
BEN GELDİM BENNNN🫠
NASILSINIZ EFENİM? ÖZLEDİNİZ Mİ HANÇER’İ ????
VALLAHİ NE YALAN SÖYLEYEYİM BEN ÖZLEMİŞİM🤭
O YÜZDEN DE BÖLÜMLE GELDİM BU SEFERRRR🥰🥰
SINIRLARIMIZ TABİ Kİ VARRRR EHEHE
OY SINIRI:55 OY
YORUM SINIRI:200 YORUM
YAPACAĞINIZI BİLİYORUM. ÖNCEDEN DE YAPMIŞTINIZ ÇÜNKÜÜÜÜ🫠
O ZAMANNNN SİZİ BÖLÜME UĞURLUYORUM EFENİM. İYİ OKUMALARRR ❣️❣️❣️
……
51.BÖLÜM
Delfin ve Safir hariç yemekleri hazırlamış çoktan masalara oturmuştu Hançer ve Gündoğdu ailesi. Tek eksiklikleri de Delfin ile Safir kalmıştı.
Seren, derinden gelen mide bulantısıyla baş etmeye çalışırken soğuk soğuk terlemeye devam ediyordu. Savaş, eşinde bir sorun olduğuna emindi ve bu konuyu piknik dönüşü konuşacaktı.
“Nerede kaldılar Uraz, Delfingil?” Uraz, babasının sorusuyla biraz öne eğildi “Gelirler şimdi baba. Yarım saat sonra gelin demiştim Safir’e. Dakiktir biliyorsun.” Kafa salladı Fazıl Bey. Safir’i eskiden de tanıdığı için başka da bir şey dememişti. Geleceğine emindi.
“Başlasak ne olur ki komutanım? Acıktık zaten.” deyince Özgür; Aylin, sert olmayacak bir şekilde kafasını ittirdi “Ulan iki dakika aç dur. Sen nasıl oruç tutuyorsun?” Özgür, duygu sömürüsü yapmaya başladı anında “Ama komutanım o zaman mecburuz yememeye şimdi nimet önümüzde ama yiyemiyoruz. Ayrıca benim ilaçlarım var.”
Aylin ve diğerleri bu detayı atlamış olacaklar ki aydınlanma gelmişti hepsine “O zaman sen ye çocuğum. İlaçların aksamasın sakın!” diye yeme izinini verdi Nurdan Hanım. Özgür, büyük bir zafer ve iştahla yemeğini yemeye başladı. Fakat bu durumdan memnun olmayan birisi vardı: Barlas.
“Ulan zevzek herif! İlacını yarım saat sonra da içebilirdin. Ne bu acındırma?” Özgür, ağzı dolu bir şekilde Barlas’a baktı “Ölüyordum ben oğlum, ölüyordum. Ya ilaçlar geç etki ederse ya içim kanarsa yine.” Barlas göz devirdi bu savunmayla. Sanem ve Asena ise kıkırdamışlardı Çiçek ile birlikte.
“İçin mi kanıyor Özgür?” deyince Sanem, bu sefer tüm masa kahkaha atmıştı. Özgür, gözlerini kısıp baktı gülenlere tek tek. Bir yandan da yemeğini çiğnemeye devam ediyordu aynı ciddiyetle. Yemek yemeyi sevince ne oluyordu ki ona göre. Yemek yemek, dünyanın en güzel aktivitesiydi.
“Hey millet! Biz geldik. Kusura bakmayın geciktik.” Barlas, homurdanarak Delfin’e baktı “Biz sizi gelmeyeceksiniz sandık. Dedik bir arayıp gelelim.” Delfin, sevimli bir şekilde sırıtarak Açelya ile Asena’nın arasındaki boşluğa oturdu. Tam karşısında da Safir vardı.
“Çok meraklısınız bize. Hele bir gelseydiniz o zaman görürdünüz Safir’in yüzünü.” Aykan, yandan devresinin omuzunu itti omuzuyla “Hayırdır devrem? Gelseydik ne olurdu ki? Yoksa yine mi-“ Delfin, boğazını temizler gibi ses çıkartıp kaşlarını kaldırdı. Anneannesi ile dedesi vardı yanlarında sonuçta.
“Aykancığım çok kurcalamasan mı acaba?” dedi Aylin. Aykan ise gayet keyif alıyordu bu durumdan. Delfin ile Safir’in utanmasına bayılıyordu. Özellikle Safir’e çektirebildiği kadar çektirmek istiyordu.
“Haydi haydi! Yiyelim artık yemekleri. Etler de soğudu zaten.” Fazıl Bey’in ikazı ile hepsi gömüldü yemeğe. Bir tek Seren rahat değildi. Delfin de onu düşünüyordu.
Yanında duran yoğurttan uzattı Seren’e “Bundan ye. Serinlersin, sıcak diyordun.” diğerleri bir şeylerden şüphelenmesin diye sıcağı bahane etmişti. Seren, tebessüm edip aldı uzatılan yoğurdu. En azından eve gidene kadar rahatlatırdı onu.
“Ee Açelya kızım, Kuzey oğlum? Sizin isteme ne zaman hayırlısıyla?” Açelya ile Kuzey birbirlerine baktılar Nurdan Hanımın sorusuyla.
“Bilmiyoruz ki Nurdan teyze. Trabzon’a gidilmesi gerekiyor biliyorsun. O yüzden zamanı da belli değil.”
“Şimdilik rafa kaldırmanız gerekiyor. Biliyorsunuz, yakalamamız gereken bir örgüt var.” Safir, açık bir şekilde ‘Düşünmeyeceğiz bir süre.’ demek istemişti. Açelya’nın yüzü düşmüştü. Hepsi fark etmişti bu durumu ama yapabilecekleri bir şey yoktu. Safir, haklıydı. Eğer gönül rahatlığıyla bir şeyler yapmak istiyorlarsa başlarındaki belaları def etmelilerdi.
“Sağlık olsun da gerisi gelir evlatlar.” Fazil Bey’in sözünü herkes kafa sallayarak onayladı. Başka da çareleri yoktu zaten. Komutanları, son sözü söylemişti.
“Ya top falan getirdiniz mi voleybol oynasak?” dedi Sanem. Kızların hepsi , Aylin de dahil olmak üzere, bu fikire sıcak bakmıştı. Ama tek sorun toptu.
“Ee ama top yok ki. Var mı?” Asena’nın sorusuna Çiçek yanıt verdi.
“Sizce ben pikniğe gelirken top almamazlık yapar mıyım ablalarım? Arabada var. Hemen alıp geliyorum.” diyerek arabaya koştu.
“Biz de buraları toplayalım da sonraya iş kalmasın. İki dakikamızı almaz zaten. Çiçek gelince de oynarsınız.”
Beyler, çöpleri ve malzemeleri düzenlerken bayanlar da masayı ve bulaşıkları halletti. Özgür ve Seren oturuyordu. Çünkü Özgür hala zorlanıyordu. Seren de zaten ayakta zor duruyordu.
“Getirdim topu! Siz ne ara toparladınız burayı ya? Sadece top almaya gitmiştim.” Aylin gülümseyip Çiçek’in yüzünün önüne gelen saçını kulağının arkasına attı “Biz Hançer’iz unuttun mu güzellik? Düzen ve koordinasyon bizim işimiz.” Çiçek de kafa sallayıp hemen kuzeninin yanına geçti.
“Delfin abla! Yakar top mu voleybol mu?” Delfin, gözlerini kısıp Hançer üyelerine baktı.
“Kızım sence biz bunları vurabilir miyiz?” Çiçek, bu soruya yalnızca kıkırdamakla yetindi “Ayrıca biz ortada olursak da hemen vuruluruz.” diye de ekledi.
Haklıydı Delfin. Bordo bereli bir tim vardı karşılarında. Zordu…
“E siz de bölünün canım. Safir, Uraz, Kaya ve Aykan kızlara geçsin. Diğerleri de tek olsun.” diye orta yol sundu Nurdan Hanım.
“Anacığım! Bu sefer de olan bize olacak ama! Bu dörtlü bizi çiğ çiğ yer!” Aykan, teessüf edercesine kafasını eğdi “ Yani Göktuğ Bey alınıyoruz ama. Biz, çiğ et yemiyoruz. Kurt yapar… En iyisi pişkin et. Hem bu sefer şanslısınız. Yeni yemek yedik. Ayrıca sizde de Kuzey, Atilla, Barlas ve Güney var.” Göktuğ, omuzları çökük bir şekilde takımına baktı.
“Rütbeleri düşük diye istemiyorsan, ben sana diyeyim; bu dörtlü bizden atiktir. Bence gayet adil bir dağılım oldu.” dedi Kaya. Kardeşi ile aynı takımda olmak sevindirmişti onu. Delfin ile konuşmak için yer arıyordu zaten.
“Yenilirsek bu sözünü hatırlatırım Kaya.” Kaya, hiç tınlamadı bu tehditi. Yeneceklerine emindi, kızlara asla sert olmazlardı. Ama yine de Göktuğ ile zıtlaşmayı sevdiği için asla geri tutmuyordu laflarını.
“O zaman başlayalım. İlk biz ortadayız haberiniz olsun!” diyerek oyunu başlattı Açelya.
Göktuğ, Savaş, Barlas, Güney ve Kuzey kenara; Delfin, Açelya, Çiçek, Sanem, Asena,Aylin, Safir, Aykan, Uraz ve Kaya de ortaya geçmişti.
Göktuğ, homurdanarak ilk topu attı. Top, direkt Safir’in önüne geldiği için Safir; topu tutup can aldı. Aykan ve Uraz kahkaha atarken kenardakilerin yüzleri anında düşmüştü.
Safir, topu arkasındaki Barlas’a fırlattıktan sonra Delfin’in yanına geçip hazır olarak beklemeye başladı.
Barlas, bu sefer topu komutanlarından birine değil de kızlardan birine atmak isteyerek Sanem’e attı. Fakat önüne atlayan Aylin, o topu cana çevirdi.
“Ya ama Aylin, o benim canımdı!” diye bağırdı Sanem. Aylin tek kaşını kaldırıp başını eğdi ‘Yapacak bir şey yok.’ dercesine.
“Ya ama ben dedim işte dedim! Adamları vurmayı geçtim adamlara can atıyoruz.” önüne düşen topu hırsla aldı “Adamlar, ‘Niye vuruluyorsun?’ diye değil de ‘Neden benim canımı tutuyorsun?’ diye tartışıyor! Vallahi delireceğim.”
Savaş, yandan omzuna dokundu kardeşinin “Ne mızmızlandın be oğlum! Alt tarafı oyun ya!” Göktuğ, omuzunu silkip o hırsla topu bir mermi misali hızla fırlattı. Fakat o top Delfin’e çok sert bir şekilde çarpınca Delfin, o etki ile yere kapaklandı “Ah karnım!”
“Delfin!” Herkes telaşla Delfin’in etrafına doluştu. Safir, diz çöktü yanına hemen “Delfin! İyi misin güzelim? Göktuğ hülle mi fırlatıyorsun? Kız lan karşındaki.”
“Ya ben o kadar hızlı gideceğini kestiremedim Safir!”
Delfin, bir süre yattıktan sonra eli başında oturur pozisyona geçti “Nefesim kesildi dayı. O nasıl atış ya?”
Göktuğ da diğer yanına çöktü “Çok özür dilerim büyük yeğenim. Vallahi bilerek olmadı ya!” Açelya da karşısına geçip karnına bastırarak kontrol etmeye başladı “Sorun yok tamam. Çarpmanın etkisiyle nefesin kesildi sanırım. Ama yine de astım spreyini sıkalım. Ne olur ne olmaz Del.” Delfin, kafasını sallarken; Uraz, çoktan bi koşu arabaya gidip astım spreyini getirmişti bile.
“Alın getirdim.” Seren, birdenbire kahkaha atmaya başladı “Etrafında bordo bereli askerler dolu olduğu sürece sırtın yere gelmez Delfin.” Herkes bu duruma tebessüm etmişti. Haklıydı bir bakıma Seren. Hançer gibi bir tim olduğu sürece arkasında sırtı yere gelmezdi.
“Torunum, iyi misin?” Fazıl Bey de eşi Nurdan Hanım ile telaşlı bir şekilde oturdukları yerden yanlarına geldiler. Delfin, gülümseyerek kafa salladı “İyiyim dede iyiyim. Bu dayımın elinin ayarı olmadığı için oldu.”
Fazıl Bey, Göktuğ’un ensesine vururken Nurdan Hanım ise saydırıyordu “Oğlum karşındaki kadın kadın! Senin elinin ayarıyla tabi yere düşer. Sen dua et de bir şey olmadı.” Göktuğ, mahcup bir şekilde omuzlarını indirdi. O da korkmuştu ama hırsı yüzünden olmuştu her şey.
“Neyse. Delfin çıksın oyundan. Biz de bu eli bitirip bitiririz oyunu.” Çiçek, babasının bu söylediğine çok üzülmüş olacak ki suratı düşmüştü. Oyun oynamak istiyordu ve bu kadar çabuk bitireceklerini de tahmin etmemişti. Delfin, telaşla ayaklandı “Ben iyiyim. Anlık oldu zaten. Oyuna devam edelim. Zaten şurada birazdan çay içmeye oturacaksınız. Azıcık daha oynayıp güzelce çayımızı içeriz.”
Aylin, Çiçek’in üzüntüsünü fark ettiği için Delfin’e hak vermişti. Yanına gidip kolunu Delfin’in omuzuna attı “Delfin haklı. Beş dakikalığına mı oynayacağız? Adam akıllı oynayalım işte. Boşuz zaten.” Göktuğ’a döndü “Sen de mızmızlanacağına geç ortaya. Ben mızmızlanan erkekten nefret ederim. Şuraya tatil yapmaya geldim, çekemem seni.”
Göktuğ, Aylin’in bu dediğine göz devirmişti. Fakat içten içe de sinir oluyordu. Her zaman Aykan’a allahtan sabır diliyordu. Ona göre Aylin asla çekilmezdi.
🗡️🩺🗡️
Doktordan zorla izin almış, az da olsa hava almak için bahçeye inmişti Büşra teğmen. Yat yat sıkılmıştı açıkçası. Mezun olalı, görevlere çıkalı çok olmuştu ama şimdiye kadar hiç yaralanmamıştı. O yüzden zorlanıyordu iyileşme aşamasında. İlk kez yaralanmıştı sonuçta.
Delfin ile Açelya, Mersin’e gitmeden önce ilgilenmişlerdi onunla fakat Mersin’de oldukları için şimdi yalnız kalmıştı. Ara sıra Fatih Yüzbaşı uğrasa da kız kıza sohbetin başka olduğunu düşünüyordu.
Eli, karnındaki yarasında ileride gördüğü banka doğru yürümeye başladı. Yarası sızladığı için normal hızının binde biri kadar bir hızla yürüyordu. Çok tez canlıydı normalde ve bu durum canını sıkıyordu. Eski, sağlıklı halini özlemişti.
Banka yavaşça oturup hafifçe geriye yaslandı. Gözlerini kapatıp kafasını da gökyüzüne çevirdi. Güneşi çok seviyordu. O yüzden güneşli bir yere oturmuştu.
Derin bir nefes alıp son bir ayını düşündü. Çok şey yaşamıştı. İki hafta esir kalmak, mentalini fazlasıyla etkilemişti. O yüzden bir an önce iyileşip çok sevdiği mesleğine, sporuna ve dövüşüne geri dönmeliydi. Başka türlü düzelemezdi.
Kötü zamanları kafasından atlamak için şarkı mırıldanmaya başladı. Yalnızken şarkı söylemeyi seviyordu. Şimdi de yalnız olduğu için mırıldanıyordu.
“Sesini çok sevdim ama bölüyorum teğmenim.” Gelen ses ile birdenbire açtı gözlerini. Karşısında Aycan’ı görünce dikleşmeye çalıştı. Aycan, elini kaldırdı hemen “Rahatsız olma. Korkuttum mu?” gülümseyerek kafa salladı Büşra “Yok komutanım, beklemiyordum sadece. Oturmaz mısınız?”
Aycan, yanına oturdu Büşra’nın. Ellerini kucağına koyup Büşra’ya döndü “Nasıl oldun? Daha iyi gördüm seni.”
“İyiyim komutanım sağ olun. İyileşmeye çalışıyorum. Bir de buradan çıksaydım çok iyi olacaktı.” Aycan, elini tuttu “Çıkarsın elbet, sabır. Yaraların iyileşmeye başlamış zaten. Konuştum doktorunla da.”
Büşra, dudaklarını birleştirip kafa salladı. Sevinmişti istemsizce “Siz niye gelmiştiniz komutanım? Bir sorun yoktur inşallah?” Aycan kaşlarını çatıp önüne döndü.
“Gelemez miyim? Devletimin hastanesi, sana mı soracağım?” Büşra telaşla kendini açıklayacakken güldü Aycan “Şaka yaptım şaka. Hemen telaşlanma. Delfin, fazlasıyla uyardı ‘Boş vakitlerinde kesinlikle Büşra’ya bakacaksın, karışmam!’ diye. O yüzden geldim. Rahatsızsan gideyim.”
Reddetti hemen Büşra “Yok komutanım! Ne rahatsızlığı, estağfurullah.” Delfin ile fazlasıyla anlaşmıştı ve onun onu düşünmesi de mutlu etmişti. Şimdiye kadar pek kimseye ısınamamıştı ama Delfin, fazlasıyla yakın gelmişti ona.
“Bu arada askeriye haricinde bana komutanım demek zorunda değilsin. Rahat ol.”
“Emredersiniz komutanım!” Aycan gülümsedi bu cevaba.
“Şişt bana bak!” Büşra, yerdeki gözlerini Aycan’a çevirdi hemen.
“Sen Fatih komutanla ne iş bakayım?” kaşlarını çattı. Anlamamıştı soruyu “Nasıl yani?” Aycan gözlerini kısıp kafasını eğdi “Ne ‘Nasıl yani?’ açık bir soru sordum Büşra. Fatih yüzbaşı ile aranızda ne var?”
Büşra da hiç düşünmemişti. Aralarında bir şey vardı ama henüz kimse bilmiyordu.
“Ben de bilmiyorum ki. Arkadaşız sanırım.” Aylin, imalı bir şekilde kaşlarını çattı “Arkadaş?” iki saniye durup devam etti “Pek arkadaş gibi gelmiyordunuz geçen gördüğümde. Gözleriniz haykırıyor resmen ‘Seviyoruz’ diye. Bu nasıl arkadaşlıkmış?”
Büşra bu hissi ilk defa yaşadığı için kesin bir şey demek istememişti. Arkadaşız, diyerek geçiştirmişti Aycan’ı ama arkadaştan ötelerdi. Ne kadar itiraf edemeseler de.
“Sana ne Üsteğmenim? Derdi seni mi gerdi acaba?” Arkadan gelen Fatih’in sesi ile bu sefer korkan taraf Aycan’dı. Hemen ayağa kalkıp hazır olda durdu. “Komutanım?”
“Komutanım ya, komutanım. Ne yapıyorsun burada?” Aycan, stresli bir şekilde yanıtladı Fatih’i “Büşra’ya bakmaya gelmiştim komutanım.” Fatih, ilk önce Büşra’ya baktı. Büşra, kafasını onaylarcasına salladıktan sonra geriye Aycan’a döndürdü gözlerini “Baktın mı?”
“Baktım komutanım.”
“Nasılmış?”
“İ- iyiymiş komutanım.”
Kafa salladı bu sefer Fatih.
“İyi! Şimdi gidebilirsin!”
Aycan, şaşkın bir şekilde gözlerini açtı “Em- redersiniz komutanım!” diyerek banktaki çantasını almak için uzandı.
Gözleri anlık Büşra’ya döndü. Büşra, mahcup bir şekilde bakıyordu Aycan’a. Böyle olsun istemezdi sonuçta.
“Haydi Aycan!” Aycan, Fatih’in sesiyle tedirgin bir şekilde doğrulup koşar adımlarla çıkışa doğru ilerlemeye başladı.
Fatih, rahatlamış bir ifade ile Büşra’nın yanına oturdu ve kollarını göğsünde birleştirdi. Hafif de yatar pozisyonda duruyordu.
Büşra; dik dik ona bakıyordu fakat Fatih, bilmesine rağmen asla oralı olmuyordu. Yalnız kalmaları için her şeyi yapardı çünkü.
“Şöyle bakmayı kes Büşra!” Büşra, kafasını eğip dik dik bakmaya devam etti Fatih’e “Kızı ne diye kovduğunu sorabilir miyim Fatih Yüzbaşım? Ne güzel konuşuyorduk Aycan ile.” Fatih, kaşlarını kaldırmış bir şekilde Büşra’ya döndü “Aycan ile? Hangi ara ‘komutanım’ öldü?”
Büşra sabır çekerek havaya baktı “Sana da komutanım demiyorum.” Fatih imalı imalı “Neden demiyorsun acaba?” deyince Büşra, havadaki gözlerini Fatih’e çevirdi “Sen istemedin de o yüzden. Neden olacak?”
Fatih’in istediği cevap bu olmayacak ki yüzündeki sırıtış gitmişti “Ne oldu Fatih Bey? Bir gülüşünüz soldu.”
“Cevabına sinirlendim. Ben istemeseydim komutanım mı diyecektin?” Büşra, Fatih’in sorusuyla kahkaha atmaya başladı “E herhalde ‘Komutanım’ diyecektim. ‘Hocam’ mı demeliydim? Üstümsün ya hani.” kahkahası devam etti Büşra’nın. Fakat karnındaki yarası acıyınca iki büklüm oldu.
“Ne oldu? İyi misin Büşra?” Büşra, ne kadar canı acısa da Fatih üzülmesin diye hemen toparladı kendini “İyiyim iyi. Çok gülünce sancı girdi bir an. Ama şimdi geçti.”
Fatih, derin bir nefes verdi. Büşra’nın canı yandıkça onun da canı yanıyordu çünkü. Büşra da Fatih’in ona verdiği değeri görebildiği için Fatih’e üzülüyordu. Onun yüzünden acı çekmesi, Büşra’nın daha çok canını yakıyordu.
“Ee anlat bakalım ne yaptın ben yokken? Özledin mi beni?” Büşra, şaşkınlıkla Fatih’e bakakaldı.
“Zaten yarım saat önce yanımdaydın ya Fatih. Seni görmediğim saatleri toplasak bir gün etmiyor. Özlemeye vakit bırakmıyorsun ki. Seni özlemeyi özledim anlayacağın.” Fatih, kendi kendine gururlandı “Daha çok göreceksin o zaman beni. İyi yapmışım. Bak ne güzel özlemiyorsun beni.”
Büşra, sinirden gülmeye başladı. Fatih ise hayran bir şekilde Büşra’yı izliyordu. ‘Rüyalarındakinden nasıl daha güzel olabilir ki?’ diye düşünmekten alıkoyamıyordu kendini.
Rüyalarının ötesinde bir güzelliği vardı çünkü Büşra’nın…
“Niye öyle bakıyorsun? Yüzümde bir şey mi var? Kaç gündür makyaj da yapmıyorum zaten. Çok çirkinim değil mi?” Fatih, derin bir tebessüm etti “Sana çirkin diyemem. Çünkü sen çok güzelsin. Rüyalarımdaki halinden bile güzel…”
Büşra, aniden gelen itiraf ile ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kalakaldı. Fatih’ten şimdiye kadar hiç iltifat almamıştı. Böyle bir şeyi Fatih’ten duyunca; onu görünce hızlanan kalbi; şimdi atmamaya başlamıştı ya da o, öyle hissediyordu.
“Ne oldu? Dondun kaldın?” Büşra kendine gelir gelmez koluna vurdu Fatih’in “Şöyle şeyler deme bir daha. Hazırlıksız yakalandım.”
Fatih, gülümseyip kolunu Büşra’nın omuzuna atıp göğsüne çekti Büşra’yı.
“Aycan bana ‘Fatih’le aranızda ne var?’ dedi.”
“Sen ne dedin?” Omuz silkti Büşra “Arkadaşız, dedim.” Kafasını geriye atıp kahkaha attı Fatih “İyi. Öyle bilmeye devam etsin o zaman.”
Büşra da tebessüm etti “Ne zaman söylemeyi düşünüyorsun?”
“Kime?”
Omuz silkti Büşra “İşte timine, arkadaşlarına… Her şeyi geçtim bende mi kimseye bir şey demeyeceğim?”
“İstersen diyebilirsin tabi ki. Ben demeyeceğim.” Kaşlarını çattı Büşra “Sen niye demeyeceksin ki?”
Gözlerini kapattı huzurla Fatih “Çünkü benim etrafımdakiler anında nazar deydirirler. Bir süre saklayacağım.”
Göz devirdi Büşra “Benim dediğim kişiler ya senin yanındakilere derse?”
“O zaman yapacak bir şey yok. Ama ben demeyeceğim.”
Genizden güldü Büşra “Ne kadar bir süre?” Yanağını Büşra’nın kafasına yasladı bu sefer Fatih “Evlenene kadar falan.”
İkisi birlikte kahkaha attı bu cevaba. Fatih’in arkadaşlarına olan güveni çok derindi. O yüzden dememeyi tercih edecekti.
……
VE VE VE BÖLÜM SONUUUU
NASILDI BÖLÜM?
ÖZGÜR İLE BARLAS?
YAKAN TOP SAHNESİ?
GÖKTUĞ’UN DELFİN’İ DÜŞÜRMESİ?
AYCAN İLE BÜŞRA?
FATİH’İN AYCAN’I KOVMASI?
BÜŞRA İLE FATİH?
SORULARINIZ OLURSA NGL AÇIK BİLİYORSUNUZ. YORUMLARINIZI DA BEKLİYORUM.
YENİ BÖLÜM OYLAR DOLUNCA EFENİM. O ZAMANA KADAR ESENLE KALIN.
SEVİYORUM SİZİ🤍🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |