
BEN GELDİMMMM🤗🤗
O KADAR BEKLİYORDUNUZ Kİ KIYAMADIM SİZE 🫠🫠
UMARIM ÇOK SEVERSİNİZ BÖLÜMÜÜÜÜ.
BOL BOL YORUM YAPIN OLUR MUUU??
42. BÖLÜM İÇİN;
OY SINIRI: 40
YORUM SINIRI: 60
……
41.BÖLÜM
Seri adımlarla askeriye kapısından içeriye girdi Uraz. Delfin’i, evine gönderdikten sonra kendisi de eve gidememişti. Devresinin yanına gelmek istemişti. Devresi Fatih, Ay Yıldız timinde Uraz gibi bir Yüzbaşıydı.
Çardakların oraya geldiğinde Fatih’in, elinde telefonuyla ilgilendiğini gördü. Seri adımlarla gitti yanına. Fatih, Uraz’ın geldiğini anlar anlamaz kapatıp kamuflajının iç cebine koydu telefonunu.
“Geldi bizim kaçak sonunda!” gülerek ayağa kalktı. Uraz ile sanki yıllardır görüşmüyorlarmışçasına sarıldılar.
“Kim kaçakmış? Sensin asıl kaçak be! Aramasak aklına gelmeyeceğiz. Ne zaman gelsem yoksun. Hayırdır kardeşim?” Uraz’ın sorduğu soruyla tek kaşını kaldırıp kalktığı yere oturdu Fatih. Gittiği yer annesinin yanıydı. Uzak bir yere de gitmiyordu üstelik. Annesinin evi, askeriyeye yüz metre uzaklıktaydı sadece.
“Anamın yanına gidiyorum be ben, hayırsız. Ya sen? Sen nereye gidiyorsun?” Kaşlarını kaldırıp oturduğu yerden öne eğildi Uraz “Ben de Delfin’in korumasıyım ya devrem. Onun yanında olabilir miyim acaba?”
Delfin’in lafı geçince ciddileşti Fatih “Sahi… Delfin nasıl oldu? Gerçi çıkacağını söylemiştin.” omuz silkti sonrasında “Kötü olsa çıkartmazlardı herhalde.” Kahkaha attı Uraz, Fatih’in sözüne.
“Kardeşim sen nasıl güzel bir adamsın ya? Kendi sorduğun soruyu kendin cevaplıyorsun. Hiç yormuyorsun beni. Ne güzel…” Fatih, ters bir şekilde baktı Uraz’a. Uraz, fırsatını buldukça takılıyordu devresine. Bayılıyordu onu kızdırmaya.
“Evet evet, hiç sorma. Kendim, kendimi cevaplıyorum. Utanmasam kendime şizofren tanısı da koyacağım hatta!” Uraz, kahkahayı bastı hemen. Çok seviyordu bu adamı.
“Safir ile beraber değil mi Delfin?” Kaşlarını çattı Uraz “Evet, onunla beraberler. Sen hayırdır? Kendine mi alacaktın yeğenimi?” Uraz, şaka yapmış olsa da Fatih ciddiye almıştı bu çıkışını “Yok yok devrem! Yanlış anladın beni. ‘Bir aradalar mı?’ anlamında sormuştum. Ama öyle olmasa da ben, aşk adamı değilim.”
Uraz, kaşlarını çatıp baktı devresine “Nasıl değilsin lan? Sevdiğine yazmıyor muydun sen o şiirlerini?” Kafa salladı ciddiyetle “Hayır, öylesine yazıyordum.” Şaşkınlıkla bakakaldı Fatih’e. Sevdiği ya da sevdası var da ona yazıyor sanıyordu.
Fatih, yine de düşünceli duruyordu ama. Bir şey olmuştu. Sormaktan çekinmedi Uraz “Sen düşünceli gibisin devrem, hayırdır?” Fatih inkar etmedi hiç. Derin bir nefes alıp verdi “Evet, düşünceliyim. Bu gece bir rüya gördüm de onu düşünüyordum.”
Uraz’ın ilgisini daha çok çekmişti bu olay. Yerinde dikleşti “Nasıl bir rüyaymış bu?” Fatih, hiç beklemeden anlatmaya başladı.
“Görevdeyiz, her zamanki gibi. Bir esir kurtaracağız bu sefer…” durdu bir an. Anlatacaklarını toparlıyordu.
“Mağara gibi bir yere geldik topluca. İçeriye girecektik komutanın emri ile. Birkaç dakika bekledik daha sonra atış emri ile bir bir indirdik etraftakileri. Temizlendikten sonra mağaraya girdik. Kolları, ellerinden tavana asılmış bir kadın vardı. Kamuflajlıydı, muhtemelen askerdi o da.”
Uraz hafiften sırıtıyordu. Düşündüğü gibi bir şey çıkarsa devresinin gözü aydındı.
“Zar zor hareket ediyordu. Hiç durmadan yanına gittim. Yanımda diğerleri de vardı. Birisi, ben kızı tutarken ellerini çözdü. Elleri boşluğa düşünce başta yalpaladı kız ama sonra toparladı. Simsiyah, kıvırcık saçları vardı. Kahverengi gözleri vardı. Çok güzeldi devrem.”
Uraz artık bariz sırıtıyordu. Devresi, rüyasında gördüğü kıza aşık olmuştu. Kolay kolay sevdalanmazdı Fatih. Bunu bildiği için anlamıştı aşık olduğunu.
“Devrem sana ne diyeceğim ya?” Fatih ciddiyetle bekledi Uraz’ın diyeceklerini “Eşref komutandan görev haberi falan yok mu? Esir düşmüş askeri kurtarma falan…” Fatih, bir hışımla ayağa kalkıp omuzuna yumruk attı Uraz’ın. Uraz ise hala kahkaha atmakla meşguldü.
“Ben aşık oldum diyorum sen benimle dalga geçiyorsun, gerizekalı herif!” Uraz’ın kahkahası tebessüme dönüşmüştü. Fatih adına çok sevinmişti ama esas sorun şuydu: Bu kız neredeydi?
“Sen peki?” Düşüncesinden sıyrıldı hemen Uraz “Ne ben?”
“Senin nasıl gidiyor? Aycan ile…” derin bir nefes verip arkasına yaslandı. Kollarını göğsünde birleştirdi. Aycan ile hiçbir ilerleme olmamıştı. Sadece konuşuyorlardı o kadar. Normal iki arkadaş gibi…
“Sanırım gitmiyor.” Kafa salladı burukça.
Birkaç dakika sonra yanlarına gelen Safir ile Aykan ile sohbetleri kesildi.
“Neler yapıyorsunuz devreler?” Aykan’a döndü Fatih “Hiçbir şey yapmıyoruz devrem. Boş boş oturuyoruz öyle.” Safir’e döndürdü gözlerini Fatih “Sana da geçmiş olsun Safir. Sevgilin hastaneden çıkmış sonunda.”
Kafa salladı Safir “Evet, çıktı. Sağolasın.” Uraz ile konuşuyorlardı artık. Ama eskisi kadar yakın değillerdi hala. Bu durum ikisinin de canını sıksa da adım atmıyorlardı birbirlerine karşı.
Safir, telefonunun çalması ile elini cebine attı. Özgür arıyordu, kaşlarını çattı.
“Kim arıyor devrem?”
“Özgür.”
Aykan masaya vurdu hafifçe elini “Aç da hoparlöre al. Bakalım ne geveleyecek yine.” Onaylayıp dediği gibi hoparlöre aldı telefonu sonra da masanın üzerine koydu.
“Efendim, Özgür. Delfin iyi, değil mi? Bir sorun yok?” Özgür birkaç saniye durup cevapladı “Delfin çok şükür iyi komutanım ama başka bir sorunumuz var.”
Uraz ile Fatih de dikkat kesilmişlerdi “Sorun ne?” Özgür, normalde demek istememişti. Kendileri çözebilirler diye ama Tekin, geri dönüş yapacağa benzemiyordu.
“Berk burada.” Uraz, kaşlarını çatıp Safir ile Aykan’a baktı “Berk kim?” Safir, ellerini yumruk yapmıştı çoktan. Aykan’ın da pek bir farkı yoktu. Uraz’ı Özgür yanıtladı “Berk, Delfin’in piç eski sevgilisi komutanım.” Uraz, bu cevapla hatırladı. Delfin sadece bir sevgilisi olduğunu söylemişti. Delfin; eski sevgilisi, onu öpmek istediğinde istemediğini söylediği için eski sevgilisi de Delfin’den ayrılmıştı.
“Kaya ve Ulu orada yok mu? Kafasını kırıp göndermediniz mi çoktan?” Özgür, bezgince nefes verdi “Tekin şerefsizi çağırmış, gönderemiyoruz. Bir de tutturmuş ‘Delfin ile evleneceksin!’ diye. Katil olmamak için balkona kaçtım komutanım.”
Safir, ‘evleneceksin’ kelimesini duyduktan sonra bir hışım ayağa kalktı “Ne demek ‘evleneceksin’ lan? Ne sanıyor bu herif kendini?”
“Valla komutanım, Delfin de dedi ‘Evlenmeyeceğim!’ diye ama ‘Ben istiyorum. Evleneceksiniz!’ diyor inatla piç herif.”
Uraz da sinirlenmişti iyice. Delfin’e babası buradayken çok uğraşmamak için uğramayacağını söylemişti ama şu anda da işler değişiyordu.
“Geliyorum Özgür!” diyerek kapattı telefonu Safir. Hışımla arabasına doğru gitmeye başladı. Peşinden Aykan, Uraz ve Fatih de geliyordu. Fark edince onlara döndü “Siz nereye?”
“Delfin, benim yeğenim ya. Hatırlatırım Safir.” Safir, bu detayı unuttuğu için bir şey demeden diğer iki adama döndü “Siz?”
Fatih, Uraz’ı gösterdi “Ben boş adamım şu anda. Devrem nereye ben oraya.” Aykan’a baktı Safir bu sefer “Vallahi ben de ‘Devrem nereye ben oraya!’ derdim ama kopya olur. O yüzden ‘Kaos neredeyse Aykan orada!’ diyerek geliyorum devrem.”
Safir, sabır çekerek arabasına geçti. Bugünlerde çok oynuyorlardı siniriyle. Sabır sabır da bir yere kadardı.
🗡️🩺🗡️
Berk, karşımda pişkince oturuyordu. Babamdan güç almıştı ve keyfini sürüyordu. Özgür, birkaç dakikalığına balkona çıkmıştı hava almak için. Burada kalsaydı artık katil olması kaçınılmaz olurdu.
Abimler yan koltukta üçlü oturuyorlardı. Ben; tekli koltuktaydım ve tam karşımdaydı Berk, babam ve Ayla Hanım üçlüsü. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
“Ee Delfin… Bize kahve yapmayacak mısın kızım?” Ben göz devirmekle yetinirken Adar boş durmamıştı “Sıçacağım kahvene az kaldı!” Adar’a uyarıcı bir bakış attım fakat o omuz silkmekle yetindi.
“Delfin?” Sert bir ifade ile babama döndüm “Yaralıyım ya ben baba! Kendi yapsın kendi kahvesini!” gözleri anında kızardı.
Ben felaket korktum yalnız Delfin. Ellerim titriyor şu anda, dedi sol meleğim.
Evet, ben de birazdan korkudan atak geçireceğim o derece!
“Yaranın artık kapandığını biliyoruz kızım.” Kızım kelimesini bastırmıştı. Abime baktım bezgince bir ifade ile. Sadece kafasını bükmüştü.
El mecbur yapacaksın abim, biraz sabır…
Oflayıp ayağa kalktım. Neli içeceklerini sormadım, direkt mutfağa geçtim. Acı bir kahve paklardı onları şu anda.
“Ne yapıyorsun sen burada?” Elimde cezve ve kahve ile kalakaldım. Özgür, barut gibi siniriyle bana bakıyordu.
“Kahve istediler. Kahve yapıyorum.” Çekingence cevap vermiştim. İyice sinirlenecekti çünkü emindim.
“Bir de kahve mi istediler şerefsizler? Ama az dursunlar onlar. İçecekler en güzel kahvelerini, az sonra.”
Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım “Az sonra derken? Ne yapacaksın?” Tebessüm etti “Ben değil komutanlarım yapacak.”
Korkuyla açıldı gözlerim “Komutanlarım derken? Sen kime haber verdin tam olarak?”
“Safir komutanıma…” elimi alnıma attım. Adam katil olacaktı en son.
“Oğlum sen gerizekalı mısın? Ne demek Safir’e haber vermek ya? Ben gönderecektim onu buradan.” Kafa salladı “Tahminen ne zaman olacaktı o? Ya da doğru soru şu: Nasıl olacaktı o?”
Özgür çok haklı. Göndermezdik onu kolay kolay arkasında baban varken, dedi sağdaki melek.
“Peki ben de sorayım. Safir gelince neler olabileceğini aklın, hayalin alıyor mu?”
“Evet. Berk’i bir güzel benzetecek.”
Zevk alıyordu resmen bunu yapmaktan. Safir’in gelmesi çok kötü olurdu. Babam, ilişkimizi öğrenirdi.
Zaten dememeniz hataydı Delfin. Bilseydi böyle yapabilir miydi? Sanmam, dedi soldaki melek.
Aynen öyle. Bilse böyle yapamazdı baban, diye de destek çıktı sağdaki.
Kahveleri yapıp hızlıca içeriye girdim. Berk’in yüzünde kazanmışçasına bir ifade vardı. Safir gelince de böyle yapabilecek miydi bilemiyordum ama neyse.
Tam Ayla Hanımın da kahvesini verdiğimde kapı çalmıştı. Açelya hızlıca gidip açmıştı kapıyı.
Tepsiyi sakince masanın üzerine bırakıp kapıya gittim. Safir, Uraz, Aykan ve Kuzey karşımızda duruyorlardı. Bir de tanımadığım birisi vardı. Gerçi Uraz ile ilk tanıştığımızda o da eğitim alınındaydı. Muhtemelen Ay Yıldız timinden birisiydi.
“Hoş geldiniz!” Tüm şirinliğimle dediğim şeye Aykan ile Kuzey sırıtarak tepki vermişti. Adını bilmediğim eleman sadece kafa sallarken Safir ve Uraz gayet ciddi bir ifadeyle bakıyorlardı bize.
“Hoş bulduk Delfinciğim! Dediler ‘Olay var!’ hemen geldik.” Samimiyetten uzak bir gülümseme ile cevap verdim Aykan’a “Aman ha! Sen olaylardan uzak kalma!” kafa sallayıp ayakkabılarını çıkarttı.
Safir’e baktığımda boş bir ifade ile beni izlediğini gördüm. Bir şey demeden gidip sarıldım. Biraz yumuşatmak gerekiyordu yani.
Senden korkulur Delfin, dedi sağdaki melek.
Daha yeni mi anladın komşum? Yavaş yavaş ben olmaya başladı, diye böbürlendi soldaki.
Tam kızdığını sanıp ayrılacakken belime sardı kollarını. Bir elini saçıma koyup saç uçlarımı okşadı.
“Seni kendime mi kelepçelesem acaba? Her ayrıldığımızda bir şey oluyor.” dedi. Gülümseyip ayrıldım “Beni çok seviyorlar.”
Kaşlarını kaldırıp kafa salladı “Belli belli.”
Arkamda bir yere baktı “İçeride mi o lavuk?” Kafamı çevirdiğimde Özgür’ün orada olduğunu gördüm. Burnunu çekip kaşıdı “İçeride komutanım.”
Safir hiçbir şey demeden salona doğru adım attı. Peşinden de Kuzey ve Aykan geçti. Uraz ve adını bilmediğim kişi tam önümde durdular.
“Güya gelmiyordun küçük dayı.” Kafasını eğdi. Gülmemek için zor duruyordu. Ama sinirden mi yoksa cidden bulunduğumuz duruma mı gülüyordu bilemiyordum.
“Gerçekten bir daha ağzımdan çıkan sözlere çok dikkat edeceğim.” Kafa sallayarak gözlerimi yanındakine diktim “Arkadaşın mı?”
“A sizi tanıştırayım. Fatih, kendisi benim devrem olur.” Gülümseyip elimi uzattım Fatih’e. Sağ olsun tuttu o da “Memnun oldum Fatih. Ben de Delfin. Uraz Beyin yeğeni oluyorum.”
Gülümsedi anında “Ben de memnun oldum Delfin. Seni o gün görmüştüm geldiğinde askeriyeye. Ama Uraz’ın yeğeni çıkacağını hiç düşünmemiştim.” Elimi ayırıp Uraz’a döndüm “Ben de düşünmemiştim vallahi.”
Sıkıntıyla nefes verdim “Haydi içeriye geçelim, madem geldiniz.”
Önden ikisi arkasından da ben girdim salona. Ortamda gergin bir hava vardı. Gerçi o hava bizimleyken asla bitmiyordu da neyse.
“Kahve yapmışsın Delfin. Bize yok mu?” Safir’in iğneleyici sözüyle dik dik ona baktım. Sanki gülmek ile gülmemek arasında duruyordu. Dudağımı yalayıp sabır çektim içimden.
“Siz kimsiniz tam olarak?” Berk’in sözüyle ona döndüm. Tek kaşını kaldırmış bakıyordu yeni gelenlere. Babama döndü “Tekin amca, kim bu herifler?”
“Aaa Tekin Bey, demedin mi müstakbel damadına onları?” Özgür, müstakbel damadı deyince istemsizce gerilmiştim. Safir’i delirtmek için yapmıyorsa benim de adım Delfin değildi.
“Çok gerekli olmadıkları için tanıtma gereği duymadım.” deyince babam; Uraz, kahkaha atmaya başladı.
“Madem o tanıştırmıyor ben tanıtayım. Bendeniz Uraz. Uraz Gündoğdu… Güya evleneceğin kızın dayısıyım.” Uraz, kendini tanıtınca Berk istemsizce dikleşti “Nasıl yani?”
“Bayağı dayısıyım. Bu yanımda gördüklerin ise-“ çalan kapı ile ayaklandı Açelya. Bir şey demeden kapıyı açmaya gitti. Çok geçmeden içeriye Pars’ın gelmesi ve Berk’e yumruk atması ile ayaklandım.
“Ben sana demedim mi ‘Bu kızdan uzak duracaksın!’ diye. Şerefsiz herif.” Yakasından tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Babam da kalkmıştı “Defol buradan!”
Babam hemen ayırdı Pars ile Berk’i. Berk burnunu tutuyordu.
“Sen ne karışıyorsun Pars? Uza şuradan!” Babama döndü “Sen de şerefsizin tekisin. Delfin’e babalık yapmamışsın bir de gelip senin gibi şerefsizin tekiyle evleneceksin diyorsun.” Sinirle Açelya’ya baktım. Mahcupça bakıyordu bana. O haber vermiş olmalıydı.
Safir iki adımda Pars’ın arkasına geçip kendine çevirdi. Bir şey demeden o da yumruğunu Pars’a indirdi “Ben de sana bu kızın yanında dolaşmayacaksın demiştim ama şerefsiz her yerde şerefsiz işte.”
Bir hışımla Safir’in koluna girip onu da ben ayırdım Pars’tan “Bir durun ya! Herkes birbirine indiriyor.”
“Siz hayırdır ya? Siz mi karar veriyorsunuz Delfin’e kimin yaklaşacağını? Hepiniz defolun evden. Çıkın dışarıya!” Özgür anında karşı geldi babama “Sen hayırdır Tekin Bey asıl? Burası benim evim ve kimin kalıp kimin gideceğine ben karar veririm.”
Babam, ufak bir şaşkınlık geçirdikten sonra kendine geldi “Berk gitmeyecek. Diğerlerinden de kim gider bilmem.” Berk’e döndü “Yüzükleri getirdin değil mi?”
Babama döndüm bir hışımla “Ne yüzüğü baba? Ne yüzüğü? Bana sordun mu ‘İstiyor musun, bir sevdiğin var mı yok mu?’ diye?”
“Sormama gerek mi var? Ben istiyorum evlenmeni.” Safir kafasını havaya dikti “Allahım sen bana sabır ver. Buradan katil olmadan çıkayım ya rabbim!”
“Ben vermiyorum yeğenimi bu herife. Delfin, istemediği kimseyle evlenmeyecek!” Uraz, söze girdi en sonunda dayanamayarak.
Babam kısıkça güldü bu dediğine “Sence babası varken sana söz düşer mi?”
“Dayısı yoksa abileri var baba! Ben izin vermiyorum.” Kaya abimin çıkışından sonra Ulu abim de destek çıktı “Ben de vermiyorum kardeşimi.”
“Size soran yok lan! Ben verdim Deldin’i Berk’e. Bitti!” Diye bağırdı bu sefer babam. Yine nefesim daralmaya başlamıştı. Sakin kalmaya çalışıyordum.
“Ama ben evlenmeyeceğim baba!” Diye ben de bağırdım tüm gücümle. Safir’in kolundan tutup öne çektim azıcık “Ben Safir’i seviyorum ve evleneceksem onunla evleneceğim.” dedim.
“Ne dedin sen Delfin?” diye şaşkınlıkla çıkıştı Berk.
Herkes şok şu anda Delfin, dedi soldaki melek.
Evlenme teklifi mi etti o? Ben anlamadım da, diye de ekledi sağdaki melek.
“Ne diyorsun lan sen? Sözüme karşı mı çıkacaksın? Kimi seviyorsan bana ne. Berk ile evleneceksin!” Safir, bir adım daha öne çıktı. Arkasında ben vardım “Sizce oradan bakılınca Delfin’i bu piçe bırakacak göz görüyor musunuz bende? Son sözü söyledi Delfin. Üstüne laf söylenemez artık.”
Berk’i yakasından tuttuğu gibi kapıya sürükledi. Sadece kapı açılma ve kapanma sesi gelmişti daha sonra. Muhtemelen direkt atmıştı kapıya.
Geri geldiğinde yüzünde zafer görünüşü vardı. Yeniden aşık olmuştum ona “Başka atılmak istenen var mı?” Pars’a bakarak demişti bu sözünü. Pars bir şey demedi karşılığında. Bana döndü “Sana çok yanlış yaptım Delfin ama çok pişmanım, emin ol buna. Buraya Açelya çağırdı, Berk’in geldiğini söyledi. Ama ben zaten gelecektim yanına.”
“Pars-“ elini kaldırıp durdurdu beni “Ankara’ya dönüyorum Delfin. Bir daha ne zaman görürsün beni bilmem. Umarım çok mutlu olursun.” üzgünce dediği şeyden sonra sadece kafa sallamakla yetindim. Ne denebilirdi ki bu söze?
Pars da gittikten sonra temel kadro olarak oturuyorduk. Babamın tepesinden duman tütüyordu resmen. Sefir’e öldürecekmiş gibi bakıyordu. Safir ise bir o kadar oralı değildi.
“Ne yaşadık biz az önce ya?” Dedi Fatih. Gözümü tavana dikip yanıtladım “En normal günümüzü yaşadık kardeşim.” kıkırdama döküldü dudaklarından. Anında ona baktım. Elini ‘Pardon!’ dercesine kaldırdı. Yanında oturan Aykan ve Kuzey’in de ondan bir farkı yoktu gerçi.
“Gülün siz gülün. Zevk alıyorsunuz böyle durumlardan.” omuz silkti Aykan “E zaten sevk alıyoruz Delfin. Bizi tanımadın mı hala?”
“Tanıdım tanıdım. Çok iyi tanıdım.”
Gözlerim diğerlerinde gezinirken birinde takılı kaldı. Ayla Hanım hiç konuşmuyordu. Çok gergin ve stresli duruyordu. Zırt pırt kazağının kollarını çekiştiriyor, tırnaklarını yoluyordu. Yürürken de hafif topallıyor gibiydi. En kısa zamanda onunla bu durumu konuşacaktım.
“Neyse ortamın havası kalmadı. Haydi Ayla…” babam, Ayla Hanıma el yaptığında Ayla Hanım yerinde titremişti. Şimdiye kadar hiç öyle olmamıştı.
Abimlere baktığımda onların kendi aralarında konuştuğunu gördüm. Adar ise sinirle bakıyordu babama.
Burada kesinlikle bir şey dönüyordu.
Aniden kalktım yerimden. Ayla Hanıma diktim gözlerimi “Benimle odama kadar gelir misiniz? Pansumanımı yapmam gerekiyor da.” Şaşkınca babama baktı.
“Ben yaparım Del. Yormayalım istersen Ayla Hanımı.” dedi Açelya. Ama ben yormayacaktım zaten.
“Yok canım. Sen yoruldun zaten. Hem biraz anne şefkati istiyorum sanırım.” Açelya anlamamıştı. Kaşlarını çattı ama engel de olmadı bu duruma. Sakince geri oturdu koltuğa.
“Ayla Hanım?” İlk önce babama ardından da abilerime bakıp ayağa kalktı. Gülümseyerek önden geçmesi için elimi uzattım. Koridora geldiğinde bana döndü. Odamın yerini bilmiyordu.
Akşam üzeri olduğu için hava kararmak üzereydi. Aradaki lambaları sensöre çevirerek ilerledim. Babam ya da bir başkası gelirse anlayacaktım böylece.
Odamın önüne gelince kapısını açıp Ayla Hanımın geçmesini bekledim. O, girince ben de girip kapıyı örttüm. Alttaki boşluktan görünüyordu ışığın açılıp kapanması. Rahattık.
“Hemen yapayım da gideyim kızım. Sen de dinlen rahatça.” dedi hemen. Yüzünü dikkatlice inceliyordum. Rahatsız olmuş olacak ki yutkunup kafasını çevirmişti.
Kısa kesmeden söze girdim “Babam sana şiddet mi uyguluyor?” dediğim şey ile telaşla kafasını kaldırdı. Korktuğum, başıma gelmişti belli ki.
“Hayır kızım, ne münasebet. Baban neden öyle bir şey yapsın?” hala inkar etme derdindeydi ama ben çoktan almıştım alacağımı.
“Kazağını çıkartır mısın o zaman?” dudağını yalayıp kazağının kollarını biraz daha çekiştirdi “Hadi, bekliyorum.” Kafasını salladı iki yana “Vallahi bir şey yapmadı kızım. Hadi pansumanını yapayım da gideyim. Gelmesin şimdi ‘Nerede kaldınız?’ diye.”
Sabrımın sınırına geliyordum “Pansuman falan yok Ayla Hanım. Sizi, bunun için çağırdım. Babam gelecek diye de korkmayın. Sensörler devrede, geldiği an anlarız. Lütfen… Çıkartın üzerinizi.”
Daha fazla direnemeyeceğini anladığı için el mecbur kazağının eteklerini tuttu. Canı acıyor olacak ki yüzü buruşmuştu.
Kazağını çıkardığında gördüğüm manzara ile ağzım açık kaldı. Kolları mosmordu. Boğazlı kazak giydiği için boynunu görememiştim ama boğazında da parmak izleri vardı. Sol gözünden bir yaş düştü. Babam, Ayla Hanıma şiddet uygulamıştı…
“Biliyordum ya biliyordum! Ta Adar’ı aradığımda bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Adar… O da biliyor değil mi? Ona da mı bir şey yaptı?” göz yaşları sicim sicim akarken kafa salladı “Ona bir şey yapamıyor. Adar, kendini koruyor ama ben…Koruyamıyorum.”
“Adar bile bile izin mi veriyor sana dokunmasına?” telaşla kafa salladı “Adar kaç defa Tekin’e karşı geldi, yumruk attı bilmiyorum Delfin. Ama Adar evde yokken oluyor bunlar.”
Burnumdan nefes verdim sinirle. Adar, okuldayken oluyordu demek ki olanlar.
“Peki neden? Neden yapıyor?”
“Sarhoş…” tabi ya nasıl bilmem. Annem şehit olmadan önce de eve sarhoş gelir annemi dövmeye çalışırdı ama annem çok iyi dövüşebildiği için bir şey yapamazdı ona. Sadece sözle tartışabilirdi.
“Bize neden söylemediniz?” yüzündeki yaşları silerken yanıtladı beni “Adar hep istedi söylemeyi ama size söylerse beni öldürmeceğini söyleyerek Adar’ı tehdit etti.” gözümü kapatıp dudağımı dişledim sinirle. Babam artık ağır bir cezayı hak ediyordu.
“Ben bunu abimlere uygun bir dille anlatacağım. Sen babamla yalnız kalmamaya çalış olur mu? Gerçi buradayken bir şey yapamaz ama biz işteyken riskli.”
“Kaya ile Ulu bilmesin Delfin.” Kaşlarımı çattım hemen “Ne demek ‘Bilmesin’ Ayla Hanım ya? Bilecekler. Bilecekler ve en ağır cezayı alacak babam.”
Burukça gülümsedi bana. Elini kollarıma koyup ellerime doğru okşadı. En son ellerimi tuttu sımsıkı.
“Nasıl olur da babanın caza almasını isteyebilirsin sen Delfin?” ben de gülümsedim ona “Ben kadın olarak başka bir kadının zarar görmesine göz yummam Ayla Hanım. Zarar veren ne kadar babam olsa da. Zarar gören kadınsa kimseyi tanımam ben!”
Dayanamayıp sarıldı bana. Hıçkırıkları odayı dolduruyordu. Geçen şu birkaç ayda kim bilir neler çekmişti. Garibim Adar’ım, güzel kardeşim… Annesinin öleceği korkusuyla kim bilir kaç gece, elinden bir şey gelemediği için içi, içini yemişti.
Ama ben Delfin Aydoğan olarak bu duruma el atacaktım. Bunun sonunda zarar görecek olan babam olsa bile. Gerekirse onu kurtların önüne atacağım ama artık önüne kuzuyu koymayacağım.
……
VE BÖLÜM SONUUU!
İLGİNÇ BİR ŞEKİLDE BÖLÜMÜN YARISI GELMEMİŞ YA🤦♀️
AMA DÜZELTTİM ÇOK ÖZÜR DİLİYORUM🥹
NASILDI BÖLÜMÜMÜZZ?
TEKİN VE BERK?
AYLA’YA TEKİN’İN ŞİDDET UYGULUYOR OLMASI?
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE, SEVİLİYORSUNUZ🤍🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |