
BEN GELDÜMMM!!!!!
NORMALDE HER ZAMANKİ GİBİ OYLARIN DOLMASINI BEKLİYORDUM AMA BEKLEYE BEKLEYE NEREYE KADAR, DEĞİL Mİ AMA?
OY SINIRI YİNE YAPACAĞIM AMA BU SEFER LÜTFEN DUYURUYA GEREK KALMASIN. ÇÜNKÜ ZATEN BÖLÜMDEN ÇIKMADAN BİLE ATABİLİRSİNİZZZ VE YAPACAĞINIZI DÜŞÜNÜYORUM DA. OYLARDA VE YORUMLARDA ÖZELLİKLE YENİ YÜZLER DE GÖRMEK İSTİYORUM. BENİ KIRMAYACAĞINIZI DÜŞÜNEREKTEN SİZLERİ BÖLÜME UĞURLUYORUM EFENİM...
53. BÖLÜM İÇİN;
OY SINIRI: 50 OY
YORUM SINIRI: 200 YORUM
SINIRLARIMIZ BÖYLEDİR EFENİM...
KEYİFLİ OKUMALARRRR!!!
......
52.BÖLÜM
2 Ay Sonra
Geçmiş zamanda bana ‘Kadın olmanın zor olduğu bir dönemde yaşasan nasıl hissederdin?’ deselerdi muhtemelen bilmiyorum derdim. Çünkü ben küçükken dünya o kadar da kötü değildi. Ya da ben kördüm dünyaya.
Artık neredeyse her gün bir kadına şiddet veya istismar haberleriyle uyanıyorduk ve bu durum gerçekten acı veriyordu.
Sabah yine bir ihbar gelmiş Özgür ve Barlas, dışarıda oldukları için müdahale etmeye gitmişlerdi. Tam evden çıktığım sırada Özgür ile ben konuşurken haber geldiği için de içim daralmıştı. Aklım tamamen onlarda kalmıştı.
Hastaneye nasıl geldim inanın bilmiyordum. Yaşayan bir ölü gibiydim. Bu gibi yerlerde kadının sözü geçmezdi ama geçince de erkekler, gururlarına yediremeyip bir şekilde üste çıkmak isterlerdi. Şiddet ve istismar da çözümleri oluyordu.
Özgür ile Barlas; ne için gitmişlerdi veya olay ne kadar büyüktü bilmiyorum ama tek temennim: Kadın zarar görmeden yetişmeleriydi. Aksi halde hiç iyi şeyler olmayacaktı. Hem kadın için hem de adam için…
Kafamı toparlamam gerekiyordu. O yüzden Seren’e mesaj attım. Piknik gününün ardından ertesi gün Seren ile gizlice hastaneye gitmiştik. Güzel haber ile yüzümüz gülmüştü. O anı hatırlamak bile huzur veriyordu şu durumda.
Az da olsa…
“Kız Delfin! Müsait misin girebilir miyim?” Seren’in kapı arkasında derinden gelen sesi ile uzandığım yatakta doğruldum.
“Gel tabi Seren! Gel gel.” kapı anında açıldı. Bir adet elinde çantası olan Seren girdi içeriye. Telaşlı bir hali vardı.
“Hayırdır? Bir şey olmadı inşallah!” Seren, benim de telaşlandığımı anlayınca sol elini kaldırdı “Yok yok, bir şey olmadı. Savaş fark etmesin diye hızlıca gelince öyle nefessiz kaldım.”
Kaşlarımı çattım.
“Niye fark etmesin diye hızlı geldin?” ‘Ciddi misin?’ der gibi baktı suratıma.
“Hani doktora gidecektik ya akıllım! Ne çabuk unuttun be?” gelen aydınlanma ile kafa salladım “Unutmadım da… Hani doktorunu ayarlayacaktın? Randevu buldun mu sen?”
“Hımhım! Sağ olsun doktorum yer açtı benim için. Çiçek’te de ona gitmiştim. Çok iyi bir jinekologdur kendileri.”
Hemen kalkıp çantamı aldım. Çünkü üstüm giyinikti. Yatakta sadece telefona bakmak için uzanmıştım. Kafa hareketiyle çakmasını söyledim. Önden o arkadan ben çıktık sırayla.
“Hayırdır? Nereye böyle kaçak göçek?” Tam merdivenlerden inecekken gelen sesle arkamızı döndük.
Dayımlar tüm kadro karşımızdaydı. Yanlarında Safir ile Özgür de vardı. Bize sorgulayıcı bir şekilde bakıyorlardı.
Yakalanmıştık!
Seren ile birbirimize baktık. Gözlerindeki korku beni güldürüyordu. Çünkü dayıma söylese dayım, sevinçten ne yapacağını bilmezdi. Ama o saklamayı ve sürpriz yapmayı istiyordu.
“Evet kızlar! Biz cevabımızı alamadık.” göz kırptı daha sonra Göktuğ dayım “Nereye bu halde?” her şeyi bildiği için bir de üstüne bizi sıkıştırdığı için gözlerimi kısıp ona baktım. Bilerek bizi yakalatmaya çalışıyordu. Aksi mümkün değildi şayet.
“İşimiz var kayın. Haydi bize müsade!” diyerek kolumdan tutup çekiştirdi beni Seren. Ama arkamızdaki beyler buna müsade eder miydi? Hiç sanmıyordum.
“Ne işiniz var ne? Seren? Söyleyecek misin?” Seren, bezgin bir nefes verdi. Arkasını döndüğünde ben de döndüm.
“Kadın doğuma gidiyoruz Savaş oldu mu?” dayım gayet şaşırmıştı. Ama şaşkın olan tek o değildi. Ben de şaşkındım. Bu kadar basit miydi her şey? Madem bu kadar basitti söylemesi, bunca telaş niyeydi?
“Kim için peki?” Uraz sormuştu bu sefer de soruyu.
Yengen için.Sana yeğen gelecek ama daha kesinleşmedi kuyruk koruma dayım. Kesinleştikten sonra söylemek istiyormuş pek sevgili yengem. O yüzden kanıt almaya gidiyor-
“Delfin için!” Gözlerim sonuna kadar açıldı. Kim için kim için?
Seren bizi yaktı a dostlar! Başımız çok ağrıyacak, dedi soldaki melek.
“Ne!” diye tepki verdik toplu olarak.
“Delfin hamile mi ki?” diye sordu salak arkadaşım. Özgür, kaçacak delik ara kardeşim.
Safir’e değdi gözlerim. O da şaşkın bir şekilde bakıyordu. Ortamdaki salaklığı anlayabildiği için tebessüm ediyordu. Fakat ben hiç de zevk almıyordum şu durumdan.Bezgin bir şekilde göz devirip nefes verdim.
“Tek hamile olunca mı gidiliyor doktora? Rutin kontrol işte! Ne büyüttünüz ya!” sahte serzenişim ile biraz duruldular. Uyarıcı bakışlarımı Seren’e sundum. Ne gerek vardı ki beni öne sürmeye?
“Her neyse!” Uraz kurtarmıştı beni bu sefer. Derin bir nefes verdim. Seren gayet rahattı şu anda. Okları kendinden bana çevirmişti. Tabi rahat olurdu!
“Siz nasıl gideceksiniz?” Onu ben de bilmiyordum. Seren düşünmüş olmalıydı bence. Seren’e baktım. O da bana bakınca aynı anda düşünmediğini anlamıştım.
Bu kadın şansa yaşıyor yeminlen, dedi soldaki melek.
Ben de öyle düşünüyorum şu anda komşum, dedi sağdaki de.
Derince nefes alıp güzümü kapattım. Allah bana sabır versindi.
“Taksi ile gideriz sanırım.” Safir, anında hareketlendi “Ben götürürüm sizi. Haydi inelim de geç kalmayın.” derin bir nefes verdim. Safir, daha fazla sıkıntıya girmememiz için kendini öne atmış ve bizi götürmeye karar vermişti.
Arabaya bindiğimizde kimse başta konuşmadı. Seren, suçlu hissettiği için ben ise ne diyeceğimi bilemediğim için susuyorduk.
“Dün ‘Sorma!’ dediğin konu buydu değil mi Delfin?” başta anlamadığım için tepkisiz kalmıştım. Daha sonra da dünkü sohbetimiz aklıma gelmişti.
‘Seren’in nesi var?’ demişti. Ben de ‘Bir şey var ama sormasan olur mu?’ demiştim.
Safir’e dönüp kafamı sallayarak onayladım. Sonuçta dün bir şeyleri sezdiği için bugün şaşırmamıştı pek fazla.
“Seren hamile, değil mi?” Seren, şaşkınlıkla öne eğilmişti. Ben ise yine yavaş hareketle kafamı sallamıştım.
“Söyleme demiştim Delfin ya!” yandan Seren’e baktım. Bana kırılmış bir şekilde bakıyordu.
“Hamile olma ihtimalini demedim. Safir sordu ben de bir şeyin olduğunu ama sormaması gerektiğini söyledim. Bugün de jinekoloğa gideceğimizi söylediğin için anlamış olmalı. Mağlum beyefendi bordo bereli!” Safir, bir eli direksiyonda diğer eli de kapıda bir pozisyonda sürüyordu arabayı. Şaşkınca bana baktı son sözümden sonra.
“Bordo bereli olmayan birisi de gayet net anlayabilirdi Delfin. Seren sonuçta evli ve hamile olması çok normal değil mi?” Kafa salladım “Olmayadabilirdi. Dediğim gibi yalnızca kontrol için de gidilebilir.”
Ellerin havaya kaldırdı “Peki doktor hanım. Öyle olsun.” göz devirdim gülerek. Şebeklik yapmaya bayılıyordu.
“Kız bana bakın! Size ne zaman söz kesiyoruz?” soruyu beklemediğim için afalladım “Nasıl yani? Ne sözü Seren?”
“Ay Delfin salağa yatma! Bildiğin söz işte. İsteme falan…” Safir’e yandan bir bakış attım. Bıyık altından gülüyordu. Hoşuna gidiyordu it herifin zorda kalmam.
“Ortada teklif yok ki Serenciğim.” gözümü kısarak Safir’e baktım. Ne yapacağını bilemez bir şekilde bana baktı telaşla. Tek kaşımı kaldırıp indirdim. Eee Safir efendi… Böyle sıkıştırılır adam. Şimdi de ben mutluydum.
Bu kızdaki kin bende yok, dedi soldaki melek.
Olsa da bir işe yaramazdı zaten, diye de ekledi sağdaki.
Seren, sırıtarak Safir’e baktı “O da doğru.” Safir’ın omuzundan ittirdi hafifçe “Bu kız teklif bekliyor ha! Çakarım ben imayı. Gerçi sen de çakmışsındır da neyse…” diyerek iyice utandırmıştı beni. Belki de bizi…
Yaklaşık yarım saat sadece radyoyu dinledik. O sohbetten sonra kolay kolay konuşamazdım zaten ben de. Safir zaten kalabalık ortamda çok konuşmazdı.
“Siz gidip giriş yaptırın. Ben de arabayı park edip geliyorum.” diyerek içeriye gönderdi bizi Safir. Biz de dediği gibi yapıp girişi yaptırmıştık. Yaklaşık üç kişi vardı önümüzde.
Bir kişi çıkarken içeriden Safir de görünmüştü koridorun başında. Sert, asker olduğunu uzaktan belli edecek yürüyüşüyle yanımıza geldi. Bir şey demeden yanımdaki boşluğa oturup kolunu arkama attı. Yüzü ifadesizdi. Göz göze geldiğimizde gözünü kırpıp başını salladı. Ben de bir şey olmadığını belli etmek için arkama yaslanıp omuzumu silktim.
Birkaç dakika sonra monitörde Seren’in ismi yandı. Heyecanla ayaklandık.
“Ay Delfin! Vallahi avuçlarım terliyor kız! Testi biz mi alsaydık acaba?” en ters ifadeyle baktım yüzüne “Madem biz alacaktık neydi bu tantana Seren?” yavaş bir şekilde ittirdim “Gir içeriye delirtme beni! İllaki gelecektin sağlıklı mı diye baktırmaya. Haydi!”
Safir’e döndüm “Sen bekle bence. En geç on dakikaya çıkarız.” sadece kafa salladı ve onaylarcasına göz kırptı. Gülümseyip Seren’in koluna girdim ve odaya soktum. Doktor, kadındı ve çok şeker birine benziyordu.
Hemen ayağa kalkıp elini uzattı “Hoş geldiniz Seren Hanım! Randevu aldığınızı duyunca istemsizce sevindim. Uzun zamandır beklediğimiz ve istediğimiz bir durumdu bu. Eğer tahminleriniz doğruysa aylardır gördüğünüz tedaviniz işe yaramış demektir.” Kaşlarımı kaldırdım. Çünkü şaşırmıştım. Seren, tedaviden falan bahsetmemişti. Sorunu neydi ki?
Bana baktı gülümseyerek. Doktor hanım da bana baktı ve elini uzattı anında. Ben de tuttum hemen “Kadın Doğum Uzmanı Azra Öztürk! Memnun oldum!” Gülümseyip ben de tanıttım kendimi.
“Beyin ve Sinir Cerrahi Delfin Aydoğan! Ben de memnun oldum Azra Hanım!” doktor olduğumu duyunca o da şaşırmıştı. Yüzünden belli oluyordu.
“Siz de doktorsunuz demek! Seren Hanımın hamile olduğunu tahmin eden kişi siz olmalısınız?” Onayladım onu.
“Ön sezi diyelim. Alanım kadın doğum değil. Ama illaki birçok hurafeyi biliyorum.” biraz da ironi yapmıştım. Tabi ki staj zamanlarında kadın doğumda fazlasıyla vakit geçirdiğim için bilgim vardı. O da bunu bildiği için gülmüştü sadece.
“Fakat aklıma takılan bir durum var. Yengemin sorunu neydi ki tedavi dediniz?” Önce Seren’e ardından bana baktı yeniden. Seren, onay vermiş olacakki anlatmaya başlamıştı.
“Öncelikle ayakta kaldınız, buyurun!” ikimiz de karşılıklı deri koltuklara oturduk. Azra Hanım da anında anlatmaya başlamıştı.
“Seren Hanımın Çiçek’in doğumundan sonra yumurtalıklarında birtakım sorunlar oldu. Sağlıklı yumurta üretmiyordu. Tabi progesteron üretimi de oldukça azdı. Tedavisini küçük dozlarda ilerlettik bir süre. Fakat ikinci bir çoçuk istediklerini söyleyince klasik doza geçtik. Yaklaşık sekiz aydır tedavi görüyordu Seren Hanım.”
Açıkçası beklemiyordum. Gayet sağlıklı görünüyordu. Tedavisi ağır gelmemişti belliki.
“Çok geç olmadan baksak mı acaba? Belki de ilaçlar yan etki yapmıştır. Olamaz mı?” Kafa salladı Azra Hanım “Bu da muhtemel tabi ki. Ama çok az bir ihtimal. Zaten küçük dozlarda başladığımız için tedaviye vücudunuz alışıktı. Tahminimizce gerçekten hamilesiniz.”
Heyecan içinde kalkıp muayene sehpasına oturdu Seren. Kalbinin sesi odada sessizlik olsa kesinlikle duyulurdu, eminim.
Probu alıp üzerine jeli döktü Azra Hanım. O sırada da Seren karnını açıyordu. Diğer tarafına geçip elini tuttum. O da sıktı anında. Heyecanı belliydi.
Prob karnına değdiği an irkildi Seren. Jelin soğukluğu ile heyecanı karışmış olmalıydı.
Gördüğüm kese ile gülümsemem büyüdü. Gerçekten bir kese vardı. Yani Seren, biricik yengem, hamileydi. Seren, yüzüme baktı anladığımı bildiği için. Tepkimi görür görmez ağlamaya başlamıştı.
“Hamileyim değil mi?” Azra Hanım gülümseyip kafasını salladı “Evet Seren Hanım! Hamilesiniz!” Benim de gözlerim dolmuştu. Belki de son zamanlarda en büyük duası buydu ve az önce gerçekleştiğini öğrenmişti.
“Delfin… Delfin anne olacağım yeniden…” elini sıkıp yanığıma koydum. Benim de kuzenim olacaktı. Yeni bir üye.
Utanmasa göbek atacak ha, dedi soldaki melek.
Bırak da atsın. Hep ağlıyor zaten, dedi sağdaki de.
“Anne oluyorsun Seren.”
Daha sonra Azra Hanım Seren’den birkaç tahlil istemişti ne olur ne olmaz diye. Onları vermiş kafeteryada oturuyorduk. Sıcak çay iyi gelmişti açıkçası. Seren zaten çok mutlu olduğundan ne yerse çok güzel gelecekti.
“Yani Savaş, baba oluyor. Vay be! En son akademideyken Uraz’ın verdiği haberi hatırlıyorum da. Gerçekten çok sevinmişti. Şimdi kim bilir nasıl sevinecek yine.”
Gerçekten ben de çok merak ediyordum. Planlı ama sürpriz olan bir şeydi Seren’in hamile olması. O yüzden abim oldukça şaşıracaktı cidden.
“Darısı senin başına be Delfin. Bu hissi yaşamayan bilemiyor.” Kaçak bir şekilde Safir’e döndüm. O zaten bana bakıyordu. Yüzünde tebessüm vardı. Neden olmasındı ki? Safir ile bir çocuğumuzun olmasının düşüncesi bile huzur veriyordu.
“Kısmet bu işler Seren.” diye yanıtladı Safir “Allahım ne yazdıysa o olur. Kaderimizde anne baba olmak varsa elbet tadarız bu duyguyu.” Haklıydı Safir. Biz hayal kuruyorduk ama hayat bize ne gösterecekti bilemezdik.
Yaklaşık yarım saat sonra tahliller çıktığı için eve dönmüştük. Azra Hanım hiçbir sorun olmadığını söyleyip folik asit yazıp göndermişti. Eve gidene kadar ne yapacağımızı bilememiştik.
Evet, hamile olan ve eşine söyleyecek olan Serendi. Fakat benim de dayım baba olacaktı. İstemsiz heyecanlanmıştım.
“Geldik hanımlar. İnin isterseniz!” Korumalardan birisi Safir’den arabayı alınca Safir de inmişti bizimle. Üçümüz konağın kapısından girince avluda oturan millet de anında bizi görmüştü.
“Anne neredesiniz ya? Göktuğ dayım sinir edip durdu yine beni. Saçımı uyurken keseceğini söylüyor.” duyduğum şeyle kaşlarımı çatıp Göktuğ dayıma baktım. Onda bu kabiliyet vardı. Kesebilirdi yani…
“Saçmalama istersen kayın! Ne alıp veremediğin var benim kızımın saçıyla Allah aşkına?” Göktuğ dayım omuz silkti “Kızın sinirimi bozuyor. O da geçen benim araba koleksiyonumdaki Tofaş’ımı almış. Geri vermemekte diretiyor. Vermezse müstahak ona!”
Genizden güldüm bu dediğine. Sırf bir araba için kızın saçını mı kesecekti yani?
“Saçmalama dayı! Araban önemli mi o kadar?” Ciddiyetle kafa sallayınca sabır çektim. Gerçekten bazen çok sinir bozucu oluyordu.
“Eee çocuklar? Siz doktora gitmişsiniz. Nasıl durumlar?” Direkt Seren’e bakma ihtiyacı duydum. Anneanneme duygu dolu bir bakış attıktan sonra Savaş dayımın önüne doğru adımladı. Göktuğ dayım da hemen koşup Çiçek’in omuzuna atmıştı kolunu.
Kesin olduğunu bilmiyordu hamileliğin ama dün yanımızda olduğu için ve yüzümüzdeki mutluluğu gördüğü için Seren’in ne diyeceğini tahmin etmiş olmalıydı.
Açelya, Asena ve Sanem de yanımıza adımladı. Ben zaten çoktan Safir’in kolunun altına girmiştim. O da anında öpücük kondurmuştu kafama.
Savaş dayım ve diğerleri , daha doğrusu bilmeyen kişiler, meraklı gözlerle izliyordu Seren’i. Seren, dayımın önüne geçip durdu.
“Savaş…” dayım meraklı gözlerle bakıyordu eşine “Efendim…” Seren’i görmüyordum fakat gözünden düşen ya da düşmeye hazırlanan damla olduğuna emindim.
“Savaş, olmuş.”
“Ne olmuş?” dayımın anlamaması istemsizce güldürmüştü beni. Ya da şaşkınlıktan anlamamış gibi yapıyordu.
“Ay Seren! Gerçekten mi?” Anneannemin sevinç nidası ile kafa salladı Seren “Evet anne! Hamileyim!”
“Nesin?” Çiçek de şaşkındı. Yüzünde mutluluk ve şaşkınlık karışımı bir ifade vardı.
“Allah analı babalı büyütsün kızım!” diyerek yanına adımladı Seren’in dedem. Yanından da anneannem geliyordu. Sırayla sarılıp teptik ettiler. Hançer timi de şaşkındı gayet. Beklemiyorlardı illaki. Ama şaşkın olan tek kişi onlar değildi. Savaş dayım da şaşkındı ve daha kendine gelememişti.
“Savaş bir şey demeyecek misin?” Seren’in çekingen sesini duydum. Muhtemelen şu anda korkulu gözlerle bakıyordu dayıma. Ama dayımın gözünden düşen tek bir damla yetmişti cevabını almaya.
“Bir tane daha mı çocuğumuz olacak?” Kafa salladı Seren. O da ağlıyor olacak ki konuşamıyordu. Dayım çekip sarılınca Seren’e ben de istemsizce Safir’e sarılmıştım. Asla karşılıksız bırakmıyordu beni.
“Kardeşim mi olacak şimdi benim? Umarım bu sefer kız olur da beni anlayacak bir insan evladı daha olur.” Çiçek’in duası yerindeydi ama eksikti. Sağlıklı olması tek temennisi olmalıydı. Burada herkes onu anlıyordu sonuçta.
Çalan telefonumun sesiyle düşünce dünyasından uyandım. Arayan abimdi. Neden aradığını bilmiyordum. Mersin’de barışmak için çok çabalamıştı benimle ama ben yaklaşmamıştım.
Önemli olduğunu düşündüğüm için açtım hemen “Efendim!”
“Delfin! Acili hazırla! Özgür ile Barlas’ın gittiği vaka ağırmış. Kadın da adam da geliyor hastaneye. Durumları belli değil ama kadın ağır yaralı diye bir duyum aldım ben. Şimdi biz de geliyoruz Ulu ile. Orada görüşürüz.”
Duyduğum şey ile anında hareketlendim. Telefonu kapatıp hemen acile koştum.
“Kırmızı vaka! Ameliyathaneyi hazırlayın! Ne olur ne olmaz diye tomografi, yoğun bakım ve acil müşahade odasını da hazırda tutun!” bir yandan emir yağdırıyor bir yandan da Açelya’yı arıyordum. Dün gece nöbette olduğu için muhtemelen ya bir yerde ya da çoktan eve varmış evde uyuyakalmıştı.
“Açelya Hoca çıktı mı Sevim Hanım?” Sevim Hanım, bilgisayarından birkaç şeye baktıktan sonra bana döndü “Evet Delfin Hocam. Yaklaşık yarım saat önce çıkmışlar.”
Sıkkınca nefes verip acil giriş kapısına doğru ilerledim. Ambulans sesi yaklaşıyordu. Dışarıya çıktığımda ise çoktan gelmiş ve yanaşmıştı. Arka kapıları açıldı. İlk Barlas ardından da hasta indirildi. Arkadan da bir tane daha ambulans geliyordu.
İlk önce kadına yaklaştım.
“23 yaşında kadın. Kolunda ve kaburgalarında çatlak var. Kolundaki daha derin gibi duruyor. Kırık da olabilir. Kafasından ağır bir darbe almış. Kalp ritmi düzensiz!” ambulans hemşiresini dikkatle dinlerken bir yandan da Barlas’a bakıyordum. Kıza öyle bir bakıyordu ki…
“Hastayı tomografiye alıyoruz hemen. Kan grubunu da öğrenin, iki ünite kan hazırda olsun!” diyerek arkadan yanaşan ambulansa yaklaştım.
Bu ambulansın içinden de Özgür çıktı ilk. Ardından da erkek hastayı indirdiler.
“30 yaşında erkek. Üç metre yükseklikten düşmüş. İç kanaması var. Fakat bilinci yerinde. Sağ elinde de bir kurşun yarası var.” karnına bastırıp kanamasının nerede olduğunu anlamaya çalıştım fakat anlaşılmıyordu. Muhtemelen kaburgaları kırıktı ve kanama ciğerlerindeydi. Kurşun yarasının üzerindeki gazlı bezi çektim. Kurşun, elini delip geçmişti belli ki.
Sanırım elinden engellemek için vurmuşlar, dedi sağdaki melek.
“Alçin! Onu kurtaracaksınız! Ölmeyecek o! Kendi ellerimle ben onu geberteceğim!” kaşlarım çatıldı ve istemsizce Özgür’e baktım. Adama bakışından anladığım kadarıyla içeriye gönderdiğim kadına şiddet uygulayan herif buydu ve esas Özgür onu gebertmek istiyordu.
“Kes sesini! Kalan kemiklerini de ben kırmayayım!” diyerek susturdu Özgür. Burnundan soluyordu. Muhtemelen bizimkilerden kaçarken düşmüştü duvardan adam.
Hırsla içeriye ittim sedyeyi. Anında destek oldular bana.
“Nehir Hocaya çağrı atın. Bu adama o bakacak. Ben Alçin Hanım ile ilgileneceğim.” diyerek koşarak içeriye girdim. Fazlasıyla sinirlenmiştim ve mantığımla değil de duygularımla hareket etme noktasındaydım ve bu bir doktor için mümkün değildi. O yüzden o adamı arkada bırakıp direkt kadın hastaya yöneldim.
Tomografi sonuçlarına göre ufak bir beyin kanaması vardı. İlaç ile düzelebilirdi. O yüzden yoğun bakıma almıştık hemen. Kalp ritmi için de az miktarda adrenalin verilmişti.
Barlas asla yanından ayrılmıyordu. Görev için miydi anlamıyordum. O yüzden şimdilik bir yorum yapmayacaktım.
Yoğun bakımın camından Alçin Hanımı izleyen Barlas’ın yanına geldim. Adımlarımı duyduğu anda biraz geriye çıktı camdan.
“Hayırdır Asteğmenim, tanıdık mı?” Barlas derin bir nefes verip kafa salladı. Onaylamamıştı beni. Yani tanıdık değildi.
“Görevine bu kadar bağlı olman gözlerimi yaşartıyor.” Sakince bana döndü. Şakamı ciddiye alıp almadığını anlamamıştım fakat normal Barlas gibi de değildi.
“Normalde görevime bağlı olmadığımı sana düşündüren nedir Del?” çıkışına şaşırmıştım. Üzmüş müydüm onu?
“Öyle demek istemedim. Yanlış anladın!”
“Sorun yok Del. Elbette görev için buradayım. Safir komutanım özellikle ayrılmamamı söyledi. Ha emir verilmeseydi bile böyle bir durumda ayrılmazdım, biliyorsun…” kafa salladım. Biliyordum. Hiçbiri bir kadını böyle bir durumda yalnız bırakmazdı da.
“Durumu nasıl?” diye sordu. Alçin Hanımdaydı gözlerimiz “İyi olacak. Beynindeki kanamayı ilaçlarla kesmeyi hedefliyoruz. Yüzündeki ve vücudundaki yaraları temizlendi. Kaburgasında çatlak, kolunda da kırık var. Yer yer de ezikleri mevcut. Ne durumda buldunuz Alçin Hanımı?”
Sıkıntılı bir nefes verip ellerini göz pınarlarına attı ve sırtını cama döndü. İyi sinirlenmişti. Belki de görev olmasa o adamı paralamaya bile gidebilirdi.
“İhbar gelmiş merkeze. Bir kadını sokakta sürüklüyorlar, diye. Biz de devriye geziyorduk biliyorsun zaten. Özgür ile konuşuyordun.” diye benden onay almak için bana dönünce kafamı salladım. Evet, konuştuğumuz anda gelmişti telsizden ihbar. Duymuştum.
“İşte gittiğimizde etraf kalabalıktı tabi. Bu adam kızı kaldırıyor ardından tekrar tokat atıp yere seriyordu. Ve bunu durmadan yapıyordu Delfin.”
O an gözümün önüne geldi. Alçin Hanım zaten zayıf bir kadındı. O darbeye iyi bile dayanmıştı.
“En son tekrardan vuracakken belimden silahımı çıkartıp tereddüt bile etmeden vurdum elinden. Başta acı ile kıvrandı fakat sonra kaçmaya başladı. Ben Alçin Hanımın yanına giderken Özgür de adamı kovalamaya başladı işte. Sonra duvarı görmemiş düşmüş şerefsiz herif.”
Anlattıklarını nefes almadan dinlemiştim. Vaktinde yetişmeselerdi belki de Alçin Hanım ölmüş olacaktı. Allahtan Özgür ile Barlas yakınlarda devriye atıyordu.
“Delfin!” sesin geldiği yöne döndüğümde Özgür, Kaya abim ve Safir’i gördüm. Bana doğru geliyorlardı.
“Hoş geldiniz.” kafa salladılar yalnızca. Özgür ile göz taması kurdum. Yorgun ve sinirliydi, görebiliyordum.
“Nasıl durumu?” diye sordu sakince abim. Kimden bahsettiğini başta anlamamıştım fakat daha sonra o adamı sormayacağını idrak etmiştim.
“İyi olacak inşallah!” dedim yalnızca. Hepsinin ağzından aynı anda ‘inşallah’ nidası döküldü.
“Ben gideyim de o adama bakayım. Eli için ameliyata alınacaktı.” Safir, kafa salladı “Gitmene gerek yok. Çıktı ameliyattan. Odaya aldılar. Ailesi de geldi hatta.”
Kaşlarımı çattım. O adamın ailesine haber verilmişti fakat Alçin Hanımın ailesine niye haber verilmemişti?
“Alçin Hanımın ailesi peki?” diye sordum.
“Onun ailesi yurt dışındaymış. Yarın ancak burada olabilirlermiş. Öğrendiğimiz bilgilere göre Alçin Hanım, Kızıltepe Ortaokulu’nda matematik öğretmeniymiş. Yeni atanmış hatta. Fakat bu herifle bağlantısını henüz bilmiyoruz.”
Dudaklarımı yalayıp nefes verdim derince. Kim bilir nasıl bulaşmıştı kıza bu herif. Tek olduğunu hatırladıkça nefesim kesiliyordu.
Bir kadın asla böyle bir şeyi ne pahasına olursa olsun yaşamamalıydı. Hiçbir kadın bu muameleyi hak etmiyordu…
......
VE BÖLÜM SONU EFENİM...
NASILDI BÖLÜMÜMÜZ?
BİRAZCIK KADINA ŞİDDETİ ÖN PLANDA TUTMAK İSTEDİM. BU BÖLÜM DE BAŞLANGICI OLDU.
SEREN HAMİLE. ZATEN TAHMİN EDİYORDUNUZ BAYA.
TEPKİLER NASILDI?
YENİ BİR İSİM DUYDUK. SİZCE NASIL BİRİSİ?
BAŞTAN SÖYLEYEYİM, ALÇİN DE YENİ KARAKTERİMİZ. ZATEN ONU DA FARK ETMİŞSİNİZDİR.
YENİ BÖLÜM VE BU BÖLÜM HAKKINDA KONUŞMAK İSTERSENİZ NGL AÇIK BİLİYORSUNUZ😉
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE...
SEVİLİYORSUNUZZZ🤍🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |