Kaya’ya döndü “Vah vah! Ne acı. Sizden kurtardım işte! Ölmese bile bu gidişle kahrından ölecek.”

 

“Lan şerefsiz döl israfı!” Diğer elmacık kemiğini de kırmıştı Kaya. İçi ne olursa olsun soğumayacaktı. Siniriyle karnına sert bir tekme geçirmesiyle Araz’ın ağzından gelen kanın arasında saniye yoktu. Birkaç kez daha tekrarladı bunu. Artık yorulduğunu anlayınca Safir devreye girdi.

 

Sertçe tuttu çenesini. Gözlerini gözlerine dikti Araz’ın. Baygın baygın bakıyordu. Bayılmaması gerekiyordu. En azından şimdilik! Kuzey’e döndü. Kuzey, anında anladı abisinin isteğini. Çantadan çıkarttığı matarayı uzattı Safir’e.

 

Suyu boğulacak mı, diye düşünmeden boşalttı yüzüne Safir. Derin derin nefes almaya çalışırken çırpınıyor, kollarını kurtarmaya çalışıyordu. Ama hesaba katmadığı şey şuydu: Kollarını, Barlas ve Özgür ikilisi tutuyordu. Komutanları emir vermeden bırakmazlardı.

 

Saçından tutup kafasını kaldırdı Safir. Çekip vurmamak için zor tutuyordu kendini. Ama dayanacaktı. Delfin’in çektiği acının kat be kat fazlasını çekecekti.

 

“Sen benim dokunmaya kıyamadığım kadına dokundun! Şimdi ne yapayım ben sana ha!?” Araz delirmiş gibi gülmeye başlamıştı. Cesareti takdire şayandı.

 

“Ya işte Yüzbaşı! Dok- dokunmayana dokunurlar!” Dişlerini o kadar sıkıyordu ki Safir, sesi dışarıdan rahatça duyulabilirdi.

 

Yumruklarını peş peşe indirirken saydırmaya devam etti.

 

“Senin soyunu , sopunu, sülaleni, yedi ceddini, dalağını sikerim! Orospu çocuğu piç seni! Onun gözünden düşen tek damla için değil seni, tüm dünyayı silerim tarihten! ANLADIN MI LAN BENİ?!” artık kaybettiği kanların haddi hesabı yoktu. Ölecekti, beş bilemedin on dakikaya.

 

Yapmak istediği son bir şey kalmıştı. Eli direkt elini buldu. Araz korkuyla açtı gözlerini. Yapacağı şeyi anlamıştı fakat hareket dahi edemiyordu.

 

“Bu ellerinle dokundun benim canıma!” İlk önce sağ elinin parmaklarını aldı avucuna. Teker teker kırdı parmaklarını. Araz’ın çektiği acı tarif edilemezdi ama hak etmişti. Diğer elinin parmaklarını da aynı şekilde kırdı Safir. İçi soğumuyordu ama artık ölecekti.

💥

Kaya’ya döndü, kafasını sakince indirdi. Kaya anlamıştı, son kurşun ondan çıkacaktı. Beylik tabancasını aldı eline. Tam sıkacakken aklına gelen şeyle durdu. Özgür’ün hakkıydı bunu yapmak. Her ne kadar kendisi, Delfin’in abisi olsa da Özgür; ondan çok abilik yapmıştı kardeşine.

 

Tam karşısında durdu Özgür’ün. Elini, Araz’ın koluna koydu. Özgür, sorgulayıcı gözlerle bakıyordu Kaya’ya.

 

“Bu senin hakkın kardeşim. Son nefesi senin elinden olsun!” Özgür bu duruma duygulanırken diğerleri buruk bir tebessümle bakıyordu. Kaya’nın bu ince davranışını hiçbir zaman unutmayacaklardı.

 

Gözlerine bakıp sessiz teşekkürünü sundu, Özgür. Bu herifi öldürmeden ağlamayacaktı. Söz vermişti, hem kendine hem de kardeşine. Sert yüzünü kuşanıp Araz’ın kolunu Kaya’ya bıraktı. Eli tabancasına gitti ve Araz’ın tam karşısında durdu.

 

“Şimdiye kadar ne kadar piç herifler de olsanız öldürme taraftarı olmadım. Kimse öldürmekten zevk almaz. Ama sen Araz efendi. Benim öldürmekten zevk aldığım ilk kişi olacaksın!”

 

Araz artık duramıyordu yerinde. Gözleri de kararmaya başlamıştı zaten. Özgür, elindeki tabancayı ilk olarak bacaklarına tuttu.

 

“Bu, öldürdüğünüz masum bebekler için…” bir kurşun sağ bacağa.

 

“Bu, öldürdüğünüz masum kadınlar için…” bir kurşun sağ bacağa.

 

Araz artık bağıramıyordu bile. Önlerinde diz çökmüş pozisyondaydı.

 

“Bu, öldürdüğünüz masum neneler için…” bir kurşun sağ kola.

 

“Bu, öldürdüğünüz masum dedeler için…” bir kurşun sol kola.

 

“Bu,öldürdüğünüz nice Mehmetçik için…” bir kurşun tam kalbe.

 

“Ve son olarak da bu…” kafasına bir kurşun “Delfin’imiz için…”

 

Araz artık bir ölüydü. Asla içleri soğumazdı ama intikamını almışlardı Delfin’in.

 

“Artık eve dönüyoruz Hançer! Bir pislik temizlendi kaldı diğerleri!”

 

💥

 

🗡️🩺🗡️

 

 

Ağzındaki maskesini indirdi Açelya. Kim bilir kaçıncı çıkışıydı eli boş bir şekilde, o yoğun bakımdan? Her defasında kötü haber vermekten yorulmuştu. Ama sabrediyordu arkadaşı için. O, doktor olarak pes ederse Delfin; ne yapardı?

 

Uraz, her defasında geliyordu kapının önüne ama ne Açelya’dan ne de Delfin’den ses yoktu. Bu sessizlik çok korkutuyordu hepsini.

 

“Yine mi aynı durumu?” Gözlerini kapatıp kafa salladı Açelya. Aynıydı, komadaydı.

 

“Kafayı yiyeceğim artık Açelya! Neden tepki vermiyor Delfin? “

 

“Nefes alamıyor kendi kendine. Biz uyutuyoruz ama komadan çıkması için nefes almaya başlaması gerekiyor. Aksi taktirde bitkisel hayata girecek. Girerse çıkması imkansız. İşte o zaman kaybetmiş oluruz Delfin’i.” Sıkıntıyla yüzünü sıvazladı Uraz.

 

Açelya’nın ümitsiz konuşması iyice geriyordu onu. Ablasının emanetini koruyamamıştı. Bu vicdan azabı onu bitiriyordu.

 

“Safirler dönmüş. Birazdan burada olurlar. Perdeyi aç da görsünler. Görmeseler daha iyi ama en azından bir nebze de olsa telkin eder.” Uraz’ı onaylayıp yoğun bakımın perdesini açtı içeriden. Uraz da görmemişti dünden beri. Gözleri doldu anında.

 

“Oğlum!” Ulu ile Gündoğdu ailesinin diğer fertleri gelmişti.

 

“Gelin baba. Delfin’i görün.” Annesi hemen yanına geldi Uraz’ın “Bir şey mi oldu? Neden görmemizi istiyorsun? Doğruyu söyle Uraz! Kötüleşti mi?” Ellerini tuttu annesinin. Tansiyon hastası olduğu için onu da düşünüyordu bir yandan.

 

“Hala aynı anneciğim. Sadece görmek istersiniz diye açtı Açelya. “ yorgunca kafa salladı Nurdan hanım. Canı yanıyordu. En son bu denli canı, kızının şehitlik haberinde yanmıştı.

 

“Oy benim torunum! Oy benim deniz kokulum! Nasıl kaydılar sana yavrum? Biz doymadan toprağa mı koymak istediler seni? Yapma! Yapma Delfin! Daha çok erken, daha çok gençsin be yavrum!” Savaş ve Göktuğ duvarın dibine sinmiş dolu gözlerle bakıyordu Delfin’e. Annelerinin sözüyle daha da dolmuştu gözleri.

 

Anne ve babaları için dik durmaya çalışıyorlardı ama bu durumda kim bu denli dik durabilirdi ki? Taş olsa çatlardı bu acıyla.

 

“Nurdan hanım teyze, arkadaki koltuklara oturun da tansiyonunuza bakayım. Kötü duruyorsunuz, haydi lütfen!” Kafa salladı hışımla Nurdan “Torunuma bak sen! O iyi olsun, ben de iyi olacağım!” Dudaklarını yalayıp burnundan nefes verdi Açelya. Üstelemeyecekti. Kendisi de böyle bir durumda kendisiyle ilgilenilmesini istemezdi.

 

 

Birkaç dakika sonra da Hançer üyeleri gelmişti. Hemen camın önüne geçtiler. Delfin’i gördüklerinde Araz’a yaptıklarının az olduğunu düşünmüşlerdi.

 

“Abi! İyileşecek değil mi kardeşimiz? “ elini Ulu’nun ensesine atıp alnını alnına dayadı Kaya “Tabi iyileşecek! O bizim kardeşimiz Ulu. Tüm Hançer’i dize getiriyor, eminim ki bu savaşı kazanacak abiciğim!” Aklına gelen şeyle elini abisinin koluna koydu Ulu “Adar’a söylemedim abi. Öğrenince çok kötü olacak.”

 

“Biliyorum abiciğim. Şimdilik bilmesin. Delfin, kendine gelince haber veririz.”

 

“Ama ya bir şey-“ kesti hemen kardeşinin sözünü “Bir şey olmayacak demedim mi lan ben? Kalkacak oradan Delfin.” Diğerlerinde gezindi siyahlıklarını “Öyle değil mi tim? Kalkacak kardeşim oradan!” Sessiz bir yanıtları vardı hepsinin.

 

İnşallah, inşallah komutanım!

 

Kuzey, Açelya’nın yanına gelmişti gelir gelmez. Açelya bitkin bir durumdaydı. Can dostu içeride yatıyordu ve o, hiçbir şey yapamıyordu.

 

“Nasılsın Açim?” Kafasını omzuna koydu Kuzey’in “Kötüyüm Kuzey. Kardeşime elimden hiçbir şey gelmiyor. Nefes almıyor, alamıyor. Ve bu beni çıkmaza sokuyor.”

Kolunu omzuna atıp başının üzerinden öptü Kuzey. Delfin’in orada öylece durması hiç adaletli değildi. Onun yeri içerisi değil dışarısıydı.

 

“İyileşecek, merak etme. Sadece bizi bekletiyor, onun değerini anlamamızı istiyor. Ne kadar inat bilmiyor musun sen?” Kafasını salladı Açelya. İnattı Delfin ama inadını sadece dışarıda görmüştü, yoğun bakımda değil.

 

“İnat ama aynı zamanda da yorgun, Kuzey. On iki yıldır çekmediği çile kalmadı. Uyanmak istemiyor olabilir artık. Çok yoruldu, çok…” artık ağlıyordu Açelya. Dayanamıyordu, içindeki acıya dayanamıyordu.

 

Camın önündekilere baktı Kuzey. Safir ortalarında olacak bir şekilde durmuş, bakıyorlardı Delfin’e hepsi. Abisini uzun zaman sonra ilk defa çaresiz görüyordu. Her zaman metanetli durmayı öğreten abisi şimdi tek bir rüzgarda savrulacakmış gibiydi.

 

“Delfin, canım… Yalvarırım kalk artık oradan. Hem sana bir haberim var! Sana bunu yapanın cezasını kestim. Araz, artık yaşamıyor. Artık nefes al kurbanın olayım. Sen nefes almadıkça benim de nefesim kesiliyor. Yapma bunu bize!” Sağ kolunu cama yaslamış bir şekilde bakıyordu Delfin’e, Safir. İstemiyordu ondan gitmesini. Bu acıya dayanamazdı, biliyordu.

 

Yanımdaki Özgür’e baktı yan gözle. O da farklı bir durumda değildi. Uzun zaman sonra ailesini bulmuş, şimdi de kaybetmekle kaybetmemek arasındaki ince bir çizgide sallantıdaydı. Delfin yerine orada yatmayı tercih ederdi. Yer değiştirmek gibi bir ihtimali olsaydı düşünmeden değişirdi Delfin ile yerini.

 

“Kalk yunus balığı! Seninle Karadeniz’e gidip gemiyle açılacağız daha. Sözünü her daim tuttun. Bunu da tutmadan gitmek olur muymuş? Kalk be kızım, yaşatma bu acıyı bana be!” Gözünden akan bir damla yaşı sildi bir hışımla. Onun karşısında ağlarsa üzüleceğini bilirdi Delfin’in.

 

O yüzden, Delfin’in görmediği bir yerde ağlayacaktı. Ama şimdi değildi o zaman. Uyanacaktı ve mutluluktan dökecekti göz yaşını. Uyanacaktı kardeşi. Delfin, kolay lokma değildi ve pes etmeyecekti. İnananıyordu ona, başaracaktı.

 

İçeriden gelen monitör sesleriyle herkes dikleşti yerinde. Bir şeyler oluyordu.

 

“Delfin! Açelya ne oluyor?” İçeriden gelen bir hemşire Açelya ile göz teması kurdu hemen “Hocam, Delfin Hoca’nın kalbi durdu!”

 

“Hayır!” Açelya anında içeriye girmişti.

 

“Ne oluyor! Fazıl, ne oluyor torunuma?” Savaş annesini, Göktuğ da babasını tutuyordu.

 

“Delfin, kardeşim hayır!” Kaya ve Ulu da şok içerisinde bakıyorlardı Delfin’e.

 

“Hemen defibrilatörü hazırlayın! Çabuk!” Kalp masajına başlamıştı Açelya.

 

“Delfin yalvarırım dayan! Ne olur dayan! Şimdi değil! Şimdi değil kardeşim!” İçinden bir yandan sayıyor bir yandan da dua ediyordu.

 

“Delfin, yapma güzelim yapma!” Safir sadece bu cümleyi tekrar ediyordu. Gözleri kızarmıştı sıkmaktan. Ellerinden kayıp gidiyordu canı.

 

“Delfin! Delfin, hayır Delfin, hayır!” Özgür bir yandan bağırıyor bir yandan da içeriye girmeye çalışıyordu. Barlas ve Aykan tutmakta zorlanıyordu. Kolay değildi Özgür’ü tutmak. Ailesini kaybediyordu.

 

“İki yüze ayarla!” Hemşire yüklemeyi yapıp döndü Açelya’ya “Hazır!”

 

“Çekil!” Göğüslerine verdi şoku anında Açelya. Delfin yatakta yükselip geri inmişti. Ama değişiklik yoktu. Düz çizgi vardı yalnızca.

 

“Bir daha!”

 

“Hazır!”

 

“Çekil!”

 

“Delfin; yapma torunum, yapma annem!” Arada kaynıyordu hepsinin sesi. Her ağızdan bir ses çıkıyordu. Delfin içindi tüm bu nefesler.

 

Açelya, bunun gibi birkaç kez daha denemişti fakat Delfin yanıt vermiyordu. Diğer nöbetçi doktor da gelmişti. Kalp masajı yapmaya başlamıştı. Açelya’nın artık gücü kalmamıştı çünkü. On beş dakikadır döndürmeye çalışıyordu Delfin’i.

 

Nöbetçi doktor on dakika daha uğraşmış, bırakmıştı. Camın önündeki ve odanın içindeki herkes devam etsin diye bekliyordu üstelik.

 

“Açelya!” Kafasını salladı iki yana Açelya. Olamazdı böyle bir şey. Özlemezdi Delfin!

 

“Hayır, devam et! Dönecek ben eminim! Devam et!”

 

“Ölüm saatini bildir Açelya!” Açelya artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu “Hayır, bunu benden isteme olmaz!”

 

“Delfin, güzelim! Ölmedi ölmeyecek devam edin!”

 

“Devam edin ölmedi benim kardeşim ölemez! Söz verdi. Benim son nefesimde yanımda olacaktı, söz verdi!” Özgür ve Safir’in sesini duymuyordu hiçbiri. Ölmüştü Delfin. Tam tamına yarım saat çabalamışlardı ama dönmüyordu.

 

“Açelya! Abim bir şey yap! Sen yap bari!” Kaya’nın seslenmesiyle kendine geldi Açelya. Hemen üzerine çıktı Delfin’in. Yaşatacaktı onu.

 

“Açelya Hocam! Kaybettik onu! Ölüm saatini ilan etmeniz gerekiyor!” Nöbetçi doktoru dinlemiyordu Açelya. Tek bir hedefi vardı çünkü: Yaşatmak.

 

“Açelya Hoca’yı alın üzerinden. Ölüm saati 01.24.”

 

Bu saniyeden sonra zaman durmuştu hepsi için. Açelya’yı zar zor ayırmışlardı Delfin’den. Duvarın dibinde yere çökmüştü. Diğerleri içeriye giremiyordu oda şifreli olduğu için. Ama cama, kırarcasına vuruyorlardı.

 

“Bırakmazsın beni Delfin! Anka kuşu masalı böyle bitmez!” Safir fısıldamıştı resmen. Başı camda yalnızca Delfin’in gözlerine bakıyordu. İnanmıyordu, inanmak istemiyordu Delfin’in öldüğüne.

 

“Delfin kalk, dön bize kalk! Kalk!” Özgür’ün yakarışları tüm hastaneyi inletiyordu. Tek bir kişi duymuyordu ama: Delfin. O artık yaşamıyordu.

 

Nöbetçi doktor üzüntüyle tam kapıdan çıkacakken gelen seslerle kalakaldı kapının önünde. Monitörden kalp atışı sesi geliyordu. Böyle bir şeyin olacağına imkan vermiyordu. Ölüm saatini ilan etmişti az önce. Bu bir mucizeydi.

 

“Hocam, hasta geri döndü! Yaşıyor!”

 

……

VE VE VE BÖLÜM SONUUU🫣

AÇIK SÖYLEMEK GEREKİRSE DELFİN’İN YAŞADIĞINI GÖSTERMEYECEK, ÖLÜM SAATİNDE BİTİRECEKTİM. AMA EVİMİ BASMA KABİLİYETİ OLDUĞU İÇİN SİZDE(ŞAKA BİR YANA TABİ 🥹)

DEDİM ‘TUANA;GÖSTER, BİZ DE ÖLMEYEK(BENİM SOL MELEĞİM SÖYLEDİ BUNU BU ARADA 😂) BEN DE GEREKENİ YAPIP YAŞADIĞINI GÖSTERDİM ☺️

DELFİN’İN ÖLÜM SAATİNDE BEN TAM DA ORAYI YAZIYORDUM O YÜZDEN BİLEREK O SAATİ KOYDUM. AÇIKÇASI BİR BİLEMEDİM HANGİ SAATİ KOYSAM O YÜZDEN 01.24 OLDU.

BİRKAÇ HAFTA SONRA ZÜMRÜDÜANKA KUŞU GİBİ YENİDEN DOĞACAĞIZZ.🐦‍🔥🐦‍🔥

SİZİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUMM🤍🤍🤍

KENDİNİZE CİCİ BAKINNN😘

AY DURUN DURUN 😂😂

SORULARIMI UNUTTUM AYOL.

BÖLÜM NASILDI?

SOL MELEĞİN EKSİKLİĞİNİ HİSSETTİNİZ Mİ?

ARAZ ARTIK YOK YOK YOK YOK!?

ÖLÜMÜ NASILDI?

KAYA’NIN ÖZGÜR’E DEVRETTİĞİ YERDE BİR BEN Mİ DUYGULANDIM?

AYAYAYAY UNUTUYORDUMM!

PARS FAKTÖRÜ?(HATIRLATTIĞIM İÇİN ÜZGÜNÜM)

AYKAN’IN BİR YUMRUĞUYLA BAYILDI 🤭

BAŞKA KONUŞMAK İSTEDİKLERİNİZ OLURSA İSTER DM’DEN İSTER BURADAN YAZABİLİRSİNİZ HEMEN CEVAPLAYACAĞIMA EMİN OLABİLİRSİNİZZ❣️❣️❣️

SİZİ SEVİYORUM BENİM SÜTLAÇLARIM 😍

HA BU ARADA KANALA BEKLENİYORSUNUZ EFENİMMM! BİRAZ SAÇMALIYORUZ AMA KİTAP HAKKINDA DA KONUŞUYORUZ. BİR SONRAKİ BÖLÜMÜMÜZ HAKKINDA DA KONUŞMALAR OLACAK BENDEN SÖYLEMESİİİİ🤭

BURAYA KOYAYIM YİNE KODUMUZU. NASIL GİRİLECEĞİNİ BİLMİYORSANIZ, GOOGLE ARAMALARINDAKİ FOTOĞRAF MAKİNESİNE OKUTURSANIZ ÇIKIYOR. İPHONE KULLANANLARINIZ VARSA ARANIZDA, ONUN KAMERASI DA OKUYORRR.

BEKLİYORUM HEPİNİZİİİİ🤗🤗

foto-1741978473.png

HEPİNİZ ÖZEL DAVETLİMSİNİZZZ♥️♥️

      

Bölüm : 20.03.2025 14:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...