67. Bölüm

47. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

BURAYA YAZI YAZMAK O KADAR GİZEL Kİ😆

MERHABALAR EFENİM BU ARADA. OYLAR, TAHMİNDEN ERKEN DOLUNCA BİRAZ NEVRİMİZ DÖNDÜ. AMA ÇOOK GÜZEL BİR DURUM (DEVAMI GELSİN, SEVDİM🫠).

BİRAZ UYARILARIM VAR AÇIKÇASI.

BÖLÜMLERDE OKUNMA ORANI ÇOK İNİŞTİ ÇIKIŞLI ARKADAŞLAR. MESELA: 45. BÖLÜMÜ 150 KİŞİ OKUMUŞ AMA 46. BÖLÜMÜ 180 KİŞİ OKUMUŞ. ARADAKİ 20 KİŞİ ESKİ BÖLÜMÜ GÖRMEMİŞ OLUYOR. KİTAPPAD’İN BİR SORUNU DA BU MAALESEF. KALDIĞIM YERDEN DEVAM ET, DİYORSUN AMA EN SON BÖLÜME ATIYOR.

ESKİ BÖLÜMLERİ OKUMAYANLAR NE YAPACAK? BUNUN BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMESİ GEREKİYOR.

NEYSE, GEÇELİM BÖLÜME DEĞİL Mİİİ🫠🫠

O KADAR GÜZEL BİR BÖLÜM OLDU Kİ ANLATAMAM. YAŞANILAN KÖTÜ OLAYLARDAN SONRA İLAÇ GİBİ GELECEĞİNE EMİNİM.

ARADA SPOİLERLER VAR, YAKALARSANIZ BAZI SORULARA CEVAP BULABİLİRSİNİZZ. 🤭

48. BÖLÜM İÇİN;

OY SINIRI: 47

YORUM SINIRI: 200 (YAPARSINIZ GİBİME GELDİ)

O ZAMAAAN KEYİFLİ OKUMALARRR❣️❣️❣️

 

……

 

 

47.BÖLÜM

 

Bacak bacak üstüne atmış Özgür ve Barlas’a bakıyordum. Kahvaltıda benden habersiz yürek mi yediler, diye düşünmüyor değildim. Çünkü hiçbir şey olmamış gibi kakara kikiri yapıyorlardı.

 

Israrla bakışlarımı çekmiyordum Özgür’den. Bir ihtimal bakar da içimdekileri anlar diye. Fakat o, geldiğimden beri göz teması bile kurmuyordu. Kursa ağzına edeceğimi biliyordu.

 

Düşmana korku salıyorsun ama dosta da korku salıyorsun Delfin, dedi soldaki melek.

Seni anlatacak tek cümledir, diye de destek çıktı soldaki.

 

Aman ne komik bir espri…

 

Espri olduğunu kim söyledi ki, dedi bu sefer soldaki.

Sağlığın için espri demelisin meleğim.

Bak gördünüz mü? Bize bile korku salıyor, dedi bu sefer.

 

Sanem’e değdi gözlerim. Yalnızca Özgür’e bakıyordu. Bir şeyler seziyordum ama içimden bir ses olmamalı mı acaba diyordu.

 

İçindeki ses biziz ve olsun diyoruz Delfin, dedi sağdaki melek.

 

Soldaki de kıs kıs gülüyordu. Ben bunlarla ne yapacaktım?

 

Aylin ile Aykan yan yana oturuyorlardı. Aykan; Aylin’in elini tutmaya çalışıyordu fakat Aylin, kaş köz yapıp çekiyordu elini. Çok komik ama güzellerdi.

 

Yanımda Safir ile abim vardı. Abim ile pek temas kurmuyordum. Zaten o da istemezdi sonuçta değil mi? Safir’e yaklaştırdım bedenimi. Hemen kolunu açıp göğsüne kafamı koymamı sağladı. Derin bir nefes verdim sesli bir şekilde.

 

Herkesin gözü bana döndü anında. Özgür, hala bakmıyordu. Sinirle gözümü kısıp inatla baktım gözüne. Birkaç saniye sonra gözünü kapattı “Şöyle bakma Del.” galibiyet kazanmışçasına gülümsedim. Bilerek bakmadığına emindim çünkü.

 

“Nasıl bakıyormuşum Özgür?” Nefes verip gözlerini açtı ve bana baktı dakikalar sonra “Ağlayacakmış gibi, ölmüşüm gibi…” yutkundum büyükçe. Rüyamı o görseydi bakışımın altındaki korkuyu da görebilirdi.

 

Ayağa kalktım ve yanına adımladım “Çünkü ölmüştün…” karnının üzerindeki eline geri döndürdü bakışlarını “Biliyorum.” Koca bir adım atıp yarasına dikkat ederek sarıldım. Gözümdeki bekleyen yaşlar dökülmeye başladı.

 

“Kabus gördüm ben. Senin tabutuna sarılıyordum Özgür. Çok… Çok kötüydü. Resmini koymuşlardı önüne bir de. Kalkmıyordun.” Sırtımı sıvazladı eliyle “Aynı kabusu görmüşüz desene.” kaşlarımı çatıp ayrıldım ondan.

 

“Nasıl yani?” gülümseyip yanına vurdu eliyle. Hemen oturdum “Nasıl oldu bilmiyorum ama senin ağladığını gördüm. Dizilerde ölüler güya cenazesini görüyor ya…” güldü kesikçe “Ben de ona benzer şey yaşadım yani.”

 

Kafamı salladım aydınlanmışçasına “Anlamışsındır benim ne kadar olduğumu.” Elimi tuttu “Anladım Del’im.” elimi okşarken ekledi “Ayrıca! Senin kabus dediğin şey, her askerin hayali.” sinirle eline vurdum.

 

“Sizi gebertirim. Bunu yaparım.” Herkes güldü bu tepkime. Komik bir tepki olabilirdi ama bunu kaldıramazdım. Buradan birine bir şey olsa ben, ne yapardım ki?

 

“Biz, o kamuflajları giyip göreve gidince şehit olmaya hazırlıyoruz kendimizi abim. Bir gün birimizin haberi illaki gelir sana.” Sert bir şekilde baktım abime. Çok kolay konuşuyordu. Bizi düşünmüyordu bile.

 

Kapı çaldı ve içeriye gelen kişi ile ben de dahil olmak üzere herkes ayağa kalktı. Gelen, Gökhan Albaydı.

 

“Oturun çocuklar.” herkes gerisingeri oturdu yerlerine “Geçmiş olsun oğlum. Sağlam bir şekilde çıktın o ameliyattan.

 

“Sağ olun komutanım.” Hepimize gözünü gezdirdikten sonra Sanem ile yan yana oturan Asena’yı buldu gözü “Sen de iyice kaynaştın ha, Hançer ile?” Gülümseyip kafa salladı Asena “Öyle oldu baba. İyi geldiler bana.”

 

Gökhan Albay, tatlı tebessümünü yüzünden silmeden Safir’e baktı. Gözüyle bir şey anlatmak istiyordu, emindim. Safir, anında ayaklanıp dışarıya çıktı “Tekrardan geçmiş olsun hepimize.” deyip Gökhan Albay da çıktı peşinden. Merak etmiştim ama özelleri olduğu için tuttum kendimi.

 

“Büşra Teğmen nasılmış? Kontrol ettin mi Del?”

 

“Hımhım, çok iyi maşallah. Yarın çıkartacağız hatta.” dudaklarını birbirine bastırdı “Sevindim.”

 

“Biz neden siz görevdeyken askeriyede kaldık?” Açelya, bombayı tam barutun içine atmıştı. En korktuğum şeydi sorması ama artık çok geçti.

 

Sırayla hepsinde gezdirdim yeşillerimi. Kimse Açelya’ya bakmıyordu. Zaten, baksalar ne diyeceklerdi ki?

 

“Sanırım duyulmuyorum.” Kuzey’e kaş göz yaptım anlatması için. Sıkıntıyla nefes verdi “Açim?”

 

“Evet?”

 

Ben olsam ben de diyemezdim. Bu ne ciddilik Açi, dedi sol melek.

 

Fazlasıyla ciddiydi.

 

“Şimdi şöyle-“ Kuzey’i aniden açılan kapı kurtarmıştı. Aniden rahatlarcasına verdiği nefesi fark etmiştim. Gizli bilgiydi, kolay kolay veremezlerdi. Ben de veremezdim.

 

Not, benim arabama konulmasaydı ben de bilmeyecektim sonuçta.

 

“Özgür, ne zaman çıkacak Delfin?” dudağımı büktüm “Bir iki güne çıkış verirler.” Kafa salladı “Güzel.”

 

“Operasyon mu var komutanım? Hemen gidelim.” diyen Özgür’e en öldürücü bakışımı attım “Bu harbiden gerizekalı ya. Oğlum, ameliyattan çıkalı beş saat olmadı. Operasyon diyor. Allahım sabır ver.” Aylin’in çıkışı ne kadar haklı olsa da komikti. O yüzden gülmüştüm.

 

“Operasyon yok iki hafta boyunca. Tankut Alexander Devil, yurt dışındaymış. Güya seminer gibi bir şeye katılacakmış. Mitçiler peşinde olacak.” Kaşlarımı çattım duyduğum isimle.

 

“Bu adam kim?”

 

“Seni kaçıran işte Delfin.” dedi Atilla. Kafa salladım “Beni kaçıran adamın adı Tankut Devil’di. Bana kendini öyle tanıttı.” Atilla, hemen Safir’e döndü. Düşünceliydi Safir.

 

“Peki, ensesi? Ensesinde dövme var mıydı Delfin? O gün kapalıydı görememiştik. Senin yanında da mı kapalı gezdi ensesi?”

 

Birkaç saniye düşündüm ve gözümün önüne getirdim sahneleri. Ensesi gayet de boştu. Kapalı da değildi.

 

“Yoo! Ensesinde dövme yoktu. Kapalı da gezmedi.”

 

“Emin misin Delfin? Tankut Alexander Devil’in ensesinde iguana dövmesi var. Hatırlaman gerekiyor.” Güney’e döndüm “Hatırlamamam için bir sebep yok ki Güney. Gayet net bir şekilde hatırlıyorum. Dövme falan yoktu ensesinde.”

 

Herkes düşünceli bir hale bürünmüştü. Muhtemelen aradıkları adamın ensesinde dövme vardı. Ama beni kaçıran adamın ensesinde yoktu. Yani isim benzerliğinden dolayı yanlış adamı mı arıyorlardı?

 

Yüzünü biliyorlardır Delfin, dedi soldaki melek.

 

Biliyorlarsa sorun neydi ki?

 

“Bunu Gökhan Albaya ben iletirim. İki hafta izinliyiz dediğim gibi.” Açelya, her zamanki gibi heyecanla ayaklandı “Haydi bir şeyler yapalım yine. Ya da bir yere gidelim.” kesik bir şekilde güldüm “Kızım, Özgür bu haldeyken nereye gidiyoruz pardon? Ayrıca biz nasıl gidelim?”

 

Omuz silkti “İki güne ayağa kalkacağını hepimiz biliyoruz. Bir hafta gitsek bile yeter. Bir hafta dinlensin. Zaten geçecek bir haftada Özgür, koşma durumuna bile gelir.”

 

Bezginle nefes verdim “İyi de Açelya size de mi izin var? Benim bildiğim yalnızca Hançer izinli.” diyerek demek istediğim şeyi dile getirdi Asena.

 

Açelya’ya aydınlanma gelmiş olacak ki ağzı açık bir şekilde kaldı “Doğru ya! Geçen sefer hapise düştüğümüz için cezalıydık ama bu sefer öyle değil. Çalışıyoruz biz.” dudağımı birbirine bastırarak gülmemi engellemeye çalıştım ama yanımda benimle aynı şekilde olan insanlar olunca tutamıyordum. Zaten gerek de kalmamıştı. Herkes katıla katıla gülmeye başladı.

 

“Neyse. Birkaç gün geçsin kararlaştırırız. Siz de izin alırsınız belki. Alamazsanız da Mardin’de takılırız biz de.”

 

Mantıklıydı. Son çare o olacaktı zaten.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

6 Mayıs 2025

 

Arjantin’de seminer adı altında terör elebaşlarıyla görüşmeye gelmişti Tankut Alexander Devil. En önemli iki adamı vardı. Birisi kardeşi diğeri ise Ejder. Araz, en büyük düşmanı Hançer’in eline düşmüş ve ölmüştü.

 

Hançer için çok önemli olan kişiyi biliyordu artık. Delfin… En büyük hedefi o olacaktı. Ne olursa olsun bir gün;Delfin, Hançer timini kendi elleriyle verecekti ona.

 

Elindeki viskisiyle otel odasının bir duvarını kaplayan camından dışarıya bakıyordu. Gözleri kısık, çenesi dikti. Düşünüyordu… Nasıl olur da onun en önemli üyesini öldürebiliyorlardı?

 

Bir yudum aldı viskisinden. Her zaman içtiği şey şimdi ona acı geliyordu. Gelen tat ile yüzü buruştu. Bir anlık öfke ile solundaki duvara fırlattı elindeki bardağı. Derin soluklar alıp veriyordu. Sakinleşmek, imkansızdı…

 

İlmek ilmek işlediği çeteyi yıkmalarına izin veremezdi. Sol eli, ensesindeki dövmeye gitti. Her şeyin bir anlamı vardı. Gözünü kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Cebindeki cep saatini çıkartıp saate baktı. Catamarca’da saat 16.18’di.

 

Tik tak tik tak…

 

Saatinin sesini dinlemeyi çok severdi ama ona bile vakti yoktu. Hançer’i bitirmeliydi, kafasına koymuştu. Türkiye üzerinden çok önemli mallarını Rusya’ya kaçırıyordu. Fark edilmiyordu. Araz, çok iyi manipüle ediyordu Türkleri.

 

Ama bilmiyordu ki esas manipüle olan, kendisiydi… Araz, bildiği halde söylemeyip ona da ihanet etmişti, ülkesine ettiği gibi.

 

“Ne düşünüyorsun TAD?” kardeşinin sert sesiyle tek kaşını kaldırıp ona döndü “Hançer’in sayesinde hiçbir şey düşünemiyorum kardeşim. O kız; bize Hançer’i getirecek, dedin. En önemli adamımızı kaybettik. Şimdi nasıl geçecek o mallar? Nasıl diğer elebaşlar, o silahlara ulaşacak?”

 

Kardeşi, TAD’a göre çok sakindi. Ona göre her sıkıntının bir refahı olurdu. Derin bir nefes verip oturduğu koltuktan kalktı.

 

“Delfin… Çok zeki bir kız. O günkü konuşmalarını sen gördün. Kolay lokma değil.” kafa salladı hırsla. Annesini de öldüren onlardı. Ne kadar zeki ve tehlikeli bir kadın olduğunu biliyorlardı Tülin Aydoğan’ın. O yüzden işini bitirmeleri gerekmişti.

 

“Delfin, tam annesinin kızı TAD. Hançer, çok değer veriyor ona. Özellikle komutanları ve o teğmen.”

 

Cebinden prosunu çıkartıp yaktı Devil. Yan taraftaki gizli bölmeye ilerledi. Bu otelin gizli ortaklarındandı ve kendine, özel bir alan da yaptırmıştı.

 

Kertenkele ayağı motifli duvar süsünü çekti kendine. Gizli kapı anında açıldı. Alttan çıkan az miktarda toza baktı anlık. Dudağının kenarı kıvrıldı. O yokken kimse girmemişti gizli odasına.

 

Çıkmadan önce kapı arasına kireç tozu dökerdi. Eğer açıldığında o toz uçuşmazsa birisi odaya girmiş olurdu.

 

Kapı, tamamen açılınca kardeşine kesik bir kafa hareketi yaparak adımladı gizli alanına. Duvarı kaplayan büyük bir mantar pano vardı.

 

En başında Gökhan Albay altında da Hançer’in komutanı Safir. Tüm tim buradaydı. Delfin ve Açelya da dahil olmak üzere…

 

“Açelya Özkan… Delfin’in çok yakın arkadaşı. Hançer’den Üsteğmen Kuzey Viran’ın da sevgilisi. Fazla takılmıyor gibi Hançer ile. Genellikle hastanede. Evde görüşüyorlar mı herhangi bir bilgi yok.”

 

Ciddiyetle kafa salladı Devil. Aynı binada yaşadıklarını biliyordu. Ama adamlarını siteye sokamıyorlardı. Lojman olduğu için sıkı korunuyordu. Yanlarına ara sıra sızan adamları vardı ama tek aldıkları bilgi: Kaya ile Delfin’in konuşmadığıydı.

 

“Güney peki? Hançer’de soyutlanıyor gibi.” Kardeşi, duraksamadan devam etti “Güney Başar. Hançer timinin en çömezi. Genellikle yanlarında. Bir tek ailesi var. Görüştüğü herhangi bir kız arkadaşı, bilinirde yok.”

 

Çok boş, diye geçirdi içinden. Onun için Delfin ve Safir önemliydi. Ailelerinin intikamını almak istiyorlardı. Emindi… Kim ailesinin intikamını almak istemezdi ki?

 

Delfin’in vurulduğu gün, annesi için Araz’ın üzerine atladığını söylemişlerdi ona. Ne kadar doktor olsa da kimseyi öldürmeme yemini olsa da riske giremezdi Devil. Öleceklerse ölmelilerdi…

 

“Özgür, Kuzey ve…” eli, Kaya’nın üzerinde durdu “Kaya… Bu üçüne dikkat edin. Özgür ve Kaya, Delfin için önemli iki insan. Hele ki Özgür… Onun aldığı nefesi bileceğim kardeşim.”

 

“Oldu say TAD. Kaya ile Delfin’in arası açıkmış. Duyumlarımıza göre öyle. Ne yapalım?” Dudağını yalayıp ağzındaki prosunu eline aldı “Takibi bırakmayın. Abi kardeş onlar. Küslerse de barışırlar. Takibi kesmeyeceksiniz!”

 

Kafasını eğdi kardeşi. Ne olursa olsun, bu işte kazanan onlar olacaklardı.

 

 

🗡️🩺🗡️

 

Kısık gözlerle iki tane valizini taşımaya çalışan Açelya’yı izliyordum. Bir hafta geçmişti, Özgür iyileşmişti ve biz de el mecbur izin almak zorunda kalmıştık. Çünkü Mersin’e gitmemiz gerekiyordu.

 

Anneannem, uzaktan bir akrabasının düğününün olduğunu ve beni tanıştırmak istediğini fazlasıyla dile getirmişti. Herkes de boş olunca Açelya ile izin almıştık. Şimdi de valizlerini taşımasını izliyordum.

 

Daha çok taşıyamıyor gibi Delfin, dedi soldaki melek.

 

Maalesef görüyorum meleğim…

 

“Açi’m o kadar ne doldurdun içine merak ediyorum. Hayır yani, bir hafta gideceğiz toru topu.” Açelya, valizleri bırakıp ellerini beline koydu “Erkek olunca konuşması kolay tabi Kuzey. Don atlet bile gezersiniz siz. Biz, kaç kat giyiniyoruz haberiniz var mı? Yok!”

 

Dudağımı dişlemekten kanatacaktım. Gülmemek için verdiğim çabayı Hançer üyeleri mahvetmişti. Kahkaha atmaya başlamıştık.

 

“Ne gülüyorsunuz? Güleceğinize alın şu valizleri. Sabah sabah ya!” tebessümle gittim yanına “Gergin miyiz biraz?” bezgin bir nefes verip göz devirdi. Hızlıca Kuzey’in arabasının ön koltuğuna yerleşti. Gülerek kafamı iki yana salladım.

 

İflah olmaz bir çiçekti kendisi…

 

Belime dolanan el ile sıçradım yerimde “Benim.” Safir’in yatıştırıcı sesi ile korkum azaldı. Sol elinin baş parmağı, bel çukurumu okşuyordu. Kafamı, göğsüne yasladım “Arabayı ben sürsem?”

 

Gülümseyip kafa salladı “Şoför sensin doktor hanım.” neşeyle şoför koltuğuna geçip oturdum. Bu sefer üç araba gidiyorduk.

 

Kuzey’in arabasında; Açelya, Kuzey, Atilla, Sanem ve Asena vardı. Bizim arabada; ben, Safir, Aykan, Aylin ve Özgür vardı. Uraz’ın arabasında ise Kaya abim, Güney, Barlas ve Uraz vardı. Herkes yerleştikten sonra konvoy halinde yola koyulduk.

 

“Aranızdaki tek sap olmaktan dolayı hiç mutlu değilim Delfin. Buraya keşke Güney gelseydi.” Göz devirip dikiz aynasından baktım “Ya yarana bir şey olursa. Hemen müdahale ederim. Zaten içim hiç rahat değil ayaklandın erkenden.”

 

Kaşlarını çattı “Kızım ben askerim, asker. İyileşmemde ne var benim?”

 

Sanırsın kurt adam. Hemen iyileşiyor yaraları, dedi soldaki melek.

 

Dudağımın sol tarafı havalandı bunu deyince. Normalde tepki vermezdim ama bu sefer harbili komikti dediği.

 

“Bu çocuğa beyin nakli mi yapsak Delfin? Biz, buna mı canımızı emanet ediyoruz?” Özgür’e döndü bu sefer Aylin “Sen sıhhiyeci değil misin Özgür? Sence bu yara iyileşmiş gibi mi?” Özgür, haklı bulmuş olacak ki yola çevirmişti kafasını.

 

Bir yere dayanması için cam kenarındaydı.

 

“Ya oğlum! Koca bedenimle ortada oturuyorum ya! Tamam, araban büyük de benden büyük de değil yani.” Artık gülmemi tutamamıştım. Yandan Safir’e baktığımda göz göze geldik. O da gülüyordu.

 

“Benim arabam gayet yeterli boyda devrem. Sen öküz gibisin.” Aykan, arkadan omuzuna vurdu “Sen, benden irisin lan. Nasıl sığıyorsun bu arabaya sen?”

 

“Bilmem ki. Sığıyorum bildiğin.”

 

Yaklaşık yüz kilometre yol kat etmiştik bile. Müzik dinliyor, sohbet ediyorduk. Açıkçası araba kullanmaktan da sıkılmamıştım. Safir’in arabası yağ gibi kayıyordu.

 

Ha Safir’in ha bizim. Öyle değil mi Delfin, dedi soldaki melek.

Tabusunu da üzerimize alalım istersen, diye karşı çıktı sağdaki. Aynı arabanın beyazı da bizde var hatırlatırım, diye de ekledi.

 

Haklıydı. Arabalarımız aynıydı.

 

Radyodaki şarkının başlamasıyla huzurlu bir tebessüm oluştu dudağımda.

 

Sezen Aksu- İki Gözüm, çalıyordu.

 

‘Yok mu? Senin insafın yok mu?

Bir güler yüzün, çok mu?

Dağ mısın taş mısın?’

 

Derin bir nefes verip camı açtım.

 

‘Uzak mı?

Bu eda bu hal, tuzak mı?

Hak mısın bana, yasak mı?

Dost musun, düşman mısın?’

 

Nakaratını hepimiz söylemeye başladık. Herkes, şarkıyı bilince daha güzel oluyordu.

 

“İki gözüm, seneler geçiyor.

Gönül, ektiğini biçiyor.

Bir selam lütfet, bu ne çok hasret?

Gel, barışalım artık.”

 

Safir, yandan elimi tuttu. Sağ elim, elinde; sol elim, direksiyondaydı. Dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla da Özgür, dışarıyı izlerken Aylin, başını Aykan’ın göğsüne yerleştirmişti. Aykan, Aylini; Aylin de dışarıyı seyrediyordu.

 

“Can özüm, bahar geldi.

Dalları, kiraz bastı.

Yedi kat eller, yakınım oldu.”

 

Safir’e döndüm. O zaten bana bakıyordu.

 

“Gel, kavuşalım artık.”

 

Gülümseyip önüme döndüm. Yola bakmam gerekiyordu mağlum.

 

Çok şey yaşanmıştı koca bir ayda ama alnımız akıyla çıkmıştık. Biz, bir olduğumuz sürece yıkamazlardı bizi…

 

“Kuzey, Açelya’ya evlenme teklifi edecekmiş demek ha?” Aykan’ın dediği şey ile o anlık şaşkınlığım bir araya geldi. Aniden frene bastım.

 

“Ne!” Safir, eliyle direksiyonumu tutmuştu “Gaza bas Delfin. Otobandayız…” şaşkınlığımı kenara atıp ayağımı frenden çektim.

 

“Gerizekalı aniden denir mi? Ölecektik topluca!” Safir’e mahcupça baktım. Az kaldı arabası gidiyordu.

 

Canınız gidiyordu canınız. Bu kıza ani haber vermeyin rica ediyorum, dedi soldaki melek.

 

“Ya ne bileyim ben? Biliyor sandım.” Derince nefes verdim “Nereden bileyim ben Aykan? Müneccim miyim?” Daha sonra aydınlanma geldi “Ne demek ‘Evlenme teklifi edecekmiş.’? Cidden mi?”

 

Aykan, kesikçe güldü “Sence böyle bir şaka yapıp canımızı tehlikeye atar mıyım ben?” Aylin, cevapta gecikmedi “Senden beklenir. Öyle bir manyaksın sen.”

 

Aykan; geriye yaslanıp kolunu, Aylin’in omuzuna sardı yeniden “Aşk olsun! O kadar da değilim.” Özgür, kıkırdadı bu söze. Boş durmaya niyeti asla yoktu.

 

“Kabul etmeniz de güzel komutanım.” dikiz aynasından görüyordum ne halde olduklarını. Aykan’ın memnuniyetsiz bakışını da pekala fark etmiştim.

 

“Kaşınıyorsun teğmen! Yaralısın, kaşınma!” Özgür, yerine sinerken Safir ile Aylin kahkaha atmıştı.

 

“Siz gerçekten kedi ile köpek gibisiniz.” Aykan, çatık kaşlarını bozmadan yanıtladı devresini “Allahtan Barlas yok. İkisine bir aradayken katlanamıyorum.”

 

“Siz onu bunu boşverin de… Kuzey, nasıl teklif edecek?” Safir yanıtladı beni “Orası sürpriz olsun.” çok üstelemedim. Bilmemem daha iyiydi. En azından heyecanlanıp sürprizi bozma ihtimalim kalmazdı.

 

“İçinden ‘Keşke bana da edilse!’ demediyse ben Aykan değilim.” dedi Aykan. Göz devirdim “Adını değiştirmek için en yakın tarihte git nüfusa.”

 

“Cidden düşünmedin mi kız?” Kafa salladım “Niye düşüneyim ben? Teklifi edecek olan düşünsün. Bana ne!” Bu dediğime diğerleri gülünce ben de gülmeye başladım.

 

Kahkahalarımız, arabayı dolduruyordu artık. Hayatımda bu kadar eğlenceli geçen bir yolculuk geçirmemiştim. Bu yolculuğumu, asla unutmayacaktım.

 

……

 

VE BÖLÜM SONUUU?

NASILDI BÖLÜMÜMÜZ?

SİZCE DELFİN, ONU KAÇIRAN ADAMIN ENSESİNDEKİ DÖVMEYİ HATIRLAMIYOR OLABİLİR Mİ?

TAD’IN EVRENİNİ İLK DEFA GÖRDÜK.

SİZCE KARDEŞİ, KİM OLABİLİR?

HANÇER HAKKINDA BİLGİ VEREN İÇLERİNDEN BİRİSİ Mİ SİZCE?

AÇELYA BUGÜN ÇOK GERGİNDİ 😆.

ARABA SAHNESİ NASILDI?

EVETTT, KUZEY SONUNDA TEKLİFİ EDECEK.

PEKİ DELFİN’İN ÖĞRENDİĞİNDEKİ TEPKİSİ?

SORULARINIZI VE DÜŞÜNCELERİNİZİ NGL’DEN BEKLİYORUM EFENİM. KANALA GELMEYENLER DE GELSİN BENCEEEE. FAZLA SPOİLER VERİYORUM FARK ETMEDEN 🤦‍♀️ BİR DE BURADAKİ BAZI SAHNELERİ ÖNCEDEN GÖRÜYORLARRR🫠🫠

KANALDA OLANLAR, ONAYLAYIN BENİ 😅😁

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE ❣️❣️❣️

KENDİNİZE İYİ BAKIN SİZİ ÇOOOK SEVİYORUM 🤍🌸

Bölüm : 10.05.2025 10:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...