59. Bölüm

40. BÖLÜM

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

EVET EVET EVET! BEN GELDİM 😆😆

AÇIKÇASI BÖLÜMÜ ATMAMAM GEREKİYOR AMA ÇOK FAZLA OKUYUCUM VAR BEKLEYEN VE KIRMAK İSTEMEDİM ONLARI. ÖNCELİKLE BİR ŞEY DEMEK İSTİYORUM. OY SINIRLARINI İSTEMEMİN NEDENİ KİTABIMIN HAK ETTİĞİ DEĞERİ ALMASI ARKADAŞLAR. LÜTFEN BENİ ANLAYIP BOL BOL OY VE YORUM YAPIN. OYLRINIZ VE YORUMLARINIZ BENİM İÇİN O KADAR DEĞERLİ Kİ ANLATAMAM.

NEYSEEEEEEE…

ÇOK GÜZEL BİR BÖLÜMLE GELDİM, UMARIM BEĞENİRSİNİZZZ ❣️❣️❣️

41. BÖLÜM İÇİM;

OY SINIRI: 40

YORUM SINIRI:50

KEYİFLİ OKUMALARRR❣️❣️❣️

 

……

 

40.BÖLÜM

 

Gergin bir şekilde yatağımda oturuyordum. Tüm tim karşımda duruyordu. Seren, Açelya ve dayılarım da odadaydı. Koltuklara sığmayanlar duvarlara yaslanmış, ortada sinir küpü olarak dolanan Safir’e bakıyordu. Ben de dahil olmak üzere…

 

Yarım saat önceki olaydan dolayı birazcık sinirliydi.

 

Birazcık mı, emin misin Delfin? Adam patlamamak için zor duruyor da, dedi soldaki melek.

 

Birazın da biraz üstü olabilir o zaman…

 

Eli burun kemerinde olacak şekilde, dudağını stresten dişleyen bana baktı Safir. Gözleri kıpkırmızı olmuştu.

 

Ardından bana bir süre baktıktan sonra yanımdaki Seren ve Açelya’ya baktı. Sabır çekercesine gözlerini yumup tavana dikti.

 

“Allahım ben ne günah işledim de boş bıraktığım bir anda bu kız başını belaya sokuyor?” Kaşlarım çatıldı bu serzenişine.

 

Haklıydı ama tepkisi fazla büyüktü sanki.

 

Hiçte bile adam haklı Delfin, dedi sağdaki melek.

Boş kaldığınız anda hemen bir olaydasınız, diye de ekledi.

 

Biz gitmiyoruz ki olay bize geliyor…

 

“Ya siz?” Yan yana duran Seren ve Açelya’ya döndü “Siz ne diye çıkarmadınız bu kızı oradan? Bilmiyor musunuz bunun huyunu?”

 

Konuşmayıp hatalı olduğum için susacaktım ama bende fren patlamıştı “Bu derken Yüzbaşı? Emir verdiğin askerlerin ile karıştırdın herhalde?”

 

Derin bir nefes verdi. Sakin kalmaya çalışıyordu vesselam.

 

“Onlardan bir farkın yok şu anda Delfin. Başını belaya sokman gayet kanıtlar nitelikte.” Dedi bu sefer de. Sakin olsa biraz daha?

 

“Tamam, anlıyorum. Biraz belaya sokacaktık az daha başımızı ama bir de iyi tarafından bakmayalım mı? Siz geldiniz işte.” Yan taraftan gelen bir kıkırdamayla oraya döndüm.

 

Güney, Barlas, Özgür üçlüsü yan yana dizilmişti. Yüzlerinden anladığım kadarıyla da gülmemek için fazlasıyla sıkıyorlardı kendilerini.

 

“Kesin sesinizi!” ikazı ile ciddileştiler.

 

“Bu sefer cidden delirttiniz gül gibi devremi ha! Yani Delfin, alt tarafı şurada yatıp iki üç tur da koridorda yürüyecektin. Direkt aksiyondasın maşallah.” Aykan’a döndü yeşillerim.

 

“Sen de yangına körükle gitme Aykan. Adamı dinginleştirmeye çalışıyoruz şurada.” Dudağının kenarı kalktı hafiften. Eğleniyordu o da.

 

“Yani ben karımın aklı selim olduğunu düşünüyordum, o da aynıymış.” Savaş dayımın çıkışı ile Seren dikleşti “Hiç bana dönmesin oklar. Ben çok uyardım. ‘Gidelim!’ dedim ‘Bir olay çıkacak.’ dedim ama dinlemedi senin bu yeğenin.”

 

Teessüf eder gibi baktım Seren’e. Ne vardı destek çıksaydı bana?

 

Göktuğ, Seren’in bu dediğine kahkaha atmaya başladı. Çok eğleniyordu bu halimizle.

 

“Yeğenim de aynı ben. Aferin kız sana!” Savaş yandan omzuna geçirdi “Adam, vuruyormuş az daha kızı. Sen de aferin diyorsun. Gerizekalı!” Göktuğ direkt ciddileşti “Bir dakika bir dakika!” bana döndü yeniden “Sen vurulma tehlikesi mi atlattın?” Time döndü bu sefer “Ben neden sadece kavga olarak biliyorum?”

 

Yanındaki Aylin kafasını hafifçe eğip ona baktı “Aklın bir karış havada olunca anlamamış olman çok normal ortanca dayısı!”

 

Bu kız idolüm benim ya. Bambaşka bir versiyon Aylin, dedi soldaki melek.

 

“Aklım bir karış havada değil merak etme. Sadece anlamamışım, ne var bunda?” Aylin, laf dalaşına girmek istememiş olacak ki sırtını duvara geri yaslamıştı.

 

Aykan’a döndü gözlerim istemsizce.Göktuğ dayıma öldürecekmiş gibi bakıyordu. Kaç gündür uyuyordum, Aylin ile aralarında hiç mi bir yumuşama olmamıştı acaba?

 

“Sonuç olarak kimseye bir şey olmadı. Ben de zaten çıkıyorum bugün hastaneden.” son cümlemi Açelya’ya bakarak söylemiştim. Kuzey’in kolu, omzunda duruyordu. Açelya da başını Kuzey’in göğsüne yaslamıştı.

 

“Değerlerine bakacağım. Eğer iyiyse çıkacaksın tamam. Burada durdukça rahat durmuyorsun.” gözlerimi kısıp baktım.

 

Ya yağlı yedi dili kayay ya da mermide hızlı koşaydi.

 

“Neyse! Biz gidelim de Delfin’e kalabalık olmasın.” Yanıma geldi iki adımda Atilla. Elini omzuma koydu yavaşça “Haydi Allah rahatlık versin Delfin. Geçmiş olsun, bir daha bize bu acıyı yaşatma.”

 

Dudaklarımı birbirine bastırarak kafa salladım. Söz de veremiyordum bu bahtsızlıkla ama neyse…

 

Atilla, Aykan, Aylin ve Güney gitmişlerdi. Diğer herkes buradaydı hala.

 

“Ben olayı anlamadım hala ya. Bu doktoru mu korudun şimdi sen Del?”

 

“Evet Özgür. Meslektaşım zor durumdaydı.” Safir’e diktim gözlerimi “Her insan gibi engellemek istedim!” sesli bir ‘Sabır!’ çekti. İyi sınanıyordu son zamanlarda.

 

“Özgür…”

 

“Heh?” tek kaşımı kaldırdım. Hala Safir’e bakıyordum.

 

“Araz’a ne oldu kardeşim?” Yanımda oturan bedeni dikleşti. Sırayla abimlere, en son da Safir’e baktı.

 

“Sana ne dendi tam olarak?” Safir’in ne dediğini merak ediyordu. Benim adım da ‘Delfin’ ise ben bu numarayı yemezdim. Safir’in cevap vermesine izin vermeden konuştum.

 

“Öldüğünü söyledi. “ ufak bir yalandan kim ölmüştü?

 

Böyle devam edersen sen öleceksin Delfin, dedi soldaki melek.

 

Susar mısın?

 

Özgür’ün rengi attı anında. Kesinlikle bir şey vardı ve bana söylemiyorlardı.

 

“Komutanım hani söyleme-“

 

“Kes sesini Özgür!” Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

 

“Aras, öldü mü?!” Abimlere döndüm. Gözleri kapanmıştı. Fark etmeden kendi kendimi cevaplamıştım sanırım.

 

“Nasıl öldü? Kim öldürdü? Ne zaman öldü?” Sorularımı Safir kesti “Her şerefsiz nasıl ölüyorsa öyle öldü.”

 

Araz’ın öldüğüne inanamıyordum. Öyle birisinden kolay kolay kurtulacağımızı düşünmemiştim. Gerçi pekte kolay olmamıştı. Büyük bir bedel ödemiştim ama artık düşünmemem gerekiyordu. Olan, olmuştu.

 

Uyuduğum zaman diliminde ara sıra annemi görmüştüm rüyalarımda. Her defasında ‘Burası sana göre değil gelme, daha çok erken!’ deyip durmuştu. Ben de her defasında ‘Yoruldum anne, çok yoruldum.’ demiştim.

 

Bir keresinde babam ile abimleri görmüştüm. Babam, onlarla çok güzel ilgileniyordu. ‘Beni neden böyle sevmedin, baba?’ diye soruyordum her seferinde.

 

Babam neden beni hiç sevmemişti? İnsan, evladını sevmez miydi?

 

Göğsüme bir ağrı oturdu. Nefesim sıkılaştı. Sol tarafımda bir ağrı vardı. Ama bu ağrı yaramın değil tam olarak akciğerimin ağrısıydı. Nefesim daralıyordu.

 

Yanımda oturan Özgür’ün koluna sarıldım anında. Nefes alamıyordum.

 

“Öz-, Nef- es!” Özgür anında ayaklandı yanımda. Gözlerim kararmaya başlıyordu.

 

“Delfin, sakin ol!”

“Ne oluyor?”

“Açelya, bir şey yap!”

 

Gelen bağırışları duyuyordum ama çok derinden geliyordu sesler. Gözlerim kapanıyordu saatler sonra yeniden. Ama nefesim hala yerinde değildi.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Önde Aylin arkada Aykan, hastaneden çıkmışlardı. Atilla ve Güney de yanlarındalardı. Kolay kolay Aykan ile tek kalmıyordu Aylin. Kırgınlıkları yüzünden geri dönülmez hatalar yapmak istemiyordu.

 

“Komutanım, sizinle geleyim mi ben? Araba yok bende mağlum.” Atilla, sırtından ittirdi “Haydi bakalım çömez gidelim biz.” Aykan ile Aylin’e döndü “Komutanım, Aylin, hayırlı geceler.”

 

Aykan kafa sallamakla yetinmişti. Aylin ise karşılık vermişti komutanı olduğu için.

 

“Hayırlı geceler komutanım.”

 

Atilla ve Güney, yanlarından ayrılınca Aylin de çok durmadan çıkışa doğru ilerledi ama kolunda hissettiği temas ile kalakaldı olduğu yerde.

 

“Biraz konuşalım Aylin.” Geriye bakmadan cevapladı “Konuşacak bir şey yok komutanım. Hayırlı geceler size.” sert bir şekilde kurtarmaya çalıştı kolunu ama Aykan biraz daha sıkılaştırmıştı elini “Beş dakika sadece. Lütfen…”

 

Dudağını yalayıp bezgin bir nefes verdi. Kalbi, kalması için bağırıyordu ama aynı zamanda da çok kırgındı.

 

“Eve gitmek istiyorum komutanım. Sonra.”

 

“O zaman gel, bırakayım seni eve.” ani bir şekilde arkasını döndü “Ben kendim gidebilirim. Sana gerek yok. İşine bak yüzbaşı.”

 

Aykan içinden kahkaha atıyordu şu anda. Aylin tekil konuşmaya geçmişti.

 

“Ben bırakacağım.”

 

“Ne olarak ya ne olarak?! Ne hakla Aykan?” En sonunda bağırmıştı Aylin. Artık komutan asker ilişkisi kalkmıştı çünkü.

 

“Komutanın olarak.” Sinirle güldü Aylin “Komutanmış, komutansan da ben komutanımla kolay kolay görev harici bir şey konuşmam!”

 

Aykan’ın içi çok acıyordu. Aylin’in canı yanıyordu çünkü. Çok yakmıştı canını. Telafisi çok zordu. Gerçi telafisi var mıydı, onu bile bilmiyordu.

 

“Beş dakika ver bana Aylin. Sadece beş…” hızla kafa salladı Aylin “Süren başladı.”

 

Bu bile mutlu etmeye yetmişti Aykan’ı. Konuşmayı kabul etmemişti şimdiye kadar. Bu bile bir mucizeydi. İlerideki bankları gösterdi Aykan “Oraya gidelim. Oturarak konuşalım.”

 

Aylin sabır çekerek seri adımlarla gitmeye başladı bankların oraya. Aykan da peşi sıra yürüdü. Her şeyi anlatacaktı artık. İçindeki yumru büyümüş, artık nefesini kesiyordu.

 

“Nereden başlayacağımı bilmiyorum?” Aylin ses etmeyince devam etti “Her şey annemin bir telefonuyla başladı…”

 

Aylin’in kalbi hızlanmaya başladı. Aykan’ın söyleyeceği şeyleri hem duymak istiyordu hem de istemiyordu. Korkuyordu… Onun suçlu olmamasından, bunca yıl bir hiç uğruna ayrı kaldığını anlamaktan korkuyordu.

 

“Kardeşim Buğçe… Biliyorsun o zamanlar bebekti. Doğalı çok olmamıştı.” Aylin gözü yerde sadece kafa sallamıştı. Bakamıyordu gözüne Aykan’ın.

 

“Telefonu açtığımda ağlıyordu annem. Kaç defa ne olduğunu sorduğumu hatırlamıyorum. Sadece hıçkırık… Zar zor babam aldı telefonu elinden. Tek bir cümle söyledi, Aylin.” O, Aylin’e bakıyordu ama Aylin hala aynı pozisyondaydı.

 

“Buğçe lösemiymiş.” işte bu cümle Aylin’e yetmişti. Şaşkınlıkla baktı Aykan’a. Bilmiyordu böyle bir şey olduğunu. Aykan, Safir’i tembihlemişti. Kimsenin bilmesini istemiyordu. O yüzden Safir de Aylin’e mecburen dememişti.

 

“Bir hışım gittim yanlarına. Çok zordu bu durum benim için. Kimseye haber bile veremedim. Yıllar sonra doğan, ailemize gelen kardeşim hastaydı. Nasıl gittiğimi bile hatırlamıyorum ben Aylin.”

 

Aylin bu olanları bilmiyordu. Bilse böyle yapar mıydı? Uzak durur muydu Aykan’dan? Başta çok çabalamıştı ama sonra onu sevmediğini düşünmüştü. Meğerse kardeşinin üzüntüsünden dönememişti ona. Öyle düşünüyordu.

 

Halbuki bir bilse gerçekleri… Bir bilse aslında Aykan’ın annesinin sözlerini…

 

“Ama esas şey o değildi Aylin.” İçindeki korkuyla devam etti “Annem… Annem beni suçladı hep. Seninle ilişkimizi asla istemiyordu.” Tepkisine bakıyordu bir yandan da Aylin’in ama Aylin, duygularını şu anda çok iyi bir şekilde saklıyordu.

 

“İlişkimizin başlarında hamileydi biliyorsun. O zamanlarda başlamıştı. İstemediğini her konuşmamızda dile getirmişti. Ben de her defasında seni sevdiğimi söylemiştim.”

 

Anlamıyordu Aylin. Aykan’ın annesinin onu niye istemediğini. Kötü birisi değildi ki o… Okumuştu da. Oğlu gibi askerdi. Neydi esas sorun?

 

“Buğçe doğduğunda sütü yoktu annemin. Zar zor gelmişti. Çok az anne sütü aldı Buğçe. Annem, Buğçe’nin lösemi olduğunu öğrendiğinde hep beni suçladı bu yüzden. Onu dinlemeyip üzdüğüm için sütünün kesildiğini, bağışıklığının anne sütünü tam alamadığı için düşük olduğunu, her şeyin benim suçum olduğunu dile getirdi hep. Asla bıkmadı Aylin asla. Suçlamayı bırakmadı. Bu vicdan azabı beni çok yıprattı.”

 

Gözleri dolmuştu ikisinin de. Aylin, kaybettiği yıllarına; Aykan ise Aylin’e yaşattıklarına ağlıyordu.

 

“O akılla düşünemedim Aylin. ‘Şimdiye kadar dinlemedim, kardeşime zarar verdim. Bundan sonra annem ne derse onu yapacağım, dinleyeceğim.’ dedim kendi kendime. Sana annemin seni istemediğini söyleyemezdim, mahvolurdun. En azından benden nefret et de için soğusun istedim.”

 

Bakamıyordu artık Aylin’e. Çok hata yapmıştı ona karşı. Affı yoktu onun düşüncesine göre.

 

“Peki neden istemedi annen beni?” İlk defa konuştu Aylin uzun zaman sonra. Konuşmuştu ama Aykan’ın en çok korktuğu şeyi sormuştu.

 

Cevap veremedi bir süre Aykan. Ne diyecekti ki? Ne diyebilirdi?

 

“Konuşsana Aykan. Neden istemedi beni? Bir nedeni olmalı ya!” Söylemek zorundaydı. Aylin, öğrenene kadar bu işin peşini bırakmazdı.

 

“Yetimhanede büyüdüğün için…” hiçbir şey bu kadar can yakmazdı Aylin’e göre. Sevdiği adamın annesi onu yetimhanede büyüdüğü için istememişti.

 

“Bir şey demeyecek misin?” Aykan’ın çekingence sorduğu soruya karşılık yalnızca kafa salladı. Ne denebilirdi ki buna? Annesi istememişti. Artık bir önemi de yoktu. Annesinin kararı da Aylin’in kararı da değişmeyecekti artık.

 

Yavaşça kalktı banktan Aylin. Usulca yürümeye başladı. İki damla yaş aktı gözlerinden. Çok yanmıştı canı. Yetimhanede büyümesi onun suçu değildi ki. Kim isterdi yetimhanede büyümek?

 

“Aylin?” Aylan’ın seslenmesiyle durmak ile durmamak arasında kaldı. Durursa affeder giderse her şeyi bitirirdi. Ne yapacaktı?

 

“Seni ilk günkü gibi çok seviyorum Kutlu. Sen benim her şeyimsin. O dönem gözüm açık değildi ama şimdi… Şimdi her şeyin farkındayım. Annemin yaptığı sadece bir acındırmaydı, ben anlamamıştım. Artık annem benim umrumda değil. Bu hayatı o değil biz yaşayacağız. Bize kıyma be Teğmen! Yaşayamadığımız yıllarımızı yaşayalım gel!”

 

Gözündeki yaşların haddi hesabı yoktu Aylin’in artık. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Omuzları sarsılıyordu. Kaldıramıyordu bu yaşanılanları.

 

Arkadan geldi Aykan. Hiç tereddüt bile etmeden sarıldı Aylin’e. Ellerini, Aylin’in karnında birleştirdi. Burnunu saçlarına gömdü. Bu kokuyu duymak için çok beklemişti.

 

“Anneme inandığım için affet Aylin. Ben senden asla vazgeçmedim, vazgeçmem.”

 

Aylin daha fazla uzak durmaya dayanamadı. Kafasını yasladı Aykan’ın göğsüne. Ellerini, Aykan’ın ellerinin üzerine koydu. Onun bir suçu yoktu. Annesinindi tüm suç. Aykan’ın en zayıf anını yakalamıştı. Vicdan yaptırmıştı ona.

 

“Ben senden hiç vazgeçmedim ki Aykan. Ben seni hep sevdim. Kızdın sevdim, kırdın sevdim, güldün sevdim, ağladın sevdim…” derin bir nefes aldı “Gittin sevdim… Ben seni hep sevdim. Vatan gibi, yurt gibi sevdim.”

 

Ayrıldı, yüzünü döndü Aykan’a. Yanakları yaştan sırılsıklamdı. İlk önce yaşlarını sildi Aykan, Aylin’in. Dayanamıyordu onu böyle görmeye. Sonra gülümsedi derince ikisi de. Aykan, kolundan çektiği gibi sardı bedenini usulca sevdiği kadının. Yılların acısını çıkarırcasına sarıldı ikili.

 

Yarım olan elmalar birleşmişti bu gece. Hem de hiç ayrılmamak üzere…

 

 

 

🗡️🩺🗡️

 

 

Günler sonra çıkıyordum sonunda. Geçirdiğim krizin üzerinden iki gün geçmişti. Ciğerimdeki sıkıntı sürüyordu. Hayatımın geri kalanını maalesef astım spreyi kullanarak geçirecektim. Ciğerim eğer tamamen iyileşirse kullanmayı bırakacaktım ama.

 

Dedem, anneannem, dayılarım… Kısacası Uraz hariç tüm Gündoğdu ailesi gitmişti. Ama onların yeri de hemen dolmuştu. Babam, eşi Alya hanım ve Adar gelmişti bu sefer. Ne kadar Adar’ın geldiğine sevinsem de aynı şeyi babam için diyemeyecektim. Allahtan dedemler ile karşılaşmamışlardı. Karşılaşsalardı şayet hiç iyi şeyler yaşanmayacaktı.

 

“Hazırsın değil mi abim?” kafa salladım “Hazırım abi, kırkıncı soruşun.” Uraz dediğime kıkırdarken Kaya abim hiç gülmüyordu “Soracağım tabi.” Uraz’a döndü “Sen de gülme! Dayı yeğen dalgaya alıyorsunuz resmen beni.”

 

Gülerek abimin yanına geldim. Yanaklarını mıncıkladım. Mıncıklamaya çalıştım diyelim… Sonuçta abim uzundu ve zırt pırt kaçırıyordu başını.

 

“Ya iki dakika mıncıklayacağım dur olduğun yerde! Zaten kaç gündür yapamıyordum. Ya abi…” abim durmuyordu asla ama “Ya kızım şımarma hemen. Haydi Safirler aşağıda bekliyorlar. Ağaç oldu adamlar.”

 

Sıkıntıyla nefes verdim. Tek bekleyen Safir değildi. Babam ve Ayla Hanım da oradaydı. Adar, Ulu abim ve Açelya ile eve gitmişti. Evi temizleyip, benim için hazırlayacaklarını söylemişlerdi. Ben de bir şey diyememiştim tabi.

 

“Ben, babanlar gidene kadar gelmeyeceğim bu arada Delfin. Aycan sizinle olacak ama.” Uraz’ın neden böyle söylediğini anlayabiliyordum. Babam ile bir arada olmak istemiyordu. Haklıydı da. Bir arada olsa gerginlik çıkması olağandı.

 

“Sen nasıl rahat edeceksen öyle olsun Uraz. Sonuçta Aycan bizimle olacak. Sorun olacağını sanmıyorum.” dudaklarını bastırıp kafasını eğdi “Teşekkür ederim.”

 

Kapıya doğru yürüdüm. Abim ile Uraz da peşimden geliyorlardı. Asansöre binip giriş kata bastım. Asansör, kata gelince inip çıkış kapısından dışarıya adımımı attım. Hava güneşliydi, o kadar rahatlamıştım ki anlatamam.

 

“Şükür geldiniz!” Babamın iğneleyici sözüyle göz devirdim. Safir, babama inat gülümseyerek yanıma geldi. Kolunu tutmam için uzattı anında. Tuttum hemen.

 

“Ağrın yok, değil mi?” Kafamı salladım iki yana “Yok yok merak etme. Biraz daha burada kalsaydım işte o zaman her yerim ağrıyor olurdu.” Bilmişçesine kafa sallayıp arabaya yürüttü beni. Safir’in arabasını ikinci görüşümdü. İlkinde üstü kapalı aşk itirafında bulunmuştu.

 

O anı nasıl unutabiliriz ki? Sayılı anlardan, dedi soldaki melek.

Romantik bir andı, diye de ekledi sağdaki.

 

Arabası spordu. İşin garibi benim arabam da spor arabaydı. İlginç bir şekilde hız tutkum vardı. Arabamın modelini de o yüzden spor model olarak almıştım. Çok seviyordum arabamı.

 

“Niye senin arabanda geliyor Delfin? Abisinin arabası yok mu?” sıkıntıyla nefes verdim. Gülümsemem yüzümde soldu “Safir’in arabası daha hızlı. Yorulmadan gitsin eve Delfin. O yüzden ona biniyor.” Abim sağ olsun kurtarmıştı beni. Hala bilmiyorlardı Safir ile olan ilişkimi. Bir süre daha söylemeyi düşünmüyordum.

 

“İki dakika fazladan bir şey olmaz. Delfin bizimle gelecek.” Dudağımı yalayıp Safir’e baktım. Yavaşça gözünü kapatıp açtı. Babamı mecburen onaylamıştı.

 

“Kendine dikkat et!” gülümseyerek kafa salladı “Sen de… Sen de dikkat et! Canım, canındır… Umutma!” gülümsedim ben de ona karşılık.

 

Canım, canındır…

 

Abimin arabasında babam ve Ayla Hanım ile gelmiştim eve. Allahtan çok bir şey dememişlerdi bana. Kendi aralarında konuşmuşlardı hep. Eve geldiğimizde kapıyı Açelya açmıştı. Ardında Özgür, Adar ve Ulu abim bekliyordu.

 

“Hoş geldin evine Delfin!” Ayakkabılarımı çıkartıp içeriye girdim. Direkt Açelya’ya sarıldım. Ardından arkasındakilere döndüm. Ulu abim, Adar’ı sırtından bana itince ufak bir düşme tehlikesi geçirmişti Adar.

 

“Abi çocuğu öldüreceksin bir gün!” Elimi attım düşmeden koluna. Allahtan dengesini sağlamıştı Adar “Sorma abla ya! Abim benim sebebim olacak en son!” Açelya ile ben kıkırdarken Ulu abim gayet suratsızdı “Abiyim ben lan! Benden gelen her şey ödül sana!”

 

Kaya abim ‘He he!’ dercesine kafa salladı bu söze.

 

“İçeri geçin artık. Ağaç olduk burada!” Babamın yine ve yine homurdanmasıyla hızlıca Adar, Ulu abim ve Özgür ile de sarılıp salona geçtik. Açelya sağ olsun bana yatak hazırlamıştı salonda. Ama ben burada çok yatacağımı sanmıyordum.

 

“Eee küçük kardeş… Nasıl gidiyor sınav hazırlıkları?” Adar omuz silkti soruma.

 

Sanırım iyi gitmiyor Delfin, dedi sağdaki melek.

Sınav neydi ki? Yeniyor muydu? Ben bilmiyorum da, dedi soldaki.

 

En basitinden siz bir sınavsınız bana! İnsan kendini unutur mu?

 

İyi de biz insan değiliz Delfin, dedi soldaki.

 

Allahtan değilsiniz! Bir de insan olsanız hiç çekilmezdiniz!

 

“Yemek hazır. İsterseniz yiyelim sonra geniş geniş otururuz.” Herkes onaylarken bir tek babam karşı çıkmıştı “Birisini bekliyorum. Gelsin, o zaman yeriz.” Kaşlarımı çatıp abimlere baktım. Onların da haberi yoktu sanırım. Onlar da anlamaz gözlerle bakıyordu.

 

“Kimi bekliyorsun baba?” Sırıttı babam “Benim için çok değerli birini.” babam için çok değerli birisi? Kimdi acaba? Oğulları harici değer verdiği birisini pek tanımıyordum.

 

Özgür’e değdi bakışlarım. Babama olan nefreti hala dün gibi aynıydı. Zor tutuyordu kendini, belliydi. Ama bir şey de yapamıyordu garibim.

 

Çalan kapıyla dikleşti babam “Hah! Geldi işte. Ayla, bakıver kapıya.”

 

Açıkçası herkes dahil ben de bayağı merak etmiştim. Kimdi bu kişi?

 

Başta kapının açılma sesi ardından da adım sesleri geldi kulağımıza. İlk önce kapıdan Ayla Hanım girdi. Birkaç saniye sonra da babamın beklediği misafir giriş yapmıştı.

 

Bu gerçek mi Delfin? Umarım hayal görüyorumdur, dedi soldaki melek.

Hayalse hemen uyanalım. Daha fazla bu sırata maruz kalmak istemiyorum, dedi sağdaki de.

 

Korkuyla ilk önce gelen kişiye ardından Özgür’e baktım. Kıpkırmızı olmuştu. Babamın üstüne bir de bu gelen; sabrını, son demlerine getirmişti. Anlayabiliyordum.

 

“Senin ne işin var burada? Ne hakla, hangi yüzle geldin?” Bana sadece sırıtmakla yetinmişti. Zaten tek yaptığı pişkin pişkin sırıtmaktı.

 

“Hoş geldin oğlum!” Babam kollarını iki yana açıp sarıldı. O da karşılık verdi tabi ki “Hoş buldum Tekin amca. Sayende Delfin’in yanındayım yeniden.” babam memnun bir şekilde gülümsedi “Artık hiç ayrılmayacaksın yanından. İnsan evleneceği kadını neden yalnız bıraksın ki değil mi?”

 

“Ne!”

 

Hep bir ağızdan verdiğimiz tepkiyle bize döndüler. Özgür, anında yanıma gelip beni arkasına çekti “Bu piçi buraya getirdiğin yetmiyormuş gibi bir de evlenecek diyorsun. Al kuyruğunu da defol evimden. Sana çok sabrettim Tekin Bey! Kızın vuruldu diye dayandık, kalsın burada dedik ama bu… Bu bardağı taşıran son damla!”

 

Özgür’ün sinirle dediği şeye yine gülmekle yetindi babam. Ben ise hala sırıtan o haysiyetsize bakıyordum. Yaptığı onca şeye rağmen buraya gelmeye cesaret edebilmişti.

 

“Baba! Hemen bu saçmalığa bir son ver! Evlenme de ne demek oluyor? Hem bu adam kim?” Babam, Kaya abimin sorusuyla ona döndü bir elini sırtına koydu “Bu delikanlının adı Berk. Kendisi Delfin’i benden istedi ve ben de babası olarak Delfin’i, Berk’e verdim. Artık ikisi sözlüler.”

 

 

Hayatta bazı şeyler vardır elinizde olmaz. İnsan; babasını seçemez, annesini seçemez, abisini ve kardeşini seçemez… Ben hayata bir sıfır geriden başlamıştım böyle bir babaya sahip olarak. Şimdi de ceremesini çekiyordum. Berk’in bana neler yaşattığını bildiği halde onu buraya getirmiş, şimdi de beni ona verdiğini söylüyordu. Bugün, bir şeyler patlayacaktı ama bu sefer zarar gören ben olmayacaktım. Bu sefer ben, can yakacaktım…

 

……

 

VE VE VE SONNN!

NASILDI BÖLÜMÜMÜZ EFENİMMM?

DELFİN VE SAFİR?

AYLİN VE AYKAN? BARIŞTILAR SONUNDA İKİ İDOL 😆😆

TEKİN VE SALAKLIKLARI DİYEBİLİR MİYİZ?

BERK DE GELDİ HİKAYEMİZE EFENİM. BİR SÜRE VAR GİBİ HESAPLARIMA GÖRE🙃

BİR SONRAKİ BÖLÜM SINIRLAR DOLUNCA GELECEK HABERİNİZ OLAAA🤗🤗

GÖRÜŞMEK ÜZEREEE, SEVİLİYORSUNUZ 🤍🌸

Bölüm : 23.04.2025 00:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...