
BEN GELDİM BENNN!
ÖZLEDİNİZ Mİ BENİ?
YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
NORMALDE SINIR KOYMAYACAKTIM AMA SINIR KOYMAYINCA DA HİÇBİR ŞEY YAPMIYORSUNUZ DA…
O YÜZDEN SINIR VAR EFENİM.
55. BÖLÜM İÇİN;
OY SINIRI: 55 OY
YORUM SINIRI: 200 YORUM
KEYİFLİ OKUMALAR EFENİM.
……
54.Bölüm
Önümde dövüşen Özgür ile Açelya’ya bakıyordum. Kucağımdaki patlamış mısırı yiyordum bir yandan da. İzlemek keyifli oluyordu.
Sanırsın sinema izliyor, dedi soldaki melek.
Alçin, dün hastaneden çıkmıştı. Bugün de evine gitmiş biraz yardımcı olmuştuk ona. Yemek falan yapmıştık. Ailesi de vardı ama onlar, savcılığa gitmişti. Çünkü Polat için suç duyurusunda bulunacaklardı.
Zaten Ulu abim, hakkında soruşturma başlatmıştı fakat ailesi de ayreten dava açmak istemişlerdi. Biz de Alçin’in o süre zarfında yalnız kalmasını istememiştik.
Şimdi ise evdeydik. Açelya, Özgür’e bir kelime kullanmıştı ve aralarında boğuşma çıkmıştı. Tebessümle izliyordum bu anlarını.
“Özgür, saçımı bırak!” diye bağıran Açelya, gayet komik duruyordu.
“Niyeymiş efendim? Gelip sen de benim bir gıdımlık saçımı çekesin diye mi? Aman kalsın! Ben böyle iyiyim!” Açelya, üfleyip kolunu çekmesi için cebelleşirlen kıkırdadım. İkisi de hareketlerini durdurup bana baktı.
Sanırım yakalanmıştım…
“Bak sen ya! Adam; almış mısırı, dizi izler gibi izliyor bizi. Kızım insan gelir de arkadaşını kurtarır. Ne biçim kadın dayanışması lan bu?” kaşlarımı çatıp çenemi aşağıya indirdim “Aşk olsun Açi. Bunun kadın dayanışmasıyla ne ilgisi var? Şakalaşıyorsunuz ve ben de engellemiyorum sizi.”
Göz devirip kurtulmak için bir hareket daha yaptı. Özgür, refleksleri iyi olduğu için bunu da savurmuştu. Açelya, bıkkınca nefes verip göz devirdi “Böyle şakalaşma mı olur Delfin ya? Adam resmen kafamda saç bırakmadı. Şakaysa gerçekten kocaman bir eşek şakası bu.”
Derince tebessüm ettim. Özgür ile ilk tanıştırmaya götürdüğümde ‘Acaba anlaşabilecekler mi?’ diye düşünüyordum. Fakat onlar çok iyi anlaşmışlardı. Bir tek Pars ile samimi değillerdi o kadar.
Adam görür görmez anlamışsa demek ki Pars’ın gerçek amacını, dedi soldaki melek.
“Sen de gel, sen de…” dedi Özgür.
“Ben ne alaka ya? Siz iyisiniz öyle, devam.” diyerek başımdan savmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım çünkü Özgür, Açelya’nın saçını bırakmış bana doğru geliyordu.
Açelya saçı bırakılınca derin bir ‘oh’ çekmişti. Ama Özgür hala bana geliyordu. Elimdeki mısır kabını yanımdaki sehpaya koydum ve ayağa kalktım.
“Bana bulaşma bak Özgür! Kötü olacak ha!” dudağının kenarı havalandı “Kötü mü olacak? Kim için? Ha doğru!” işaret parmağını bana çevirdi “Senin için.”
Göz devirip sağa doğru bir adım attım. Önümüzde orta sehpa olduğu için direkt üzerime gelemiyordu.
“O gün çardakta Safir komutanım da varken olan sohbeti hatırlamıyorum sanma. İyi işlemişti içime ve şimdi intikamımı alacağım kardeşim.” kendime küfür ettim o anda. Özgür’ün acayip kindar birisi olduğunu unutmuştum.
“Çok kötüsün Özgür!”
“Senin kadar değil canım.”
Yüzümü buruşturup Açelya’nın yanına adımladım. Geri geri kaçıyordu o da ama ben daha hızlıydım.
“Kaçma Delfin. Bordo bereli olduğumu unutuyorsun…”
“Görmemişin bordo beresi olmuş tutmuş… Tövbe ya rabbim ya. Ne edeyim şimdi bordo beren varsa? Benim de Yüzbaşı sevgilim var.” kafasını arkaya atıp kahkaha attı. Bir adım atmıştı. Fark etmedim sanıyordu fakat gözümden kaçmazdı.
“Görmemişin Yüzbaşı sevgilisi olmuş tutmuş… Tövbe estağfurullah, komutanıma neler dedirtiyorsun bana Delfin.” bu sefer kahkaha atan bendim “Sevgilime gerek kalmaz Özgür Bey, biliyorsunuz.” kafa salladı bilmişlikle “Biliyorum bilmez miyim? Ben çalıştırdım ya seni.” kafa salladım. Övünüyordu, övünsün de zaten. Geçmişte öğrettikleri, bir gün işime yarar diye benimleydi.
Tabi ki işe yarayacak zamanın gelmesini istemiyordum…
Araz beni kaçırdığında engelleyememiştim çünkü elimi tutmuşlardı. Elimi tutmasalardı ne olurdu bir ben bir Özgür bir de Allah biliyordu.
Kafasını yana eğdi “O zaman bir arena mı yapsak Del? Isınırız…” dudağımı büktüm. Hala iyileşmiş sayılmazdı ama iyiydi. O yüzden kafamı salladım “Tamam, haydi gidelim. Üzerime uygun bir şeyler giyip geliyorum.”
“Çabuk! Beş dakikan var!” gözlerim sonuna kadar açıldı. Beş dakikada ben odama giderdim. Ama şu anda komutan moduna girmişti ve benim beş dakikada burada olmaktan başka çarem yoktu.
Hızlıca odama geçtim ve siyah bir tayt ile siyah bir sıfır kol bluz giydim. İçimde de sporcu sütyeni vardı. Bir ihtimal çıkaracaktım. Rahat hareket etmem gerekiyordu sonuçta. Yedek kıyafetlerimi de aldıktan sonra koşarak kapıya çıktım.
“Beş, dört, üç, iki-“
“Geldim!” dedim nefes nefese saniyeleri sayan Özgür’e. Ayakkabılarını giymiş ve yedek eşyalarını almıştı çoktan o. Açelya da yanında duruyordu. Onun da ayakkabıları giyinikti. Kaşlarımı çattım “Sen nereye kız? Gelecek misin?”
“Tabi ki geleceğim Delfin! Bunu kaçıramam. Hep ikiniz gidiyordunuz. Özgür, ilk defa ‘Gel!’ dedi. Kaçıramam asla.” göz devirip ayakkabılarımı giydim. İki dakika içerisinde arabadaydık.
Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama bu yol, askeriyeye çıkıyordu. Soluma döndüm telaşla “Umarım askeriyeye gitmiyoruzdur…” kafa salladı “Askeriyeye gidiyoruz.” Elimi alnıma attım.
“Özgür sen manyak mısın? Askeriyede hayatta dövüşmem ben!” göz devirdi. Asla vazgeçmeye niyeti yoktu. Kaderime razı gelip kollarımı göğsümde birleştirdim. Hançer timi, özellikle de Safir, orada olmamalıydı.
Olsa yerler sanki seni, dedi soldaki melek.
Yaklaşık on dakika sonra askeriyedeydik. Askerler sağ tarafta dizilmiş, içtima yapıyorlardı. Bizimkiler de burada mıydı acaba?
Arabayı park ettikten sonra indi Özgür. Ben de ayak sürüyordum fakat kaçarım olduğunu hiç sanmıyordum. Özgür, yanıma gelip koluma girdi ve çekiştirmeye başladı bedenimi. İstemediğimi her halimden anlıyordu ve keyif alıyordu resmen bu durumdan.
“Ya Özgür! Kurbanın olayım spor salonu falan bul da oraya gidelim. Burada askerlerin içine girmem ben!” Özgür yandan sert olmayacak bir bakış attı “Sence bende o kadar adamın içine seni sokacak göz ve göt var mı? Birisi sana yan gözle baksa alnını karışlarım. Gerçi sonra da Safir komutanım benim alnımı karışlar ama neyse…” son cümlesini kısık sesle söylemişti. Açelya duymamış olabilirdi fakat ben gayet net duymuştum. Tepkimi de gülerek ortaya koydum.
“Gül sen gül. Bakalım seni eğitim adı altında dövünce ne olacak?” açık söyleyeyim korkmaya başlamıştım. Özgür, uzun zaman sonra ilk defa ciddiydi bu konuda. Sonumuz hastane olmasaydı bari.
İçeriye girdiğimizde çalışan birkaç asker olduğunu gördüm. Rütbeleri görünmüyordu. Tişört ile çalıştıkları için arma yoktu üzerlerinde. Özgür, içeriye girdiğimizde bir asker ‘Dikkat!’ diye bağırdı. Hepsi hazır ola durmuştu.
“Kolay gelsin asker!”
“Sağol!” Kaşlarım kalkık bakakaldım Özgür’e. Acayip havalı gelmişti gözüme bu hali. Tebessüm ettim.
“Bu kadar çalışma yeter! Boşalt alanı asker!” Askerler hep bir ağızdan konuştu “Emredersiniz komutanım!” Özgür, kafasını aşağıya eğip kaldırdı.
“Rahat!” deyince hepsi birden etraftakileri düzenleyip hızlıca çıktılar alandan. Özgür, yüzünde vatan gülüşüyle bize döndü.
“Vay vay vay! Adama bak be! Helal olsun Özgür!” diye hayranlığını dile getirdi Açelya. Tek kaşı kalkıktı Özgür’ün “Senin sözlü gelsin de söylesin bakayım. O daha havalı. Öyle değil mi Del? Gerçi sorduğumuz soruya bak.” elleriyle beni gösterdi “Adamın sevgilisi buranın en üst komutanlarından.” tebessüm edip başımı eğdim. Utanmıştım. Ama bu iyi yönden bir utanmaydı. Aynı zamanda gurur duyuyordum onunla.
“Haydi Delfin Hanım! Çıkartacaksan çıkart üzerini. Bizimkiler harici gelen olmaz buraya merak etme. Dışarıdakiler engeller.” dudağımı yalayıp derin bir nefes verdim. Çantamı dövüş arenasının yanına atıp üzerindeki sıfır kolu çıkarttım. Artık sporcu sütyeni ile duruyordum.
Özgür, arenaya çıkmış elini bana uzatmıştı “Haydi gel de akıtalım azıcık terini.” gülümseyip tuttum elinden. Hemen yukarıya çekti beni.
Bu arenaya her çıktığımda geriliyordum. Yakın dövüşüm profesyonel değildi ama kötü de değildi. Kendimi koruyacak derecede dövüşebiliyordum. Karşı karşıya geldik. Zıplayıp duruyordu beni deli etmek için. Boynunu sağa sola kütletti ve eliyle ‘Gel gel!’ işareti yaptı. Gözümü kapatıp birkaç saniye nefesimi düzenledim. Ben de boynumu esnetmek için iki yana çevirmiştim.
“Atak yap artık Delfin! Seni mi bekleyeceğiz sabaha kadar?” sabır çekip atakta bulundum. Sağ elmacığına geçirmek istediğim yumruğu sol koluyla engellemişti. O sırada kaburgasının altına sol elimle sert bir yumruk atmıştım. Diyaframına gelen yumruk ile hafifçe eğildi. Nefesi kesilmişti.
“Kızım nefesim kesildi.” tek kaşımı kaldırıp kollarımı iki yana açtım “Ee kolla kendini Özgür Bey.” kısa bir kahkaha atıp atakta bulundu. Sol tarafıma gönderdiği yumruktan eğilerek kurtuldum. O sırada sol bacağına ben geçirmiştim yumruğumu. Tek dizi yerde olacak şekilde oturmuştu.
“Aferin!” bilerek alttan aldığının farkındaydım ama sinirlendirmek istiyordum. Bir adım atıp arkasına geçtim “Hayrola Asteğmenim? Bir doktordan dayak mı yiyorsun?”
Kahkaha attı genişçe. Ayağa kalkıyordu o sırada. Bana atakta bulunmasına izin vermeden boynuna sarılıp dizimi de bacağının arkasına vurdum. Geri çöktü yere yeniden.
“Delfin, sen neler yapıyorsun öyle?” Açelya, hayranlıkla bakıyordu bana. Genizden gülüp Özgür’ün kulağına eğildim “Ne oldu, sinirlenmedin mi hala?” ellerini koluma koymuş çekmeye çalışıyordu fakat ben sıkıca sarılmıştım.
“Oha Delfin mi o?” Barlas’ın sesi ile kapıya döndüm. Safir ve Uraz da dahil olmak üzere abim hariç Hançer timi buradaydı. Bu halimi görsünler istemezdim oysaki.
Safir’de olan gözlerim, Özgür’ün beni seri bir hareketle kafasının üzerinden yere fırlatmasıyla gözlerinden ayrıldı. Sırtım yere değdiği an gözümü acıyla kapatıp çenemi sıkmıştım. Belimi acıtmıştı şerefsiz insan.
“Dikkatini vermezsen yenilirsin Del!” Üzerimden bana bakıyordu Özgür. Kolları iki kolumu da tutuyordu. Derin bir nefes alıp dudağımı yaladım.
“Ben bitti demeden bitmez!” diyerek kalçamdan destek aldım ve iki ayağımı da kaldırıp Özgür’ün kafasını bacaklarımın içine aldım. Özgür, hamle yapmadan anında bacaklarımı kendime çekip Özgür’ü aynı bana yaptığı gibi gere fırlatmıştım.
Yere düştüğü an inlemişti.
“Delfin! Yaram var kızım ya!” telaşla yerden kalkıp yanına gittim. Yarasını unutmuştum tamamen. Eli, yarasındaydı “Özgür özür dilerim hemen yarana bak-“ konuşmamı bitirmeden sol eli boğazıma dolandı. Beni yana yatırıp üzerimde de yerini almıştı “Kanma! Asla kanma! Hiç kimseye gardını indirme Delfin!” bıkkınca nefes verdim.
Nefes nefese kalmıştık ama güzel bir dövüş olmuştu. Ayağa kalkıp elini bana uzattı. Yorgunca tuttum ben de elini.
“İyi işti!” diyerek omuzuma sarılıp göğsüne yasladı bedenimi. Şakağımdan öpmeyi de ihmal etmemişti.
“Helal kız Delfin! Vallahi ben bu kadarını beklemiyordum.” gülümsedim sadece “Teşekkür ederim Atilla. Kendi çapımda bir şeyler yapıyorum öyle.” Diyerek Özgür’den ayrıldım. Yan taraftaki bluzumu alıp giyerken Barlas konuşuyordu.
“Özgür, sen de tüm hıncını çıkarttın kızdan. O nasıl fırlatmaktı kardeşim?” o anı hatırlayınca elim belime gitti. Cidden acımıştı “Sonradan canı yanacağına ben yakarım devrem. Ayrıca düşmenin etkisiyle olan bir şey. Benim de yaram acıdı gerçekten.” göz devirip yanına gittim ve dirsek attım karnına “Acıtacağım ben o yarayı.”
Safir yanıma gelince kolumdan tutup Özgür’den beni uzaklaştırdı. Daha sonra da elini belime atıp belimi ovalamaya başladı “Her zamanki gibi harikaydın. Bu dövüşü benimle de yap bir ara.” deyip göz kırpmıştı. Tüm Hançer şaşkındı. Çünkü Safir’in bu haline alışık değillerdi.
Uraz, boğazını temizleyince göz temasımızı kestik “Tabi harika olacak. Kimin yeğeni? Öyle değil mi kız?” gülümseyip kafa salladım “Tabi ki öyle kuyruk koruma dayım.”
O da gülümsedi anında “Bu lafı başka birisi dese muhtemelen şimdiye ölüydü ama sen deyince hoşuma gidiyor.”
Açelya heyecanla yanıma gelip sarıldı. Safir’in eli hala belimdeydi “Bu hareketleri bana da öğretmezseniz bozuşuruz bu arada. Çok havalıydın Delfin! Yemin ediyorum asker gibiydin o arenada.” birkaç hareketi küçükken annem öğretmişti ama asıl dövüşü Özgür’den öğrenmiştim.
“Sana da Kuzey komutanım öğretsin Açelya! Vallahi ben Delfin’e öğreteceğim diye kaç kez sakatlandım. Bir de sana öğretmeye kalksam ölürüm herhalde.” Kuzey, Özgür’ün yanına gelip elini omuzuma sert bir şekilde vurdu “Sen şimdi benim güzelimin beceriksiz olduğunu mu söyledin Güner?”
Hepimiz kıkırdarken Özgür iki büklüm olmuştu “Öyle bir söz çıkmadı ağzımdan komutanım. Vallahi demedim.” Kuzey, kaşını kaldırıp omuzunu silkti “Ben anlayacağımı anladım Güner. Daha fazla söze gerek yok.” diyerek Açelya ile kapıya yöneldi.
Özgür, eli Açelya’nın omuzunda olacak şekilde kapıya yürüyen Kuzey’in peşinden bakakaldı. Kendisi kaşınmıştı.
“Sen Kuzey’den değil asıl benim gazabımdan kork Güner!” dedi Safir. Aylin şu anda çok eğleniyordu. Komutanları, Özgür ve Barlas ile uğraşınca keyiften dört köşe oluyordu her seferinde.
“Ben de diyordum ki Safir komutanım ne zaman Özgür’e gerekeni yapacak. Yürüyün be komutanım!” dedi Aylin. Özgür, bu sefer de Aylin ile Safir arasında kalmıştı.
“Komutanım acıyın bana ya. Ben yaralıyım hem.” Safir yanına gelip omuzundan ittirdi “Zaten şimdi değil Güner. İyileşince çekeceksin cezanı. Ben bu belin hesabını sormaz mıyım sandın?” en son belimi göstermişti eliyle. Özgür elini alnına vurdu “Allahım neydi günahım?”
Genizden kesikçe gülüp Safir’in koluna elimi attım “Üzerine gitmeyin çocuğun. Bunları bana öğreten oydu ve iyi ki de öğretti. Hem eğitimde böyle şeyler olur, en iyi sizin bilmeniz gerekiyor.”
“Ama sen, bizim gibi değilsin Delfin. Biz askeriz, sen ise sivil…” derin bir nefes verdim. Sabrım sınanıyordu “Biliyorum Aykan. Ben de farkındayım ama yine de eğitim, eğitimdir.”
Kafa sallayıp ellerini havaya kaldırdı. Daha fazla bana bulaşmak istememiş olmalıydı.
“Hay ağzına sağlık kardeşim.” diyerek yanıma gelip koluma girdi Özgür. Kapıya doğru çekiştiriyordu “Sen olmasan bunlar beni çiğ çiğ yerler. Şu genç halimde öleceğim.”
“Bir daha ‘Öleceğim!’ lafını kullanırsan çeker ben vururum seni Özgür! Yapmadığım şey değil, biliyorsun.” kafa sallayıp omuzuma yattı. Yürürken başı dönmüyor muydu anlamıyordum.
Dışarıya çıktığımızda etraftaki askerlerin biraz azaldığını gördüm. Saat altıya geliyordu zaten. Nöbeti olmayanlar çıkmış olmalıydı. Kuzey ile Açelya hemen dışarıda duruyorlardı. Özgür’den ayrılıp arkamı döndüm. Geri kalanlar peşimizde oldukları için göz teması kaçınılmaz olmuştu.
“Gidip dondurma alalım mı? Kağıt helvada yiyeceğiz ama!” gülümsedi Safir. Diğerleri ile kısa bir göz teması kurmuştu yalnızca. Hepsi de onaylamış olacak ki kafasını sallayarak bana döndü “Gidelim bakalım. Ama çok yemek yok. Sonra hasta olursun, biz yanında olmayız falan Allah korusun.” gülümseyip sarıldım sıkıca “Tamamdır hasta olmayacağım. Haydi!” Elini tutup ilerlettim neşeyle. Dondurma yemek beni çocukluğuma götürüyordu.
“Komutanım!” diye seslenen er, koşarak yaklaştı bize “Gökhan Albayım; Hançer ve Ay Yıldız timini harekat merkezine çağırıyor. Görev emri geldi!” az önce olan neşem, anında sönmüştü. Görev emrinin gelmiş olması en az bir hafta olmamaları demekti. Hüzünle başımı eğdim.
“Anlaşıldı asker! Geliyoruz!” diyerek yanımızdan gönderdi eri Safir. Yavaşça bana döndü “Geldiğimizde söz gideceğiz tamam mı?” kafa salladım yavaşça. Zaten şu durumda yapabileceğim başka hiçbir şey de yoktu “Güney! Kaya’ya haber ver sen.”
“Emredersiniz komutanım!” diyerek yanımızdan uzaklaştı Güney. Safir, yeniden bana döndü. Elini çeneme atıp göz teması kurmamızı sağladı “Asma o suratını. Sana gülmek yakışıyor sadece. Duydun mu beni?”
“Elimde değil.” saçımı okşadı bir eliyle. Diğer eli de belimdeydi. Yüzü düşmüştü “Dondurmayı alıp-“ hemen kestim sözünü “Konu dondurma değil Safir. Sizin gitmenizi istemiyorum ben.” gülümseyip alnımı öptü. O da istemezdi beni bu halde bırakmayı, değil mi?
“Sen Özgür ile beraber bizi bekleyeceksin orman gözlüm. Geri geleceğim tamam mı?” ellerimi ellerine sardım “Söz mü?” Başımı göğsüne yaslayıp sıkıca sarıldı “Söz! Safir sözü…”
Bu sözün üstüne söz söylenmezdi. Safir, söz vermişti. Geri gelecekti. Bana, bize…
Daha sonra Aylin, Aykan,Barlas, Atilla ve Kuzey ile vedalaştım. Açelya da evlilik teklifinden sonra ilk defa ayrılacaktı Kuzey’den. O yüzden onlar da hüzünlüydü.
Hepsi sırayla karşımıza dizildiğinde ağlayasım gelmişti ama ağlamayacaktım.
“Ayağınıza taş değmesin. Su gibi gidin su gibi gelin.” duam ile tebessüm edip asker selamında durdu hepsi. Bu hallerini çok seviyordum. Gözlerim dolu dolu güldüm.
Sırayla içeriye gittiklerinde Özgür, Açelya ve Uraz ile yan yana durmuş izliyorduk gitmelerini. En son Safir kalmıştı. İçeriye girmeden önce geriye dönüp benimle göz teması kurdu. İşaret ve orta parmağını birleştirip önce anlına götürdü ardından da bana uzattı. Son kez selam göndermişti bana.
İçimde bir his vardı. Çok kötüydü ve ben, o hissi en son 8 Mart 2012’de hissetmiştim…
……
BÖLÜM SONUDUR!!
NASILDI BÖLÜM?
AÇELYA İLE ÖZGÜR’ÜN ARASI NASIL SİZCE?
İLK DEFA DÖVÜŞEN DELFİN VE CİDDİ ÖZGÜR GÖRDÜK. NASILLARDI?
HANÇER DE BİR NEVİ İZLEDİ.
GÖREVE GİDİYORUZ.
SON CÜMLEDE DELFİN NE DEMEK İSTEDİ ACABA?
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. YENİ BÖLÜM TAHMİNLERİNİZİ NGL ÜZERİNDEN BEKLİYORUM EFENİM.
YENİ BÖLÜME KADAR ESENLE KALIN 🤍🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |