66. Bölüm

46. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

MERHABALAR EFENİM NASSINIZ?

BEN ÇOK İYİYİM ☺️

OYLAR DA DOLMUŞ MİSSSS…

BÖLÜME GEÇECEĞİM AMA KORKAYRUM. TEPKİLERİNİZİ ACAYİP MERAK EDİYORUM. O YÜZDEN BOL BOL SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYOR OLACAĞIM EFENİM 🫠

GELELİM FASÜLYENIN FAYDALARINAAAAA

47. BÖLÜM İÇİN;

OY SINIRI: 40

YORUM SINIRI: 150

BOL BOL ÖPÜCÜKLERLE SİZLERİ BÖLÜME UĞURLUYORUM❣️❣️❣️

 

……

 

46.BÖLÜM

 

Upuzun bir yolda yürüyordum. Bir yanımda Sanem diğer yanımda da Asena vardı. Açelya da tetikte duruyordu bana bir şey olacak diye. Bir yandan da ağlıyordu, görüyordum.

 

Ayakta bile zar zor duruyordum. Güneş, tepeden tam üzerimize düşüyordu. Karşı tarafta sıra sıra dizilmiş askerler, önlerinde de Hançer ve Ay Yıldız timi vardı. Bordo bereleri ve kamuflajlarıyla sert duruşları ile naaşı bekliyorlardı.

 

Önümüzde ay yıldıza sarılı bir tabutu taşıyacak on tane asker ve onların önlerinde de fotoğraf taşıyan bir er vardı. Arabadan indiriyorlardı tabutu. Meydanın ortasındaki taşa koyacaklardı çünkü naaşı. Cenaze namazı kılınacaktı…

 

Ancak kendime gelebildiğim için şimdi katılabilmiştim törene. Sağ tarafımızda, tabutu koydukları yerin tam karşısındaki kalabalığın olduğu yere yürüdük. O kadar yorgundum ki ağlamaya bile mecalim yoktu.

 

Kalabalığa karıştıktan sonra gözlerim, Hançer’de gezindi. En başta Safir, abim ve Aykan; onların yanında da diğer üyeler diziliydi.

 

Dudağımı yalayıp kafamı sol omzuma eğdim. Tabut ile geliyordu askerler. Şehiti yerine yerleştireceklerdi.

 

“Dikkat!” Tüm askerler hazır ola geçtiler.

 

“Şehit bırak!” diye bağırdı komutan. Tabutu bıraktıktan sonra asker selamında durdular. Komutan tekrar komut verdi “Sağa sola dön!” Dizili askerlere dönük olan yüzleri tabuta döndü erlerin.

 

“Selam dur!” Onlar da asker selamı verdiler tabuta. Öylece bekliyorlardı.

 

Gözlerimin doluşunu umursamadım. Ay yıldıza sarılı tabut, tam karşımda duruyordu. Fotoğrafı taşıyan er de elindekini yavaşça tabutun önüne koyup o da asker selamında durdu. Artık fotoğraf ile bakışıyorduk. Yüzü, derin bir tebessümle bakıyordu. Altta doğum ve ölüm tarihi vardı. Hala görmek istemediğim bir detaydı.

 

Ölüm tarihi, 6 Mayıs 2025…

 

Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı. Kızlar da ağlıyordu ama benim canım, paramparçaydı. Titrek bir adım attım tabuta doğru. Yanımda adımlayan kızlara durmaları için elimi kaldırdım. Tek gidecektim. Onun, benden başka kimsesi yoktu zaten…

 

Tam on adım sonra tabutun yanındaydım. O, on adım benim için cehenneme yürüyormuşçasına zordu. Alt dudağımı ısırıp sol elimi tabuta yasladım. Ay yıldızlı bayrağı izlemeyi çok severdim ama bu sefer izlemek bile zulüm geliyordu bana.

 

Sağ elimi de koydum tabuta. Sol kulağımı tabuta yasladım belki bir umut, mucize olur da kalbi tekrardan atar diye…

 

Sağ gözümden düşen bir göz yaşı burnumun ucundan tabuta düştü ve kırmızılığı daha koyu bir hale getirdi. Titrek bir nefes verdim. Nefes almak hiç bu kadar canımı acıtmamıştı.

 

“Özgür…” bir hıçkırık daha çıktı dudaklarımdan.

 

“Bana bunu nasıl yapabildin sen? Beni, nasıl bırakabildin bu dünyada? Kardeşin-, kardeşinim ben senin. Ailen, dostun, sırdaşın, her şeyin…” derin bir nefes aldım acıyan ciğerime rağmen “Sen de benim her şeyimsin… Özgür, sen benim kahramanımsın…” alnımı dayadım bu sefer tabuta. Önümde resmi vardı. Yavaşça başımı kaldırıp resmine parmaklarımın ucu ile dokundum.

 

“Seni asla affetmeyeceğim Özgür…” diye fısıldadım fotoğrafına doğru. Bir adım attım geriye. Yalpaladım yerimde.

 

“Düşüyordum Özgür, sen olsan tutardın… Düşmeme izin vermezdin asla…” burnumu çekip gökyüzüne baktım, oradaydı…

 

“Gittin ve düştüm Özgür…”

 

🗡️🩺🗡️

 

Derinden gelen sesler ile gözümü açtım. Olduğum yeri sorguladım başta. Bedenimi dikleştirirken yüzüm buruştu istemsizce. Ne kadardır uyuyorum bilmiyordum.

 

Odanın içinde gezindi gözlerim. Kimse yoktu. Sağ tarafıma döndüm. Komodindeki suyu görünce ayaklarımı aşağıya sarkıtıp suyu doldurdum bardağa. Dilim damağım kurumuştu.

 

Derin bir nefes verip yudumladım suyu. Soğuktu ve çok iyi gelmişti. Yerdeki ayakkabılarımı giyip yavaşça kalktım yataktan. Sol elim dengemi başta sağlayamadığım için yatağa tutundu. Sağ elim başımdaydı. Derin bir nefes alıp dengemi sağladım.

 

Yavaş adımlarla kapıyı açıp çıktım içeriden. Karşıdaki koltukta Uraz vardı. Beni görünce ayağa kalktı hemen.

 

“İyi misin?” yutkunup kafa salladım “İyiyim. Nerede herkes?”dudağını birbirine bastırdı “Ameliyathanenin önünde bekliyorlar.”

 

Gözlerimi tavana diktim. Ağlamamam gerekiyordu.

 

“İyi değilsin sen. Nefes mi alamıyorsun?” Bir şey demeyerek oturdum koltuğa “Haber yok değil mi?” Biraz yüzümü inceledikten sonra yanıma oturdu o da “Hala aynı durumu.”

 

“Eslem, iyi bir cerrah. Eminim ki elinden geleni yapacaktır.” elimi tuttu sıkıca “İyileşecek Delfin. Ben inanıyorum.” dudağımı yalayıp kafamı arkamdaki duvara yasladım.

 

“Bir rüya gördüm…” gerçi kabus gibiydi ama neyse…

 

“Ne gördün?” Sıkıntıyla nefes verdim “Özgür, şehit oluyordu. Tabutuna sarılıyordum. Ağlıyordum, kızıyordum, yalvarıyordum…Ama kalkmıyordu.”

 

Bu sefer kolunu omuzuma atıp beni göğsüne yasladı “Rüyalarda ölü insan görmek o kişinin ömrünü uzatırmış. Özgür’ün ömrünü uzatmışsın Delfin.” tebessüm edip kollarımı beline doladım “İnşallah öyle olmuştur Uraz.”

 

Gelen adım sesleriyle kolu gevşedi ama ben bırakmamıştım. Gelen, Safir’di çünkü.

 

“Uyanınca haber ver demiştim.” diye sert bir şekilde konuştu Uraz’a karşı. Dudağımı yalayıp kalktım koltuktan “İyi değildim, benimle uğraşmaktan arayamamıştır.” Yanıma gelip şakağımı öptü.

 

“Düşmüş ateşin. Haydi gidelim ameliyathanenin önüne. Hemşireler ameliyatın sonuna yaklaşıyoruz, dedi az önce.” kafamı salladım “Tamam.”

 

Bir kolumu Safir’in koluna sardım. Diğer kolumu da Uraz’ın koluna sardım. Birbirlerine bakışlarını yakalamıştım o arada. Hala tam olarak barışmamışlardı.

 

Sanki yüzleşme olmadan barışmazlar gibi Delfin, dedi soldaki melek.

Komşum çok haklı. Büyük bir yüzleşme olmalı, dedi sağdaki de.

 

Küçük adımlarla asansörün önüne kadar geldik. Uraz, hemen bastı düğmeye. Fakat hemen gelmesi imkansızdı. Oflayıp kendimle beraber ikisini de personel asansörüne çekiştirmeye başladım.

 

Kartım yanımda değildi ama şifreyi biliyordum. O yüzden şifreyi girip çağırma tuşuna bastım.

 

“Bu doktorluk ne havalı bir şey ya. Personel asansörüne binebiliyorsun.” Gülümsedim burukça “Evet, öyle. Ayni sizin askeri kimlikle hava, kara ve deniz tugaylarına girebilmeniz gibi.” Uraz, güldü bu dediğime “Doğru, gidebiliyoruz.”

 

Asansör gelince içeriye geçtik ve eksi ikinci katı tuşladık. On saniye sonra ameliyathane katına gelmiştik. Kapı açılınca kalabalığı fark etmiştim.

 

Tüm herkes buradaydı. Sanem ve Asena da dahil olmak üzere. Hepsinde gezindi gözüm. Barlas, yıkık durumdaydı benim gibi. Kalbi durmuştu ama allahtan sesimizi duymuş ve geri gelmişti Özgür. Sanem’e değdi gözlerim.

 

Ağlıyordu ve ağladığını gizliyordu. Kaşlarımı çattım, fazla duygusal değilse kesinlikle boş değildi Özgür’e karşı.

 

İlk görüşte aşk mı diyorsun yanı Delfin, dedi soldaki melek.

Aynen öyle diyorum.

 

Safir, boğazını temizleyince herkes bize döndü. Abim, gelmek için hareketlenmişti ama ona sert bir şekilde bakınca yarım kalmıştı hareketi.

 

“İyisin değil mi Delfin? Çok korkuttun bizi.” Gülümseyip kolunu sıvazladım Aykan’ın “İyiyim, merak etmeyin beni. Özgür nasıl asıl?” Aylin de geldi yanımıza “Doktor, ameliyat bitince bilgilendirecekmiş Delfin.”

 

Kafa sallayıp derin bir nefes alıp verdim. Ameliyathanenin kapısı açıldı peşi sıra. Korkak adımlarla ilerledim Eslem’e.

 

“İyi, de noğlur.” tebessüm etti Eslem “Özgür, çok güçlüymüş. Bir ara nabzı çok hızlı attı. Hiçbir şey yoktu ama kalbi tekrardan duracak sandık. Ama ilginç bir şekilde o andan sonra ameliyat çok rahat geçti. Karaciğerinde derin bir kesik vardı. Ana arterde yırtık vardı ama halloldu. Şu anda durumu stabil. Tedbir amaçlı yoğun bakımda olacak.”

 

Gözümdeki yaşlarla kahkaha atmaya başladım. Özgür, kurtulmuştu.

 

Yanımda dikilen Safir’e sarıldım hemen “Kurtuldu Safir. Abim, kurtuldu.” o da gülüyordu, emindim “Kurtuldu güzelim. Geri döndü bize.” Kafamı sallayıp ayrıldım Safir’den.

 

Yanımda Atilla ile sarılan Barlas vardı. Çenemi hafif eğip güldüm ona bakarak.

 

“Del!” Gelip sarıldı bana da “İyileşecek devrem. Bırakmadı bizi.” Sırtını sıvazladım “Bırakır mı o bizi hiç? Bırakmadı tabi.” diye atıldı arkadan Kuzey.

 

O değil de ben bir ara inandım gerçekten şehit olduğuna. O nasıl rüyaydı Delfin, dedi soldaki melek.

 

Bir daha görmek istemeyeceğim cinsten bir rüyaydı meleğim.

 

“Tekrardan geçmiş olsun arkadaşlar. Delfin ve Açelya zaten detayları biliyor. Yoğun bakımdayken sadece dışarıdan görebilirsiniz. Tekrardan gözünüz aydın.” Barlas’dan ayrılıp Eslem’e ilerledim. Bir şey demeden ona da sarıldım sıkıca “Çok teşekkür ederim Eslem. Kardeşimi kurtardın.” O da karşılık verdi bana “İşimi yaptım Delfin. Sen daha iyi bilirsin.” kafamı sallayıp ayrıldım ondan. Açelya da koşarak gelip sarıldı bana.

 

Tüm kardeşlerim hayattaydı. Ben daha ne isterdim?

 

Yaklaşık yarım saat sonra tüm ekip olarak yoğun bakımın önüne gelmiştik. Camdan bakıyorduk anca. Bir kez Açelya ile ben girmiştim içeriye. Değerleri çok güzeldi ve iç kanaması da yoktu.

 

“Geçmiş olsun.” Fatih’in sesi ile arkamı döndüm. Hançer üyelerine bakıyordu. En son bende durdu gözü. Sadece kafamı eğip teşekkür ettim.

 

“Hoş geldin kardeşim. Büşra teğmen nasıl? Uyandı mı?” Ben onu tamamen unutmuştum. Özgür iyi olduğu için gitmeliydim artık yanına.

 

“Uyandı uyandı sorun yok.”

 

“Ona da bakamadım ben.” Safir’e döndüm “Siz buradasınız zaten. Ben test sonuçlarını inceleyeyim bir de muayene edeyim.” Kafa salladı Safir gülümseyip “Tamam güzelim. Sen bak işine. Biz buradayız.”

 

Uraz ve Fatih ile Büşra’nın yanına geldik. Tavanı izliyordu sadece. Geldiğimizi görünce kalkmaya çalıştı “Yat yat, kalkma.” gerisingeri yattı yatağına “İyi olmana sevindim. Ben beyin ve sinir cerrahı Delfin Aydoğan. Kardeşim yaralandığı için iyi değildim seninle ilgilenemedim affet.”

 

Gülümsedi samimi bir şekilde “Sorun değil. Zaten beni kurtarmaya geldiklerinde yaralanmış. Kurtulduğunu söyledi Fatih Yüzbaşım. İyidir umarım.”

 

“İyi, merak etme sen. Test sonuçlarına bakıp çıkıp çıkmayacağına karar vereyim.” Fatih ile Uraz’a döndüm “Siz çıkın bakalım. Yaralarına da bakacağım.”

 

Onlar çıktıktan sonra Büşra’nın yanına geçtim. Elimde de sonuçların olduğu raporlar vardı.

 

“Ben, açıkçası oksijensiz kaldığın için korkmuştum ama tetkiklerin gayet güzel duruyor. Çok sevindim.” eline bakarak onayladı beni “Geldiklerini fark edince astılar beni. Yaralarım ağır olduğu için yarı baygındım, karşı gelemedim.” elini tuttum hemen “Biliyorum zor şeyler yaşadın ama şimdi iyisin. Haydi yaralarına da bakayım.”

 

Yaralarına bakıp pansumanlarını da hallettim. Omuzunun üzerinde derin bir kesik, sırtında da yer yer yanık izleri vardı. Ne kadardır orada olduğunu tahmin etmek bile can sıkıyordu.

 

“Sana Delfin diyebilir miyim?”

 

“Elbette diyebilirsin.” derin bir nefes verip konuşmaya başladı “Bir insan, hiç görmediği gerçek bir insanı rüyasında görebilir mi?” kaşlarımı çattım beklemiyordum böyle bir soru “Nasıl yani? Gerçek ama asla tanışmadığın bir insanı mı?”

 

“Hımhım.” dudağımı büktüm “Yani, çok duydum desem yalan olur. Ama telepatik yöntemlerle bir insanın rüyasına girmek mümkün. Neden sordun ki?”

 

Bir süre bekledi, cevap vermedi bana.

 

“Fatih Yüzbaşıyı ben buraya gelip kaçırılmadan önce rüyamda gördüm birkaç kez.” şaşkınlıkla kalakaldım. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

 

Fatih Yüzbaşı da az değilmiş, dedi soldaki melek.

 

“Sence normal mi görmem?” dudağımı yalayıp alt dudağımı ısırdım “Yani… Önceden seni tanımıyorsa değişik bir durum tabi. Tanıyorsa ve sevdiyse kendini sana göstermek için böyle şeyler yapmış olabilir.”

 

“Nasıl şeyler?” ne diyeceğimi bilemeyerekten konuştum “Yani işte telepatik yöntemlerle. Zordur ama imkansız değildir.” Kafa salladı.

 

“Görmemiş.” verdiği cevapla şaşkınlıkla ona döndüm bu sefer “Nasıl yani? Sordun mu?” Kafa salladı “Sordum. Ve işin ilginç yanı: O da beni görmüş rüyasında birkaç kez.”

 

Adamlar farkında olmadan birbirine telepati yapmışlar Delfin, dedi soldaki melek.

Psikiyatri randevusu en erken ne zaman olur, diye de ekledi sağdaki melek.

Abartın…

 

“Gerçekten çok şaşkınım ve ne diyeceğimi inan bilmiyorum Büşra.”

 

“Ben de çok şaşkınım. Telepatik olsa dediğin gibi diyelim. O zaman o, nasıl beni görüyor? Aynı şekilde de görmemişiz. Ben onu askeriyede o da beni, beni buldukları şekilde görmüş.”

 

Ayağa kalktım kafamı kaşıyarak “Değişik bir tanışma olmuş sizin için. Evrenin mesajıdır belki.” dudağını yaladı “Belki de öyledir.”

 

Gülümseyip komodinin çekmecesindeki feneri aldım ve göz bebeği reflekslerine bakmaya başladım.

 

“Hayırlısı olsun diyelim o zaman. Reflekslerin normal. Testlerin de normaldi zaten. Yarın çıkarsın muhtemelen.” feneri çekmeceye koyarken tekrar konuştum “Bu arada sana kanım acayip ısındı. Araşalım olur mu? Gerçi bizimkilerin orada olacağın için her zaman görüşürüz.” Göz kırptım en sonunda. O da mahcupça gülümsedi “Olur, ben de çok isterim Delfin.”

 

İki adım geriye çıktığımda iki kere kapıya tıklandı ve açıldı hemen “Delfin, Özgür uyanmış. Hadi bakalım gel.”

 

Uraz’ın dediği bir cümle kalp atışımı hızlandırmaya yetmişti. Özgür, kardeşim, her şeyim uyanmıştı. Ama bilmediği bir şey vardı: Canını çok fena okuyacaktım…

 

 

 

……

 

VE BÖLÜM SONU…

NASILDI BÖLÜMÜMÜZ? BİRAZ KISAYDI KABUL EDİYORUM AMA BURADA KESMEM GEREKİYORDU. BİR SONRAKİ BÖLÜM UZUN OLACAK SÖZ 🫡 OY SINIRINI DA AZALTTIM 🫠🫠

NEYSE NEYSE

AĞLADINIZ MI DOĞRU SÖYLEYİN 😌

GERÇEK GİBİ BİR RÜYA(KABUS) İDİ.

TÖREN SAHNESİ?

BÜŞRA İLE DELFİN?

URAZ İLE SAFİR?

DEĞERLENDİRMELERİNİZİ, SORULARINIZI VE DÜŞÜNCELERİNİZİ BEKLİYORUM EFENİM. NGL’DE HA!

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREEEE

SİZİ ÇOOOK SEVİYORUM 🤍🌸

Bölüm : 08.05.2025 21:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...