62. Bölüm

43. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

BEN GELDİMMM!!!!

NORMALDE BÖLÜM YOKTU AMA ATACAĞIM. ÇÜNKÜÜÜÜ

 

NEDEN OLMASIN??

AMA, BU BÖLÜMÜN SINIRI DOLMAZSA CİDDEN DEVAMI GELMEYECEK. VE LÜTFEN SINIRI, BEN DUYURU ATMADAN TAMAMLAYIN OLUR MU???

 

YORUMLARDA VE OYLARDA YENİ YÜZLER GÖRMEK İSTİYORUM ÇÜNKÜÜÜÜ🫠

44. BÖLÜMÜN GELMESİ İÇİN;

OY SINIRI: 43

YORUM SINIRI: 120

SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMMMM 🤗🥲

 

……

 

 

43.BÖLÜM

 

Safir’in arabası önde benim arabam arkda olacak şekilde ilerliyorduk. Nereye gideceğimizi bilmediğim için mecburen peşinden gidiyordum. Yoksa önden basıp gidecektim.

 

“Haydi artık gelelim be adam! Git git, ne bitmez bir yolmuş ya!” kendi kendime söyleniyordum anca. Ne vardı söyleseydi gideceğimiz yeri. Ayrı arabalarda gidiyor olmamız bile beni çok meraklandırıyordu zaten.

 

Elim, direksiyonda dururken aklıma şarkı açmadığım geldi. Sabahtan beri ne eksik diyordum kendi kendime. Meğerse şarkı eksikmiş.

 

Elim, radyonun ses açma düğmesine gitti. Sağa doğru çevirdim. Sevdiğim sanatçılardan birisi çalıyordu.

 

Melike Şahin, ‘Nasır’ diyordu…

 

‘Söyleyin de nasır tutmuş o kalbi, beri gelsin.

Ben vuruldum onun aşkına, bendim çiğnensin.

Ay tutuldu mendilimde dert olunca dokuz.

Bir ağıt yaktım derinden, duymuyor ki alız!’

 

En sevdiğim yer gelince camımı açtım. Sol dirseğimi kapıya yaslayıp diğer elimle de direksiyonda ritim tutuyordum.

 

“Ben duramam, buralar dar efendi!

Fırtınalar, boyum aştı da göğü deldi.

Ahımı al sar sinene senin olsun.

Bir umudum var, onu da soldurmam be canım!” şarkıya eşlik etmek bana çok iyi geliyordu. Sevdiğim, bildiğim bir şarkı olunca daha da huzur veriyordu bana.

 

Şarkı, yine aynı güzelliğinde devam ediyordu. Ben sadece Safir’i takip ederken şarkıya eşlik ediyordum. Başka bir vasfım yoktu anlayacağınız.

 

Yaklaşık beş kilometre sonra bir yol çalışmasının önünde durmuştu Safir. Ben de kaşlarım çatık bir şekilde yanına yanaşıp durdum. Benim sol tarafımda kalıyordu.

 

Camım zaten açık olduğundan kapıya iyice yaslanıp camı açması için işaret ettim. Anladı sağ olsun, hemen açtı camını.

 

“Ee ne bu şimdi? Yol mu kapalıymış?” Dudağının kenarı havalandı. Başını sağ tarafına eğip cevapladı beni “Yol kapalı evet. Ama bizim için.” Şaşkınlıkla aralandı gözlerim. Ne demek bizim için kapanmıştı yol?

 

Adam bizim için yol kapattış Delfin, dedi sağ meleğim.

İyi de niye yol kapattı, diye makul bir soru sordu soldaki.

 

Açıkçası ben de bilmiyordum neden yol kapattığını. Meraklı bir şekilde bakmaya devam ediyordum Safir’e. İnatla açıklamıyordu.

 

“Bizim için niye yol kapalı onu anlamadım yalnız yüzbaşım. Zekiyim ama şu anda beynim sıfırlandı.” Kafasını arkaya atıp kahkaha attı. Onun bu haline ben de gülümsedim istemsizce.

 

O mutluysa ben de mutluydum çünkü…

 

Kahkahası durulunca tebessümle bana baktı. Benim de güldüğümü görünce gözleri gülüşümde takıldı bir süre.

 

Allahtan şu anda yan yana değiliz Delfin, dedi sol melek.

 

Onu duymayaraktan sorumu tekrarladım “Yol niye kapalı Safir?” hatırlamış olacak ki kafasını salladı.

 

“Yarış yapacağız.” anlamaz gözlerle bakıyordum yüzüne. Yarış yapacağız derken?

 

“Nasıl yani?”

 

“E sen bana demiştin bir ara. İkimizin de arabası spor araba. Yani yarış yapmaya müsait.” tek kaşını kaldırdı “E sen de çok methettin kendini. O yüzden dedim ‘Şunu bir de parkurda göreyim.’ İyi yapmış mıyım?”

 

Dudaklarımı yalayıp önümdeki kapalı yola baktım. İstemsizce mutlu olmuştum. Bizimle ilgili hiçbir şeyi unutmuyordu. Kafa sallayarak ona geri döndüm.

 

“Çok iyi yapmışsın. Haydi o zaman. Görelim bakalım kim kazanacak.” Elini direksiyonuna vurarak düzeltti oturuşunu.

 

“Hadi o zaman doktor hanım. Gösterin hünerlerinizi.” Otuz iki diş sırıtarak sol elimle ‘Bir dakika’ anlamında işaret parmağımı kaldırdım. Hemen telefonuma uzanıp bluetooth ile telefonumu arabaya bağladım.

 

Madem yarış yapacaktık, o zaman ortama uygun bir müzik iyi giderdi. Ece Seçkin’den ‘Hoşuna mı gidiyor?’ açmıştım. Sesi fulleyip kafamla yolu gösterdim.

 

“Üç deyince başlıyoruz!” diye bağırdı. Kafa salladım. Ellerimi direksiyona sarıp parmaklarımı gevşetip sıktım.

 

“Bir!”

 

“Üç!” Safir’in saymasını beklemeden ‘Üç’ deyip gaza asılmıştım. Arkamdan bakakaldığına emindim. Çok şokun etkisinde kalmadan o da arkamdan çıkmıştı.

 

“Kaç kere demeli bir insana ‘Biraz açık ol, anlaşılmıyor!’

Hep bir şüphe bir soru kafamda ‘Beni sevmiyor… Yok yok seviyor!’”

 

Yanıma gelince gülerek Safir’e döndüm.

 

“Bir bilsen, neler hissetiğini.

Kullanma, sana olan ilgimi.

Öyle bir havaya girdin ki…

Keyfin yerinde mi?” Gülerek kafa salladı.

 

Agam bizimle eğleniyir, dedi sol melek.

 

Yollar yeni yapıldığı için kaymak gibi kayıyordu. Bu da daha eğlenceli yapıyordu yarışı.

 

Şarkının nakaratı girdiğinde Safir ani bir hamle ile geçti önüme.

 

“Hoşuna mı gidiyor?

Beni deli ediyor.

Sevdiğini korkmadan söyle bana.

Zoruna mı gidiyor?”

 

Arabam otomatik vitesti ama spor moduna alınca manuele geçiyordu. Hemen spor moda alıp vitesi arttırdım. Çok geçmeden Safir ile yine yan yana gelmiştik.

 

Şarkı da son kısımına girmişti.

 

“Hoşuna mı gidiyor?

Beni deli ediyor. “ deli ediyor kısmında elimi ampul takar gibi yapmıştım Safir’e karşı.

 

“Sevdiğini korkmadan söyle bana.” sol işaret parmağımı ona uzattım bu sefer “Zoruna mı gidiyor?”

 

Bu noktada yine ben öne geçtim. Safir, ya bilerek ya da gerçekten yeniliyordu.

 

“Hoşuna mı gidiyor?

Beni deli ediyor.

Sevdiğini korkmadan söyle bana.

Zoruna mı gidiyor?”

 

Yolun bitimine çok az kalmıştı. Yandaki tabelalardan anlayabiliyordum. O yüzden hızımı düşürmeye başladım. Şarkı bittiğinde yol da bitmişti.

 

Heyecanla durup arabadan indim. Safir de elli metre geride durmuş, yüzünde tebessümü ile iniyordu arabadan.

 

Yerimde zıplamaya başladım “Ben kazandım, ben!” gamzeleri görünecek şekilde gülümseyen Safir’e doğru koşmaya başladım. Zaten aramızdaki mesafe de kısa olduğu için hemen gelmiştim yanına.

 

Hızımı almadan üzerine atladım. Tek kolunu belime dolayarak tutmuştu beni.

 

“Evet, kazandı gönlümün tek sahibi. Tebrik ederim güzelim benim.” Boynuma bir öpücük kondurdu.

 

Omzuna iki elimle vurdum indirmesi için. Yavaşça yere bırakınca ellerimi belime koydum.

 

“Sen bana bilerek yenildin.” Kafa salladı bu dediğime “Asla!”

 

“Nasıl ‘Asla!’ Safir ya! Bayağı bilerek kaybettin. Bordo bereli bir adam doktoru araba yarışında yenemeyecek mi sence?” dudağını büküp omuzlarını kaldırıp indirdi.

 

Çok tatlı göründüğü için yanaklarını elimle sıkıp öpücük kondurdum. Gözleri kapanmıştı.

 

“Sen böyle öpersen beni, ben hep yenilirim sana.” Parmağımı şıklatıp kendisini işaret ettim “İtiraf ettin işte. Bilerek yenilmişsin.”

 

Dudaklarını yalayarak güldü bu çıkarımıma. Bana takılmayı çok seviyordu.

 

“Evet, bilerek yenildim sana. Zaten ilk şu kalbim yenildi sana.” en son kalbini tutmuştu eliyle. Derince gülümsedim bu hareketine. Beni etkilemeyi başarıyordu…

 

“Siz boş zamanlarınızda romantikliğe çalışıyorsunuz sanırım Yüzbaşı? Bu sözlerinizin başka bir anlamı olamaz da o yüzden.” Kafa salladı ciddiyetle “Alakası yok. Bu sözler benim içimden geliyor.”

 

Kaşlarımı kaldırıp kafa salladım. İnanmamıştım da neyse…

 

Sana da bir şey inandıramıyoruz Delfin, dedi sol meleğim. Adam ne yapsa yaranamıyor, diye de ekledi.

 

“Şimdi ne yapacağız? Geri mi dönüyoruz?”

 

“Hayır, biraz daha buradayız.” Anlamaz gözlerle bakıyordum “Yine mi yarış yapacağız?”

 

“Hayır.”

 

“Başka bir yere mi gideceğiz?”

 

“Hayır.”

 

“Bir şey yapmayacaksak eve dönelim o zaman.”

 

Kafasını salladı “Hayır.”

 

Sabırla gözlerimi kapatıp nefes verdim “Ne hayır ne? Hayırdan başka kelime bilmez misin sen?”

 

“Hayır.” bu sefer sırıtıyordu “Yok gerçekten bilerek yapıyorsun. Deli olacağım cidden, deli olacağım.”

 

Yanıma gelip elimi tuttu. Arabasının bagajının oraya çekti beni. Bagajı açtıktan sonra karşımıza bir adet piknik sepeti çıkmıştı. Şaşkınlıkla Safir’e baktım.

 

“Bu ney?”

 

Pişkince yanıtladı “Piknik sepeti.” göz devirdim “Vay canına! Demesen anlamayacaktım var ol.”

 

“Ne demek. Vazifemiz.” Sinirle kolunu cimcikleyince ani bir hareketle geri kaçtı “Ne yapıyorsun kızım ya?”

 

“Sen de gerçekten insan mısın diye test ediyorum Safir.” Kolunu ovalarken bagaja yaklaştı. Piknik sepetini alıp bagajın kapağını kapattı.

 

“Gel haydi.” Elimi tutmasına izin verdim. Yolun sağ tarafındaki ormanlık alana giriş yapıyorduk. Yaklaşık yirmi adım attıktan sonra karşıma çıkan göl ile kalakaldım.

 

“Burası çok güzel bir yer. Mardin’de göl fazla yok diye biliyordum.”

 

Elimizi hareket ettirdi “Burası saklı cennettir. Canım her daraldığında buraya gelirim.” kulağıma yaklaşıp fısıldadı “Gizli sığınağım gibi. Artık seninle benim gizli yerimiz.” göz kırpıp uzaklaştırdı kafasını.

 

Büyüleyici manzaraya baktım uzun uzun.

 

“Gerçekten harika. Taktir ettim seni.” Gülümseyip sepeti yere koydu. İçinden bir adet örtü çıkarttı ve yere serdi. Ben de öylece bakıyordum yaptığına.

 

Yardım et diyeceğim garip olacak, dedi sağdaki melek.

 

Göz devirdim bu dediğine.

 

Ne yaptığını bilsem ederdim yani.

 

Sofra bezi gibi bir örtü değildi serdiği. Kilim gibi kalındı. İki tane de termos çıkarttı sepetten ve kilimin üzerine koydu. Tam yanında ağaç vardı. Oturup sırtını o ağaca yasladı. Gözlerini bana dikti.

 

“Gelmiyor musun?” gülümseyip ben de yanına geçip oturdum. Ama benim sırtım Safir’in göğsüne denk geliyordu. O da sağ kolunu benim omuzlarıma sarmıştı. Sol elinde de termos vardı. Ben de kendiminkini almıştım.

 

“Birkaç gün öncesine kadar bu anları yaşayıp yaşamayacağımız bile meçhuldü. Şimdi buradayız.” Derince bir nefes verip şakağımdan öptü “O günleri ne yapsam unutamam. Gözümün önünde ölüyordun ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim.”

 

Burukça güldüm. Hayat ne garipti. Doğum günümde ölecektim…

 

“Neyseki şu anda yanımdasın. O günler mazide kaldı.” diye de ekledi. Kafamı salladım ve termosumdan bir yudum çektim. Soğuk kahve vardı içinde. Şaşkınlıkla Safir’e döndüm “Soğuk kahve?”

 

Gülümseyip kafasını salladı “En sevdiğinden.”

 

“Sen hangi ara ayarladın bu kadar şeyi. Yol da kapatmışsın bir de.” Cıkladı her zamanki gibi “Yol zaten kapalıydı. Biraz, Yüzbaşı ayrıcalıklığından yararlanmış olabilirim. Kahve de soğuk olduğu için hazırlamıştım önceden.”

 

Dudağımı büktüm “Gerçekten değişiksin ya. Hiç beklemiyordum böyle bir şey.”

 

Sağ elinin baş parmağı yanağımı okşuyordu. İyice mayışmıştım.

 

“Delfin?”

 

“Hım?” derin bir nefes aldı “Bugün yukarıya çıktığından beri iyi değilsin. Ayla Hanım ile bir şey mi oldu?” buz kestim sorusuyla. Zaten anlatacaktım Safir’e ama ben anlatmadan bir şeylerin olduğunu anlaması germişti beni.

 

“Ben de seninle o konuyu konuşacaktım.” omzumu sıvazladı “Dinliyorum.” yerinde de dikleşmişti. Nasıl diyeceğimi de bilemiyordum açıkçası. Tamam, Safir tarafsız davranabilirdi ama sonrası nasıl olacaktı?

 

“Bunu söylemek çok zor ama…”

 

“Ama?”ben de yerimde dikleşip tüm vücudumu ona döndürdüm. Derince nefes alıp verdim.

 

“Babam… Babam, Ayla Hanıma şiddet uyguluyor Safir.” yüzü anında bembeyaz olmuş, sertleşmişti.

 

“Nasıl yani?” Alt dudağımı ağzımın içinde döndürdüm “Bayağı. Sabah fark ettim. O yüzden onu istedim pansumanda. Zorla çıkarttırdım kazağını. Her yeri mosmor Safir. Başımdan aşağıya kaynar su döküldü resmen.”

 

Gözlerini birkaç saniye kapatıp açtı. Sakinleştirmeye çalışıyordu kendini.

 

“Abinler? Onlar biliyor mu? Adar?”

 

Kafa salladım “Adar biliyor. Hatta ona da birkaç kez teşebbüs etmiş ama o, kendini korumuş. Ayla Hanıma da Adar evde yokken saldırıyormuş zaten. Abimlerin haberi yok. Olursa neler olur aklım hayalim almıyor.”

 

Alt dudağını dişledi. Yutkundu büyükçe.

 

“İllaki öğrenecekler. Sen nasıl anladın bunu peki?”

 

“Kollarını sürekli çekiştiriyor, babamın ani her hareketinde de sıçrıyor.” kaşlarını çattı

 

“Ve abin bilmiyor?”

 

“Hayır, bilmiyor.” onaylamaz bir şekilde kafa salladı “Kaya’nın bunu anlamaması imkansız Delfin.” kalbim hızlanmaya başladı anında “Nasıl yani?”

 

“Bizim şiddeti anlamamamız mümkün mü sence? Hele hele Ayla Hanım, Kaya’nın annesi. Kaya, annesinin her hareketini ezbere biliyordur. Korktuğunu da gayet iyi anlamıştır.”

 

Gözlerim korkuyla açıldı “O zaman…”

 

“Doğru anı bekliyor.” diyerek sözümü tamamladı. Elim direkt boğazıma gitti. Bu çok korkunç bir durumdu. Abim, doğru anı bekliyorsa hiç iyi şeyler düşünmüyordu belli ki.

 

“Ne yapacak sence?” dudağının sol tarafı havaya kalktı “Bilemem. Şiddetin affı olmaz güzelim. Eminim Kaya, büyük bir şey planlıyordur.”

 

“Hapise girmesi için çabalar herhalde o zaman.”

 

“İnşallah sadece hapisle kurtarır baban.” Kaşlarımı çattım “Sadece hapisle derken? Başka ne yapabilir ki?”

 

“Annesinin yaşadıklarını yaşatmak?”

 

Babamı dövmekten bahsediyordu. Eğer böyle bir şey yaparsa abim, mesleği tehlikeye girerdi.

 

“Böyle bir şey yapamaz Safir. İzin veremeyiz. Mesleğini kaybeder. Ne kadar babası olsa da annesini dövmüş olsa da babam, bir sivil.”

 

Kafa salladı onaylarcasına “Sorun da o zaten. Sivil olarak geçiyor. O yüzden dokunamaz babana.”

 

“Öyle bir durum olursa engelleyebilir miyiz?” eliyle çenesini okşadı göle bakarken “Bir arada olursak evet. Ama tek olursanız evde, tutamazsınız.”

 

Korktuğum başıma gelecekti. Artık çok emindim. Tek ümidim şu anda abimin herkesin içinde patlamasıydı. Tek olursak Safir’in dediği gibi durduramazdık.

 

“Adar ile konuştun mu?” kafamı salladım iki yana “Yok. Nerede konuşayım? Hangi ara?”

 

“Doğru. Sen de haklısın. Herkes evde.”

 

Elimdeki termosu dudaklarıma yaklaştırdım. Tam kahvemden yudumlayacakken telefonumun sesi yankılandı sessizlikte.

 

“Kim acaba?” dudağımı büküp elime aldım telefonumu. Arayan Açelya idi. Telefonun ekranını Safir’e çevirdim görmesi için.

 

“Bir şey olursa ararım demişti…” yutkundu Safir “İlla kötü bir şey olacak değil ya. Aç bakalım kapanmadan haydi.” sıkıntıyla nefes verip açtım telefonu. Hoparlöre aldım anında.

 

“Açim?”

 

“Delfin!” Telaşlı sesini duyunca Safir’in gözüne baktım hemen. O da bana bakıyordu.

 

“Bir sorun mu var Açelya?” Arkadan bağırış sesleri geliyordu “Kaya abi-“

 

“Geliyoruz.” Safir anında olanları anlamış ‘Geliyoruz.’ deyip telefonu kapatmıştı. Telaşla kalktık oturduğumuz yerden.

 

“Kaya sanırım artık sabredememiş.” yerdeki örtüyü kaldırdık hemen. Safir, katlarken ben de termosları sepete yerleştirdim.

 

“Bir güzel anımız vardı. Onun da içine ediyorlar.” haklıydı. Doğru söze ne denirdi ki?

 

“Senin o baban hak ediyor Delfin. Kaya, çıldırmakta çok haklı. Sana Trabzon’da vurduğunda-“ bir anda aydınlanma gelmiş gibi kalakalmıştı.

 

“Bir dakika bir dakika…” sorgulayıcı bir şekilde kafa salladım “Ne?”

 

“Bu şerefsiz baban, annen ile sana da dokundu mu hiç? Yoksa yeni huyu mu?”

 

Dudağımı yalayıp kafa salladım “Çok kez denedi ama dokunamadı. Annem, çok iyi savunurdu kendini. Dövüş biliyordu. Babamı kolay alt ediyordu anlayacağın. Ben de hep annemin yanında olduğumdan bana da doğal olarak dokunamıyordu.”

 

“İyi iyi. Nereden biliyor ki dövüşmeyi?” omuz silktim “Bilmem ki. Küçükken öğrendi sanırım.” kafa salladı “Anladım, muhtemelen öyle.” deyip elimden sepeti aldı.

 

Hızlı adımlarla arabalarımızın önüne gelmiştik. Safir, arabasının bagajına yönelirken ben de kendi arabama doğru gittim.

 

Sileceklerin önünde bir kağıt vardı. Kaşlarımı çatıp elime aldım. Bu saatte, kapalı yolda reklam broşürü koymazlardı herhalde.

 

“Safir!” Safir, kafasını bagajın oradan eğip bana baktı. Elimle kağıdı kaldırıp gösterdim. Hemen geldi yanıma.

 

“Ne bu?”

 

“Bilmiyorum. Bakmadım daha.” kafa sallayıp eli belinde kağıda odaklandı. Hemen açıp okumaya başladım.

 

 

“Ne güzel nefes almak Özgür’ce.

Eğlenin, son nefeslerinizde.

Bir bahar günü gelecek ecel.

Sarp bir ‘Kaya’lık düşünce.

 

TAD”

 

🗡️🩺🗡️

 

 

 

Delfin ve Safir işlerini söyleyip çıkmışlardı. Aylin, Sanem, Açelya ve Asena da mutfaktalardı.

 

Güney, Özgür ve Barlas; kızlara sofrayı toplamakta yardım etmişler daha sonra da mutfak kalabalık olmasın diye kızlar tarafından salona gönderilmişlerdi.

 

Şimdi de kızlar hariç hepsi salonda oturuyorlardı. İkili koltukta Ayla ve Tekin, üçlü koltukta sırasıyla; Kaya, Ulu, Aykan oturuyordu. Atilla ve Kuzey de tekli koltuktalardı. Geri kalanlar da masanın sandalyelerinde oturuyorlardı.

 

Ortamda kasvetli bir hava vardı. Kimse konuşmuyor ama gözler susmuyordu.

 

“Biraz daha konuşmazsanız çekip gideceğim ya. Evin havası cidden Delfin gidince bozuluyor.” diye sohbeti açtı Aykan.

 

Aylin’i içeride olduğu için burada boğuluyordu.

 

“Git de kızlara yardım et bari devrem. En azından sevdiceğinle bir arada olursun.” Kaya’ya döndü gözleri kısık bir şekilde “Çok mantıklı ama zaten kalabalık içerisi. Ben de gidersem hareket edecekleri yer kalmaz. Mağlum yapılıyız.”

 

Kaya, Tekin ve Ayla hariç herkes kıkırdamıştı bu söze. Aykan, kendini övüyordu ama haklıydı dediklerinde. Gayet yapılı bir vücudu vardı.

 

Safir’den sonra en yapılı olan oydu…

 

“He ama kızlar gelirse biz Aylin ile yaparız sorun değil.” Atilla, cesur bir şekilde çıkıştı “Artık kaç saate biterdi orası tartışılır komutanım. Aylin ile bir ortamda olunca onu izlemekten başka bir şey yapamıyorsunuz.” Bu sefer herkes gülmüştü Atilla’ya.

 

“Devrem haklı. Bir sen bir da abim maşallah sevdiceklerinizin yanında lal oluyorsunuz.”

 

Ulu gülerek öne eğildi. Kuzey’i göremiyordu Aykan’dan “Sanki sen öyle olmuyorsun. Onların en azından beyinleri durmuyor. Senin beynin sıfırlanıyor Kuzey.”

 

Bu sefer kahkaha atan Aykan’dı. Tek kaşını kaldırıp işaret parmağını Ulu’ya çevirdi “İşte çıkarım diye buna derim. Çok haklı savcı bey. Bizim en azından beynimiz çalışıyor. Sen beynini bir yerlerde bırakıyorsun.”

 

Teessüf edercesine baktı Kuzey. Açelya’sını bu kadar sevmek suç muydu? Onunla bir arada olunca diğerlerini değil de onu görmek, hissetmek istiyordu tek.

 

“Ya Safir abimin eksikliğini de aratmıyorsunuz maşallah!” diyerek içeriye girdi Açelya. Peşinden de diğerleri gelmişti. Sırayla masanın geri kalan sandalyelerine oturdular.

 

“Tabi aratmayacağız. Safir, unutulur mu hiç?” Açelya ‘Tabi tabi’ diyerek kafa salladı. Suratını ekşitip Tekin’e baktı.

 

Aralarında var ama yok gibilerdi. Ayla Hanıma değdi mavilikleri. Hiç konuşmuyordu ve hep yere bakıyordu. Çekiniyor gibiydi. Ortamda yine sessizlik olunca gözleri hepsinin üzerinde gezindi. Atilla, gözlerini Asena’ya dikmiş onu inceliyordu.

 

Gözlerini kıstı Açelya. Bir şeyler seziyordu. Asena’ya baktı. Asena elindeki çay bardağının kenarlarına parmağını sürüyordu dalgınca. Atilla’yı fark etmiş gibi değildi. Fark etse ne yapardı diye de düşündü?

 

Gözleri sonra Asena’nın yanındaki Sanem’e kaydı. Sanem, elini çenesine koymuş gözleriyle etrafına bakıyordu. En son Özgür’de durdu gözleri. Açelya, fark etti anında. Biraz inceledikten sonra Sanem, derin bir nefes verip Açelya’ya döndü.

 

Açelya da zaten ona baktığı için göz göze geldiler. Hemen gülümsedi Açelya. Sanem de başta şaşırsa da gülümsedi karşılık olarak.

 

“Ayla, çayım bitti. Çay koy.” Açelya hemen ayaklandı ama Tekin, eliyle durdurdu onu “Ayla’dan istedim, otur sen.”

 

Hepsinin kaşları çatıldı anında. Ayla Hanım da şaşırmıştı bu çıkışa.

 

“Ayla!” yerinde hafif sıçradı ama anında kendine gelip bardağı aldı Tekin’in önünden. Kaya ve Adar burnundan soluyor, Ulu ise anlamaya çalışıyordu. Bir şeylerden emindi. Annesi, eskiden ani hareketlerden korkmazdı. Ama şimdi, korkuyordu. Anlamdıramadı…

 

Ayla Hanım çayı getirirken anlık bir refleks ile ayağı birbirine takıldı. Elindeki bardak, istemeden de olsa Tekin’in bacağına dökülmüştü.

 

“Ay!” Açelya tutmak için uzandı ama çok geçti.

 

Tekin, anında ayaklandı.

 

“Ne yapıyorsun lan?” diye bağırdı. Ayla iki adım geriye kaçtı “Ayağım dolandı. Öz- özür dilerim.” gözleri dolmuştu anında.

 

Tekin, üzerine yürüdü Ayla’nın “Ne özürü? Bilerek döktün görmedim mi?”

 

Aydoğan kardeşler hemen annelerinin yanına geçtiler. Diğerleri de ayaklanmıştı hemen.

 

“Yanlışlıkla oldu dedi ya baba. Biz de gördük zaten. Ayakları dolandı.” Ulu açıklama yapmıştı ama Tekin dinlemiyordu “Ben görmedim mi Ulu? Bilerek döktü işte.”

 

Elini refleks ile kaldırdı Tekin. Ama Ayla, vuracak sanmıştı… İki elini de yüzüne kapattı hemen. Aylin çatık kaşlarla geldi yanlarına. Tekin’i, kolundan tuttuğu gibi arkasındaki koltuğa savurdu.

 

“Piç herif!” kızlar, ne olduğunu anlamamıştı ama Hançer timi gayet de farkındaydı her şeyin. Kaya, kendisini tutmaktan kıpkırmızı olmuştu artık.

 

Başını iki yana eğip boynunu gevşetti.

 

“Açelya?” Açelya, hemen Kaya’ya döndü “Efendim abi.” Derince nefes verdi Kaya “Sanem ile Asena’yı da al ve evden dışarıya çık.” Açelya, korkuyla Kuzey’e döndü.

 

Kuzey de sinirle bakıyordu Tekin’e. Bir anlık Açelya’ya değdi gözleri.

 

“Komutanımı dinle Açelya. Çıkın dışarıya. Hatta Ayla teyzeyi de alın yanınıza.”

 

Açelya artık emindi bir şeylerden. Ayla’nın korkmasının altında büyük bir travma vardı.

 

“Ne oluyor oğlum? Niye çıkıyoruz biz.” ne kadar sinirli olsa da annesine, şefkatle cevap verdi Kaya “Nedenini iyi biliyorsun anacığım. Haydi çıkın. Burada iyi şeyler olmayacak çünkü.”

 

Ayla anlamıştı. Kaya, her şeyin farkındaydı. Elini ağzına götürdü. Ardından da hemen oğlunun omuzlarına çıkarttı ellerini titreyerek “Oğlum!” Kaya bu sefer sertçe baktı annesine “Çıkın anne!”

 

Dudaklarını yalayıp çaresizce kafa salladı. Artık buradan dönüş olmadığının farkındaydı. İlk önce arka tarafta olayları gergince izleyen iki kıza baktı. Sanem ve Asena, yüzlerindeki korku ile bakıyordu olanlara. Daha sonra da Açelya’ya döngü gözleri. Yavaşça gözlerini kırpıp kafasını salladı.

 

Gidelim…

 

“Sanem ve Asena! Niye hala buradasınız? Çıkın haydi.” Atilla da uyarıda bulununca hemen hareketlendiler. Hızlıca masanın diğer tarafından dolanıp çıkışa geçtiler. Açelya da Ayla’nın koluna girmişti.

 

Salondan çıkmadan önce Tekin’e baktı. Yüzünde sadece tiksinme vardı Açelya’nın. Tiksiniyordu Tekin’den. Tekin ise anlamlandıramıyordu olanları. Şaşkınca bakıyordu etrafındaki nefret dolu gözlere. Ne olduğunu idrak edememişti hala.

 

Kızlar, dışarıya çıktıktan sonra asansörün gelmesi ile bindiler asansöre. Ama Açelya telefonunu unutmuştu ve Delfin’e haber vermesi gerekiyordu.

 

“Ben telefonumu unuttum içeride. Siz inin, ben hemen geliyorum.”

 

Onayladı hepsi Açelya’yı. Açelya da hızlıca içeriye girdi ama görmek isteyeceği şey böyle bir şey asla değildi.

 

“Ben seni ta Delfin’e vurduğun zaman uyarmadım mı?” diyerek bağırmıştı Kaya. Daha sonra da hızını alamamış ve babasının sağ elmacığına yumruğunu indirmişti. Tekin, bu tepkiyi beklemiyordu. Pek ala telefonunu almak için içeriye giren Açelya da…

 

Elini ağzına götürdü anın şokuyla. Delfin ile Safir’e haber vermesi gerekiyordu. Mutfağa koştu hemen. Delfin’i aradı. Kaya’nın bağırışlarını duymuştu Delfin ile Safir.

 

Hemen kapattılar geleceklerini söyleyip.

 

Gergin bir şekilde beklemeye başladı. Bağırışlar devam ediyordu.

 

“Sen kendini ne sanıyorsun? Benim anneme hangi hakla dokunabilirsin sen?” Kaya asla sakinleşmiyordu. Aksine siniri katlandıkça artıyordu.

 

Yanındaki Ulu, Aykan, Kuzey ve diğerleri zor engelliyordu Kaya’yı.

 

“Ne yaptı annem sana? Sen demiyor muydun ‘Ayla benim tek aşkım. Ben sadece onu sevdim.’ ne değişti Tekin Bey? Seven, sevdiğine kıyabilir mi?”

 

Tekin, artık emindi. Ayla’nın her şeyi onlara söylediğini düşünüyordu. İçindeki öfke ile ayaklandı “Bu yumruğun hesabını soracağım oğlum. Ama önce o anana hesabımı soracağım.”

 

Adar, kahkaha atmaya başladı. Son birkaç gündür iyice kötü olmuştu psikolojisi. Babasından nefret ediyordu ve asla gizleme gayreti yoktu. Nefret dolu gözlerini dikti Tekin’e.

 

“Hesap falan yok artık, şerefsiz herif! Hesap verecek tek kişi sensin burada. Ayrıca, sen buradaki insanların bu durumu anlayacağını düşünmedin mi? Asker lan bunlar, asker!”

 

Aylin, elini Adar’ın omuzuna koyup sıvazladı. O daha küçüktü ve böyle şeyler iyi etkilemeyecekti onu. Emindi…

 

Açelya gergin bir şekilde beklerken açık olan kapıda Safir ile Delfin’i görünce rahatladı. Ellerini önünde birleştirmiş, yumruk yapmıştı “Yetiştiniz, çok şükür!” diyerek tuttuğu nefesi bıraktı.

 

Delfin, gözlerini kapatıp açtı. Sonrasında hemen içeriye girdi ikili.

 

“Ne oluyor burada?” Safir’in sorusuyla bir anlık dikkat dağınıklığı olsa da Kaya, öfkeyle bakmaya devam etti “Bu piç, anneme şiddet uyguluyor.”

 

Delfin, bezgince dudaklarını bastırıp nefes verdi. Abisi, Safir’in de dediği gibi her şeyi anlamıştı. Titrek bir nefes aldı. Safir’e döndü yeşilleri. Ama Safir, ona değil direkt olarak Tekin’e bakıyordu.

 

“Yaptın mı böyle bir şey?” şaşkınlıkla aralandı Tekin’in ağızı. Sormadan direkt o da yumruklar diye düşünmüştü. Kafasını salladı iki yana “Hayır.”

 

Delfin, sinirden gülüyordu artık.

 

“Kim inanır ki sana? Küçükken şiddetini görmüş olan küçük Delfin mi yoksa Ayla Hanımın yaralarını görmüş olan doktor Delfin mi? Kim inanır sana?” Tekin, büyükçe yutkunup göz ucuyla Kaya ve Ulu’ya baktı.

 

Ulu, direkt kendisine bakıyorken Kaya direkt Delfin’e bakıyordu. Delfin’e kızmış gibiydi.

 

“Sen bunu biliyorsun ve bana söylemedin mi?” Şaşkınca abisine döndü Delfin. Abisi ona mı kızıyordu yoksa o mu öyle zannediyordu?

 

“Ben mi?”

 

“Senden başka bilen mi var?!” diye bağırdı Kaya. Delfin, o korkuyla yerinde sıçradı. Safir, korktuğunu anlar anlamaz kolunu omuzlarına sarıp kaşları çatık bir şekilde Kaya’ya baktı.

 

“Sesinin tınısına dikkat et Kaya! Karşındaki kardeşin…” Kaya, pimi çekilmiş bomba misaliydi şu anda. Sağlıklı düşünemiyordu.

 

“Kardeşim, eğer benden annemin şiddet gördüğünü saklıyorsa kardeşim değildir.” Delfin’in gözleri dolarken Adar ile Ulu iki kolundan tutup çekti abilerini.

 

“Ne diyorsun abi? Yavaş ilerle biraz. Delfin’in ne suçu var?”

 

“Saklamayacaktı Ulu. Böyle bir şey saklanmaz!” Özgür de Delfin’in yanına geldi hemen. Arkalarında da Açelya vardı.

 

“Ben de biliyordum abi. Sakladım… Hepinizden sakladım. Ben de mi değilim kardeşin?” Kaya, Adar’a bakmadan cevapladı “Sen o travmayı yaşamış biri olarak korkup sakladın. Ya o?”

 

Delfin’in göz yaşları artık akıyordu. Abisi onu ne ile suçluyordu. Üzgünce kafa salladı “Daha öğreneli beş saat bile olmadı abi. Ayla Hanım söyleme dedi. Ben ise söylememiz gerektiğini direttim. İlk önce Adar ile konuşup durumun ciddiyetini öğrenmek istedim. Bu saklanacak bir durum değildi, evet. Ama ben senden saklamışım da annen yine zarar görmüş gibi davranamazsın.”

 

Bir yandan ağlıyor bir yandan da cevap veriyordu abisine. Ama içi yanmıştı çoktan. Abisi, açık açık ‘Böyle bir kardeşim yok.’ demişti ona. Nasıl ciğeri yanmazdı ki?

 

“Sakladın mı sakladın Delfin. Savunulacak bir durumu yok!” Diğerleri iki kardeşin gerilmesini korku ve telaşla izlerken Tekin, halinden gayet memnundu.

 

En büyük oğlu, Delfin’den nefret etme aşamasına gelmişti. İstemeden de olsa en çok istediği şeyi başarmıştı : İki kardeşin arasını bozmak…

 

“Haksızlık ediyorsun Kaya. Delfin, böyle şeyleri saklayacak birisi değil. Hepimizden önce gelip o ağzına sıçardı bu şerefsizin. Sakladıysa ,ki saklamak denmez buna, doğru anı beklemiş… Gelip anlamadan dinlemeden kardeşinin kalbini kırma.”

 

Aykan, yumuşatmaya çalışıyordu Kaya’yı ama Kaya, şu anda değil yumuşamak her sözde daha da sinirleniyordu.

 

“O, benim annem. Direkt söylemesi gerekiyordu. Şüphelendiği ilk andan…”

 

Delfin, burukça gülümsedi. Ayla Hanım, onların annesiydi. Delfin’in değil…

 

“Annen, hakkında senden böyle bir şey sakladığım için çok özür dilerim abi.”

 

‘Annen’ kelimesini bastırmıştı.

 

“Anneye olan önemi ve düşkünlüğü unuttuysam demek ki. Seni anlayamadım, üzgünüm…” Kaya, ‘Benim annem’ dediği için anında pişman olmuştu ama artık çok geçti…

 

Burnunu çekip Safir’den ayrıldı. Tekin’in önüne geldi.

 

“Hayatımı mahvetmeye devam ediyorsun, Tekin Aydoğan. Senden nefret ediyorum ve tiksiniyorum. Keşke… Keşke annem değil de sen ölseydin.” Tekin bir adım atmıştı ama Barlas, anında durdurmuştu onu.

 

“Geri bas!” İyi cesaret gösteriyordu.

 

Abisine döndü Delfin “ Bu sözlerini ve bakışlarını unutmayacağım abi. Hayatımda itilip kakılmaya alışkınım ama bu… Bu çok acıttı.” kapıya yöneldi. Salondan çıkacakken durdu ve arkasını dönmeden konuştu.

 

“Evinin son eksiklerini tamamlamışlar sanırım. Artık eve gitsen iyi olur. Anneni ve babanı da götür yanında. Ailenizle mutlu olun…”

 

Kaya, hiçbir şey diyemedi bu sözün üzerine. Çünkü Delfin, son sözünü söylemişti çoktan…

 

……

BÖLÜM SONU EFENİM🥲

NASILDI BÖLÜMÜMÜZZZZ?

DELFİN İLE SAFİR ÖZEL SAHNEMİZ?

BİR ERİME GELMEDİ Mİ SİZE DE?

TAD’IN NOTU?

KAYA’NIN TEPKİSİ NASILDI?

DELFİN İLE KAYA?

BÖLÜM DÜŞÜNCELERİNİZİ NGL ÜZERİNDEN ATABİLİRSİNİZZZZ SORU CEVAP İSTERSENİZ DE BEKLERİM🫠

BİR SONRAKİ BÖLÜM, OY SINIRI DOLUNCA.

SİZİ SEVİYORUM GÖRÜŞMEK ÜZERE🤍🌸

Bölüm : 01.05.2025 23:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...