4. Bölüm

4. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

YENİ BÖLÜMLE GELDİMMM! BAZI GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE ÇIKTI. BAKALIM NELER YAŞANACAK❣️

 

……

 

Tekin Aydoğan ve yeni ailesi cephesinde durumlar farklı değildi. O olaydan sonra etraftaki herkes dağılmış, onlar da eve dönmüşlerdi.

 

Öğrendikleri şeylerden dolayı Kaya’nın ve diğer iki kardeşinin de kafalarında aynı soru dönüyordu. Adar bile kendi derdini geçmiş, Delfin ile Tekin’in ne yaşadıklarını sorguluyordu.

“Yani hayatım, kıza herkesin önünde tokat atmak nedir? Madem böyle bir niyetin vardı eve çağırsaydın ya! Millet senin hakkında ne düşünecek şimdi?” Adar, annesinin bu sözleri karşısında şok olmuştu. Onun dile getireceklerini Ulu dile getirmişti.

“Anne, nasıl böyle konuşabiliyorsun? Babamın Delfin’e vurması suç değil de dışarıda vurması mı suç?” Annesinin cevap vermesini beklemeden Kaya devraldı konuşmayı.

“Anlıyorum anne, Delfin;aşık olduğun adamın başka bir evliliğinden olan kızı. Ama o bizim kardeşimiz, annelerimiz farklı diye onu hor göremezsin.”

 

Kaya’nın sözleri Adar’ı bozguna uğratmıştı. “Ne diyorsun abi sen? Delfin abla nasıl bizim kardeşimiz?”

Ayla Hanım, Kaya’nın bu potundan sonra ona döndü ve aferin der gibi bakış attı.

 

“Anne hiç öyle bakma abime, Adar bunu öğrenmediği sürece babasından nefret etmeye devam edecek.” Kaya da başını sallayarak Tekin’e döndü. Onun kardeşine kendi açıklamasını bekliyordu.

Tekin boğazını temizleyerek Adar’a döndü. “Oğlum-“

 

“Oğlum deme bana! Senin oğlun değilim ben!”

 

“Adar, bir dinle abicim.” Kaya’nın uyarmasıyla sinirli bir nefes verip ‘Peki.’ Dedi.

 

Tekin uzatmayı sevmezdi çok, o yüzden direkt Adar’a açıklama gereksinimi duymayarak söyledi doğruyu..

“Adar, ben sizin öz babanızım oğlum.” deyince; Adar, başta şok olmuştu. Kim olsa aynı tepkiyi verirdi. Neticesinde on sekiz yıllık babasının aslında, onun babası olmadığını öğrenmişti.

 

Şoku geçince acı bir kahkaha attı “Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Gelmiş bir de ciddi ciddi sizi dinliyorum.”

Bu noktada abilerine döndü “Siz nasıl bu kadar çabuk onayladınız ki? Ne malum yalan atmadıkları ? Bir de biriniz asker biriniz savcısınız. Nerede bunun araştırması? Ya ne çabuk güvenip bağlandınız?”

 

“Abicim! Ulu da araştırdı, DNA testi de yaptık. İkimiz de eşleştik. Düğünden sonra da sana söyleyip test yapacaktık ama böyle öğrenmemen gereken bir zamanda öğrendin. Şimdi neden baba dediğimizi anlamışsındır.”

 

Adar hala şaşkındı. Madem Tekin onların babasıydı; annesi, babasını aldatmış mıydı? Kafasında onlarca soru oluşmuştu. Bugünkü olayın üstüne geldiği için Delfin ve annesinin olayıyla ilgili soru soracaktı.

 

“Peki, madem biz senin oğlunuz. O zaman şöyle bir soru sorayım. Anne sen bu durumda babamı aldatmış oluyorsun değil mi?” Ayla Hanım, oğlunun sorusuyla başını öne eğdi. Adar almıştı sorusunun cevabını.

“Peki sen Tekin bey? O zaman sen de karını aldatmış oluyorsun.” Tekin okun ona döneceğini bilmiyordu. Ama Adar’ın ona olan kinini hesaba da katmamıştı.

 

“O zaman sen nasıl Delfin abla ve annesi hakkında böyle konuşabildin ? Söylesene Tekin bey. Kimmiş asıl aldatan?” Adar’ın sözleri can yakıyordu ama haklıydı. Asıl aldatan onlardı.

 

“Güzel bir noktaya parmak bastın kardeşim.” Dedi Kaya.

“Gelelim Delfin’e. Sen nasıl benim kardeşime el kaldırırsın? Kardeşim olmasını geçtim bir kadına nasıl bunu yapabilirsin? “

Tekin’in tek derdi ise kendini haklı çıkartmaktı.

“Görmedin mi oğlum? Takmış koluna neydiğü belirsin bir adam geziyor. Belli değil mi?” Kaya artık sabrının sınırına gelmişti. Delfin’in sözleri, yanındaki adamın sözleri ve Delfin’e davranışlarına bakılacak olursa hiçte babasının dediği gibi bir olay yoktu.

“Yani.” Dedi sakin bir şekilde. Ulu ise bu sakinliğin sonunu biliyordu. Kaya’nın hazmedemediği şeylerden birini yapmıştı Tekin: Bir kadına el kaldırmak.

 

“SEN KIZINI ANLAMADAN DİNLEMEDEN YARGILA SONRA DA KENDİNİ HAKLI GÖR. BİR DE ÜSTÜNE EL KALDIR. HER ŞEYE TAHAMMÜLÜM VARDIR AMA BİR KADINA DOKUNULMASINA TAHAMMÜLÜM SIFIR TEKİN BEY, DUYDUN MU?”

 

Kaya, babası olduğunu öğrendiği ilk günden beri Tekine ‘baba’ diyordu ama bu defa baba dememişti. Tekin ve Ayla şaşırmıştı bu duruma, biraz da korkmuşlardı oğullarının bu tavrından dolayı.

 

“Bir daha o kızın yanına yaklaşmayacak, canını sıkacak hiçbir sözde ve davranışta bulunmayacaksın. Yoksa sonuçları senin için hiç iyi olmaz. Benim asker , Ulu’nun da bir savcı olduğunu unutma. Ulu seni tıkar içeri ben de süründürürüm duydun mu beni?”

 

Tekin Bey, bu sefer oğlundan çok korkmuştu. Delfin’e de iyi bilenmişti oğlu ile arasını bozduğu için.

“Bize nasıl davranıyorsan ona da öyle davranacaksın anladın mı?” Tekin bunu ölse yapamazdı. Delfin’in annesi Tülin’den nefret ederken yapamazdı.

“Yapamam oğlum her şeyi iste onunla sizi aynı kefeye koymamı isteme.”

“Niye lan,niye isteyemem? Niye koyamıyorsun aynı kefeye? Kızın lan o senin kızın. Kanın, canın.”

“Anasından nefret ederken onu sevemem.” Bu sefer Ulu kesik bir gülüş attı. “Madem nefret ediyordun o kadından niye yaptınız Delfin’i o zaman baba?” Ulu’nun bu sözüne cevap veremezdi. Bilmediği şeyler vardı.

 

“Cevap da veremiyor.” Diye devam etti Adar da. “Gerçekten inanılır gibi değil.” Diyerek ayağa kalktı.

“Nereye Adar?” Dedi annesi.

 

Tebessümle cevap verdi “Hayatını mahvettiğiniz kızın yanına. Madem öz ablammış, yanında olmalıyım değil mi?” Ulu ve Kaya, kardeşlerinin bu davranışı ile gurur duydu.

Delfin onların canıydı. Ne kadar anneleri farklı olsa da onlar kardeşti.

“Abicim şimdi çok kötüdür sakinleşsin. Yarın abim, sen ben gideriz.” Dedi Ulu

 

“Aynen abicim. Hem zaten bu saatte sis çökmüştür yaylaya. Yarın hem Delfin’i görürüz hem de ninemin elini öper yemeğini yeriz. “ dedi Kaya da. Adar ise kafasını sallayarak terasa çıktı.

 

Kaya, ilk önce Ulu ile göz taması kurdu daha sonra anne babasına döndü. “Siz de iyice tartıp biçin kendinizi. O kıza nasıl davrandığınızı ve artık nasıl davranmanız gerektiğini işleyin kendinize.”

 

“Anne, sen de Delfin’e artık daha sıcak davran. O da bir annenin evladı. Ve eminim ki sen ona yakın davranırsan o da sana öyle davranacak.” Ayla sadece başını sallamakla yetindi. Delfin’i ilk gördüğünde o da çok sıcak hissetmişti ona karşı. Nedenini bilmiyordu. Sadece ona soğuk olması tamamen Tekin ile beraber olmasını engelleyen Tülin’in kızı olmasıydı.

 

O derin düşüncelere dalarken Kaya ve Ulu da kardeşlerinin yanına çıkmışlardı. Adar, sırtını terasın dış duvarına yaslamış oturuyordu. Dalgındı o da. Kaya bir tarafına Ulu, diğer tarafına oturdu.

“Şimdi ne olacak abi? Delfin ablam bilmiyordur bizi sonuç olarak, nasıl anlatacağız?” Kaya sigarasından bir tane aldı bir tane de Ulu’ya verdi. İlk önce Ulu’nun sigarasını sonra da kendi sigarasını yaktı.

İki kardeş de aynı anda ciğerlerine dumanı soluyup senkronizasyon içinde aynı anda boşalttılar dışarıya.

 

Adar, normalde bu duruma kahkahalarla gülebilirdi ama şu anda içinde oldukları durum hiç elvermiyordu. İlk sözü Ulu aldı.

“Delfin zaten bugün yeterince yıkıldı. Bir de bizim onun öz kardeşleri olduğumuzu öğrenirse kolay kolay toparlanamaz.”

 

Haklıydı Ulu. Delfin güçlü görünse de çok yorgun bir kızdı. Bunu ilk bakışında anlamıştı iki abisi de.

”Peki nasıl olacakta biz onun yanında olacağız? Uzakta görev yapıyormuş. Onu kim bilir ne zaman görürüz?”

Kaya, kardeşinin sözüyle sıkıntılı bir nefes verdi. Delfin ile gerçekten nasıl görüşeceklerdi? Çok sıkmadan onun yanında olmalıydılar.

“İkiniz de iki haftaya zorunlu göreve gideceksiniz ben reşit olmadığım için mecbur burada olacağım.”

 

Zorunlu görev… Tabi ya nasıl aklına gelmemişti Kaya’nın?

“Ulu sen nereye gidiyordun zorunlu görevde?”

Kaşlarını çattı abisinin sorusuyla “Niye sordun ki?”

“Ya abicim ikimizden biri gitse yanına yine iyi olur bizim açımızdan. En azından birimiz olsa destek oluruz kardeşimize. “

 

“Doğru diyor abim, abi.” Adar çok sevinmişti bu gelişmeye. Ulu ise hiç sevinememişti. Çünkü görev yeri olarak Ankara ve İstanbul seçmişti. Yani ikisinden biri gelecekti. Sıkıntılı bir nefes vererek sigarasını söndürüp küllüğe bıraktı.

“Maalesef ben gidemem yanına. Çünkü sadece İstanbul ve Ankara yazdım görev yerlerine. “

 

Adar üflemişti. Kaya ise elini alnına koyup sıvazladı.

“Benimki de Doğu’da bir yer. Delfin de Mardin’de olduğuna göre ben de orayı yazarım. Ama Delfin askeriyede mi yoksa hastanede mi onu öğrenmemiz lazım. Askeriyedeyse çok iyi ama hastanedeyse kolay kolay yanında olamam. ”

 

“E abi yarın gideceğiz ya ablamın yanına. Laf arasında öğrenemez miyiz?” Doğru söylüyordu Adar. Ama bir sorun vardı.

“Peki Delfin’in bizimle konuşacağının garantisi var mı abim?” Adar bu yönünü düşünmemişti. Ama onunla bir sorunu olmadığına da emindi yani onunla konuşurdu.

“E bence benimle konuşur. Sonuçta yaramız bi bakıma, onun bildiği kadarıyla, aynı. “

“Aferin lan kerata. İyi yakaladın bu detayı. Seni de mi hukuk okutsak yoksa? Benim yardımcım olursun.” Ulu’nun bu sözüne gülmekle yetindi Adar.

 

“Lan savcı bozuntusu. Kafasını karıştırmasana çocuğun. O ne isterse onu okusun.”

“Abi sen bu sözü çok kullanmaya başladın. Savcıya hakaretten attıracam seni içeri ha!” Adar ikisinin atışmasına bayılıyordu. Kaya, Ulu’nun bu sözüne karşı arkadan ensesine yapıştırınca Adar aniden kalktı.

“Size doyum olmuyor. Ben odama gidiyorum. Yemeğe de inmem, iştahım yok. İyi atışmalar!” Diyerek indi terastan. Kaya ve Ulu da bir süre daha çocuk gibi atışıp annelerinin çağırmasıyla mecburen aşağıya indiler.

 

 

🗡️🩺🗡️

 


Hayatta bazen en olmaz dediğimiz şeyler başımıza gelir. Bazısı seni sağlamlaştırır bazısı ise tek bir hamlesiyle yıkar. Şu anda benim bulunduğum konum ise hayata pamuk ipliğiyle bağlı olmam. Tek bir darbede yıkılmamın kaçınılmaz olması.

 

Babamın sözleri ve tokatından sonra kendime hala gelememiştim. Safir ile taksideyken de hiç konuşmamıştım. Eve gelince babaannem benimle konuşmak istemiş, ben ise yorgun olduğumu söyleyip oturma odasına geçmiştim. Açelya ve Özgür; yüzümden bir şey olduğunu anlamış, yanıma gelip sormuşlardı. Fakat benim ne onlara anlatacak mecalim ne de cesaretim vardı.

 

Çünkü babamın önceden bana ve anneme yaptıklarını anlattığımda ikisi de babamı ilk buldukları yerde mahvedeceklerini dile getiriyorlardı. Onları da kendim gibi onun uçurumuna sürüklemek hiçte işime gelmiyordu açıkçası. Benim için önemli olan tek şey yanımda durup pamuk ipliğimi sağlamlaştırmalarıydı.

 

Onları başımdan attıktan sonra sedire uzanmış, yarım saat sonra da Aylin’in yemeğe çağırmasıyla sofraya gitmiştim. Ama ne bende iştah vardı ne de Safir’de. Kafamı kaldırınca direkt göz göze geldim Safir’le. O da bana bakınca gözlerini yavaşça kapatıp açmıştı. Açıkçası yanımda bugün Safir’in olması benim en büyük şanslarımdan biri olabilirdi.

 

“Delim, Safir uşağum! Ne diye dokunmadinuz yemeğunize?” Ninemin sözü ile tüm herkesin gözü üzerimizdeydi.

Safir de bu soruya ikimizi kurtaracak bir cevap verdi. “Çarşıdayken bir şeyler atıştırmıştık efendim, o yüzden ikimiz de tokuz. Size ayıp olmasın diye geldik sofraya.” nenem inanmamıştı bizim çarşıda yememize, tim de tabi ki.

“Nenem yemeğimizi yedik. Sen geç odana dinlen. Zaten belin de ağrıyordu biz topluca buraları halleder yatarız. Hem yol yorgunuyuz malum. “

 

Minnetle baktım Özgür’e. O her zaman benim zayıf anımı anlar, ona göre davranırdı. Yine onu hayatıma soktuğum için şükrettiğim bir andı. “Aynen öyle nenem, biz hallederiz. Sen git de dinlen.” Aylin de destek çıkınca Özgür’e, ninem el mecbur diyip odasına geçti.

 

“Evet, gelelim size Delfin hanım!” Heh ben de oklar ne zaman bana dönecek diye bekliyordum. Açelya’ya dönüm ‘Ne var?’ der gibi kafamı salladım.

“Hiç öyle kafanı sallama Del, bir şey olmuş. Ne sen ne de Safir abi anlatmıyorsunuz. “ on saniye durup aydınlanma yaşamış gibi konuştu “Siz yoksa Berk’i mi gördünüz, bir şey falan mı yaptı?”

 

“Berk ne alaka Açelya ya? Benden uzak olsun o.” Safir de dahil tüm tim üyelerinin yüzü sorgulayıcı bir hal alınca Özgür açıkladı.

“Berk, Delfin’in eski erkek arkadaşıydı arkadaşlar. Ufak krizler yaşadıktan sonra ayrıldılar. “

“Ufak kriz mi?”

“Açi yapma.” Diyerek bu tepkinin devamını engellemeye çalışmıştım ama Açelya dinlememişti bile.

“Adam kızı sırf Del ona dokunmadı diye aldatmamış mıydı Özgür, neyin ufağı?” Timin tüm üyeleri aynı anda anlaşmış gibi “Piç herif!” Dediler.

“Ya siz nasıl anlaşmış gibi böyle konuşabiliyorsunuz her seferinde arkadaşlar ya?” Diyerek bendeki odağı kırdım. “Eee Delfincim bizim tim de böyle şerefsizlere alışkın olduğu içim öyle çıkıveriyor.” Dedi Barlas.

“Hem o daha ne ki biz çok felaket bir tim olduğumuz için şerefsizlere karşı de aynı şekilde işkence yöntemlerimiz de var. “ Aykan Yüzbaşının bu sözlerinden sonra kınar gibi baktım. “ Yani Aykan sen az konuşunca daha mantıklı şeyler söylüyorsun. İşkence yöntemiyle böbürlenmek nedir?”

 

“Valla Delcim biz Hançer olarak çok nitelikli bir tim olduğumuz için böbürlenmek en çok hak ettiğimiz şey. “ sen de mi Atilla ya?!

“Neyse sen konuyu dağıtmaya çalışıyorsun canım benim.Dökül, ne oldu bugün?“ Özgür yeniden bana dönüş yapınca sahte bir esneme sergiledim.

“Valla benim çok uykum var. Artık yatakları hazırlamamız lazım. Siz buraları toplayın, biz de Aylin ile yatakları hazırlayalım. Barlas sen de gel bize döşekleri indir koçum. Malum bir ton ağırlığında. “ sırıtarak kalktım. Sağ olsun Aylin ve Barlas da hiç ikiletmeden peşimden geldiler.

Açelya’nın arkamdan söylenmesini duymuştum ama çokta tınlamamıştım amacım kaçmaktı zaten.

 

“Burada döşeklerimiz Barlas. “ nenemin odasına gelmiştik. Nenem hemen ilaçların etkisiyle uykuya daldığı için derinden de olsa hırıltılı nefes alıp veriyordu.

“Nasıl yapacağız peki? Kim nerede yatacak?”

“Valla Barlas, Meliha neneyi tanıdıysam eğer sabah kızlar ve erkeklerin aynı yerde yattığını görürse aha şurada asılı olan tüfeğiyle hepimizi dom dom kurşununa dizer. “ hay ağzın bal yesin Aylin.

 

“Aylin haklı Barlas. İçeriye yeri tamamen kaplayacak kadar döşek serelim. Geri kalanını da buraya serelim. Aylin, Açelya ve ben burada yatalım. Geri kalanınız da içeride yatsın. “

Kafasını salladı daha sonra hızlıca yatakları serdik. Şimdi de herkes çekilmişti odalarına.

 

“Del!” Açelya’nın bana seslenmesiyle ona döndüm. Açelya ortada yatıyordu. Bir yanında ben diğer yanında Aylin öylece yerdeydik.

“Efendim Açim.” Derince bir nefes aldı. “Çarşıda bir şeyler olmuş orası kesin. Berk’le ilgili de değil olsa söylerdin yani orası da kesin.” Diyeceği şeyi anlayınca yüzümü geri tavana döndüm.

“Sen babanla karşılaştın ve hiç iyi şeyler olmadı değil mi!?”

 

Beş saniye kadar durdu ve devam etti “Ve sen de Özgür’den dolayı anlatmadın?” Özgür ile ilgili kısmı duyunca Aylin, oturur pozisyona geldi. “Özgür ne alaka ya, onunla ne ilgisi var ki?”

 

Oflayarak ben de oturur pozisyona geldim. Daha sonra da Açelya.

Kısık sesle ilk önce Aylin’in sorusunu yanıtladım. “Ya Özgür babam hakkında hiç iyi düşüncelere sahip değil. Yani bana ve anneme çektirdiklerini öğrendikçe bilendi.”

 

Açelya sözümü kesti “Haklı değil mi sence de Delim?” Haklıydı, doğruya doğru. Bugünden sonra ben de Özgür’e katılıyordum.

Kafamı salladım “Haklı evet. Neyse o yüzden babam hakkında bir sohbet açmam ben kolay kolay Özgür’ün yanında.“ Aylin bana bakarak ‘eee’ dedi.

 

Bu noktada Açelya’ya baktım. “Bugün çarşıda sinirimi atmak için dolaştım her zamanki gibi. Safir de el mecbur peşimden geldi. “ Açelya yüzünü buruşturdu.

“Ah canım Safir abim. Adama hayatı mı sorgulattın?” Bu noktada Aylin de ben de kesik bir kahkaha atınca aynı anda ağızlarımızı kapattık. Nenem uyanırsa uykusundan, hiç iyi şeyler olmazdı çünkü.

 

“Yani kendi kaşındı. Neyse sonra işte silah sesi duyuldu. Safir ile oraya gittik. Bir çocuk; elinde silah, babam ve Ayla hanıma doğrultuyordu. Yanlarında diğer iki oğlu da vardı ama onlarlık bir şey yoktu. “ ikisi de soluksuz dinlemeye başlamışlardı. Bu halleri çok komikti ama gülemiyordum bu durumda.

“Sonra meğerse bu çocuk Ayla’nın üçüncü oğluymuş. “

“Vay anasını be!” diye tepki verdi Açelya.

 

Vallahi aynısından, dedi soldaki melek.

Ooo komşum nerelerdeydin ya, dedi sağdaki melek.

Uyuyordum ne var , dedi soldaki melek.

 

 

“İşte bu çocuk da daha yeni öğrenince baya dellenmiş. Sonra babasını ne çabuk unuttu diye annesine bağırıyordu.” bu noktada soluklandım. Çünkü asıl yere yaklaşıyorduk.

 

“Daha sonra silahı kendi kafasına dayayınca dayanamadım ikna etmeye gittim.”

“Eee sonra?” Dedi Aylin. “Sonra bir şekilde ikna ettim.” Babamın bana hakaretlerini atlayarak esas burukluğumu söyledim. “Babam da sonra bana tokat attı.”

 

Açelya “NE!” derken Aylin “Orospu çocuğu!” Demişti. Daha sonra da babaanneme döndü.

“Vallahi Meliha nenecim senlik hiçbir durum yok tamamen oğlunuza demiştim! Ya da durun sözümü geri alayım. Oğlunuza başka bir lakap bulayım. “ kendi kendine özür diledikten sonra bana döndü.

 

“Valla özür dilerim Delfin ama baban tam bir piç. “ bu dediğine acı acı tebessüm etmekle yetindim. “Ee sonra noldu? Kadının oğulları bir şey demedi mi?” Yere eğdiğim kafamı kaldırdım ve Açelya’ya baktım. “ ‘Baba!’ diye bağırdılar. Ben yere oturunca Kaya bana sarıldı falan.”

 

“Abicilik oynamak istemiş herhalde.” Dedi Aylin.

“Bilmiyorum ama hiç yabancılık çekmedim, ilginçti. Biz gittikten sonra da nolduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Yani babama tepki gösterdiler mi göstermediler mi bilemiyorum.”

“Ama orada en çok tepkiyi Safir verdi. Babam sivil olmasaydı ve onu, orada birileri tutmasaydı komalık ederdi. “

“Komutanım kadınlara karşı çok merhametlidir. Onlara yapılan herhangi saygısızlık ve haksızlık karşısında kendinden geçer. Hepimiz öyleyizdir ama Safir komutanım üst seviyedir yani. Ama keşke komalık da etseymiş bak içimde kaldı benim de. “

“Valla Aylin çok haklı Delfin. Keşke biz de olsaydık orada. O zaman kurtulamazdı bizden.”

 

“Neyse kızlar olan oldu artık hiçbir şeyi takmayacağım. O da evlenecek mi aile mi kuracak umurumda değil. Benim ailem sizsiniz. Bitti. “ sözlerimle Açelya yerinden kalkıp benim diğer yanıma geldi böylece ben ortada kaldım. Daha sonra ikisi de iki yandan bana sarıldı.

“Sen de bizim ailemizsin Del. Ne olursa olsun..” Açelya bunu söyleyince ağlama hissine zor sahip çıktım.

“Hadi uyuyalım ya! Yarın nenem başımıza horozlar ötünce üşüşür. “ aynı anda onayladılar beni. En son da bu geceyle ilgili hatırladığım son şey birlikte yatağa uzandığımız andı.

 

🗡️🩺🗡️


“Ula got kafaliler o ocak oyle mi yanar?” Nenemin azarlamalarıyla gözümü açtım. Gece birkaç defa uyanmış ama yanımda her seferinde Aylin ve Açelya’yı bana sarılmış bir şekilde bulmuştum. Yani anlayacağınız hem çok huzurlu hem de huzursuz bir geceydi.

 

“Yahu nene odunu attım ama yanmadı ne yapayım? Sen de bir şey desene komutanım ya askerin elden gidiyeh!” Özgür’ün neneme serzenişi ile yataktan kalkıp pencereye yaklaştım.

“Valla Özgürcüğüm ben seni uyardım koçum. Şimdi bana hiç yaklaşma. “ Özgür ve Atilla da ocak başındalardı. Muhtemelen nenem ilk gün kahvaltı menüsü olarak gözleme yapacaktı.

 

Ocağı yakma görevini Atilla ve Özgür’e; semaver yakma görevini de Safir ve Aykan’a vermişti belli ki. Gözüm diğerlerini ararken o sırada Barlas da elinde sepetle arkadaki tarladan gelince, nenemin sebze toplama işini de ona kitlediğini anlamıştım.

 

Geride kalan Açelya ve Aylin de büyük ihtimalle mutfaktaki işleri hallediyorlardı. Kuzey’in nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ama muhtemelen o da içerideydi. Malum sevdiceğiyle ayrılamıyorlardı.

 

“Ya Kuzey güzel doğra şu peynirleri ya!” Tam da tahmin ettiğim gibi “Açi ne güzel doğruyorum işte. Hem zaten bu dışarıdaki hayvanlar peynirleri alacağım diye benden daha beter edecekler. “

“Valla komutanım sizin de haklı tarafınız var ama şimdi Açi de haklı. Göz var nizam var. “ tam Aylin sözünü bitirince ben odadan çıkmıştım.

 

“Aa günaydın Del.” Açelya bana seslenince Aylin ve Kuzey de bana döndüler “Günaydın Açim, hepinize günaydın. “

Gülümsedikten sonra Kuzey, sohbeti hatırlamış olacak ki Aylin’e döndü.

Tek kaşını kaldırıp tehditkar bir şekilde “Öyle mi Kutlu?” dedi. Aylin de bu tehditi almış olacak ki kaçma girişiminde bulundu.

“Eee ben bir dışarıya bakayım. Özgür ve Atilla komutanım ocağı yakmışlar mı diye?”

 

Aylin dışarı çıkınca ben de hemen banyoya gidip buz gibi suyla elimi yüzümü yıkadım. İyi gelmişti.

 

Dışarıya çıktığımda mutfakta Kuzey ve Safir vardı. Safirle göz göze gelince, bana gülümseyip ‘Günaydın’ dedi. Ben de kafamı sallayarak ona karşılık verdim.

“Eee Kuzey bey anlat, nasıl buldun memleketimi?”

“Valla süper Del yaa. Temiz hava, yeşillik...” kısık bir şekilde güldüm. “Gören de görevlere gittiğinizde dağ tepe dolaşıp temiz hava almıyorsunuz sanar.” Kuzey bir şey demeden Safir sözü aldı.

”Orada genellikle bizden başka, bizim deyimimizle leş olmayı bekleyen kancıklar da olduğu için pek temiz hava aldığımız söylenemez Delfin. “

Kuzey, o sırada ağzına domates ile ekmek atmış konuşmaya çalışıyordu “Oynon oylo Dolfon.”

Kuzey’in bu haline ben kahkahalarla gülerken Safir “Pis domuz. “ demekle yetinmişti.

“Ya ne yapayım abi ya? Meliha nene tutturdu size gözleme yapacağım diye. Biz dedik peynir zeytin ekmek yeter biz alışkınız diye. Kadın dinlemiyor ki. Midem sırtıma yapıştı. “ ne diyeyim Kuzey kardeşim? Haklısın.

 

“Artı bir vallahi! Ben de birilerini kemirmeye başlayacağım az kaldı. “ Atilla da bu saçma sohbetimize katılmıştı.

“Olur. Olur vallahi Atilla. Ama ilk kemirmeye bu devrenden başla olur mu? Biraz daha gözümün önünde durmaya devam ederse ben yüzecem derisini çünkü.” ben tebessümle izlerken bu hallerini, Kuzey bulunduğu pozisyonda hiç mutlu değildi.

“Yani abi aşk olsun. Bugün tersinden kalkmışsın yine. Gerçi hep tersinden kalkıyorsun ama.” Son cümlesini kısık söylemişti, ben yanında olduğum için duymuştum.

“Aynen öyle Kuzey. “ diyip göz kırpınca, iki kaşını yukarı kaldırıp indirdi peş peşe.

“Ney aynen öyle Delfin?” ben de Safir’e yakalanınca “Sanane bu bizim aramızda.” diyerek dışarıya çıktım. Arkamdan Safir’in “Bu kız şimdi bana trip mi attı bana mı öyle geldi?” Demesini duymuştum.

 

Ne anlarsan koçum.

Kana kan dişe diş yani diyorsun, dedi soldaki melek.

Ne alaka be, biz trip bile atmadık demi Delfin, dedi sağdaki melek.

Yoo attım. Gerçi biraz da Kuzey’i kurtarmak için olabilir.

Yazıklar olsun Delfin ben seni böyle mi eğittim? Diyince

Soldaki melek sözü devraldı. Hayır sen değil ikimiz eğittik.

 

Bahçeye çıktığımda Trabzon’un temiz havasını ciğerlerime çektim. Dışarıdakileri görünce yüzümde gamzelerimi açığa çıkaran tebessüm oluştu. Benim ailem buradaydı. Önceden sadece üç kişilik bir ailedeydik. Mardin’e gidip Hançer ile tanıştığımızda kocaman bir aile olmuştuk.

 

“Günaydın kizum!” Nenem bana seslenince ona döndüm. Dün ona sert çıkmıştım o anın etkisiyle ama onun bir suçu yoktu. Benim üzüleceğimi iyi biliyordu. Bu yüzden, hemen aşağı inip ocağın yanına gittim ve yerde oturan neneme arkadan sarılıp yanağından bir öpücük aldım.

“Günaydın pamuğummm!” Nenem de bu hareketime kıkırdamıştı. “Oooo bakıyorum prenses güzellik uykusundan uyanmış!”

“Güzellik uykusu mu Aykan? Gerçekten mi!?” Saat kaçtı ki ben o kadar uyumuş olabilir miydim?

 

Kolumdaki saate bakınca ve 11.38 yazısını da görünce haklı bir tepki çıktı ağzımdan “Çüş! Ben bu kadar saat nasıl uyumuşum ya?” Benim isyanımla Aykan burnuma fiske çaktı ve kolunu omzuma attı.

 

“Şimdi Karadeniz havası diyeceğim, tam tersine erken kalkman gerekirdi. Bence sen dün çok gezmişsin ha? Yürümeyi çok seven devremi bile isyan ettirdiğine göre.” Gözlerimi pörtletip kolunun altından çıktım. “Nasıl yani o Safir yemeyip içmeyip beni sana mı ispiyonladı?”

 

Aykan yaptığı hatayı fark edince kıvırmaya başladı.

“Yok kız ben yem atmıştım. “ ben sinirli bir şekilde eve doğru ilerleyince kolumdan tuttu. Ağlamaklıydı sesi “Delfin vallahi billahi tillahi de bir şey demedi ya .” Ben pek inanmadım Aykan bey ama “Yalan söyleme yüzbaşı çarpılacan.”

 

Derince bir nefes verdi burnundan. Sonra kolumu bıraktı “İyi peki git beni şikayet et Safir’e sonra da Safir beni liğme liğme doğrasın.”

“Doğrasın tabi bana ne.” Tam giderken yine kolumu tuttu. Tek kaşını kaldırıp kafasını yana eğdi “O zaman senin bir idolün kalmayacak ama.” Çok kötü bir bahaneydi ama ikna olmuştum.

 

“İyi be tamam. Ama Aykan, eğerkim bir daha benim hakkımda kötü bir şey derse bana diyeceksin. Yoksa ondan önce oturup benim hakkımdaki kötü düşüncelerini dinledin diye ilk seni sonra onu asitte yakarım.”

 

Tamam asit biraz fazla oldu ama korksundu. “Lan tövbe sen nasıl bir şeye dönüştün. Allahım düşman başına vermesin. “ kahkaha atmaya başladım bu sözüne şayet yüz ifadesi baya bir tırstığını söylüyordu.

Ciddiyetle bana döndü imalı şekilde “Bir dakika az önce kötü bir şey derse dedin iyi bir şey derse de sana söylüyor muyum?” Diye sorunca bende şalter attı.

 

“LAN AYKAN!!” tam poposuna tekme atacakken kaçmayı başardı.

 

“Pis şerefsiz. SEN BİR DAHA KONUŞMA KONUŞUNCA MANTIK NE UNUTUYON. SAÇMA SAÇMA İMALAR. ALDIRTACAN FAÇANI ONU İSTİYORSUN. “

“Yahu kizum sakin olasun. Ne etti de senu sinirlendirdu bu uşak. “ göz devirip neneme döndüm. “Aman boşver pamuğum. Her zamanki hali.”

 

Kapının çalmasıyla kapıya gidiyordum ki Açelya ‘Dur sen ben bakarım!’ Deyince geri döndüm nenemin yanına.

 

“Ulaa uşaklar hoş gelmişsiniz!” Nenemin kime dediğini anlamak için kapıya döndüm. Tabi dönmem ile bocalamam bir olmuştu. Şayet şu anda Kaya, Ulu ve Adar’ın burada olması için hayal görmem gerekiyordu. Diğer bahçedeki herkese bakınca bu hayali tek benim görmüyor olduğunu doğrulamış olmuştum.

 

“Hoş bulduk nenem. Dün yeterince kalamamıştık malum. Biz de hem Delfin’den özür dileyelim hem de çayından içelim diye geldik. “ özür kelimesinden sonra gözlerimi kapatıp dudağımı dişledim. Çünkü Aylin, Açelya ve Safir dışında kimsenin olaylardan haberi yoktu.

 

Bi cesaret gözümü açınca Özgür ile göz göze geldim. Çok kısa sürmüştü bu bakışmamız. Biraz daha baksaydım eğer gözlerindeki ateş beni de yakabilirdi. Nenem şaşırmıştı ama bozuntuya vermedi.

“E o zaman hoş gelmişsiniz diyelum. Aylin kizum, haydin sen masaya üç servis daha açuver. Barlas uşak sen de al ha bu gozlemeleri piştuler bunlar da. “

Yani nene niye kabul ettin ya. Allahım sen sonumuzu hayret.

 

Herkes sofraya oturmuştu. Nenem sofranın bir başına Safir de diğer başına oturmuştu. Nenemin sağ yanında ben, benim yanımda ise Adar oturuyordu. Adar’ın yanında ise sırasıyla Özgür, Atilla, Aylin; karşı tarafta da nenemin yanına Kaya, Ulu, Barlas, Kuzey ve Aykan oturmuştu. Açelya ise daha sonradan sığmayınca köşeye,ninemle benim arama, oturmuştu.

 

Nedense üç kardeş gelir gelmez sabahki neşemizden eser kalmamıştı. Özür lafından sonra diyelim. Çünkü olayı bilmeyen Hançer, bu üç kardeşin bana bir şey yaptığını düşünüyorlardı.

 

Sessizliği bozan kişi nenem oldu “E haydin uşaklar soğutmayın gözlemelerunizi. “ bu uyarıdan sonra herkes tıka basa yemeye başladı.Bu durum burukça gülümsememe sebep olmuştu. “Delfin abla bunların hepsi senin arkadaşın mı?”

 

Adar’ın sorusuyla lokmamı yutup ona döndüm. “Evet ablacağım hepsi benim arkadaşım. Hatta arkadaştan öte kardeşim. “ gururlu bir şekilde önce bana sonra da tüm tim üyelerine baktı.

“Çok havalı görünüyorlar topluca. “ bu sefer gururla bakan taraf bendim. “Öylelerdir. Sen bir de onları üniforma ile gör. Hepsi birer kılıç gibi keskin oluyor. “ şaşırmıştı.

 

“Üniforma derken?” küçük bir şekilde güldüm. “Burada gördüğün herkes asker, Adar.” Dememle Adar’ın yediği lokma boğazına kaçtı. Ve öksürmeye başladı.

 

Ayyy çocuğun yüreğine indi, dedi sağdaki melek.

Öyle ölmezdi Delfin füze atsaydın, diye de ekledi soldaki melek.

 

Hemen öksürüğü kesilsin diye sırtına vurdum. Öyle olunca herkes de bize döndü tabi. “Abicim iyi misin?” Diye telaşlı bir şekilde sordu Kaya. Adar da kendine gelince “İyiyim abi. Buradaki herkesin asker olduğunu duyunca ufak bir kriz yaşadım. “ dedi. Tabi dalağı olmayan Hançer, Safir ve Aykan hariç tabi ki, gülmeye başladılar.

 

Evet, onlar geldiğinden beri ilk defa yüzleri gülmüştü. Kaya ve Ulu da bu duruma tebessüm ile karşılık vermekle yetindi.

“Abim sen alışkın değil misin asker görmeye zaten? Ben seni kaç kere karargaha götürdüm?” Kaya öyle Diyince Safir sorgular gibi kaşlarını çattı “Sen de mi askersin Kaya?” Dedi.

 

Kaya hiç beklemeden “Evet ben de askerim.” Dedi. Adar, abisinin peşinden göğüs kabartarak “Hem de bordo bereli.” diyince bu sefer ben güldüm. Çok tatlı bir çocuktu. Yerdim.

 

Safir ve Aykan’ın tebessüm ettiğini gördüm. “Adarcığım, abinle övünmen çok güzel bir şey. Senin gibi bir kardeşe sahip oldukları için çok şanslılar. “

“Sen de bizim kardeşimizsin Delfin. Sen de çok şanslısın yani. “ deyince Ulu, istemsizce gerildim. Oysaki sohbet şu ana kadar çok iyi gidiyordu. Aykan bu durumu anlamış olacak ki hemen Kaya’ya döndü “Peki rütben ney Kaya? Timin falan var mı?”

 

Kaya ilk önce nefes alıp verdi daha sonra da soruları cevapladı “Bir timim yok iki hafta sonra zorunlu hizmet için görevlendirileceğim. Rütbem de yüzbaşı.” Kaya, yüzbaşı der demez timdeki alt rütbeliler hemen dikleştiler. Kıdemli saygısına bak be.

 

Safir ve Aykan memnundu durumdan. Rütbeleri aynıydı. İstedikleri kadar bulaşabilirlerdi sonuç olarak. “Eee Ulu kardeş sen ne işle meşgulsün?”

 

Özgür dakikalar sonra ilk defa konuşmuştu. “Ben de savcıyım. Siz sormadan söyleyeyim benim görev yerim iki güne açıklanacak. “ Özgür cevaba sadece kafa sallamakla yetindi.

 

“De haydin uşaklar yiyin guzelce sonra sohbet edersinuz. “ Nenemin konuşmaları bölmesiyle herkes sadece yemek yemeğe odaklanmıştı.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

 

Yarım saattir boş boş birbirimize bakıyorduk. Ninem her hafta olan altın gününe gitmişti. Biz de kahvaltı masasını hep bir elden toplayıp salonda oturmaya başlamıştık.

Tüm Hançer ve Açelya; dik dik Kaya, Ulu ve Adar’a bakmakla meşguldü. Onlar da bu yoğun bakışların altında ezilmek üzerelerdi tabi.

“Eee mühteşem üçlü. Ninem de gitti artık ne diyecekseniz diyin de gidin. “ Açelya’nın sözüyle Kuzey sert bir şekilde ona döndü. “Kızım sussana niye öyle diyorsun?” Açelya hiçte tınlamamıştı. Sadece omuz silkmekle yetinmişti. Söze ilk Kaya girdi.

“Biz Delfin’den özür dilemeye geldik babam adına. “ Özgür ve diğerleri anlamaz gözlerle bakıyordu.

“Ben anlamadım. Del, Kaya neyden bahsediyor? “ bu noktada Gözleri Kaya’ya döndü Özgür’ün. Daha sonra devam etti “Senin baban kim ve ne yaptı Delfin’e?”

 

İyice stres olmuştum. Ellerim buz tutmuştu. Eğer babam olacak o herifin benim hakkımda dediklerini öğrenirse onu Safir bile tutamayabilirdi. Bu noktada Safir ile göz göze gelmiştim. Yalvarırcasına gözlerine baktım. Anladı sağ olsun. Kaya cevap vermeden olaya el attı.

 

“Önemli bir şey değil Özgür. Ufak bir yanlış anlaşılma oldu Delfin’e karşı. Zaten anında da çözüldü. O yüzden Kaya kardeş, boş yere buraya kadar yorulmuşsunuz. “ derin bir nefes verene kadar nefesimi tuttuğumu bilmiyordum.

 

“Madem çözüldü o zaman niye geldiler buraya kadar komutanım?” Ah be Özgür üstelemesen mi?

 

Herkes gergindi yüzlerinden okunuyordu. Ama asıl gerginlikten çatlayacak olan ben ve Açelyaydı. Özgür’ün öğrenmesiyle neler olabileceğini kimse tahmin edemeyebilirdi ama biz gayet iyi biliyorduk. Bundan dolayı da hayliyle korkuyorduk.

 

“Yahu Özgür niye kurcalıyorsun kardeşim?” Diye tane tane sordu Açelya. Biraz da tehtit içeriyordu tabi.

“Aman be neyse ne üstelemiyorum tamam. Madem çözüldü, komutanım da onayladı o zaman sorun yok.” İşte bu sözden sonra gerçekten inanmıştı. Fakat bir kişi tüm rahatlamalarımızın içine etmiş bulunmaktaydı:Adar.

 

“Ya niye bu adamı tutuyorsunuz. Delfin abla niye babanı koruyorsun ki. Adam sana neler dedi ya!” Hay ağzına gemici düğümü atsınlar emi Adar.

 

“Ne? Ne de- dedi o? Baban mı dedi? DELFİN, BABAN Mİ DEDİ?” işte sıçtık dediğimiz nokta bu noktaydı. Özgür’ün bağırmasıyla tüm tim üyeleri dikleşti. “Yok Özgür öle dem-“

“Ne dediğini duydum Delfin. Baban dedi baban. Ne yaptı lan o adam gene? Ben demedim mi bir daha sana bulaşırsa bu sefer onu yaşatmam diye? “

 

“Özgür kardeş bi sakin ol önce. Daha sonra anlatırız sana. “ Kaya, uyarı içeren sözleriyle Özgür’e dikmişti gözlerini. Ama Özgür’ün hiç durulası yoktu. Bunu anlayan Açelya yanına gidip koluna girdi ardından da sedire oturttu.

“Bir sakin ol be Özgür. Sen bu sinirle olanları öğrenirsen Trabzon diye bir şehir kalmaz. “

Bir iki dakika Özgür ve sert nefes alış verişlerini dinledik daha sonra da yavaş yavaş olanları anlatmaya başladık. Bana tokat attığını öğrendiğinde ise beklediğimiz olmuştu. Eli belinde odadan çıkmaya çalışmış fakat onu en rahat durdurabilme yetkisine sahip olan Safir, kolundan yakalayıp bir de belinden tabancasını almıştı.

 

“Oğlum sen salak mısın? Bu sinirle gidersen o herifi öldürür, kendini yakarsın. Şimdi sinirlerimize sahip çıkmamız ve akıllıca hareket etmemiz gereken bir zaman. “ Safir ilk defa bu kadar sakin açıklama yapmıştı. Yani ben ilk defa şahit olmuştum.

 

“Komutanım o herif, o piç herif benim kardeşime neler demiş ya? Sözlerini geçtim vurmuş ona vurmuş. Ben bile sinirli olduğumda ne Açelya’yı ne de Delfin’i yanıma yaklaştırmıyorum onlara zarar veririm korkusu ile. O piç vurmuş. Vurmuş gözümden bile sakındığım kardeşime!” Bu noktada gözünden bir damla yaş akmıştı. Özgür ilk defa timinin yanında ağlıyordu.

 

“Ya abi bırak! Adam babamıza neler diyor? Tamam haklı ama bu kadarı da fazla!” Ulu’nun sözleriyle ona döndüm. Kaya ile aralarında konuşuyorlardı muhtemelen ama en son bağırmıştı. “Delfin her şeyi diyebilir ama o. O herif ve diğerleri karışamaz bu kadar uzun boylu değil!” Ne diyon Ulu kardeş ya?

 

“Bakıyorum da baya benimsemişsiniz o adamı. Babanızı ne çabuk unuttunuz?” Özgür bunu deyince gözlerim istemsizce Adar’a kaydı. Onun da gözleri dolu doluydu.

 

“Ulu! Abim şimdi sırası değil bak sakın!” Kaya Ulu’nun bir şeyleri söylemesinden korkuyordu belli ki ama neyden korkuyordu?

“Artık saklamayalım abi. Delfin üzülmesin diye söylemeyelim dedik ama bence hakkı var bilmeye.” Kaya Ulu öyle Diyince dişlerinin arasından “Sakın!” Dedi ama Ulu’nun bir sözü herkesi şok etmişti.

 

“Delfin biz seninle gerçekten kardeşiz. Bizim babamız, aynı kişi yani Tekin .”

“Ne!”

“Neymiş!”

“Vay anasını!”

“Yok ebesini!”

En değişik tepki Açelyanınkiydi,

“Bu Tekin de hiç tekin değilmiş ha.”

 

“Ne- ne dedin sen Ulu? Dediklerini kulağın duyuyor mu senin? Kaya doğru mu bunlar?” Kaya’ya baktığımda dudaklarını birleştirmiş ve gözlerini kapatmıştı. Adar da sadece gözleri dolu dolu bana bakmakla yetiniyordu.

“KAYA BANA BAK VE DUYDUKLARIMIN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLE!” bağırmamla gözünü açmıştı. Varla yok arası bir sesle konuştu.

“Doğru Delfin. Biz gerçekten kardeşiz seninle.”

 

Kulaklarım uğulduyor başım dönüyordu. Bu kadar yalan bu kadar giz benim bünyeme ağırdı. Hayatımda daha nelerin yanlış olduğunu düşünmek bile istemiyordum.

Ben Delfin Aydoğan, bugün yine hayatımda bir şeyin daha yalan olduğunu öğrenmiştim. Anneme ve bana onca lafları eden babamın aslında her şeyi kendi yapmış olması, annemi aldatmış olması… İşte bu bardağı taşıran son damlaydı.

……

 

EVETTT! BÖLÜM NASILDI?

SİZCE DELFİN KARDEŞLERİNİ KABUL EDEBİLECEK Mİ?

TEKİN’İN HERKESTEN SAKLADIĞI GERÇEK NE TAHMİNİNİZ VAR MI?

YORUMLARINIZI OKUYACAĞIM.🙋‍♀️❣️

                                                        

Bölüm : 21.12.2024 12:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...