
HELLO BEN GELDİM EHEHE!!!
OY SINIRI DOLUNCA NASIL DA TAK DİYE BURADAYIM AMA???
GERÇİ BENDEN ÇOK SİZLER TAKİP EDİYORSUNUZ SINIRLARI DA NEYSE😅
YENİ BÖLÜMÜMÜZDE İKİ YENİ YÜZLE TANIŞACAĞIZ ARKADAŞLAR. AÇIKÇASI GÜZEL BİR TANIŞMA OLDU 😁😁
BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN OY SINIRINI ARTTIRACAĞIM MAALESEF 🥲 ÇÜNKÜ İKİ GÜNDE DOLDURUYORSUNUZ MAĞLUM. O YÜZDEN BİRAZ (İKİ ÜÇ GÜN DE OLSA) VAKTİM OLUR BÖYLECE. SINAVA İKİ AY VAR KISACIKKKK🫣
O YÜZDENNN SİZE DE BÖLÜMLER KISA GELMESİN DİYE YÜKSELTTİM. BİR DE HİÇ YORUM ATMAYANLAR, OY BASMAYANLAR VAR.
LÜTFENNN KENDİNİZİ GÖSTERİN CANLARRRR🥰
43. BÖLÜM İÇİN;
OY SINIRI:45
YORUM SINIRI:100
HEMEN DOLDURURSUNUZ BENCE YİNE DE🫠🫠
SİZİ ÇOK TUTTUM HAYDİ BÖLÜME BÖLÜME❣️❣️❣️
……
42.BÖLÜM
Hızlı adımlarla komutanı Gökhan Albayın yanına gidiyordu Özgür. Gökhan Albay özellikle onu çağırdığı için ufaktan da gergindi. Delfin’i, babası ile evde bıraktığı için her ne kadar sıkıntılı olsa da abilerinin yanında olduğunu bilmek rahatlatıyordu bir nebze de olsa onu.
Kapısının önüne gelince derince nefes verdi. Üniformasını düzeltti eliyle. Başındaki bordo beresini de iyice oturttuktan sonra hazır olduğu kanaatine vardı. Nefes alıp kapıyı çaldı üç kez. İçeriden komut anında gelmişti.
“Gel!”
Hemen girdi içeriye. Selam durmayı da ihmal etmemişti. Gökhan Albay, kafa selamı yaptıktan sonra eliyle masanın önünü işaret etti.
“Rahat! Gel bakalım şöyle teğmenim.”
Hemen dediğini yapıp masanın önüne geçti Özgür. Gergindi, saklıyordu ama gerginliğini. Neticesinde o bir bordo bereliydi.
İşi buydu, gizlenmek.
“Seni buraya neden çağırdığımı merak ediyorsun değil mi aslanım?” Beklemeden cevapladı komutanını “Evet, komutanım. Bir sorun yoktur inşallah?” Gülümsedi Albay anında.
“Hayır evlat. Seni, bir ricada bulunmak için çağırdım.” Merak etmişti Özgür “Emredin komutanım.”
“Kızım Asena… Buraya atandı öğretmen olarak. Senden, onu havaalanından almanı istiyorum. Benim burada işlerim çok fazla. Onu alıp karargaha getirebilir misin teğmenim?”
Gökhan Albay’ın kızını birkaç defa görmüştü burada. Bir ara Uraz da onun korumalığını yapmıştı hatta. ‘Buraya atanması tesadüf olmuş.’ diye düşündü.
“Tabi ki alırım komutanım. Emredin yeter!”
“Emretmiyorum evladım sadece ‘Alabilir misin?’ dedim.” kafa salladı hemen Özgür “Alırım komutanım siz merak etmeyin. Ne zaman gelecek?”
Albay gülümsedi bu dediğine “İki saat sonra inmiş olur evlat. Sağ sağlam getir kızımı. Bu bana yeter.”
“Başım gözüm üstüne komutanım, oldu bilin.”
Müsade isteyip hemen çıktı odadan Özgür. O, Asena’yı tanıyordu ama Asena’nın kendisini tanıdığından şüpheliydi. Bu yüzden kamuflajını değiştirmeden gidecekti.
Buraya acilen geldiği için Delfin’in arabasını almıştı. O yüzden şanslıydı, hızlıca gidecekti havaalanına. Arabaya bindi hemen. Erken gitmekte fayda vardı, ne olur ne olmazdı.
Tam askeriyeden çıkarken Delfin’in aramasıyla bir anlık dikkati dağılsa da hemen toparladı.
“Efendim güzel kardeşim?” Delfin, onun kardeşiydi ve tek ailesiydi…
“Seni merak ettim Özgür. Ne dedi Albay, sorun mu varmış?” Gülümsedi Özgür, Delfin’in merakına. İyi kötü her şeyde Özgür’ü düşünmesi çok hoşuna gidiyordu.
“Hayır Del’im sorun yok. Kızının tayini buraya çıkmış da havalimanından almamı istedi. Şimdi oraya gidiyorum.”
“Tamam Özgür, dikkatli ol olur mu? Haber edersin.”
Görmese bile kafa salladı Özgür “Ederim güzelim, ederim.”
Telefonu kapatınca radyoda çalan şarkıya kaptırdı kendini. Arabesk şarkılara hep ayrı düşkünlüğü vardı. Orhan Gencebay’dan ‘Dilenci’ çalıyordu. Çok severdi…
‘Sevmek çok zormuş.
Sevmemek çok zor…
Sevilmemek çok zor, sevdim ama sevildim mi?
Bilemiyorum…’
Acı bir tebessüm oluştu yüzünde.
‘Ağlamak, çok zor.
Ağlamamak, çok zor.
Ağlayamamak, çok zor
Her gün seni kaderimden dileniyorum…’
Şarkı ile birlikte yol da ilerliyordu.
‘Kırdım, kırılmayan gururumu.
Ve o çok değer verdiğim onurumu serdim yollarına.
Ömür boyu beslediğim, büyüttüğüm yaşatan umudumu bekliyorum her gün.
Seni görmek için ve çizmem için kaderimin yolunu, yolunu…’
Delfin ile yetimhanede çok gece bağıra bağıra söylemişlerdi bu şarkıyı. Her defasında da şikayet geldiği için ceza yemişlerdi. Ama ne kadar ceza yerlerse yeseler asla pes etmeden her gece tekrar söylerlerdi. Bir süre sonra tüm yetimhane katılmaya başlamıştı onlara.
Hayat, bazen şikayet ettiğimiz şeyleri karşımıza lütuf olarak çıkartmıyor muydu zaten?
Orhan Gencebay’dan sonra çok sanatçı çalmıştı radyoda. Her birinde de Delfin ile geçirdiği hatıraları vardı. Gerçi, Özgür’ün tek hatıraları Delfin ileydi zaten. Hiç şikayetçi de değildi bu durumdan.
Havalimanının önüne gelince şansına bir araba çıkmıştı park yerinden. Hemen park etti arabayı. Kolundaki saate baktı. 18.10’u gösteriyordu akrep ile yelkovan. Son on dakikası kalmıştı uçağın, inmesi için.
Yavaştan hazırladı kendini. Uçak indiği an gidip, içeride bekleyecekti. Emniyet kemerini açtı, arabayı stop etti. Bordo beresini camın önüne koyup indi arabadan. Yanına almasına gerek yoktu şimdi bereyi.
Arabanın kaputuna yaslandı ellerini önüne bağlayıp. Çoktan beş dakika geçmişti bile. Şans eseri sol tarafında bir yere baktı ve Asena’yı elinde bavuluyla dikilirken gördü. Uçağının inmesine daha beş dakika vardı. ‘Erkenden gelmiş herhalde.’ diye düşündü. Dik konuma gelip hızlı adımlarla ilerledi yanına. Gülümsemesi yine yüzündeydi.
“Asena Hanımcığım?” Asena çatık kaşlarla baktı karşısındaki adama. Asker olduğunu kamuflajından anlamıştı. Babası, Özgür adında bir askerinin alacağını söylemişti ama Özgür, bu kişi miydi?
“Tanışıyor muyuz?” Özgür, içinden göz devirse de cevapladı “Ben sizi tanıyor gibi bir şeyim ama siz, muhtemelen beni ilk kez görüyorsunuz.” Kafa salladı Asena. Nasıl anlayacaktı?
İlk önce rütbesine baktı. Tek yıldız vardı, teğmendi. Gelecek olan askerin rütbesini sormamıştı babasına. ‘Keşke sorsaydım.’ diye geçirdi içinden.
“Gitmeyecek miyiz?” Asena hala emin olamıyordu. Özgür, tedirginliğini anında anlamıştı. Bir adım geriye çıktı karşısındaki kadını germemek için.
“İsterseniz komutanımı arayayım ya da siz arayın, teyit edelim.” Asena bu çıkışına şaşırmıştı. Kendisini yanlış anlayacağını düşünmüştü. Burukça gülümsedi.
“Kusura bakmayın, eskiden kalma bir tedirginliğim var. Emin olmadan gelemem sizinle.”
Özgür, geçmişi bildiği için üstelemedi. Gülümseyip kafa salladı sadece.
Asena hemen babasını aradı bir şey demeden. İkinci çalışta açtı babası.
“Kızım, indin mi?” Kafa salladı Asena. Görüntülü aramıştı babasını “İndim baba. Özgür’ün görünüşünü demediğin için kaldım burada. Teyit etmek için aradım.”
Gülümsedi Albay “Göster kızım.” Asena mahcup bir şekilde telefonu çevirdi Özgür’e. Özgür, komutanını görünce dikleşti hemen “Her daim emrinizdeyim komutanım.”
Gökhan Albay kısa bir kahkaha attı “Deli, her yerde deli. Özgür, ta kendisi kızım. Sizi bekliyor olacağım.”
Asena rahatlamış bir şekilde nefes verip gülümsedi “Tamam babacığım, orada görüşürüz.” telefonu kapatıp Özgür’e döndü.
“Cidden üzgünüm-“ Özgür anında sözünü kesti “Sorun yok. Biliyorum neden böyle olduğunu. Bu arada sen diye hitap ediyorum ama?”
Elini iki yana salladı Asena “Sorun yok Özgür. Detaya takılan bir insan değilim ben.”
Bavulu, Asena’nın bir şey demesine kalmadan aldı Özgür. O önde Asena arkada arabaya geldiler. Bavulu hemen yerleştirdi arabaya.
Asena’nın tarafına geçip kapıyı açtı. Asena tam binecekken arkadan gelen çığlık sesiyle kalakaldılar “O ses neydi?”
Kaşlarını çatıp asker rolüne girdi anında Özgür “Sen dur! Ben bakıp geleceğim.”
Özgür giderken kolunu tuttu “Ben kalamam burada, bekle!” Bir şey demedi Özgür. Yanında olduğu sürece sorun yoktu.
Dikkatli bir şekilde kalabalığın oraya ilerlediler. Bir adam elinde silahıyla bir kadını rehin almıştı. Kadın, çok korkmuşa benziyordu.
“Çağır lan abini sıkıyorsa, çağır!” adam anca bağırıyordu. Zayıf, sıska bir yapısı vardı.
Elindeki silahı inceledi hemen Özgür. Emniyeti açık değildi. Üstelik elindeki silah da kuru sıkıydı. İçinden sabır çekip tam karşısına geçti rehine ve adamın.
“Bırak beni pislik herif! Abim seni mahvedecek!” diye bağırdı kadın da. Korkuyor ama boyun eğmiyordu.
“Bir şey yap Özgür. Kadını öldürecek.” Asena yandan fısıldadı Özgür’e. Hafifçe yana eğdi kafasını. Gözü hala adamın üzerindeydi ama “Merak etme. Halledeceğim.” Asena’nın, kolunda olan eline iki defa vurdu hafifçe. Bırakması gerekiyordu Özgür’ü.
Asena anında bu isteğini anlayıp bıraktı Özgür’ü. Özgür, bir adım attı öne doğru.
“Bırak kızı!” Adam gülüp kafa salladı “O şerefsiz abisi gelecek buraya! Gözünün önünde geberteceğim kardeşini.” Bezgince bir nefes verdi.
Etrafta fazla sivil olduğu için silahına davranmıyordu. Ama eli fazlasıyla kaşınıyordu. Sabır çekerek bekliyordu.
Kadına döndü gözleri “Senin abin kim? Ne istiyor abinden bu zibidi?” Elindeki silah kuru sıkı olduğu için rahattı.
“Abim asker burada. Ben de onu görmeye gelmiştim. Bu da benim eski sevgilim.”
Askerse tanıyor olabilirdi Özgür.
“Eski sevgilin değilim lan ben! Senin sevgilinim ve bu değişmeyecek!”
Asena dayanamayarak bir adım öne çıktı “Ne diyorsun sen be? Sizin gibiler yüzünden kadınlar güvenmiyor kimseye. Sıçtırtma belana!” Şaşkınca Asena’ya baktı Özgür. Çok naif birisine benziyordu halbuki.
Özgür sıkılmıştı. Sert adımlarla yaklaşmaya başladı adama ve kadına. Adam, Özgür’ün her adımında bir adım geriye kaçıyordu kadınla beraber.
“Gelme bak, sıkarım!” dudağının kenarı havalandı “Sıksana yiyorsa. Aklına sıçtığım. Kuru sıkıyla askeri mi kandıracağını sanıyorsun?” adam, Özgür’ün anladığını anladığı an, kadını öne fırlatıp kaçmaya başladı.
Kadın, öne savruldu fakat Özgür hemen tuttu kadını “İyisiniz değil mi?” Kadın korkuyla kafa salladı “İyiyim teşekkür ederim.”
Kaçan adama bakıp başını havaya dikti “Allahım sen bana sabır ver!” Asena’ya döndü “Hanımefendi sende, ben şu herifi enseleyip geliyorum.”
Cevabı beklemeden koşmaya başladı “Lan güya bugün koşmayacaktım. Ulan şerefsiz seni elime geçirince bunun hesabını senden iyi çıkartacağım.”
Gittiği yere baktı. Yan taraftan geçerse önüne çıkabilirdi. Fazla beklemeden girdi yan yola. İki yüz metre daha koştuktan sonra tam adamın önüne çıktı. Adam, birden önüne çıkan Özgür’ü görünce durmaya çalıştı ama o ivmeyle duramadı ve Özgür’e çarptı.
“Ulan yavşak, ulan pezevenk beni koşturmaya utanmıyor musun lan? Şimdi ne yapayım ben sana?” adam elinden kurtulmaya çalışıyordu. Ama Özgür, önünde kapı gibi duruyordu.
“Şurada komutanımın kızını alacaktım sadece ama senin yüzünden bugün kurtulduğum koşuyu yaptım.” Tam burnuna kafa attı “Bu bacaklarım içindi.” Sağ tarafına bir yumruk attı “Bu da o rehin aldığın kız içindi.”
İç cebinden kelepçe çıkartıp ani bir hareketle ellerini kelepçeledi adamın. Koluna girip seri adımla kızların yanına doğru yürümeye başladı. Yanında da el mecbur adam vardı. Havaalanı güvenliklerine teslim etmeyi düşünüyordu.
Bir dakikada koştuğu yolu beş dakikada dönmüştü. Döndüğünde kızları bekliyordu ama asla Atilla’yı görmeyi beklemiyordu.
“Komutanım?” Atilla da Özgür’ü görmeyi beklemiyordu “Güner?” Özgür’ün elindeki adama baktı. Kaşları çatıldı. Seri adımlarla tam önünde durup çenesinin altında sert bir yumruk attı.
“Seni dövmekten ben bıktım sen dövülmekten bıkmadın piç herif!” Özgür, şaşkındı. Atilla komutanı bu adamı nereden tanıyordu ki?
“On dakika önce ne diye gelmedin abisi? Ne güzel sıkacaktım kardeşinin kafasına.” Gülerek adamın söylediği şeye Atilla sinirlenirken Özgür şaşkındı.
“O kadın sizin kardeşiniz mi komutanım?” Özgür’e döndü Atilla “Hangi kadın?”
“İşte bu adamın rehin aldığı kadın.” sinirle nefes verdi “Evet, kardeşim Sanem.” Özgür hemen Sanem’e döndü. Kafasını eğip kaldırdı.
‘Abisini tanıyor muyum acaba?’ diye düşünürken abisinin, komutanı çıkacağını hiç beklemiyordu.
“Gelin de alın şu herifi!” arkadaki erlere seslendi Atilla. Asker erler hemen gelip aldı adamı. Sanem’e döndü ardından “Bir daha geleceksen haber ver Sanem. Bir de peşine bu herif takılmış. Katil edeceksin beni.”
Sanem, mahcup bir şekilde önüne eğdi kafasını. O da istemezdi böyle olmasını.
“Takılmış peşime abi. Nereden bileyim geleceğini?” sakin kalmaya çalışıyordu Atilla ama zordu.
“Neyse, geçti artık değil mi komutanım?”
Anlamaz gözlerle bakıyordu kendisine Atilla “Senin burada ne işin var lan?”
Asena’yı gösterdi “Asena, Gökhan Albayın kızı. Onu almaya gelmiştim. Bu herifin Sanem’i rehin aldığını görünce el attım.” Kafa salladı Atilla. Asena’ya döndü “Memnun oldum. Atilla ben.” Gülümsedi Asena da “Ben de memnun oldum.”
Sanem, Özgür’e bakıyordu. Değişik bir yapısı olduğunu düşünüyordu Özgür’ün.
“Neden doğruca üzerimize yürüdün sen? Ya beni vursaydı?” Özgür, teessüf eder gibi baktı Sanem’e “Kuru sıkıydı elindeki tabanca. O yüzden rahattım.” Göz devirdi Sanem “Keşke bana da deseydin, ben de rahatlardım.”
Özgür tam bir şey diyecekken Atilla girdi söze “Rahatlarmış… Deseydi ne olacaktı acaba? Daha fazla beni sinirlendirmeden yürü Sanem.” Yutkunup kafa salladı Sanem. Abisinin sinirinin nedenini bildiği için üstelemedi daha fazla.
“Arabanız var mı komutanım?” Özgür’e yürürken cevap verdi “Araba var, size geçeceğiz zaten. Sen Asena’yı bırakır gelirsin.”
“Emredersiniz komutanım!”
Atilla ile Sanem Delfin’e giderken; Özgür ile Asena da askeriyeye doğru yol aldı. Yine aksiyon dolu bir gündü ve son da değildi.
🗡️🩺🗡️
Ayla Hanım ile oturuyorduk balkonumda. Babam ve Ulu abim, birkaç eksiği almaya gitmişti. Kaya abim, Açelya ve Adar da içerideydi. Özgür’ü de Gökhan Albay çağırmıştı. Kızının tayini buraya çıkmıştı ve almasını istemişti.
Eli; kahve bardağında, dışarıya bakan Ayla Hanıma döndüm “Ne düşünüyorsun?” daldığı yerden bana döndürdü gözlerini “Hiç… Hiçbir şey düşünmüyorum?”
‘Tabi tabi!’ der gibi kafa salladım. Kesin olacakları düşünüyordu. Ama korkması gereken kişi o değildi.
“Biraz daha rahat olmalısın. Sakin ol, hiçbir şey olmayacak merak etme.” derin bir nefes verdi. Korkuyordu doğal olarak…
Tam olarak ne zaman babanın fişini çekiyoruz, dedi soldaki melek.
Başta Adar ile konuşmalıydım. Olanları bir de ondan dinlesem iyi olacaktı ama şu anlık Safir’e anlatmalıyım diye düşünüyordum. En azından bana akıl verebilirdi.
Düşününce Ayla Hanımın Kaya ve Ulu abim konusundaki çekingenliğini anlamaya başlamıştım.
“Kaya’yı tutamayız Delfin. Ulu, ona nazaran daha detaylı düşünür. Kendini dizginler. Ama Kaya… O bu konularda direkt icraata bakar. Başını belaya sokmasını istemiyorum.” anlayışla kafa salladım “Onların şimdilik haberi olmayacak merak etme. Ama bu, söylemeyeceğim anlamına gelmiyor.”
Yutkunup önünde buz gibi olan kahvesini yudumladı. O da biliyordu eninde sonunda gerçeklerin gün yüzüne çıkacağını.
Balkonun kapısının tıklatılmasıyla oraya döndük. Kaya abim balkonun camından bize bakıyordu. Gülümseyip kafamı eğdim. Kapıyı açıp çıktı o da balkona.
“Siz bayağı kaynaştınız ha. Aranızdan su sızmıyor.” gülümsedim bu dediğine “Anneni elinden alacağım diye mi korkuyorsun Kaya Bey? Korkma, annen senin.”
Yanıma oturup omzuma kolunu atıp beni kendine çekti. Başıma öpücük kondurmayı da unutmamıştı “Yok be kızım ne korkacağım. Benim annem, senin de annen sonuçta. Öyle değil mi anacığım?”
Ayla Hanım zoraki bir şekilde gülümseyip kafa salladı “Tabi ki de öyle. Ben de senin annen sayılırım Delfin kızım.” bu dediğine ben de sadece gülümsemekle yetindim.
“Anacığım, sen hasta gibisin sanki. İyi misin?” Ayla Hanım göz teması kurmadı. Abimin bir şeyleri anlayacağından korkuyor olmalıydı.
Gerçi abimin şimdiye kadar anlamaması çok garipti.
“İyiyim oğlum, hasta değilim merak etme.” Abim kafasını sallayıp omzumu okşamaya devam etti.
Tek, timin ve babamların gelmesi kalmıştı. Onlar da gelince güzel bir yemek yiyecektik.
Tabi pek sevgili baban izin verirse Delfin, dedi sol melek.
Tek bir hatasında patlatırım onu. Abimleri bile görmez gözüm. Bence anladı artık bize karşı gelemeyeceğini, inşallah yani.
Kapının çalmasıyla aniden kalktım yerimden.
“Kapıya bakayım ben.” seri adımlarla kapıya gelip açmıştım. Önde babam ve Ulu abim, arkalarında da tim vardı. Safir, yine kendini belli ediyordu aralarında. Hepsine gülümseyip kapının önünden çekildim.
“Buyurun efendim.” Sırayla geçtiler içeriye. Ulu abim malzemeleri mutfağa götürürken babam elime tutuşturmuştu. Derin bir nefes verip göz devirdim.
Özgür sinirle elimden poşetleri alıp kendisi mutfağa götürdü.
Özgür’e eriyorum artık hiçbir şey kalmadı bende, dedi sol melek.
Özgürcüyüz nokta, diyerek de ekledi sağ meleğim.
Sırayla hepsini ‘Hoş geldiniz!’ diyerek içeriye yönlendirdim. İki yeni yüz vardı ama. Gülümseyerek kaşlarımı çattım.
“Bu güzel hanımefendiler de kim?” Atilla hemen yanıtladı sorumu.
Boyu benim boyumdan birkaç santim kısa olan, kumral saçlı ela gözlü… Kısacası Atilla’nın kopyası olan kızı gösterdi “Bu Sanem. Kendisi benim kardeşim olur.” Yanındaki benimle boyca aynı olan siyah saçlı, kahverengi gözlü kızı işaret etti bu sefer “Bu da Asena. Gökhan Albayın kızı. Yeni atanmış buraya, öğretmenmiş. Normalde gelmeyecekti ama Özgür ile Gökhan Albayı ikna etmişler.”
Sırayla Sanem ve Asena ile selamlaştım.
“Memnun oldum kızlar. Çok güzelsiniz maşallah. Atilla, kardeşin Sanem sana ne kadar da benziyor. Kopyan resmen.” Sadece gülümsemekle yetindi Atilla.
Asena’ya döndüm “Sen de babanın kopyasısın öğretmen hanım.” O, Atilla’ya nazaran cevap vermişti bana “Genellikle benzetiyorlar evet. Teşekkür ederim. Bu arada sen de çok güzelsin.”
Ne kadar güzel olduğumu bilsem de utanmıştım.
Bu kızdaki mütevazılık beni benden alıyor, dedi sol melek.
“Teşekkür ederim Asena.” Derin bir nefes verip arkamı döndüm. Ellerimi birbirine çarpıp salona yöneldim. Sofra falan her şey hazırdı “Evet, haydi oturalım artık. Biraz daha beklersem midem sırtıma yapışacak.”
Özgür yanıma gelip yanağımdan makas aldı “Sen hep açsın Del. Şaşıracağımız bir durum değil.” Dirseğimi diyaframına geçirdim hiç düşünmeden. Nefesi kesilip iki büklüm olmuştu “Kı-, kızım ne yapıyorsun ya? Öteki tarafa gittim geldim resmen.”
Gözlerimi kısıp alaycı bir ifade ile baştan aşağıya süzdüm “Amacım da oydu zaten Özgür. Belli etmedim sandım ben de.”
Aylin de gelmişti yanımıza “Salak salak işler cidden. Özgür, her yerde yapıyor Özgürlüğünü.”
Aylin’e yine hak vermiştim. Özgür, salaklıkta hepsinin arasında parlıyordu.
Özgür’e olan sevgin takdire şayan, dedi sol melek.
Ben onu severim de gömerim de. Karışma sen!
“Aşk olsun komutanım ya! Ben öyle bir insan mıyım hem?” Ben göz devirirken Barlas destek çıktı Aylin’e “Vallahi komutanım haklı kardeşim. Sen de salaksın yani.” Bu sefer ensesine şamar yiyen Barlas’tı “Normal insanlar devresini korur bizim dalgona da devresini gömüyor.”
Kahkaha attım bu ikiliye. Çok eğlendiriyorlardı beni yine.
“Tamam tamam goygoyu bırakın. Yemekler soğuyacak.” babam masanın başına geçmişti. Diğer baş köşede de Safir oturmuştu.
Kayınpeder damat karşılıklı oturuyorlar Delfin, dedi sol melek.
Ya ya çok mutlulardır eminim ki ikisi de.
Çorbalar bitmiş ana yemeğe geçmiştik. Asena ve Sanem çok sessizlerdi. Muhtemelen ortama alışmaya çalışıyorlardı. Kendilerini yabancı hissetmemeleri için onlarla konuşmaya karar verdim.
“Eee kızlar? Neler yapıyorsunuz? Nasılsınız?” Sanem yemeğini çiğnediği için Asena ilk önce cevapladı “Bir şey yaptığımız yok Delfin ya. Buraya aldım tayinimi bildiğin gibi. Babamın yanına gelmek istedim öyle. Sen nasılsın?”
Birkaç hafta önce vuruldu o da bacım işte, dedi soldaki meleğim.
Öyle derse kız korkabilir, dedi sağdaki melek de.
Evet, muhtemelen.
“İyiyim ben de. Doktorum burada. Hançer ile takılıyorum öyle.” Sanem’e döndüm bu sefer de “Ya sen Sanem?”
Sanem’e kalmadan Özgür yanıtladı “O da bugün belalı eski sevgili tarafından kuru sıkı tabancayla rehin alındı işte Delfin.”
“Ne!” diye aynı tepkiyi verdi herkes. Bir tek Atilla, Sanem ve Asena şaşırmışa benzemiyordu.
“Nasıl yani? Doğru mu bu Sanem?” Sanem boyun bükerken Atilla sinirle güldü “Vallahi doğru Delfin. Benim kardeşim de senin gibi bela mıknatısı biraz.”
Bu dediğine ne kadar sinirlensem de gülmüştüm. Ne dese haklıydı zaten. Bela mıknatısıydım…
“Nerede peki şimdi o adam?” Sıkıntıyla önündeki yemeği karıştırırken yanıtladı Sanem “Abim, askerlere teslim etti. Şimdi nerede bilmiyorum.” Atilla’ya baktım cevap versin diye ama umursamadan yemeğini yemeye devam ediyordu. Dik dik bakmaya devam ettim ama hiç de kaldırmadı gözlerini.
Sanırım bizi tınlamadı Delfin, dedi sol melek.
Sanırım mı? Bildiğin cevaplamamak için üç maymunu oynuyor.
“Atilla?” ağzına çatalını atarken ağzı açık, tek kaşı kalkık bir şekilde bana baktı “Ne olmuş olabilir Delfin? Hapiste şu anda. Dua etsin o, mezarda olmadığına.”
“Abi!” uyarıcı bir tonda seslenen Sanem’e baktı Atilla. Diğerleri de merakla izliyordu ikiliyi “Ne abi abi? Yalan mı? Mezarda olmadığına şükretsin. Bendeki bu sabır peygamberde anca.” deyince Aykan kahkaha attı bu sefer “Senden önce Safir geliyor Kurt. Adamın sabrı maşallah uçtu iyice.”
Boynumu büküp güldüm bu dediğine. Haklı olabilirdi. Bence de Safir aralarında en sabırlıydı.
Yani Delfin bence de sabırlı adam. Pars, baban, vurulman… Şimdi de Berk geldi. Gerçekten bundaki sabır kimsede yok, dedi sol meleğim.
“Dua edin sabırlıyım ben. Sabırlı olmasam şu anda üç kişi ölüydü.” bu dediğiyle gerilmiştim. Kimlerden bahsettiğini tahmin edebiliyordum.
“Delfin?” konuştuktan sonra bana eğilmişti yandan “Efendim?” yüzümün her detayını inceledikten sonra şükür konuşmuştu “Seninle bir yere gidelim mi?” kaşlarımı çatıp elimle masadakileri gösterdim “Ama-“
“Ama yok. Bizimkiler dururlar burada. Bir iki saatlik gideceğiz sadece.” emin olamamıştım ne diyeceğime.
Açelya buradaydı. Diğerleri de çok dert etmezlerdi aslında. O yüzden kabul ettim dediğini.
Şimdi de elimde arabamın anahtarı vardı. Ayrı ayrı arabalarla gideceğimizi söylemişti.
“Hala anlamadım. Neden ayrı ayrı arabalarla gidiyoruz.” Gülümseyip yanağımı okşadı “Sürpriz dedim ya güzelim ya! Haydi, çok geç olmadan gidip gelelim.”
Kafamı sallayıp arkada bekleyen Açelya’ya döndüm “Buralar sana emanet Açim.”
“Merak etme. Siz eğlencenize bakın. Bir şey olursa ararım.” sıkıntıyla kafa sallayıp kapıdan dışarıya çıktım.
Yine bir bilinmezliğe gidiyorduk. Bakalım bu sefer ne yaşayacaktık.
……
BÖLÜM SONUUUU🥲
NASILDI BÖLÜMÜMÜZZZ?
ASENA?
SANEM?
SANEM’İN GİRİŞİ PEKİ😅?
SİZCE KAYA, TEKİN’İN AYLA’YA ŞİDDET UYGULADIĞINI ANLADI MI ANLAMADI MI?
SAFİR’İN DELFİN’E SÜRPRİZİ NE SİZCE?
SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM.
SORULARINIZ VE SÖYLEMEK İSTEYECEKLERİNİZ OLURSA DA KANALDA NGL LİNKİ VAR ZATEN. GİRİP YAZABİLİRSİNİZZZ.
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE❣️❣️❣️
SEVİYORUM SİZİ🤍🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |