63. Bölüm

44. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali


 

BEN GELDİMMMMM🫠

OY KONUSUNDA YORUM YAPMAYACAĞIM 😅 HEMEN DOLDUĞU İÇİN SÖZ VERDİĞİM GİBİ BÖLÜMÜMÜ ATIYORUM EFENİMMM

ÇOKTA BİR ŞEY DEMEYECEĞİM BU SEFERRRR AÇIKÇASI.

HEMEN BÖLÜME GEÇELİM AMA ÖNCE SINIRLAR TABİ Kİ 😮‍💨

45. BÖLÜM İÇİN;

OY SINIRI: 45

YORUM SINIRI: 120

KEYİFLİ OKUMALAR DİLEYEREKTEN SİZİ BÖLÜMLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM ❣️❣️❣️

YORUM YAPMAYI VE YILDIZA BASMAYI UNUTMAYIN HA!!!

 

 

……

 

 

 

44.BÖLÜM

 

Şu yaşıma kadar hep bir yere ait hissetmemiştim. Yalnızdım… Özgür ile tanıştıktan sonra kendimi ilk defa mutlu hissetmiştim. Tabi annem gitmeden önceyi saymıyordum… Babam vardı ama yine de mutluydum.

 

Şimdi de tekrardan yaşıyordum o hissi. Abim, bana sanki hiç tanımıyormuşçasına tepki göstermişti. ‘Benim annem’ demişti. Haklıydı, onun annesiydi… Ama kırıcı olan benim, onun annesini düşünmediğimi düşünmesiydi.

 

İlk defa evimden birisini kovmuştum ama hak etmişti. Kalbim kırılmıştı ve kim bilir ne zaman düzelecekti. Bir yuvamın, abilerimin ve kardeşimin, olduğunu zannetmiştim. Fakat Kaya abim bana o sözleri söylerken diğerleri, sadece izlemişlerdi. Ara sıra söyledikleri ‘Yapmaz’ sözleri de inandırıcı gelmemişti…

 

Gözümdeki yaşlarım ile koşarak odama çıktım. Kapıyı nasıl açtım nasıl kapattım, nasıl yatağımın dibine çöktüm anlamadım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Yarınım yokmuşçasına hem de…

 

Öfkeyle bakan gözlerini hatırladıkça ağlamam şiddetleniyordu. Ben, sadece onu düşünmüştüm. Babamı korumak için ya da annesinin kötülüğü için değildi yaptıklarım.

 

Kapımın yavaşça açılmasıyla karnıma çektiğim dizlerimden kaldırdım başımı. Özgür gelmişti Safir ile.

 

“Gelebiliriz, değil mi?” dudağımın kenarı havalandı. Safir’e baktı ıslak gözlerim “Özgür olsa şimdilik?” gülümseyip kafa salladı. Özgür ile sınırımıza girmiyordu. Bize ve geçmişimize saygı duyuyordu.

 

Derince nefes verip yanıma oturdu Özgür. Bacaklarını, benim aksime karşıya uzatmış ve üst üste atmıştı. Bana döndürdü bakışlarını, kafası eğildi sol yanına.

 

“Onun için ağlaman canımı yakıyor Del. Onlar, bu kadar üzülmüyorken senin üzülmen…” hiçbir şey demeden dizlerimi indirip bacağına kafam gelecek şekilde uzandım. Bunu bekliyordu çünkü.

 

Elini hemen saçıma atıp okşamaya başladı.

 

“Her ağladığında böyle yatıyordun yetimhanedeyken. Uzun zaman olmuş böyle bacağıma yatmayalı.” Alttan gözüne bakarak kafa salladım. Onun varlığı çok güzeldi.

 

“Neden anlatmadığını biliyorum. Mesleği tehlikeye girer diye…” burnunu çektim. Nefesim de daralıyordu ama astım spreyim hemen komodinimin üzerinde olduğu için rahattım.

 

“Ama sen böyle düşünüyorsun Del. O, bu yönden bakmıyor. Karşısında başka biri yok ki profesyonel davransın… Annesi, söz konusu olan.” dudağımı yalayıp ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim.

 

Biliyordum ama kızdığım ve kırıldığım o değildi.

 

“Abinin seni anlamasını bekliyorsun ama abin, şu anda kimseyi anlayamaz ki güzelim. O, şu anda bir asker değil. O, bir evlat şu anda.” Sol tarafımda olan elini elimin içine alıp karnıma koydum. İki elimle sarıldım eline ve koluna. O da biraz saçımı biraz da yanaklarımı okşuyordu. Böylece dökülen göz yaşlarımı da temizlemiş oluyordu.

 

“Ben de babamın kızıyım. O, ne kadar istemese de bu öyle. Abim bana, onu koruduğumu ima etti.” Kafasını salladı iki yana “İma yok. Sadece söylemediğin için kızdı.”

 

“Ama o, eminim ki benden daha önce anlamıştır. Ne diye tepki vermedi o zaman?” suskunluğunu korudu. Diyecek bir şeyi yoktu. Zaten abimin düşüncesini nasıl anlayabilirdi ki? Tamam, bir planı vardı belli ki ama benim tepki vermemem ne diye önemliydi?

 

“Herkesin düşüncesi farklıdır Del. Sen de çok iyi biliyorsun. Abin; anlamadan, dinlemeden, düşünmeden konuştu. Sonuçları ağır oldu ama.” Eğilip alnıma bir öpücük kondurdu. Alnını yasladı alnıma “Sen olmasan ne yapardım ben ya? İyi ki varsın Delfin.”

 

Yanağıma düşen yaş ile kaşlarımı çatıp bacağından kalktım. O da kalktığım için alnımdan doğrulmak zorunda kalmıştı.

 

“Ağlama Özgür! Sen ağlayınca dayanamıyorum.” gülümseyip yanağımı okşadı “Ağlamıyorum, gözüme sen kaçtın.”

 

Göz devirip omuzuna vurdum “Şakacı teğmen. Ağladığını anlayabilecek kadar zekiyim.” Derin bir nefes verip elimi tuttu “Bazen bu zekiliğin beni çok korkutuyor.”

 

Çenemi havaya kaldırdım “Ee sen de ayağını denk alırsın artık.” Kafa salladı ciddiyetle. Göz göze geldik. İkimizin de gözleri kızarmıştı. Aynı anda burnumuzu çektik. Ama komik bir durumla karşı karşıya kaldığımız için kahkaha atmaya başladık.

 

Delirdiler a dostlar, dedi sol melek. Artık tutabilene aşk olsun, diye de ekledi.

 

Kapının tıklatılması ile kahkahamız tebessüme döndü “Girin!” kapı açıldı ve aralığından Aylin’in kafası göründü.

 

“Lavaboya gelmiştim ama iki tane deli kahkahası duydum gibi oldu.” gülümsememiz duruyordu yüzümüzde hala “Sanırım o kişiler biziz Aylin.” Ciddiyetle kafa sallayıp içeriye girdi. Kapıyı da örtmeyi ihmal etmemişti.

 

“İyisin, değil mi Del?” gülümsemem dondu. Yine hatırlamıştım. Dudağımı büküp kafa salladım “İyiyim sanırım. Sağ ol.” yanımıza çöktü o da. Özgür’e baktı ve anında kaşları çatıldı. Eliyle gösterdi Özgür’ü “Bu teğmen ağlamış mı, bana mı öyle geliyor?”

 

“Ben ağlar mıyım komutanım hiç? Gülmekten yaşardı gözüm.” kaşlarını kaldırıp kafasını salladı “Ya ya, eminim öyledir. Delfin, komadayken hıçkıra hıçkıra ağlayan da bendim zaten.” başını eğip kafa salladı “Siz de ağladınız komutanım. Tek beni ne diye gösteriyorsunuz ki?”

 

Dudağının kenarı havalandı “Oğlum, ‘Ağlamadık’ mı dedik biz? Ben senden bahsediyorum.”

 

“Ben de senden bahsediyorum, komutanım.” Aylin, ‘Sabır’ çekerek tavana baktı. Bu haline kıkırdadım. O da sesimi duyunca bana baktı hemen “Sen ne gülüyorsun acaba? Hoşuna gitti demi?” Bu sefer kahkaha atarak kafa salladım “Çok seviyorum sizi.”

 

Dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi Aylin de “Biz de seni çok seviyoruz Delfin.”

 

Biraz beni inceledikten sonra derin bir nefes verdi.

“Kaya komutanım gitti.” Yutkundum. Yüzüne değil de yere bakıyordum.

 

“Yolları açık olsun.” Özgür, elini omzuma koyup sıvazlarken Aylin, sinirle soludu yerinde “Neden sana böyle davrandı aklım almıyor. Normalde düşünen Kaya komutanım, şimdi aklını sıfırladı sanki. Senin ne için sakladığını düşünemedi mi?”

 

Özgür, uyarır biçimde gözlerini açtı “Aylin komutanım, acaba deşmesek mi daha?” Aylin, telaşla bana baktı. Sonra da elimi tuttu “Seni üzmek için demedim kuzum. Gerçekten…” kafa salladım “Biliyorum Aylin. Sorun yo-”

 

Bir anda açılan kapı ile telaşla kalktı kafamız. Aykan gelmişti.

 

“Gökhan Albay çağırıyor. Delfin, sen de bizimle geliyorsun.” Kaşlarımı çattım. Ben ne diye geliyordum ki?

 

Senin bu zekanın hastanede harcandığını düşündüğü için askeriyeye almaya karar vermiş Delfin, dedi soldaki melek.

 

Ha ha ha! Çok komikti gerçekten.

 

“Ben neden geliyorum?” dudağını yaladı “Not, desem?” sıkıntıyla nefes verip kafa salladım. TAD’ın gönderdiği not sorunu vardı bir de.

 

“Ne notu Delfin?” ayağa kalkarken yanıtladım “Gidince öğrenseniz? Gerçekten açıklayamam.” arkadan astım spreyimi de alıp odadan çıktım. Ne olur ne olmazdı.

 

Hızlıca ayakkabılarımı giyinip aşağıya indim. Kimsenin gözüne fazla bakmadan arabama binmiştim bile. Şayet not meselesi, fazlasıyla gergin bir sohbet yaratacaktı. Bir de iyice gerilemezdim.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Yoğun geçen bir günün ardından yine kürkçü dükkanı olan harekat merkezindeydi Hançer timi. Delfin de bu sefer yanlarındaydı. İlk defa böyle bir yerde bulunduğu için de stresliydi. Bir yanında Safir diğer yanında da Özgür oturuyordu. Safir’in karşısında da Kaya abisi vardı ama onunla göz teması bile kurmamıştı.

 

Hançer timinin haricinde bu sefer başka bir tim daha vardı. Uraz’ın timi…

 

Ay Yıldız Timi…

 

Yedi kişilik üst rütbelerden oluşan bir timdi. Hançer kadar başarılı ama Hançer kadar birbirine bağlı değillerdi. Hançer’e nazaran daha sertlerdi birbirlerine karşı.

 

Safir, alt dudağını dişlerken önündeki kağıtta yazan tim üyelerine bakıyordu.

 

BİNBAŞI OĞUZ AKKURT

 

YÜZBAŞI FATİH YILDIZ

 

YÜZBAŞI URAZ GÜNDOĞDU

 

ÜSTEĞMEN ALTAN KARA

 

ÜSTEĞMEN TOMRİS AKKAYA

 

ASTEĞMEN BORA DEMİR

 

TEĞMEN DENİZ COŞKUN

 

Ay Yıldız tim kadrosu böyleydi. Aralarında tek Tomris ve Oğuz evliydi. Diğerleri bekardı.

 

Gözlerini kafasını kaldırmadan kaldırıp sol tarafındaki timde gezdirdi. Hepsi birbirinden sert bakıyordu. Delfin’e değdi mavilikleri. Gergince etrafı izlediğini gördü ve rahatlatmak için dizinin üzerindeki elini tuttu. Delfin, anında sıkmıştı elini. Fazla gergindi…

 

“Dikkat!” gelen komut ile hepsi ayaklanıp selam durdu. Delfin de telaşla kalkmıştı ayağa.

 

“Hoş geldiniz evlatlar!”

 

“Sağol!” diye bağırdı hepsi bir ağızdan. Delfin, bu sefer korkmadı çünkü Hançer’den alışkındı.

 

“Oturun!” aynı anda oturdu hepsi. Gökhan albaya bakıyorlardı pür dikkat.

 

“Sizi buraya neden çağırdığımı merak ediyorsunuz, biliyorum. Ama ilk önce bir şeyi kesinleştirmemiz geriyor. Delfin kızım?” Delfin, adını duyunca istemsizce dikleşti.

 

“Buyurun albayım.” Albay, gülümsedi Delfin’e “Bize notu nasıl bulduğunuzu anlatman gerekiyor. Seni dinliyoruz.” Gergince nefes alıp verdi Delfin. İlk önce karşısında oturan Aykan’a ardından da yanındaki abisine baktı. Geldi geleli ilk defa göz göze gelmişlerdi. Çok beklemeden Safir’e de bakıp Albaya döndü.

 

“Albayım, biz Safir ile beraberdik. Araba ile geziye çıkmıştık.” Yarış yaptıklarından haberi olup olmadığını bilmediği için çok detay vermedi “Sonra kahve içmek için bir yerde oturduk. Evde olay olunca apar topar kalktık fakat…”

 

İstemsizce abisine bakıyordu. Abisinin gözünde pişmanlık vardı ama Delfin, ona çok kırılmıştı.

 

“Fakat geri döndüğümüzde arabanın sileceğinde buldum bu notu.” Ellerin masanın üzerinde birleştirip Safir’e döndü “Bu not nerede?”

 

Safir, iç cebinden çıkardığı notu verdi Albaya. Albay, hemen okumaya başladı seslice “ Ne güzel nefes almak Özgür’ce. Eğlenin son nefeslerinizde. Bir bahar günü gelecek ecel. Sert bir Kaya’lık düşünce. TAD.” Çatık kaşlarla bize döndü.

 

“Özgür ile kaya kelimelerini büyük harfle başlaması tesadüf mü yoksa planlı mı sizce?” Bir tek Delfin fark etmişti bu detayı. Biraz da o yüzden gergindi. Abisi ve Özgür’ü mü kurban seçmişlerdi bilmiyordu.

 

“Bizim isimlerimiz büyük harfle mi yazılmış komutanım?” Kafa salladı Albay “Evet Özgür. İsimleriniz büyük harfle başlıyor. Son kelimeler olduğu halde.”

 

Uraz, uzun zaman sonra konuştu “Belki de sadece ufak bir tehdittir komutanım. Olamaz mı?”

 

“Belki de korkutmak için sadece.” diye de ekledi Fatih.

 

“Ne için olduğu önemli elbette. Ama önemli olan o değil bence. Şimdilik önemli olan size ulaşmasıydı bu notun. Sizi takip ediyorlar.” Oğuz Binbaşı doğru bir noktaya parmak basmıştı. Delfin ile Safir’i anında bulup, o notu koyabiliyorlarsa eğer ikisi de takip ediliyordu.

 

Delfin, gerilmekten iyice kötü olmuştu. Nefes alışları sıklaşmıştı. Safir, durumu anlatıp cebindeki astım spreyini çıkardı ve anında ağzına götürdü. Delfin, zaten buna ihtiyacı olduğu için ikiletmeden Safir’in ilacı sıkmasına müsade etti.

 

“İyisin?” Delfin, gülümseyip gözünü kırptı sakince. Tomris, devam etti “Peki biz bu olayın neresindeyiz komutanım? Tamam, her türlü yardımcı oluruz Hançer’e fakat sanki başka bir durum var gibi.”

 

Gökhan albay kafasını bir kez eğerek doğruladı Tomris’i. Çağırılmalarındaki amaç not değildi. Çünkü TAD’ın peşinde olan Hançer’di.

 

“Sizi çağırdım çünkü bir görev var. Ama bu göreve tek Ay Yıldız gitmeyecek. Hançer ile ortak hareket edeceksiniz.”

 

Fatih, kaşlarını çattı sorgularcasına “Nedir görev komutanım?”

 

“Bir askerimiz esir durumda. Onu kurtarmanız gerekiyor.” Güney girdi söze “Kim peki komutanım? Tanıdığımız birisi mi?” Albay, dudaklarını birbirine bastırdı “Sanmıyorum tanıdığınızı Güney. Kendisi İstanbul’daki birliklerden buraya gönderildi fakat yolda önünü bir takım örgütler kesmiş istihbaratımıza göre. Onu, ellerinden kurtarmalıyız.”

 

Gözleri ile onayladı hepsi komutanlarını.

 

“Kişi bilgisi peki komutanım?” Kaya’ya döndü Albay “Adı Büşra. Teğmen Büşra Aksoy. Zaten gördüğünüzde asker olduğunu anlayacaksınızdır.” Onayladı hepsi bu açıklamayı.

 

Delfin’e döndü bu sefer Albay “ Sen de Açelya ile karargahta kalacaksın Delfin. Hançer ve Ay Yıldız dönene kadar bu, böyle. Aycan da sizinle birlikte kalacak burada.”

 

Delfin, hemen gülümsedi “Nasıl emrederseniz albayım.” Albay, büyükçe gülümsedi Delfin’e “O zaman anlaştık.”

 

Aniden ayağa kalkması ile ayaklandı hepsi yeniden “İyi görevler! Ha bu arada… Oğuz, sen buradasın. Safir, görevin değişmedi. Komutan sensin.” Hepsi asker selamında durdu “Sağol!” diye bağırarak sözlerini verdiler.

 

Albay gidince hepsi rahat pozisyonuna geçmişti. Uraz, Delfin’e gelip sarıldı sıkıca “Cidden iki dakika aksiyondan uzak duramıyorsun büyük yeğenim. TAD’ı nasıl sardın başına?” Delfin, stresli olsa da gülmüştü “Ben mi sardım Allah aşkına Uraz? Adam, Hançer’in takip ettiği biriymiş. Muhtemelen Safir’i takip ediyordu. Benim arabama koymuş notu.”

 

Kaya laf attı arkadan “Senin arabana ne diye koyduysa?” Delfin, sadece göz devirmekle yetindi. Ama Uraz, bir şeyleri fark etmişti “Sen iyi misin Delfin? Üzgün duruyorsun.”

 

Olay çıkacağını tahmin ettiği için gülümsemeye çalıştı Delfin “İyiyim. Niye üzgün olayım ki? Süperim. Siz de sağ sağlim gidin de gelin. Ayağınıza taş değmesin.” Zar zor gülümseyerek başka bir şey demeden çıktı.

 

Arkasından bakakaldı hepsi “Umarım onu üzecek bir şey yapmamışsındır Kaya.” anlamıştı Kaya ile aralarında bir şey olduğunu. Dile getirmekten geri durmadı. Konu, Delfin ise karşısındakini görmezdi gözü.

 

“O benim kardeşim. Aramızda olur öyle şeyler. Sen karışma.” Safir, bezgince bir nefes verdi. Dile getirmek istemiyordu ama durduramayacaktı kendini “Sen demedin mi ‘Saklayan benim kardeşim değil.’ diye. Şimdi ne değişti?”

 

“Ben onu sinirle dedim. Ciddi değildim.” Bu sefer gülen taraf Aykan’dı “Delfin ciddiye aldı ama. Madem ciddi değildin deseydin ‘Sana özel dediğim bir şey değildi, sen benim kardeşimsin.’ diye.” Kaya sessiz kaldı. Haklılardı çünkü. Kalbini kırmıştı kardeşinin.

 

“Neyse beyler. Kurtarmamız gereken bir askerimiz var. Toparlanın ve alıp gelelim.” Fatih’in dediği şeyle teçhizat odasına geçtiler ve hazırlanmaya başladılar.

 

Sıkılan her bir mermi, refaha giden bir adım olacaktı…

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Sabah olmuştu.Şırıl şırıl akan derenin yanından geçiyordu iki güçlü tim. Ellerinde tüfekleri ile adeta düşmana korku salıyorlardı. Yüzleri, sertti ama düşmana karşı. Kendi aralarında atışmaları asla bitmezdi.

 

“Hele sen beş leş indir, ayaklarına kapanacağım devrem.” Özgür’e küçümser bir şekilde baktı Barlas “Beş leş ile iddiaya mı girilir lan? Beş leşi ben çerez niyetine indiriyorum.”

 

Güney, kahkaha atarken diğer üyeler gülümsemekle yetinmişti. Çünkü Barlas, bu sefer çok haklıydı. Onlar çerez niyetine avlarlardı leşleri…

 

“O zaman Aylin ile hiç girmeyin siz iddiaya. Kız zaten bir oturuşta en az yirmi leş indiriyor.” diye övdü Aykan. Kulaklığına bir kıkırtı geldi hepsinin. Bora’ydı gülen.

 

“Komutanım, emin misiniz Aylin’in o kadar indirdiğine? Kendisi biraz beceriksiz de.” Tüm Hançer üyeleri kaşlarını çatmıştı. Bora, başından beri Aylin ile uğraşmaktan çekinmiyordu. Nedenini kimse bilmiyordu fakat iki kişi hariç: Aylin ve Bora.

 

İkisi, aynı Özgür ile Delfin gibi yetimhaneden tanışıyorlardı. Ama aralarında bir fark vardı. Özgür ile Delfin, kardeş gibilerdi. Ama Bora ile Aylin, iki büyük düşmandı.

 

“Bana bulaşma Bora. Git ötede kaşın.” Samimiyetsiz bir kahkaha attı Bora “Canım, senin dibinde kaşınmak istiyorsa Aylin?” sinirle nefes verdi. Sabrını tüketmek istemiyordu henüz “O zaman seni kaşımaktan asla çekinmeyeceğim. Aksine, bu durumdan zevk alacağım.”

 

Hançer üyeleri gururla gülümsedi. Hepsi, özellikle de Aykan, Bora’yı bir kaşık suda boğmak istiyorlardı ama Aylin’in onu kolayca halledeceğini biliyorlardı.

 

“Kesin laga lugayı! Deniz, kaç kilometre yolumuz kaldı koçum?” Deniz, hemen iç cebindeki haritayı çıkarıp yürürken ölçüm yaptı “Yaklaşık iki kilometre sonra Teğmen Büşra Aksoy’un tutulduğu yere gelmiş olacağız komutanım.”

 

“Tamam, dikkatinizi toparlayın! Yaklaştık iyice. Son bir kilometre kala gizli konuma geçeceğiz. Herkes hazır olsun!”

 

“Emredersiniz komutanım!”

 

Yaklaşık on dakikalık yürümenin sonunda Safir’in dediği gibi gizli moda geçiş yaptı iki tim. Ay Yıldız sağ taraftan giderken Hançer, sol tarafa sapmıştı. Tüfekleri omuzlarında, gözleri dürbünde ilerliyorlardı.

 

Tam Teğmenin tutulduğu yere geldiklerinde Safir elini kaldırmış, Hançer’in durmasını sağlamıştı.

 

Daha sonra Uraz’a baktı. Uraz da Safir’in durduğunu görüp Ay Yıldız’ı elini yumruk yaparak durdurdu. Safir, sırayla ikili bodyleri gösterip eliyle gizlenmesi gereken yerlerini işaret etti.

 

Ekip olarak hızlıca yerleştiler.

 

“Aylin, mağaranın girişini görebilecek bir yere geç!” Sert bir kafa selamı yapıp tam mağara girişine paralel bir yere geçip mevzi aldı Aylin.

 

“Yaklaşık otuz kişiler. İçeride kim var kim yok bilmiyoruz. Ne yapalım?” Fatih, Safir görevi yönettiği için kulaklıktan bilgi almak istemişti “İçeride neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyor.”

 

Tomris, kısık gözlerle tüfeğiyle etrafı incelerken konuştu kulaklığa “İki kişi içlerine sızalım komutanım. En azından içeriden bilgi aktarımı yaparız.” Mantıklıydı ama kulaklıkları fark ederlerse deşifre olabilirlerdi.

 

“Dilerseniz ben giderim komutanım.” diyerek çıkıştı Barlas. Özgür ile bu konuda iyilerdi. Çenesini sıvazlayarak ihtimalleri değerlendirdi Safir.

 

Ya yakalanıp içeriye sızacaklardı ya da iki kişiyi etkisiz hale getirip yerlerine geçeceklerdi. İkisi de riskliydi.

 

“Kaya ile Aykan! Siz gidiyorsunuz. Biz burada sizi izliyor olacağız. Sağ tarafta üç kişi var. Saat iki yönünde. Aylin, onayla.” Aylin, anında tüfeğinin dürbünüyle baktı saat iki yönüne.

 

“Onaylandı komutanım! Saat iki yönünde üç kişi var. Ellerinde keleş var ama işaret fişeği tarzında bir teçhizatları var mı görünmüyor?” Derince nefes verip yanındaki Uraz’a döndü “Sence ne yapmalılar?”

 

Uraz, şaşkındı. Safir’in kendisine bu konuda danışacağını düşünmemişti. Şaşkınlığını bir kenara atıp yanıtladı eski dostunu “Aylin zaten gözetliyor. Kaya ile Aykan ilerlesinler gizlice yanlarına. Eğer aksi bir durumla karşı karşıya gelirsek Aylin, indirir üçünü de.”

 

Gözüne baktı sadece dikkatli bir şekilde Safir. Tek sorun, Aylin indirince tüfeğinden çıkacak olan ıslık sesiydi.

 

“Susturucu yanındadır diye düşünüyorum, Kutlu.” Aylin sırıttı komutanının sorusuyla “Her daim tam teçhizatlıyım komutanım.”

 

Bora hariç hepsi sırıtmıştı bu duruma. Konuşmasına bile katlanamıyordu Aylin’in.

 

“O zaman plan şu: Kaya ile Aykan; saat iki yönündekileri sessizce hakladıktan sonra onların kılığına girecek, içeriye sızacaklar. Başlarında puşi olacağı için kulaklıklarını fark etmeyeceklerdir. İçeriden bize bilgi verdikten sonra mağaradakileri teker teker indirecekler. O sırada da biz, dışarıdakileri halledeceğiz. Anlaşıldı mı?”

 

Cevap netti “Emredersiniz komutanım!”

 

Memnuniyetle gülümsedi Safir “O zaman başlıyoruz! Gazamız mübarek olsun kurtlar ve asenalar!”

 

……

 

BÖLÜM SONUUUU!!!!

NASILDI BÖLÜM?

ÖZGÜR İLE DELFİN’E YİNE ERİDİK🫠🫠

SAFİR’İN İKİSİNE SAYGI DUYMASI ÇOK İYİ DEĞİL Mİ?

AY YILDIZ TİMİMİZİ ARTIK DAHA ÇOK TANITACAĞIZ GİBİ.

BORA İLE AYLİN’IN ARASINDAKİ MESELE NE SİZCE?

TEĞMEN BÜŞRA AKSOY NASIL BİRİSİ ÇIKACAK ACABA?

BİR SONRAKİ BÖLÜM BOMBALAR BOMBALARRRR💣💣

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREEE. YILDIZA BASMAYI UNUTMAYIN. DEĞİŞİK İSİMLER GÖRMEK İSTİYORUM EFENİM ARTIKINNN❣️❣️❣️

SİZİ SEVİYORUMM 🤍🌸

NGL’DEN YORUMLARINIZI BEKLİYORUM❣️❣️

Bölüm : 03.05.2025 14:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...